You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Administrator
Yorumsuz
Yer Afyonkarahisar... Tarih 31 Temmuz 1920...

Afyonkarahisar Kolordu Dairesi

"Efendiler!

Eski silah arkadaşlarımla böyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan büyük vicdani mutluluk hissediyorum. Sizinle oturup uzun görüşüp konuşmak isterdim. Fakat çoksunuz; uygun yer de yoktur. Bu sebeple duygularımı birkaç cümle ile ifade etmekle yetineceğim.

Arkadaşlar!

İngilizler ve yardımcıları milletimizin istiklalini imhaya karar vermişlerdir. Milletler istiklallerini hiç kimsenin şefkatine bırakmaya borçlu değildir. Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve istiklal vermez. Milletlerde doğal olarak ve yaradılıştan var olan bu hak milletlerce kuvvetle, mücadele ile muhafaza edilir. Kuvveti olmayan, bundan dolayı mücadele edemeyen bir millet mahkum ve esir vaziyettedir. Böyle bir milletin istikbali zorla elinden alınır.

Dünyada hayat için, insanca yaşamak için istiklal lazımdır. İstiklal sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun mevcudiyetini ispat etmek gerekir.

Kuvvet ordudur. Ordunun hayat kaynağı ve mutluluğu, istiklali takdir eden milletin kuvvetin gerekliliğine olan inancıdır.

İngilizler, milletimizi istiklalden yoksun bırakmak için doğal olarak evvela onu ordudan mahrum etmek yöntemine başvurdular. Mütareke koşullarının uygulanması ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütünüyle savunma vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra komutanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik şeref ve haysiyetini mahvetmeye gayret ettiler. Ordumuzu tamamıyla lağvederek milleti istiklalini koruma için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da savunmasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de şeref ve haysiyetine her türlü hukuk ve kutsal değerlerine taarruzla milleti aşağılığa, teslim olmaya alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar.

Herhalde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek, hakir görmek (aşağılamak) lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamak için önlerinde engel ve zorluk kalmaz.

Bu gerçek karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subay heyetimize ait olan vazifenin içeriği, önemi ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

Milletimiz hür ve müstakil yaşamak lüzumuna tam bir iman ile inanmış ve buna kesinlikle karar vermiştir. Zaman zaman şurada burada üzüntü verici ahlaksızlıkların meydana gelmesi hiçbir vakit milletimizin genel kanaatini, hakiki inancını kırmamış ve kıramayacaktır.

Bundan dolayı kuvvetin, ordunun vücudu için gerekli olduğunu söylediğim kaynağı milletin vicdani inancıdır. Ordu ise arkadaşlar ancak subay heyeti sayesinde tek vücut olur. Bilinen bir askeri gerçeğe, askeri felsefeye göre “Ordunun ruhu subaylardır” O halde subaylarımız düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir ve düzeltecek, ordu ve milletimizin istiklalini muhafaza edecektir.

Millet, istiklalinin korunmasından ibaret olan hayati gayenin sağlanmasını ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur.

Allah göstermesin milletin istiklali ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır. Subaylar açıkladığım yüce, kutsal ve genel bakış açısı ile üzerlerine aldıkları vazife itibariyle, bütün varlıklarıyla, bütün dikkat ve sezişleriyle giriştiğimiz istiklal mücadelesinde birinci derecede faal ve fedakar olmak mecburiyetindedirler. Özel hayatları ve hususiyetleri itibariyle de subaylar fedakarlar sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler. Onları aşağılar ve hor görürler. Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık şeref ve gururunu şerefini duymuş, ölümü küçük görmüş bir insan hayatta iken düşmanın kararlaştırdığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır: şerefini korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği o şerefi ayaklar altına almaktır.

Bundan dolayı subay için “Ya istiklal, ya ölüm” vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, istiklalimizi muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima müstakil görmekle bahtiyar olacağız"

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.