CEHENNEM OLSA GELEN, GÖĞSÜMÜZDE SÖNDÜRÜRÜZ,
BU YOL Kİ HAK YOLUDUR, DÖNME BİLMEYİZ YÜRÜRÜZ,
DÜŞER Mİ TEK TAŞI SANDIN HARİMİ NAMUSUN,
MEĞER Kİ HARBE GİDEN SON NEFER ŞEHİT OLSUN.
ŞU KARŞIMIZDAKİ MAHŞER KUDURSA, ÇILDIRSA,
DENİZLER ORDU, BULUTLAR DONANMA YAĞDIRSA,
BU ALTIMIZDAKİ YERDEN BÜTÜN YANARDAĞLAR
TAŞIP DA KAPLASA ÃFAKI BİR KIZIL SARAR.
DEĞİL Mİ CEPHEMİZİN SİNESİNDE İMAN BİR,
SEVİNME BİR, ACI BİR, GAYE AYNI, VİCDAN BİR,
DEĞİL Mİ ORTADA BİR SİNE ÇARPIYOR, YILMAZ,
CİHAN YIKILSA EMİN OL BU CEPHE SARSILMAZ.
Mehmet Akif ERSOY
Çanakkale sehitlerine
Çanakkale sehitlerine
Çanakkale sehitlerine
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
Benim Siyasetim İnsan Sevgisidir.
Pir Zöhre Ana
Alevi Türküleri - Alevi Haber -Alevi Köyleri - Alevi Ünlüler
Pir Zöhre Ana
Alevi Türküleri - Alevi Haber -Alevi Köyleri - Alevi Ünlüler
Çanakkale sehitlerine
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Mehmet Akif ERSOY
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Mehmet Akif ERSOY
[SIZE="4"][COLOR="Red"]İlkbaharda açar bizim gülümüz
Hakka doğru gider bizim yolumuz
Oniki imam söyler bizim dilimiz
Allah Muhammet Ali diyenlerdeniz[/COLOR]
Hakka doğru gider bizim yolumuz
Oniki imam söyler bizim dilimiz
Allah Muhammet Ali diyenlerdeniz[/COLOR]
Çanakkale sehitlerine
Çanakkale ve Şehitlerimiz...
Ç oktan ilan edilmişti seferber,
]A vrupalılar akın ettiler beraber,
]N aliş başlar gelince Çanakkale'ye,
]A yılınca bağırırlar af eyle diye...
]K albinle karşı koy düşmana mütemadiyyen
]K orkma! Ölürsen cennettesin ebdiyyen...
]A llah aşkı ile yanan kalbinin ateşi,
]L akin olmamalı bu aşkın bir eşi,
]E rvah yukarı doğru süzüldükçe;
]Ş ahadet sesleri yükseldikçe;
]E celin geldiysede korkma sakın!
]H aydi saldır düşmana akın akın...
]İ manın seni durmadan yüceltir;
]T epelerin en büyüğüne sacağını yükseltir,
]L eke getirmez adına şanına,
]E lmas gibi vatanın bir taşına...
]R efah bıraktınız yaptıklarınızla bende,
]İ hya ettiniz beni olayım size bende (köle) ,
]M ethiyelerin nicesini yapsak azdır sizlere,
]İ yi ve güzel bir örnek oldunuz bizlere
]Z afer sizin, zafer bizim, zafer hepimizin....
1998
Cihan Kaya
Ç oktan ilan edilmişti seferber,
]A vrupalılar akın ettiler beraber,
]N aliş başlar gelince Çanakkale'ye,
]A yılınca bağırırlar af eyle diye...
]K albinle karşı koy düşmana mütemadiyyen
]K orkma! Ölürsen cennettesin ebdiyyen...
]A llah aşkı ile yanan kalbinin ateşi,
]L akin olmamalı bu aşkın bir eşi,
]E rvah yukarı doğru süzüldükçe;
]Ş ahadet sesleri yükseldikçe;
]E celin geldiysede korkma sakın!
]H aydi saldır düşmana akın akın...
]İ manın seni durmadan yüceltir;
]T epelerin en büyüğüne sacağını yükseltir,
]L eke getirmez adına şanına,
]E lmas gibi vatanın bir taşına...
]R efah bıraktınız yaptıklarınızla bende,
]İ hya ettiniz beni olayım size bende (köle) ,
]M ethiyelerin nicesini yapsak azdır sizlere,
]İ yi ve güzel bir örnek oldunuz bizlere
]Z afer sizin, zafer bizim, zafer hepimizin....
1998
Cihan Kaya
Bir ismi AliÂdir bir ismi Veli
Onlar nurdan dogdu nurudur nebi
Eveli ahiri yaratan Ali
Simdi de geziyo Zöhre Ana dili
Pir Zöhre Ana
Onlar nurdan dogdu nurudur nebi
Eveli ahiri yaratan Ali
Simdi de geziyo Zöhre Ana dili
Pir Zöhre Ana
Çanakkale sehitlerine
BİR YOLCUYA
( Bu şiir Gelibolu yamaçlarında yazıldı.)
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğuldu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki, hasrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda, bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
NECMETTİN HALİL ONAN
( Bu şiir Gelibolu yamaçlarında yazıldı.)
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğuldu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki, hasrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda, bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
NECMETTİN HALİL ONAN
Bir ismi AliÂdir bir ismi Veli
Onlar nurdan dogdu nurudur nebi
Eveli ahiri yaratan Ali
Simdi de geziyo Zöhre Ana dili
Pir Zöhre Ana
Onlar nurdan dogdu nurudur nebi
Eveli ahiri yaratan Ali
Simdi de geziyo Zöhre Ana dili
Pir Zöhre Ana
Çanakkale sehitlerine
Çanakkale
On sekiz Mart günü güneş doğuyor,
Alkanlar akıyor Çanakkale’de,
Şanlı Türk ordusu arşa varıyor
Hesaplar soruyor Çanakkale’de
Denizden karadan tutmuşlar yolu,
Devletler birleşmiş kurmuş oyunu,
Oturmuş masada yazmışlar sonu
Mehmedim vuruyor Çanakkale’de
Taşınmaz toprağım, bükülmez başım,
Daha on sekize varmıştı yaşım,
Tükenmiş cephanem, bitmişti aşım,
Mehmedim yürüyor Çanakkale’de
Al Bayrağa gücün yetermi senin,
Attığın tohumlar bitermi senin
Denize gömüldü gördük bedenin
Mehmedim gürlüyor Çanakkale’de
Anzakları tutmuş sürmüş ileri,
Kurşunu yiyince çekilmiş geri,
Koymuş genç Mehmedim uğruna seri,
Destanlar yazıyor Çanakkale’de
Yer gök duman olmuş bu neyin nesi
Mustafa Kemal’in gürledi sesi
Bu milli coşkudur sardı herkesi
Bir millet yürüyor Çanakkale’de
Türk’üz Türk oğluyuz kanımız bayrak,
Zamanı bir bilip günü sayarak,
Ova taş demeyip dağı yararak,
Mehmedim yürüyor Çanakkale’de
Aldığın kumaştan kaftan biçilmez,
Bu su size zehir olur içilmez,
Adı Çanakkale inan geçilmez,
Mehmedim şan katar Çanakkale’de
Selahattin Bakır
On sekiz Mart günü güneş doğuyor,
Alkanlar akıyor Çanakkale’de,
Şanlı Türk ordusu arşa varıyor
Hesaplar soruyor Çanakkale’de
Denizden karadan tutmuşlar yolu,
Devletler birleşmiş kurmuş oyunu,
Oturmuş masada yazmışlar sonu
Mehmedim vuruyor Çanakkale’de
Taşınmaz toprağım, bükülmez başım,
Daha on sekize varmıştı yaşım,
Tükenmiş cephanem, bitmişti aşım,
Mehmedim yürüyor Çanakkale’de
Al Bayrağa gücün yetermi senin,
Attığın tohumlar bitermi senin
Denize gömüldü gördük bedenin
Mehmedim gürlüyor Çanakkale’de
Anzakları tutmuş sürmüş ileri,
Kurşunu yiyince çekilmiş geri,
Koymuş genç Mehmedim uğruna seri,
Destanlar yazıyor Çanakkale’de
Yer gök duman olmuş bu neyin nesi
Mustafa Kemal’in gürledi sesi
Bu milli coşkudur sardı herkesi
Bir millet yürüyor Çanakkale’de
Türk’üz Türk oğluyuz kanımız bayrak,
Zamanı bir bilip günü sayarak,
Ova taş demeyip dağı yararak,
Mehmedim yürüyor Çanakkale’de
Aldığın kumaştan kaftan biçilmez,
Bu su size zehir olur içilmez,
Adı Çanakkale inan geçilmez,
Mehmedim şan katar Çanakkale’de
Selahattin Bakır
Bir ismi AliÂdir bir ismi Veli
Onlar nurdan dogdu nurudur nebi
Eveli ahiri yaratan Ali
Simdi de geziyo Zöhre Ana dili
Pir Zöhre Ana
Onlar nurdan dogdu nurudur nebi
Eveli ahiri yaratan Ali
Simdi de geziyo Zöhre Ana dili
Pir Zöhre Ana
Çanakkale sehitlerine
Çanakkale
Vatan kan ağlıyor Millet yorulmuş.
Kefen biçer dünya, yer Çanakkale.
İmzalar atılmış mühür vurulmuş.
Seni mahzun etmek, ar Çanakkale.
Gemiler dizilmiş, boğaz kesilmiş.
Söz gırtlakta kalmış, sanki küsülmüş.
Süngüler takılmış, tüfek asılmış.
Koç yiğitler hazır, gör Çanakkale.
Yedi düvel birlik olmuş geliyor.
Kurşun çarpışıyor, sine deliyor.
Siper boşaldıkça, yeri doluyor.
İman gözümüzde, fer Çanakkale.
Şehitler ölmezler, ruhları yaşar.
Böyle bir destanı, görmedi beşer.
Hasta Osmanlıydı, yamyamlar şaşar.
Düşmana boğazlar, dar Çanakkale.
Etten siper olduk, düşmana karşı.
Dualar yükseldi, titretti arşı.
Allah, Allah sesi Mehmet’in marşı.
Eşi yok dünyada bir Çanakkale.
Ölüm emredildi, komut verildi.
Nice koç yiğitler, yere serildi.
Deniz dar gelince, kara görüldü.
Geçilmez. geçemez, der Çanakkale.
Kara sevdalıydı, Mehmet’im yurda.
Çukurlar kan doldu, koca bozkırda.
Yeşil sarıklılar, koymadı darda.
Onları bağrında, sar Çanakkale.
Biri bin eyledik, zoru başardık.
Biz iman üzere mertçe yaşardık.
İhlasla, şuurla dağlar aşardık.
Tarihte misali, var Çanakkale.
Süngü karşısında, şaştı kefere.
Vatanım diyordu, ölse bin kere.
Yüz er düşüyordu, bir tek nefere.
Farkımız şehitlik, yar Çanakkale.
Yenilmezler rezil oldu kaçarken.
Kalender zaferde vardır naçarken.
Resulü Cennette kapı açarken.
Şehitler kalbinde gir Çanakkale.
Haşim Kalender
Vatan kan ağlıyor Millet yorulmuş.
Kefen biçer dünya, yer Çanakkale.
İmzalar atılmış mühür vurulmuş.
Seni mahzun etmek, ar Çanakkale.
Gemiler dizilmiş, boğaz kesilmiş.
Söz gırtlakta kalmış, sanki küsülmüş.
Süngüler takılmış, tüfek asılmış.
Koç yiğitler hazır, gör Çanakkale.
Yedi düvel birlik olmuş geliyor.
Kurşun çarpışıyor, sine deliyor.
Siper boşaldıkça, yeri doluyor.
İman gözümüzde, fer Çanakkale.
Şehitler ölmezler, ruhları yaşar.
Böyle bir destanı, görmedi beşer.
Hasta Osmanlıydı, yamyamlar şaşar.
Düşmana boğazlar, dar Çanakkale.
Etten siper olduk, düşmana karşı.
Dualar yükseldi, titretti arşı.
Allah, Allah sesi Mehmet’in marşı.
Eşi yok dünyada bir Çanakkale.
Ölüm emredildi, komut verildi.
Nice koç yiğitler, yere serildi.
Deniz dar gelince, kara görüldü.
Geçilmez. geçemez, der Çanakkale.
Kara sevdalıydı, Mehmet’im yurda.
Çukurlar kan doldu, koca bozkırda.
Yeşil sarıklılar, koymadı darda.
Onları bağrında, sar Çanakkale.
Biri bin eyledik, zoru başardık.
Biz iman üzere mertçe yaşardık.
İhlasla, şuurla dağlar aşardık.
Tarihte misali, var Çanakkale.
Süngü karşısında, şaştı kefere.
Vatanım diyordu, ölse bin kere.
Yüz er düşüyordu, bir tek nefere.
Farkımız şehitlik, yar Çanakkale.
Yenilmezler rezil oldu kaçarken.
Kalender zaferde vardır naçarken.
Resulü Cennette kapı açarken.
Şehitler kalbinde gir Çanakkale.
Haşim Kalender
Bir ismi AliÂdir bir ismi Veli
Onlar nurdan dogdu nurudur nebi
Eveli ahiri yaratan Ali
Simdi de geziyo Zöhre Ana dili
Pir Zöhre Ana
Onlar nurdan dogdu nurudur nebi
Eveli ahiri yaratan Ali
Simdi de geziyo Zöhre Ana dili
Pir Zöhre Ana
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi