Yaşamımız içinde İnanç uygulamalarımızın ne derecede doğru uyguladığımız konusunda bir yön belirlemek istedim. Çünkü hepimiz iman ve sevgi boyutunda hemfikiriz. Ancak ibadetlerimiz gerçekleştirirken ne kadar doğru uyguluyoruz, diye düşünmemiz de gerkiyor.Mesela şu anda yasın içindeyiz.Sorum şu:
Sahura ne şekilde kalkılır, hangi dualarla niyet edilir?
İftar nasıl ve hangi dualarla açılır?
Yukarıda sıraladığım sorulara kişisel düşüncelerinizle değil, edep erkân boyutunda cavaplarsanız sevinirim.
Alevilikte Bireysel ve Genel Uygulamalar
Konu Sahibi / Yazar
MuratB
Kategori / Forum
İnanç ve İbadetlerimiz
Yorumlar / Cevaplar
10
Okunma / Görüntüleme
5364
Alevilikte Bireysel ve Genel Uygulamalar
Alevilikte Bireysel ve Genel Uygulamalar
MuratB yazdı:Yaşamımız içinde İnanç uygulamalarımızın ne derecede doğru uyguladığımız konusunda bir yön belirlemek istedim. Çünkü hepimiz iman ve sevgi boyutunda hemfikiriz. Ancak ibadetlerimiz gerçekleştirirken ne kadar doğru uyguluyoruz, diye düşünmemiz de gerkiyor.Mesela şu anda yasın içindeyiz.Sorum şu:
Sahura ne şekilde kalkılır, hangi dualarla niyet edilir?
İftar nasıl ve hangi dualarla açılır?
Yukarıda sıraladığım sorulara kişisel düşüncelerinizle değil, edep erkân boyutunda cavaplarsanız sevinirim.
Sevgili MuratB,
sorunuzda belirtiğiniz "edep ve erkân boyutundan" kastınızı; Sahura kalmanın ne şekilde olduğunun, "yolun ileri geleni Zöhre Ana tarafından ne şekilde uygun görüldüğü" şeklinde algılıyorum ve bu çerçevede cevaplandıracağım.
Sahura kalkmak konusunda Zöhre Ana'dan duyduğumuz ayrıntılar şunlardan ibarettir:
(Bu konudaki bilgilerimizin netleşmesi ve sonraki zamanlarda konuya dahil olacak canlar tarafından ramazan ve benzeri oruçlarla özdeşleştirilmemesi için sahur ve oruç konusunu sünni ve şii islam toplumlarındaki şekilleri ile karşılaştırmalı olarak anlatmaya çalışacağım)
- Sahura kalkmakta amaç; sünni veya şii toplumunda olduğu gibi, kesinlikle akşamdan hazırlanan yemekleri tıka basa yiyerek sonraki gün acıkmadan oruç tutmaya çalışmak değildir. Mümkünse bir tek "üzüm tanesi" ile o günün yas-ı matemini tutmak en makbul yas-ı matem şeklidir.
- Sahura kalmanın bizim açımızdan en temel nedeni, "uykunun bölünmesi" suretiyle, bedene tutulan yas-ı matem ile ilgili olarak "dar anlamda" küçük bir "cefa" çektirmektir.
- Sahur yine sünni ve şii toplumlarında olduğu gibi sabah ezanına kadar değil, saat 04:00' e kadar tamamlanmalıdır.
- Sahura kalkıldığında abdest almak konusu Zöhre Ana tarafından münferiden belirtilmiş olabilmekle beraber bu durum bireysel olarak koşulları müsait olmayan insanlar açısından bir istisna teşkil edeceği de gözönünde bulundurulmalıdır.
- Niyetlenmek konusu yine sünni ve şii kesimden çok farklıdır. Çünkü bizde, bu kesimlerde olduğu gibi hakkın rızası kazanılmak için bir oruç tutulmamaktadır, herşeyden önce pirlerin yasları tutulmaya çalışılmaktadır. Bu anlamda niyet; yası tutulan pirin yad edilmesinden ibarettir.
- Edilen dualardan da bahsetmişsiniz. Sahura veya iftara özel bir dua yoktur. Bazı insanlarımızın özellikle yas-ı matem aylarında, sahur ve iftar sofralarını kaldırmadan "sofra duasını" okumaları şeklinde bir içtihat oluşturduğunu gözlemliyoruz. Aslında şunu belirtmem gerekir ki, sofra duası özellikle "kurban lokma"sına ait sofralardan sonra olmak üzere, diğer bütün sofraların sonrasında da okunabilmektedir.
- Siz her ne kadar sahuru sormuşsanız da ben iftarın ile ilgili bir noktayı da belirtmek isterim.Bizim iftarımız da, sahurumuzda olduğu üzere sabit bir saat baz alınarak yapılmaktadır ve bu saat 18:00' dir.
Sevgiler...
Alevilikte Bireysel ve Genel Uygulamalar
T U N Ç yazdı:Sevgili MuratB,
sorunuzda belirtiğiniz "edep ve erkân boyutundan" kastınızı; Sahura kalmanın ne şekilde olduğunun, "yolun ileri geleni Zöhre Ana tarafından ne şekilde uygun görüldüğü" şeklinde algılıyorum ve bu çerçevede cevaplandıracağım.
Sahura kalkmak konusunda Zöhre Ana'dan duyduğumuz ayrıntılar şunlardan ibarettir:
(Bu konudaki bilgilerimizin netleşmesi ve sonraki zamanlarda konuya dahil olacak canlar tarafından ramazan ve benzeri oruçlarla özdeşleştirilmemesi için sahur ve oruç konusunu sünni ve şii islam toplumlarındaki şekilleri ile karşılaştırmalı olarak anlatmaya çalışacağım)
- Sahura kalkmakta amaç; sünni veya şii toplumunda olduğu gibi, kesinlikle akşamdan hazırlanan yemekleri tıka basa yiyerek sonraki gün acıkmadan oruç tutmaya çalışmak değildir. Mümkünse bir tek "üzüm tanesi" ile o günün yas-ı matemini tutmak en makbul yas-ı matem şeklidir.
- Sahura kalmanın bizim açımızdan en temel nedeni, "uykunun bölünmesi" suretiyle, bedene tutulan yas-ı matem ile ilgili olarak "dar anlamda" küçük bir "cefa" çektirmektir.
- Sahur yine sünni ve şii toplumlarında olduğu gibi sabah ezanına kadar değil, saat 04:00' e kadar tamamlanmalıdır.
- Sahura kalkıldığında abdest almak konusu Zöhre Ana tarafından münferiden belirtilmiş olabilmekle beraber bu durum bireysel olarak koşulları müsait olmayan insanlar açısından bir istisna teşkil edeceği de gözönünde bulundurulmalıdır.
- Niyetlenmek konusu yine sünni ve şii kesimden çok farklıdır. Çünkü bu kesimlerde olduğu gibi hakkın rızası kazanılmak için bir oruç tutulmamaktadır, herşeyden önce pirlerin yasları tutulmaya çalışılmaktadır. Bu anlamda niyet; yas-ı tutulan pirin yad edilmesinden ibarettir.
- Edilen dualardan da bahsetmişsiniz. Sahura veya iftara özel bir dua yoktur. Bazı insanlarımızın özellikle yas-ı matem aylarında, sahur ve iftar sofralarını kaldırmadan "sofra duasını" okumaları şeklinde bir içtihat oluşturduğunu gözlemliyoruz. Aslında şunu belirtmem gerekir ki, sofra duası özellikle "kurban lokma"sına ait sofralardan sonra olmak üzere, diğer bütün sofraların sonrasında da okunabilmektedir.
- Siz her ne kadar sahuru sormuşsanız da ben iftarın ile ilgili bir noktayı da belirtmek isterim.Bizim iftarımız da, sahurumuzda olduğu üzere sabit bir saat baz alınarak yapılmaktadır ve bu saat 18:00' dir.
Sevgiler...
teşekkürler tunç can.... belirttiğin gibi bizlerin tuttuğu oruç değil yada bedeni terbiye etmek asla değil..bizler yas-ı matem tutuyoruz. kesinlikle ramazan ve o tarz şekilcilikle yapılan şeylerle karşılaştırılamaz.
yas-ı matem , gerçekten Hz Üseyin'in acısına ortak olmak, onu bir nebze içinde hissetmektir en kabaca... onun çektiği acıyı ve ızdırabı tasavvur etmek bizler için imkansız.. O pir'in göstermiş olduğu kudret bütün dünyaya örnek olmuştur..
Allah bize birdaha böyle bir pir acısı göstermesin..Yasını tutan herkesi şefaatinden mahrum etmesin.......
Alevilikte Bireysel ve Genel Uygulamalar
Yüreğine Sağlık Tunç;
Pir'im Şefatından Mahrum Bırakmasın bizleri, Allah İmam Üseyin Darından yolundan ayrı koymasın,
]Senin Aşkına Yaş döker Gözlerim
]Varlık deryasında Güneşimsin Üseyin
]Yolumun Sahibi Şefaat Kapımsın
]Pir'imsin Sen İmam Üseyin'imsin
Pir'im Şefatından Mahrum Bırakmasın bizleri, Allah İmam Üseyin Darından yolundan ayrı koymasın,
]Senin Aşkına Yaş döker Gözlerim
]Varlık deryasında Güneşimsin Üseyin
]Yolumun Sahibi Şefaat Kapımsın
]Pir'imsin Sen İmam Üseyin'imsin
Alevilikte Bireysel ve Genel Uygulamalar
"Sünlü'nün okumuşu molla, Alevi'nin okumuşu ateist olur." şeklinde bir anekdot duymuştum. Yıllarca Alevi toplumu olarak bizi ayakta tutan tek şey Ali sevgisiydi.
Ana'dan önce her yöre her aşiret farklı bir Alevilik yaşıyordu. Okumuşlarımızın bir bölümü ile siyasette yerini almış insanlarımızın bir bölümü ateizme kaymışlardı.
Ermiş Zöhre Ana'mızın sayesinde aslımızı, kimliğimizi, yolumuzu dosdoğru öğrenmek nasip oldu. Biz de inananlardan olduk.
Bu nasıl oldu:
1- Ayan beyan kerametler görerek yüceliğine iman ettik.
2- Eski bilgilerimizi geçmiş hatıralar olarak bir köşeye koyarak, Zöhre Ana'nın okulunda öğrenci olmayı kabul ettik.
3- Cemlerine girerek verdiği hikmetler karşısında Hakkın varlığına boyun eğdik.
4- Dileklerimizi verdiğini gördükçe, müşküllerimizi çözdüğünü gördükçe ulu bir varlık karşısında bulunduğumuza iman ettik.
5- Hakkın varlığına birliğine iman edince her şey yerli yerine oturdu. Şüphelerimizden kurtulduk. "Allah- Muhammed Ya Ali" niyazıyla hayatın anlamını öğrendik.
6- Zöhre Ana sayesinde Ali'nin hak olduğuna, 12 İmamlara ve Ehlibeyte inandık. Muhammet-Ali yolu'na ikrar verdik. Ali'siz yol sürülemeyeceğini öğrendik.
7- Yolumuzu bilince ibadetlerimize zor da gelse yavaş yavaş ısındık. Özellikle yas-ı matemi tutarken bedenimizin ve ruhumuzun gizli gücünü keşfederek zor olanın ibadet değil nefsi yıkmak olduğunu anladık.
8- İbadetlerimizin günahlarımızı affettirmek için olmadığını öğrendik. Ama; "zararın neresinden dönersen kardır." sözünün manasını anladık. İbadetin, imanın besini olduğunu anladık.
9- Bektaşilikle ilgili eksik yanlış bilgilerden sıyrılarak, yolumuzun sadece bir felsefe, yaşam tarzı, Anadolu müslümanlığı ve saklanacak bir yanı olmadığını öğrendik. "Ben Alevi'yim." demeye başladık.
10- Atatürk'ün sadece kurtarıcı bir lider olmadığını; Hacı Bektaşi Veli'nin bir yaşamı olduğunu öğrendik. Laik cumhuriyeti korumanın ibadet olduğunu farkettik.
11- Muhammed- Ali'nin Türk olduğunu, 12 İmamların ve Ehlibeytin Türk olduğunu öğrendik. "Ne mutlu Türk'üm diyene." özdeyişinin anlamını kavradık.
12- Birlik beraberliğin tadına vardık, dergah terbiyesinin güzelliğini gördük, paylaşmanın, birlikte ağlayıp birlikte gülmenin yani insanlığın tadına vardık.
Şimdi forumumuzu ziyaret eden sevgili canlara bir çift sözüm var, bu yolda öğrenci olmaya niyet edin, Zöhre Ana'nın mürşit olduğunu gelip gözünüzle görün. Zöhre Ana'mızın şu sözünü düşünün: "Sevgiye saygıya ihtiyacınız varsa inanca da ihtiyacınız vardır."
Zöhre Ana'nın yolu Atatürk yoludur.
Zöhre Ana'nın yolu insanlık yoludur.
Zöhre Ana'nın yolu birlik yoludur. Çünkü:
Zöhre Ana'nın sevgi kapısı din, dil, ırk ayırdımı yapmadan herkese açıktır.
Ana'dan önce her yöre her aşiret farklı bir Alevilik yaşıyordu. Okumuşlarımızın bir bölümü ile siyasette yerini almış insanlarımızın bir bölümü ateizme kaymışlardı.
Ermiş Zöhre Ana'mızın sayesinde aslımızı, kimliğimizi, yolumuzu dosdoğru öğrenmek nasip oldu. Biz de inananlardan olduk.
Bu nasıl oldu:
1- Ayan beyan kerametler görerek yüceliğine iman ettik.
2- Eski bilgilerimizi geçmiş hatıralar olarak bir köşeye koyarak, Zöhre Ana'nın okulunda öğrenci olmayı kabul ettik.
3- Cemlerine girerek verdiği hikmetler karşısında Hakkın varlığına boyun eğdik.
4- Dileklerimizi verdiğini gördükçe, müşküllerimizi çözdüğünü gördükçe ulu bir varlık karşısında bulunduğumuza iman ettik.
5- Hakkın varlığına birliğine iman edince her şey yerli yerine oturdu. Şüphelerimizden kurtulduk. "Allah- Muhammed Ya Ali" niyazıyla hayatın anlamını öğrendik.
6- Zöhre Ana sayesinde Ali'nin hak olduğuna, 12 İmamlara ve Ehlibeyte inandık. Muhammet-Ali yolu'na ikrar verdik. Ali'siz yol sürülemeyeceğini öğrendik.
7- Yolumuzu bilince ibadetlerimize zor da gelse yavaş yavaş ısındık. Özellikle yas-ı matemi tutarken bedenimizin ve ruhumuzun gizli gücünü keşfederek zor olanın ibadet değil nefsi yıkmak olduğunu anladık.
8- İbadetlerimizin günahlarımızı affettirmek için olmadığını öğrendik. Ama; "zararın neresinden dönersen kardır." sözünün manasını anladık. İbadetin, imanın besini olduğunu anladık.
9- Bektaşilikle ilgili eksik yanlış bilgilerden sıyrılarak, yolumuzun sadece bir felsefe, yaşam tarzı, Anadolu müslümanlığı ve saklanacak bir yanı olmadığını öğrendik. "Ben Alevi'yim." demeye başladık.
10- Atatürk'ün sadece kurtarıcı bir lider olmadığını; Hacı Bektaşi Veli'nin bir yaşamı olduğunu öğrendik. Laik cumhuriyeti korumanın ibadet olduğunu farkettik.
11- Muhammed- Ali'nin Türk olduğunu, 12 İmamların ve Ehlibeytin Türk olduğunu öğrendik. "Ne mutlu Türk'üm diyene." özdeyişinin anlamını kavradık.
12- Birlik beraberliğin tadına vardık, dergah terbiyesinin güzelliğini gördük, paylaşmanın, birlikte ağlayıp birlikte gülmenin yani insanlığın tadına vardık.
Şimdi forumumuzu ziyaret eden sevgili canlara bir çift sözüm var, bu yolda öğrenci olmaya niyet edin, Zöhre Ana'nın mürşit olduğunu gelip gözünüzle görün. Zöhre Ana'mızın şu sözünü düşünün: "Sevgiye saygıya ihtiyacınız varsa inanca da ihtiyacınız vardır."
Zöhre Ana'nın yolu Atatürk yoludur.
Zöhre Ana'nın yolu insanlık yoludur.
Zöhre Ana'nın yolu birlik yoludur. Çünkü:
Zöhre Ana'nın sevgi kapısı din, dil, ırk ayırdımı yapmadan herkese açıktır.
"İlim Çin'de de olsa gidip alınız."- Hz. Ali.
"İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır."- Hacı Bektaşi Veli.
"Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." -Atatürk.
Söz bir, söyleyen bir.
Alevilikte Bireysel ve Genel Uygulamalar
Murat B kardeş,
Bu hususta samimiyseniz sizden ricam
Zöhre Ana'mıza sık sık gidin irşad olun
o sizi her konuda aydınlatabileceği gibi
yaşamınıza da ışık tutacaktır
sevgi ve saygılarımla
Bu hususta samimiyseniz sizden ricam
Zöhre Ana'mıza sık sık gidin irşad olun
o sizi her konuda aydınlatabileceği gibi
yaşamınıza da ışık tutacaktır
sevgi ve saygılarımla
İnsan isen yola gel
Bülbül isen güle gel
İkilik yoktur bizde
Kafir isen dine gel
ZÖHRE ANA
Bülbül isen güle gel
İkilik yoktur bizde
Kafir isen dine gel
ZÖHRE ANA
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi