You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

**Hasret Gültekin.. **

**Hasret Gültekin.. **

Senior Member
**Hasret Gültekin.. **
Hasret Gültekin , (d. 1Mayıs 1971 - ö. 2 Temmuz 1993), müzisyen. Saz sanatçısı.2 temmuz 1993 Cuma günü camiden çıkan buyuk bir grup yobaz saldırganın çıkardığı olaylar sonucunda Sivas Madımak oteli'nin yakılması sonucunda katledilerek öldürülmüştür.

Sivas İmranlı 'nın Han köyünde dünyaya geldi. Koçgiri Aşireti 'ne mensuptur. Süleyman ve Hacıhanım Gültekin'in üçüncü çocuğu olan sanatçı Türkçe'nin yanısıra Kürtçe'yi de kullanmıştır.

Gültekin 6 yaşında iken bağlama çalmaya başladı. Girdiği Kadıköy Maarif Koleji ve Anadolu Lisesini yarıda bırakarak müzik hayatına başladı. İlk resitalini Kadıköy Moda Sineması 'nda verdi ve ilk albümü "Gün Olaydı"yı 16 yaşında çıkardı.

Büyük usta Talip Özkan `ın öğrencisiydi. 1989 yılında çıkardığı "Gece ile Gündüz Arasında" adlı albümü ile sadece sesi ile değil bağlama ve şelpe tekniğiyle de dikkatleri çekti. Çok sayıda sanatçının albümüne müzik yönetmeni olarak imza atmıştır. 1991 'de "Rüzgarın Kanatlarında" adlı bir albüm daha çıkarmıştır.

Sayısız uluslararası festivalde Türkiye 'yi temsil eden Hasret Gültekin, 1991'de Yeter Gültekin'le evlendi, Hasret Roni babasının ölümünden sonra doğdu.

Pir Sultan Abdal Kültür Festivaline katılmak üzere gittiği Sivas'ta,22 yaşında,kundaklanan Madımak Oteli 'nde hayatını kaybetti. Ölümünden sonra Kalan Müzik tarafından "Seçmeler" adlı bir toplama albümü ve 1993 yılında Yunanlı Rambetiko grubu Prosechos ile birlikte verdiği "Ege'nin iki yakası" adlı konserdeki bazı şarkılardan oluşan ve aynı adı taşıyan albüm Hasret Gültekin Kültür ve Sanat Merkezi tarafından yayımlandı.

Albümleri
  • Gün Olaydı (1987)
01-Sevgi Kuşun Kanadında 02:49 Söz : Ahmet Çuhacı Müzik: Şehabettin Genç 02-Canım Oğlum 02:45 Söz: Hasan Hüseyin, Müzik: Hasret Gültekin 03-Dersim 03:17 Söz-Müzik: Anonim 04-Hasretim Sana 03:50 Söz-Müzik: Abuzer Karakoç 05-Etme Eyleme 02:28 Söz-Müzik-Hasret Gültekin 06-Görüş Günü 03:05 Enver Gökçe, Müzik: Hasret Gültekin 07-Kucaklarım Seni 02:45 Söz: Muzaffer Özdemir, Müzik: Hasret Gültekin 08-Gün Olaydı 03:00 Söz-Müzik: Anonim 09-Gülüm Yavaşça 03:20 Kaynak: Ozan Mesleki, Müzik: Hasret Gültekin 10-Karasaban 03:55 Kaynak: Rıza Aslanbağ, Derleyen: Hasret Gültekin 11-Sen Benim Başıma 03:35 Söz-Müzik-Hasret Gültekin 12-Dağlar 03:10 Söz: Kadir Karakoç, Müzik: Hasret Gültekin 13-Bir İnsan Ömrünü 03:35 Söz-Müzik: Zülfü Livaneli
  • Gece ile Gündüz Arasında (1989)
01-Paramparça 02:30 Aşık Fezai 02-Merhaba Çocuk 03:49 03-Gece İle Gündüz Arasında 05:12 04-Bir An Yum Gözlerini 03:31 05-Acıyı Bal Eyledik 05:16 Hasan Hüseyin Korkmazgil 06-Tam da Alışmışken 02:51 07-Dağlar Dağlar 04:01 08-Gönül Çalamazsın 03:45 Aşık Hüdai 09-Dilek 03:50 10-Dört Kurşun 04:39 Nazım Hikmet 11-Gerizler Başında 04:08 Hasan Çakı Efe 12-Davos Köçekçesi 02:32
  • Rüzgarın kanatlarında (1991)
01-Güle Yel Değdi 03:10 Söz-Müzik : Hasret Gültekin 02-Böyle Olur mu ? 03:38 Geleneksel, Yöre : Orta Anadolu 03-Eklemedir Koca Kavak 03:58 Geleneksel, Yöre : Aydın 04-Şu Kanlı Zalim 05:35 Söz : Pir Sultan Abdal, Geleneksel, Yöre : Sivas 05-Ben Derdimi Kime Yanam 03:17 Söz-Müzik: Emekçi (Ali Haydar Levendiz) Müzik Düzenleme: Hasret Gültekin 06-Kime Ne 04:19 Söz : Nesimi Müzik : Geleneksel Yöre: Maraş Derleyen : Emekçi 07-Rüzgarın Kanatlarında 02:38 Söz-Müzik: Akkayalar İkilisi, Müzik Düzenleme : Hasret Gültekin 08-Cirigam 03:32 Söz-Müzik : Kerem Güney 09-Derman Sendedir 03:03 Söz-Müzik : Lütfü Gültekin 10-Sene Sözüm Var 02:46 Geleneksel (Azeri), Derleme ve Müzik Düzenleme : Hasret Gültekin 11-Yaralı Ceylan 03:19 Söz-Müzik: Perişan Güzel Derleyen : Emekçi Yorum : Hasret Gültekin 12-Nar Çocuk 02:27 Söz : Nihat Behram Müzik : Hasret Gültekin 15-Çeke Çeke 04:55 Söz : Pir Sultan Abdal Müzik : Geleneksel Intro : Hasret Gültekin
  • Egenin Iki Yakası
01-Doğaçlama 03:56 02-Telli Turnam/Saçları Kara Yarim 05:24 Yöre :Kırtıl/Silifke Kaynak : Bahar Gündoğdu Derleme : Nevzat Üçyıldız 03-Çay Başına Bostan Ektim 04:03 Yöre : Antalya Kaynak : Zeki Yantaş Derleyen : Muzaffer Sarısözen 04-Suda Balık Yan Gider 03:31 Yöre : Kırşehir Kaynak : Neşet Ertaş Derleyen : Muzaffer Sarısözen 05-Gel Efendim 05:56 Pir Sultan Abdal 06-Bütün Evren Semah Döner 03:23 Söz :Aşık Hüdai Müzik : Hüseyin Karakuş 07-Bu Bir Sevdadır Sevdiğim 02:34 Kaynak : Ali Murtaza Dede 08-Doğaçlama 05:42 09-Teke Zotlaması 07:28 10-Hopa Şinanay 05:24 Prosechos Grubu ile birlikte
  • Bir Tarih Bir İnsan
  • Hayat
[Resim: ataturk14vh7.jpg]
herocuk =))
[Resim: ataxh8.gif]
Senior Member
**Hasret Gültekin.. **
Hasret'in annesinden Hasret'e Mektup..


Sevgili Oğul !

Gazeteciler randevu isteyince önce korktum ;
ola ki senden ‘rahmetli’ diye söz ederler.

Meğer bugün Anneler Günü’ymüş. Hani , hep ünlü bir işadamının, ya da milletin anasını ağlatan bir politikacının annesini seçerler ya , bu kez yarışın kulvarını değiştirmişler. Bu yıl Sivas’ta yobazların yaktığı tüm çocukların analarını seçmişler “Yılın Annesi” .

Hasret’im biliyor musun? Sana sormadan bunları anlattım diye bana kızmadın ya? En sevdiğin arkadaşlarından Kadir’le Ali Rıza çok ısrar ettiler. Dayanamadım konuştum.

Bak Oğul! Sana sormadan bir iş daha yaptım. 2 Temmuz’dan bu yana açamadığım odana da girmelerine izin verdim. Ben bakamadım sırtımı döndüm , kardeşin Güler’le Kadir gezdirdiler odanı. Biliyorum sen odana el sürülmesine hatta toplanmasına bile kızardın. Ben görmedim, ama el sürmediler hiçbir şeyine. Kitaplarına ve resimlerine bakmışlar sadece, rahat ol. Fotoğrafta çektiler Hasret’im. Sen gittin gideli üzerimden çıkarmadığım siyah elbiselerimle ‘iyi çıkmam’ dediysem de dinlemediler. Bana kır çiçekleri getirmişler Anneler Günü diye. Sivas’ta senin yanında olan, hani mızıka çalıp eğlendirdiğin çocuklar var ya, onların anaları adına da kabul ettim. Serkan Doğan’ın, Huriye’nin ,Yeşim’in, Muammer’in, ınci’nin, şu ufak oğlanın adı neydi? 11 yaşındaydı hani. Hah hatırladım Koray işte. Onun da anasıyım ben bugün. Hepsinin anasıyım. Madımak Otel’inde kim varsa Asaf’ın , Nesim’inin, Muhlis’le Leyla’nın , adını hatırlayamadığım diğerlerinin. Sen kızmazsın biliyorum oğul. Paylaşmayı seversin. Ana Sevgisinide paylaşırsın.

Hasret yavrum , Anneler Günü’nü kutlamazdık değil mi biz? Yanlış hatırlamıyorum, kutlamazdık. Geçen yıl hariç, oda yine senin muzurluğundan. A oğul, a çocuk, bana çamaşır makinesı alacaksın diye, çok kızdığın Parti’nin gecesine çıkmaya değer miydi? Baban ayın başında nasılsa alacaktı. Eskisini de tamir ettirirdik ne olacak. Bir süre daha idare ederdik. Kim bilir sana nasıl zul gelmiştir o gece çalıp söylemek. Anneler Günü’nü bahane edip o parayla çamaşır makinesi almanız için Güler’e gizlice vermişsin parayı.

Canım oğlum,

Senin gibi şelpeyle güzel bağlama çalan biri hala çıkmadı. Sen ‘Rüzgarın Kanatları’na’ binip gittikten sonra türkülerin dilden dile dolaştı. Bütün sanatçılar senin türkülerini okuyor. Ama çok bozuluyorum biliyor musun? Birçoğu bu türkülerin sana ait olduğunu söylemiyor. Bazı büyük bağlama ustaları da senin müziklerini alıp kendileri bulmuş gibi çalıyorlar. Deli Derviş’i senin gibi çalan yok hala. Sivas’a gitmeden önce ‘Enel Hak’ adında yeni çalışmalar yapıyordun. Yarım kaldı diye üzülme. Arkadaşların o kaseti bıraktığın kadarıyla seni sevenlere ulaştıracaklar. Senin şair yönünü bilmeyenler de yakından tanıyacaklar. Çünkü arkadaşların senin adını sonsuza dek taşıyacak bir kültür merkezi kuruyor. Sinema , Tiyatro, Müzik, Edebiyat ve Folklor alanında araştırmalar ve çalışmalar yapacaklar. şiirlerini de bir kitapta topluyorlar.

Haberin var mı bilmem ? Ankara DGM de görülen Sivas Davası’nı basına kapattılar. ıyice unutturmak istiyorlar herhalde. Başkalarının hafızasından silebilirler Madımak Oteli’nde olanları. Peki ya benim yüreğimden, ya diğer çocukların analarının yüreğinden nasıl söküp atacaklar? Gazeteye niye konuştum biliyor musun? Mahkeme o kara yobazlara ne ceza verir bilmem, halkın vicdanında bir kez daha mahkum olsunlar istedim. şimdilik Hoşça kal yavrum.

Annen Hace Gültekin.

Miyase İlknur , 8 Mayıs 1994 , Cumhuriyet
[Resim: ataturk14vh7.jpg]
herocuk =))
[Resim: ataxh8.gif]
Senior Member
**Hasret Gültekin.. **
EŞİ İLE RÖPORTAJ
YETER GÜLTEKİN
[Resim: Yeter.jpg]

Sıvas'ta karayobaz çetelerinin yaktığı sanatçı Hasret Gültekin 'in yüzünü bile görmediği oğlu Hasret Roni, bugün 4.5 yaşında. Babasının nasıl öldürüldüğünü bilmiyor. ''Onun insanları sevmesini, Türkiye'yi sevmesini istiyorum. Nefretle büyümesini istemiyorum'' diyor annesi Yeter Gültekin . O nedenle de şimdilik ''katliamı'' oğluna anlatmak istemiyor.

Hasret Roni de babası gibi müziğe bağlı. ''Doğduğunda kucağında bir cura'' vardı, bugün dört bağlaması, bir gitarı, bir davulu ve bir mızıkası var.

Yeter Gültekin'le beş yıl önce yaşanan ve hâlâ süren acıyı konuştuk.

- Katliamın beşinci yılı, bugüne kadar çok şey söylendi. Sizin söylemedikleriniz neler?

''Biz aslında hep aynı şeyi söyledik, aynı şeyi söylüyoruz. Belki çok konuşmadık diye söylemedik gibi geliyor. Yapılan etkinlikler, sözde yapılan paneller, konferanslar aslında bize göre vicdan rahatlatmaktan öteye bir şey değil. Aslolanın o yapılan işler olmadığını söyledik. Yapılması gereken duruşmalara katılmaktı, o yapılmadı. Sıvas duruşmalarına her kesimden insanların katılması gerektiğini düşündük. Ama katılım sayısı bugüne kadar ailelerinin sayısını üç ya da beş aşabildi. Bunlar da avukat grubu ya da bir iki demokratik kitle grubunun yöneticileriydi. İlk günden beri duruşmaya katılan insan sayısı 150-200 arasındaydı ve orada da kaldı. Oysa böyle bir davanın mağduru toplumdur, bütün bir Türkiye'dir diye düşünüyorum. Ama işte olamadı, insanlar katılmadı, demokratik kitle örgütleri bile katılmadı, kurumlar birbirine alınganlık yaptı. İşte bir dernek sahiplendi öbür dernek alındı ve katılmadı duruşmalara. Sonra davaya sahip çıkan avukatların sayısı bile bugün artık 3-5'i aşmıyor. Halbuki ilk baştan bunun uzun soluklu bir dava olacağı konuşuldu. Uzun lafın kısası kamu vicdanında yargılanması diye bahsettik, ama bu maalesef yapılamadı. Tabii bunda medyanın vermemesi, davanın dışarıya kapatılması, sahiplenilmemesi en büyük etken



[Resim: 302.jpg]

RONİ HASRET GÜLTEKİN
(ŞU AN TARİH İTİBARİYLE 14 YAŞINDADIR)
Öbür tarafına gelince bu etkinliklere; Sıvas geceleri, konferanslar... Bunlar anlamında söylenecek çok fazla bir şey yok. Duygu sömürüsü oldu. İlk günden beri öyle yapıldı. Orada birebir mağdurlar bile çıkıp duygu sömürülerine alet oldular. Sahneye çıkıp olmadık türkülerin sözlerini değiştirerek insanlara bir şey anlatabileceklerini, birtakım mesajlar verebileceklerini düşündüler. Bunca insanın hayatını kaybettiği katliama, bu kadar ölüme bile saygısızca şeyler yapıldı. Maddi yolsuzlukları hiç anlatmıyorum artık. O anlamda yangın giderek büyüdü.

Konferans ve panel bana göre insanlara bir şey söylemek, ışık tutmak için yapılır. Ama bu, olayın şahidi olmayan orada bulunmayan insanların yorumuyla yapıldı, bu mümkün değil. Olayın tanığı insanlar konuşmadığı zaman bir anlamı olmaz. Sıvas özeli ki bu özeldir, güpe gündüz televizyon kamerasının önünde olmuş her şey. Bunun daha yorumunun yapılmasına gerek yok ki. O filmin gösterilmesi yeter.''

- Katliamdan sonra Türk toplumunun gerekli dersleri aldığını düşünüyor musunuz?''

''Düşünmüyorum. Çünkü gerekli derslerin alınması, kamu vicdanında yargılanmasından geçer, insanların o panellerden ve konferanslardan bir şey anlamasından geçer. Biz ilk günden beri ne diyoruz, 'yapılacak hiçbir şey o insanları geri getirmez' .

Bizim bir tek derdimiz var ilk günden beri; öyle şeyler yapmalıyız ki bir daha böyle bir yeltenmeye kimse cesaret etmesin. Bu nedir, derhal ve ağır cezadır. Derhal ceza.. oysa dava hâlâ Yargıtay'da. Öbürü, kamu vicdanında yargılanmadı. İnsanların büyük bir kesimi hâlâ bu insanlara 'bunlar katildir' diye bakmıyor. Bu anlatılamadı. 'Bunlar katil, 35 insanın katili' diye bakılmadı. Hâlâ yapılan katliama kılıf aranıyor, açıklama aranıyor. Bu ne demektir; toplum bunu vicdanında yargılamadı, ders çıkarmadı. Bunun için halen bir sürü şeyler oluyor, bu tür yeltenmeler giderek büyüyor.

O anlamda beş yıldır, bir belgesel diye tutturmamızın nedeni budur. Belgesel filmi çekemiyorsak bile çekilmiş hazır olan filmi bile gösteremiyorsak orada neyin nasıl olduğunu ya da tutuklanan üç-beş insanın dışına çıkamıyorsak ki halen elini kolunu sallaya sallaya adı sanı belli katiller ortada dolaşıyor.''

- Davanın sonucuna ne diyorsunuz?

''Dediğim gibi ilk zaman bizim mahkemeden beklediğimiz çok bir şey yoktu. Çünkü bakışı belliydi mahkemenin, onlar katillerin durumlarına açıklamalar arar durumdaydı. O anlamda bir şey beklemiyorduk. Bizim o mahkemeden beklediğimiz caydırıcı bir karardı, tutuklu insanlara değil, dışarıda bir dahaki katliamlara yeltenecek insanlara caydırıcı bir kararın çabuk çıkması. Yani bu olay unutturulmadan, katliamın üzerine bir şey çektirilmeden. O anlamda olumlu bir karar ama geç kalınmış bir karar. Ama siyasi bir karar. Yani zamanında verilmemiş, Türkiye'deki ya da bu katliamdan dolayı hakikaten bu katliam bir daha yaşanmasın diye değil, Türkiye'de esen diğer siyasi rüzgârlardan etkilenerek verilmiş bir karar. O anlamda üzücü. Ama diğer yanıyla tabii ki olumlu, çünkü cumhuriyet tarihinde hiçbir gerici hiçbir örgüt, hiçbir gerici katil bu biçimde yargılanmadı. Hep onlara taviz verildi. Solcu insanlar, sendikacılar sokağa dökülüp yürüdüğü zaman demokratik hakları için insanca yaşamak için beyinleri copla parçalanırken gerici kesime bu kadar ağır cezalar verilmedi.''

- Siz bir eş anne olarak özelinde Hasret Gültekin, genelinde başka insanlar için birtakım çalışmalar yapıyorsunuz. Hasret Gültekin Kültür Merkezi'nin çalışmaları, davalar... Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz ve neyi amaçlıyorsunuz?

''Bu enerjiyi nereden bulduğumu ben de bilmiyorum. Umutsuzluk üst üste gelince insan bıkıyor, yoruluyor ama hep kendimi 'bu enerjiyi bulmak zorundasın, buna sahip çıkmak zorundasın' diye ayağa kaldırıyorum. Çünkü yalnızız ya da çok az insan kaldığımız için bu enerjiyi bulmak zorundayım. Yoksa yaşayamam.''

Miyase İlknur
3 Temmuz 1998 - Cumhuriyet
[Resim: ataturk14vh7.jpg]
herocuk =))
[Resim: ataxh8.gif]
Senior Member
**Hasret Gültekin.. **
yunus' a

ve hiçbirini incitmeyerek,

bu yolda olana

çığ düşmez diyerek,

görmeden dost eşiği

ve nasıl sallarsa

ana yavrusunun beşiğini,

nenni nenni

öyle...

Nisan 1993

bu gece canıma

Bu gece

ben giderim resmim kalır,

belli ki bir hevesim kalır,

gözüm arkada kalmaz,

Seni göresim kalır..



Sesim kalmaz,

sözüm kalmaz,

yarım kalır bir öykücük,

bozulmuş bir tılsım kalır.


Güze ulaşır vakit

kurur dallar,

ayaz kalır...

Gece çöker baykuş öter,

yaşanmamış bir yaz kalır.


Söner içimdeki yangın,

direnen kımıl, göğ ekinler,

açar güneş,

mevsim ilkbahara döner,

yemyeşil bir tınaz kalır.


Alacak renkler susar,

ortada tek “beyaz” kalır.


Çürür düzen zulüm biter,

kar altında gülüm biter,

vakit ulaşır yolum biter,

birde yasak “adım” kalır.


Toplatılır yazılarım,

yakılır dizelerim,

kurutulur gözlerim,

geride genç ölüm kalır.

1990

Hasret Gültekin..
[Resim: ataturk14vh7.jpg]
herocuk =))
[Resim: ataxh8.gif]
Senior Member
**Hasret Gültekin.. **
[Resim: 303.jpg]
[Resim: ataturk14vh7.jpg]
herocuk =))
[Resim: ataxh8.gif]
Senior Member
**Hasret Gültekin.. **
[Resim: 304.jpg]
[Resim: ataturk14vh7.jpg]
herocuk =))
[Resim: ataxh8.gif]
Senior Member
**Hasret Gültekin.. **
][B] Hasret'in Resmini Çizebilir misiniz? | Hasret Gültekin | [/B][/color]

Elime yağlı boya fırçamı aldım, ilk rötuşu indirdim, ardından ikincisi ve sırada diğerleri… Niçindi, bu anlamsız mücadelem, neyi resmetmek istiyordum ama başaramıyordum. 10. rötuştan sonra gücümün tükendiğini hissediyordum. O’nu resmetmek için daha fazla güce, daha fazla sese ihtiyacım vardı. Hayır, daha fazla yağlıboyaya ihtiyacım olamazdı, onda eksik olan biraz sevgi ve kardeşlikti. Bunun arayışı içindeyken bu siteyi keşfettim.


Evet, yapılacak bir şeyler olmalıydı. Benden önce birileri, fırçalarını eline almıştı. Hasret’i çizmeye uğraşıyorlardı benim gibi. Belli ki onların da sevgiye, dostluğa ihtiyacı vardı. Bu dost elini uzatmadan bu iş olmazdı. Dostlar var olmadan, değerler var olmazdı.

Hasret’i anlatmak buydu bence, kendini O’na adamaktı, O’nu tüm dünyaya tanıtmaktı, sevgiyle-bölüşümle var olmaktı. Korkusuzca ve bilinçsizce, o anlamını kavramakta ve anlatmakta zorlandığın Hasret’i, fırça rötuşlarıyla devinimsel olarak yenilemekti. Her fırça vuruşu, bir yaratımdı. Geleceğe dair atılacak önemli bir adımdı, köprüydü.

Ben, Hasret’i 1992 yılında keşfettim aslında. Evde sürekli dinlenirdi Hasret. Ben de, bu sese aşina olmuştum ama bilincim yoktu. Bilinçsizdim, üstünkörü dinliyordum ezgileri, neyi niçin anlatırdı bu tınılar kavrayamazdım. Sanki bin yıl öncesinden, yüzyıllar öncesinden akıp gelen bir ses gibiydi, beynime öylesine nüfuz etmişti ki, 95 başında tekrar dinlemeye başladığımda, artık o ses yabancı değildi, O’nu yaşamak gerekirdi bence, o bilince ermek.

Hasret’i keşfetmem iki boyutlu gelişti, birincisi ilk evredeki bilinçsizlikle geçirilen soyut fırça vuruşları, ikincisi 95 yılı başında bilincine erdiğim ve fırça vuruşlarından artık anlamsız da olsalar çekinmediğim somut vuruşlar. Son adıma geldiğimde artık ayaklarım Hasret için sağlam yere basar oldu, O’nu yaşatma yolunda dostlarla elimizden geleni yaptığımız, fırçayı sevgiye dönüştürdüğümüz evre bu. Bu evre, o evre olmalı, değil mi?

Şimdi tablom oluşmuştu işte, O’nu tanıyabiliyordum, Gün Olaydı’yı, Gece ile Gündüz Arasında’yı, Rüzgâr’ın Kanatlarında’yı, Ege’nin İki Yakası’nı, Hayat’ı, Newroz’u ve adını burada sayamayacağım diğer yaratımlarını olanca bilincimle dinliyordum artık. O ezgilerin neyi anlatmak istediğini anlar olmuştum. Artık yarınlar bizim için daha güzel olacaktı, yılmak yoktu, bu yolun geri dönüşü yoktu, zaten bu yola giren dönmek istemezdi ki. Hasretimiz demiyor muydu;

“…Bir an yum gözlerini,
Bugün güzel bir gün olacak,
Bir an yum gözlerini,
Yarın çok güzel bir gün olacak.

Çekingen ayak sesleri,
Yaşlı yorgun trenler,
Dar zamana kurulu saatler,

Bir an yum gözlerini.

Bir topal yarış atı, düş değil.
Ve görmeyen bir ressam, doğru mu?
Ve dokuz can alan birisi,
Kurtardı karıncayı, bir damla denizden.”

Kim dönmek isterdi ki bu yoldan, kim? Kim o yeniden yaratılan deyişlere, doğaçlamalara, senfonik tarzdaki ezgilere, onurlu, başarılı ve muzaffer bir insan ile yarattıklarına, kendi benliğine sırtını dönebilirdi.
Uzun uzadıya burada yaptığı harikulade çalışmalardan bahsedecek değilim. Onları zaten sitede bulacaksınız, her şeyden önce onları yüreğinizde bulacaksınız dostlar. O, bu yola baş koymuştu arkadaşlar, O, sadece bir yorumcu değildi, giderdi, derlerdi, araştırırdı, yeniden düzenler, tekrar yaratırdı, senfonileştirirdi bazen, içine benliğini, duygusunu katardı. Geleceğe taşırdı, arşivler ve aktarırdı. Boşuna demezlerdi O’na, “Ütopyalar Ülkesinin Ateş Hırsızı” diye, dostlar.
Hasret hırsızdı dostlar, bir şeyler çalıyordu; üretmek için, paylaşmak için, aktarmak için, farkındalığımıza varmak için. Bizden de bir şeyler çaldı, benliğimizi…
Olanca gücümüzle Hasretimizi yaşatacağız dostlar. Hep beraber, sizlerden aldığımız güçle AMA Sevgiyle…
Son bir şey daha, Hasret’in resmini çizebilir misiniz? Çizebilir miyiz, çizmek için bizle misiniz, yüreğinizdeki sevginizle misiniz?

Yüreğinde değerleri yaşatan tüm dostlara sevgiyle…

Savaş Güller


20 Nisan 2006
[Resim: ataturk14vh7.jpg]
herocuk =))
[Resim: ataxh8.gif]

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.