.·´¯`·кαÑâÑâÑη· ´¯`·. (KibriyasınÜsey in'in Bloğu)
Konu Sahibi / Yazar
PELİN
Kategori / Forum
Üye Blogları (Günlükler)
Yorumlar / Cevaplar
111
Okunma / Görüntüleme
29007
.·´¯`·кαÑâÑâÑη· ´¯`·. (KibriyasınÜsey in'in Bloğu)
.·´¯`·кαÑâÑâÑη· ´¯`·. (KibriyasınÜsey in'in Bloğu)
KARDELEN
Bu bendeki bir dert ki, anlatamam kimseye
Kulak verip de beni dinler misin kardelen
Sardı tüm benliğimi, mecalim yok gülmeye
Sende benimle ağlayıp, inler misin kardelen
Kulak verip de beni dinler misin kardelen
Sardı tüm benliğimi, mecalim yok gülmeye
Sende benimle ağlayıp, inler misin kardelen
Mis gibi sıla kokan eş, dost mektuplarında
Taze güller yeşerir eski anılarında
Hatıralarla dolu gurbet akşamlarında
Hasret denen türküyü söyler misin kardelen
Taze güller yeşerir eski anılarında
Hatıralarla dolu gurbet akşamlarında
Hasret denen türküyü söyler misin kardelen
Bütün duyguları bir deftere yazmanın
Dertlerini duymayan duvara anlatmanın
İçinde ne var ise hep içine atmanın
Ne demek olduğunu bilir misin kardelen
Dertlerini duymayan duvara anlatmanın
İçinde ne var ise hep içine atmanın
Ne demek olduğunu bilir misin kardelen
Dostu oldum kaç defa sabahsız gecelerin
Defterimde yeri yok, anlamsız hecelerin
Çözemedim bir türlü bu zor bilmecelerin
Cevabını sen bana çözer misin kardelen
Defterimde yeri yok, anlamsız hecelerin
Çözemedim bir türlü bu zor bilmecelerin
Cevabını sen bana çözer misin kardelen
Ne kadar tatırsa da ayrılık acısını
Unutamazsın yine onun hatırasını
Bir kenara bırakıp acısı, tatlısını
Hepsini bir kalemde siler misin kardelen
Unutamazsın yine onun hatırasını
Bir kenara bırakıp acısı, tatlısını
Hepsini bir kalemde siler misin kardelen
Anlat sende içini, dök dışına ne varsa
Hiç düşünme kalbimi, bırak yansın yanarsa
Bu derdi sen benimle paylaşır mısın, yoksa
Bakıp bakıp halime güler misin kardelen
Hiç düşünme kalbimi, bırak yansın yanarsa
Bu derdi sen benimle paylaşır mısın, yoksa
Bakıp bakıp halime güler misin kardelen
Bilirim ben yerini, sormam sana nerdesin
Senin yurdun dağlarda, sen hep yükseklerdesin
Nasıl gelsem yanına, sen hep yükseklerdesin
Eğilip de elimden tutar mısın kardelen
Senin yurdun dağlarda, sen hep yükseklerdesin
Nasıl gelsem yanına, sen hep yükseklerdesin
Eğilip de elimden tutar mısın kardelen
Ah gurbet, sen içimde dinmeyen bir sancısın
Bazen iyisin amma çoğu zaman acısın
Ey kardelen! Sen bana neden çok yabancısın
Çaldım işte kapını, açar mısın kardelen
Bazen iyisin amma çoğu zaman acısın
Ey kardelen! Sen bana neden çok yabancısın
Çaldım işte kapını, açar mısın kardelen
Senin de gözlerin yaşlı, ağlamışsın besbelli
Yoksa sen de benim gibi naçar mısın kardelen
Bu topraktan çıkıp da karları delmişsin ya
Mevsimin gelmeyince açar mısın kardelen
Yoksa sen de benim gibi naçar mısın kardelen
Bu topraktan çıkıp da karları delmişsin ya
Mevsimin gelmeyince açar mısın kardelen
Derdimi de dinledin, sana ağır gelirse
Yine toprak altına kaçar mısın kardelen
Ya ölüm günü gelip de alırlarsa ruhumu
Benimle gökyüzüne uçar mısın kardelen
Yine toprak altına kaçar mısın kardelen
Ya ölüm günü gelip de alırlarsa ruhumu
Benimle gökyüzüne uçar mısın kardelen
BİR TUTKUDUR KARDELEN
GÜNEŞE VE IŞIĞA
BİR ZAFERDİR KARDELEN
ZORLUĞA VE AYIRLIĞA
BİR AZİMDİR KARDELEN
KIŞA VE SOĞUĞA
BİR İNANÇTIR KARDELEN
GÜZELLİĞE VE YEŞİLLİĞE
BİR BAŞKALDIRIDIR KARDELEN
KARA VE BUZA
BİR GÜZELLİKTİR KARDELEN
DAĞLARA VE BAYIRLARA
VE
BİR SEVDADIR KARDELEN
GÖNÜLLERE VE YÜREKLERE...
Ben göremem daha uzun boyunu
Ahret derler kısaltamam yolunu
Bugün Sahı Merdan sarsın oglunu
Yetis Ya Üseyin baban gidiyo
Son Düzenleme: 02/12/2008, 21:23, Düzenleyen: PELİN.
.·´¯`·кαÑâÑâÑη· ´¯`·. (KibriyasınÜsey in'in Bloğu)
[B][COLOR="Teal"]Vayyy kardelenn ) en sevdiğim çiçek )
Bloğun hayırlı olsun PeliMeleğimm ) [/B]
Bloğun hayırlı olsun PeliMeleğimm ) [/B]
Benim Siyasetim İnsan Sevgisidir.
Pir Zöhre Ana
Alevi Türküleri - Alevi Haber -Alevi Köyleri - Alevi Ünlüler
Pir Zöhre Ana
Alevi Türküleri - Alevi Haber -Alevi Köyleri - Alevi Ünlüler
.·´¯`·кαÑâÑâÑη· ´¯`·. (KibriyasınÜsey in'in Bloğu)
Kardelenin Türküsü
Sonu asla olmayacak düşünüşlerin hayali topraklarında
Her yazgının bir rüzgârı, her ruhun rotası sevdaya döner
Karlı ve yüce dağları mesken tutar her mevsim kardelenler
Bir yürek ki, yalnızlığın çöllerinde hep kendi denizini düşler…
Çoktan sulara düşürdüğümüz, günü gelince elimizde kalan son umudumuzu bölüştüğümüz yaralı bir hayatın sorgularıyla adımlarız bu kirli yaşam sularını. Özümüz perişandır da, asla belli etmeyiz. Bir şarkıdır belki yüreği avutan, belki de gitmiş, yitmiş bir sevgiliyi anlatan. Hayat, içimizdeki ateşlerle, aldığımız derslerle, kimi sevgilinin, kimi dostun vurduğu tokatlarla dönen çelişkili bir küre. Bütün sokaklarında sevdanın krokisinin asılı durduğu, kaybedilmiş bütün özlerin bir gün kendine döndüğü bir sevda ruletini çeviriyoruz sevgiyle.
Hüzzam şarkılar gecenin tam ortasına vurduğu zaman sessizliğin tülünü çeker titrek eller. Irmağın akışına karışan anılarla, beyaz yastıklara düşer sarı saçlar. Dudağındaki türküler yarımdır, ruhundaki kelepçeleri koyacak yer bulamaz ve düşüncelerinin sarmalında anlaşılmaz bir günün nerelere kaybolduğunu düşünür. Sevi dökülmez ne yapsa yüreğinden avuçlarına, dudakları titrek, tiz bir ıslık gibi sarılır dönenceli uykuların alacakaranlık kuşaklarına.
Bir adam ışıkların gizleyemediği yakamozlar üzerine basa basa aşar denizleri. Dağları uykularından uyandırıp siyah gecelerin gülüşlerine tutunur. Adımları onu karları mevsimlerce eksilmeyen bembeyaz zirvelere taşır. Güneşe avuçlarını açarak ısıtır yüreğinin üşümüşlüğünü. Dilindeki en güzel türkülerle kardelene ulaşır ve döker ona içini. Anlatır evrenin en güzel çiçeğine hayatın yaşanılırlığını. Günlerce, haftalarca bülbülün sesine hasretliğini dile getirir. Uzun gecelerin soğuk rüzgârlarına direnmişliğini haykırır kardelen adama.
Küstürme yüreğindeki başakları güneşe. Dağlarından sular inmezse, gözlerindeki ateş yüreğine düşmezse, umudunun teknesindeki hamur fırınlara girmez, tomurcuk olsa da bahçelerin hiçbir mevsim çiçeklerini açmaz. Çürümüş ete pençe vuran, ölümden beslenen yırtıcı kuşlarla, mavi denizlerden ağlara dolan çeşit çeşit balıklarla döner bu dünya. Yüzüme gülüşlerini sürer gibi, yüreğine düşürdüğüm kardelen düşlerini dilinden düşürme. Her parçalanmışlığın günü gelince nehirlere indiği, sonra da denizlere karıştığı bu kabuk bağlamaz düşlerle, kollarında yüzlerce yılın nefretini taşıyamazsın.
Her sabah yeniden yürür özlediğine seven. Düşün ki, kırlarda açan bir menekşe, düşün ki, kar altından yaşama gülümseyen bir kardelen, kimi de narin kanatlı bir güvercinsin sen. Islak çimenlere ayağını basmadan, mutluluğun resmini rengârenk kâğıtlara aktarmadan, sürekli dünü gösteren miladı dolmuş saatleri denizlere atmadan, ruhunu okşayan şarkıları algılamadan yaşamaya çalışırsan, ıslaklığı dinmez gözlerinin.
Hayat, kendi içine bir kapı gibi kapandığında ve kilidi açacak gücü bulamadığında acımaz sana. Çocukluğumuzun masum çığlıklarına bir daha nasıl dönemiyorsak, içimizden kopardığımız tüm aşkların yerlerini asla dolduramıyorsak, korkunun şaşkın gözlerinde hayatı inadına yaşıyorsak, dönüşümümüz yine kendi burcumuzadır. Yaşam belki de, kendi kozasına sarılan, günü gelince de eski fırtınalarla avunan, ama asla aynalara bakma cesaretini bulamayanların da dergâhıdır. Dört yanı uçurumlarla ve sularla çevrili bu garip gezegende her zaman yenilmişlerin türküsü inadına dilden dile dolaşır.
Sis inmesin gözlerine bundan böyle. Orman bakışlarından arılar uçuşsun kırlarda. Tırmanayım sevdayla gamzendeki saydam gamzelerini. Dudaklarının yağmur ormanlarında her sabah yüzümü yıkayıp gecenin perdelerini gözlerine sevgiyle kapatayım. Ay göstermeden kendini uykulara sallayayım, sen uyurken en yüce dağlardan yatağına rengârenk kardelenler getireyim.
Sıyrılınca yalnızlığından başını yasladığın her yer dünya, yüreğini koyduğun her deniz derya olacak unutma. Gün ışığı sızan saçlarının gürül gürül akan sularından ırmaklar oluşacak, bütün dipnotlarından yeni günler doğacak. Dile ki, birazdan dudağına bir gülüş oturacak ve yüreğinde şölenler kurulacak. Küskünlüğünün perdelerini ateşlere atmazsan, gökyüzünü karanlıklardan ayırmazsan ve içindeki hüznü gülüşlerinle boğmazsan, umutsuzluğun kabrinde bir başına kalırsın.
Sessiz ateşlerle, bir ucu dağlarda, diğer ucu bağlarda olan bir uçurtma sevincini yükle şimdi yüreğine. Yaşanmış ve yaşanacak olan bütün çağların tırnaklarını sevgiye geçirerek tutun kardelen yüreğinle yaşama. Dokun bedeninin dirimselliğine, dokun yüreğindeki emsalsiz serüvene. Usunu tanımadan asla sorumluluk yükleme kendine. Her bahar yaşamın rahminden yanlışlar da düşer, doğrular da. Ben imgelerimin irinine saldım seni ömrümün son deminde. Gözlerindeki ırmaklar bastı ovalarımı ve şiirlerim dökülüyor şimdi kutsal yüreğine..
Ben göremem daha uzun boyunu
Ahret derler kısaltamam yolunu
Bugün Sahı Merdan sarsın oglunu
Yetis Ya Üseyin baban gidiyo
.·´¯`·кαÑâÑâÑη· ´¯`·. (KibriyasınÜsey in'in Bloğu)
Bir varmış bir yokmuş, uzak ülkelerin birinde, dağların doruklarında güzeller güzeli Dağ Fulyası yaşarmış Baharın ilk belirtileriyle uzun kar uykusundan uyanır, güneş sıcaklığını iyice hissettirmeye başladığı günlerde tomurcuklanır, yaz boyunca da çiçekleriyle çevresine bin bir renkler saçar, kokusu ile, güzelliği ile, güzelliğinden çok o mahcup saf duruşu ile herkesi kendine hayran bırakırmış
Doğa ananın da en sevgili yavrusu, her şeylerden sakınıp gözettiği en nadide çiçeği imiş bu Dağ Fulyası En yakın arkadaşı Nergis'le sıcak yaz günleri boyunca gülüşürler, oynaşırlar, bütün doğayı neşeyle donatırlarmış
Fulyacık Nergis'ini çok sever bir dediğini iki etmezmiş Elinden gelse tüm dünyasını Nergis'le paylaşmak istermiş Nergis'te çok güzelmiş ama Fulya'nin saflığına karşı son derece kurnaz, işveli, cilveli, bir kızmış Fulya'yı çok sever, onunla arkadaşlığını sürdürmek için kendini ona benzetmeye çalışır, ama içten içe de Fulya'nın herkes tarafından sevilmesine tahammül edemez, herkes kendini daha çok sevsin istermiş Fulya'nın tüm çiçekleri sabırla dinleyip, hepsine yardım etmek istemesine, herkese çözüm getirmeye çalışmasına hayret edermiş Çünkü, Nergis çiçek için doğadaki en önemli şey kendisiymiş, kendi duyguları kendi düşünceleri, herkesin, her şeyin üstündeymiş Fakat Fulya'ya özel bir değer verir, onun hayranı olduğu saflığını korumak için olası tüm kötülüklerden sakınmak istermiş
Fulya ise hep tebessümle karşılarmış Nergis'i zira, Doğa annesinin de aynı koruyucu kollayıcı davranışlarına alışık olduğu için Nergis'e ayrıca çok güvenir, inanırmış
Bu arada aşağılarda , dağların, vadilerin ötesindeki ovalarda ise Bahar Rüzgârı yaşarmış
Bu rüzgârın en sevdiği iş, ovanın tüm çiçeklerine gezip gördüğü yerleri anlatarak onlara yeni heyecanlar, yeni ufuklar göstermek ve onların hayranlığını, sevgisini kazanmakmış Birbirinden değişik ilginç öykülerle çiçeklerin gönlünü çelip en masum görüntüsünü takınırken hoş sesiyle onlara birbirinden güzel şarkılar söyler, eğlendirirmiş
Çiçekler kendilerinden geçip, hayranlıkla onu dinlerken, o fark ettirmeden çiçek tozlarını alıp koynunda gizlediği kutusuna atarmış Bahar Rüzgârı, bu çiçek tozlarını karıştırıp bir gün kendine en güzel kokulu, en güzel renkli çiçeğini oluşturacağını hayal eder, yüreği bu hoş beklentiyle çarparmış Fakat aldığı her çiçek tozundan sonra yine bir eksiklik hissedip daha güzel, daha ışışltılı, bin bir renkli, çok daha güzel kokulu çiçekler aramaya çıkarmış
Rüzgâr, bir gün yine bu amaçla ovadan ayrılıp vadiye doğru yola çıkmış Vadiye geldiğinde birden çok farklı bir çiçek kokusu hissetmiş, etrafına bakınmış ama görememiş Çünkü koku yukarılardan geliyormuş Başını kaldırıp dağa doğru bakmış Tepelere yaklaştıkça kokular daha da yoğunlaşırken içlerinden ayırt edici bir koku tatlı tatlı başını döndürüyor, onu daha yukarılara çekiyormuş Sonunda onu görmüş İlk önce heyecandan yanına yaklaşamayıp uzaktan seyre dalmış
Fulya çiçek olacaklardan habersiz pervasızca çevresindeki arkadaşlarıyla şakalaşıyor, çocuklar gibi neşeli kahkahalar atıyor, gülerken gözlerinin içi gülüyormuş Rüzgâr nasıl olup da bugüne kadar çevresine eşsiz ışıltılıar saçan bu çiçeğin varlığından habersiz yaşadığına hayret etmiş
Hemen harekete geçmeye karar verip hafif hafif Fulya'nın etrafında esmeye başlamış Bir yandan da bildiği en güzel şarkıları söylüyormuş Fulya bu beklenmedik hoş esintiyi heyecanla karşılamış, kendine yeni ve çok farklı bir arkadaş edineceğini hissetmiş Çünkü arkadaşı Dağ Rüzgârının keskin esintisine karşı Bahar Rüzgârı tatlı bir meltem edasıyla yapraklarını okşuyor, yıpratmadan dinlendiriyormuş Güzeller güzeli çiçek, rüzgârın coşkulu, tutkulu heyecanlı sesini büyük bir hoşnutlukla dinlemeye koyulmuş
Rüzgar, Fulya'ya ovadaki güzellikleri, gezip gördüğü yerlerde duyup işittiği ve yaşadığı ilginç hikayelerini anlatırken onun da başını döndürüp çiçek tozlarını alacağı anı hayal ediyor ve yüreği bu anın heyecanı ile deli gibi çarpıyormuş Fakat kendindeki bu yeni duygulara kendide şaşırıyor, Fulya çiçeğin tüm dünyasını merak ediyor, daha yakından tanımak için çırpınıyormuş Bu nedenle çiçek tozlarını almak için biraz daha sabredip Fulya ile arkadaş olmaya karar vermiş
Rüzgâr, Fulya çiçeğin dünyasına girdikçe hayranlığı daha da büyümüş, onunla konuşmak, onun fikirlerini duymak, kendini dinlerken hüzünlü hikayelerde hemen buğulanıveren gözlerine dalıp gitmek, neşeli hikayelerde kahkahalarına karşılık vermek Rüzgarda tutkuya dönüşmüş
Fulya'nın kokusu renklerindeki saflık, konuşmalarında kendini hissettiren bilgeliğini, çocuksu ifade tarzı, hele sesindeki o içine işleyen ince tını bugüne kadar hiçbir çiçekte rastlayamadığı özelliklermiş
Fulya ise dinlediği o harika hikayelerle, kendini dünyanın her yerine götürdüğüne inandığı bu yeni arkadaşı yüzünden tüm arkadaşlarını ihmal etmeye başlamış Zamanını hep Rüzgarla beraber geçirmek istiyormuş
Zira Rüzgâr öyle güzel konuşuyor ve o kadar çok şey biliyormuş ki, Fulya'nın dünyası yepyeni renklerle bezeniyormuş Günler geceler boyu birlikte konuşmuşlar, gülmüşler, ağlamışlar Bahar Rüzgârı Fulya'nın bütün güvenini kazanmış Fulya bu arada Nergis'i ihmal etmemeye çalışıyor ona da Rüzgâr'ın anlattıklarını anlatıyor ve ikisini tanıştırırsa birlikte harika bir dünya kuracaklarını çok eğleneceklerini söylüyormuş
Nergis, Fulya'yı ilk kez bu kadar heyecanlı görüyor ve onu bu kadar etkileyen birini çok merak ediyormuş Rüzgâr ise çiçek tozlarını aldığı takdirde Fulya'nin arkadaşlığını kaybedeceğini bildiğinden bu çok istediği, beklediği anı sürekli erteliyormuş Fakat aklında da yaratacağı o muhteşem çiçek olduğundan dağdaki diğer çiçeklerle arkadaşlık kurup, onlara da aynı hikayeleri, aynı şarkıları anlatarak başlarını döndürüyor ve çiçek tozlarını alıp saklıyormuş
Bir gün Fulya, Rüzgâr'ın tüm yaptıklarını görmüş Fakat çiçek tozlarını saklamasını anlayamamış Zira çiçek tozları, çiçekler için hayati önem taşıyormuş Tüm çiçek arkadaşlarının ertesi baharlarda yeniden canlanıp gün ışığına kavuşmaları için bu tozların yeniden toprağa düşmesi gerekiyormuş Oysa rüzgâr onları kendine saklayarak çiçeklerin ömürlerini sona erdiriyormuş Fulya çok üzülmüş, onun derin düşünceli hali Doğa annesini de endişelendirmiş Bu arada Fulya, istemeyerek Bahar Rüzgârı'nı Nergis'lede tanıştırmış Ama Nergis'in çok akıllı olduğunu ve Rüzgâr'ın büyüsüne kapılmayacağını düşünüyormuş Oysa Rüzgâr, Nergis'in ışıltılı renklerini öyle bir övgülerle anlatmaya başlamış ki Hele Rüzgâr'ın şarkılarında ki, o heyecanlı sesi duyunca Nergis de tüm diğer çiçekler gibi büyülenmiş ve çiçek tozlarının gittiğinin farkına bile varmamış
Fulya büyük bir korku ve üzüntü ile olanları izliyormuş Hemen evine dönüp Rüzgâr'a, evinin tüm kapı ve pencerelerini sıkı sıkıya kapatmış Rüzgâr, Fulya'nın olanları gördüğünden habersiz, kendinden emin bir şekilde büyük bir kibir ve iki yüzlülükle Fulya'nın evinin önüne gelmiş Her zamanki gibi ona ne eşsiz bir çiçek olduğunu, kokusuyla onu büyülediğini, çok uzaklardan bu koku ile kendisini çekip getirdiğini en etkileyici sesi ile söylemeye başlamış
Fulya çok büyük üzüntüler içinde perdenin arkasından sessizce Rüzgâr'ın anlattıklarını dinliyormuş Rüzgâr, kapıların açılmayışına anlam verememiş Tekrar Fulya'ya ne kadar çok değer verdiğini söyleyip en hüzünlü sesiyle ona şarkılar söylemeye devam etmiş
Fulya, gözyaşları içinde kapılarını açmadan Rüzgara her şeyi gördüğünü ve yaptıklarını çok yanlış bulduğunu, çiçeklerin yaşamlarının sürekliliği içine tozlara ihtiyacı varken kendisinin büyük bir duyarsızlıkla, her şeyi önceden planlayarak tozları çaldığını söylemiş
Rüzgâr, Fulya'nın tepkisini çocukça ve anlamsız bulmuş O tozlara kendi mükemmel çiçeğini yaratmak için ihtiyacı olduğunu Fulya'ya anlatmaya çalışmış ama Fulya onun yaptıklarını asla anlayamayarak bencillikle suçlayınca büyük bir kızgınlıkla oradan uzaklaşmış
Nergis ise olanlardan habersiz Rüzgârla arkadaşlığına devam ediyormuş Rüzgâr kendi mükemmel çiçeği için sakladığı tozları arasında Fulya'nın eksikliğini içinde duyarak, kutusunu açmış, bir daha ki bahara kendi muhteşem çiçeğini oluşturmak amacıyla çiçek tozlarını toprağa serpmek istediğinde birde ne görsün tozların hepsi kutunun içinde günlerce havasız kalmaktan bozulup küflenmiş
Rüzgâr, her çiçek tozunun kendi doğal ortamı içinde sadece ait olduğu çiçek olarak yaşayabileceğini çok geç anlamış Yinede büyük bir kibirle doğanın kanunlarına karşı geldiğini binlerce çiçeğe sonbaharı yaşattığını görmezden geliyor, diğer yandan içinde Fulya'nın yokluğundan kaynaklanan büyük bir boşlukla tüm hedef ve amaçları tükenmiş bir şekilde avare esip duruyormuş
Fulya, gördüklerine yaşadıklarına dayanamıyor büyük acılar çekiyormuş Hele bir dahaki baharda hiçbir arkadaşının olamayacağını düşündükçe, Nergis'inin bile Rüzgâra kapılıp gittiğini görmek, onu kaybettiğini bilmek Fulya'nin büyük üzüntülerle hastalanmasına neden olmuş
O incecik zarif boynu bükülmüş, günden güne sararıp solmuş Doğa anne üzüntüsünden ne yapacağını bilemiyor en değerli yavrusunun gözünün önünde eriyip gitmesini, hastalıktan ölecek hale gelmesini önleyecek çareler arıyormuş En sonunda aklına çok güzel bir fikir gelmiş Hemen Dağ Fulyası’nın yanına gelerek, onun vaktinden çok önce uyumaya başlaması gerektiğini söylemiş Fulya çiçek derin üzüntülerle minicik yüreği çok yorgun olduğundan henüz daha bahar aylarında olmasına rağmen annesinin kollarında kolayca uyumuş
Günler haftalar aylar boyunca hiç uyanmamış
Böylece tüm yaz ve sonbahar aylarını uykuda geçiren Fulya bir gün kulağında Doğa annesinin tatlı mırıltılarını duyarak gözlerini açmış Yüreğinin nedenini henüz bilemediği büyük bir huzur ve mutluluk ile dolu olduğunu hissediyormuş Gördüklerini anlamaya çalışıyor, muazzam bir beyazlığın ortasında gözleri kamaşıyormuş Adeta tüm evren, bu güzel ve cesur çiçeğin yüreğini huzurla doldurmak istercesine büyük bir sessizlik içindeymiş
Karların Prensi ise büyük bir şaşkınlıkla kardan pelerinin altından adeta yüreğini delip çıkan bu çiçek karşısında nefesi tutulmuş, gözlerine inanamayarak bu güzel çiçeğin yaşama yeniden gülümsemesini izliyormuş
Hayatında ilk kez böylesine güzel bir çiçekle karşılaşmış Zaten zavallıcık hayatı boyunca hiç çiçek bile göremiyormuş ki, kış boyunca doğadaki tüm canlılar kış uykusuna yatar, her yer derin bir sessizliğe gömülürmüş
Fulya da doğaya böylesine muazzam güzellikler veren ve büyük bir huzur içinde uyumasını sağlayan karlar prensine mutlulukla gülümsüyormuş
Tüm ruhu ve incecik zarif gövdesi ile sadece karlar prensine yönelmiş, gözleri sadece onu görsün, yüreği sadece onu duysun istemiş
İşte; o günden beri tüm doğa, Dağ Fulyasına ]KARDELEN demeye başlamış
Zira, karları delip yeryüzüne çıkabilen tek çiçek Kardelen olmuş
] Karların ve Karlar Prensi'nin tek çiçeği
Kardelenle Karlar prensi birbirlerine hiç beklemedikleri bir anda kavuşmanın sevinci ile sonsuza dek büyük bir mutlulukla yaşamışlar
Ben göremem daha uzun boyunu
Ahret derler kısaltamam yolunu
Bugün Sahı Merdan sarsın oglunu
Yetis Ya Üseyin baban gidiyo
.·´¯`·кαÑâÑâÑη· ´¯`·. (KibriyasınÜsey in'in Bloğu)
ÜŞÜMESİN KARDELEN
[COLOR=#448206]Gülen gül yüzler hiç solmasın
[COLOR=#448206]Umut dolsun yarınlara.
[COLOR=#448206]Mutluluk rayihaları
[COLOR=#448206]Özgürce salınsın gül bahçelerine.
[COLOR=#448206]Saf duygulara hançer vurulmasın
[COLOR=#448206]Kırılmasın kanatlar
[COLOR=#448206]Kararmasın Dünya.
[COLOR=#448206]Yalan ve ihanet uzak dursun,
[COLOR=#448206]Papatyalar aldanmasın.
[COLOR=#448206]Umut çicekleri
[COLOR=#448206]Her yeni bir güne sevdayla açsın.
[COLOR=#448206]Hırsına yenik düşmüş
[COLOR=#448206]Sahte gülüşler yakmasın
[COLOR=#448206]Üşümesin Kardelen
[COLOR=#448206]Ayazlarda yanmasın
Ben göremem daha uzun boyunu
Ahret derler kısaltamam yolunu
Bugün Sahı Merdan sarsın oglunu
Yetis Ya Üseyin baban gidiyo
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi