You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Ekonomi Gündemi...

Anket Borsa sizce ne olur...

Bu ankette oy kullanma yetkiniz yok.
22.000 4 (33.33%)
26.000 1 (8.33%)
19.000 3 (25.00%)
15.000 2 (16.67%)
30.000 1 (8.33%)
21.500 1 (8.33%)
* Siz bu anket için oy kullanmışsınız. Toplam:: 12 (100%)
Cezalı Üye
Ekonomi Gündemi...
KONU:TRAFİK KAZLARINDA KAZA TESPİT TUTANAĞI UYGULAMASI

01 Nisan 2008 tarihinden itibaren sadece maddi hasarlarla sonuçlanan trafik kazalarında kazaya karışanlar,aralarında anlaşırlarsa trafik görevlisinin kaza yerine gelmesine gerek kalmadan kaza durumununu“Maddi Hasarlı Trafik Kazası Tespit Tutanağı”ile tespit edebilecek ve taraflar olay yerinden ayrılabilecekler.BOŞ TUTNAK İLGİLİ AÇIKLAYICI BİLGİLERE [url=http://www.tsrsb.org.tr]www.tsrsb.org.tr[/url] internet adresinden ulaşmak ve fotokopi ile bu formları çoğaltmak mümkün.ayrıca sigorta şirketlerinizden bu formları temin edebilirsiniz.



KANUNİ DAYANAK

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu madde 81 (Trafik Kazalarına Karışanlar)Kaza halinde kazaya karışan taraflar;
a) Ek bir tehlikeye sebebiyet vermeyecek şekilde durmak ve kaza mahallinde trafik güvenliği için gereken tedbirleri almak,
b) Kaza yerindeki durumu muhafaza etmek, kanıt ve izleri korumak
c) Kazaya karışanların talebi halinde kimlik,adres ehliye,ruhsat ve sigorta poliçesi ile ilgili bilgileri bildirmek ve göstermek,
d) Kazayı yetkililere bildirmek ve kaza yerinde ayrılmamak,
e) Sürücüsü,mal sahibi,ilgili kişisi bulunmadığı sırada karşıya zarar verilmesi halinde ve karşı tarafa yazılı bilgi bırakmak ve yetkilileri olaydan bilgilendirmek zorundadırlar.

[B]ÖNEMLİ NOT: Tarafların Anlaşma Hali[/B]

Sadece maddi hasar meydana gelen kazalarda,kazaya dahil kişilerin tümü yetkili ve görevli kişinin gelmesine lüzum görmezlerse bunu aralarında yazılı olarak(Maddi Hasarlı Kaza Tespit Tutanağı) saptamak sureti ile kaza yerinden ayrılabilir.

Bu anlaşma neticesi taraflar meydana gelen zararın kendilerince doğrudan veya sigortaları tarafından karşılanacağını kabul etmiş sayılırlar.(Karayolları Trafik Yönetmeliği madde 152)

Daha sonra yetkililerden kaza tespit tutanağı düzenlenmesini talep edemezler


MADDİ HASARLI TESPİT TUTANAĞINDA YER ALAN BİLGİLER


*Kaza tarihi ve yeri bilgileri,
*Kazaya karışan araçlarla ilgili bilgi,
*Kazaya karışan sürücüler ilgili bilgi,
*Kazaya karışan araçların Trafik Sigorta poliçelerine ait bilgi,


[B]MADDİ HASARLI KAZA TESPİT TUTANAĞINI NASIL DOLDURMAK GEREKİYOR;[/B]

1) Kaza oluş Tarihi ve Saati,

2) Kaza oluş yerine ait adres bilgileri İl,İlçe,Cadde veya Sokak


3) Kaza oluşuna şahit olmuş görgü tanığı var ise Adı,Soyadı,Adresi ve Telefon Numarası.

4) Kazaya karışan sürücülere ait Ad ve Soyad,Ehliyet,Adres ve Telefon Numarası bilgileri (Ehliyete Bakılarak yazılır.)


5) Kazaya karışan araçlara ait aracın Marka/Modeli ve plakası(Ruhsata Bakılarak Yazılır.)

6) Kazaya karışan araçlara ait Trafik Sigorta poliçe bilgileri,Sigortalı Adı,Soyadı,T.C Kimlik Numarası,Sigorta Şirketinin Adı,Poliçe Numarası.(Trafik Poliçesine bakılarak yazılır.)


7) Kazaya karışan araçların ilk darbe aldığı yer (aracın önü,arkası,yanı gibi)bir ok işareti ile gösterilir.

8) Kaza oluş şekli ile ilgili tespit her iki tarafça işaretlenir.(Zorunlu Alan Değil.)


9) Çarpışmanın taslağı bir kroki olarak basit bir biçimde çizilir.

10) Kazaya karışan sürücüler ayrı ayrı görüşlerini özetle yazarlar.Yazılacak alan yeterli gelmezse ayrı bir kağıt kullanabilirler.


11) Sürücüler Kaza Tespit Tutanağının altına ayrı ayrı imzalarlar.

12) ]İMZASIZ TUTANAK GEÇERSİZDİR.ÖNEMLİ





HANGİ DURUMLARDA MADDİ HASARLI KAZA TESPİT TUTANAĞI DOLDURULMAZ VE YETKİLİLERE (TRAFİK POLİSİ VEYA JANDARMAYA HABER VERMEK GEREKİR.)

* Kazaya karışan tüm taraflar arasında anlaşma olmazsa,

* Trafik Kazası neticesi ölüm veya yaralanma oldu ise,


* Trafik Kazasına karışanlardan birisinin yaşı küçükse(18 yaşından küçükse.)

* Trafik kazasına karışanlardan birinin ehliyeti yoksa ve yetersiz ise örneğin otomobil kullanımına uygun B ehliyetle Kamyon kullanılmış ise,


* Trafik Kazasına karışanlardan biri alkollü ve akıl sağlığından şüphe ediliyorsa;

* Araçlardan biri Kamu Kurumuna ait araç ise,


* Araç Kamu Kurumuna ait eşyaya zarar verdi ise,

* Araç 3.Kişilere ait eşyaya zarar verdi ise (Örneğin bir konuta iş yerine.)


* Araçlardan birinin Trafik Sigorta poliçesi yok ise155 polis hattını veya Jandarma bölgesinde oldu ise 156 Jandarma hattını arayarak talepte bulunulur.)


]ÖNEMLİ UYARILAR:

1) Kusur tespitinin yapılabilmesi için Trafik ve Kasko poliçelerinizdeki İndirim Haklarınızı koruyabilmenize katkıda bulunulması için;Mutlaka kaza durumunu mümkünse cep telefonunuz ile fotoğraflayınız.

2) Kusur durumunun tespit edilmesinde kullanılacak olan Maddi Hasarlı Kaza Tespit Tutanağını titizlikle doldurunuz.Kazaya taraf sürücülerinin tamamının tutanağın üzerinde imzası olması gerekiyor.İmzası eksik tutanak dikkate alınmayacaktır.

3) İkiden fazla aracın kazaya karıştığı durumlarda birden fazla form kullanabilirsiniz.Fotokopi ile çoğaltabilirsiniz.


[B]MADDİ HASARLI KAZA TESPİT TUTANAĞI İLE İLGİLİ SORULAR[/B]

Ø Kazaya karışan taraflardan biri bile anlaşmayı kabul etmez ise tutanak doldurulabilinir mi?Geçerli olur mu?
Hayır kazaya karışan tüm tarafların anlaşması tutanağın doldurulması için şarttır.Aksi halde geçersizdir.Emniyet güçlerini arayınız(155 Polis, Jandarma)

Ø Kazaya karışanlardan biri tutanağı doldurmayı tutanağı doldurmayı kabul etti fakat imzalamayı red etti.Tutanak geçerli olur mu?
Hayır tutanağı tüm tarafların imzalaması gereklidir aksi halde geçersizdir.

Ø 3 Araçlı kazaya karıştım.Kaç adet tutanak doldurmalıyım?
2 adet doldurmalısınız ve sürücüler ayrı ayrı tutanağı imzalamalıdırlar.

Ø 5 Araçlı kazaya karıştım kaç adet tutanak doldurmalıyım?
3 Adet doldurmalısınız ve tüm sürücüler 3 adet tutanağı doldurmalıdırlar.
Kazaya karılan her iki araç için 1 tutanak doldurulur.Kazaya karışan araç sayısını 2 ye bölerek tutanak sayısını hesaplayabilirsiniz.

Ø Tutanağım yok fotokopi ile çoğaltıp doldurabilir miyim?
Evet Tutanağı fotokopi ile çoğaltabilirsiniz.her iki sürücüde kalacak şekilde çoğaltınız.Kaza için 2 kopya temin edin.

Ø Tutanağı daha sonra nereye göndereceğim?
Tutanağı ve varsa kaza ile ilgili fotoğrafları kazaya karışan diğer araç Trafik Sigortasını düzenleyen sigorta şirketine veya aracınızın kasko sigortası ile sigortalı ise kendi aracınızın kasko poliçesini düzenleyen sigorta şirketine ulaştırınız.Ulaştırma yolları:Kargo,Faks,e-mail,adrese elden teslim.)
Teslim ettiğiniz dair mümkünde belge alınız.ve saklayınız.

Ø Tutanağı aracımın hasarını tespit etmek için gelen sigorta eksperine teslim edebilir miyim?
Evet tutanağı sigorta şirketinizce belirlenmiş sigorta eksperine verebilirsiniz.

Ø Kaza esnasında otoyolda bariyerlere çarptım kaza tespit tutanağı yeterli mi?

Kamuya Ait mala zarar verdiğiniz için mutlaka Emniyet güçlerini çağrınız.

Ø Park halinde ve sürücüsü olmayan bir araca çarptım tutanak tutmalı mıyım?
Hayır karşı tarafın sürücüsü olmadı için emniyet güçlerine haber veriniz.

Ø Kaza yaptığım diğer aracın sürücüsü ehliyeti yok ne yapmalıyım?
Emniyet güçlerine haber veriniz.

Ø Belediyeye ait bir araca çarptım ne yapmalıyım?
Araç kamuya ait olduğu için mutlaka Emniyet Güçlerini Çağrınız.

Ø Bir Araç ile kaza yaptım kaza tespit tutanağı doldururken karşı tarafın Trafik Sigorta Poliçesi olmadığını gördüm ne yapmalıyım?
Kazaya karışan taraflardan birinin Trafik Sigortası yoksa kaza yerine Emniyeti çağırınız.

Ø Kazaya karışan karşı tarafın araç sürücüsünün Alkollü olduğunu anladım ne yapmalıyım?
Mutlaka Emniyet Güçlerini Kazadan Haberdar ediniz.

Ø Aracımla manevra yaparken aracım bir işyerini kapısına zarar verdi kaza tespit tutanağı tutmalı mıyım?
Hayır Emniyet güçlerine haber veriniz.Üçüncü şahıslarla ait eşyaya zarar verme.

Ø Aracım Kaskolu Tutanağı tuttuktan sonra ne yapmalıyım?
Hemen sigorta şirketinizi arayıp hasarınızı ihbar ediniz.Tutanağı şirketinize ulaştırınız.

Ø Aracımın kaskosu yok sadece Trafik Sigortası var tutanağı imzaladıktan sonra ne yapacağım?
Karşı aracı trafik sigortası ile sigortalayan sigorta şirketini arayınız hasar ihbarınızı bildiriniz.tutanağı bu şirkete ulaştırınız.

Ø Yabancı plakalı bir araçla kaza yaptım Tutanak tutmalı mıyım?
Hayır yabancı plakalı bir araç ile kaza yaptığınızda tutanak tutmayınız.Emniyet güçlerini çağırınız.


ALLAH KAZA BELA VERMESİN PİRİMİZ ZÖHRE ANAMIZ YARDIMCIMIZ OLSUN!


Kaza Krokilerini daha sonra göndermeye çalışacam.
Son Düzenleme: 08/04/2008, 13:16, Düzenleyen: Kongo Madagasgar.
Senior Member
Ekonomi Gündemi...
En büyük fırsat faizde

[Resim: 192.jpg]Türkiye'nin en büyük aracı kurumu olan İş Yatırım, piyasalarda hedge fon olarak bilinen ve Türkçe'ye serbest yatırım fonu olarak çevrilen ürünleri yatırımcılara sunmaya hazırlanıyor.

İş Yatırım'ın Yurtiçi Piyasalar Müdürü Yiğit Arıkök, özellikle düşen piyasaların yıldızı olan hedge fonların bilindiği kadar riskli olmadığını belirtiyor. Arıkök, piyasalarla ilgili olarak da yatırımcılara dolar ve borsa yerine faizi öneriyor...
Arıkök ile hem piyasaları hem de piyasaya yeni gelecek olan hedge fonları konuştuk...
[B]SİYASİ RİSKLER BASKI YARATIYOR[/B]
- Piyasalardaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
[Resim: 193.jpg]
[COLOR=#ffffff]Eren GÜLER'in Röportajı
Piyasalarda yurtdışına bağlılık devam ediyor. Yurtdışındaki gelişmeler içeriden daha önemli gözüküyor. Aslında bu eskiden daha da belirgindi. 'Tamamen yurtdışına bağlıyız' diyorduk. Ama şu son siyasi risklerle birlikte bir miktar iç dinamikler de etkili olmaya başladı.
Şimdi ortada bir belirsizlik var ve belli ki bu belirsizlik bir süre daha devam edecek. Bu da bizim üzerimizde olumsuz etki yaratacak. Belirsizliğin siyasi risk yaratmayacak şekilde kaybolması halinde piyasalar iyi performans gösterir. Ama belirsizlik kaybolana kadar da piyasalar üzerinde baskı olacaktır.
Yurtdışında ne olacağını kestiremiyoruz, dünya da kestiremiyor. Onun üzerine bir miktar da siyasi risk var ve bu riskin uzun sürmesi hoş bir durum değil.
BORSADA 36 BİNLERE İNEBİLİRİZ
- Borsa geçtiğimiz günlerde Ak Parti'ye kapatma davası açıldığı zamanki seviyesinin üzerini gördü. Böyle bir toparlanma bekliyor muydunuz?
Beklemiyorduk.
- Ne oldu peki?
Beklentiler açıkçası. Piyasayı oluşturan bunlar. İki tane dinamik var ortada. Yurtdışındaki olumluluk bizi iyi etkiliyor. Belki biraz fazladan satmış olmanın getirdiği bir toparlanma da söz konusu oldu. Ama piyasanın çok soluklu olarak yukarıya devam edeceğini benimle birlikte kimsenin beklediğini zannetmiyorum.
O yükseliş bir tepkiydi ve trend başlangıcı olarak görmüyorum.
- Yatırımcılar borsada ne yapmalı?
Temkinli olmak gerekiyor. 43 binin üzerine çıktığı zaman pozisyon azaltmak gerekir. Biraz aşağı geldiği zaman, ki biz 36-38 bin bandının görülebileceğini düşünüyoruz, oralarda uzun vadeli alımlar yapabilir.
- Yurtdışı yukarı dönerse...
O zaman tabii ki olumlu etkileyecektir.
- Peki yurtdışı kadar yükselebilir miyiz?
Hayır. Çünkü bizde ikinci bir baskı olacaktır. Düşüşlerde de benzer şekilde daha fazla düşeriz. Siyasi riskler olumsuz etkileyecek.
[Resim: 194.jpg]EN AVANTAJLI YATIRIM ARACI FAİZ
- Yatırımcılara ne tavsiye ediyorsunuz?
Bir miktar izlemelerini tavsiye ediyoruz. Ben halen Türk lirası enstrümanlarının avantajlı olduğunu düşünüyorum.
DOLARDA İŞ DEĞİŞTİ
- Ya dolar?
Ben dolara artık daha farklı bakıyorum. Geliriniz ve gideriniz Türk Lirası bazında olduğu zaman gidip dolar almanın hisse senedi almaktan pek bir farkı yok. Zaten ikisinin oynaklıkları da son derece benzer. Size getirileri ve götürüleri de çok benzer olacak. O yüzden dolar alırken bunun riskini bilerek, getirisini götürüsünü hesaplayarak almalı. Eskisi gibi 'dolar güvenli yatırım aracı, nasılsa bana enflasyon kadar getiri sağlar' mantığı artık geçerli değil. Bunun özellikle altını çizmem gerek.
TL faizlerde de iyi bir getiri olduğu için ben kısa vadeli bonolarda iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Seviyeye bakarak bir miktar hisse senedi yatırımı yapılabilir ama şu anda beklemede kalmak daha uygun gözüküyor.
- Dolar tavsiye etmiyorsunuz yani...
Kısa vadeli trade amaçlı olarak yapmak isteyenlere olabilir. Ama uzun vadeli olarak güvenli liman ve 'enflasyon kadar getirir' mantığı ile alım yapılmamalı...
Doların hareketine bakarsanız halen çok büyük bir tepki verdiğini söyleyemem. YTL hala kuvvetli bir şekilde tutunuyor ve ben TL'de kalınması gerektiğini düşünüyorum. Faiz seviyeleri önemli fırsatlar sunuyor. Ama bu dolar yukarı gitmez demek değil. Yapabilir ama uzun vadede TL daha avantajlı olacaktır.
ÖNCE TOPARLANDIĞINI GÖRÜN SONRA ALIN
- Borsa için senaryolar nedir?
- Yatırımcı neleri almalı?
"Eğer piyasanın geneline oynacaksanız borsa yatırım fonlarının çok avantajlı olduğunu düşünüyorum. Mesela bizim [url=http://www.hurriyet.com.tr/index/Dow_Jones/]Dow Jones [/url] Türkiye Eşit Ağırlıklı 15 diye bir fonumuz var. Bu fonda piyasanın en büyük 15 hissesi eşit ağırlandırılıp dengeli bir portföy sunuluyor. Borsanın iyi bir performans göstereceğini düşündüğünüz durumlarda biçilmiş kaftan.
Hisse senedi almak isteyenlere tavsiyelerimiz ise Akbank, Anadolu Cam, Selçuk Ecza Deposu, Tat Konserve, Turkcell, Türk Hava Yolları ve Tüpraş...
Eğer yurtdışı toparlar, siyasi riskler de hallolursa o zaman 48 binlere gideriz. Ama içerideki belirsizlikler devam eder hem de yurtdışındaki karışıklık sürerse o zaman 36-38 binli seviyelere geliriz.
Ama şuraya dikkat çekmek istiyorum: Endeks bu seviyelerin de altına gelebilir mi derseniz, gelebilir... Piyasaları biliyorsunuz... 'Şuraya gitmez, buraya gitmez' gibi cümleler benim görüşüme göre çok yanlış. 'Burası diptir şuradan döner' demek doğru değil.
Ben piyasa ekolünün biraz momentumcu tarafındayım. Piyasa bir yerlere geliyorsa, oraya gelmesini gerektiren enformasyon piyasaya ulaşmıştır ve o da fiyatlara yanımıştır. Bu enformasyonun devamı, piyasanın daha kötü veya daha iyi yerlere gitmesini sağlar. Buradan döner diyebileceğimiz stratejiler çok mantıklı değil. Yatırımcı, döndüğünü gördükten sonra piyasaya girmeli. Ben de bunu tavsiye ediyorum...
36-38 binlerden pozisyon açılabilir ama daha da aşağı gitmez anlamında söylemiyorum. Buralardan dönüp toparlaması halinde borsaya yatırım yapmak mantıklı olur.
BUNDAN 1 YIL ÖNCEYDİ...
Hedge fonlar yıllardır dünya piyasalarını kasıp kavururken, birçok yatırımcı neden bu fonların halen Türkiye'ye gelmediğini merak ediyordu. İşte bundan tam bir yıl önce, İş Yatırım'ın yetkilileri ile şirketin Boğaz'daki yalısında biraraya gelmiş ve bu konuları detaylı bir şekilde konuşmuştuk. O zaman bana bu fonların 'çok yakında' geleceği söylenmişti. Ancak aradan 1 yıl geçti ve halen Türk yatırımcısı hedge fonlar ile tanışamadı.
İş Yatırım'ın Yurtiçi Piyasalar Müdürü Yiğit Arıkök'e geçen sene yaptığımız görüşmeyi hatırlatıyorum. Bu fonlar neden bu kadar gecikti?
"Mevzuatsal bazı eklemeler oldu. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), risk mevzuatları ve yurtdışındaki çalkantılar nedeniyle altyapının iyi olmasını talep etti, bu konuda bazı çalışmalar yapıldı. Biraz geç kalındı ama sonunda oldu. Şimdiki durum şu: Hedge fonların kurulmasına izin verildi, içtüzükte bazı değişikler yapılacak ve tahmin ediyorum birkaç ay sonra bu fonlar piyasaya çıkmış olacak.
- Çok ilgi olur mu?
[Resim: 195.jpg]İlk etapta çok büyümelerini beklemiyorum. Çünkü dünyadaki örnekleri de böyle. Hedge fonlarda önemli olan geçmiş zaman performansıdır. O yüzden zaten yurtdışında da kurucu ve yönetici başta para koyuyor, bir süre yönetiyor ve stratejisinin işe yaradığını gösteriyor. İnsanlar geçmişe yönelik verileri inceliyor ve ondan sonra paralarını yatırıyor. Biz de bunu bekliyoruz. En azından bir 6 aylık süre zarfında geçmiş verilerin oluşmasını ve daha sonra popüler hale gelmesini bekliyoruz.
- Herkes bu fonlardan alabilecek mi?
Hayır, maalesef herkes alamayacak. Zaten dünyada da belli bir düzeyin üzerindeki insanlara satılıyor. Türkiye'de SPK bunu öngördü ve nitelikli yatırımcı diye bir tanım getirdi. Buna göre serveti 1 milyon YTL'nin üzerinde olan yatırımcılar bu fonları satın alabilecek.
-Bu büyük bir kısıtlama değil mi?
Büyük bir kısıtlama ama işte hedge fonlar yurtdışında da böyle. Bu konuda zaten büyük tartışmalar var. Ben bu tartışmanın tarafı değilim ama size anlatayım...
Bir kısım diyor ki; 'bu hedge fonlar çok volatil ve risklidir bu yüzden bilgili insanlara satılmalı...' Bir kısmı da diyor ki, 'küçük yatırımcı olup da profesyonel yatırımcı olan insanlar da var. Ayrıca 1 milyon YTL'si olup da bu işten hiç anlamayanlar var. Yani 1 milyon YTL bu piyasaları bilmeniz için bir kıstas değildir.'
Ben iki tarafta da bazı doğru noktalar olduğunu düşünüyorum. Ama sonuçta bir kısıtlama olması gerekiyordu.
KLASİK FONLARDAN NE FARKI VAR? [B]RİSKLİ Mİ DEĞİL Mİ?
Hedge fonlar ile ilgili yatırımcıların aklına ilk gelen kelime 'risk' olsa gerek. Hedge fonlar genellikle 'riskli fonlar' olarak biliniyor. Ancak bu noktada Arıkök'ün şiddetli bir itirazı var...

"Yurtdışına baktığınızda, klasik fonlar dışında hepsi için hedge fon denilebiliyor. Öyle olunca alan acayip geniş. Uygulanan stratejiler arasında büyük farklar olsa da hepsine hedge fon deniyor. Mesela bir tanesi gidiyor ve çok zor durumdaki şirketlerin hisselerine yatırım yapıyor. Bunlar kurtulacak beklentisi ile risk alıyor.
Diğeri ise piyasalar arasındaki fiyat farklarına oynuyor ve çok daha az risk alıyor. Oynaklık ve risk seviyeleri çok farklı olsa bile hepsine hedge fon deniyor. İşte en büyük sorun belki de burada. Burada bir kavram kargaşası oluşuyor.
Hedge fonların hepsini bir kaseye koyup risklerine baktığınızda, klasik fonlardan daha az oynaklık yarattığını görüyorsunuz. Çünkü bunlar genellikle bir ürünü alıp diğer ürünü satarak kazanıyor. Bir tanesini alıp diğerini sattığı için piyasadaki oynaklıkları bertaraf edebiliyor. Piyasa düşse de bir tanesi bir tanesi artı olduğu için birbirini götürecek ve kompanse edebilecek. Bu ikisi arasındaki farktan para kazanmaya çalışıyor işte.
Sattığınızın daha kötü, aldığınızın daha iyi performans göstermesine oynadığınız için stratejiniz tutarsa siz piyasadan bağımsız artı bir getiri sağlıyorsunuz. Mesela bunun riski ile az önce söylediğim zor durumdaki şirketlerin hisselerine yapılan yatırımlar arasında büyük fark var. Ama genel olarak bakıldığında bunların yarattığı volatilite, klasik fonlardan daha iyi.
- O zaman bu hedge fonlarla ilgili yanlış bir algılama var...
Evet. Bakın şimdi alan o kadar geniş ki, çok riskli hedge fonlar da var, az riskli olanlar da var. Ama istatiski olarak baktığınızda şunu görüyorsunuz: Hedge fonlar o kadar riskli değil...
Ben şu örneği veriyorum: Şimdi uçak mı daha güvenli bir taşıma aracıdır karayolu mu? İstatistiki olarak bakarsanız uçak daha güvenlir. Ama düştüğü zaman büyük bir sansasyon oluyor ve insanlar uçmaktan korkuyor. Hedge fonlar da böyle birşey işte.
Bir hedge fon gidince piyasalar sallandığı için bu fonların çok riskli olduğuna dair bir kanı oluşuyor. Ama istatiski olarak bakarsanız bu algılama doğru değil.
[/B]
Hedge fonlar Türkiye için yeni bir ürün olacak. Her ne kadar şimdilik iyi parası olanlara hitap etse de önümüzdeki dönemde ne olacağı belli olmaz. Peki bu hedge fonların klasik fonlardan ne farkı var? Birinci farkı 1 milyon YTL'lik baraj. İkinciyi de Yiğit Arıkök açıklıyor...
"Şimdi bildiğimiz klasik bir fon yönetimi var. Siz paranızı veriyorsunuz ve bir fon yöneticisi tarafından seçimi yapılan bir sermaye piyasası havuzuna yatırılıyor. Burada belirli kıstasların üzerinde bir getiri sağlamak amaçlanıyor. Mesela hisse senedi fonu ise İMKB 30'dan daha fazla getirmeye çalışıyorsunuz. İMKB 30 eksi getirirse, mesele eksi 5 getirse, siz eksi 1 getirmeniz halinde başarılı oluyorsunuz. Neden? Çünkü yatırımcıya diyorsunuz ki; "Siz bana bu parayı vermeseydiniz gidip hisse senedi alacaktınız ve muhtemelen yüzde 5 kaybedecektiniz. Ama bana verdiniz ve ben eksi 1 getirdim."
Buradaki getiriler, klasik fon yönetiminde, kıstasa (fonun bağlı olduğu endeks, mesela İMKB 30) çok bağlı oluyor. Kıstas eksi getirirse sizin artı getirmeniz çok mantıklı olmuyor. Hatta getirirseniz kötü birşey oluyor. Diyelim ki sizin kıstasınız eksi 5 getirdi, siz normal bir fonda artı 10 getirdiyseniz ve kıstastan bu kadar uzaklaştıysanız demek ki ya büyük bir risk alıyorsunuz ya da bambaşka birşey var onun içerisinde..."
TEK AMACI PARA KAZANMAK...
"Şimdi hedge fonlarda durum böyle değil. Kıstas bambaşka, yani mutlak getiri sağlamak... Piyasa eksi de getirse çok artı da getirse ben size belirli bir artı getiriyi piyasadan bağımsız olarak sağlamaya çalışıyorum. Mantık bu işte. Piyasa ne olursa olsun, hedge fonun amacı anaparanın üzerine ekleyebilmek...
- Hedge fonların stratejilerinde fark var mı?
Evet, klasik fonlara göre stratejilerinde fark var. Bu stratejiler de işte bizim mevcut yatırım fonları mevzuatında yapılamayacak şeyler. Mesela açığa satış.. Mesela kaldıraç kullanımı... Eski mevzuata göre bunlar yapılamaz. Ama hedge fonlar için hazırlanan mevzuat bu tür işlemlere izin veriyor.
- Sizin çıkaracağınız fonun ana stratejisi ne olacak?
Piyasalar arasındaki fiyat farkından yararlanacağız. Aslında biz kendimizi fazla bağlamak istemedik. O yüzden fon hemen hemen herşeyi yapabilir. Ama bizim esas stratejimiz fiyat farklarından yararlanmak... İki tane menkul kıymet arasındaki fiyat hareketlerinden, birini alıp birini satarak yararlanmak... Burada piyasa riski almama gibi bir isteğimiz var.
- Önümüzdeki dönemde hedge fonlarla ilgili başvurular artar mı?
Evet, kesinlikle yeni fonlar gelir. Ama başlarda fon büyüklüğü açısından büyük bir hareket beklemiyorum. Önce geçmiş getiriler oluşacak ve bu fonlar kendini ispatlayacak, ondan sonra pazarın büyüklüğü artacak. Ama bu süre içerisinde farklı kurumlardan da hedge fon başvuruları olmasını bekliyoruz.
KÖTÜ PİYASALARDA HEDGE FONLAR YILDIZ OLUR
- Hedge fonlarda getiri garantisi var mı?
Yok. Kesinlikle yok. Bu zaten hedge fonun mantığında yok. O sizin dediğiniz anapara garantili fonlar. Bunda tam tersi. Bizim söylediğimiz şey şu: Piyasa hareketlerinin dışında bir ligdeyiz. Bunların dışında bir mutlak getiri sağlamayı hedefliyoruz. Piyasa düşse de çok yukarı çıksa da artı getirmeye çalışıyoruz. Ama bunu hiçbir şekilde taahüt edemeziniz.
YENİ ÜRÜNLER GELİYOR
"Önümüzdeki günlerde yeni bir borsa yatırım fonu çıkaracağız. İ Box diye bir endeks ailesi var. Yurtdışında çok kullanılıyor. Bunlardan rica ettik, Türkiye için de bir tane endeks yaptılar. Bu bir tahvil endeksi. İskontolu verim eğrisinin en uzun vadesini yatırımcılara sunan bir endeks yaptılar. İsmini de İ Box Türkiye Gösterge Tahvil endeksi koyduk. En uzun 6 kağıdı alıp bunları ağırlıklandırıyor, bir endeks oluşturuyor ve biz de bunu yatırımcıya sunuyoruz.
Burada iki tane amaç var: Bir tanesi en uzun vadeli bakış açısını güden yatırımcı.. Sadece bunu alacaklar ve gerisine karışmayacaklar. Yeni kağıtlar geldikçe de portföy kendi kendine o kağıtlara geçiş yapacak. Burada hisse senedi olmayacak. Sadece tahvil bonoları içercek.
İkincisi de Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası'nda bir gösterge tahvil kontratı var ve bu fazla çalışmıyor. Bu ikisi arasında işlem yapmak isteyen yatırımcılara alternatif olacak.
Bunların yanında da yeni borsa yatırım fonlarını yakında piyasaya çıkaracağız.
Yalnız şu var. Hedge fonlar piyasanın kötü performans gösterdiği zamanlarda yıldızdır. Çünkü eksi getiriye karşın bu fonlar artı getiri sağlamayı başarabilir. Bütün o hisse senedi fonları filan yerlerde sürünürken siz artı getiri sağlıyorsunuz veya en azından ona çalışıyorsunuz. Piyasa çok iyi gittiği zaman ise hedge fonlar çok iyi performe etmiyor. Onlar yine hedefledikleri mutlak getiriyi sunuyor. Piyasa yüzde 100 uçsa da sizin getiriniz yüzde 20'de kalabiliyor. İyi piyasalarda hedge fonlar o kadar gözde olmazlar.
- Hedge fonları şimdi çıkaracak olmanız önümüzdeki dönem piyasaları kötü beklemenizden mi kaynaklanıyor?
Yok hayır. Biz sermaye piyasamız gelişsin, yeni ürünler sunabilelim diye hedge fon tebliği çıktığı an başvurumuzu yaptık.
- Hedge fon yerine 'serbest yatırım fonu' ismi mi kullanılacak?
Evet mevzuattaki ismi bu.
- Hedge fon isminden özellikle mi kaçınıyorsunuz?
Yok ama Türkçesi varken bunu kullanmayı tercih ediyoruz. Ben yabancı kelime çok kullanırım ama yazışmalarda ve resmiyette 'serbest yatırım fonu' diyoruz.

- Hedge fon isminin biraz riskli algılanması ile alakalı değil yani...
Yok değil... Sadece Türkçesi olduğu için. Zaten bana sorarsanız hedge fonlar klasik fonlara göre daha riskli değil. Herhalde bol param olsa ben klasik fonlar yerine hedge fonları tercih ederim...
Türkiye'de yatırım fonu pazarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de bir yatırım fonu piyasası olduğundan bahsetmek bile çok göreceli. 25 milyar YTL'lik bir pazar var ama bunun yüzde 80'i likit fon. Sadece yüzde 4'ü A tipi fon. Toplam yatırım fonlarının hisse senedi pazarına olan yatırım oranı da sadece yüzde 4. Yurtdışına göre bu çok düşük bir oran. İşte bu pazar bir miktar istikrarla, bir miktar da yatırımcıların genişlemesi ile büyüyebilir.
Burada borsa yatırım fonları çok önemli. Bizim de yeni borsa yatırım fonu projelerimiz var. Bazı mevzuatsal değişiklikler yapılırsa, mesela ters borsa yatırım fonları gelebilir. Yani endeks düşerse siz artı getiriyorsunuz. Böyle birşeyin de sunulması gerektiğini düşünüyorum. Kaldıraçlı borsa yatırım fonları da var mesela gelmese gereken. Borsa 1 getirirken siz 2 kazanıyorsunuz. ama 1 kaybederken de siz iki kaybediyorsunuz. Bu seçenekler yatırımcıların önüne konmalı bence.
[B][I]Ene’l-hak dedik de çekildik dara
Adab erkan bize doğru yol oldu
Sorgucular geldi sual sormaya
Yardımcımız Şah-ı Merdan Al’oldu
[/B][/I]
Posting Freak
Ekonomi Gündemi...
Ertem efendi
ve Sezai bey, ellerindeki sermaye ile birer fotokopi dükkanı açtılar.

Birinin dükkanı yolun bu tarafında, diğeri de karşısındaydı.

Her ikisi de ellerindeki 15 bin YTl'Lik sermayenin 5 bin YTL'si ile birer
fotokopi makinası almış, kalan paralarıyla da dükkan kiralayıp malzeme stoku
ve diğer harcamaları yapmışlardı.İşler fena
gitmiyordu... Sabah saat 09:00'da dükkanlarını açıyorlar, akşam saat 18:00'de
kapatıyorlardı.

Her ikisi de günde ortalama 600-700 fotokopi çekiyordu.Aradan
biraz zaman geçti... ülkede yapısal değişimden falan bahsedilmeye başlamış ve
yeni bir hükümet kurulmuştu. Çektikleri fotokopi sayısı her gün hızla
artıyordu. Bir günde, binin üzerinde fotokopi çekmeye başladılar. Bu nedenle
de akşam 19:00'a kadar çalışmak zorunda kalıyorlardı.Günler
geçtikçe, fotokopi çektirenlerin sayısı arttı ve akşamları saat 21:00'e kadar
çalışmak zorundaydılar artık. Ama mutluydular. Çünkü fotokopi makinalarının
maliyetinin yaklaşık yüzde 30'unu kâr olarak çıkarmışlardı. Böyle giderse bir
seneye kalmaz, fotokopi makinaları kendisini amorti ederdi.

Bir sabah
dükkan'dan içeriye takım elbiseli, beyaz gömlekli, temiz yüzlü genç bir adam
girdi. Ertem efendi adamı 'buyur' edip bir çay ikram etti.

'Görüyorum
ki çok yoğunsunuz, bu yüzden fazla zamanınızı almayacağım. Neden hemen bir
fotokopi makinası daha almıyorsunuz?''Alırım
ama henüz bu makinanın parasını çıkarmadım. Önce bu makina kendini bir
ödesin, sonra düşünürüz.''Bakın
beyefendi, piyasalar hızla açılıyor ve genişliyor. Fotokopi ihtiyacı gün
geçtikçe artıyor ve siz bu talebi ancak gece yarılarına kadar çalışarak
karşılayabiliyorsunuz. Ben Amerika'da ekonomi tahsili aldım. Ekonominin
genişlediği zamanlarda yeni yatırım yapmazsanız, çok büyük fırsatları
kullanmamış olursunuz.'Ertem
efendi sordu...'İyi
söylüyorsun da, bende şu an yeni bir fotokopi makinasına yatıracak para yok.
Elimdeki para ile bu makinayı çeviriyorum.''Şu
söylediğinize bakın... Ben bankacıyım, hemen bir imzanızla size kredi açarız
ve yeni bir fotokopi makinasını yarın sabah bu dükkana getirebilirsiniz.
Üstelik bir de eleman alırsınız, bu kadar yorulmazsınız ve evinize yine akşam
18:00 veya 19:00'da gidersiniz. Bu sayede ekonomiye ve işsizliğe de olumlu
katkı yapmış olacaksınız.'Onlar
bunları konuşurken, fotokopi çektirmeye gelenler de kuyruk olmuşlardı. Talep
adeta patlamıştı. Fotokopi çektirmeye gelenlerden biri diğerine

'haydi diğer dükkana gidelim' dedi.

Ötekisi cevapladı;

'Ben oradan geliyorum, orada da kuyruk var.'Ertem
efendi biraz düşündükten sonra, genç, yakışıklı bankacıya döndü ve;

'Benim rahmetli babam, 'ne iş yaparsan yap ama sermayenle yap,
başkasının parasına güvenerek sakın iş yapma' derdi. Teklifine teşekkür
ederim. Bu makina kendini ödesin, ikinci bir fotokopi makinası almak için, en
az yüzde 70'i kadar parayı biriktireyim, o zaman yeni makina almayı
düşünürüm. Borç almaya niyetim yok.'Temiz
yüzlü, genç bankacı, küçümseyen bir eda ile tebessüm ettikten sonra 'çok
pişman olacaksınız' diyerek dükkandan ayrıldı.

Bankacının
arkasından baktı... Karşı dükkan'a girdiğini gördü. Ertem efendi, başını iki
yana sallarken fotokopi çekmeye devam ediyordu.

Ertesi
sabah dükkanını açtığı sırada, karşı dükkanın önünde bir pikap durdu. Yeni
bir fotokopi makinasını indiriyorlardı. Belli ki Sezai, bankacının
söylediklerine ikna olmuştu.Artık, bir
günde çektiği fotokopi sayısı 2 bine yükselmişti ve gece saat 23:00'lere
doğru evine gidebiliyordu. Birçok müşteri de kuyruk beklememek için, iki tane
fotokopi makinası olan Sezai'nin dükkanına gidiyor ve bu nedenle de
kendisi müşteri kaybına uğruyordu. 'Hata mı yaptım?' diye kendisine
sürekli soruyor ama babasının sözü hiç aklından çıkmıyor, sonra 'doğru
yapıyorum' diyordu. Çünkü babası yıllarca üretim ve ticaret yapmış, nice
krizleri görmüş geçirmiş adamdı.Bir süre
daha geçti. Sezai, bazı tadilatlar yaparak, yan dükkanı da içine kattı ve
yeni bir makina daha aldı. Böylece üç makina ile çalışmak daha kolay
olacaktı. Üstelik çalıştırdığı eleman sayısı da üç kişiye çıkmıştı.

Sezai'nin
bir günde çektiği fotokopi sayısı 10 bini aşarken, Ertem efendi, kendi başına
çalışıyor, geç saatlerde eve gidiyordu.Aradan bir
yıl daha geçti. Birlikte bu işe giriştikleri Sezai, artık Sezai bey olmuştu.
Yeni aldığı lüks arabası, dükkanın önünde pırıl pırıl parlarken, şoförü de
Sezai beyi oraya buraya, toplantılara götürüp getiriyordu. Üstelik artık
Sezai'ninki sadece fotokopi dükkanı değil, koca bir kırtasiyeci dükkanıydı.
Nasıl olsa firmalar vadeli bir şekilde kırtasiye malzemeleri veriyorlardı.
Dükkan içinde yok yoktu.Ertem ise
bir fotokopi makinasıyla, küçük dükkanında iş yapmaya devam ederken,
biriktirdiği para ile yeni bir makina daha aldığında, Sezai'nin makina sayısı
5'e çıkmış, bu sırada sokaktai fotokopi dükkanı sayısı da beşe yükselmişti.
Sezai'nin büyüme hızı çok çarpıcıydı.

Ertem
efendi, bir gece yatağına uzandı ve;'Babacığım,
canım babacığım... bak bu sefer yanıldın. Senin verdiğin öğüdü tutmasaydım
ben de en az Sezai kadar olacaktım. Bankacı haklı çıktı...'

İçinden
tam bunları söylemişti ki, birden kafasında önemli bir soru belirdi.
'İnsanlar neden böyle deli gibi fotokopi çektiriyorlar ve kırtasiye
malzemesi tüketiyorlardı? Herkes bu kadar zenginleşmiş miydi? Daha önceleri 1
tane fotokopi çektiren müşterileri, neden bu sıralarda 5-10 tane fotokopi
çektiriyorlardı?'Sabah
olduğunda doğruca dükkanına gitti. Bankacı'nın aylar önce geldiği zaman
verdiği kartvizitini buldu. Hangi bankanın hangi şubesinde çalıştığını not
ettikten sonra, dükkanı kapatıp doğruca o bankaya gitti, ama bankadan içeri
girmedi. Dışarıda bekliyordu. Bir ajan gibi bankacının nereye gittiğini ve
gün içinde ne yaptığını öğrenecekti. Biraz sonra bankacının elinde çantasıyla
çıktığını gördü. O'nu izlemeye başladı. Bankacı doğruca, kendi
dükkanlarının biraz ilerisinde bulunan üniversiteye gitti. Üniversitesnin
içinde bir masası vardı ve öğrenciler kuyruk olmuşlar, fotokopi çektirmek
için kredi formu dolduruyorlar, 15-20 dakika sonra da, yan masadan
kredilerini nakit olarak alıyorlar ve doğruca fotokopi çektirmeye
gidiyorlardı.Demek ki
bu bankacı önce fotokopi çektirmek isteyenlere kredi açmış, işler patlayınca
da fotokopicilere kredi ile makina satmıştı. Yani bir taşla iki kuş
vuruyordu. Peki ya bu öğrenciler bir gün kredilerini geri ödeyemezse,
babaları para gönderemezse ne olcaktı? Bu saadet zincirinin devam etmesine
imkan yoktu. Öğrencilerin bu kredileri ödeyebilmeleri için, mezun olup iş
bulmaları ve kendi gelirlerini artırmaları gerekiyordu. İKi tane mezun
öğrenci Sezai'nin yanında iş bulmuştu, fakat öğrencilere kredi kesildiği anda
onlar da işsiz kalacaktı.

Babasına
bir fatiha okuyarak dükkanın yolunu tuttu. Dükkan'a geldiğinde, Sezai beyin
lüks arabası yine yolun karşısında pırıl pırıl parlıyordu.

Aradan bir
hafta geçmemişti ki, Ertem efendi bir akşam evine gitmek için dükkanı
kapattığında saat 18:00'di ve anormal bir gün olmuştu. Daha düne kadar iki
makinasıyla 4 binin üzerinde fotokopi çekerken, bugün sadece 900 tane
fotokopi çekebilmişti. Acayip bir durumdu.

Ertesi
sabah saat 09:00'da dükkanını açtı. Saat 10:00 olmasına rağmen sadece üç beş
tane fotokopi çektiren olmuştu. Kapıyı kilitleyip doğruca üniversiteye gitti.
Orası ana baba günüydü. Öğrencilerin anne ve babaları okulun önünde kızgın
bir şekilde bağırıyorlardı.

Aradan bir
saat geçtikten sonra Ertem efendi olayın iç yüzünü öğrenmişti. Kısa bir süre
önce birkaç öğrenci aldığı krediyi geri ödeyemeyince, bankacılar öğrencilere
verdikleri kredileri geri çağırmışlardı. Kredisini ödeyemeyecek durumda
olanlar faizler yükseldiği için daha da batağa saplanırken, artık hiç bir
öğrenciye yeni kredi açılmıyordu. Vadesi geldiği halde kredisini ödeyemeyen
öğrencilerin anne ve babalarına haciz işlemi başlamıştı.Ertem
Efendi yeniden dükkan'a döndüğünde Sezai beyin dükkanında da anormallikler
olduğunu sezdi. Genç bankacı ve Sezai bey hararetli bir tartışma
içindeydiler. Bankacı, karşı dükkan'dan sinirli bir şekilde ayrıldıktan bir
saat sonra, haciz memurları gelip dükkan'da ne var ne yoksa arabalara
yüklemeye başlamışlar, bu arada toptan kırtasiye malzemesi satan iş adamları
da Sezai'nin dükkanı'na üşüşmeye başlamıştı.

Akşama
saatlerine doğru, Ertem efendi birkaç öğrenci için bir yandan fotokopi
çekerken bir yandan da karşı dükkanı izlemeye devam ediyordu. Bir çekici,
dükkan'ın önüne gelip Sezai beyin pırıl pırıl lüks arabasını da alıp götürdü.
Sezai'nin dükkan'daki bütün varlıklarını ve arabasını satsanız, borçlarının
sadece yüze 80'ini karşılayabiliyordu. Çünkü, elindeki fotokopi makinalarını
ve arabayı bir hafta önce en az 100 bin YTL'ye satabilecekken, şimdi
bunların toplamı 50 bin YTL bile etmiyordu. Bu gelişmeler sonrasında elindeki
varlıkların fiyatları yarıya yarıya düşmüştü ama borçlar aynı borçlardı ve faiz
işlediği için de artmaya devam ediyordu.

Krediler
geri ödenemediği için, bankalar da ciddi zararlar yazmaya başlamıştı. Aradan
15 gün geçtiğinde Ertem efendi'nin sokağında sadece 1 tane fotokopi çeken
dükkan kalmış, diğerlerinin hepsine, kelepir fiyatlarıyla bankalar el
koymuştu.Ertem
Efendi
krizden etkilendi ama bir sene sonra bu krizden güçlenerek çıktı. Çünkü
sokaktaki tek fotokopi dükkanı olmaya devam ediyordu. Günde bin beşyüz fotokopi
çekiyordu ama, huzurlu ve mutluydu. Her akşam babasına dualar gönderiyor.


Sezai
Bey;
Evini de haczettiler, eşi evi terketti. Şu an taksimde çiğ köfte
satıyor. Eski günlerindeki ihtişamını diğer seyyar satıcılara anlatıyor.


***


]Türk
]işletmelerinin yabancı para borçları 2001 yılında 36 milyar dolar iken
]2007'nin sonları itibariyle 135 milyar dolara ulaştı. Bu işletmeler yatırım
]yapıyorlar, çünkü bu işletmelerin mallarına olan talep hala canlı. Sadece
]hizmetler sektöründe istihdam artıyor. Çünkü üretim sektörleri, ithal
]ürünlerle rekabet edemedikleri için, mal ithal edip satan hizmet sektörlerine
]dönüştüler. Bu yazıda
geçen bazı sözcüklerin, Türkiye için Türkçe karşılıklarıFotokopi : mal ve hizmet

Fotokopi makinası: Yatırım malı

Öğrenci : Tüketici

Fotokopi dükkanı : Türk işletmeleri

Ertem Efendi: Özkaynakla büyüyen ama yavaş büyüyen muhafazakar

Sezai Bey:
Yabancı kaynakla
büyüyen, risk alan yatırımcı

Bu yazıda
geçen bazı sözcüklerin, ABD için Türkçe karşılıklarıFotokopi:
Mortgage'a
dayalı kağıtlar (CDS'ler)

Fotokopi makinası: konut ve gayrimenkul

Öğrenci : Subprime mortgage tüketicisi, mortgage kredisi alan

Fotokopi dükkanı : Mortgage şirketleri

Bankacı : Mortgage şirketlerine kredi veren dev yatırım
bankalarıÖNEMLİ
NOT:
Bu yazıyı bir kriz sinyali olarak yazmadım. Şu an ekonomimizde hala sorun yok
ve dışarıdan para gelmeye devam ediyor ve panik yapacak birşey yok. Eğer bir
sorun görürsek, 'Öğrenciler Artık Fotokopi Çektiremiyor'
başlıklı bir yazı yazacağız. Bu nedenle şiimdilik yabancılar ne yapıyorsa,
siz de onu yapmaya devam edin. Onlar döviz bozdurup yüksek faize para
yatırmaya devam ediyorlar. Onlar dövizlerini geri almaya başladıklarında
sizler de yine onların yaptığını yapabilirsiniz. Çünkü bir gün dövizlerini
aldıklarında, kelepir fiyatlara düşen fotokopi makinalarını ve fotokopi
dükkanlarını toplamaya gelecekler.
"Atatürk büyüktür, ruhu Ali’ dir"
Son Düzenleme: 24/04/2008, 16:03, Düzenleyen: TÜLAY.
Administrator
Ekonomi Gündemi...
GAYRİMENKULDE 2008 KAYIP, 2009 BELİRSİZ
Cumurcu, konut sektöründeki hareketliliğin 2008’de görülmeyeceğini, 2009 yılında ise yeniden görülmesini umut ettiklerini dile getirdi. 8. Gayrimenkul Zirvesi’nin, global gelişmeler ışığında Türk Gayrimenkul Sektörünün ve ayrı ayrı segmentlerinin bugünkü durumunun ve sunduğu fırsatların uzmanlarca detaylı olarak irdeleneceği bir zirve olacağını bildiren Cumurcu, bu çerçevede zirvede, “Dar Gelirlilerin Konut İhtiyacı ve Çözüm Önerileri”, “Türkiye’de Perakende Pazarı ve AVM’ler İçin Öngörüler 2015” ve “İller İçin Öngörüler 2015” konulu üç ayrı araştırma raporunun sunularak, değerlendirileceğini kaydetti. Cumurcu, ayrıca, 2009 yılındaki Gayrimenkul zirvesiyle eş zamanlı bir de gayrimenkul fuarı yapılacağını ve üç günün fuara, bir günün de zirveye ayrılacağını açıkladı.
“TÜRKİYE’DE 2010’DA AVM’LERDE DOLGUNLUK YAŞANACAK”
Toplantıda araştırma raporları hakkında bilgi veren Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel ise, “Gayrimenkul Sektörü ve İller İçin Öngörüler 2015” adlı raporda Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Manisa, Muğla, Tekirdağ, Trabzon şehirlerine ilişkin, konut, alışveriş merkezleri, konaklama tesisleri ile sanayi ve lojistik alanlarının incelendiğini ve 2015’e kadarki dönem için öngörülerin yapıldığını anlattı.
Gürlesel, “Türkiye’de Perakende Pazarı ve Alışveriş Merkezleri için Öngörüler 2015” balıklı raporda ise Türkiye’de gelişen gayrimenkul sektörü içinde en hızlı büyüyen, yerli ve yabancı yatırımcıların en çok yatırım gerçekleştirdiği alışveriş merkezleri ile ilgili gelişme ve öngörülerin ortaya konulduğunu kaydetti. Bu rapor çerçevesinde bazı verileri paylaşan Gürseler, Türkiye’de 2007’de 658.8 milyar dolar, kullanılabilir gelirin 550 milyar dolar, özel tüketim büyüklüğünün de 465.1 milyar dolar olduğunu bildirerek, perakende harcama büyüklüğün ise 226.1 milyar dolar olduğunu ifade etti. Gürseler, 226.1 milyar dolarlık perakende harcama büyüklüğü içinde yüzde 35’i oluşturan 77.6 milyar dolarının alışveriş merkezlerinden yapıldığını söyleyerek, kalan yüzde 65’i oluşturan 146 milyar dolarlık harcamanın ise geleneksel pazarlardan yapıldığını aktardı. Türkiye’de 2007 yılı içinde 30 şehirde olmak üzere toplam 153 adet AVM bulunduğunu dile getiren Gürseler, 2001 yılında kişi başına düşen kiralanabilir alanın 18 metrekare olduğunu, şu anda ise 49.9 metrekareye ulaştığını anlattı.
Gürseler, Türkiye’de 2010 yılında AVM’lerde dolgunluk yaşanacağını öngörerek, “2015’te bekliyorduk ama kısa bir süreye sıkıştı. AVM’lerdeki yabancı yatırımı da artacak. Özellikle iyi konumlanmamış AVM’lerde yabancı ortaklığı görülecek ve AVM’ler daha kurumsallaşacak” dedi.


Hürriyet
"ilmin sözü Ali'dir..."



Zöhre Ana...
Posting Freak
Ekonomi Gündemi...
11 Haziran 2008 Çarşamba

Türk halkı kredi kartı borcu ödemesinden çektiğini anlatmaya başlasa herhalde dram dolu binlerce film çevrilir.

Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine dikkat edecek olursanız kredi kartı mağdurlarının ne durumlara düştüğünü açık ve net görürsünüz.

Ahmet Çakar"ın sunduğu “Şansa Bak” yarışmasında bile yarışmacılar kredi kartı borcunun durumuna göre seçilmekte.Her çıkan yarışmacının tek bir amacı var; Kredi kartı borcunu kapatmak.

Bankaların takipteki kredi tutarı 9.7 milyar YTL"yi bulmuş. Kişi başına borç takibi listesinde İstanbul açık ara zirvede yer alıyor. İstanbullular kişi başına ortalama 396 YTL tutarında banka takibine girerken, ardından 258 YTL ile Denizlililer, 233 YTL ile de Ankaralılar sıralanıyor.


Kişi başına en düşük takipte borcu bulunan iller ise 9 YTL ile Şırnak, Tunceli ve Bingöl olmuş. Bankalar Birliği verilerine göre ocak-mart 2008 içerisinde yaklaşık 1.1 milyar YTL olan idari ve kanuni takipteki krediler, toplam tüketici kredilerinin yüzde 1.68"ini oluşturuyormuş.

Ocak-mart 2008 döneminde kanuni takipteki krediler, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 132 artmış. Dönem içinde kanuni takibe geçilen kredilerin yüzde 26"sını taşıt, yüzde 19"unu konut, yüzde 54"ünü ihtiyaç, yüzde 1"ini ise diğer krediler oluşturuyormuş.


Bankacılık sektörünün mart itibariyle 320 milyar YTL olan toplam kredilerinin yüzde 3.06"sı yani 9.7 milyar YTL"si ise takipteki krediler sınıfında yer alıyormuş.


Anlayacağınız halkımız borcunu ödeyemiyor. Zaten seçim döneminde de sokaktaki her iki vatandaştan biri bu nedenle AKP "ye oy vermedi mi?

Yani halkımız istikrar bozulur,aldığı kredilerin faizleri fırlar korkusuyla ,borcunu kapatabilme umuduyla AKP"ye oy verdi.

Peki ne oldu?

Daha da borçlandı, borçlandırıldı…

Son derece akıllıca bir taktik.


Şimdi de yaklaşık 9 milyon vatandaşı ilgilendiren Konut Edindirme Yardımı (KEY) hesaplarında haciz sıkıntısı yaşanıyor. KEY ödemeleri, başta bankalar olmak üzere birçok, kamu kurumunun ve özel şirketin iştahını kabartmış durumda. Bankalar, kredi kartı ve tüketici kredisi alacaklarını tahsil etmek için, telefon şirketleri telefon görüşme ücretlerini, diğer birçok kuruluş da vatandaşlardan olan alacaklarını tahsil etmek için KEY listesinin peşine düşmüş.

Bugün seçim olsa borçtan gırtlağına kadar batmış olan halkın yine aynı şeyi yapıp AKP"ye oy vermemesi için bana neden gösterebilir misiniz?


Ayşem KALYONCU
aysem.kalyoncu@internethaber
Posting Freak
Ekonomi Gündemi...
akp yandaşcı ve yalakacısı olmayan ekonomistler 4 yıldır bas bas bağırıyorlardı ekonominin felakte doğru gittiğini ancak hükümet yanlısı medyada pek ses bulamıyordu,satarak ve borçla sıcak para tutarak ekonomiyi iyiymiş gibi ancak bugüne kadar gösterdiler,ancak görüyoruzki 2001 krizinde bile yaşanmayan işyeri kapanması ve işsizliğine ulaşmış durumdayız,tam 21.000 işyeri kapandı sadece 7 ayda.yanlış ekonomi politikası türkiyeyi bu hale getirdi,ee satacak bişey kalmadı türkiyede,çifçi öldü türkiye gibi bir ülke rusyadan buğday ithal etmeye başlıyosa durumun ne kadar ciddi ve kaygı verici olduğunu düşünün.Allah yardımcımız olsun...
[SIZE="5"]Dört Kapıda da Ali'yi Gördüm. [SIZE="4"](Pirim Zöhre Ana)
Zöhre Ana Pirimiz, Yolundayız Hepimiz.
Bitmeyen yas
Ekonomi Gündemi...
öyle mükemmel bir hükümete sahibiz ki. bu hükümet Türkiye'nin 50 senede yapacağı borcu 5 sene içinde yapmayı başardı. Ülkede ne kadar malvarlığı varsa hepsi satıldı ve kendi hesaplarına atıldı. bu gayrimenkullerin hepsi de ya araplara ya da amerikaya satıldı. başbakanımız 10 sene içinde dünyanın sekizinci zengin insanı olmayı başarabildi. kendisini tebrik ediyorum. türkiye cumhuriyetinin tarihinde gördüğü en çalışkan ve başarılı hükümet bu olsa gerek. (kendilerine çalışan)....

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.