Pir Zöhre Ana Forum

Tam Versiyon: Köşeli Yazılar...
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
]Tehdit’lerle kardeş oldular; tehdit listesi değişiyor! [Resim: 102.jpg] [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]




Gözümüz aydın, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi yenileniyormuş...

Bu konudaki talep hükümetten gelmiş...

Hazırlanan taslağın ‘irticai tehdit’ bölümünde cemaat isimleri yokmuş...

Dahası, İran ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi de artık öncelikli dış tehdit olarak gösterilmeyecekmiş...

Milliyet‘ten Aslı Aydıntaşbaş‘ın haberine göre, “irtica” da yeniden tanımlanacakmış...

Süleymancılık, Nurculuk, Fethullah Gülen hareketi gibi tarikatlar ve dini cemaatler, yeni belgede ismen zikredilmeyecekmiş...


BİR YILDA NE DEĞİŞTİ?

Gülen hareketi bu belgeye ne zaman girdi?

2010’da...

Yani bu yılın başında!

Peki; ne oldu da altı ayda devletin zirvesinin bu hareket hakkındaki görüşü değişti?

Daha altı ay önce “izlemeye alınan” bu cemaat, “irticai faaliyet içinde olmadığını” nasıl kanıtladı?

2005’te hazırlanan belgede, İran’ın İstanbul’u vurma ihtimalinin ve nükleer programının Türkiye için büyük tehdit olduğu belirtilirken, ne değişti de İran listeden çıktı?

Kuzey Irak Kürt Yönetimi, hangi “barışçıl” girişimiyle Türkiye için tehdit olmadığını gösterdi?


AMAÇ ÇELİŞKİYİ GİDERMEK!

Bu soruların yanıtı ve Kırmızı Kitap’ta öngörülen değişikliklerin nedeni gayet açık:

Tehditler değişmedi, bari kitap değişsin!

İktidar da altında imzası bulunan bu kitapla çelişki içindeymiş gibi görünmekten kurtulsun!

Bugüne kadar “kitaba rağmen” yapılanlar, açık açık yapılsın!

Hükümetin, bu belgeye uymamak suçundan yargılanması olasılığı ortadan kalksın!

Öyle ya... Hem hepsini tehdit olarak görüp hem de Fethullah Gülen’e ait vakıflarla, derneklerle, gazetelerle kol kola gezeceksin...

İran’a kefil olacaksın...

Kuzey Irak Kürt Yönetimi’yle barış çubuğu yakacaksın!

Olmaz... Belge değişmezse, birisi gelir hesap sorar!


İÇ TEHDİT KALMAMIŞ!

Bu belge kimilerine göre devletin “gizli anayasası”dır...

Bu gizli anayasada yapılan değişikliklerle öğreniyoruz ki devletin artık “iç tehdit” gibi bir sorunu kalmamış...

Bakmayın siz PKK’nın her gün yurdun dört bir yanında birkaç vatandaşımızı katletmesine...

Ya da... Tarikatların ellerinde şeriat bayraklarıyla meydanları doldurmasına...

Türkiye‘nin “iç tehdit” sorunu sıfırlanmış...

Dış tehdit de azalmış...


ASKER NE DİYECEK?

Belgede yapılması öngörülen bu değişiklikler, Milli Güvenlik Kurulu’nun “sivil” kanadının görüşü...

Asker kanadı ise henüz değişiklik önerileri hakkındaki görüşünü açıklamamış...

Eğer onlar da bu belgeye imza atarsa...

Eğer geçen yıl Harp Akademileri’ndeki tarihi konferansta medyanın önde gelen isimlerinin gözünün içine baka baka

“F Tipi örgütlenme”den söz eden Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da “Görüşlerim değişti” derse...

İşte o zaman din devletine ve bölünmeye gidişin önündeki son engel de kalkmış olur!


***

Hani; Fethullah Hoca bir vaazında cemaatine, “Devletin tüm kadrolarına sızın ama harekete geçmek için acele etmeyin... Erken harekete geçersek tepemize binerler. Zamanı gelince, uygun boşluk bulunca maratona geçeriz” diyordu ya...

Demek ki; maratona az kaldı!




*****


GÜNÜN SORUSU


Fethullah Gülen hareketinden “tarikat” diye söz ettim ya... Dinci medyanın tetikçileri beni “cahil” ilan edip, bu hareketin cemaat olduğunu, Fethullah Gülen’in de “şeyh” olmadığını söylemeye başladı... Sözüm bu sahtekârlara:

Kendinizi istediğiniz kadar kandırabilirsiniz de bizim artık bu numaraları yutacağımızı mı sanıyorsunuz?



*****


Vali Bey siyaset yapmamış!


Fethullah Gülen’in Onursal Başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı‘nın düzenlediği toplantıda “DP’nin CHP’yi kapatmaması talihsizliktir” diyen Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu kendisini savunmuş ve sözlerinin tarihsel bir değerlendirme olduğunu söylemiş...

Yoksa CHP ile ilgili söz söyleme yetkisi olmadığını gayet iyi biliyormuş... Asla siyaset yapmak gibi bir amacı olamazmış...

Vali Bey bu sözleriyle bize öğretti ki:

Herkes vali olabilir!

Ama çok az kimse, ağzından çıkan sözlerin arkasında duracak yüreğe sahiptir!



***

Bakalım İçişleri Bakanlığı; CHP‘ye yönelik sözleri nedeniyle hakkında soruşturma başlattığı bu valiyi görevden mi alacak yoksa ona ödül mü verecek?


Mustafa Mutlu/Vatan Gazetesi



[COLOR="Gray"]Cemaatin kaynanayı 'götüren' duası

14 Temmuz 2010 Çarşamba 10:02

Sabah gazetesi yazarı Yavuz Donat'ın köşesinden alıntı:

Amiiiin!

Cemaatten birinin "sıkıntısı" varmış.
Hoca'dan rica etmiş, Şeker Hoca da cemaatten:
- Filanca arkadaşımızın sorununun çözülmesi için dua edelim ve kuvvetli bir "amin" diyelim.
Cami "amiiin" ile inlemiş.
10 gün sonra "o kişi" gelip, Hoca'nın elini öpmüş:
- Sağol... Allah dileğimi kabul etti.
- Sorması ayıp, sıkıntın neydi?
- Kaynanamdı... Allah rahmet eylesin... Bugün yedisi.
Hababam Sınıfı Uyanamıyor...
“Ağlama açılımı” yaptı arkadaşlar...

Hıçkırıklar filan...

Niye biliyor musunuz?

Türkiye’nin ortanca yaşı 28.
Yani?
Nüfusun yarısı 28 yaşından küçük.

12 Eylül 1980’de doğan bebek, bugün 30 yaşında; darbe öncesini hiç yaşamadı... İlkokulda ortaokulda olanları ekle, memlekette şu an 4 kişiden 3’ü, tanklarla uyandığımızda çocuktu... Kaba hesap, 55 milyon kişi, 70’li yıllarda neler yaşandı, bilmiyor... Bildiği, kulaktan dolma.

O nedenle, burunlarını çeke çeke ağlama rolü yapıyorlar. Sanırsın, zindana atıldılar...
Nasıl olsa, 12 Eylül öncesinde dökülen gerçek gözyaşlarını hatırlayan yok. Buna güveniyorlar.

Değerli gençler...
Her kafadan ayrı ses çıkıyor.
Kim doğru söylüyor?
Merak ediyorsunuz işin aslını.

Kanı gözyaşını bırakalım...
Dramatik lafları da boşverin...
Eğlenceli bi örnek vereyim.

Hababam Sınıfı.

Büyük usta Rıfat Ilgaz, 60’lı yıllarda yazmaya başladı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı gibi serileri, 70’li yıllarda kaleme aldı. Repliklerini ezbere bildiğimiz filmleri ise, 1975-1978 arasında çekildi. Yani, darbenin hemen öncesindeki yıllarda.

İnek Şaban’ı Güdük Necmi’si Damat Ferit’i Kel Mahmut’u Külyutmaz’ı Domdom’u, Tulum’u, Hafize Ana’sıyla, bizizdir o... Fırlaması avanağı, şehirlisi köylüsü, batılısı da var orda, doğulusu da, zengin fakir... Özetle, o dönemki toplumun tüm katmanları var Hababam’da.

Kim yok?
Takunyalı...

İnsanımızın kodlarını bu kadar iyi bilen, toplumu bu kadar iyi gözlemleyen efsane ustanın, Rıfat Ilgaz’ın, hepimizi tek tek oraya koyarken, takunyalıları ıskalaması mümkün mü? Neden Hababam’da “din” unsuru yok?

“O dönemi Hababam gibi mizahi bir eserle özetleyemezsin” diyenler, bana mantıklı cevap verebilmeli... Neden kafasında takkeyle dolaşan öğrenci figürü yok Hababam’da?

Yoktular çünkü.

60’lı 70’li yıllarda da Müslüman’dı Türkiye... Ama, din bezirgânı yoktu. Olanlar da, parmakla gösterilecek kadar azdı; marjinaldi. Toplumda değer ifade edecek sayıda takunyalı olsaydı, şehirli köylü, doğulu batılı, fırlama avanak gibi, Hababam efsanesinde yerlerini alırlardı.

Yoktular.

O nedenle, 70’li yıllarda devrimci-ülkücü gençler birbirini gırtlaklarken, darbeden sonra devrimci-ülkücü gençler asılırken, Kürtlerin canına okunduğu, alayının işkenceden geçirildiği, “anaların ağladığı” günlerde, bunların hiçbirinin burnu bile kanamadı.

O nedenle, mağdur olarak göstere göstere, anca, soldan dönme Ertuğrul Günay’ı örnek gösterebiliyorlar. Başka gösterebilecekleri “orijinal takunyalı” tek mağdur yok.

Değerli gençler...
Takunyalılar, 12 Eylül’ün eseridir.

Belgeseli de, Hababam’dır.

O nedenle, devrimcileri ülkücüleri biçip, takunyalılara koşmaları için yol açan 12 Eylül, Hababam’ın yazarını mezbahadan bozma hapishaneye tıkmıştır... Zaten, ustanın ölüm sebebi de, takunyalılar tarafından ateşe verilen Madımak’ta yaşadığı kahırdır.

Ve o nedenle, adım gibi eminim ki, yaşasaydı bugün, timsah gözyaşlarına bakıp, efsanenin son cildini kaleme alır... “Hababam Sınıfı Uyanamıyor”u yazardı satır satır!


Yılmaz Özdil
Yılmaz Özdil tatile çıktığından beri Hürriyet'in yazarlar sayfasını açmadım, çok şükür tatili bitti ve sağ salim işine döndü. Allah Yılmaz Özdil ve O'nun gibi Atatürkçü, vatanperver kişileri bu hükümetin ve cümlelerinin şerrinden korusun.
Doğu kökenli açılımı...
Yılmaz ÖZDİL



Söylesem tesiri yok...

Sussam, gönül razı değil.

*

“Kürt açılımı” dediler.
“Kürt sorunu” dediler.
“Kürt kimliği” dediler.

*

Ahali bi kapıştı...
“Kürt” kelimesi anında kayboldu.
“Doğu kökenli” geliverdi.

*

Neymiş efendim, İnegöllü gençlerle “Doğu kökenli” minibüsçüler birbirine girmiş de... Hatay’da “Doğu kökenli”ler saldırıya uğramış filan.

*

Neyi saklıyorsun kardeşim?
Bu saatten sonra...
Kimden saklıyorsun?
Niye adlı adınca söylemiyorsun?

*

Sen değil miydin “Türk’sen Türk’sün, Kürt’sen Kürt’sün” diyen? “Milleti etnik parçalara bölmeyin” dediğimizde, “hayır efendim, Laz’san Laz’sın, Çerkez’sen Çerkez’sin” diyen sen değil miydin? “Türk vatandaşı” sıfatına bile itiraz edip, “Türkiyeli”yi icat eden sen değil miydin?

*

“Alt kimlik, üst kimlik” diye, memleketin altını üstüne getiren... Durup dururken “Biz kimiz?” diye şüphelenip, kerameti kendinden menkul profesörlere DNA testi yaptıran, “atalarımızın Truvalı” olduğuna karar veren, sen değil miydin?

*

“Bizi leylekler getirdi yavrum” dediğimizde, utanmadan “ırkçı” damgasını yapıştıran sen değil miydin?

*

Bilimsel araştırma ayaklarıyla, güya vatandaşları tek tek sayan, 50 bin kişiyle konuşup 210 bin Gürcü bulan, Gürcistan’ı bile şoke eden... Neticede biz Türklerin “etnik grup” olduğunu açıklayan... “Hasta mısınız birader” diyene, “faşist” diyen sen değil miydin?

*

Neymiş efendim...
“Doğu kökenli”ymiş.
Hatay’da saldıranlar kim peki?
Güney kökenli mi?
Ya İnegöl’dekiler...
Kuzeybatı kökenli mi?

*

Anası-babası Türk-Kürt olan milyonlarca evladımız var... Keşişleme midir onlar?

*

Neyi saklıyorsun bu saatten sonra...
Niye adlı adınca söylemiyorsun?

*

Amacına ulaştın işte.
Söyle açık açık.
“PKK’nın 26 senedir silahla yapamadığını, açılım denilen saçmalıkla bir senede başardık” de... “İki cihanda ak’ız artık” de.
Viva ramazante

[Resim: 22122009_2536.jpg]

Yılmaz Özdil

Viva ramazante


Ramazan kolileri malum; makarna, bulgur, un, şeker, hurma filan olur içinde... Avantadır, güzeldir... Ama, bal istersin, tahin helvası çıkar. Zeytinyağı beklersin, çiçekyağı çıkar.

Alan, ağız burun kıvırır.
Veren, pişman olur.
¡
Bu gerginliği ortadan kaldırmak ve muhterem halkımızın avanta seçeneğini arttırmak için kafa yoran marketçi Diasa, ramazan vesilesiyle “hediye kart” icat etmiş. Kontorlü... Mesela 30 liralık yükleyeceksin, vereceksin, gidecek Diasa’ya, kafasına göre dolduracak kolisini.
¡
Mübarek ramazan için halkımıza bu müjdeyi veren Diasa Genel Müdürü kim biliyor musunuz?
¡
Fernando Gonzales Somoza!
¡
İspanyol’dur kendisi.
¡
AKP’den bi önceki ramazanda, Migros Türk’tü. Şimdi İngiliz... Tansaş özbeöz “gâvur” İzmir’in markasıydı, “dindar” arkadaşları iktidar yaptık, İngiliz oldu. Şok olmayın, Şok da İngiliz... Carrefour Fransız. Metro Alman. (Çünkü, Türkiye’yi inek gibi sağan IMF mekanizması perakendecilik yapmamızı yasakladı... E memleketi yönetenler de “babalar gibi satıcı” ve “pazarlamakla mükellefçi” olunca, ahaliye kala kala, kasiyer, tezgâhtar, sucuk tattırıcısı olmak kaldı.) Gima, Endi Fransız. Kipa, Tesco İngiliz. Real Alman. Diasa İspanyol.
¡
Bakın, inek sucuk İspanyol falan derken, aklıma Del Bosque geldi... Ekonomi gibi futbolu da çok bildiğimiz için “Yeniköy Kasabı” diye kovduk adamı, gitti, Dünya Kupası’nı kazandı.
¡
Ben de gittim, Del Bosque’nin memleketi İspanya’daki “et fiyatlarını” araştırdım... Kuzu pirzola 29 lira, kuzu kıyma 16 lira, dana kıyma 17 lira, dana kuşbaşı 19 lira.
¡
Sonra geldim İstanbul’a, “orijinal Yeniköy Kasabı”nın fiyatlarına baktım... Kuzu pirzola 48 lira, kuzu kıyma 38 lira, dana kıyma 32 lira, dana kuşbaşı 34 lira.
¡
Bu durumu izah eden İspanyol atasözü var, “Los hesabos bilmezos kasape, kıçınos kaçare masate” derler... Türkçesi, “hesabını bilmezse kasap, kıçına kaçar masat!”
¡
Neyse konuyu dağıtmayalım, Allah razı olsun senyor Fernando Gonzales Somoza... Hazır elin değmişken Guti’yi yanına alıp, bi de iftar patlatırsan, sevabın ikiye katlanır valla
Anayasafiyet

Yılmaz ÖZDİL

Kılıçdaroğlu’nun, Malatya’ya Ordu’ya gidip “bu anayasa kayısıya çare olacak mı, fındığa çare olacak mı?” diye sormasına sinirlendi

Başbakanımız... “Hatay’a gelse künefeye çare olacak mı diye soracak, Adana’ya gelse kebaba çare olacak mı diye soracak, çünkü bunlar anayasa ile yemek kitabını birbirine karıştırıyor” dedi.
*
Halbuki... “Anayasa maddelerini toptan oylarsak, domatesle patatesi karıştırmış olmayacak mıyız?” diye soranlara ne cevap vermişti Cemil Çiçek?
*
“Domatesle patates birlikte olmazsa, yemekte lezzet olmaz!”
*
“Cemil Usta” bi nevi...
Hukuki damak tadı tarifleri.
*
Başbakanımız kızacak ama...
“Dolma” iki kez geçiyor anayasada.
“Türlü” desen, 16 kez geçiyor.
*
Sanırım o nedenle, “mönüyü soslamışlar” diye itiraz etmişti Kemal Anadol, “çorba güzel de, pilav kurtlu kardeşim... Hem belki ben dürüm yemek istiyorum, ıspanak yemek istemiyorum, niye dayatıyorsun?” demişti... Oktay Vural ise, “kendin pişir kendin ye zihniyetidir bu... Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olacaklar” uyarısı yapmıştı.
*
Cumhurbaşkanımız, yüksek yargıyı “sofra”sında toplayıp, “mantı” yedirirken... AKP’li Kürşad Tüzmen, oylama sırasında “suşi” ısmarlamış; avacado roll, Çin böreği, Thai usulü fesleğenli dana, kappa maki, Pekin usulü ballı ceviz ikram etmişti milletvekillerimize.
*
CHP’nin “suşi”ye muhalefet olarak geliştirdiği “işkembe” ziyafetinde ise, “sirke”ye uzanma çalışan Mustafa Özyürek’in kafasına mumbar dökülmüştü.
*
BDP’li Ufuk Uras, “herkes omlet yemek istiyor ama, kimse yumurta kırmıyor” derken... BDP’li Bengi Yıldız, “çürük domates kasası”na benzetmişti anayasa paketini, “üst taraflara birkaç sağlam domates koymuşlar, hepsini yiyin diyorlar, yemezler” demişti.
*
Gazeteci-yazar Faik Bulut ise, anadilde seslenmişti, “Biz Kürtçede bazı yemekler için riji deriz. Ruhsuz,
tatsız anlamında, riji yemek deriz.
Bu anayasa rijidir, yavandır.”
*
Abdüllatif Şener, “elimdeki helva budur dersen, uzlaşma olmaz” derken... Türk Hukuk Enstitüsü Başkanı Prof. Kemal Çevik, “aşure”ye benzetmişti.
*
Parti kapatmaya karşı olanların şimdi çıkıp itiraz ettiğini belirten Bülent Arınç, “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diye sorarken... Dengir Mir Mehmet Fırat, “Türkiye’de parti kurmak, turşu kurmaktan bile kolaydır” demişti.
*
Uzatmayayım...
Kimi “tatsız tuzsuz” buluyor, kimi “ekşi” diyor... Laf “salata”sından ibaret olduğunu söyleyen de var, milletin karpuz gibi ikiye yarıldığını tespit eden de.
*
Bu arada...
Siz anayasayla manayasayla meşgulken, kaşla göz arasında genetiği değiştirilmiş 25 organizmanın daha memlekete girişine izin verildi. Mesela, çocuklarımızın bayıldığı kızartmalık patates, artık GDO’lu... Sağlıklı diye kullandığınız mısır, soya, kanola da öyle... Tarım Bakanlığı’nın oluşturduğu Bilimsel Komite(!) onayladı... Şekerpancarı üretimini sınırlayan arkadaşlar, genetiği değiştirilmiş şekerpancarı ithaline izin verdi.
*
Ne diyelim...
Cümleten anayasafiyet olsun.