You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Papağan İle Zürafa - Serdar Yıldırım

Papağan İle Zürafa - Serdar Yıldırım

Junior Member
Papağan İle Zürafa - Serdar Yıldırım
PAPAĞAN İLE ZÜRAFA
Afrika’nın uçsuz bucaksız savanlarında yaşayan bir papağan vardı. Bu papağanın adı Sarp’tı. Sarp hangi ağacın altındaki gölgelikte serinleyen hayvan grubu varsa oraya gider, konuşmaları dinlerdi. Kim ne demiş, kim ne söylemiş, kimin ne derdi varmış, hepsini bilirdi. Sarp öğrendiklerini sağda solda anlatmaz, olayların hesaplaşmasını kendi iç dünyasında yapardı. Duydukları çok önemliyse, bunları arkadaşı zürafa Bili ile paylaşırdı. Zürafa Bili, Sarp’ın anlattıklarını önemsemez, güler geçerdi.

Günlerden bir gün, Sarp bir ağacın dalları arasında uyukluyordu. Öğleye doğru bir aslan grubu Sarp’ın durduğu ağacın altında dinlenmeye çekildi. Aslanların konuşmalarını duyan Sarp gözlerini açtı. Bu aslan milleti oldum olası iki konu hakkında konuşurdu. Birincisi, en büyük düşmanları sırtlanlar ve ikincisi, bu gece ne avlasak? Civardaki sırtlanlar, geceli, gündüzlü avlanarak aslanların tekerine çomak sokmuştu. Yalnız gezen sırtlanı yakalayıp öldürmeli ve sayılarını kontrol altında tutmalıydı. Sırtlanları tümden yok edebilseler buralar geyik, zebra ve antilop dolardı. Dün gece av peşinde koşmuşlar, iki zebra ve bir antilobu ellerinden kaçırmışlardı. Belli ki, zebralar, antiloplar hızlarını arttırmışlardı. Belki de, biz yavaşladık, diyenler vardı. Bir diğer aslan: Yavaşladığımız doğrudur. Hatırlarsanız dün gece de av yakalayamadık yani iki gündür açız. Aç aslan hızlı koşamayacağına göre, avlanamaması normaldir.

Bunun üzerine grubun lideri erkek aslan: ’ Şu ilerideki ağacın yapraklarını yiyen uzun boyunlu zürafayı avlayalım. Akşamüstü peşine düşeriz. Öyle bir tuzak kuralım ki, o zürafanın boyunu devirelim. Dur bakalım, zürafa Bili değil mi o? Akşama yedim seni, Bili.’
Sarp duyduklarına inanamadı. Aslanlar, arkadaşı Bili’yi yakalayıp yiyeceklerdi. Hemen gidip Bili’yi uyarmalı ve onun buralardan çok uzaklara gitmesini sağlamalıydı.
Bili, papağanın anlattıklarını her zamanki gibi önemsemedi, güldü, geçti. Yıllardır ona dokunmayan aslanlar neden şimdi fikir değiştirsin? Hem onun aslanlardan korkusu yoktu. Gücüne güveniyordu. Aslanları pişman ederdi. Papağanın, bu sefer durum başka, aslanlar iki gündür açmış. Sadece sana odaklanmışlar. Tuzak hazırlıyorlar, demesine aldırmadı.

Bili akşamüstü ormanın kenarına geldi. Birden aslanların etrafını sardığını görünce içi acıdı. Keşke Sarp’ı dinleseydim ve buralardan gitseydim, diye düşündü. Aslanlara yem olmak istemeyen Bili, onlara saldırdı. Uzun bacaklarıyla tekmeler savurdu. Bu tekmelerin tadına bakan iki aslanı yere serdi. Ormanın kenarındaki dar alandan kurtulup açık alana çıktı ve koşmaya başladı. Peşinde yirmiden çok aslan vardı. Tuzak, saat gibi işliyordu. Bili koştukça, kaçtıkça yoruldu. Birer aslan ayaklarına sarıldı. Bunun üzerine Bili’nin hareketleri yavaşladı, dizlerinin üstüne çöktü ve yere yuvarlandı. Grubun lideri erkek aslan, mengene gibi dişleriyle, Bili’nin boğazını sıkmaya başladı. Olanları başından beri takip eden papağan yakındaki bir ağaca kondu: ’ Dur, Uzunyele. Ben papağan Sarp. Hatırlarsan küçükken seni birkaç kere ölümden kurtarmıştım. Bana can borcun var. O zürafa Bili, benim arkadaşım. Onu bırakmanı istiyorum.’
Uzunyele, papağanın dediğini yaptı. Bili’yi bıraktı. Papağanın dedikleri doğruydu. Yavruyken papağanın çok faydasını görmüştü. Yaşamını papağana borçluydu. Bili ayağa kalktı ve oradan uzaklaştı. Aslanlar, bir daha Bili’ye dokunmadılar. Papağan ve Bili’nin arkadaşlıkları devam etti. Bili artık papağanın anlattıklarını dikkatle dinliyordu, gülüp geçmiyordu.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım
Junior Member
RE: Papağan İle Zürafa - Serdar Yıldırım
FRANSA ASKERİ LİDERİ VE İMPARATORU NAPOLYON BONAPART İLE BİRLİKTEYİM
Bir zamandır Napolyon ile koordinatlarımızın kesiştiği bir zamanda buluşmak istiyordum ve sonunda buluştuk. Napolyon Bonapart, Fransa imparatoru olmuş, dünya tarihine adını altın harflerle yazdırmak istemiş ve bunu başarmış. Tarih 9-5-2024. Ben Napolyon Bonapart yazıyorum bilgisayarıma ve siteler, forumlar çıkıyor. Hayat hikayesi, fethettiği yerler, hayatları sonlandırılan insanlar. Ben Fransa imparatoru olsam, Fransa'yı yüceltmeye çalışırdım. Komşu ülkelere saldırıp savaş çıkarmazdım. Yaşadığım yıllardan 200 - 300 yıl sonra yeni nesil insanlar benim adımı az bilirdi ama olsun. Az tanınayım ama iyi tanınayım. Ben Fransa imparatoru olarak Mısır'ı işgal edersem olmaz. Bu ülkelerin yüzlerce yıl sonraki yeni nesilleri Serdar Yıldırım kötüydü, fenaydı. Ülkemizi işgal etti, nice canlılara yaşam izni vermedi derlerse çok üzülürdüm.

Zaman gezgini olarak Napolyon Bonapart'ı rahatsız ettim: " Buyrun, Napolyon Bonapart. Burası benim evim. Dört katlı bir apartmanın ikinci katı. Bazısına göre, saray, köşk. Bazısına göre, yaşanılacak iyi bir mekan. "

Napolyon Bonapart: " Palavrayı kes!. İki oda, bir salon, apartmanda altı kolon. Kendini uyanık sanıyorsun değil mi? Beni harekete geçirmeden sinyallerini aldım. Yaşadığın bu binayı gezdim, dolaştım. Kendin için, kendince bir şeyler yapmaya çalışıyorsun ama bana sökmez. Hakkında araştırma yaptım. Bu binada ve komşu binalarda seni tanıyan yok. Kim bu Serdar Yıldırım diyorlar? "

Serdar Yıldırım: " Doğrudur. Demek ki başarılı oldum. Öyle sağda solda lak luk edersem bunun bana faydası olmaz. Sessiz ve derinden gitmek, benim temel ilkemdir. Yakın plan çalıştığım insanlar oldu ve bunların pek azı bana yardımcı oldu. "

Napolyon Bonapart: " Her yanlışa bir doğru kılıf buluyorsun. Seninle uğraşamam. Çekil yolumdan. Gölge etme.

Serdar Yıldırım: " Benim sizinle bir uğraş içine girmemin sebebi, Osmanlı İmparatorluğu çöktükten sonra Anadolu işgal altındayken Kurtuluş Savaşı başlatan Mustafa Kemal ile ilgili. Mustafa Kemal öğrencilik yıllarında, önceleri Napolyon'a hayrandım. Sonradan siyasi fikirlerim şekillenince Napolyon'dan hoşlanmamaya başladım. Demek ki, devrimler karşı devrimleri getirebilir, demişti.
Gençliğinde Mustafa Kemal'i etkileyen kişiler arasında yer alan batılı düşünürlerden bazıları şunlardı: Jean-Jacques Rousseau: Özgürlükçü ve cumhuriyetçi düşünceleri.
Montesquieu: Erdem rejimi olarak cumhuriyetin önemine dair fikirleri.
Voltaire: İlim ve akıl vurgusu.
Ey Napolyon Bonapart, dünyadaki maceranızı bir şekilde sonlandırmışsınız. Sizin için, çok başarılıdır denebilir. Gelecek nesiller sizden etkilenmiş. Dünyanın yüz elliden fazla ülkesinin ders kitaplarında varsınız. Bunlar Napolyon Bonapart diyorlar da başka bir şey demiyorlar. Ben de tarihin kabul ettiği bir yüce sima olarak sizi gördüm ve kabul ettim. Dünya tarihine sizi yeniden lanse etmek istiyorum ve Napolyon Bonapart diyorum. Siz böyle bir etkinliğin baş mimarı olmaz mıydınız? "

Napolyon Bonapart: " Ben gelmişim, geçmişim. Bu dünyadaki zamanımı tamamlamışım. Siz beni yeniden gündeme mi getirmeye çalışıyorsunuz? "

Serdar Yıldırım: " Tamamen öyle. Ben kesinlikle Napolyon Bonapart diyorum ve bu fikirlerin takipçisi olacağım. "

Napolyon Bonapart: " İlk karşılaştığımızda bana agresif biri gibi göründünüz ama kalbiniz bir pamuktan yumuşakmış. Benim şu anda size bir jest yapmam gerekir. O zamanlar İspanya Krallığına kardeşim 3. Napolyon'u getirmiştim. Şimdi geçmişe dönsek ben sizi İspanya Kralı olarak tayin etsem, siz emrime riayet edip İspanya Kralı olur muydunuz? "

Serdar Yıldırım: " Bu benim için, paha biçilmez bir umut kaynağı olurdu. Krallar, şahlar, padişahlar hep zor durumda kalmıştır ve istemedikleri işlerle mücadele etmiştir. Ben sizi kırmamak için, İspanya Kralı olurum. Zamanı tersine çevirir, saatleri sessiz çaldırırım. Sarayda oturmaz halkın arasında gezerim. Halkla birlik olurum, bütünleşirim. "

Napolyon Bonapart: " Ben 22 yaşında albay, 26 yaşında general oldum; haberin var mı senin? Bir ülkeyi düşmanlar istila etse, dört bir yandan sarılsa, yok edilmeye çalışılsa, sen bu ülkenin vatandaşı olsan, bu haksızlığa karşı çıkmaz mısın? "

Serdar Yıldırım: " Gür sesimle haykırırım. Bağırır çağırırım. Düşmanlar bundan korkar. "

Napolyon Bonapart: " Benim ülkem Fransa'nın İngiltere ile yıllardır bitmek tükenmek bilmeyen savaşları vardı. Genelde bizim ordu bozguna uğruyordu ve kaçıyordu. Ben yüzbaşı ve binbaşı iken savaştan kaçmadım. Emrimdeki birlikle savaşa devam ettim. Asker de kaçmadı. Sonradan ordu komutanları bunu fark etti. Sayısı yüz bini geçen ordular emrime verildi. İtalya seferi sırasında 18 meydan savaşı kazandım. 15-Mayıs-1796’da ordumla Milano’ya girdim. 27 yaşındaydım.
Daha sonra Fransız donanması ile 19-Mayıs-1798'de Mısır seferi için yola çıktım. İngiltere'nin ticaret yolunu kesmek istedim. Olayın odak noktası Süveyş Kanalı'ydı. Uzak doğudan gelen gemiler dolusu mallar, Afrika'nın güneyinden dolanmadan Süveyş'ten kolayca geçirilip İngiltere'ye getiriliyordu. Mısır'ı ele geçirmek, benim için zor olmadı. Böylece İngiltere'nin asıl ticaret membaı olan yolu kesmiş oldum. İngiltere'den ah vah sesleri yükselmeye başladı. Sonradan doğuya gittim. Orta Doğu'nun güçlü kalesi Akka'ya yöneldim. Akka'yı kuşattım ama alamadım. Osmanlı veziri Cezzar Ahmet Paşa çok dirençliydi ve Akka'yı bana teslim etmedi. Cezzar kasap demektir. Bu Cezzar Ahmet Paşa yakaladığı düşmanlarını develeriyle birlikte kurban edermiş. Eğer ben Cezzar'ı yenip Akka'yı alabilseydim, Büyük İskender gibi Suriye, Irak, İran, Pakistan ve Afganistan'ı dümdüz edip Hindistan'ı ele geçirmek istiyordum. "

Serdar Yıldırım: " Ey Napolyon Bonapart, siz yüce düşünceler içindeydiniz ve İngiltere'nin ticaret yolunu kesmeye çalıştınız. Kestim dediniz, doğrudur ama sonradan neden oradan ayrılıp iki gemiyle Fransa'ya döndünüz. Kırk bin askeriniz orada kaldı. Siz Fransa yönetimi üstünde gücünüzü artırdınız ama orada kalan Fransız askerleri ne oldu? "

Napolyon Bonapart: " Avrupa’da Fransa’nın Koalisyon ordularına yenildiği haberini alınca ülkeme dönme kararı aldım. Eylül 1799’da ordumu Mısır'da bırakarak iki gemiyle Fransa'ya döndüm. Emrimde bir dolu general vardı. Onlarda güçlerini ispat etsinler ve zafer kazansınlar diye düşündüm. Ben bir generaldim ve Fransız orduları benim emrime verilmişti. Bu böyle olmasaydı ben Napolyon Bonapart olabilir miydim? Savaşa gidip, savaştan kaçan komutan değil, savaş meydanını asla terk etmeyen, yalnız kalsa bile savaşan, zafer kazanmayı bekleyen ve bunu başaran bir komutan olabilir miydim?
Ben zafer kazandıkça ordu komutanları, bu Napolyon, Fransa İmparatoru olur, dedi. Önce 1.konsül seçildim ve sonra Fransa İmparatoru oldum. Fransa'yı yücelttim. İngiltere'nin hızını kestim. Fransa'yı dünya devletleri arasında ön sıraya yükselttim. 1804 yılının Mayıs ayında, kralcıların bir komplosunu bahane ettim ve kendimi imparator ilan ettim. "

Serdar Yıldırım: " Avrupa'yı fethettikten sonra, doğuya yöneldiniz. 1812 yılı ortasında 800 bin kişilik orduyla Rusya üstüne yürüdünüz. Borodino Muharebesi'nde General Kutuzov komutasındaki Rus ordusunu yenilgiye uğrattınız. Ruslar, tarlaları yakarak ve su kaynaklarını kurutarak geri çekildi. Aç ve susuz kalan ordunuzda hastalıklar başladı. Sonunda Moskova'yı kuşattınız. Bir hafta sonra Moskova'ya girdiniz. Bir ay boyunca Moskova'da kaldıktan sonra Kaluga'ya doğru çekildiniz. Daha sonra ordunuzla ileri yürüyüşe geçince Tatarlar Fransa ordusunu takip etti ve çok can aldı. Rus ordusunun kazandığı savaşlardan sonra 14-Aralık-1812' de Rusya'yı terk ettiniz. Böylelikle Avrupa'da itibarınız zedelendi. "

Napolyon Bonapart: " Benim hiçbir şekilde itibarım zedelenmedi. Her ne yaptıysam hepsi yüzde yüz doğrudur ve peşinden gidilmesi gerekir. Sen kimsin ki, beni eleştirmeye çalışıyorsun. Ben seni bir kaşık suda boğarım. "

Serdar Yıldırım: " Benim yaşadığım zamanda, Avrupa tek bir gücün egemenliği altında olsaydı, sesimi bu derece yükseltemezdim. Avrupa kıtası pek çok devlet barındırıyor ve orta ölçekli bir yönetim anlayışı içinde. Ey Napolyon Bonapart, şu anda Avrupa Birleşik Devletleri olsaydı ve bunun kurucusu siz olsaydınız, bakın ben karşınızdayım ve benim için, nasıl bir gelecek arzulardınız? "

Napolyon Bonapart: " En güçlü olduğum zaman bu derdim ve seni şövalyelerime yakalatırdım. Ellerini bağlatır ve karşımda diz çöktürürdüm. "

Serdar Yıldırım : " Ey Napolyon Bonapart, böyle bir şey mümkün değil. Ben suçlu biri değilim ki, hakkımda nasıl bir cezai işlem uygulatacaksınız? Hem ele geçirdiğin ülkelere Napolyon kanunları getireceksin ama ben düşüncemi söyledim diye beni kürek mahkumu ilan edeceksin? "

Napolyon Bonapart: " Bana bak bana. Adın Serdar mıydı neydi? Benim canımı sıkma canını yakarım. Konuşmayı burada kes, hikayeyi hazırla, sadece gerçekleri yaz ve bana okutmadan yayınlama. Bu işten ben karlı çıkarım çünkü zaferlerimle gündeme geliyorum. Senin bu işten kazancın ne olacak merak ediyorum? "

Serdar Yıldırım: " Şimdi tarih 6-1-2025. Artık hikaye bitti. Yazması 8 ay sürdü. Bugün site ve forumlarda okunmaya başlayacak. Bu işten benim kazancım, okuyucunun hoşça vakit geçirerek tarihi bilgi sahibi olması. "

SON

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.