Hatırlanacağı gibi “yoldaşlar” arasında cereyan eden bu tartışmalar daha önceki seçimlerde de; “ajan”, “derin devlet adamı”, “Sünni” gibi sıfatlarla bir birlerine ithamda bulunmuşlardı. “Türkiyede siyasete müdahil olacağız” diyerek Alevilik üzerinden siyaset yapmaya çalışanların malesef yapıları ve içinde bulundukları ortam bu.
Çıkar çatışması….
Ali Yıldırım’ı CHP ile flört ediyor diye eleştirenler daha önceki seçimlerde CHP’de ”kontenjan”da yer verilmiş olsaydı bugün böyle CHP düşmanlığı yapmazlardı.
Asıl amaçları siyasette yer edinmek olan bu “yoldaşlar”ın gerçekte hangi amaçların peşinde olduklarını anlamak açısından yazılarına yer veriyoruz.
Şimdi sıra CHP’li Ali Yıldırım “yoldaş”ta!
![[Resim: akiyildirim.jpg]](http://www.noktahaberyorum.com/haberresim/akiyildirim.jpg)
ALİ YILDIRIM
Cuma sabahı Alevionline editörü uyarısı üzerine Alevionline. com’da Turan’ın yazısın okudum. Bilgisayarı kapatıp şöyle bir düşündüm. Ben bu sözleri hak ediyor muyum diye sordum kendime? Yanıt vermem gerekir mi dedim? Tepkimin durulması için geçip cd çalardan Ruhi Su’nun “benim kabem insandır? deyişini defalarca dinledim. Sonra dönüp yazıyı bir kez daha okudum. Vardığım sonuçlardan biri şudur: Alevilerin dışarıdan düşman aramalarına gerek yoktur. Evet düşman lafı ağır bir söz, yazarken de benim hoşuma gitmedi, ama bu bir deyim ve bütün örneklerin süzme ifadesi.
Turan Eser’in Hüseyin Gazi şenliklerine ilişkin değerlendirmesi “CHP eleştirisi ve bir alternatif arayışı? yaklaşımı ile sınırlı kalsa idi cevap vermek gerekmezdi, arkadaşın düşüncesi böyle der geçerdim. Ama yazı sözde CHP eleştirisi üzerinden bir Ali Yıldırım infazına dönüşünce, hele de bu infaz iftira ve yalanlar üzerine kurulunca Turan’a olmasa da okurlara bazı notlar iletmek zorunlu hale geldi. Doğal olarak burada yalnızca yalan ve iftiraları deşifre edilecektir. Siyaseten söyledikleri ise zaten yalnızca kendini ilgilendirmektedir ve bizim açımızdan bir değer ifade etmez.
EN CANIMI ACITAN İFTİRA
En canımı acıtan iftiradan başlamak istiyorum. Bir insan karşısındakini mat etmek, etkisiz kılmak için her türlü yolu mübah olarak görebilir mi? Hele hele bir Alevi yani “diline sahip olması gereken? bir insan nasıl utanmadan yalan uydurup iftira atabilir. Bakın arkadaş ne yazıyor:? Burada ilginç bir detayı ıskalarsak, aynı zamanda Avukat olan Ali Yıldırım’ın Sivas davasına ilgisini atlamış oluruz. O detay ise, Av. Ali Yıldırım, Sivas davasının avukatı bile olmamıştır.?
Yani ben avukatlık yapabilecek durumda olmama rağmen avukatlık yapmamışım, Sivas davasında yer almaktan uzak durmuşum! Muhatabını alt etmek için yalanlar uydurarak bu kadar insanların manevi duyguları,hele Sivas gibi Alevilerin kanayan bir yarası istismar edilebilir mi?
Ali Yıldırım Sivas davasının görülmeye başlandığı tarihte devlet memuru olarak görev yapmaktaydı. Ve dolayısıyla avukatlık yapamazdı. Turana tiyo veren akıl hocaları da bu durumu bilirler. Ali Yıldırım’ın Sivas Davasında memur olmasından dolayı avukatlık yapamadığını bilmemeleri mümkün değildir. Bu gözü dönmüşlük, bu kin ve nefretin kaynağı nedir?
Ali’yi yıpratmak için her yol mübah olarak görülebilir. Sivas istismar edilebilir mi? Bilerek isteyerek yalan söylemek ve yalan uydurmak ve bunu muhatabının bir eksikliği, tartışmada bir üstünlük kozu olarak kullanmak düpedüz terbiyesizliktir, utanmazlıktır ve karşısındakine kin ve nefretle bakmaktır.
ABANT TAVRI ALEVİLERİN YÜREĞİNİNDE YER ETMİŞTİR ABAN TAVRI ONURDUR
Mart 2007 tarihinde Abant Platformu Alevilik başlıklı bir sempozyum düzenledi ve ben de bu toplantıya konuşmacı katıldım. Toplantıda İslamcıların ve resmi çevrelerin Aleviliğe dair görüşlerini kıyasıya eleştirdim. Toplantının ilk günü yaptığım bu konuşma Alevilerin Sesi dergisinde “Abant Abant Olalı!? başlığı ile yayınlandı. Diğer yandan bu toplantıda aleviler adına ahkam kesen bir sonuç bildirgesinin yayınlanmasına da engel olmayı başardık.
Sivas davasını istismardan geri durmayan Turan Eser bu toplantıya katılmamı ve yaptığım konuşmayı eleştiriyor. Ama yine bir iftira ile ağzındaki asıl baklayı çıkarıyor ve benim fettullahçılarla muhabbetim olduğunu ima ediyor. Bu düpedüz utanmazlık değil de nedir? Benim Abant tavrımdan yol ve ilkelere her şart altında sahip çıkmanın Aleviler açısından ne kadar önemli olduğunu tüm Dünya gördü. Aleviler gördü ve alkışladılar.
Gücüne, kimliğine, kişiliğine, fikirlerine güveniyorsan her ortamda başın dik bir biçimde doğrularını dile getirirsin!
Yok eğer kendine güvenmiyorsan, bukalemun gibi ortama uyuyor ve oradan rant elde edeceğini düşünüyorsan gizlenirsin ve ışığa çıkmaktan sakınırsın?
ANKARA’NIN BÜYÜK ALEVİ BULUŞMASI
Gelelim Turanın üçüncü yalanına! Hüseyin Gazi Şenlikleri 11 yıldır yapılıyor. Ankara’nın bu tek Alevi-Bektaşi doğal inanç merkezini Alevi toplumuna kazandırmak için verdiğimiz mücadeleyi anlatacak değilim. Şenlikler de Hüseyin Gazi Dergahının Alevi kimliğini kazımanın bir parçası. Diğer bir parçası orada inşa ettiğimiz ve her hafta sonu düzenli olarak cem yapılan cemevi.
Hüseyin Gazi Şenliklerine her yıl binlerce insan katılıyor. Her yıl siyasiler geliyor, her yıl Alevi-Bektaşi örgüt yöneticileri baş konuk olarak yer alıyor.
Turan Eser yine gerçekleri çarpıtmak işine girişiyor. Alevi örgütleri çağrılmadı diyor. Konuşturulmadı diyor. Bu açık yalanı söylemekle ne kazanacağını sanıyor. 14 Eylül günü Alevi Bektaşi örgüt temsilcilerinin şenlikte olduğunu, bu temsilcilerin konuştuğunu televizyonlarda görmemesi mümkün mü? Ama Ali Yıldırım’a saldırmak için gerçekliğe gözünü kapıyor.
Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Av. Fevzi Gümüş şenlikte Hüseyin Gazi Derneği başkanının Gülag Öz’ün açış konuşmasından sonra Alevi-Bektaşi Federasyonu ve Pir Sultan Abdal Derneği adına ikinci konuşmacı olarak kürsüye çıkmıştır. Kuşkusuz Turan Gümüşle, Pir Sultanla, Alevi Bektaşi Federasyonuyla kavgalı olduğu için bu konuşmayı yok sayabileceğini sanmaktadır. Ama o konuşma yapılmıştır, alkışlanmıştır ve kayıtlardadır.
O gün şenlikte ABF Örgütlenme sekreteri Mustafa Özarslan, ABF Genel Saymanı Köksal Yıldırım, Karaca Ahmet Derneği Başkanı Muharrem Ercan, Ankara Cemevleri yaptırma Derneği Başkanı Mehmet Uzuner, Divriğililer Derneği Başkanı Ali Yılmaz, Çorum-Der Başkanı A. Haydar Şahin, Ozan Der Başkanı Sinemi ve daha adını sayamadığım birçok canımızın varlığı yok sayılarak kim ne kazanabilir? Yine şenliğe AABK Genel Başkanının, Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanının, Hacı Bektaş Dernekleri Genel Başkanının da davetli olduğunu Turan bilmiyor olabilir mi?
ALİ YILDIRIM KANKİLERİ
Turan yalnız bana saldırmakla kalmıyor, başta Alevi Bektaşi Federasyonu ve Pir Sultan Abdal Derneği yöneticileri olmak üzere Aleviliğe dair ortak düşünceleri paylaştığız arkadaşlara da saldırıyor ve onları “kanki? ilan ediyor.
Bizlere “Zavallı? diyerek hakaret ediyor!
Ne edep değil mi?
Kimmiş Ali Yıldırım kankileri, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel başkanı Ali Balkız, ABF Genel Sekreteri Av. Kazım Genç, Pir Sultan Genel Başkanı Av.Fevzi Gümüş, Divriğililer Derneği başkanı Av.Ali Yılmaz?
Neymiş suçumuz CHP Genel Merkez’inde düzenlenen geleneksel aşure törenine katılmışız! Kime biat etmişiz, hangi ilkemizden ödün vermişiz? Turan’a göre bu soru gereksiz, aşure düzenleyen CHP ise suçlamak için bu yeterli.
Peki sözgelimi 22 Temmuz seçimlerinde oylarının % 90′ını CHP’ye kullanan Alevilere ne diyecek Turan? Kuşkusuz en az onlar da Ali Yıldırım ve kankileri kadar suçludur!
Onurlu duruş, dik duruş gidilen yerle katılan toplantıyla ilgili olmaktan çok gidenin katılanın kimliğiyle kişiliğiyle, ordaki tavırlarıyla ilgili değil midir?
ALEVİLERE SİYASET YASAĞI MI VAR
Turan’ın bir başka saldırı konusunu da “Ali Yıldırım’ın belediye başkanı adayı olduğu? iddiası oluşturuyor. Sistemin Alevilere yönelik bir siyaset yasağı olduğu biliniyor! Turanın siyaset yasağı koyduğunu ise bu yazıyla haberdar öğreniyoruz.
Alevi kökenli insanlar siyaset yapmayacak mı, milletvekili- belediye başkanı vs. adayı olmayacak mı?
Turan’ın bilmediği bir şeyi ben açıklayım, benim bütün siyasi faaliyetlerim en üst örgütümüzün bilgisi dahilindedir ve Alevilerin kırmızı çizgileriyle örtüşen bir çizgi üzerindedir.
Turan kendi kafasındaki düşünceleri, geliştirmeyi hayal ettiği projeleri tüm Alevilere giydirmek istiyor olabilir. Ama onun kafası somut hayatı pek ilgilendirmiyor. Kendi projeleri doğru, onun dışındakilerin arayışları yanlış. Ne güzel değil mi!
Turan gibi hiçbir örgütsel sorumluluğu olmayan, sırtında yumurta küfesi taşımayan arkadaşların işleri doğrusu çok kolay, ona göre sloganlar her şeyi çözüyor.
Oya Alevi toplumunun gerek inançsal olarak gerek hayata dair ciddi sorunları var. Ve hemen yarın hayatlarında bir değişim, bir iyileşme olsun istiyorlar. Bir şeyi başarmak, umutlanmak istiyorlar. Ham hayaller peşinde koşmak değil.
HÜSEYİN GAZİ KONUŞMAMDA NE SÖYLEDİM
Turan benim konuşmamda eğilip büküldüğümü, ilkelerden taviz verdiğimi, aday olmak için birilerine yağ çektiğim iftirasında bulunuyor.
Konuşmam kayıtlıdır. O konuşma alandaki binlerce insan tarafından takdirle karşılanmışıtr. O konuşmayı TV de izleyen Türkiye’nin değişik yerlerinde yaşayan insanlardan onlarca kutlama telefonu aldım. Turan dışında bir insan da çıkıp olumsuz bir söz söylemedi.
Çünkü o konuşma Alevilerin temel sorunlarına dikkat çekiyor ve muhatap AKP karanlığından bir an önce kurtulmamız gereğine işaret ediyordu:
Cemevleri konusuna değindim, cemevlerini ibadethane saymamanın vicdansızlık olduğunu ifade ettim.
Zorunlu din dersleri konusuna değindim ve bunun çocuklara yönelik bir işkence olduğunu dile getirdim, iktidarın AİHM ve Danıştay kararlarını uygulamadığını, bunun da bir vicdansızlık olduğunu vurguladım.
2 Temmuz katliamının yaşandığı Madımak Oteline AKP belediyesinin et lokantası olarak faaliyet göstermek üzere ruhsat verdiğini, bunun da bir vicdansızlık olduğunu söyleyerek, CHP’nin Madımak’ın müze olması yönünde kanun teklifi vermiş olmasının önemine değindim.
Alevilerin kırmızı çizgilerini dile getirdim. Alevilerin laiklik, cumhuriyet, demokrasi değerlerinden asla vazgeçmeyeceğini, taviz vermeyeceklerini, çünkü Alevilerin bu ilkelere yaşamsal değer atfettiklerinin altını çizdim.
Laikliği özellikle vurguladım. AKP yalakalarının, tatlı su aydınlarının laiklik de neymiş, laiklik karın doyurmaz yaklaşımının ne kadar vahim olduğunu belirtmek için, belki laiklik karın doyurmaz ama laiklik insanları bir başkasının ihsanına muhtaç olmaksızın barış ve kardeşlik içerisinde yaşatan bir ilkedir vurgusunu yaptım. Benim gibi Türkiye’nin gerçek anlamda laik bir ülke olmadığını ısrarla vurgulayan birine “Türkiye laik kalacaktır? şeklinde söz söylediğim için geri adım atı demek için elbette insafsız olmak gerekir. Bu sözün varolanı kutsamak değil varolan minimuma dahi sahip çıkmak gerektiği anlamına geldiğini anlamamak için herhalde yeminli Ali Yıldırım karşıtı olmak gerekir.
Yaptığım konuşmayı büyük medya kuruluşları “Alevilerden hükümete ağır eleştiri? şeklinde anladı, özetledi ve haberleştirdi. Doğrusu, normali ve makul olanı da bu idi.
ELEŞTİRİ İLERLEMENİN KAYNAĞIDIR YALAN İSE ÇÜRÜTÜR
Eleştiri iyidir. İlerlemenin kaynağıdır ve yürümek için gereklidir. Eleştirenin varsa dostun var demektir.
Yalan ise insanı çürütür. Alevilikte büyük suçlardan sayılır. İnsan durduk yerde neden yalan söyler? Bu durumda hastalıklı bir vaka var demektir ki yazıktır.
İftira kötülüktür. Üzerine atılanı üzer. Ama asıl olarak dönüp sahibini bulur.
Turan Eser’in yalan ve iftiralarına dair başlıklar yukarıya alınmış ve yanıtlanmıştır. Bu durum elbette Alevi toplumu adına utanç vericidir. Elbette bu duruma en çok sevinenler yeminli alevi düşmanlarıdır, yesinler birbirlerini diyerek ellerini ovuşturanlardır.
Ama maalesef “her ağacın kurdu kendinden olur?.
Aleviyolu...