Osmanlı toplumu, kadın ve erkeğin birlikte müzik eşliğindeki modern dansları ile 19.yüzyılın son çeyreğinde gayrimüslim burjuvası, levanten ve yabancı misyonlar kanalıyla tanışmıştır.
Şüphesiz dans, Osmanlıdan günümüze geçen en çarpıcı modernleşme sembollerinden birisidir. Çengi ve köçek oynatan bir toplumdan vals yapan bir topluma geçiş, eğlence kültürünün içeriğini büyük ölçüde değiştirmiştir. Osmanlı insanı başkaları tarafından eğlendirilen edilgen bir karaktere sahip iken, Cumhuriyet insanı kendisinin katılımına imkan veren modern eğlence anlayışını benimsemiş ve dans pistine çıkma cesaretini göstermiştir.
Cumhuriyet, eğlence hayatımıza kadın ve erkeğin aynı ortamda birlikte eğlenmesi ve eğlencenin çeşitlenip, kitleleşmesi gibi iki önemli değişikliği getirmiş ve bu eğlence tarzı meşrutiyetini Cumhuriyet Baloları ile ispatlamıştır.
Cumhuriyet döneminde dans, batılılaşmanın önemli ölçütlerinden biri olarak kabul edilmiş, Atatürk’ün özel isteği ile Türk kadınlarının da dansetmesi hedeflenmiş, dansa adeta "devlet teşviki" uygulanmıştır.
İlk dönemlerde, gelişmelere ayak uydurmakta güçlük çeken yüksek kademeli memurlar, rütbeli askerler eğlenceli balo öykülerine konu olmuşlardır. Frak giyip baloya giderken yumuşacık meslerini beline sokup frağın kuyruklarıyla gizleyenler, ilk dansı heyecandan kaskatı olan türbanlı ama dekolte yakalı eşiyle açıp birkaç kez pistte döndükten sonra rugan ayakkabılarını kimselere göstermeden çıkarıp meslerini giyen kaymakamlar, her baloda mutlaka hastalanan ve baloya katılamayan vali, kaymakam ve eşleri….
Bu dönemin ilk yıllarında tango, resmi baloların, düğünlerin ve eğlencelerin asri dansı olmuştur. Kendine güvenen “monden” genç hanım ve beyler gösteri mahiyetinde fokstrot yapsalar da, balolar vals veya tango ile, düğünler ise mutlaka "La Comparsita" ile açılmıştır.
1930’lu yıllara doğru bütün dünyayı saran çarliston salgını Beyoğlu’na kadar uzanmış, çeviklik isteyen bu yeni dans, kısa sürede genç, yaşlı herkes tarafından benimsenmiştir.
Son yıllarda unutulan eski danslar yeniden gündeme gelmiştir. 1991 yılında Swissotel’de Viyana Opera Balosu Orkestrası eşliğinde, Viyana Balosu düzenlenmiştir. Altı haftalık vals dersi alan çiftlerin katılımıyla gerçekleştirilen balo, 1996 yılına kadar her yıl düzenli olarak, daha sonraları ise aralıklarla gerçekleştirilmektedir. Tango Dostları Derneği’nin yaptığı dans gösterili konserlerle başlayan tango geceleri, yerini öncelikle 1994 yılından itibaren Armada Otel’de süregelen "Tangolu Pazar Geceleri" ne bırakmıştır.
Günümüzde dansa yönelik ilgi yeniden canlanmıştır. Çok sayıda dans aktivite ve geceleri düzenli olarak gerçekleştirilirken, sıklıkla yurtdışından yabancı dans eğitmenleri atölye çalışmaları için gelmekte, çeşitli organizasyon, kurum ve kuruluşlar faaliyete geçmektedir.
Kaynak : Cumhuriyet Modaları, 1999, Tarih Vakfı
Cumhuriyet Baloları
19. yüzyılın sonlarında, İstanbul, İzmir gibi levantenlerin yoğun yaşadıkları büyük merkezlerde düzenlenen balolar, Türk Ocağının kültürel faaliyetleri ile ivme kazanmış, Cumhuriyetin ilanından sonra ise resmiyet kazanarak, sosyal yaşamın önemli bir parçası durumuna gelmiştir.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ilk balo, Eylül 1925'te İzmirde düzenlenmiştir. Atatürkün isteği ile sadece Müslüman erkek ve kadınların bulunduğu bu eğlence, aslında kadın ve erkeğin aynı ortamda bulunması ve eğlenmesi adına büyük bir devrimdir.
29 Ekim 1925 tarihinde ise, ilk resmi Cumhuriyet Balosu, Ankara-'da Türk Ocağı'nda, başta Cumhurbaşkanı Atatürk olmak üzere; başbakan, bakanlar, büyükelçiler, ordu komutanları ve basının ileri gelenlerinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Bu tarihten itibaren, Ankarada düzenlenen Cumhuriyet balosuna katılmak üzere her yıl İstanbul, İzmir ve diğer büyük illerden birçok yerli ve yabancı konuk davet edilmiştir.
"Türk Ocağı o zamanlar, Hamamönü semtindeki Şengül Hamamı'nın yanındaki eski Ermeni mektebinin binasında çalışmaktadır. Balo gecesi bu harap binanın salonunda, duvar diplerine sandalyeler dizilmiştir. Herkesin sus pus sıralanıp oturduğu, sessiz hareketsiz, hatta kadınsız; benzetme garip kaçmazsa adeta bir mevlit toplantısıdır bu. Süreyya Ağaoğlu bu ilk baloya katılan birkaç Türk kadınından biridir. Anılarında kısaca şunları aktarır: Büyük bir heyecanla hazırlanmış, yüzüme de pudra sürmüştüm. Girişteki aynada yüzümü görünce hiç beğenmeyip mendille sildim. O günlerde o küçücük bina bizim için sanki bir saraydı" (Unutma Beni - Gökhan Akçura, 2001)
Cumhuriyet Baloları toplum için bir örnek oluşturmuş ve kısa zamanda müzikli, danslı eğlenceler sıklıkla düzenlenmeye başlamıştır. Başta çeşitli kurumlar yararına olmak üzere Türk Ocağı, Hilal-i Ahmer, Himaye-i Etfal ve buna benzer birçok kurum birbiri ardına balolar düzenlemişlerdir. Artan ilgi karşısında özel dans okulları kurulup, dans dersleri verilmeye başlanmıştır.
Dans muallimi İsmail Ruhi Bey tarafından perşembe, cumartesi günleri gecesi, cuma pazar günleri gündüz istenilen saatte ders verebileceğinden heveskaranın şeraiti anlamak ve kaydını icra ettirmek üzere Karşıyaka Belediye bahçesine müracaatları (Hizmet, 3 Ağustos 1926)
Cumhuriyetin ilk yıllarında, küçük bir taşra kasabası görüntüsü veren başkent Ankara'yı canlandırmak, siyaset, ticaret, kültür ve eğlence merkezi yapmak amacıyla özel balolar sıkça düzenlenmiştir. Örneğin, Şubat 1927de Başbakan İsmet Paşanın ev sahipliğini yaptığı ve Bakanlar Kurulu, İstiklal Mahkemesi üyeleri, yabancı büyükelçiler ve işadamlarının katıldığı yaklaşık iki yüz kişilik bir balo düzenlenirken, iki gün sonra yine Ankarada, Cumhurbaşkanı M. Kemal Paşanın katıldığı bir Himaye-i Etfal Balosu düzenlenmiş, baloya birçok seçkin yerli ve yabancı konuk katılmıştır.
Şüphesiz Cumhuriyet baloları batılı yaşam tarzının topluma empoze edilmesinde etkin bir araç olması nedeniyle önem taşımaktadır.
Türkiyede Dansın Tarihçesi
Konu Sahibi / Yazar
HEROCUK
Kategori / Forum
Güzel Sanatlar
Yorumlar / Cevaplar
1
Okunma / Görüntüleme
4504
Türkiyede Dansın Tarihçesi
Türkiyede Dansın Tarihçesi
[B]SALSA[/B]
Latin ritimleri uzun yıllardır popülerliğini korumuştur, hemen hemen herkes Samba, ya da Reggea müziklerini bilir ve bunlarda dans etmiştir.
Fakat hergün daha büyük bir popülerite kazanarak kitlesini arttıran ve dansçılara yıllardır büyük zevk veren bir latin dans daha var, sadece Karayipler'de, Amerika'da ya da Avrupa'da değil dünyanın her köşesinde insanları etkileyen bir danstan bahsediyoruz. SALSA...
İspanyolca bir sözlükte araştırdığınızda salsanın çeşitli baharatlardan oluşan bir çeşit sos olduğunu bulursunuz.Tabiki bizim bahsettiğimiz salsa bu değil, bizi dansetmeye iten bazı ritimlerden ve vuruşlardan bahsediyoruz. Tıpkı yediğimiz salsa gibi, salsa ritmi de sıcaktır. Belirttiğimiz gibi salsa kelimesi müzikle ilgilidir, salsa müziğinin üzerine yapılan dansa Küba ve Miami de genellikle "CASINO" denir. Ama artık bütün dünyadaki dansçılar tarafından "SALSA" adıyla bilinmektedir
Salsanın kelime anlamını inceledikten sonra, bütün salsa dansçılarının bilmesi açısından çok önemli olan, salsanın köklerine ve neden bu ismi nasıl aldığına, kısaca salsanın nereden geldiğine bakalım.
Salsa şarkılarının sözlerinde çok geçen bir kelime vardır: "SON". Son salsanın tam anlamıyla orijinidir. Yani salsa Küba son müziğinin modernize edilmiş halinden başka bir şey değildir. Diğer müzik türleri ve zengin enstrümanlarla geliştirilmiştir.
Son, Havana'ya Kübanın batısından daha iyi bir yaşam sürmek için büyük şehire göçenler tarafından, 1920'lerde getirilmiştir. Yaşamlarını kazanmak için sokaklarda gitarları ve davullarıyla Havana'ya renk katan bu insanlar zamanla Havana partilerinin vazgeçilmez unsuru olmuşlardır. Doğaçlama yaptıkları müziklerle (Son-montundo) insanları dans ettirmişlerdir.
bu türün ilk uygulayıcıları Ignacio Piñero, MarÃa Teresa Vera, ve Miguel Matamoros İspanyol koloni kültüründen aldıkları gitarlar ve geleneksel Küba çalgılarından guiro, maracas ve clave ile bu müziği yıllar sonraya taşıyacak altyapıyı kurmuşlardır. kısa zamanda Havana sosyetesi, o zamana kadar yaptığı Waltz, Danza, Contradanza ve Danzón gibi dansların yanında "SON" da yapmaya başladılar. O zamanların en popüler gece klüplerinden Casino Deportivo ve Casino de la Playa dünyanın dört bir yanından buraya kumar oynamaya gelen zenginlere SON müziğini tanıttı.
Zamanla yeni gruplar, yeni müzik anlayışları ve yani enstrümanlarla son geliştirildi. Piyano, perküsyon aranjmanları, ve üflemeli çalgılar SON müziğe katıldı. Küba'nın ekonomik durumu kötülşetikçe müzisyenler para kazanmak için Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika'ya göç ederek yaptıkları müzikle geçimlerini sağlamaya başladılar. Zaman geçtikçe evlerinden uzakta olan bu müzisyenler kayıtlar yapmaya ve giderek ünlenmeye başladılar.
60'lı yıllara gelindiğinde amerika'da yaşayan latin müzisyenler klasik son müziğine Rock'n Roll, Merengue, Bossanova, Cumbia, Cha Cha Cha, Mambo, ve Boogie-Woogie gibi popüler müzik türlerini kattılar. Gelenksel latin ritimlerini bozmadan ortaya çıkarttıkları bu türe sevecn bir isim buldular: BOOGALOO". Latin müziğin efsanesi Tito Puente, New York's Madison Square Garden'daki Fania All Stars konserinde Kendinden geçmiş şekilde danseden kalabalığa "Esto es una gran SALSA!". diye seslendi.
Bu sözler çok ünlü bir Küba Son şarkısı olan "Echale Salsita!" da dan alınmıştı. Tito Puente'nin Fania All stars konserinde söylediği bu sözler kısa zamanda,bu müziğe kısa, etkileyici ve tanımlayıcı bir isim arayan plak şirketlerinin pazarlamacıları tarafından kullanıldı. Ve SALSA etiketi günümüze kadar yaşadı. Ne tesadüftür ki bu müziğe salsa denmesine en çok kızan kişi de Tito Puente'idi.
[B]Arjantin Tango [/B]
Tutkulu, dokunaklı ve kışkırtıcı; Tango bir çok insan için değişik şeyler ifade eder. Bir dansçı için, Avrupa ve uluslararası stiller arasından o andaki duygusal durumuna göre seçebileceği bir çok dans bulunur- Valsin romantizmi, Rock n' Roll'un dinamizmi veya Samba'nın karnavalı çağrıştıran atmosferi. Melankoli dansı olarak ün yağmış olmasına rağmen, Tango aslında bütün bu duyguları ve daha fazlasını içinde barındırır. Buenos Aires'in varoşlarındaki hayat tecrübesinin doğurduğu Tango, mütevazi günlerini geride bırakarak Paris'in yükek sosyete mekanlarına kadar yükseldi, ancak Tango'ya hayat verenlerin gözünde varoş barları, onun gerçek evi olmaya devam etti.
19. yüzyılın son yıllarında Avrupa savaşlar, kıtlık ve eknomik belirsizlikler yüzünden harap durumdaydı. Gelecekten pek az beklentisi ve anavatanlarında geçirecekleri düzenli bir hayata karşı fazla ümidi olmayan bir çok genç adam, yeni bir hayat başlamak için GüneyAmerika ülkelerine göç etti. Bunlardan yüzbinlercesi Arjantin'in Rio de la Plata üzerindeki başkenti Buenos Aires gitti.
"Tango" kelimesini Afrika kökenli olduğu düşünülmektedir ve "buluşma yeri" veya "özel yer" demektir. Ancak bu Tango'nun da Afrika kökenli olduğu anlamına gelmez. Küba'daki Habanera, İspanya'daki Contradanza ve Afrika-Arjantin kökenli bir dans olan Candombe, Tango'nun doğuşunda etkili olmuşlardır; ancak bu dansların hiçbirisi Tangoyu Milonga kadar etkilememiştir.
Milonga "parti" veya "fiesta" demektir ve Milonga müziği canlı, heyecanlı ve neşelidir. Elimizde bulunan bilgiler, Compadritos'un Afrika-Arjantin kökenli danslarla ilgili olduğu ve bu danslardan bazı figürleri Milonga'ya adapte etmiş olabileceği yönündedir.
Avrupa kökenli yeni Arjantin'liler ortak bir kaderi paylaşıyorlardı ama yine de çoğu zaman umutsuzluk ve hayal kırıklığı içindeydiler. Bu genç insanlar genellikle academias ve pregundies, yani kadın garsonların dans etmeleriiçin kiralanabildiği salaş kafelerde vakit geçiriyordu. Kadınları etkileyebilmek için genç adamların çok iyi dansçılar olması gerekiyordu, bu yüzden dans onlar için çok önemli bir hale geldi.
Profesyonel anlamda dans akademileri bulunmadığı için, erkekler birbirlerine Tango öğretmeye, sırayla erkek ve bayan adımlarını yapmaya ve kafelerdeki kadınları baştan çıkarmadan önce bu şekilde pratik yapmaya başladılar. Artık Avrupa danslarındaki katı kurallara bağlı olmadıkları için erkekler, bayanları dans ederken ustaca yönetmek için çok pratik ve çoğu zaman da tamamen yeni yollar bulmaya başladılar.
!!!Diğer Sosyal DAnslardan Bazıları!!!
Merengue
Merengue Dominik Cumhuriyetinin ulusal dansı, komşuları Haiti ve etrafındaki adalarda yapılan danstır. Merengue'nin nasıl doğduğuna dair 2 rivayet vardır. İlki, Afrika'dan gelen köleler zincire vurularak şeker tarlalarında çalıştırılıyordu. Davulla vuruşlarıyla beraber ilerliyorlardı. Zincire vuruldukları için her adımda bir bacaklarını sürüklemek zorunda kalıyorlardı. Merengue'nin bu hareketten çıktığı sanılır. Diğer rivayet ise, Dominik cumhuriyetinin bir çok savaşında bulunmuş bir kahraman vardı. Bu kahraman bir savaşta ayağından yaralanmıştı. Bu insan halkı tarafından çok seviliyordu.
Her gittiği şehirde ona "hoş geldin" eğlenceleri ve danslar yapılıyordu. Bütün insanlar onu sevdikleri için bir ayaklarını gevşek bırakıp sürükleyerek dans ediyorlardı. Sanki bir ayakları sakat gibi ve böylece Merengue Çıkmıştır. Merengue Dominik Cumhuriyetinin başlangıç yıllarından beri var olmuş bir danstır.
Bachata
ABD’deki Rap gibi Bachata da fakir ve dışlanmışların müziği olarak ortaya çıktı. Dominik Cumhuriyeti’nin varoşlarında ortaya çıkan Bachata, fakir Dominiklilerin, sosyal ve ekonomik dışlanmışlığını ve terk edilmişliğini yansıtır.
1960’ların başında Bachata romantik, gitara dayalı müziğin önemli bir alt kategorisi olarak ilk ortaya çıktığında dansa yönelik Küba Son’undan ve Guaracha’dan ayrılmaktaydı. İlerki yıllarda, müzisyenlerin Bachata ritimlerini hızlandırması ve dansçıların yeni bir dans adımı geliştirmesiyle, Bachata, aynı zamanda bir dans müziği olarak da kabul edilir oldu.
Latin ritimleri uzun yıllardır popülerliğini korumuştur, hemen hemen herkes Samba, ya da Reggea müziklerini bilir ve bunlarda dans etmiştir.
Fakat hergün daha büyük bir popülerite kazanarak kitlesini arttıran ve dansçılara yıllardır büyük zevk veren bir latin dans daha var, sadece Karayipler'de, Amerika'da ya da Avrupa'da değil dünyanın her köşesinde insanları etkileyen bir danstan bahsediyoruz. SALSA...
İspanyolca bir sözlükte araştırdığınızda salsanın çeşitli baharatlardan oluşan bir çeşit sos olduğunu bulursunuz.Tabiki bizim bahsettiğimiz salsa bu değil, bizi dansetmeye iten bazı ritimlerden ve vuruşlardan bahsediyoruz. Tıpkı yediğimiz salsa gibi, salsa ritmi de sıcaktır. Belirttiğimiz gibi salsa kelimesi müzikle ilgilidir, salsa müziğinin üzerine yapılan dansa Küba ve Miami de genellikle "CASINO" denir. Ama artık bütün dünyadaki dansçılar tarafından "SALSA" adıyla bilinmektedir
Salsanın kelime anlamını inceledikten sonra, bütün salsa dansçılarının bilmesi açısından çok önemli olan, salsanın köklerine ve neden bu ismi nasıl aldığına, kısaca salsanın nereden geldiğine bakalım.
Salsa şarkılarının sözlerinde çok geçen bir kelime vardır: "SON". Son salsanın tam anlamıyla orijinidir. Yani salsa Küba son müziğinin modernize edilmiş halinden başka bir şey değildir. Diğer müzik türleri ve zengin enstrümanlarla geliştirilmiştir.
Son, Havana'ya Kübanın batısından daha iyi bir yaşam sürmek için büyük şehire göçenler tarafından, 1920'lerde getirilmiştir. Yaşamlarını kazanmak için sokaklarda gitarları ve davullarıyla Havana'ya renk katan bu insanlar zamanla Havana partilerinin vazgeçilmez unsuru olmuşlardır. Doğaçlama yaptıkları müziklerle (Son-montundo) insanları dans ettirmişlerdir.
bu türün ilk uygulayıcıları Ignacio Piñero, MarÃa Teresa Vera, ve Miguel Matamoros İspanyol koloni kültüründen aldıkları gitarlar ve geleneksel Küba çalgılarından guiro, maracas ve clave ile bu müziği yıllar sonraya taşıyacak altyapıyı kurmuşlardır. kısa zamanda Havana sosyetesi, o zamana kadar yaptığı Waltz, Danza, Contradanza ve Danzón gibi dansların yanında "SON" da yapmaya başladılar. O zamanların en popüler gece klüplerinden Casino Deportivo ve Casino de la Playa dünyanın dört bir yanından buraya kumar oynamaya gelen zenginlere SON müziğini tanıttı.
Zamanla yeni gruplar, yeni müzik anlayışları ve yani enstrümanlarla son geliştirildi. Piyano, perküsyon aranjmanları, ve üflemeli çalgılar SON müziğe katıldı. Küba'nın ekonomik durumu kötülşetikçe müzisyenler para kazanmak için Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika'ya göç ederek yaptıkları müzikle geçimlerini sağlamaya başladılar. Zaman geçtikçe evlerinden uzakta olan bu müzisyenler kayıtlar yapmaya ve giderek ünlenmeye başladılar.
60'lı yıllara gelindiğinde amerika'da yaşayan latin müzisyenler klasik son müziğine Rock'n Roll, Merengue, Bossanova, Cumbia, Cha Cha Cha, Mambo, ve Boogie-Woogie gibi popüler müzik türlerini kattılar. Gelenksel latin ritimlerini bozmadan ortaya çıkarttıkları bu türe sevecn bir isim buldular: BOOGALOO". Latin müziğin efsanesi Tito Puente, New York's Madison Square Garden'daki Fania All Stars konserinde Kendinden geçmiş şekilde danseden kalabalığa "Esto es una gran SALSA!". diye seslendi.
Bu sözler çok ünlü bir Küba Son şarkısı olan "Echale Salsita!" da dan alınmıştı. Tito Puente'nin Fania All stars konserinde söylediği bu sözler kısa zamanda,bu müziğe kısa, etkileyici ve tanımlayıcı bir isim arayan plak şirketlerinin pazarlamacıları tarafından kullanıldı. Ve SALSA etiketi günümüze kadar yaşadı. Ne tesadüftür ki bu müziğe salsa denmesine en çok kızan kişi de Tito Puente'idi.
[B]Arjantin Tango [/B]
Tutkulu, dokunaklı ve kışkırtıcı; Tango bir çok insan için değişik şeyler ifade eder. Bir dansçı için, Avrupa ve uluslararası stiller arasından o andaki duygusal durumuna göre seçebileceği bir çok dans bulunur- Valsin romantizmi, Rock n' Roll'un dinamizmi veya Samba'nın karnavalı çağrıştıran atmosferi. Melankoli dansı olarak ün yağmış olmasına rağmen, Tango aslında bütün bu duyguları ve daha fazlasını içinde barındırır. Buenos Aires'in varoşlarındaki hayat tecrübesinin doğurduğu Tango, mütevazi günlerini geride bırakarak Paris'in yükek sosyete mekanlarına kadar yükseldi, ancak Tango'ya hayat verenlerin gözünde varoş barları, onun gerçek evi olmaya devam etti.
19. yüzyılın son yıllarında Avrupa savaşlar, kıtlık ve eknomik belirsizlikler yüzünden harap durumdaydı. Gelecekten pek az beklentisi ve anavatanlarında geçirecekleri düzenli bir hayata karşı fazla ümidi olmayan bir çok genç adam, yeni bir hayat başlamak için GüneyAmerika ülkelerine göç etti. Bunlardan yüzbinlercesi Arjantin'in Rio de la Plata üzerindeki başkenti Buenos Aires gitti.
"Tango" kelimesini Afrika kökenli olduğu düşünülmektedir ve "buluşma yeri" veya "özel yer" demektir. Ancak bu Tango'nun da Afrika kökenli olduğu anlamına gelmez. Küba'daki Habanera, İspanya'daki Contradanza ve Afrika-Arjantin kökenli bir dans olan Candombe, Tango'nun doğuşunda etkili olmuşlardır; ancak bu dansların hiçbirisi Tangoyu Milonga kadar etkilememiştir.
Milonga "parti" veya "fiesta" demektir ve Milonga müziği canlı, heyecanlı ve neşelidir. Elimizde bulunan bilgiler, Compadritos'un Afrika-Arjantin kökenli danslarla ilgili olduğu ve bu danslardan bazı figürleri Milonga'ya adapte etmiş olabileceği yönündedir.
Avrupa kökenli yeni Arjantin'liler ortak bir kaderi paylaşıyorlardı ama yine de çoğu zaman umutsuzluk ve hayal kırıklığı içindeydiler. Bu genç insanlar genellikle academias ve pregundies, yani kadın garsonların dans etmeleriiçin kiralanabildiği salaş kafelerde vakit geçiriyordu. Kadınları etkileyebilmek için genç adamların çok iyi dansçılar olması gerekiyordu, bu yüzden dans onlar için çok önemli bir hale geldi.
Profesyonel anlamda dans akademileri bulunmadığı için, erkekler birbirlerine Tango öğretmeye, sırayla erkek ve bayan adımlarını yapmaya ve kafelerdeki kadınları baştan çıkarmadan önce bu şekilde pratik yapmaya başladılar. Artık Avrupa danslarındaki katı kurallara bağlı olmadıkları için erkekler, bayanları dans ederken ustaca yönetmek için çok pratik ve çoğu zaman da tamamen yeni yollar bulmaya başladılar.
!!!Diğer Sosyal DAnslardan Bazıları!!!
Merengue
Merengue Dominik Cumhuriyetinin ulusal dansı, komşuları Haiti ve etrafındaki adalarda yapılan danstır. Merengue'nin nasıl doğduğuna dair 2 rivayet vardır. İlki, Afrika'dan gelen köleler zincire vurularak şeker tarlalarında çalıştırılıyordu. Davulla vuruşlarıyla beraber ilerliyorlardı. Zincire vuruldukları için her adımda bir bacaklarını sürüklemek zorunda kalıyorlardı. Merengue'nin bu hareketten çıktığı sanılır. Diğer rivayet ise, Dominik cumhuriyetinin bir çok savaşında bulunmuş bir kahraman vardı. Bu kahraman bir savaşta ayağından yaralanmıştı. Bu insan halkı tarafından çok seviliyordu.
Her gittiği şehirde ona "hoş geldin" eğlenceleri ve danslar yapılıyordu. Bütün insanlar onu sevdikleri için bir ayaklarını gevşek bırakıp sürükleyerek dans ediyorlardı. Sanki bir ayakları sakat gibi ve böylece Merengue Çıkmıştır. Merengue Dominik Cumhuriyetinin başlangıç yıllarından beri var olmuş bir danstır.
Bachata
ABD’deki Rap gibi Bachata da fakir ve dışlanmışların müziği olarak ortaya çıktı. Dominik Cumhuriyeti’nin varoşlarında ortaya çıkan Bachata, fakir Dominiklilerin, sosyal ve ekonomik dışlanmışlığını ve terk edilmişliğini yansıtır.
1960’ların başında Bachata romantik, gitara dayalı müziğin önemli bir alt kategorisi olarak ilk ortaya çıktığında dansa yönelik Küba Son’undan ve Guaracha’dan ayrılmaktaydı. İlerki yıllarda, müzisyenlerin Bachata ritimlerini hızlandırması ve dansçıların yeni bir dans adımı geliştirmesiyle, Bachata, aynı zamanda bir dans müziği olarak da kabul edilir oldu.
Son Düzenleme: 22/02/2008, 23:06, Düzenleyen: GAMZE.
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi