Acı Çekme Oyunu: Ortaçağda ortaya çıkmış, insanın yaradılışından son yargıya kadar tüm dinsel öyküleri konu edinen dinsel yönlendirmeli oyun.
Acıklı Komedya: Fransa'da klasik tragedyanın işlevini yitirmesinden sonra ve Aydınlanma Dönemi tiyatrosundan önce, burjuva tragedyası ile burjuva oyuna geçiş olarak, gülünç öğesinin de katışımıyla ortaya çıkmış oyun türü; Fransız tragikomedyası, gözyaşlı komedya. Terim olarak Chassiron tarafından ortaya atılan Acıklı Komedya'nın başlıca temsilcileri N. De la Chaussee ile Marivaux'dur. Acıklı Komedya, daha sonra, Diderot tarafından burjuva oyunu olarak geliştirilmiştir.
Açık Biçim: Başlıca iki oyun biçiminden biri, kapalı oyun biçiminin karşıtı; göstermeci tiyatro, Aristotelesci -olmayan tiyatro, yanılsamacı- olmayan tiyatro, epik tiyatro biçimi. Kesitlerden bir bütün oluşturan Açık Biçim'de çokluk ve çeşitlilik yoluyla ampirik bütünsellik kurulur, eylemde yer ve zaman çokluğu yer alır. Eylem tek değildir, düz bir çizgi izlemez, çeşitlilik ve karşıtlık içinde gelişir. Olaylar yanyana dizili ve kendi içlerinde süreklilikten yoksundur, bitişe doğru gitmezler. Bu nedenle, serim-düğüm-çatışma uğrakları, yer-zaman birliği olmadığı gibi, eylem ile bütünlük arasında da doğru orantı yoktur. Oyunun sahneleri tek başlarına vardır, eylemden bağımsızlaşmış uğraklardır. Oyun, dış eylemle değil, iç eylemle belirlenir. Anakonu, her sahnede bir başka görünümdedir; tek tek her sahnenin bir özelliği, anakonunun özelliklerinden biridir. Oyun kahramanı, oyunun ekseni değildir; eylem, oyun kahramanın davranışlarını belirler. Oyun kişileri, eylem-yer-zaman bölünmesi ve çeşitliliği içinde yer alır; hiçbir oyun kişisi çeşitlilik ve çokluk gösterir; dil kuruluşu çok yönlüdür. Dil, oyun kişisini bütüne bağlayan ya da onun bütünle ilintili düşüncelerini dile getiren doğrudan bağ değildir; tam tersine, kişinin bütünden bağımsızlaşmasını sağlar, kendini kesitleştirir, üçüncü kişi haline getirir. Oyun içinde şiir, müzik, akrobasi gibi çeşitlilikler yer alır; sahnelemede kurgu tekniği uygulanarak, film, belge, projeksiyon gibi dramatik olmayan tekniklere başvurulur. İzleyiciye doğrudan seslenme ve şarkılar yoluyla sahnede olup bitenlere ilişkin bilgi verilir, yorum yapılır. İkili görüngeyle çelişmeler karşılaştırılır; oyuncular, oyun oynadıklarını izleyiciye duyururlar. Sahne tasarımı, sahne giysisi, ışıklama, donatımlık, sahne etmenleri izleyiciye bilgi vermek, yanılsamayı yıkmak için kullanılır. Tiyatroda Açık Biçim'e Doğu tiyatrosunda, gölge ve kukla oyununda, ortaoyununda, ortaçağ tiyatrosunda; daha sonra, politika tiyatrosunda, uyarma ve propaganda tiyatrosunda, yöntemleşmiş biçimiyle epik tiyatroda rastlanır.
Açıkdoğa Tiyatrosu: Bir açıkhava tiyatrosu biçimi. Açıkdoğa tiyatrosu, ormanlık kayalık, dağlık vb. gibi doğal alanlar ile tarihsel yıkıntı, saray bahçesi, spor alanı vb. gibi açık alanlardır. Açıkdoğa Tiyatrosu uygulamaları, 18. yüzyılda yer almaya başlamıştır.Açıkdoğa Tiyatrosu uygulamalarına günümüzde daha çok törensi tiyatro etkinlikleri ile tiyatro antropolojisi çalışmaları kapsamında, yaz ve tiyatro şenliklerinde rastlanmaktadır.
Açıkhava Tiyatrosu: Açık havada oyunların oynandığı tiyatro yerleri.
1- Geniş Anlamda, Açıkhava Tiyatrosu, oyun yeri ile izleyici yerinin yerleşik bir tiyatro yapısı içinde bütünleşmediği; doğal alanlar ile açık alanlarda gerçekleştirilen, doğanın dramaturjik bir etken olarak yer aldığı tiyatrodur. Bu anlamda, Açıkhava Tiyatrosu, açıkdoğa tiyatrosudur. Açıkhava Tiyatrosu'nun ilk örnekleri ilkçağlarda tapınak avluları (örneğin, Eski Mısır, Hindistan, Çin, Japonya) ile açık Pazar yerleridir (Eski Yunan). Belli bir yapı dışında, açık alanlarda gerçekleştiriliyor olması bakımından, köy seyirlik oyunları, kırsal tiyatro, Pazar alanlarında gerçekleştirilen ortaçağ dinsel tiyatrosu, üstü açık yapılı Shakespeare sahnesi (Elisabeth tiyatro yapısı), Altın Çağ İspanyol avlu tiyatroları (corral), Açıkhava Tiyatrosu kapsamına girer. Günümüzde, kapalı tiyatro yapıları dışında gerçekleştirilen törensi tiyatro etkinlikleri (örneğin, Living Theatre, P. Brook, E. Barba, vb. ), sokak tiyatrosu (A. Boal), Açıkhava Tiyatrosu'nun başlıca örnekleridir.
2- Dar anlamda, Açıkhava Tiyatrosu, kendine özgü mimari özellikler taşıyan açık tiyatro yapısıdır. İlk kez, ilkçağda Yunanistan'da görülen antik Yunan Açıkhava Tiyatrosu'nun etkisinde, antik Roma'da ve Helenizm Dönemi'nde amfitiyatrolar gelişme göstermiştir. Bu anlamda, Açıkhava Tiyatrosu'na propaganda amaçlı törensi tiyatro etkinliklerinin ortamı olarak Nazi dönemi Almanya'sında rastlanır. Günümüzde ise, Açıkhava Tiyatroları daha çok yaz tiyatro etkinlikleri için kullanılmaktadır. Açıkhava Tiyatrosu, her iki anlamıyla, hangi çağda olursa olsun, geniş izleyici kitlesi ile tiyatro eylemi arasında etkin bir bağ kurması, toplumsal işlevsel bir özellik taşıması; öte yandan, geniş bir görüş açısı sağlaması ve yüksek yankı düzeni olanaklarıyla donatılmış olmasıyla önem taşır.
Tiyatro Sözlüğü
Tiyatro Sözlüğü
Tiyatro Sözlüğü
Agon: 1- Antik tiyatroda, tragedya ozanları, oyuncular ve dithyrambos koroları arasında yapılan yarışmalar; 2- Eski Komedya'da, daha çok Aristophanes komedyalarında yer alan ve oyun kahramanlarının tasarılarını tartışma konusu yapan yapısal öğe; 3- Yunan tragedyasında, savsöz ve karşı savsözün, öneri ve karşı önerinin, yanıt ve karşı yanıtın atışma biçimi içinde yer aldığı söz kapışma sahnesi.
Agora: Antik Yunan kent-devletinin (polis) dini, ticari, siyasi, hukuki yönetimsel ve kültürel merkezi.
Alan Tiyatrosu: Açık yada kapalı, oyunun oynandığı tiyatro biçimi. Antik Roma tiyatroları, amfitiyatrolar, Alan Tiyatrosu'nu ilk örnekleridir. Alan Tiyatrosu, sahne ile izleyicinin içiçe kaynaştırılması kaygısından doğmuştur; geniş bir görüş açısı taşıması ve sahneleme olanaklarını çoğullaştırması bakımından önem taşır.
Alegori: 1- Belli bir kavram, düşünce ya da ahlâk kategorisinin kişileştirme yoluyla canlandırılması; 2- Bir konuyu, onunla benzerlik taşıyan başka bir konunun geliştirilmesi yoluyla verme.
Amatör Tiyatro: Genel anlamda, profesyonel tiyatronun karşıtı, gönüllü tiyatro; parasal kazanca ve meslekten sanatçı kişilerin etkinliklerine bağlı olmayan tiyatro. Bu anlamda, Amatör Tiyatro, tiyatronun kökenlerine kadar uzanır; antik tragedya ve komedya etkinlikleri, ortaçağ dinsel tiyatrosu, 18. yüzyıl saray tiyatrosu, Amatör Tiyatro kapsamına girer. Dar anlamda, Amatör Tiyatro, 18. yüzyıldan sonra, küçük kentlerde, tiyatro derneklerinin etkinlikleri olarak boy atan, belli bir siyasal, sanatsal erek ve eleştirel yönelim gütmeyen, tiyatro heveslilerince sanattan tat almak için gerçekleştirilen etkinliklerdir. Kırsal tiyatro, köylü tiyatrosu, sözlü tiyatro da Amatör Tiyatro kapsamına girer. Amatör Tiyatro, 19. yüzyıldan sonra daha çok kültür politikası etkinlikleri bağlamında, işçi tiyatroları olarak kendi tiyatro kültürünü yaratmıştır. Bu anlamda, sokak tiyatroları, eylem tiyatrosu, işçi-köylü tiyatrosu, siyasal Amatör Tiyatro'nun örnekleridir. Öte yandan okul tiyatroları, üniversite tiyatrosu, çocuk tiyatrosu, gençlik tiyatrosu, günümüzde en yaygın Amatör Tiyatro biçimidir. Semt tiyatroları, yerel yönetim tiyatroları, sendika tiyatroları, kurum tiyatroları, cemaat tiyatroları da Amatör Tiyatro kapsamı içinde yer alır. Bu tür Amatör Tiyatro etkinlikleri, gerek siyasal, sanatsal ve kültürel yönelimleri, gerekse uygulamalarıyla profesyonel tiyatrolar karşısında güçlü seçenek oluşturdukları kadar, tiyatro sanatının yaygınlaşması bakımından da önem taşırlar.
Amfitiyatro: Tam çember ya da yumurta biçiminde bir sahne düzlüğünün çevresinde oturma yerlerinin basamaklar halinde yükseldiği bir açıkhava tiyatro yapısı; antik Yunan ve Roma tiyatro yapısı biçimi. İlk başta, dramatik gösterileri değil, gladyatör döğüşlerini, vahşi hayvan gösterilerini izlemek için yapılmış olan Amfitiyatrolar'ın ilki, Julius Ceasar'ın İ.Ö. 46 yılında yaptırdığı, en ünlüsü de Roma'daki Colosseum'dur. Amfitiyatro sözü,daha sonra, yarı çember bir oyun yerinin çevresinde oturma yerlerinin bir yamaca yaslanarak gittikçe yükseldiği antik Yunan açıkhava tiyatroları için de kullanılmaya başlanmıştır. Amfitiyatro, oyuncunun daha çok da koro şarkıcısının kalabalığın ortasından izleyiciye doğrudan seslenmesi biçiminde tiyatronun kendi kökeninden gelişmiştir. Tiyatronun bu törensi kökenlerinden antik Yunan'da, Amfitiyatro, antik oyuncuların canlandırıldığı yer olmuştur. Amfitiyatro yapıları, bir izleyici yeri (theatron), koronun şarkı söylediği çember biçimli bir orta olan (orkhestra) ile oyuncu yerini (skene) kapsıyordu. Amfitiyatrolar, sahne ile oyuncu yerinin bütünleştiği tiyatro yapıları olarak, perspektifli Barok çerçeve sahneli tiyatro yapılarının karşısında yer alırlar. Amfitiyatro, oyuncu ile izleyiciyi, tek bir yerde birleştirir. Bu anlamda, Amfitiyatro, izleyicilerin toplumsal katman olarak birbirinden ayrılmadığını geniş kitleler için tiyatro yapısı biçimini oluşturur. Amfitiyatro, bu yapısal özellikleriyle çağdaş tiyatro yapılarına örneklik etmiştir.
Altın Çağ: Doruğunu Aydınlanma Çağı'nda bulan, 17.yy ortalarından 18.yy'a dek gelişen bir süreç içinde yetişmiş olan büyük oyun yazarları ve yapıtları için kullanılan deyim. İngiltere'de Shakespeare, Marlowe, Ben Jonson; Fransa'da Corneille, Racine, Moliere; İspanya'da Lope de Vega, Calderon ve Tirso de Molina 'Altın Çağ' sürecindeki yazarlardır.
Anarşi Tiyatrosu: Fransa'da Komün'ün 1881'de dağılması sonrasında, Birinci Dünya Savaşı'na kadarki ekonomik bunalım döneminde, siyasal baştanımazlıkla (anarşizmle) ilgili tiyatro etkinlikleri. Kentsoylu topluma karşı duran ve işçi sınıfının devrim kavgasını savunan bu tür tiyatronun başlıca yazarları arasında Octave Mirbeau ve Darien gibi militan yazarlar ve Lousie Michel ve Jean Grave gibi yazar militanlar vardır. Bunlar daha çok propaganda ile uğraşmışlardır. Bu tiyatronun oyuncuları amatörlerden ve militanlardan oluşuyordu.
Angura: 1960'ların sonlarında, öğrenci hareketleri döneminde ortaya çıkmış, küçük tiyatro toplulukları.
Anonim Oyun: Kimin yazdığı belli olmayan oyunlar. Örneğin, birçok Commedia dell'Arte senaryosu, ortaçdaki dinsel oyunların bir bölümü ve bizde Pabuççu Ahmet'in Maceraları anonim oyunlar arasındadırlar.
Anlamsızlık Tiyatrosu: İnsanın doğaya ve yaşama olan giderek artan uyumsuzluğunu, doğadan kopmuşluğunu ve yabancılaşmasını bir insanlık durumuymuş gibi kabul eden, bunun için de alışagelinmiş mantıksal gelişimi bozarak, öznelci idealizmin bir sonucu olarak değer tanımazlığa eğilimli, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, özellikle Fransa'da yaygınlaşan tiyatro anlayışı.
Anti Tiyatro: Kabul edilmiş ve bilinen tiyatro kurallarının her yönden dışına çıkan ve tiyatroya karşı tiyatro yapmayı amaçlayan, deneyci yazarların savundukları bir anlayış. Ionesco'nun kalıplaşmış burjuva tiyatrosuna karşı ortaya attığı, genel olarak avangard saçma tiyatrosu ile eşanlamlı kullanılan kavram; tiyatro yoluyla tiyatroya karşı tiyatro yapmak. Antitiyatro anlayışının temelinde, insanlararası herhangi bir birliği ve uyum kurulamayacağı görüşü yatar. Nasıl 1. Dünya Savaşı sonrasında karşı sanat anlayışı olarak dadacılık akımı ortaya çıkmışsa, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra da yıkılan insani değerler karşısında bir karşı sanat biçimi olarak Antitiyatro akımı ortaya çıkmıştır. 2- 1968 öğrenci olayları bağlamında, görenekselleşmiş burjuva tiyatrosuna, kalıplaşmış tiyatro anlayışına karşı köktenci sol eylem tiyatrosu olarak ortaya çıkan tiyatro etkinlikleri için kullanılan genel kavram; örneğin, güncel olaylara doğrudan tepki gösteren, tiyatro klasiklerini öğrenci hareketi anlayışı içinde siyasal olarak yoğuran ve güncelleştiren, aşırı biçimselleştirmeye yönelen, kültürel devrimci yabancılaştırma özellikleriyle öne çıkan, tiyatro ile sinema tekniklerini karıştırarak uygulayan Eylem Tiyatrosu (R. W. Fassbinder). Bu anlamda, göreneksel tiyatro pratiği dışına çıkma olarak, Living Theatre, happening, Off-Off- Brodway, performance art, törensi tiyatro, vb., Antitiyatro kapsamı içinde görülebilir. Bunların başında Samuel Beckett, Eguene Ionesko, Jean Genet gibi yazarlar gelir.
Antik Komedya: İÖ 486 yılında başlayan ve aşağı yukarı İÖ 200 yılına kadar süren bir dönem içindeki Yunan ve Latin komedyaları için kullanılan terim. Yunan komedyasının üç evresi vardır:Eski komedya (Aristofanes), orta komedya (Antifanes, Aleksis) ve yeni komedya (Menandros). Latin komedyasının iki ustası Plautus ile ile Terentius'tur.
Antik Tiyatro: Eski Yunan ve Latin tiyatroları için kullanılan terim. İ.Ö. 5. yüzyılda olgunluk çağına ulaşan antik Yunan tiyatrosu, antik Yunan tragedyası (Aiskhylos, Sophokles, Euripedes) ve antik Yunan komedyası yanı sıra, Aristoteles ile gösterilir. Antik Roma tiyatrosu ise, başlıcalıkla antik Roma komedyası (Plautus, Terentius) ile tanınır. Batı tiyatrosunun temelini oluşturan Antik Tiyatro, aynı zamanda Batı drama sanatı ile drama kuramının da temelini oluşturur; gerek drama, gerek tiyatro olarak Antik Tiyatro, tüm tiyatro tarihinin ve tiyatro deneyiminin beşiğidir. Günümüze kadar etkilerini sürdürmüş ve sürdürmekte olan Antik Tiyatro, başlıcalıkla şu özgün özellikleriyle gösterilmektedir: 1- Dinsel törensi kökenleri dolayısıyla, şenlik tiyatrosu; 2- Siyasal hak ve din-ahlâksal yükümlülük olarak, yaklaşım tüm kent halkının izlemeye katılması dolayısıyla, kitle tiyatrosu; 3- Gerek doğal-toplumsal koşulları, gerek mimari yapısı dolayısıyla, açıkhava tiyatrosu; 4- Drama ve tiyatro gelenekleri dolayısıyla; göreneksel tiyatro. Antik Tiyatro, tüm bu bütünleşik özellikleriyle, tiyatro tarihinin aynı zamanda en önemli tiyatro dönemidir.
Ara Oyun: Bir oyun arasında yer alan kısa bölümlü gösteri. Antik koro, İspanyol entremese, İngiliz interlude, Fransız fars, halk şarkısı ve kaba oyun gibi sanatsal canlandırma biçimlerinden gelişmiş olan Ara Oyun, dans, pantomim, akrobasi, koro, şarkı, okuma, bale, burlesk, vb. gibi öğeleri içerir. İngiltere'de 15. ve 16. yüzyıllarda uzun bir oyunun arasında oynan kısa oyunlar, İtalya'da 15. ve 16. yüzyıllarda halk pastoral oyunları ile ciddi ya da müzikli oyunlar arasında yer alan hafif ve güldürülü kısa gösteriler, İspanya'da 16. ve 17. yüzyıllarda dinsel yortularda oynanan ve genellikle bir dansla biten kısa güldürülü oyunlar, Ara Oyun kapsamına girer.
Antik Tragedya: İÖ 6.yüzyılda, Yunanlı Thespis ile başlayan ve İS 1.yüzyılda Latin Seneca ile son bulan yedi yüzyıllık bir süreç içinde yazılmış tragedyalardan her biri. En büyükleri Aiskhülyos, Sofokles ve Övripides'tir.
Antik Yunan Tiyatrosu: İÖ VI. yüzyıldan, İÖ II. yüzyıla dek uzanan bir süreç içindeki eski Yunan tiyatrosu.
Artoyun: Uzun bir oyunun bitiminden sonra oynanan tek perdelik kısa oyun
Auto Sacramentale:İspanya'daki ilk dinsel oyunlara verilen ad. Bu oyunlarla kutsal kitaptan öyküler ve ermişlerin yaşamları alegorik oyun kişileriyle sahneye getirilmiştir. Rönesans'ta Lope de Vega ve Tirso di Molina gibi ünlü İspanyol yazarları birçok auto yazmışlardır.
Bahçe Tiyatrosu: 17- 18. yüzyılların bir saray tiyatrosu biçimi; saray şenliklerinde bahçeye kurulan Barok kulisli tiyatrolar ya da bahçedeki ek tiyatro yapıları. Kral balelerinin, bale komedyaların ve operaların oynandığı Bahçe Tiyatroları; başlıcalıkla L.Burnacini, Galli-Bibiena Ailesi gibi tiyatro tasarımcılarınca gerçekleştirilmiştir. Havuz tiyatrosu, Bahçe Tiyatrosu'nun özel bir biçimi olarak, yapay ışık altında değişen sahnelerle ve su oyunları eşliğinde tiyatro gösterilerini kapsar. Bahçe Tiyatrosu'nun başlıca örnekleri; Viyana Schönbrunn İmparatorluk Bahçe Tiyatrosu (1673), Bayreuth Roma Tiyatrosu (1743), Foitainbleau (1661), Versailles (1664).
Barok Tiyatro: Aşağı yukarı 1590 ile 1750 yılları arasındaki süreçte egemen olan bir sanat ve kültür anlayışı. En önemli anlatımını mimarlık, müzik alanında bulmuştur.Ancak resim, heykel ve tiyatroyu da etkilemiştir. 16. yüzyılın sonu ile 17. yüzyılın sonu arasında, Barok kültürün bir parçası olarak yer alan ve ülkelere göre değişik özellikler gösteren tiyatro. Rönesans tiyatrosundan Aydınlanma tiyatrosuna kadar uzanan, klasik Fransız tiyatrosu ile Altın Çağ İspanyol tiyatrosu yanı sıra, Elisabeth tiyatrosu ile Jakobyen tiyatroyu içine alan Barok Tiyatro, başlıcalıkla Hıristiyan öğretisi ile mutlakçılığın izinde, dinsel-ahlâkçı öğretisi ile "siyaset okulu" özelliğiyle, saray tiyatrosunun bir yansıması olmuştur. Barok dinsel dünya düşüncesi bağlamında, Barok Tiyatro, "dünya tiyatro", görünüş-varlık metafiziğine dayanır; dünya, kendi imgesidir. Bu bağlamda, tiyatro, Barok düşüncesinin temel çizgilerini; varlık-görünüş, gerçek-maske, rol-kişi, sonsuzluk-an, kalıcılık-geçicilik diyalektiğini içerir. Barok "dünya tiyatrosu", tüm ayrımlarına karşın, tiyatro biçimlerinin bütünselliğini kurmaya çalışır. Oyun türleri ve alt türleri, İspanyol auto sacramental'lerin gizem oyunları ile acıklı oyunlarından güldürülü oyunlar ile comedia'lara, tragikomedya ile çobanıl oyunlara, saray tiyatrosu şenlik ve balelerinden halk güldürü tiyatrosu oyunlarına, bu arada, kendi içlerinde Cizvit tiyatrosunun şehitlik oyunlarından maskeli saray oyunlarına, tarihsel oyunlar ile çeşitli halk güldürülerine kadar ayrışır. Barok Tiyatro, antik tiyatronun, ortaçağ tiyatrosunun ve Rönesans tiyatronun çeşitli tiyatro biçimlerini kendi gününün ideolojisi içinde yeniden yoğurmuştur. Barok Tiyatro'nun çokbiçimliliği buradan kaynaklanır. Öte yandan, Barok Tiyatro, antik ve Rönesans drama kuramından yola çıkarak türler hiyerarşisini getirmiş; tragedya, komedya ve ara tür olarak tragikomedya üçlüsünü kurmuş; mimesis ve katharsis kavramlarını dini-ahlâki öğretisini işleyen oyunlar, trajik avunma ya da komik olanın üstün gelmesiyle sona ulaşır. Oyun yapısı, antik dramanın izinde, prolog -serim-doruk- peripetie- katastrophe ve anagnorisis uğraklarını olduğu kadar, öğretici-ahlâkçı işleviyle koroyu içerir. Barok Tiyatro'da, Barok öğreti ve temel eğilimler ile anlatım araçları arasında tam bir uyuma rastlanır. Barok Tiyatro yapısı ile sahne düzeni, sahne tasarımı ile oyun alanı, Barok dünyagörüşünü canlandırdığı kadar, bu doğrultuda yenilikler tiyatrosu özelliğini de taşır. Barok Tiyatro sahnesinde görünüş-varlık metafiziğinin "dünya tiyatrosu" imgesinin yaratılmak istenmesi, sahne aygıtlarının kullanımını, sahne tekniğinde yenilikleri, kulis değişimlerini ve mekân perspektifini öne çıkarmıştır. Tiyatro sahnesi, Rönesans tiyatrosundaki gibi, insanlararası çatışmaların yer aldığı yer ve nesnel alan olmaktan çıkmış; yukardaki Tanrı ile aşağıdaki Şeytan ve arasında kalmış insanın evrenini verecek biçimde, dikey ve oylumlu sahne haline gelmiştir. Sahne ve kulis tasarımı, sahne görüntüsü ve imgesi, sahne etmenleri, tüm bunlar, dünyanın gelip geçiciliğini, dünyanın "yalan dünya" olduğunu vermeye yönelik göz yanıltmacılığa ve perspektif oyunlarına dayanıyordu. Sahne makineleri, alegorik anlatıma, insanı aşan güçlerin canlandırılmasına, varlık ile görünüş arasındaki sınırı kaldıracak perspektif tekniğinin öne çıkmasına yardım ediyordu. Tüm sahne sistemi, "tiyatro içinde tiyatro", "oyun içinde oyun" ilkesini gerçekleştirmek içindi. Giysi değişimleri, maskeler, vb. bu yanılsama ilkenin uygulanmasına hizmet ediyordu. Barok Tiyatro'da oyunlar, bu biçim çeşitliliğine karşılık verecek yönde, prens sarayları, manastırlar, Pazar yerleri gibi çok çeşitli oyun yerlerinde oynanıyordu. Evrensellik-ulusallık, burjuva kültürü-saray kültürü, Hırıstiyan içerik-antik biçim, dünyasallık-öbür dünya düşüncesi ikililiğine dayanan ve uluslarüstü mutlakçı yönetimlerin tiyatrosu olan Barok Tiyatro, dramaturjik ve teknik açıdan etkisini uzun yıllar sürdürmüştür.
Agora: Antik Yunan kent-devletinin (polis) dini, ticari, siyasi, hukuki yönetimsel ve kültürel merkezi.
Alan Tiyatrosu: Açık yada kapalı, oyunun oynandığı tiyatro biçimi. Antik Roma tiyatroları, amfitiyatrolar, Alan Tiyatrosu'nu ilk örnekleridir. Alan Tiyatrosu, sahne ile izleyicinin içiçe kaynaştırılması kaygısından doğmuştur; geniş bir görüş açısı taşıması ve sahneleme olanaklarını çoğullaştırması bakımından önem taşır.
Alegori: 1- Belli bir kavram, düşünce ya da ahlâk kategorisinin kişileştirme yoluyla canlandırılması; 2- Bir konuyu, onunla benzerlik taşıyan başka bir konunun geliştirilmesi yoluyla verme.
Amatör Tiyatro: Genel anlamda, profesyonel tiyatronun karşıtı, gönüllü tiyatro; parasal kazanca ve meslekten sanatçı kişilerin etkinliklerine bağlı olmayan tiyatro. Bu anlamda, Amatör Tiyatro, tiyatronun kökenlerine kadar uzanır; antik tragedya ve komedya etkinlikleri, ortaçağ dinsel tiyatrosu, 18. yüzyıl saray tiyatrosu, Amatör Tiyatro kapsamına girer. Dar anlamda, Amatör Tiyatro, 18. yüzyıldan sonra, küçük kentlerde, tiyatro derneklerinin etkinlikleri olarak boy atan, belli bir siyasal, sanatsal erek ve eleştirel yönelim gütmeyen, tiyatro heveslilerince sanattan tat almak için gerçekleştirilen etkinliklerdir. Kırsal tiyatro, köylü tiyatrosu, sözlü tiyatro da Amatör Tiyatro kapsamına girer. Amatör Tiyatro, 19. yüzyıldan sonra daha çok kültür politikası etkinlikleri bağlamında, işçi tiyatroları olarak kendi tiyatro kültürünü yaratmıştır. Bu anlamda, sokak tiyatroları, eylem tiyatrosu, işçi-köylü tiyatrosu, siyasal Amatör Tiyatro'nun örnekleridir. Öte yandan okul tiyatroları, üniversite tiyatrosu, çocuk tiyatrosu, gençlik tiyatrosu, günümüzde en yaygın Amatör Tiyatro biçimidir. Semt tiyatroları, yerel yönetim tiyatroları, sendika tiyatroları, kurum tiyatroları, cemaat tiyatroları da Amatör Tiyatro kapsamı içinde yer alır. Bu tür Amatör Tiyatro etkinlikleri, gerek siyasal, sanatsal ve kültürel yönelimleri, gerekse uygulamalarıyla profesyonel tiyatrolar karşısında güçlü seçenek oluşturdukları kadar, tiyatro sanatının yaygınlaşması bakımından da önem taşırlar.
Amfitiyatro: Tam çember ya da yumurta biçiminde bir sahne düzlüğünün çevresinde oturma yerlerinin basamaklar halinde yükseldiği bir açıkhava tiyatro yapısı; antik Yunan ve Roma tiyatro yapısı biçimi. İlk başta, dramatik gösterileri değil, gladyatör döğüşlerini, vahşi hayvan gösterilerini izlemek için yapılmış olan Amfitiyatrolar'ın ilki, Julius Ceasar'ın İ.Ö. 46 yılında yaptırdığı, en ünlüsü de Roma'daki Colosseum'dur. Amfitiyatro sözü,daha sonra, yarı çember bir oyun yerinin çevresinde oturma yerlerinin bir yamaca yaslanarak gittikçe yükseldiği antik Yunan açıkhava tiyatroları için de kullanılmaya başlanmıştır. Amfitiyatro, oyuncunun daha çok da koro şarkıcısının kalabalığın ortasından izleyiciye doğrudan seslenmesi biçiminde tiyatronun kendi kökeninden gelişmiştir. Tiyatronun bu törensi kökenlerinden antik Yunan'da, Amfitiyatro, antik oyuncuların canlandırıldığı yer olmuştur. Amfitiyatro yapıları, bir izleyici yeri (theatron), koronun şarkı söylediği çember biçimli bir orta olan (orkhestra) ile oyuncu yerini (skene) kapsıyordu. Amfitiyatrolar, sahne ile oyuncu yerinin bütünleştiği tiyatro yapıları olarak, perspektifli Barok çerçeve sahneli tiyatro yapılarının karşısında yer alırlar. Amfitiyatro, oyuncu ile izleyiciyi, tek bir yerde birleştirir. Bu anlamda, Amfitiyatro, izleyicilerin toplumsal katman olarak birbirinden ayrılmadığını geniş kitleler için tiyatro yapısı biçimini oluşturur. Amfitiyatro, bu yapısal özellikleriyle çağdaş tiyatro yapılarına örneklik etmiştir.
Altın Çağ: Doruğunu Aydınlanma Çağı'nda bulan, 17.yy ortalarından 18.yy'a dek gelişen bir süreç içinde yetişmiş olan büyük oyun yazarları ve yapıtları için kullanılan deyim. İngiltere'de Shakespeare, Marlowe, Ben Jonson; Fransa'da Corneille, Racine, Moliere; İspanya'da Lope de Vega, Calderon ve Tirso de Molina 'Altın Çağ' sürecindeki yazarlardır.
Anarşi Tiyatrosu: Fransa'da Komün'ün 1881'de dağılması sonrasında, Birinci Dünya Savaşı'na kadarki ekonomik bunalım döneminde, siyasal baştanımazlıkla (anarşizmle) ilgili tiyatro etkinlikleri. Kentsoylu topluma karşı duran ve işçi sınıfının devrim kavgasını savunan bu tür tiyatronun başlıca yazarları arasında Octave Mirbeau ve Darien gibi militan yazarlar ve Lousie Michel ve Jean Grave gibi yazar militanlar vardır. Bunlar daha çok propaganda ile uğraşmışlardır. Bu tiyatronun oyuncuları amatörlerden ve militanlardan oluşuyordu.
Angura: 1960'ların sonlarında, öğrenci hareketleri döneminde ortaya çıkmış, küçük tiyatro toplulukları.
Anonim Oyun: Kimin yazdığı belli olmayan oyunlar. Örneğin, birçok Commedia dell'Arte senaryosu, ortaçdaki dinsel oyunların bir bölümü ve bizde Pabuççu Ahmet'in Maceraları anonim oyunlar arasındadırlar.
Anlamsızlık Tiyatrosu: İnsanın doğaya ve yaşama olan giderek artan uyumsuzluğunu, doğadan kopmuşluğunu ve yabancılaşmasını bir insanlık durumuymuş gibi kabul eden, bunun için de alışagelinmiş mantıksal gelişimi bozarak, öznelci idealizmin bir sonucu olarak değer tanımazlığa eğilimli, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, özellikle Fransa'da yaygınlaşan tiyatro anlayışı.
Anti Tiyatro: Kabul edilmiş ve bilinen tiyatro kurallarının her yönden dışına çıkan ve tiyatroya karşı tiyatro yapmayı amaçlayan, deneyci yazarların savundukları bir anlayış. Ionesco'nun kalıplaşmış burjuva tiyatrosuna karşı ortaya attığı, genel olarak avangard saçma tiyatrosu ile eşanlamlı kullanılan kavram; tiyatro yoluyla tiyatroya karşı tiyatro yapmak. Antitiyatro anlayışının temelinde, insanlararası herhangi bir birliği ve uyum kurulamayacağı görüşü yatar. Nasıl 1. Dünya Savaşı sonrasında karşı sanat anlayışı olarak dadacılık akımı ortaya çıkmışsa, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra da yıkılan insani değerler karşısında bir karşı sanat biçimi olarak Antitiyatro akımı ortaya çıkmıştır. 2- 1968 öğrenci olayları bağlamında, görenekselleşmiş burjuva tiyatrosuna, kalıplaşmış tiyatro anlayışına karşı köktenci sol eylem tiyatrosu olarak ortaya çıkan tiyatro etkinlikleri için kullanılan genel kavram; örneğin, güncel olaylara doğrudan tepki gösteren, tiyatro klasiklerini öğrenci hareketi anlayışı içinde siyasal olarak yoğuran ve güncelleştiren, aşırı biçimselleştirmeye yönelen, kültürel devrimci yabancılaştırma özellikleriyle öne çıkan, tiyatro ile sinema tekniklerini karıştırarak uygulayan Eylem Tiyatrosu (R. W. Fassbinder). Bu anlamda, göreneksel tiyatro pratiği dışına çıkma olarak, Living Theatre, happening, Off-Off- Brodway, performance art, törensi tiyatro, vb., Antitiyatro kapsamı içinde görülebilir. Bunların başında Samuel Beckett, Eguene Ionesko, Jean Genet gibi yazarlar gelir.
Antik Komedya: İÖ 486 yılında başlayan ve aşağı yukarı İÖ 200 yılına kadar süren bir dönem içindeki Yunan ve Latin komedyaları için kullanılan terim. Yunan komedyasının üç evresi vardır:Eski komedya (Aristofanes), orta komedya (Antifanes, Aleksis) ve yeni komedya (Menandros). Latin komedyasının iki ustası Plautus ile ile Terentius'tur.
Antik Tiyatro: Eski Yunan ve Latin tiyatroları için kullanılan terim. İ.Ö. 5. yüzyılda olgunluk çağına ulaşan antik Yunan tiyatrosu, antik Yunan tragedyası (Aiskhylos, Sophokles, Euripedes) ve antik Yunan komedyası yanı sıra, Aristoteles ile gösterilir. Antik Roma tiyatrosu ise, başlıcalıkla antik Roma komedyası (Plautus, Terentius) ile tanınır. Batı tiyatrosunun temelini oluşturan Antik Tiyatro, aynı zamanda Batı drama sanatı ile drama kuramının da temelini oluşturur; gerek drama, gerek tiyatro olarak Antik Tiyatro, tüm tiyatro tarihinin ve tiyatro deneyiminin beşiğidir. Günümüze kadar etkilerini sürdürmüş ve sürdürmekte olan Antik Tiyatro, başlıcalıkla şu özgün özellikleriyle gösterilmektedir: 1- Dinsel törensi kökenleri dolayısıyla, şenlik tiyatrosu; 2- Siyasal hak ve din-ahlâksal yükümlülük olarak, yaklaşım tüm kent halkının izlemeye katılması dolayısıyla, kitle tiyatrosu; 3- Gerek doğal-toplumsal koşulları, gerek mimari yapısı dolayısıyla, açıkhava tiyatrosu; 4- Drama ve tiyatro gelenekleri dolayısıyla; göreneksel tiyatro. Antik Tiyatro, tüm bu bütünleşik özellikleriyle, tiyatro tarihinin aynı zamanda en önemli tiyatro dönemidir.
Ara Oyun: Bir oyun arasında yer alan kısa bölümlü gösteri. Antik koro, İspanyol entremese, İngiliz interlude, Fransız fars, halk şarkısı ve kaba oyun gibi sanatsal canlandırma biçimlerinden gelişmiş olan Ara Oyun, dans, pantomim, akrobasi, koro, şarkı, okuma, bale, burlesk, vb. gibi öğeleri içerir. İngiltere'de 15. ve 16. yüzyıllarda uzun bir oyunun arasında oynan kısa oyunlar, İtalya'da 15. ve 16. yüzyıllarda halk pastoral oyunları ile ciddi ya da müzikli oyunlar arasında yer alan hafif ve güldürülü kısa gösteriler, İspanya'da 16. ve 17. yüzyıllarda dinsel yortularda oynanan ve genellikle bir dansla biten kısa güldürülü oyunlar, Ara Oyun kapsamına girer.
Antik Tragedya: İÖ 6.yüzyılda, Yunanlı Thespis ile başlayan ve İS 1.yüzyılda Latin Seneca ile son bulan yedi yüzyıllık bir süreç içinde yazılmış tragedyalardan her biri. En büyükleri Aiskhülyos, Sofokles ve Övripides'tir.
Antik Yunan Tiyatrosu: İÖ VI. yüzyıldan, İÖ II. yüzyıla dek uzanan bir süreç içindeki eski Yunan tiyatrosu.
Artoyun: Uzun bir oyunun bitiminden sonra oynanan tek perdelik kısa oyun
Auto Sacramentale:İspanya'daki ilk dinsel oyunlara verilen ad. Bu oyunlarla kutsal kitaptan öyküler ve ermişlerin yaşamları alegorik oyun kişileriyle sahneye getirilmiştir. Rönesans'ta Lope de Vega ve Tirso di Molina gibi ünlü İspanyol yazarları birçok auto yazmışlardır.
Bahçe Tiyatrosu: 17- 18. yüzyılların bir saray tiyatrosu biçimi; saray şenliklerinde bahçeye kurulan Barok kulisli tiyatrolar ya da bahçedeki ek tiyatro yapıları. Kral balelerinin, bale komedyaların ve operaların oynandığı Bahçe Tiyatroları; başlıcalıkla L.Burnacini, Galli-Bibiena Ailesi gibi tiyatro tasarımcılarınca gerçekleştirilmiştir. Havuz tiyatrosu, Bahçe Tiyatrosu'nun özel bir biçimi olarak, yapay ışık altında değişen sahnelerle ve su oyunları eşliğinde tiyatro gösterilerini kapsar. Bahçe Tiyatrosu'nun başlıca örnekleri; Viyana Schönbrunn İmparatorluk Bahçe Tiyatrosu (1673), Bayreuth Roma Tiyatrosu (1743), Foitainbleau (1661), Versailles (1664).
Barok Tiyatro: Aşağı yukarı 1590 ile 1750 yılları arasındaki süreçte egemen olan bir sanat ve kültür anlayışı. En önemli anlatımını mimarlık, müzik alanında bulmuştur.Ancak resim, heykel ve tiyatroyu da etkilemiştir. 16. yüzyılın sonu ile 17. yüzyılın sonu arasında, Barok kültürün bir parçası olarak yer alan ve ülkelere göre değişik özellikler gösteren tiyatro. Rönesans tiyatrosundan Aydınlanma tiyatrosuna kadar uzanan, klasik Fransız tiyatrosu ile Altın Çağ İspanyol tiyatrosu yanı sıra, Elisabeth tiyatrosu ile Jakobyen tiyatroyu içine alan Barok Tiyatro, başlıcalıkla Hıristiyan öğretisi ile mutlakçılığın izinde, dinsel-ahlâkçı öğretisi ile "siyaset okulu" özelliğiyle, saray tiyatrosunun bir yansıması olmuştur. Barok dinsel dünya düşüncesi bağlamında, Barok Tiyatro, "dünya tiyatro", görünüş-varlık metafiziğine dayanır; dünya, kendi imgesidir. Bu bağlamda, tiyatro, Barok düşüncesinin temel çizgilerini; varlık-görünüş, gerçek-maske, rol-kişi, sonsuzluk-an, kalıcılık-geçicilik diyalektiğini içerir. Barok "dünya tiyatrosu", tüm ayrımlarına karşın, tiyatro biçimlerinin bütünselliğini kurmaya çalışır. Oyun türleri ve alt türleri, İspanyol auto sacramental'lerin gizem oyunları ile acıklı oyunlarından güldürülü oyunlar ile comedia'lara, tragikomedya ile çobanıl oyunlara, saray tiyatrosu şenlik ve balelerinden halk güldürü tiyatrosu oyunlarına, bu arada, kendi içlerinde Cizvit tiyatrosunun şehitlik oyunlarından maskeli saray oyunlarına, tarihsel oyunlar ile çeşitli halk güldürülerine kadar ayrışır. Barok Tiyatro, antik tiyatronun, ortaçağ tiyatrosunun ve Rönesans tiyatronun çeşitli tiyatro biçimlerini kendi gününün ideolojisi içinde yeniden yoğurmuştur. Barok Tiyatro'nun çokbiçimliliği buradan kaynaklanır. Öte yandan, Barok Tiyatro, antik ve Rönesans drama kuramından yola çıkarak türler hiyerarşisini getirmiş; tragedya, komedya ve ara tür olarak tragikomedya üçlüsünü kurmuş; mimesis ve katharsis kavramlarını dini-ahlâki öğretisini işleyen oyunlar, trajik avunma ya da komik olanın üstün gelmesiyle sona ulaşır. Oyun yapısı, antik dramanın izinde, prolog -serim-doruk- peripetie- katastrophe ve anagnorisis uğraklarını olduğu kadar, öğretici-ahlâkçı işleviyle koroyu içerir. Barok Tiyatro'da, Barok öğreti ve temel eğilimler ile anlatım araçları arasında tam bir uyuma rastlanır. Barok Tiyatro yapısı ile sahne düzeni, sahne tasarımı ile oyun alanı, Barok dünyagörüşünü canlandırdığı kadar, bu doğrultuda yenilikler tiyatrosu özelliğini de taşır. Barok Tiyatro sahnesinde görünüş-varlık metafiziğinin "dünya tiyatrosu" imgesinin yaratılmak istenmesi, sahne aygıtlarının kullanımını, sahne tekniğinde yenilikleri, kulis değişimlerini ve mekân perspektifini öne çıkarmıştır. Tiyatro sahnesi, Rönesans tiyatrosundaki gibi, insanlararası çatışmaların yer aldığı yer ve nesnel alan olmaktan çıkmış; yukardaki Tanrı ile aşağıdaki Şeytan ve arasında kalmış insanın evrenini verecek biçimde, dikey ve oylumlu sahne haline gelmiştir. Sahne ve kulis tasarımı, sahne görüntüsü ve imgesi, sahne etmenleri, tüm bunlar, dünyanın gelip geçiciliğini, dünyanın "yalan dünya" olduğunu vermeye yönelik göz yanıltmacılığa ve perspektif oyunlarına dayanıyordu. Sahne makineleri, alegorik anlatıma, insanı aşan güçlerin canlandırılmasına, varlık ile görünüş arasındaki sınırı kaldıracak perspektif tekniğinin öne çıkmasına yardım ediyordu. Tüm sahne sistemi, "tiyatro içinde tiyatro", "oyun içinde oyun" ilkesini gerçekleştirmek içindi. Giysi değişimleri, maskeler, vb. bu yanılsama ilkenin uygulanmasına hizmet ediyordu. Barok Tiyatro'da oyunlar, bu biçim çeşitliliğine karşılık verecek yönde, prens sarayları, manastırlar, Pazar yerleri gibi çok çeşitli oyun yerlerinde oynanıyordu. Evrensellik-ulusallık, burjuva kültürü-saray kültürü, Hırıstiyan içerik-antik biçim, dünyasallık-öbür dünya düşüncesi ikililiğine dayanan ve uluslarüstü mutlakçı yönetimlerin tiyatrosu olan Barok Tiyatro, dramaturjik ve teknik açıdan etkisini uzun yıllar sürdürmüştür.
Tiyatro Sözlüğü
Bauhaus Tiyatrosu: 20. yüzyılın başlarında tiyatro mimarisi ve sahne tasarımı alanında yenilikçi öncü denemelerde bulunmuş, daha çok dışavurumcu akıma bağlı bir Orta Avrupalı sanatçılar topluluğu ve etkinlikleri. 1921'de Bauhaus'ta kurulan atölyede Lothar Schreyer yönetiminde Bauhaus sanatçıları, ilk yıllarda dışavurumculuğun izinde yürümüşler; daha sonra, Oskar Schlemmer'in atölye yönetiminin başına geçmesiyle, dışavurumculuktan bağımsızlaşarak, tümel bir görsel sanatlar anlayışını kurmaya yönelmişlerdir. Sahnenin kendisini bir anlatım aracı haline getirecek ve yeni anlatım biçimlerine olanak sağlayacak bir mimarlık tekniğini tiyatroda gerçekleştirme amacını gütmüşler; sahneyi "ses, ışık, uzay, biçim ve devinimin etkin yoğunlaşması" olarak almışlardır. Tüm göreneksel natüralist öykünmeci sanat tekniklerinden uzaklaşan Bauhaus sanatçıları, izleyiciyle bütünleşmeyi sağlamak amacıyla, izleyici yerini yeniden ele alarak, çerçeve sahnenin yerine alan sahne ile çember sahneyi getirmişler, W. Gropius, tümel tiyatro yapısına elverişli, üç ayrı sahne türünü içinde barındıran bir yapı tarzını gerçekleştirmiş; sahnenin törensi kökenlerini yakalamak istemiştir. Tiyatro yapısı ile sahne oylumu arasındaki ilişkiyi, geometrik ile matematik ve mekaniğin kurallarını sahne ile oyuncu üzerinde uygulamaya çalışan O. Schlemmer, kübik sahne uzayı içinde uzay-beden diyalektiğini yakalamaya, biçim-renk-uzay üçlüsünü oluşturmaya, geometrideki küre, küp ve koniyi sahnenin yükseklik, derinlik ve genişlik boyutlarıyla karşılamaya çalışmıştır. Böylece, oyuncu, sahnede "devingen uzaysal plastik" anlatımın öğesi olarak algılamıştır. Bauhaus Tiyatrosu bağlamında yenilikçi sahne mimarlığı, sahne tasarımı ve tekniği ile oyunculuk çalışmalarını yürüten öbür Bauhaus sanatçıları arasında, mekanik Bauhaus sahnesi tasarımıyla H. Loew, "küresel tiyatro" yapısı tasarımıyla A. Weininger ve F. Molnar, tümsel tiyatro anlayışıyla L. Moholy-Nagy, mekanik bale görüşüyle K. Schmidt, F. Bogler ve G. Tellscher sayılabilir.
Belgesel Oyun: Yaşanmış belli bir olayı, olayla ilgili belgelerden yola çıkarak, bu belgelerin oyunlaştırılması biçiminde sergileyen oyun. Belgesel oyunlar, genellikle, konusu önemli bir tarihsel ya da siyasal olaya dayandırıp, araştırma ve soruşturma sürecini bir yöntem gibi kullanarak, bu olayların ardında yatan gerçekleri ortaya çıkarmaya, eleştirmeye, yorumlamaya, siyasal bir kanı uyandırmaya, kamuoyu vicdanını ve adaletini yansıtacak bir forum haline gelmeye çalışır. Belgesel Oyunlar'da, belgesellik, durumlara ve metne dayandırılabileceği gibi, diyalog ve eyleme de dayandırılır. Belgesel Oyunlar'da, belgesellik, röportaj, film, slayt, fotoğraf, ses bandı gibi açık biçim ve denemeci tiyatroya yatkın araçlarla da sağlanabilir. Belgesel Oyunlar, ilk kez, devrimci tiyatro uygulamaları ile politika tiyatrosu içinde yer almıştır. Belgesel Oyun yazarları, dünyadaki tarihsel-siyasal süreçlerin yansız "nesnel" gözlemcileri değildirler; "bu dünyada ezilmişlerin ve mahkûm edilmişlerin" yanında yer alırlar. Gerici kamuoyuna karşı bir tepki olarak önem kazanan; bir "olay"ı sergilediği kadar, gerçeklerden de yana çıkan, izleyici ve kamuoyunu gerçeklerle yüzyüze getirerek bilinçlendirmeye çalışan Belgesel Oyunlar için şunlar örnek gösterilebilir: Oppenpeimer Olayı, Saccho ile Vanzetti.
Benzetmeci Tiyatro: İki temel tiyatro ve oyun biçeminden biri; göstermeci tiyatro ve oyun biçeminin karşıtı. Benzetmeci Tiyatro, oyun sahneleme, oyunculuk, sahne tasarımı ve tekniğiyle, sahnede gerçekliğin benzerinin yaratılmasına çalışır. Benzetmeci Oyun Aristotelesci-tiyatro olarak mimesis anlayışına, eyleme öykünmeye dayanır; burada, gerçeklik, benzetmeyle verilmeye çalışılır, yaşamın dolayımsız olarak yansıtılması söz konusudur; yaşamın yanılsaması oluşturulur. Bu nedenle de, Benzetmeci Oyun, kapalı oyun biçimi özellikleri gösterir; gerçeklik benzetmeyle verilmeye çalışıldığı için, yapılandırılmayla kurulur. Dramatik eylem ile nesnel gerçeklik arasında benzetme yoluyla benzeşlik sağlanır. Benzetmeci Tiyatro biçemi içinde yer alan oyunlar, değişik ideolojik yönsemeleri ya da özel biçemleri taşıyabilecekleri gibi, değişik oyun türleri ile oyun çeşitleri içinde de ortaya konabilir.
Biçimci Tiyatro: İçeriğe karşıt, biçimin özerkliğini tanıyan, içeriği biçime indirgeyen genel bir tiyatro anlayışı. Biçimci Tiyatro, somut görünüşleri içinde insan, insan ilişkileri ve toplumsal yaşam olmak üzere, kendine özgü bütün çeşitliliğiyle nesnel gerçekliğin anlatımı olan konu ve düşünce gibi temel öğeleri kendinde barındıran içeriği dışlayarak, biçimin özerkliğini ve önceliğini vurgular; mutlaklaştırılmış bir biçim ve edecek bir sahneleme, sahne ve oyun düzenine yönelir. Biçimci Tiyatro, genelinde, gerçekçi tiyatro kavramının tam karşısında yer alır; çünkü gerçekçi tiyatronun tam ve kesin bir biçimi yoktur. Biçimci Tiyatro, içeriği biçime indirgeyişi, biçimle özdeşleştirişi, sıfırlayışıyla ayrılır; biçim için kendini var eder. Biçimci Tiyatro kavramı, özel anlamda, biçimsel sahne düzeni, biçemsel tiyatro için de kullanılabilir.
Biçemsel Tiyatro: 20. yüzyılın başlarında, natüralizme karşı, simgeci sanat akımı çevresinde yer almış sahne düzeni ve tiyatro anlayışı. Biçemsel Tiyatro'nun temsilcileri arasında, tiyatro reformu hareketini başlatan G. Fuchs, P. Behrens (Almanya), Theatre de I'Art'ın temsilcileri P. Fort, Lugne-Poe (Fransa), yine tiyatro reformunu başlatan düşünceleriyle G. Craig (İngiltere) ve Meyerhold (Rusya) sayılabilir. Simgeci tiyatronun (Maeterlinck, Block, vb.) oyunlarını uygulayan Biçemsel Tiyatro'da Bonnard, Vuillard, Munch ve Toulouse-Lautrec gibi sanatçılar, Fort ve Lugne- Poe'yle; Yegorov ve Golovin gibi sanatçılar da Meyerhold'la çalışmışlardır. Sözün önemli olduğu Biçemsel Tiyatro'da, yumuşak renkli perdeler, biçimselleştirilmiş dekor, simgesel donatımlıklar; gölge, ışık ve renk oyunları, çeşitli sanatsal etmenler, sahne düzeninin temel öğeleriydi. Tiyatroda görsel yenileşmeye, tiyatronun plastik değerlerle zenginleşmesine katkıda bulunmuş olan Biçemsel Tiyatro kavramı, simgeci tiyatro için de kullanılabilir.
Bireşimci Tiyatro: Tiyatro sanatları öğelerinin bütünsel sanat yapıtı içinde bireşimini öngören tiyatro plastiği ve tekniği anlayışı. 1900'lerde tiyatro reformu bağlamında A. Appia ile G. Craig tarafından natüralist tiyatrodan kopma amacıyla başlatılan Bireşimci Tiyatro, kavram olarak ilk kez W. Kandinsky tarafından 1923'te kullanılmıştır. 1912'de Der Blaue Reiter'de Über Bühnenkomposition (Sahne Bileşimi Üstüne) başlıklı program yazısıyla birlikte çıkan Der gelbe Klang (1912, Sarı Tını) adlı senaryosunda, Kandisky, devinim, biçim, müzik ve tını öğelerinin bir birliğini istemiş; Über die abstrakte Bühnensynthese (Soyut Sahne Bireşimi Üstüne) adlı bildirgesinde, söz konusu tiyatro öğelerini şiir öğesiyle bütünleştirerek, sözün anlam dışı, katışıksız tınısal söz özelliğini savunmuştur. Yapısal bir eklektisizm olarak Bireşimci Tiyatro'ya göre, tiyatro, bütün sanat dallarından yararlanılarak yaratılan, uyumlu ve disiplinli bir bütündür. Oyunun temeli olarak söz ve koşuk, oyunculuğun temeli olarak devinim, dansın temeli olarak ritm, ışıklamanın temeli olarak boyutlandırma, plastik sanatların temeli olarak da çizgi ve renk, Bireşimci Tiyatro'nun ana öğeleridir; sahne koyucu da bu tiyatronun bireşimcisidir. Bireşimci Tiyatro'nun, tümel tiyatro ve bütünsel sanat yapıtı anlayışları bağlamında, yönetmen tiyatrosu anlayışı üstünde etkili olmuştur.
Biyomekanik Yöntem: Meyerhold'un Pavluv'un koşullu tepke kuramı ile Taylorculuğun etkisi altında ortaya attığı, mekanikliğe ve ekonomikliğe dayalı oyunculuk yöntemi. Çalışma tekniklerini oyunculuk teknikleriyle bağdaştırma ve "proleter oyunculuk" yöntemini kurma amacından doğan Biyomekanik Yöntem, oyuncunun işçinin çalışma düzenine koşut bir devinim içinde olmasını, burjuva oyunculukta rastlanan "fazla" hareketlerden arınmasını, "çalışma davranışı"nın (toplumsal jestin) yakalanmasını, düşüncenin uyarımla yorumlandıktan sonra gövdeye uygulanmasını, iç tonlamanın bu yolla ortaya çıkarılmasını istiyordu. "Anlatımda ekonomiklik", "devinimlerde kesinlik" gerekiyordu; çünkü, "oyuncunun devinimi, uzayda plastik biçimlerin devinimi olduğundan, oyuncu kendi gövdesinin mekaniğini bilmesi gerekiyor"du. Böylece, sanat, bilimsel temellere oturmalı, oyuncunun devinimleri bilinçli bir süreci oluşturmalıydı. "Her psişik durum, belli fizyolojik süreçlerle uyarıldığından, oyuncu kendi doğru fiziksel durumunu kendisini bulgulamalıydı"; böylece, denetimlenmiş fiziksel durum, "duyguları doğuracaktı". Oyunculukta iç tekniği geriye iterek dış tekniği öne çıkaran bu oyunculuk yöntemi, konstrüktivist oyunculuğa ve sahne düzenine karşılık veriyordu.
Bulvar Tiyatrosu: Kökence 19. yüzyılın ilk yarısında Paris'te Baron Georges Hausmann tarafından kentin yenileştirilmesi hareketi içinde açılan Grands Boulevard'daki tiyatro etkinliklerine verilen ad. Belle Epeque döneminde (1860- 1914) ünlenen Bulvar Tiyatrosu, günümüzde eğlendiri tiyatrosu ve ticari tiyatro ile eşanlamlı kullanılmaktadır. Salt eğlendirmeye yönelik burlesk ve vodvil karışımı güldürüler oynayan, belli bir yıldız oyuncu çevresinde toplanmış hafif tiyatrolar niteliğini taşıyan Bulvar Tiyatrosu'nda genellikle üçlü aşk ilişkileri, boşanmalar, kuşak çatışmaları, ikili ahlâk, ticaret aracı olarak siyaset, meslek kaygısı konu olarak alınır; melodram ve cinayet oyunları oynanır. Bohem bir kılıfa sarılmış burjuva ortam ve kişiler arasında geçen Bulvar Tiyatrosu oyunları, insan olarak kendi güçsüz yanlarına gülmeyi kabul eden, ancak temel toplumsal gerçeklere dokunmaya yanaşmayan, yüzeyde beğeniye seslenen oyunlar olmuştur. Bulvar Tiyatrosu'nun başlıca adamları Labiche ve Feydeau, daha sonra da N. Coward'dır
Burjuva Oyunu: 18. yüzyıl Aydınlanma tiyatrosunun başlıca oyun türü; ciddi oyun. Aristokrasiyle boy ölçüşen burjuvazinin yaşam felsefesini dile getiren Burjuva Oyunu, insanın doğaçtan iyi olduğunu, ancak toplumsal koşullar yüzünden kötüleştiğini göstermeye ve bundan ahlâk çıkarmaya çalışır. Burjuva evrensellik, iyimserlik, hoşgörü ve hümanizm anlayışının temellik ettiği Burjuva Oyunu, kavram olarak, Diderot tarafından "gözyaşlı komedya"dan geliştirilmiş ve ana kuralları yine Diderot tarafından ortaya konmuştur. Burada, önemli olan, oyun kişilerinin karakter değil, toplumsal koşulları ile orta sınıf kişiler arasındaki ilişkilerdi; üç birlik kuralı geçerli sayılmakla birlikte, bütün bütüne ona bağlı kalma zorunluluğu yoktu; yüksek tragedya ve komedya yumuşatılarak burjuva hayata indirilecek, ciddi duygusal evcil oyunlar haline gelecekti; oyun kişileri, toplumsal bir tip olarak alınacak; duygu ve tutkular, toplumsal sınıf ayrımı gözetilmeksizin, evrensel bir düzlemde sunulacaktı; konu önemli, eylem yalın, gündelik yaşama yakın olacaktı.
Belgesel Oyun: Yaşanmış belli bir olayı, olayla ilgili belgelerden yola çıkarak, bu belgelerin oyunlaştırılması biçiminde sergileyen oyun. Belgesel oyunlar, genellikle, konusu önemli bir tarihsel ya da siyasal olaya dayandırıp, araştırma ve soruşturma sürecini bir yöntem gibi kullanarak, bu olayların ardında yatan gerçekleri ortaya çıkarmaya, eleştirmeye, yorumlamaya, siyasal bir kanı uyandırmaya, kamuoyu vicdanını ve adaletini yansıtacak bir forum haline gelmeye çalışır. Belgesel Oyunlar'da, belgesellik, durumlara ve metne dayandırılabileceği gibi, diyalog ve eyleme de dayandırılır. Belgesel Oyunlar'da, belgesellik, röportaj, film, slayt, fotoğraf, ses bandı gibi açık biçim ve denemeci tiyatroya yatkın araçlarla da sağlanabilir. Belgesel Oyunlar, ilk kez, devrimci tiyatro uygulamaları ile politika tiyatrosu içinde yer almıştır. Belgesel Oyun yazarları, dünyadaki tarihsel-siyasal süreçlerin yansız "nesnel" gözlemcileri değildirler; "bu dünyada ezilmişlerin ve mahkûm edilmişlerin" yanında yer alırlar. Gerici kamuoyuna karşı bir tepki olarak önem kazanan; bir "olay"ı sergilediği kadar, gerçeklerden de yana çıkan, izleyici ve kamuoyunu gerçeklerle yüzyüze getirerek bilinçlendirmeye çalışan Belgesel Oyunlar için şunlar örnek gösterilebilir: Oppenpeimer Olayı, Saccho ile Vanzetti.
Benzetmeci Tiyatro: İki temel tiyatro ve oyun biçeminden biri; göstermeci tiyatro ve oyun biçeminin karşıtı. Benzetmeci Tiyatro, oyun sahneleme, oyunculuk, sahne tasarımı ve tekniğiyle, sahnede gerçekliğin benzerinin yaratılmasına çalışır. Benzetmeci Oyun Aristotelesci-tiyatro olarak mimesis anlayışına, eyleme öykünmeye dayanır; burada, gerçeklik, benzetmeyle verilmeye çalışılır, yaşamın dolayımsız olarak yansıtılması söz konusudur; yaşamın yanılsaması oluşturulur. Bu nedenle de, Benzetmeci Oyun, kapalı oyun biçimi özellikleri gösterir; gerçeklik benzetmeyle verilmeye çalışıldığı için, yapılandırılmayla kurulur. Dramatik eylem ile nesnel gerçeklik arasında benzetme yoluyla benzeşlik sağlanır. Benzetmeci Tiyatro biçemi içinde yer alan oyunlar, değişik ideolojik yönsemeleri ya da özel biçemleri taşıyabilecekleri gibi, değişik oyun türleri ile oyun çeşitleri içinde de ortaya konabilir.
Biçimci Tiyatro: İçeriğe karşıt, biçimin özerkliğini tanıyan, içeriği biçime indirgeyen genel bir tiyatro anlayışı. Biçimci Tiyatro, somut görünüşleri içinde insan, insan ilişkileri ve toplumsal yaşam olmak üzere, kendine özgü bütün çeşitliliğiyle nesnel gerçekliğin anlatımı olan konu ve düşünce gibi temel öğeleri kendinde barındıran içeriği dışlayarak, biçimin özerkliğini ve önceliğini vurgular; mutlaklaştırılmış bir biçim ve edecek bir sahneleme, sahne ve oyun düzenine yönelir. Biçimci Tiyatro, genelinde, gerçekçi tiyatro kavramının tam karşısında yer alır; çünkü gerçekçi tiyatronun tam ve kesin bir biçimi yoktur. Biçimci Tiyatro, içeriği biçime indirgeyişi, biçimle özdeşleştirişi, sıfırlayışıyla ayrılır; biçim için kendini var eder. Biçimci Tiyatro kavramı, özel anlamda, biçimsel sahne düzeni, biçemsel tiyatro için de kullanılabilir.
Biçemsel Tiyatro: 20. yüzyılın başlarında, natüralizme karşı, simgeci sanat akımı çevresinde yer almış sahne düzeni ve tiyatro anlayışı. Biçemsel Tiyatro'nun temsilcileri arasında, tiyatro reformu hareketini başlatan G. Fuchs, P. Behrens (Almanya), Theatre de I'Art'ın temsilcileri P. Fort, Lugne-Poe (Fransa), yine tiyatro reformunu başlatan düşünceleriyle G. Craig (İngiltere) ve Meyerhold (Rusya) sayılabilir. Simgeci tiyatronun (Maeterlinck, Block, vb.) oyunlarını uygulayan Biçemsel Tiyatro'da Bonnard, Vuillard, Munch ve Toulouse-Lautrec gibi sanatçılar, Fort ve Lugne- Poe'yle; Yegorov ve Golovin gibi sanatçılar da Meyerhold'la çalışmışlardır. Sözün önemli olduğu Biçemsel Tiyatro'da, yumuşak renkli perdeler, biçimselleştirilmiş dekor, simgesel donatımlıklar; gölge, ışık ve renk oyunları, çeşitli sanatsal etmenler, sahne düzeninin temel öğeleriydi. Tiyatroda görsel yenileşmeye, tiyatronun plastik değerlerle zenginleşmesine katkıda bulunmuş olan Biçemsel Tiyatro kavramı, simgeci tiyatro için de kullanılabilir.
Bireşimci Tiyatro: Tiyatro sanatları öğelerinin bütünsel sanat yapıtı içinde bireşimini öngören tiyatro plastiği ve tekniği anlayışı. 1900'lerde tiyatro reformu bağlamında A. Appia ile G. Craig tarafından natüralist tiyatrodan kopma amacıyla başlatılan Bireşimci Tiyatro, kavram olarak ilk kez W. Kandinsky tarafından 1923'te kullanılmıştır. 1912'de Der Blaue Reiter'de Über Bühnenkomposition (Sahne Bileşimi Üstüne) başlıklı program yazısıyla birlikte çıkan Der gelbe Klang (1912, Sarı Tını) adlı senaryosunda, Kandisky, devinim, biçim, müzik ve tını öğelerinin bir birliğini istemiş; Über die abstrakte Bühnensynthese (Soyut Sahne Bireşimi Üstüne) adlı bildirgesinde, söz konusu tiyatro öğelerini şiir öğesiyle bütünleştirerek, sözün anlam dışı, katışıksız tınısal söz özelliğini savunmuştur. Yapısal bir eklektisizm olarak Bireşimci Tiyatro'ya göre, tiyatro, bütün sanat dallarından yararlanılarak yaratılan, uyumlu ve disiplinli bir bütündür. Oyunun temeli olarak söz ve koşuk, oyunculuğun temeli olarak devinim, dansın temeli olarak ritm, ışıklamanın temeli olarak boyutlandırma, plastik sanatların temeli olarak da çizgi ve renk, Bireşimci Tiyatro'nun ana öğeleridir; sahne koyucu da bu tiyatronun bireşimcisidir. Bireşimci Tiyatro'nun, tümel tiyatro ve bütünsel sanat yapıtı anlayışları bağlamında, yönetmen tiyatrosu anlayışı üstünde etkili olmuştur.
Biyomekanik Yöntem: Meyerhold'un Pavluv'un koşullu tepke kuramı ile Taylorculuğun etkisi altında ortaya attığı, mekanikliğe ve ekonomikliğe dayalı oyunculuk yöntemi. Çalışma tekniklerini oyunculuk teknikleriyle bağdaştırma ve "proleter oyunculuk" yöntemini kurma amacından doğan Biyomekanik Yöntem, oyuncunun işçinin çalışma düzenine koşut bir devinim içinde olmasını, burjuva oyunculukta rastlanan "fazla" hareketlerden arınmasını, "çalışma davranışı"nın (toplumsal jestin) yakalanmasını, düşüncenin uyarımla yorumlandıktan sonra gövdeye uygulanmasını, iç tonlamanın bu yolla ortaya çıkarılmasını istiyordu. "Anlatımda ekonomiklik", "devinimlerde kesinlik" gerekiyordu; çünkü, "oyuncunun devinimi, uzayda plastik biçimlerin devinimi olduğundan, oyuncu kendi gövdesinin mekaniğini bilmesi gerekiyor"du. Böylece, sanat, bilimsel temellere oturmalı, oyuncunun devinimleri bilinçli bir süreci oluşturmalıydı. "Her psişik durum, belli fizyolojik süreçlerle uyarıldığından, oyuncu kendi doğru fiziksel durumunu kendisini bulgulamalıydı"; böylece, denetimlenmiş fiziksel durum, "duyguları doğuracaktı". Oyunculukta iç tekniği geriye iterek dış tekniği öne çıkaran bu oyunculuk yöntemi, konstrüktivist oyunculuğa ve sahne düzenine karşılık veriyordu.
Bulvar Tiyatrosu: Kökence 19. yüzyılın ilk yarısında Paris'te Baron Georges Hausmann tarafından kentin yenileştirilmesi hareketi içinde açılan Grands Boulevard'daki tiyatro etkinliklerine verilen ad. Belle Epeque döneminde (1860- 1914) ünlenen Bulvar Tiyatrosu, günümüzde eğlendiri tiyatrosu ve ticari tiyatro ile eşanlamlı kullanılmaktadır. Salt eğlendirmeye yönelik burlesk ve vodvil karışımı güldürüler oynayan, belli bir yıldız oyuncu çevresinde toplanmış hafif tiyatrolar niteliğini taşıyan Bulvar Tiyatrosu'nda genellikle üçlü aşk ilişkileri, boşanmalar, kuşak çatışmaları, ikili ahlâk, ticaret aracı olarak siyaset, meslek kaygısı konu olarak alınır; melodram ve cinayet oyunları oynanır. Bohem bir kılıfa sarılmış burjuva ortam ve kişiler arasında geçen Bulvar Tiyatrosu oyunları, insan olarak kendi güçsüz yanlarına gülmeyi kabul eden, ancak temel toplumsal gerçeklere dokunmaya yanaşmayan, yüzeyde beğeniye seslenen oyunlar olmuştur. Bulvar Tiyatrosu'nun başlıca adamları Labiche ve Feydeau, daha sonra da N. Coward'dır
Burjuva Oyunu: 18. yüzyıl Aydınlanma tiyatrosunun başlıca oyun türü; ciddi oyun. Aristokrasiyle boy ölçüşen burjuvazinin yaşam felsefesini dile getiren Burjuva Oyunu, insanın doğaçtan iyi olduğunu, ancak toplumsal koşullar yüzünden kötüleştiğini göstermeye ve bundan ahlâk çıkarmaya çalışır. Burjuva evrensellik, iyimserlik, hoşgörü ve hümanizm anlayışının temellik ettiği Burjuva Oyunu, kavram olarak, Diderot tarafından "gözyaşlı komedya"dan geliştirilmiş ve ana kuralları yine Diderot tarafından ortaya konmuştur. Burada, önemli olan, oyun kişilerinin karakter değil, toplumsal koşulları ile orta sınıf kişiler arasındaki ilişkilerdi; üç birlik kuralı geçerli sayılmakla birlikte, bütün bütüne ona bağlı kalma zorunluluğu yoktu; yüksek tragedya ve komedya yumuşatılarak burjuva hayata indirilecek, ciddi duygusal evcil oyunlar haline gelecekti; oyun kişileri, toplumsal bir tip olarak alınacak; duygu ve tutkular, toplumsal sınıf ayrımı gözetilmeksizin, evrensel bir düzlemde sunulacaktı; konu önemli, eylem yalın, gündelik yaşama yakın olacaktı.
Tiyatro Sözlüğü
Cep Tiyatrosu: 20. yüzyıl döneminde, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde, mimari, drama ve oyunculuk yönünden yeni bir tiyatro biçimi olarak yer almış tiyatro. Antoine'ın Theatre Libre, Lugne-Poe'nin Theatre de I'Oeuvre tiyatrolarının öncülük ettiği Cep Tiyatrosu, Almanya'da Reinhardt'ın oda oyunları biçiminde görülmüş; 1907'de, Stockholm'de ise, Strindberg'in oda tiyatrosu anlayışına bağlaşık olarak yer almıştır. Strindberg'e göre, küçük tiyatro, sahne ile izleyici arasında doğrudan bir bağlantı kurulmasına olanak sağlıyor, büyük sahne kurma kaygısını ortadan kaldırıyordu; küçük oyun biçiminde (oda oyunu), dış eylem gereksizleşiyor, natüralist sahne düzeninden kurtularak simgesel, yalın sahne düzenine geçilebiliyordu; oyuncular, büyük oynama yerine, yalın, küçük, iç eylemi anıştırmalarla verecek bir oyunculuk biçemini geliştirebiliyorlardı. Tiyatronun toplumsal işlevine karşıt seçkici estetikçilikle eleştirilen Cep Tiyatrosu, küçük sanat tiyatroları, oda tiyatroları olarak günümüzde de geçerliliğini ve özelliğini korumaktadır.
Cezvit Tiyatrosu: XVII.yüzyıl ortasından XVIII. yüzyıla değin süregelen dinsel öğreti tiyatrosu. Barok tiyatro biçemini benimsemiştir. Luther'in din reformuna karşı gerçekleştirilmiş olan ve yalnızca katoliklere özgü gerici bir tiyatro anlayışıdır.
Comedia (İsp.):İspanyolcada, tam uzunlukta 'oyun' anlamında kullanılmıştır. XVII. yüzyıl İspanyol tiyatrosunun altın çağına ilişkin olan Comedia kavramı. Bunun alttürleri vardı. Bunlardan biri, Lope de Vega'nın buluşu olan ve çeşitli serüvenleri içeren comedia de capa y espada'dır. (Pelerin ve Kılıç Oyunu).
Commedia Dell'Arte: 16. yüzyıl İtalyan halk tuluat tiyatrosu. Ortaya çıkış tarihi kesinlik kazanmamış olmakla birlikte, 16. yüzyıl ortalarında, Venedik ve Lombadiya'da, yergili gülünç tek kişilik gösterilerden kökenlendiği, Atellan farsı ile mimus özellikleri taşıdığı, ortaçağ jonglörleri ile soytarılarının bir uzantısı olduğu belirtilen Commedia dell'arte'nin ilk oluşum evresi, Ruzzante ve Calmo gibi oyuncuların, belli bir zanni tip içinde, Güney İtalya'daki karnaval günlerinde oynadıkları farslardır. Daha sonra, bütün kent tiplerini içerecek biçimde gelişme gösteren Commedia dell'arte, çokoyunculu halk tuluat tiyatrosu toplulukları biçimini almıştır. Doğaçlama komedyaları olan Commedia dell'arte, içinde belli düğüm ve uğrak noktalarının yer aldığı, gevşek kurgulu öykü ve eylem örgüsü çevresinde, meslekten oyuncularca, bütün bütüne doğal etmenlere dayalı anlatım araçlarıyla, doğaçlama olarak geliştirilip çeşitlendiriliyordu. Burada önemli olan tema ile oyun kişileriydi. Bu önemli, maskeli oynayan oyun kişileri, her iki aşığın uşakları olan zanni'ler; başlıcalıklada, Bergamo'nun bir kasabasından gelip, Venedik'te hizmetkâr olarak çalışan, üstünde baklava desenli bir giysi, başında tavşan ya da tilki tüyü takılı, geniş kenarlı bir başlık, yüzünde siyah deriden yarım bir maske ve elinde tahta bir pastav bulunan Ariecchino'ydu. Öbür zanni'ler, köylü Truffaldino, kurnaz ve fettan Brighella ve Pulcinella'ydı. Aşıklar, ezgiciler ve dansçılar gibi önemsiz sayılan kişiler dışında, öbür önemli kişiler şunlardı: (Atellan farsındaki pappus ve dosennus'un bir uzantısı olan) yaşlılar; aldatılan koca ya da baba, zengin Venedikli tüccar Pantolene; şarlatan okumuş, Bolognalı hukukçu, hekim ya da filozof Dottore; hep bir İspanyol olan palavracı asker (miles gloriosus) Capitano ile Scramuccia ; Arlecchino'nun eşi, açıkgöz hizmetçi kadın Colombina; Toscanalı aşıklar Florindo ve Isabella. (Bu tipler, Avrupa'daki hemen hemen bütün komik tiplerin belirleyicisi olmuştur: Almanya'da Hanswurt; Fransa'da Pierrot, Arlequin, Colombine, Polichenella, Scranouche; İngiltere'de Punch ile Judy; İspanya'da Gracioso). Commedia dell'arte, değişik sanatsal ve edebi geleneklerin bir karışımı olmuştur. Antik Roma komedyası (Plautus) ile Rönesans edebi komedyası olan commedia erudita, akrobasi ve soytarı (saltimbachi) sözsüz oyunu (mimus), Commedia dell'arte'de bir araya gelmiştir. Önemli olan, konunun özgünlüğü değil, bilinen bir olayın biçimsel olarak çeşitlendirilmesiydi; karşılıklı konuşmalar kadar, ara sözsüz oyunlar da (lazzi) çok yetkin, usta işi, uyumlu ve zekice olmalıydı; eylem, olaylar örgüsü ve dolantı, yalın olmakla birlikte, çeşitli olasılıklarla zenginleşmeliydi. Oyunlar, açık havada, halkın içinde ufak bir yükselti üstünde oynanıyordu. Commedia dell'arte repertuar tiyatrosu topluluklarının çekirdeğini gezginci, meslekten oyuncu aileler oluşturuyordu; senaryolar ve lazzi'ler bu kişilerce düzenleniyordu. En önemli Commedia dell'arte toplulukları arasında şunlar sayılabilir: Accessi, Confidenti, Desiosi, Fideli. Bu topluluklar, İspanya, Fransa, İngiltere saraylarında temsiller vermişler, özellikle Fransa'da uzun süreli kalarak, comedie İtalienne adını almıştır. Rönesans'ta halkın yaratıcı gücünün, halkın dilinin ve ince zekâsının, toplumun yüksek ve alt kesim insanlarına bakışın tiyatrodaki anlatımı haline gelen Commedia dell'arte, Avrupa'da comedie İtalienne yoluyla Moliere ile Viyana halk tiyatrosu üstünde doğrudan etkili olmuş; her ülkede oranın özgül kimliğine bürünmüştür. Ancak, oyunculuk tekniğinin gittikçe incelmesine ve yetkinleşmesine karşın, oyun dağarının sürekli yinelenmesi, doğaçlama sanatının gitgide kurallık ve biçimsellik kazanması, kökeninde kuralları yıkıcı ve yaratıcı olan Commedia dell'arte'nin sönükleşmesine, yüzeyleşmesine yol açmıştır. 19. yüzyıldan sona eren Commedia dell'arte'yi Goldoni ve Gozzi yaşatmak istemişlerdir. Commedia del'arte'nin Altın Çağ İspanyol tiyatrosu ile klasik Fransız komedyası, yer yer de Shakespeare ve Ben Jonson üstünde olduğu kadar; grotesk tiyatro ile çağdaş İtalyan tiyatro yönetmenleri, özellikle de Strahler üstünde büyük etkisi olmuştur. İtalya dışında ise, "yeniden tiyatrolaştırma" hareketi içinde, Avusturya ve Almanya'da Reinhardt, Rusya'da Meyerhold, Tayrov ve Vaktangov, Fransa'da Copeau, Dullin ve Barrault, Commedia dell'arte'den yararlanmışlardır.
Corral Sahne: Altın Çağ İspanyol tiyatrosu sahne biçimi, avlu sahne.
Curcuna: Geleneksel Türk tiyatrosunun bir sözsüz seyirlik oyun biçimi; dansla yapılan sözsüz oyunlara verilen ad. Dans ile güldürünün bir araya geldiği Curcuna, kaba ve gülünç giyimli; çirkin, tuhaf maskeli ve sivri külahlı Curcunabazlar tarafından oynanırdı. Curcuna'dan sonra, kol oyunlarına geçilirdi. Curcuna, ortaoyununun gelişmesine önayak olmuştur.
Çevresel Tiyatro: Oyuncu ve izleyicilerin oyun yeri ile çevreyi ortak paylaştıkları tiyatro. Bu anlamda, gerçekçi geleneklere bağlı çerçeve sahneden önce tüm tiyatro biçimleri, Çevresel Tiyatro kavramı içinde yer alır. Çevresel Tiyatro, tiyatro yapıları içinde değil, (sokak, pazaryeri, vb. gibi) insanların yaşadıkları çevrede, ya da izleyici yerinin önünde gerçekleştirilir. ABD'de, günümüzde, Çevresel Tiyatro, ya kendine özel "çevreler" yaratmakta, ya da tiyatro yeri olarak doğal çevreyi kullanmaktadır. Çevresel Tiyatro'nun kuramcısı ve uygulayıcısı Richard Schechner, Çevresel Tiyatro için şu ilkeleri geliştirmiştir. 1.Yaşam ile sanat arasındaki geleneksel ayrım kaldırılmalıdır; 2. Tüm mekân, oyun yeri olarak izleyici için kullanılmalıdır; 3. Bütün bütüne değişime uğratılmış ya da önceden bulunmuş bir yerde oynanmalıdır; 4. Birkaç odak noktası olmalıdır; 5. Oyuncu temsilin öbür görsel-işitsel öğeleri kadar önem taşımalıdır; 6. Söz, sahnelemede belirleyici etmen olmalıdır.
Çin Tiyatrosu: Büyük ölçüde simgelere başvurarak ezgi, dans, akrobasi ve sözsüz oyun sanatlarını birleştiren ve seyirciye Doğu tiyatrosuna özgü göstermeci nitelikleriyle yönelen tiyatro.Şiirli konuşmaları ve simgelerden oluşan bir dekoru vardır. Oyuncular rolü yaşayıp canlandırmazlar, onu yansıtırlar. Seyirci rolün ne olduğu ile değil, nasıl oynandığı ile ilgilenir. Sovyet yönetmen Meyerhold, sonra da Epik tiyatro kuramcısı Brecht, ünlü Çinli oyuncu Mei Lang Fan yoluyla Çin tiyatrosundan etkilenmişlerdir.
Çocuk Oyunu: Çocuklar için düşünülmüş, eğlendirirken eğitmeyi hedefleyen oyun.
Çocuk Tiyatrosu: İlköğretim öncesinden erginlik yaşına değin, çocuklar için yapılan tiyatro. Gelişmiş ülkelerde çocuk tiyatroları genellikle dört yaş öbeğinde ele alınır:Bunlar, 5 ile 7, 7ile9, 9 ile 11 ve 11 ile 14 yaş öbekleridir. Çocuk tiyatroları çeşitlidir: 1-Çerçeve sahne içinde çocukların çocuklar için hazırladıkları gösteriler; 2- Çerçeve sahne içinde çocukların yetişkinler için oynadıkları oyunlar; 3- Yetişkin oyuncuların çocuklar için oynadığı oyunlar: a)Profesyonel oyuncuların büyük tiyatrolarda, çok sayıda seyirci önünde oynadıkları büyük yapılmlar; b) Profesyonel oyuncuların küçük bir alan içinde çocukların arasında ve onlarla birlikte oynadıkları oyunlar; 4- Çocukların seyirci ortasında oynadıkları oyunlar; 5- Eğitmenlerin çocuklarla birlikte geliştirdikleri oyunlar; 6- Okullarda eğitim amaçlı, çocuklarla hazırlanan oyunlar. Çocuk tiyatroları, 19. yüzyılda Avrupa'da gelişme göstermiş; Ekim Devrimi'nden sonra Rusya'da geniş bir Çocuk Tiyatrosu hareketi başlamış ve bütün Doğu Avrupa ülkelerine örneklik etmiştir.
Dadacı Tiyatro: 1. Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa'da (Dada merkezleri olarak Zürich, Berlin ve Paris'te), dadacılık hareketi bağlamında yer alan tiyatro. Kalıplaşmış egemen toplumsal yaşam değerlerine, görenekselleşmiş sığ burjuva sanat anlayışı ve düşünce tarzına karşı köktenci bir hareket olarak yer alan Dadacı Tiyatro, özellikle Berlin'de güçlü siyasal-anarşist eğilim taşımış; Paris'te gerçeküstücü sanat ve tiyatroöncülük etmiştir. 1915'te New York'ta (M. Duchamp, F. Picabia), 1916'da Zürich'te (Zürich-Dada: Cabaret Voltaire; H. Ball, H. Arp, M. Jonco, T. Tzara) başlayan Dadacı Tiyatro etkinlikleri, başlıcalıkla, 1918'e kadar Zürich'te, 1920'ye kadar Berlin'de (Berlin-Dada: R. Huelsenbeck, R. Hausmann, G. Grosz, W. Mehring), 1923'e kadar da Paris'te (Paris-Dada: T. Tzara, A. Breton) sürmüştür. Her türlü estetik kuralcılıktan ve mantıksal çözümlerden bağımsız olarak, anlamsız olanı sanatın temeline koyan, biçimi ve dili yakın; ilkel, naiv, dolayımsız biçim ve dil ile kendiliğindenliğe dayanan Dadacı Tiyatro'nun başlıcalıkla "dada geceleri"nde gerçekleştirilen gösterileri, maskeli dansları, groteski, kukla kılıklı sahne giysilerini, kolaj sahne düzenini, kaba şiirli söylevleri ve gürültülü müziğini kapsar; doğrudan hareket edilen izleyiciyi sarsıntıya uğratmak ister. Dadacı Tiyatro oyunlarının örnekleri, T. Tzara'nın ("göz", "kukla", "burun", "boyun" ve "kaş"ın oyun kişileri olarak yer aldığı Gasherz (1922, Gaz Yürek), Les Aventures celestes de M. Antipyrine (1920/21, M. Antipyrine'in Hayranlıkverici Serüvenleri), Ribemont- Dessaignes'in L' Empereur de Chine (1920, Çin İmparatoru), A. Breton ve P. Soupault'un C'il vous plait (1920, Lütfen) adlı oyunları ile F. Picabia ile M. Duchamp'ın E. Satie'nin müzik yazdığı ve gerçeküstücülerle kavgada Dadacı Tiyatro'nun bildirgesi haline gelen Relache (1924) adlı, Ballets Suedoise'ca gerçekleştirilen baledir. Dadacı Tiyatro, avangart Avrupa tiyatrosu üstünde, daha sonra da 1960'larda happening gösterileri üstünde etkili olmuştur.
Deneysel Tiyatro: Yeni oyun biçimlerini deneyen tiyatro. Deneysel oyunlar, belli bir metinden yola çıkarak gerçekleştirilebileceği gibi, başlı başına özgün çalışma da olabilir. "Deneysel" sanat kavramı, 1880'de Emile Zola'nın natüralizm programında ortaya atılmıştır. Sanatı gerçek içeriksel, gerek yöntemsel olarak bilimin yörüngesine oturtmaya çalışmış olan Zola, doğanın yasalarını drama ve tiyatroda da bulmaya; psikolojik ve sosyolojik yaşam deneyini sahnede canlandırmaya çalışmıştır. Brecht'de Deneysel Tiyatro'yu doğa bilimlerine dayanarak açıklamaya çalışmış; epik tiyatro kavramını Deneysel Tiyatro bağlamında alarak, sanatsal yeni anlatım biçimlerinin toplumsal ilerici işlevinden yola çıkmıştır. Zola'nın pozitivist yönteme dayalı natüralist, Brecht'in ise maddeci diyalektiğe dayalı epik Deneysel Tiyatro deneyimleri dışında avangart biçemci Deneysel Tiyatro etkinlikleri yer alır. Tiyatro reformu hareketleriyle başlayan tiyatro yenileşme hareketleri, modernizm bağlamında yaygınlık kazanarak, dışavurumcu, fütürist, dadacı, konstrüktivist, vb. Deneysel Tiyatro deneyimlerine yol açmıştır. Son dönemler tiyatrosunda bu doğrultuda ki Deneysel Tiyatro etkinlikleri için şunlar örnek gösterilebilir: J. Littlewood'un Theatre Workshop çalışmaları, T. Kantor ve J. Grotowski gibi Polonyalı yönetmenlerin şok tiyatrosu ve yoksul tiyatro deneysel uygulamaları, ABD'de Living Theatre, La Mama, Bread and Puppet Theatre gibi toplulukların off-off-Broadway etkinlikleri; R. Foreman'ın klasik anlatı yapısını yıkan ontolojik-histerik tiyatrosu, M. Monk'un müzik, dans ve görsel sanat öğelerini gizemsel sözsüz anlatım içinde birleştiren çalışmaları; R. Wilson'un çağrışımsal sıralamaya dayalı imge tiyatrosu.
Devrimci Tiyatro: Devrimci dramaturji uygulayan tiyatro eylemi. 1920-30 yıllarında Almanya'da ve Rusya'da etkinlik kazanan işçi tiyatroları ile uyarma ve propaganda tiyatroları, dar anlamda, Devrimci Tiyatro ile eşanlamlı kullanılan tiyatro biçimleri olmuştur. Rusya'daki proletkült hareketiyse, proletkült tiyatrolarının, proleter devrimci işçi tiyatro hareketinin yaygınlık kazanmasına yol açmıştır. Bu dönemde, Rusya'da toplumsal siyasal devrime koşut, "tiyatro devrimi" çok önemli bir tiyatro hareketi olarak yer almış; tiyatroyu devrimsel dönüşümlere uğratma yönünde yenilikçi tiyatro uygulamalarına sahip olmuştur. Almanya'da, Piscator'un politika tiyatrosu da Devrimci Tiyatro kapsamı içinde görülmelidir. İlerici dışavurumcu hareketle birlikte politika tiyatrosunun Brecht'in epik tiyatrosu üstünde geniş etkisi olmuştur; bu anlamda, Brecht'in Aristotelesci tiyatronun kuramsal ve dünyagörüşsel olarak tam karşıtında yer alan ve devrimci toplumsal düzen değişikliği isteyen epik tiyatrosu da Devrimci Tiyatro kapsamına girdiği kadar, başlı başına bir tiyatro devrimidirde. 1930'larda ABD'de işçi sınıfı hareketine bağlı The League op Workers Theaters, ABD'de Devrimci Tiyatro hareketinin en yetkin örneği olmuştur. Çin Halk Cumhuriyeti'nde ise, özellikle Kültür Devrimi sırasında kamutsal gücün ve komünlüğün anlatımı olarak yer alan devrimci model tiyatro yapıtları, köktenci uyarma ve propaganda oyunları olmuştur. 1970'lerde goşist öğrenci hareketlerine bağlı olarak ABD, Almanya, Latin Amerika ve Fransa'da sokak tiyatrosu ve gerilla tiyatrosu etkinlikleri de bir çeşit Devrimci Tiyatro etkinlikleri olarak görülebilir. Devrimci Tiyatro, 20. yüzyılın başlarında uluslar arası işçi hareketine ve sosyalist devrimci harekete bağlı olarak yaygınlık kazandıktan sonra, işçi hareketi pratiğine bağlı olarak ortadan kalkmıştır.
Dışavurumcu Tiyatro: 1910-20 yıllarında, başlıcalıkla Almanya'da, sanatın tüm alanlarında yer alan dışavurumculuk akımına bağlı tiyatro. Natüralist tiyatro ile pozitivizme olduğu kadar, izlenimci tiyatro ile yeni romantikçiliğe de karşı bir tepki olarak ortaya çıkan Dışavurumcu Tiyatro, 1900'lerin tiyatro reformu hareketinin izinde modernizmin bir tiyatrosu olmuştur. Düşünce bağlamında, Dışavurumcu Tiyatro, savaşın ve keskin toplumsal çelişkilerin yarattığı kaostan doğacak "yeni insan"ın sözcülüğünü yapar; gizemci, akıldışıcı ve aşırı öznelci düşünce doğrultusunda, yaratıcı bireyin iç yaşantısını ve tinsel başkaldırısını tiyatronun odağına yerleştirir; zihinsel gerçekliği mutlaklaştırarak, mutlak özgürlük ideali peşinde, soyut bir düşünsel anlatım dramatiği yaratır; dünyayı "tinsel devrim"le değiştirme yolunda, "insanoğlunun tiyatrosu"nu gerçekleştirmeye, "yeni bir mitoloji" yaratmaya çalışır. Dışavurumcu dramatikle, belli değişmezlik olarak merkezleştirilir; köktenci başkaldırı, trajik durum, paradoks vurgulama, fantastik anlatım, düş dünyası, abartma ve groteskleştirme aracılığıyla bilinç altının, zihinsel gerçeğin eylemin yerine geçmesine istenir. Oyun dili, olaylar örgüsüne ya da eyleme öncelik kazanarak, yinelemeler, değişken sözdizimi, yankıma ve sözcük çarpıştırma biçimini alır; bütün oyun boyunca iç monolog haline gelmeyi amaçlar. Oyunun gerçek kahramanı oyun yazarının kendisi olduğu için, oyuncular yalnızca onun zihnini yansıtan sözsüz oyuncular durumuna iner; oyunculukta, gerçekliğe öykünmeye karşıt, bedensel ve ritmik bir anlatım geçerlik kazanır. Bireşimci sahne ve Bauhaus tiyatrosu anlayışının egemen olduğu sahneleme biçiminde, sanatlar kendi temel öğelerine indirgenerek köktenleştirilir; "ruhların titreşimi"nin sağlanmasına çalışılır. Mekanik tiyatro ve soyutlama yöntemi ile ritmik oyunculuk doğrultusunda, sahne düzeni, kopuk kopuk sahnelerden, dinamik geçişlerden oluşur, zorlamalı bir oyun temposu kurulur; insan davranışlarını ortaya çıkaracak yalın bir sahne tasarımı, çarpıtılmış perspektif, yalın basamaklı sahne dekoru uygulanır; sert ışık oyunlarından, ışık düşürmeden yararlanılır, zorlamalı ses vurguları "dışavurumcu çığlık" kullanılır. Dışavurumcu dramanın yeni gerçekçilik karşısında çözüntüye uğramasına karşın, Dışavurumcu Tiyatro etkisini uzun süre korumuştur. Strindberg ile Wedekind'in öncelik ettikleri Dışavurumcu Tiyatro'nun başlıca yazarları Sorge, Kornfeld, Goering, Toller, Wollf, Hasenclever, Barlach, Sternheim, Kaiser, Unruh, Werfel, Kokoschka ve genç Brecht'tir. Alman dili dışında, genel biçemsel bağlamda ise O'Neill, E. Rice, K. Çapek, T. Wilder ve O'Casey gibi adlar sayılabilir. Dışavurumcu Tiyatro yönetmenleri arasnda, başlıcalıkla L. Jessner, G. Hartung, O. Falckenberg; sahne tasarımcıları arasında E. Pirchan, C. Klein, L. Sievert yer alırlar. Almanya'da Dışavurumcu Tiyatro'nun 1920'ye kadarki dönemi dışında, yapıca birliğe rastlanmaz; aralarında soyut dışavurumculuğa, gizemciliğe yönelenler olduğu gibi, kapitalizme ve militarizme karşı çıkarak, Dışavurumcu Tiyatro'yu kökten eleştirel bir görüş altında devrimci kılmak isteyenler de olmuştur.
Diyalektik Oyun: Diyalektik yönle yazılmış oyun. En belirgin özelliği, gerçekliği yeniden yansıtırken tarihsel süreci göz önüne almasıdır. Aksiyon, iç ve dış çelişkileri ön plana çıkartarak olumlu ve olumsuzu iç içe, aynı anda gösterir.Bu diyalektik gelişme sonucu çözüm seyitciye bırakılır. Çözüm için veriler oyunda hazırlanır ve seyircinin bu verilere dayanarak düşünmesi hedeflenir. Diyalektik oyun, kapalı ve açık biçimde olabilir. Ö nemli olan biçem değil, gerçekliğin diyalektik yoldan dramatik ya da tiyatral bir biçimde aktarılmasıdır. Bu oyunlar Brecht'in etkisiyle, onun ölümünden sonra en çok genç Alman oyun yazarları tarafından tartışılmıştır.
Doğaçlama: Bir oyunculuk yöntemi; daha önce belli bir sözel ya da mimiksel-davranısal sahne saptaması olmaksızın oyun oynama. Oyun sırasında eylemi ve sözü bulan oyunun temeli Doğaçlama'ya dayanır. Doğaçlama tiyatrosunun ilk örneklerine antik çağda mimus ve pantomimus'ta rastlanabileceği gibi, en çok da tuluat tiyatrosunda rastlanır. Bu bağlamda, örneğin , commedia dell'arte, oyuncuları, kaba eylem taslağına göre, kendiliğinden doğal tepkilere dayanarak, Doğaçlama oynarlar; çok iyi saptanmış oyuncu rolleri içinde, belli bir duruma, yere, zaman, izleyiciye göre oyunu olduğu kadar, ağızdan ağıza söz akışını da çeşitlendirirlerdi; Arlecchino gibi komik tipler, izleyiciye doğrudan seslenerek, yöresel ve güncel olaylara tepki verirlerdi. Doğaçlama, bugün de oyunculuk eğitiminin başlıca alanlarından olup, Stanislavski'nin "doğru algılama" istemi ile Brecht'in "gözlem sanatı"nı geliştirme sanatı istemi arasında, diyalektik bir birlik kurma amacını gütmektedir; bu anlamda, Doğaçlama'nın oyuncunun kendine özgü kişisel anlatımını geliştirmesine ve kendini gözlemci kılmasına yönelik, ikili işlevi karşısındaki oyuncunun oyununu gözlemleyerek kendi oyununu koymasına olanak verir. Doğaçlama, tiyatro topluluklarınca üretim amaçlı olarak da ele alınmakta, özellikle de törensi tiyatro toplulukları, serbest tiyatro toplulukları ve sokak tiyatrosu topluluklarınca uygulamaya konulduğu gibi, "topluca doğaçlama oyunculuk" anlayışı içinde ortaya konmaktadır. Çağdaş törensi tiyatro anlayışı doğrultusunda, doğaçlama ile törensilik içiçe kaynaştırılmakta, oyunculukta temel yöntem olarak alınmaktadır.
Dördüncü Duvar: Natüralist ve yanılsamacı tiyatro kuramının başlıca bir ilkesi; sahne ile izleyici arasında varsayılan duvar. Kapalı oyun biçiminin başlıca özelliği olan Dördüncü Duvar, izleyicinin etkisinde kalmadan, kendini bütünlükle oyuna verebilmesi için, oyuncu ile izleyici arasında çekilmiş tasarımsal mekân ayrımıdır. Kavram olarak 17. yüzyıldan bu yana yer alan Dördüncü Duvar, 19. yüzyılda natüralist tiyatronun temel bir ilkesi haline gelmiş, başlıcalıkla da Antoine ve Stanislavski tarafından uygulanmaya konmuştur.
Dram: Yunancada "bir şey yapmak, oynamak"anlamına gelir. Yazın tarihçilerine göre, lirik ve epik yanında, üçüncü bir yazın alanıdır.1) Sahnede oynanmak üzere, konuşmalar ve hareketlerle gelişen, karşıt oluşların çatışmasıyla gelişen ve sonuçlanan oyun.2) Halk dilinde ciddi oyun. Dramatik: 1-Dram'a, yani oyun türüne ilişkin olan. 2-İçinde gerilim, çatışma, çeşitli olaylar ve karşıtlıklar bulunan, insanla ve insan ilişkileriyle gelişen herhangi bir yapıt ya da olay
Dram Sanatı:İnsana ilişkin olan her şeyi sanatsal bir yaratılışla canlandırılan üretim ve yapım. Dram sanatının birbirnden ayrılmayacak temel ögeleri, yansılama, canlandırma ve eylemdir. Bu üç temel ögenin bulunduğu bir kısa bölüm, beş dakikalık konuşma, bir sözsüz oyun, sinema filmi, televizyon dizisi, opera betikçesi, hatta bir orataryo dram sanatının kapsamı içindedir. Dram sanatı, tiyatro olgusunun yazınsal yanıdır (bkz.Tiyatro Sanatı)
Cezvit Tiyatrosu: XVII.yüzyıl ortasından XVIII. yüzyıla değin süregelen dinsel öğreti tiyatrosu. Barok tiyatro biçemini benimsemiştir. Luther'in din reformuna karşı gerçekleştirilmiş olan ve yalnızca katoliklere özgü gerici bir tiyatro anlayışıdır.
Comedia (İsp.):İspanyolcada, tam uzunlukta 'oyun' anlamında kullanılmıştır. XVII. yüzyıl İspanyol tiyatrosunun altın çağına ilişkin olan Comedia kavramı. Bunun alttürleri vardı. Bunlardan biri, Lope de Vega'nın buluşu olan ve çeşitli serüvenleri içeren comedia de capa y espada'dır. (Pelerin ve Kılıç Oyunu).
Commedia Dell'Arte: 16. yüzyıl İtalyan halk tuluat tiyatrosu. Ortaya çıkış tarihi kesinlik kazanmamış olmakla birlikte, 16. yüzyıl ortalarında, Venedik ve Lombadiya'da, yergili gülünç tek kişilik gösterilerden kökenlendiği, Atellan farsı ile mimus özellikleri taşıdığı, ortaçağ jonglörleri ile soytarılarının bir uzantısı olduğu belirtilen Commedia dell'arte'nin ilk oluşum evresi, Ruzzante ve Calmo gibi oyuncuların, belli bir zanni tip içinde, Güney İtalya'daki karnaval günlerinde oynadıkları farslardır. Daha sonra, bütün kent tiplerini içerecek biçimde gelişme gösteren Commedia dell'arte, çokoyunculu halk tuluat tiyatrosu toplulukları biçimini almıştır. Doğaçlama komedyaları olan Commedia dell'arte, içinde belli düğüm ve uğrak noktalarının yer aldığı, gevşek kurgulu öykü ve eylem örgüsü çevresinde, meslekten oyuncularca, bütün bütüne doğal etmenlere dayalı anlatım araçlarıyla, doğaçlama olarak geliştirilip çeşitlendiriliyordu. Burada önemli olan tema ile oyun kişileriydi. Bu önemli, maskeli oynayan oyun kişileri, her iki aşığın uşakları olan zanni'ler; başlıcalıklada, Bergamo'nun bir kasabasından gelip, Venedik'te hizmetkâr olarak çalışan, üstünde baklava desenli bir giysi, başında tavşan ya da tilki tüyü takılı, geniş kenarlı bir başlık, yüzünde siyah deriden yarım bir maske ve elinde tahta bir pastav bulunan Ariecchino'ydu. Öbür zanni'ler, köylü Truffaldino, kurnaz ve fettan Brighella ve Pulcinella'ydı. Aşıklar, ezgiciler ve dansçılar gibi önemsiz sayılan kişiler dışında, öbür önemli kişiler şunlardı: (Atellan farsındaki pappus ve dosennus'un bir uzantısı olan) yaşlılar; aldatılan koca ya da baba, zengin Venedikli tüccar Pantolene; şarlatan okumuş, Bolognalı hukukçu, hekim ya da filozof Dottore; hep bir İspanyol olan palavracı asker (miles gloriosus) Capitano ile Scramuccia ; Arlecchino'nun eşi, açıkgöz hizmetçi kadın Colombina; Toscanalı aşıklar Florindo ve Isabella. (Bu tipler, Avrupa'daki hemen hemen bütün komik tiplerin belirleyicisi olmuştur: Almanya'da Hanswurt; Fransa'da Pierrot, Arlequin, Colombine, Polichenella, Scranouche; İngiltere'de Punch ile Judy; İspanya'da Gracioso). Commedia dell'arte, değişik sanatsal ve edebi geleneklerin bir karışımı olmuştur. Antik Roma komedyası (Plautus) ile Rönesans edebi komedyası olan commedia erudita, akrobasi ve soytarı (saltimbachi) sözsüz oyunu (mimus), Commedia dell'arte'de bir araya gelmiştir. Önemli olan, konunun özgünlüğü değil, bilinen bir olayın biçimsel olarak çeşitlendirilmesiydi; karşılıklı konuşmalar kadar, ara sözsüz oyunlar da (lazzi) çok yetkin, usta işi, uyumlu ve zekice olmalıydı; eylem, olaylar örgüsü ve dolantı, yalın olmakla birlikte, çeşitli olasılıklarla zenginleşmeliydi. Oyunlar, açık havada, halkın içinde ufak bir yükselti üstünde oynanıyordu. Commedia dell'arte repertuar tiyatrosu topluluklarının çekirdeğini gezginci, meslekten oyuncu aileler oluşturuyordu; senaryolar ve lazzi'ler bu kişilerce düzenleniyordu. En önemli Commedia dell'arte toplulukları arasında şunlar sayılabilir: Accessi, Confidenti, Desiosi, Fideli. Bu topluluklar, İspanya, Fransa, İngiltere saraylarında temsiller vermişler, özellikle Fransa'da uzun süreli kalarak, comedie İtalienne adını almıştır. Rönesans'ta halkın yaratıcı gücünün, halkın dilinin ve ince zekâsının, toplumun yüksek ve alt kesim insanlarına bakışın tiyatrodaki anlatımı haline gelen Commedia dell'arte, Avrupa'da comedie İtalienne yoluyla Moliere ile Viyana halk tiyatrosu üstünde doğrudan etkili olmuş; her ülkede oranın özgül kimliğine bürünmüştür. Ancak, oyunculuk tekniğinin gittikçe incelmesine ve yetkinleşmesine karşın, oyun dağarının sürekli yinelenmesi, doğaçlama sanatının gitgide kurallık ve biçimsellik kazanması, kökeninde kuralları yıkıcı ve yaratıcı olan Commedia dell'arte'nin sönükleşmesine, yüzeyleşmesine yol açmıştır. 19. yüzyıldan sona eren Commedia dell'arte'yi Goldoni ve Gozzi yaşatmak istemişlerdir. Commedia del'arte'nin Altın Çağ İspanyol tiyatrosu ile klasik Fransız komedyası, yer yer de Shakespeare ve Ben Jonson üstünde olduğu kadar; grotesk tiyatro ile çağdaş İtalyan tiyatro yönetmenleri, özellikle de Strahler üstünde büyük etkisi olmuştur. İtalya dışında ise, "yeniden tiyatrolaştırma" hareketi içinde, Avusturya ve Almanya'da Reinhardt, Rusya'da Meyerhold, Tayrov ve Vaktangov, Fransa'da Copeau, Dullin ve Barrault, Commedia dell'arte'den yararlanmışlardır.
Corral Sahne: Altın Çağ İspanyol tiyatrosu sahne biçimi, avlu sahne.
Curcuna: Geleneksel Türk tiyatrosunun bir sözsüz seyirlik oyun biçimi; dansla yapılan sözsüz oyunlara verilen ad. Dans ile güldürünün bir araya geldiği Curcuna, kaba ve gülünç giyimli; çirkin, tuhaf maskeli ve sivri külahlı Curcunabazlar tarafından oynanırdı. Curcuna'dan sonra, kol oyunlarına geçilirdi. Curcuna, ortaoyununun gelişmesine önayak olmuştur.
Çevresel Tiyatro: Oyuncu ve izleyicilerin oyun yeri ile çevreyi ortak paylaştıkları tiyatro. Bu anlamda, gerçekçi geleneklere bağlı çerçeve sahneden önce tüm tiyatro biçimleri, Çevresel Tiyatro kavramı içinde yer alır. Çevresel Tiyatro, tiyatro yapıları içinde değil, (sokak, pazaryeri, vb. gibi) insanların yaşadıkları çevrede, ya da izleyici yerinin önünde gerçekleştirilir. ABD'de, günümüzde, Çevresel Tiyatro, ya kendine özel "çevreler" yaratmakta, ya da tiyatro yeri olarak doğal çevreyi kullanmaktadır. Çevresel Tiyatro'nun kuramcısı ve uygulayıcısı Richard Schechner, Çevresel Tiyatro için şu ilkeleri geliştirmiştir. 1.Yaşam ile sanat arasındaki geleneksel ayrım kaldırılmalıdır; 2. Tüm mekân, oyun yeri olarak izleyici için kullanılmalıdır; 3. Bütün bütüne değişime uğratılmış ya da önceden bulunmuş bir yerde oynanmalıdır; 4. Birkaç odak noktası olmalıdır; 5. Oyuncu temsilin öbür görsel-işitsel öğeleri kadar önem taşımalıdır; 6. Söz, sahnelemede belirleyici etmen olmalıdır.
Çin Tiyatrosu: Büyük ölçüde simgelere başvurarak ezgi, dans, akrobasi ve sözsüz oyun sanatlarını birleştiren ve seyirciye Doğu tiyatrosuna özgü göstermeci nitelikleriyle yönelen tiyatro.Şiirli konuşmaları ve simgelerden oluşan bir dekoru vardır. Oyuncular rolü yaşayıp canlandırmazlar, onu yansıtırlar. Seyirci rolün ne olduğu ile değil, nasıl oynandığı ile ilgilenir. Sovyet yönetmen Meyerhold, sonra da Epik tiyatro kuramcısı Brecht, ünlü Çinli oyuncu Mei Lang Fan yoluyla Çin tiyatrosundan etkilenmişlerdir.
Çocuk Oyunu: Çocuklar için düşünülmüş, eğlendirirken eğitmeyi hedefleyen oyun.
Çocuk Tiyatrosu: İlköğretim öncesinden erginlik yaşına değin, çocuklar için yapılan tiyatro. Gelişmiş ülkelerde çocuk tiyatroları genellikle dört yaş öbeğinde ele alınır:Bunlar, 5 ile 7, 7ile9, 9 ile 11 ve 11 ile 14 yaş öbekleridir. Çocuk tiyatroları çeşitlidir: 1-Çerçeve sahne içinde çocukların çocuklar için hazırladıkları gösteriler; 2- Çerçeve sahne içinde çocukların yetişkinler için oynadıkları oyunlar; 3- Yetişkin oyuncuların çocuklar için oynadığı oyunlar: a)Profesyonel oyuncuların büyük tiyatrolarda, çok sayıda seyirci önünde oynadıkları büyük yapılmlar; b) Profesyonel oyuncuların küçük bir alan içinde çocukların arasında ve onlarla birlikte oynadıkları oyunlar; 4- Çocukların seyirci ortasında oynadıkları oyunlar; 5- Eğitmenlerin çocuklarla birlikte geliştirdikleri oyunlar; 6- Okullarda eğitim amaçlı, çocuklarla hazırlanan oyunlar. Çocuk tiyatroları, 19. yüzyılda Avrupa'da gelişme göstermiş; Ekim Devrimi'nden sonra Rusya'da geniş bir Çocuk Tiyatrosu hareketi başlamış ve bütün Doğu Avrupa ülkelerine örneklik etmiştir.
Dadacı Tiyatro: 1. Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa'da (Dada merkezleri olarak Zürich, Berlin ve Paris'te), dadacılık hareketi bağlamında yer alan tiyatro. Kalıplaşmış egemen toplumsal yaşam değerlerine, görenekselleşmiş sığ burjuva sanat anlayışı ve düşünce tarzına karşı köktenci bir hareket olarak yer alan Dadacı Tiyatro, özellikle Berlin'de güçlü siyasal-anarşist eğilim taşımış; Paris'te gerçeküstücü sanat ve tiyatroöncülük etmiştir. 1915'te New York'ta (M. Duchamp, F. Picabia), 1916'da Zürich'te (Zürich-Dada: Cabaret Voltaire; H. Ball, H. Arp, M. Jonco, T. Tzara) başlayan Dadacı Tiyatro etkinlikleri, başlıcalıkla, 1918'e kadar Zürich'te, 1920'ye kadar Berlin'de (Berlin-Dada: R. Huelsenbeck, R. Hausmann, G. Grosz, W. Mehring), 1923'e kadar da Paris'te (Paris-Dada: T. Tzara, A. Breton) sürmüştür. Her türlü estetik kuralcılıktan ve mantıksal çözümlerden bağımsız olarak, anlamsız olanı sanatın temeline koyan, biçimi ve dili yakın; ilkel, naiv, dolayımsız biçim ve dil ile kendiliğindenliğe dayanan Dadacı Tiyatro'nun başlıcalıkla "dada geceleri"nde gerçekleştirilen gösterileri, maskeli dansları, groteski, kukla kılıklı sahne giysilerini, kolaj sahne düzenini, kaba şiirli söylevleri ve gürültülü müziğini kapsar; doğrudan hareket edilen izleyiciyi sarsıntıya uğratmak ister. Dadacı Tiyatro oyunlarının örnekleri, T. Tzara'nın ("göz", "kukla", "burun", "boyun" ve "kaş"ın oyun kişileri olarak yer aldığı Gasherz (1922, Gaz Yürek), Les Aventures celestes de M. Antipyrine (1920/21, M. Antipyrine'in Hayranlıkverici Serüvenleri), Ribemont- Dessaignes'in L' Empereur de Chine (1920, Çin İmparatoru), A. Breton ve P. Soupault'un C'il vous plait (1920, Lütfen) adlı oyunları ile F. Picabia ile M. Duchamp'ın E. Satie'nin müzik yazdığı ve gerçeküstücülerle kavgada Dadacı Tiyatro'nun bildirgesi haline gelen Relache (1924) adlı, Ballets Suedoise'ca gerçekleştirilen baledir. Dadacı Tiyatro, avangart Avrupa tiyatrosu üstünde, daha sonra da 1960'larda happening gösterileri üstünde etkili olmuştur.
Deneysel Tiyatro: Yeni oyun biçimlerini deneyen tiyatro. Deneysel oyunlar, belli bir metinden yola çıkarak gerçekleştirilebileceği gibi, başlı başına özgün çalışma da olabilir. "Deneysel" sanat kavramı, 1880'de Emile Zola'nın natüralizm programında ortaya atılmıştır. Sanatı gerçek içeriksel, gerek yöntemsel olarak bilimin yörüngesine oturtmaya çalışmış olan Zola, doğanın yasalarını drama ve tiyatroda da bulmaya; psikolojik ve sosyolojik yaşam deneyini sahnede canlandırmaya çalışmıştır. Brecht'de Deneysel Tiyatro'yu doğa bilimlerine dayanarak açıklamaya çalışmış; epik tiyatro kavramını Deneysel Tiyatro bağlamında alarak, sanatsal yeni anlatım biçimlerinin toplumsal ilerici işlevinden yola çıkmıştır. Zola'nın pozitivist yönteme dayalı natüralist, Brecht'in ise maddeci diyalektiğe dayalı epik Deneysel Tiyatro deneyimleri dışında avangart biçemci Deneysel Tiyatro etkinlikleri yer alır. Tiyatro reformu hareketleriyle başlayan tiyatro yenileşme hareketleri, modernizm bağlamında yaygınlık kazanarak, dışavurumcu, fütürist, dadacı, konstrüktivist, vb. Deneysel Tiyatro deneyimlerine yol açmıştır. Son dönemler tiyatrosunda bu doğrultuda ki Deneysel Tiyatro etkinlikleri için şunlar örnek gösterilebilir: J. Littlewood'un Theatre Workshop çalışmaları, T. Kantor ve J. Grotowski gibi Polonyalı yönetmenlerin şok tiyatrosu ve yoksul tiyatro deneysel uygulamaları, ABD'de Living Theatre, La Mama, Bread and Puppet Theatre gibi toplulukların off-off-Broadway etkinlikleri; R. Foreman'ın klasik anlatı yapısını yıkan ontolojik-histerik tiyatrosu, M. Monk'un müzik, dans ve görsel sanat öğelerini gizemsel sözsüz anlatım içinde birleştiren çalışmaları; R. Wilson'un çağrışımsal sıralamaya dayalı imge tiyatrosu.
Devrimci Tiyatro: Devrimci dramaturji uygulayan tiyatro eylemi. 1920-30 yıllarında Almanya'da ve Rusya'da etkinlik kazanan işçi tiyatroları ile uyarma ve propaganda tiyatroları, dar anlamda, Devrimci Tiyatro ile eşanlamlı kullanılan tiyatro biçimleri olmuştur. Rusya'daki proletkült hareketiyse, proletkült tiyatrolarının, proleter devrimci işçi tiyatro hareketinin yaygınlık kazanmasına yol açmıştır. Bu dönemde, Rusya'da toplumsal siyasal devrime koşut, "tiyatro devrimi" çok önemli bir tiyatro hareketi olarak yer almış; tiyatroyu devrimsel dönüşümlere uğratma yönünde yenilikçi tiyatro uygulamalarına sahip olmuştur. Almanya'da, Piscator'un politika tiyatrosu da Devrimci Tiyatro kapsamı içinde görülmelidir. İlerici dışavurumcu hareketle birlikte politika tiyatrosunun Brecht'in epik tiyatrosu üstünde geniş etkisi olmuştur; bu anlamda, Brecht'in Aristotelesci tiyatronun kuramsal ve dünyagörüşsel olarak tam karşıtında yer alan ve devrimci toplumsal düzen değişikliği isteyen epik tiyatrosu da Devrimci Tiyatro kapsamına girdiği kadar, başlı başına bir tiyatro devrimidirde. 1930'larda ABD'de işçi sınıfı hareketine bağlı The League op Workers Theaters, ABD'de Devrimci Tiyatro hareketinin en yetkin örneği olmuştur. Çin Halk Cumhuriyeti'nde ise, özellikle Kültür Devrimi sırasında kamutsal gücün ve komünlüğün anlatımı olarak yer alan devrimci model tiyatro yapıtları, köktenci uyarma ve propaganda oyunları olmuştur. 1970'lerde goşist öğrenci hareketlerine bağlı olarak ABD, Almanya, Latin Amerika ve Fransa'da sokak tiyatrosu ve gerilla tiyatrosu etkinlikleri de bir çeşit Devrimci Tiyatro etkinlikleri olarak görülebilir. Devrimci Tiyatro, 20. yüzyılın başlarında uluslar arası işçi hareketine ve sosyalist devrimci harekete bağlı olarak yaygınlık kazandıktan sonra, işçi hareketi pratiğine bağlı olarak ortadan kalkmıştır.
Dışavurumcu Tiyatro: 1910-20 yıllarında, başlıcalıkla Almanya'da, sanatın tüm alanlarında yer alan dışavurumculuk akımına bağlı tiyatro. Natüralist tiyatro ile pozitivizme olduğu kadar, izlenimci tiyatro ile yeni romantikçiliğe de karşı bir tepki olarak ortaya çıkan Dışavurumcu Tiyatro, 1900'lerin tiyatro reformu hareketinin izinde modernizmin bir tiyatrosu olmuştur. Düşünce bağlamında, Dışavurumcu Tiyatro, savaşın ve keskin toplumsal çelişkilerin yarattığı kaostan doğacak "yeni insan"ın sözcülüğünü yapar; gizemci, akıldışıcı ve aşırı öznelci düşünce doğrultusunda, yaratıcı bireyin iç yaşantısını ve tinsel başkaldırısını tiyatronun odağına yerleştirir; zihinsel gerçekliği mutlaklaştırarak, mutlak özgürlük ideali peşinde, soyut bir düşünsel anlatım dramatiği yaratır; dünyayı "tinsel devrim"le değiştirme yolunda, "insanoğlunun tiyatrosu"nu gerçekleştirmeye, "yeni bir mitoloji" yaratmaya çalışır. Dışavurumcu dramatikle, belli değişmezlik olarak merkezleştirilir; köktenci başkaldırı, trajik durum, paradoks vurgulama, fantastik anlatım, düş dünyası, abartma ve groteskleştirme aracılığıyla bilinç altının, zihinsel gerçeğin eylemin yerine geçmesine istenir. Oyun dili, olaylar örgüsüne ya da eyleme öncelik kazanarak, yinelemeler, değişken sözdizimi, yankıma ve sözcük çarpıştırma biçimini alır; bütün oyun boyunca iç monolog haline gelmeyi amaçlar. Oyunun gerçek kahramanı oyun yazarının kendisi olduğu için, oyuncular yalnızca onun zihnini yansıtan sözsüz oyuncular durumuna iner; oyunculukta, gerçekliğe öykünmeye karşıt, bedensel ve ritmik bir anlatım geçerlik kazanır. Bireşimci sahne ve Bauhaus tiyatrosu anlayışının egemen olduğu sahneleme biçiminde, sanatlar kendi temel öğelerine indirgenerek köktenleştirilir; "ruhların titreşimi"nin sağlanmasına çalışılır. Mekanik tiyatro ve soyutlama yöntemi ile ritmik oyunculuk doğrultusunda, sahne düzeni, kopuk kopuk sahnelerden, dinamik geçişlerden oluşur, zorlamalı bir oyun temposu kurulur; insan davranışlarını ortaya çıkaracak yalın bir sahne tasarımı, çarpıtılmış perspektif, yalın basamaklı sahne dekoru uygulanır; sert ışık oyunlarından, ışık düşürmeden yararlanılır, zorlamalı ses vurguları "dışavurumcu çığlık" kullanılır. Dışavurumcu dramanın yeni gerçekçilik karşısında çözüntüye uğramasına karşın, Dışavurumcu Tiyatro etkisini uzun süre korumuştur. Strindberg ile Wedekind'in öncelik ettikleri Dışavurumcu Tiyatro'nun başlıca yazarları Sorge, Kornfeld, Goering, Toller, Wollf, Hasenclever, Barlach, Sternheim, Kaiser, Unruh, Werfel, Kokoschka ve genç Brecht'tir. Alman dili dışında, genel biçemsel bağlamda ise O'Neill, E. Rice, K. Çapek, T. Wilder ve O'Casey gibi adlar sayılabilir. Dışavurumcu Tiyatro yönetmenleri arasnda, başlıcalıkla L. Jessner, G. Hartung, O. Falckenberg; sahne tasarımcıları arasında E. Pirchan, C. Klein, L. Sievert yer alırlar. Almanya'da Dışavurumcu Tiyatro'nun 1920'ye kadarki dönemi dışında, yapıca birliğe rastlanmaz; aralarında soyut dışavurumculuğa, gizemciliğe yönelenler olduğu gibi, kapitalizme ve militarizme karşı çıkarak, Dışavurumcu Tiyatro'yu kökten eleştirel bir görüş altında devrimci kılmak isteyenler de olmuştur.
Diyalektik Oyun: Diyalektik yönle yazılmış oyun. En belirgin özelliği, gerçekliği yeniden yansıtırken tarihsel süreci göz önüne almasıdır. Aksiyon, iç ve dış çelişkileri ön plana çıkartarak olumlu ve olumsuzu iç içe, aynı anda gösterir.Bu diyalektik gelişme sonucu çözüm seyitciye bırakılır. Çözüm için veriler oyunda hazırlanır ve seyircinin bu verilere dayanarak düşünmesi hedeflenir. Diyalektik oyun, kapalı ve açık biçimde olabilir. Ö nemli olan biçem değil, gerçekliğin diyalektik yoldan dramatik ya da tiyatral bir biçimde aktarılmasıdır. Bu oyunlar Brecht'in etkisiyle, onun ölümünden sonra en çok genç Alman oyun yazarları tarafından tartışılmıştır.
Doğaçlama: Bir oyunculuk yöntemi; daha önce belli bir sözel ya da mimiksel-davranısal sahne saptaması olmaksızın oyun oynama. Oyun sırasında eylemi ve sözü bulan oyunun temeli Doğaçlama'ya dayanır. Doğaçlama tiyatrosunun ilk örneklerine antik çağda mimus ve pantomimus'ta rastlanabileceği gibi, en çok da tuluat tiyatrosunda rastlanır. Bu bağlamda, örneğin , commedia dell'arte, oyuncuları, kaba eylem taslağına göre, kendiliğinden doğal tepkilere dayanarak, Doğaçlama oynarlar; çok iyi saptanmış oyuncu rolleri içinde, belli bir duruma, yere, zaman, izleyiciye göre oyunu olduğu kadar, ağızdan ağıza söz akışını da çeşitlendirirlerdi; Arlecchino gibi komik tipler, izleyiciye doğrudan seslenerek, yöresel ve güncel olaylara tepki verirlerdi. Doğaçlama, bugün de oyunculuk eğitiminin başlıca alanlarından olup, Stanislavski'nin "doğru algılama" istemi ile Brecht'in "gözlem sanatı"nı geliştirme sanatı istemi arasında, diyalektik bir birlik kurma amacını gütmektedir; bu anlamda, Doğaçlama'nın oyuncunun kendine özgü kişisel anlatımını geliştirmesine ve kendini gözlemci kılmasına yönelik, ikili işlevi karşısındaki oyuncunun oyununu gözlemleyerek kendi oyununu koymasına olanak verir. Doğaçlama, tiyatro topluluklarınca üretim amaçlı olarak da ele alınmakta, özellikle de törensi tiyatro toplulukları, serbest tiyatro toplulukları ve sokak tiyatrosu topluluklarınca uygulamaya konulduğu gibi, "topluca doğaçlama oyunculuk" anlayışı içinde ortaya konmaktadır. Çağdaş törensi tiyatro anlayışı doğrultusunda, doğaçlama ile törensilik içiçe kaynaştırılmakta, oyunculukta temel yöntem olarak alınmaktadır.
Dördüncü Duvar: Natüralist ve yanılsamacı tiyatro kuramının başlıca bir ilkesi; sahne ile izleyici arasında varsayılan duvar. Kapalı oyun biçiminin başlıca özelliği olan Dördüncü Duvar, izleyicinin etkisinde kalmadan, kendini bütünlükle oyuna verebilmesi için, oyuncu ile izleyici arasında çekilmiş tasarımsal mekân ayrımıdır. Kavram olarak 17. yüzyıldan bu yana yer alan Dördüncü Duvar, 19. yüzyılda natüralist tiyatronun temel bir ilkesi haline gelmiş, başlıcalıkla da Antoine ve Stanislavski tarafından uygulanmaya konmuştur.
Dram: Yunancada "bir şey yapmak, oynamak"anlamına gelir. Yazın tarihçilerine göre, lirik ve epik yanında, üçüncü bir yazın alanıdır.1) Sahnede oynanmak üzere, konuşmalar ve hareketlerle gelişen, karşıt oluşların çatışmasıyla gelişen ve sonuçlanan oyun.2) Halk dilinde ciddi oyun. Dramatik: 1-Dram'a, yani oyun türüne ilişkin olan. 2-İçinde gerilim, çatışma, çeşitli olaylar ve karşıtlıklar bulunan, insanla ve insan ilişkileriyle gelişen herhangi bir yapıt ya da olay
Dram Sanatı:İnsana ilişkin olan her şeyi sanatsal bir yaratılışla canlandırılan üretim ve yapım. Dram sanatının birbirnden ayrılmayacak temel ögeleri, yansılama, canlandırma ve eylemdir. Bu üç temel ögenin bulunduğu bir kısa bölüm, beş dakikalık konuşma, bir sözsüz oyun, sinema filmi, televizyon dizisi, opera betikçesi, hatta bir orataryo dram sanatının kapsamı içindedir. Dram sanatı, tiyatro olgusunun yazınsal yanıdır (bkz.Tiyatro Sanatı)
Tiyatro Sözlüğü
Dramaturg: Kökence drama yazarı ve sahneye koyucu anlamına gelen Dramaturg, Lessing'in Hamburgischer Dramaturgie yapıtından sonra tiyatronun ortak yönetimcisi, edebi danışmanı ve sanat yöneticisi anlamında gelişmiştir. Günümüzde Dramaturg'un işlevleri (tiyatro kuramlarına bağlı olarak) çok çeşitlilik göstermektedir; bu işlevler şöyle sıralanabilir: Oyun okumak ve oyun seçmek, oyun dağarcığı politikasını saptayarak araştırmalara dayalı bir oyun dağarcığı hazırlamak; oyunları çözümsel olarak incelemek, irdelemek, çevirmek, anlamını açığa kavuşturacak raporlar hazırlamak, oyunun yorumunu saptamak; sahneye koyucu ve sahne tasarımcısıyla işbirliği içinde oyunu sahneye hazırlayıp aktarmak; rol dağılımında, yardımcı malzeme sağlamada, metin çözümünde, oyunun gerçekleştirilmesine danışmanlık yapmak; tiyatronun genel eğitim etkinliğiyle ve oyun dağarıyla ilgili toplantılar, tartışma ve konuşmalar, seminerler ve kurslar düzenlemek; program dergisi yanısıra, gerekli yayınları üstlenmek; oyun yazarları ve yayınevleriyle ilişkileri işletmek; ilgili medyaları bilgilendirmek; tiyatroyu kamuoyuna karşı temsil etmek. Dramaturg, uygulamalı dramaturji yürütebileceği gibi, yapımsal dramaturji de yürütebilir. Drama edebiyatı ve estetik kuramların incelenmesi, oyun planının hazırlanması, tiyatro politikasının saptanması, vb. uygulamalı dramaturji çalışmalarına girer. Yapımsal dramaturji, başlıcalıkla Brecht'in Dramaturg anlayışıyla önem kazanmıştır; oyunlarının sahnelenmesini dramaturjik çalışmayla içiçe yürüten Brecht, uygulamalı dramaturji ile yapımsal dramaturjiyi birleştirmiş, tiyatronun toplumsal işlevi ile estetik değerini bütünleştirmeye çalışmıştır. Bütün sahne sanatçılarının katılımıyla gerçekleştirilen sahneleme anlayışı, günümüzde, yapımsal dramaturjinin başlıca özelliğini, Dramaturg'un yaratıcı işlevini ortaya koymaktadır.
Dramaturji: 1- Uygulamalı ve yapımsal Dramaturji; dramaturgun gerçekleştirdiği etkinlik, dramaturgluk uğraşı; bir oyunun dramaturg ile yönetmenin işbirliği içinde sahnelenmesi tüm sahneleme süreci yöntemsel çalışması, "kuramsal sahneleme". 2- Kuramsal Dramaturji; kavramsal olarak Lessing tarafından ortaya atıldığı biçimde, drama yapıtlarının, oyunların iç yasalarını, ana kurallarını, oyun yapısı ilkelerini ortaya koyan drama sanatı bilgisi, drama sanatı ve tekniği kuramı. 3- Drama yapıtı üretme, oyun yazma; drama yapıtı oluşturma ilkeleri. Bu anlamda Dramaturji kavramı, drama tarihi kavramıyla olduğu kadar, drama kuramı kavramıyla da örtüşür.
Düş Oyunu: A. Strindberg'in bir oyun biçimi. Kendine özgü oyun yapısı olan Düş Oyunu, Strindberg'in kendi ana temasını yeni bir tiyatro biçimi içinde ortaya koyma çabasının sonucu olmuştur. Düş mantığı doğrultusunda "düş biçimine öykünen" bu oyun yapısında yer, zaman ve eylem birliği ortadan kalkar; natüralist dramaturjiden uzaklaşılarak, çoksesli bir senfonideki kontrpuan yapısı kurulur; biçemsel-simgeci bir sahne düzeni oluşturulur. Düş Oyunu'nun önemi, Rönesans'tan bu yana Avrupa tiyatrosunda uygulanın üç birlik kuralı dışına çıkması ve oyun kişisini psikanalitik çözüntüye uğratarak, kurgusal olarak çok yönlü ortaya koyabilmesidir. Düş Oyunu, dışavurumcu tiyatro, gerçeküstücü tiyatro ve saçma tiyatrosu üstünde etkili olmuştur.
Eğlendirici Tiyatro: Eğitme amaçlı olmayan, izleyiciyi salt eğlendirmeyi amaçlayan tiyatro. Tiyatro, başlıcalıkla da güldürü tiyatrosu, hep eğlendirme amaçlı olmuştur; ancak, 19. yüzyıldan sonra, Eğlendirici Tiyatro, sanatsal ve düşünsel savlı, eleştirel olmayan tiyatro, başlıcalıkla da bulvar tiyatrosu ile vodvil için kullanılmaya başlanmıştır. İzleyiciyi siyasal, düşünsel yönden sarsma amacı gütmeyen Eğlendirici Tiyatro, günümüzde daha çok ticari tiyatro bağlamında yer alır.
Eleştirel Gerçekçilik: Gerçekliğin bu evresi içinde, bir bütün olarak kentsoylu sanatı ve tiyatrosudur;bulunduğu çevrenin toplumsal gerçekliğinin görgücü (ampirik) çizimiyle kahramanın ülküleştirilmesi yer alır. İlerici nitelikli romantizm ile arasındaki ayrım, romantizm anaparacı dizgenin yalnızca toplumsal eleştiri ile uğraşırken, eleştirel gerçeklik, liberalizme yönelen kentsoylu toplumdaki çelişkilerin toplumsal niteliğini açıklamaya çalışır. Kısacası, bu eğilim, bir seçenek üretmeden, kentsoylu dünya görüşüne ve ahlakına bir başkaldırıdır. Paranın zedeleyici gücü karşısında insani değerleri savunur.
Eleştiri: Bir yapıtı, dünya görüşü, sanatsallığı, topluma katkısı, sahnelenmesi, oyunculuğu ve plastik tasarım değerler açısından değerlendirme işlemi.
Eleştirmen: Eleştiri yazan kimse. Bir yapıtı kendi değerlendirmesi ile ele alan yazar. Eleştirmenin yazdığı alanda bir dünya görüşü, geniş bilgisi, sanata karşı olağanüstü bir duyarlılığı ve algılama yetisi olması gerekir.
Entremes: 17. yüzyıl İspanyol tiyatrosunun bir oyun türü. Şenliklerde tek perdelik, güldürülü oyun olarak; çokperdelik oyunlarda ise, içerikle ilgili olmayan, ara oyun olarak oynanan Entremes, İspanyol tiyatrosunun başlıca oyun biçimi olarak yer almıştır.
Epik Tiyatro: Yanılsamacı tiyatronun seyirciyi sahnedeki karakter ve olaya özdeşleştiren duygusal yaşantısı karşısına, maddeci diyalektiğin tarih bakışı açısını sağlayan ve seyirciyi gözlemde bulunan bir üçüncü kişi durumuna getirerek onun usçul yönelişte karar vermesini sağlayan tiyatro anlayışı.
Ezilenlerin Tiyatrosu: Augusto Boal'ın geliştirdiği bir siyasal halk tiyatrosu biçimi. Özgürleşme tiyatrosu, görünmez tiyatro, forum tiyatrosu, gazete tiyatrosu gibi biçimsel ve içeriksel çeşitli tanımlar da edinmiş olan Ezilenlerin Tiyatrosu, ilk kez 1956'da Brezilya'da gerçekleştirilmiş, daha sonra Latin Amerika, ABD ve Avrupa'da örneklendirilmiştir. Ezilenlerin Tiyatrosu'nda odak, izleyicilerin oyuna bağlanımlarıdır. Devrimin genel provası yerine geçen Ezilenlerin Tiyatrosu, açık sokak tiyatrosu olarak, gözle görülmeyen siyasal ve toplumsal baskıya karşı izleyicinin oyuncu haline gelerek tavır almasını amaçlar.
Eski Antik Komedya: İÖ 486 yılında ortaya çıkan komedya Diyonizos adına düzenlenen şenliklerde filizlenmiştir. Eski komedyanın kaynağı, Ocak ayındaki Lenaya Şenliği'ndeki fallik ezgilerdir. En belirgin özelliği, karikatür kişiler ve grotesk giysilerle taşlamayı getirmesidir. Eski komedyanın bilinen en büyük yazarı Aristofanes'tir.
Fabel: 1- Mythos anlamında, oyunun konusu dışında, oyunun kaynakçası; olaylar dizisinin mantıksal ve tarihsel örgüsünü oluşturan tema ve motivler; oyun kişilerinden bağımsız olarak, eylemin dışında, olayların ana nedeni. Aristoteles'e göre, Fabel, "eyleme öykünme"dir, "olayların nedensel düğümlenişi"dir; Fabel, "oyun kişilerinin kendilerini değil, ettiklerini betimler"; "tragedyanın kendi hedefi ve ereği Fabel'dir", "tragedyanın kaynağı ve ruhu"dur. 2- Brecht'e göre, Fabel, "çelişkilerin yürütülmesi"dir, eylemin altında yatan iç mantıktır, eylem mantığıdır; tarihsel süreci gösterir. "Tiyatronun ana işi"dir, "bütün olayların bileşkesi"dir; tiyatroda her şey Fabel'i anlatmak, tüm yabancılaştırma yoluyla ortaya koymak içindir. "Fabel, oyuncusu, sahne tasarımcısı, maske yapımcısı, giysi tasarımcısı, müzikçisi ve dans düzenleyicisiyle tiyatronun tümü tarafından ortaya konur, açığı çıkarılır, sergilenir". Fabel, "bir oyunda yer alan ve gestus halinde kendini ortaya koyan bütün davranışların bir arada düzene konması" olup, sahnede gösterilen düşünce ile izleyicinin karşı düşüncesi arasında gidip gelir. Lessing ve Hegel'den bu yana, ana dramatik çatışma, Fabel'in önkoşulu olarak görülmüştür. Fabel'de dramatik metnin düşünce kapsamı, gerçeklik anlayışı kendini ortaya koyar; Fabel kavramı, gerçeklik sürecini içerir; "çelişkiler yoluyla ya da bir kişide çözüme uğrayan eylemdir".
Fars: Komedyaya altlaşık oyun türü. Tragedya üçlemesinden sonra güldürülü art oyun olarak yer alan satyr oyunları uzantısında, ortaçağ dinsel tiyatrosunda art oyun olarak ortaya çıkmış olan Fars'ın türsel kökenleri, Eski Yunan'da Dor Farsı ile Eski Roma'da Atellan Farsı'na kadar götürülebilir; açık saçık halk doğaçlamalarında, grotesk kalıp tiplere ve gündelik yaşamın gülmece dolu havasına dayanan Atellan güldürüsü, Fars'ın önbiçimi olarak alınabilir. Komedyanın tersine, gülünç-olanı fiziksel eylem ve durumlardan çıkaran; kalıplaşmış durumların, çeşitli kavga sahnelerinin fantezi dolu çeşitlemelerini içeren, stereotip oyun kişilerine dayanan, dil oyunlarıyla eylemi yürütülen Fars, tuluat tiyatrosunun başlıca oyun türüdür. Fars'ın içeriği gülünç durumlara dayanır; Fars'ın özünü gülünç-olan oluşturur. Gülünç-olan, komedyadaki gibi, komik olan dolayısıyla düşündürmeye değil, salt güldürmeye yol açar. Bu nedenle, Fars durumları ile Fars oyun kişileri, abartılmıştır; olaylar dizisi, fiziksel eylem biçiminde yer alır; öykü hızla yürür; olaylarda, durum ya da eylemde rastlantısallık, kurallıkmış gibi kendini ortaya koyar. Fars'ın yalnızca güldürmece olarak değil, eleştiri yüklü güldürmece ya da polemik aracı olarak yer aldığı da görülür. 15. yüzyıldan sonra bütün Avrupa'da yayılmış olan Fars, İspanya'da entremes biçiminde varolmuş, Alman romantik tiyatrosunda taşlama ve parodi amaçlı kullanılmış, 19. yüzyıl Fransız tiyatrosunda vodvil ve fars-komedya biçiminde yaygınlık kazanmış, 20. yüzyılda güldürü tiyatrosuyla eşanlamlı kullanılmaya başlanmış, saçma tiyatrosunda saçma Fars, tragifars ya da grotesk Fars özelliğini kazanmıştır.
Fütürist Tiyatro: 1909'da İtalya'da F. T. Marinetti'nin Le Feturisme adlı bildirgesinin yayınlanmasıyla temellendirilen fütürizm akımına bağlı tiyatro. Teknolojinin fetiş özelliğini yücelten; sürekli devinim imgesiyle, dinanizm ve mekanizmle özdeşleşme düşüncesinden yola çıkan Fütürizm, sanatı sanat-eylem haline getirmeye, yaşamla içiçe kılmaya çalışır; sanatın akıldışçılığı, mantık dışını, serüvenciliğe ve savaşı yüceltmesi gerektiğine inanır. Savaşı "dünyayı temizleyecek biricik şey" olarak, güzelliği de yalnızca savaşta gören fütürizm, zamanın akışından, tarihten kopmak olarak kendiliğindeliği, çağdaş yaşamın yeniden kurgulanması, "çökmüş insan psikolojisi"nin yerine "maddeyle lirik büyülenme"yi geçirmek ister. Kendi tiyatro biçimi ve tüm klasik tiyatro kültürüne almaşık olarak varyeteyi gösteren Fütürist Tiyatro, mekanik tiyatro biçimi olarak, sirk ve kabare tekniklerini, ışık ve şok etmenlerini, fotomontajı, mekanik baleyi, gürültü müziğini, anlamdan yoksun soyut şiir okumayı içerir. Fütürist Tiyatro'ya göre, birbirinden kopuk ritimlerin içiçe geçmesi, hız ve dönüşümün sentetik birleşimi, yaşama egemen yasaları en iyi biçimde çizebilecekti; "gerçek fütürist ruha uygun gösteri ve anlatım biçimleri" bunlardı. "Tümden yaratma boşluğuna dinamik sıçrama" olarak sahne, "mantık dışı" ve "gerçek dışı" biçimlendirilecekti; tüm geçmiş drama biçimlerinin sözel yapısından özgürleşerek "mantık dışı tartışma"ya yer verilecekti; sahne tasarımında devrim yapılarak "çok boyutlu fütürist uzay sahne" kurulacak, plastik ışıklama uygulanacaktı. Fütürist Tiyatro'nun temel savları çeşitli fütürist bildirilerde ortaya konmuştur.
Gazete Tiyatrosu: Günlük ve geçmiş olayları gazete haberleri biçiminde, belgesel olarak canlı sunan bir uyarma ve propaganda tiyatrosu. İlk kez 1935'te ABD'de Federal Theatre Project çerçevesinde, 1930 büyük ekonomik bunalım döneminde ortaya çıkmış olan Gazete Tiyatrosu, halkı bilinçlendirme ve eyleme geçirme amacını taşır. Gündelik yaşamda yer alan siyasal ve toplumsal sorunları eleştirel bir bakış açısından verebilmek için, siyasal kabare türünden ve kurgu tekniğinden yararlanır; güncel olayları, kısa geçişli öykülü sahnelerle, gazetede yansımasını bulduğu biçimde verir; önemli bir gazete haberini sahneye projeksiyonla yansıtıp, yeniden canlandırarak yorumlar. Gazete Tiyatrosu, Ethiopia gibi, Mussolini'yi yeren; Triple gibi, ABD'de toplumsal sorunlara el atan ve New York'taki repertuara dayalı oyunlar yanısıra, GM fabrikası işgali sırasında "Grev Geliyor" oyunlar oynamıştır. Gazete Tiyatrosu, siyasal baskı ve McCarthycilik politikası yüzünden kalkmıştır
Geleneksel Türk Tiyatrosu: Türk toplumuna özgü gösterim türlerini kapsayan halk tiyatrosu ve köy tiyatrosu geleneklerini içeren tiyatro. Bunun kapsamına gölge ve kukla oyunu, meddahlık, dramatik danslar ve konulu savaş oyunları girer.
Gerçeküstücü Tiyatro: Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransa'da André Breton'un, Freud'un görüşlerine dayanarak şampiyonluğunu yaptığı ve biliçaltı varsayımları ile düşte olduğu gibi, parçaları birbirini tutmaz bir anlatım biçimi ile vermeye çalışan tiyatro anlayışı. XIX.yüzyıl sonunda, Fransa'da Alfred Jarry'nin ve daha sonra ozan Appolinaire'in öncülük ettiği tiyatro anlayışı. Artaud'nun tiyatro görüşlerini içeren Le Théâtre et son Duble adlı yapıtı da bu akımın gelişimi içinde yer alır.
Gerilla Tiyatrosu: Köktenci bir sokak tiyatrosu; goşist bir uyarma ve propaganda tiyatrosu biçimi; kent gerilla hareketlerine bağlı bir eylem tiyatrosu. Kavram olarak Vietnam halkının kurtuluş savaşımı stratejisini tiyatroya taşıyan Gerilla Tiyatrosu, 1970'lerde başlıcalıkla ABD ve Latin Amerika'da görülmüştür. Fanatik kent gerillası eyleminin tiyatroda yansıması ve anlatım biçimi olan ve gündelik yaşamın terörleştirilerek dramatik bir nitelik kazandırılmasına dayanan Gerilla Tiyatrosu, oyun yeri olarak kenti içinde herhangi bir yeri seçer; kendiliğindenci yöntemlerle, o anda varolan iktidar baskısı ve sömürüsünü ortaya çıkarmak, ona karşı o anda tavır alınmasını ister. Gerilla Tiyatrosu'nun amacı, kentli halka içinde yaşanan düzenin gerçek siyasal sömürücü yüzünü ve halkın buna nasıl ister istemez uyduğunu halkın kendisini de olayın içine doğrudan katarak göstermeye; halkın emperyalist savaşlar karşısındaki vurdumduymazlığını, ayılmazlığını sarsmaya çalışır. ABD'de Yippie, Latin Amerika'da Tupamaros, Gerilla Tiyatrosu'nun örnekleridir.
Getto Tiyatrosu: Nazi döneminde, gettolarda uygulanan tiyatro etkinlikleri. Örneğin, Polonya gettolarında üç tip tiyatro etkinliği gelişmişti: Kabare, gece kulübü ve cafe revüleri tarzında gerçekleştirilen küçük sahneli tiyatro; eğitim amaçlı, başlıcalıkla da ulusal Yahudi kimliğini koruyucu çocuk tiyatrosu; Yahudi temaları ve dilini işleyen ve savaş öncesi tiyatro geleneklerini izleyen özel tiyatro etkinlikleri. "Ari" yazarların yasak olduğu Getto Tiyatrosu, temel bir açmaz yaşıyordu; bir yanda, sanat yapma yoluyla kendini gerçekleştirme, insanlaşma; öte yanda, Nazilerin insanlıktan çıkarma politikasına uyma, insani kimliği yitirme. Nazi terörünün hem nedeni, hem de sonucunu oluşturan bu açmaz, Getto Tiyatrosu'nun ana özelliği olmuştur. Getto Tiyatrosu günümüzde oyunlara da konu olmuştur.
Gezici Tiyatro: Yerleşik olmayan tiyatro; gezginci tiyatro topluluklarının etkinlikleri. Gezici Tiyatro, Batı'da profesyonel tiyatroların başlangıcı olarak Rönesans döneminde yer almış ve commedia dell'arte geleneği içinde bütün Avrupa'ya yayılmış; bu dönemde, 16. ve 17. yüzyıllarda İngiliz Oyuncuları, tiyatroyu Avrupa'da yaygınlaştıran başlıca Gezici Tiyatro örneklerindendir. Gezici Tiyatro, 19. yüzyılda yerleşik saray tiyatrosu topluluklarının, daha sonra da kent ve eyalet tiyatroları ile bölge ve devlet tiyatroları gibi yerleşik tiyatroların kurulmasıyla önemini yitirmiştir. Ancak, kapalı burjuva tiyatro çevresini ve kamuoyunu yıkmak için, 20. yüzyılda Gezici Tiyatro geleneği yeniden başlamış, halkla içiçe olma amacını güden bir tiyatro etkinliği halini almıştır.
Gölge Oyunu: Genellikle deriden kesilmiş bir takım insan, hayvan ve eşya tasvirlerinin arkadan ışık verilerek, gölgelerinin gerili beyaz bir perde üzerine düşürülmesiyle oynatılan oyun. Doğu'da ortaya çıkarak yetkinleşen Gölge Oyunu'nun büyüsel -dinsel kökenlerden kaynaklandığı Çin'de 11. yüzyıla uzandığı belirtilmektedir. Çin'de Buddhacı ve Taocu efsaneler ile Çin tarihinden öyküleri işleyen Gölge Oyunu, 13. yüzyılda yer aldığı Hindistan'da hinducu destanları işlemiş, bu yolla da Endonezya Gölge Oyunu üstünde etkili olmuştur. Endoneza'da İslamcı etkiler kazanan Gölge Oyunu, 15. yüzyıldan başlayarak Tayland'da da yer almıştır. Orta Doğu'da, en eski Gölge Oyunu metinleri Mısır kökenlidir. Gölge Oyunu, 16. yüzyılda, geleneksel Tür tiyatrosuyla birlikte yeniden canlanmıştır. Doğu Asya örneklerine karşıt, Türk Gölge Oyunu olan Karagöz, geleneksel dinsel biçimlerin dışında gelişme gösterdiği kadar, dünyevi ve komik içerikli de olmuş, toplumsal eleştirel çizgiler taşımış; bütün Osmanlı topraklarına, Yunanistan ve Balkanlar'a yayılmıştır. Avrupa'da 17. yüzyıldan başlayarak tanınan Gölge Oyunu, kukla oyununun yaygınlığı karşısında gelişme olanağı bulamamış; ancak Fransa'da "Çin gölgeleri"adı altında, kabare tiyatrosu özellikleri içinde ele alınmıştır. Gölge oyunu, bu geniş yayılma süreci içinde birçok kültür etkinleşmesini kendinde barındırmış; temel özelliği aynı kalmakla birlikte, tasvirler ve oynatma bakımından teknik ayrılıklar gösterdiği kadar, değişik toplumlardaki işlevselliği bakımından da içerikçe ayrı özellikler göstermiştir.
Grotesk: Tiyatro ve edebiyatta komik-olanın bir çeşidi: Gülünç-olan ile acıklı-olanın yanyana yer aldığı, tuhaflık ve çarpıcılık kertesinde zorlanmış, bağdaşmaz komik durum; özel olan ile genel olanın uyuşmazlığından, paradokstan komik-olanın çıkarılması; gerçekle ve mantıkla bağdaşmaz görünümü uyandıran tuhaf, çarpıcı, abartmalı ve şaşırtıcı durumlardan alışıla gelmedik gülünçlükler yaratan, daha çok duyumlara seslenen güldürü biçimi; buna uygun oyunculuk. Grotesk'te çelişmelerde içerili komik olan vurgulanmakla birlikte, uyum olanağı dışarda bırakılır. Bu nedenle, Grotesk, yaşanan gerçekle uzlaşmazlık, bağdaşmazlık gösteren oyunlarda kullanılır. Bu bağlamda, Grotesk önce romantik bireyin toplum düzeniyle uzlaşmazlık içinde olduğu romantik tiyatrolarda görülür. 19. yüzyıl farsında ele alınan Grotesk, başlıcalıkla dışavurumcu tiyatroda özel bir anlatım aracı olarak önem kazanmış; İtalyan Grotesk tiyatrosunda başlı başına işlenmiş, gerçeküstücü-avangart tiyatronun başlıca öğelerinden biri olmuş; saçma tiyatrosunda anlamlı bir biçimde kullanılmış, paradokslar kuramının özünü oluşturmuştur.
Gösteri:Bir yönetmenin önderliğinde, yeterli sayıda sanatçı ve görevli ile bir çalışma sonucu çıkan bir oyunun seyirci önünde oynanması.
Göstermeci Tiyatro: Tiyatronun tiyatro, oyunun oyun olduğunu vurgulayan, kişileri ve olayları canlandırmadan gösteren, seyirci ile sahne arasında estetik uzaklık (yabancılaştırma) koyup seyircinin oyuna ussal yoldan katılmasını sağlayan tiyatro anlayışı.
Güncel Oyun: Güncel sorunlar üzerinde duran ya da çağdaş sorunları irdeleyen oyun.
Halk Tiyatrosu: Geniş halk yığınlarına yönelik hem öğretici, hem eğlendirici tiyatro.
Hint Tiyatrosu: İS önce 320 tarihinden 8. yüzyılın sonlarına kadar süren klasik dönemden sonra 9. yüzyıl başlarından sonlarına kadar süren "klasik sonrası" dönem içinde gelişen Hint tiyatrosunun kapsamı içine yazılı betikler, gölge oyunu, danslar girer. Hint tiyatrosunda iki temel dram türü vardır: 1- malzemesini mitologya ve tarihten alan, dolayısıyla kahramanları işleyen nataka; 2- malzemesini günlük yaşamdan alan ve olağan insanlarla devlet memurlarını ele alan prakarana.
Hokkabazlık: Bir seyirlik oyun çeşidi. 15. ve 16. yüzyıllarda Yahudiler eliyle Türkiye'ye girmiş, beceriden çok söyleşme niteliğini kazanışıyla, dramatik gösteri haline gelmiştir. Hokkabazlık'ın başkişileri Usta ile onun oyunlarını bozmaya ve taklit etmeye çalışan Yardağı'dır. Hokkabazlık giriş bölümüyle başlar, muhavere'yle yürür, bitiş'le sona erer.
İbret Oyunu: Ortaçağ dinsel tiyatrosunun bir oyun türü. Hıristiyan ahlak öğretisinin propagandasına dayanan İbret Oyunu'nda eylem, "hayır" ve "şer" gibi kişileştirilmiş soyutlamalar, alegorik kişileştirmeler arasındaki savaşım biçiminde geçer. Gizem oyunlarına karşıt, İbret Oyunu, tek perdelik oyunlar halinde, meslekten oyuncularca oynanırdı. İbret Oyunu, üç bölümden oluşurdu: Ölüm dansı, erdemler arasındaki atışma ve insanlığı temsil eden oyun kahramanının kendi ruhunun kurtuluşu adına bir çatışmadan geçmesi. İbret Oyunu, zamanla dünyevi özellikler kazanmış, İnsanlık gibi soyut kişileştirmelerin yerini somut kişiler alırken, soyut kavramlar da güncel yaşama indirilmiştir.
İmge Tiyatrosu: Sahne tasarımcısı Robert Wilson'un imgelere dayanan, sahne plastiği ve ışık anlayışıyla gelişen oyun düzeni biçemine verilen ad.
İşçi Tiyatrosu: 1- İşçi sınıfının çıkarları doğrultusunda, onların sözcülüğünü yapan tiyatro. 2- İşçileri dinlendirip eğlendirirken öğreten tiyatro. 19. yüzyılda işçi sınıfı hareketine bağlı olarak ortaya çıkan tiyatro etkinlikleri; işçi sınıfının çıkarlarını korumak ve işçi sınıfının mücadelesinin sözcülüğünü yapmak üzere, işçi sınıfını destekleyenlerce amatör olarak kurulmuş tiyatro topluluklarınca yürütülen tiyatro. İşçi sınıfının bilinçlenmesinin bir sonucu olarak, ilk kez, 1860'larda Almanya'da Lassalle'ın işçi birlikleri çevresinde yer almış; daha sonra komünist hareket çevresinde uluslar arası yaygınlık kazanmıştır. Uyarma ve propaganda tiyatrosu, proleter devrimci tiyatro, politika tiyatrosu, başlıca İşçi Tiyatro uygulamalarıdır. İşçi Tiyatrosu, işçi koroları, kitle oyunları, gazete tiyatrosu, siyasal revü, siyasal kabare gibi tiyatro tekniklerinden ve anlatım biçimlerinden yararlanarak işçi sınıfının somut siyasal eylem programı ve dünya görüşü doğrultusunda işçileri ve geniş emekçi kitleleri bilinçlendirmeye ve uyarmaya çalışır. 1917 Ekim Devrimi etkisinde başlıcalıkla Rusya ile Almanya'da geniş yaygınlık kazanan İşçi Tiyatroları deneyi, 1930 dünya ekonomik bunalım döneminde de önem kazanmış; özellikle ABD'de geniş çapta bir İşçi Tiyatrosu eylemi yer almış; İşçi Tiyatroları, etkinliklerini işçi sendikalarıyla ve uluslar arası işçi hareketleriyle ortak yürütmüşlerdir. İşçi Tiyatrosu, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra başlıcalıkla Rusya ile Doğu Avrupa ülkelerinde sistemli bir sanatsal etkinlik olarak yer almıştır.
İzlenimci Tiyatro: Simgeci tiyatro, atmosfer tiyatrosu ve biçemci tiyatro ile eşanlamlı olarak kullanılan kavram. 20. yüzyılın başlarında, başlıcalıkla Fransa'da ortaya çıkmış bir tiyatro anlayışı olan İzlenimci Tiyatro, gerçekliğin gösterilmesinden çok, ondan edinilen izlenimin yaratılmasını amaçlar, psikolojik deneyime dayanır. İzlenimci Tiyatro'da, simgeci bir anlatımla, şiir dilinde, söz gücüne, öte yandan, sahne tasarımı, sahne ışığı ve sahne müziği yoluyla sahnede "atmosfer" yaratılmasına, eylemin dış atmosferle bağıntılı olmasına önem verilir.
Japon Tiyatrosu: Belli bir estetik uzaklık uygulayımı ile oynanan oyunları kapsayan bu tiyatro, tiyatralliği sağlayacak tüm öğelerden yararlanır. Bu tiyatroda, müzik, dans, ezgi, sözsüz oyun, maske, giysi önemlidir.
________________________________________
Dramaturji: 1- Uygulamalı ve yapımsal Dramaturji; dramaturgun gerçekleştirdiği etkinlik, dramaturgluk uğraşı; bir oyunun dramaturg ile yönetmenin işbirliği içinde sahnelenmesi tüm sahneleme süreci yöntemsel çalışması, "kuramsal sahneleme". 2- Kuramsal Dramaturji; kavramsal olarak Lessing tarafından ortaya atıldığı biçimde, drama yapıtlarının, oyunların iç yasalarını, ana kurallarını, oyun yapısı ilkelerini ortaya koyan drama sanatı bilgisi, drama sanatı ve tekniği kuramı. 3- Drama yapıtı üretme, oyun yazma; drama yapıtı oluşturma ilkeleri. Bu anlamda Dramaturji kavramı, drama tarihi kavramıyla olduğu kadar, drama kuramı kavramıyla da örtüşür.
Düş Oyunu: A. Strindberg'in bir oyun biçimi. Kendine özgü oyun yapısı olan Düş Oyunu, Strindberg'in kendi ana temasını yeni bir tiyatro biçimi içinde ortaya koyma çabasının sonucu olmuştur. Düş mantığı doğrultusunda "düş biçimine öykünen" bu oyun yapısında yer, zaman ve eylem birliği ortadan kalkar; natüralist dramaturjiden uzaklaşılarak, çoksesli bir senfonideki kontrpuan yapısı kurulur; biçemsel-simgeci bir sahne düzeni oluşturulur. Düş Oyunu'nun önemi, Rönesans'tan bu yana Avrupa tiyatrosunda uygulanın üç birlik kuralı dışına çıkması ve oyun kişisini psikanalitik çözüntüye uğratarak, kurgusal olarak çok yönlü ortaya koyabilmesidir. Düş Oyunu, dışavurumcu tiyatro, gerçeküstücü tiyatro ve saçma tiyatrosu üstünde etkili olmuştur.
Eğlendirici Tiyatro: Eğitme amaçlı olmayan, izleyiciyi salt eğlendirmeyi amaçlayan tiyatro. Tiyatro, başlıcalıkla da güldürü tiyatrosu, hep eğlendirme amaçlı olmuştur; ancak, 19. yüzyıldan sonra, Eğlendirici Tiyatro, sanatsal ve düşünsel savlı, eleştirel olmayan tiyatro, başlıcalıkla da bulvar tiyatrosu ile vodvil için kullanılmaya başlanmıştır. İzleyiciyi siyasal, düşünsel yönden sarsma amacı gütmeyen Eğlendirici Tiyatro, günümüzde daha çok ticari tiyatro bağlamında yer alır.
Eleştirel Gerçekçilik: Gerçekliğin bu evresi içinde, bir bütün olarak kentsoylu sanatı ve tiyatrosudur;bulunduğu çevrenin toplumsal gerçekliğinin görgücü (ampirik) çizimiyle kahramanın ülküleştirilmesi yer alır. İlerici nitelikli romantizm ile arasındaki ayrım, romantizm anaparacı dizgenin yalnızca toplumsal eleştiri ile uğraşırken, eleştirel gerçeklik, liberalizme yönelen kentsoylu toplumdaki çelişkilerin toplumsal niteliğini açıklamaya çalışır. Kısacası, bu eğilim, bir seçenek üretmeden, kentsoylu dünya görüşüne ve ahlakına bir başkaldırıdır. Paranın zedeleyici gücü karşısında insani değerleri savunur.
Eleştiri: Bir yapıtı, dünya görüşü, sanatsallığı, topluma katkısı, sahnelenmesi, oyunculuğu ve plastik tasarım değerler açısından değerlendirme işlemi.
Eleştirmen: Eleştiri yazan kimse. Bir yapıtı kendi değerlendirmesi ile ele alan yazar. Eleştirmenin yazdığı alanda bir dünya görüşü, geniş bilgisi, sanata karşı olağanüstü bir duyarlılığı ve algılama yetisi olması gerekir.
Entremes: 17. yüzyıl İspanyol tiyatrosunun bir oyun türü. Şenliklerde tek perdelik, güldürülü oyun olarak; çokperdelik oyunlarda ise, içerikle ilgili olmayan, ara oyun olarak oynanan Entremes, İspanyol tiyatrosunun başlıca oyun biçimi olarak yer almıştır.
Epik Tiyatro: Yanılsamacı tiyatronun seyirciyi sahnedeki karakter ve olaya özdeşleştiren duygusal yaşantısı karşısına, maddeci diyalektiğin tarih bakışı açısını sağlayan ve seyirciyi gözlemde bulunan bir üçüncü kişi durumuna getirerek onun usçul yönelişte karar vermesini sağlayan tiyatro anlayışı.
Ezilenlerin Tiyatrosu: Augusto Boal'ın geliştirdiği bir siyasal halk tiyatrosu biçimi. Özgürleşme tiyatrosu, görünmez tiyatro, forum tiyatrosu, gazete tiyatrosu gibi biçimsel ve içeriksel çeşitli tanımlar da edinmiş olan Ezilenlerin Tiyatrosu, ilk kez 1956'da Brezilya'da gerçekleştirilmiş, daha sonra Latin Amerika, ABD ve Avrupa'da örneklendirilmiştir. Ezilenlerin Tiyatrosu'nda odak, izleyicilerin oyuna bağlanımlarıdır. Devrimin genel provası yerine geçen Ezilenlerin Tiyatrosu, açık sokak tiyatrosu olarak, gözle görülmeyen siyasal ve toplumsal baskıya karşı izleyicinin oyuncu haline gelerek tavır almasını amaçlar.
Eski Antik Komedya: İÖ 486 yılında ortaya çıkan komedya Diyonizos adına düzenlenen şenliklerde filizlenmiştir. Eski komedyanın kaynağı, Ocak ayındaki Lenaya Şenliği'ndeki fallik ezgilerdir. En belirgin özelliği, karikatür kişiler ve grotesk giysilerle taşlamayı getirmesidir. Eski komedyanın bilinen en büyük yazarı Aristofanes'tir.
Fabel: 1- Mythos anlamında, oyunun konusu dışında, oyunun kaynakçası; olaylar dizisinin mantıksal ve tarihsel örgüsünü oluşturan tema ve motivler; oyun kişilerinden bağımsız olarak, eylemin dışında, olayların ana nedeni. Aristoteles'e göre, Fabel, "eyleme öykünme"dir, "olayların nedensel düğümlenişi"dir; Fabel, "oyun kişilerinin kendilerini değil, ettiklerini betimler"; "tragedyanın kendi hedefi ve ereği Fabel'dir", "tragedyanın kaynağı ve ruhu"dur. 2- Brecht'e göre, Fabel, "çelişkilerin yürütülmesi"dir, eylemin altında yatan iç mantıktır, eylem mantığıdır; tarihsel süreci gösterir. "Tiyatronun ana işi"dir, "bütün olayların bileşkesi"dir; tiyatroda her şey Fabel'i anlatmak, tüm yabancılaştırma yoluyla ortaya koymak içindir. "Fabel, oyuncusu, sahne tasarımcısı, maske yapımcısı, giysi tasarımcısı, müzikçisi ve dans düzenleyicisiyle tiyatronun tümü tarafından ortaya konur, açığı çıkarılır, sergilenir". Fabel, "bir oyunda yer alan ve gestus halinde kendini ortaya koyan bütün davranışların bir arada düzene konması" olup, sahnede gösterilen düşünce ile izleyicinin karşı düşüncesi arasında gidip gelir. Lessing ve Hegel'den bu yana, ana dramatik çatışma, Fabel'in önkoşulu olarak görülmüştür. Fabel'de dramatik metnin düşünce kapsamı, gerçeklik anlayışı kendini ortaya koyar; Fabel kavramı, gerçeklik sürecini içerir; "çelişkiler yoluyla ya da bir kişide çözüme uğrayan eylemdir".
Fars: Komedyaya altlaşık oyun türü. Tragedya üçlemesinden sonra güldürülü art oyun olarak yer alan satyr oyunları uzantısında, ortaçağ dinsel tiyatrosunda art oyun olarak ortaya çıkmış olan Fars'ın türsel kökenleri, Eski Yunan'da Dor Farsı ile Eski Roma'da Atellan Farsı'na kadar götürülebilir; açık saçık halk doğaçlamalarında, grotesk kalıp tiplere ve gündelik yaşamın gülmece dolu havasına dayanan Atellan güldürüsü, Fars'ın önbiçimi olarak alınabilir. Komedyanın tersine, gülünç-olanı fiziksel eylem ve durumlardan çıkaran; kalıplaşmış durumların, çeşitli kavga sahnelerinin fantezi dolu çeşitlemelerini içeren, stereotip oyun kişilerine dayanan, dil oyunlarıyla eylemi yürütülen Fars, tuluat tiyatrosunun başlıca oyun türüdür. Fars'ın içeriği gülünç durumlara dayanır; Fars'ın özünü gülünç-olan oluşturur. Gülünç-olan, komedyadaki gibi, komik olan dolayısıyla düşündürmeye değil, salt güldürmeye yol açar. Bu nedenle, Fars durumları ile Fars oyun kişileri, abartılmıştır; olaylar dizisi, fiziksel eylem biçiminde yer alır; öykü hızla yürür; olaylarda, durum ya da eylemde rastlantısallık, kurallıkmış gibi kendini ortaya koyar. Fars'ın yalnızca güldürmece olarak değil, eleştiri yüklü güldürmece ya da polemik aracı olarak yer aldığı da görülür. 15. yüzyıldan sonra bütün Avrupa'da yayılmış olan Fars, İspanya'da entremes biçiminde varolmuş, Alman romantik tiyatrosunda taşlama ve parodi amaçlı kullanılmış, 19. yüzyıl Fransız tiyatrosunda vodvil ve fars-komedya biçiminde yaygınlık kazanmış, 20. yüzyılda güldürü tiyatrosuyla eşanlamlı kullanılmaya başlanmış, saçma tiyatrosunda saçma Fars, tragifars ya da grotesk Fars özelliğini kazanmıştır.
Fütürist Tiyatro: 1909'da İtalya'da F. T. Marinetti'nin Le Feturisme adlı bildirgesinin yayınlanmasıyla temellendirilen fütürizm akımına bağlı tiyatro. Teknolojinin fetiş özelliğini yücelten; sürekli devinim imgesiyle, dinanizm ve mekanizmle özdeşleşme düşüncesinden yola çıkan Fütürizm, sanatı sanat-eylem haline getirmeye, yaşamla içiçe kılmaya çalışır; sanatın akıldışçılığı, mantık dışını, serüvenciliğe ve savaşı yüceltmesi gerektiğine inanır. Savaşı "dünyayı temizleyecek biricik şey" olarak, güzelliği de yalnızca savaşta gören fütürizm, zamanın akışından, tarihten kopmak olarak kendiliğindeliği, çağdaş yaşamın yeniden kurgulanması, "çökmüş insan psikolojisi"nin yerine "maddeyle lirik büyülenme"yi geçirmek ister. Kendi tiyatro biçimi ve tüm klasik tiyatro kültürüne almaşık olarak varyeteyi gösteren Fütürist Tiyatro, mekanik tiyatro biçimi olarak, sirk ve kabare tekniklerini, ışık ve şok etmenlerini, fotomontajı, mekanik baleyi, gürültü müziğini, anlamdan yoksun soyut şiir okumayı içerir. Fütürist Tiyatro'ya göre, birbirinden kopuk ritimlerin içiçe geçmesi, hız ve dönüşümün sentetik birleşimi, yaşama egemen yasaları en iyi biçimde çizebilecekti; "gerçek fütürist ruha uygun gösteri ve anlatım biçimleri" bunlardı. "Tümden yaratma boşluğuna dinamik sıçrama" olarak sahne, "mantık dışı" ve "gerçek dışı" biçimlendirilecekti; tüm geçmiş drama biçimlerinin sözel yapısından özgürleşerek "mantık dışı tartışma"ya yer verilecekti; sahne tasarımında devrim yapılarak "çok boyutlu fütürist uzay sahne" kurulacak, plastik ışıklama uygulanacaktı. Fütürist Tiyatro'nun temel savları çeşitli fütürist bildirilerde ortaya konmuştur.
Gazete Tiyatrosu: Günlük ve geçmiş olayları gazete haberleri biçiminde, belgesel olarak canlı sunan bir uyarma ve propaganda tiyatrosu. İlk kez 1935'te ABD'de Federal Theatre Project çerçevesinde, 1930 büyük ekonomik bunalım döneminde ortaya çıkmış olan Gazete Tiyatrosu, halkı bilinçlendirme ve eyleme geçirme amacını taşır. Gündelik yaşamda yer alan siyasal ve toplumsal sorunları eleştirel bir bakış açısından verebilmek için, siyasal kabare türünden ve kurgu tekniğinden yararlanır; güncel olayları, kısa geçişli öykülü sahnelerle, gazetede yansımasını bulduğu biçimde verir; önemli bir gazete haberini sahneye projeksiyonla yansıtıp, yeniden canlandırarak yorumlar. Gazete Tiyatrosu, Ethiopia gibi, Mussolini'yi yeren; Triple gibi, ABD'de toplumsal sorunlara el atan ve New York'taki repertuara dayalı oyunlar yanısıra, GM fabrikası işgali sırasında "Grev Geliyor" oyunlar oynamıştır. Gazete Tiyatrosu, siyasal baskı ve McCarthycilik politikası yüzünden kalkmıştır
Geleneksel Türk Tiyatrosu: Türk toplumuna özgü gösterim türlerini kapsayan halk tiyatrosu ve köy tiyatrosu geleneklerini içeren tiyatro. Bunun kapsamına gölge ve kukla oyunu, meddahlık, dramatik danslar ve konulu savaş oyunları girer.
Gerçeküstücü Tiyatro: Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransa'da André Breton'un, Freud'un görüşlerine dayanarak şampiyonluğunu yaptığı ve biliçaltı varsayımları ile düşte olduğu gibi, parçaları birbirini tutmaz bir anlatım biçimi ile vermeye çalışan tiyatro anlayışı. XIX.yüzyıl sonunda, Fransa'da Alfred Jarry'nin ve daha sonra ozan Appolinaire'in öncülük ettiği tiyatro anlayışı. Artaud'nun tiyatro görüşlerini içeren Le Théâtre et son Duble adlı yapıtı da bu akımın gelişimi içinde yer alır.
Gerilla Tiyatrosu: Köktenci bir sokak tiyatrosu; goşist bir uyarma ve propaganda tiyatrosu biçimi; kent gerilla hareketlerine bağlı bir eylem tiyatrosu. Kavram olarak Vietnam halkının kurtuluş savaşımı stratejisini tiyatroya taşıyan Gerilla Tiyatrosu, 1970'lerde başlıcalıkla ABD ve Latin Amerika'da görülmüştür. Fanatik kent gerillası eyleminin tiyatroda yansıması ve anlatım biçimi olan ve gündelik yaşamın terörleştirilerek dramatik bir nitelik kazandırılmasına dayanan Gerilla Tiyatrosu, oyun yeri olarak kenti içinde herhangi bir yeri seçer; kendiliğindenci yöntemlerle, o anda varolan iktidar baskısı ve sömürüsünü ortaya çıkarmak, ona karşı o anda tavır alınmasını ister. Gerilla Tiyatrosu'nun amacı, kentli halka içinde yaşanan düzenin gerçek siyasal sömürücü yüzünü ve halkın buna nasıl ister istemez uyduğunu halkın kendisini de olayın içine doğrudan katarak göstermeye; halkın emperyalist savaşlar karşısındaki vurdumduymazlığını, ayılmazlığını sarsmaya çalışır. ABD'de Yippie, Latin Amerika'da Tupamaros, Gerilla Tiyatrosu'nun örnekleridir.
Getto Tiyatrosu: Nazi döneminde, gettolarda uygulanan tiyatro etkinlikleri. Örneğin, Polonya gettolarında üç tip tiyatro etkinliği gelişmişti: Kabare, gece kulübü ve cafe revüleri tarzında gerçekleştirilen küçük sahneli tiyatro; eğitim amaçlı, başlıcalıkla da ulusal Yahudi kimliğini koruyucu çocuk tiyatrosu; Yahudi temaları ve dilini işleyen ve savaş öncesi tiyatro geleneklerini izleyen özel tiyatro etkinlikleri. "Ari" yazarların yasak olduğu Getto Tiyatrosu, temel bir açmaz yaşıyordu; bir yanda, sanat yapma yoluyla kendini gerçekleştirme, insanlaşma; öte yanda, Nazilerin insanlıktan çıkarma politikasına uyma, insani kimliği yitirme. Nazi terörünün hem nedeni, hem de sonucunu oluşturan bu açmaz, Getto Tiyatrosu'nun ana özelliği olmuştur. Getto Tiyatrosu günümüzde oyunlara da konu olmuştur.
Gezici Tiyatro: Yerleşik olmayan tiyatro; gezginci tiyatro topluluklarının etkinlikleri. Gezici Tiyatro, Batı'da profesyonel tiyatroların başlangıcı olarak Rönesans döneminde yer almış ve commedia dell'arte geleneği içinde bütün Avrupa'ya yayılmış; bu dönemde, 16. ve 17. yüzyıllarda İngiliz Oyuncuları, tiyatroyu Avrupa'da yaygınlaştıran başlıca Gezici Tiyatro örneklerindendir. Gezici Tiyatro, 19. yüzyılda yerleşik saray tiyatrosu topluluklarının, daha sonra da kent ve eyalet tiyatroları ile bölge ve devlet tiyatroları gibi yerleşik tiyatroların kurulmasıyla önemini yitirmiştir. Ancak, kapalı burjuva tiyatro çevresini ve kamuoyunu yıkmak için, 20. yüzyılda Gezici Tiyatro geleneği yeniden başlamış, halkla içiçe olma amacını güden bir tiyatro etkinliği halini almıştır.
Gölge Oyunu: Genellikle deriden kesilmiş bir takım insan, hayvan ve eşya tasvirlerinin arkadan ışık verilerek, gölgelerinin gerili beyaz bir perde üzerine düşürülmesiyle oynatılan oyun. Doğu'da ortaya çıkarak yetkinleşen Gölge Oyunu'nun büyüsel -dinsel kökenlerden kaynaklandığı Çin'de 11. yüzyıla uzandığı belirtilmektedir. Çin'de Buddhacı ve Taocu efsaneler ile Çin tarihinden öyküleri işleyen Gölge Oyunu, 13. yüzyılda yer aldığı Hindistan'da hinducu destanları işlemiş, bu yolla da Endonezya Gölge Oyunu üstünde etkili olmuştur. Endoneza'da İslamcı etkiler kazanan Gölge Oyunu, 15. yüzyıldan başlayarak Tayland'da da yer almıştır. Orta Doğu'da, en eski Gölge Oyunu metinleri Mısır kökenlidir. Gölge Oyunu, 16. yüzyılda, geleneksel Tür tiyatrosuyla birlikte yeniden canlanmıştır. Doğu Asya örneklerine karşıt, Türk Gölge Oyunu olan Karagöz, geleneksel dinsel biçimlerin dışında gelişme gösterdiği kadar, dünyevi ve komik içerikli de olmuş, toplumsal eleştirel çizgiler taşımış; bütün Osmanlı topraklarına, Yunanistan ve Balkanlar'a yayılmıştır. Avrupa'da 17. yüzyıldan başlayarak tanınan Gölge Oyunu, kukla oyununun yaygınlığı karşısında gelişme olanağı bulamamış; ancak Fransa'da "Çin gölgeleri"adı altında, kabare tiyatrosu özellikleri içinde ele alınmıştır. Gölge oyunu, bu geniş yayılma süreci içinde birçok kültür etkinleşmesini kendinde barındırmış; temel özelliği aynı kalmakla birlikte, tasvirler ve oynatma bakımından teknik ayrılıklar gösterdiği kadar, değişik toplumlardaki işlevselliği bakımından da içerikçe ayrı özellikler göstermiştir.
Grotesk: Tiyatro ve edebiyatta komik-olanın bir çeşidi: Gülünç-olan ile acıklı-olanın yanyana yer aldığı, tuhaflık ve çarpıcılık kertesinde zorlanmış, bağdaşmaz komik durum; özel olan ile genel olanın uyuşmazlığından, paradokstan komik-olanın çıkarılması; gerçekle ve mantıkla bağdaşmaz görünümü uyandıran tuhaf, çarpıcı, abartmalı ve şaşırtıcı durumlardan alışıla gelmedik gülünçlükler yaratan, daha çok duyumlara seslenen güldürü biçimi; buna uygun oyunculuk. Grotesk'te çelişmelerde içerili komik olan vurgulanmakla birlikte, uyum olanağı dışarda bırakılır. Bu nedenle, Grotesk, yaşanan gerçekle uzlaşmazlık, bağdaşmazlık gösteren oyunlarda kullanılır. Bu bağlamda, Grotesk önce romantik bireyin toplum düzeniyle uzlaşmazlık içinde olduğu romantik tiyatrolarda görülür. 19. yüzyıl farsında ele alınan Grotesk, başlıcalıkla dışavurumcu tiyatroda özel bir anlatım aracı olarak önem kazanmış; İtalyan Grotesk tiyatrosunda başlı başına işlenmiş, gerçeküstücü-avangart tiyatronun başlıca öğelerinden biri olmuş; saçma tiyatrosunda anlamlı bir biçimde kullanılmış, paradokslar kuramının özünü oluşturmuştur.
Gösteri:Bir yönetmenin önderliğinde, yeterli sayıda sanatçı ve görevli ile bir çalışma sonucu çıkan bir oyunun seyirci önünde oynanması.
Göstermeci Tiyatro: Tiyatronun tiyatro, oyunun oyun olduğunu vurgulayan, kişileri ve olayları canlandırmadan gösteren, seyirci ile sahne arasında estetik uzaklık (yabancılaştırma) koyup seyircinin oyuna ussal yoldan katılmasını sağlayan tiyatro anlayışı.
Güncel Oyun: Güncel sorunlar üzerinde duran ya da çağdaş sorunları irdeleyen oyun.
Halk Tiyatrosu: Geniş halk yığınlarına yönelik hem öğretici, hem eğlendirici tiyatro.
Hint Tiyatrosu: İS önce 320 tarihinden 8. yüzyılın sonlarına kadar süren klasik dönemden sonra 9. yüzyıl başlarından sonlarına kadar süren "klasik sonrası" dönem içinde gelişen Hint tiyatrosunun kapsamı içine yazılı betikler, gölge oyunu, danslar girer. Hint tiyatrosunda iki temel dram türü vardır: 1- malzemesini mitologya ve tarihten alan, dolayısıyla kahramanları işleyen nataka; 2- malzemesini günlük yaşamdan alan ve olağan insanlarla devlet memurlarını ele alan prakarana.
Hokkabazlık: Bir seyirlik oyun çeşidi. 15. ve 16. yüzyıllarda Yahudiler eliyle Türkiye'ye girmiş, beceriden çok söyleşme niteliğini kazanışıyla, dramatik gösteri haline gelmiştir. Hokkabazlık'ın başkişileri Usta ile onun oyunlarını bozmaya ve taklit etmeye çalışan Yardağı'dır. Hokkabazlık giriş bölümüyle başlar, muhavere'yle yürür, bitiş'le sona erer.
İbret Oyunu: Ortaçağ dinsel tiyatrosunun bir oyun türü. Hıristiyan ahlak öğretisinin propagandasına dayanan İbret Oyunu'nda eylem, "hayır" ve "şer" gibi kişileştirilmiş soyutlamalar, alegorik kişileştirmeler arasındaki savaşım biçiminde geçer. Gizem oyunlarına karşıt, İbret Oyunu, tek perdelik oyunlar halinde, meslekten oyuncularca oynanırdı. İbret Oyunu, üç bölümden oluşurdu: Ölüm dansı, erdemler arasındaki atışma ve insanlığı temsil eden oyun kahramanının kendi ruhunun kurtuluşu adına bir çatışmadan geçmesi. İbret Oyunu, zamanla dünyevi özellikler kazanmış, İnsanlık gibi soyut kişileştirmelerin yerini somut kişiler alırken, soyut kavramlar da güncel yaşama indirilmiştir.
İmge Tiyatrosu: Sahne tasarımcısı Robert Wilson'un imgelere dayanan, sahne plastiği ve ışık anlayışıyla gelişen oyun düzeni biçemine verilen ad.
İşçi Tiyatrosu: 1- İşçi sınıfının çıkarları doğrultusunda, onların sözcülüğünü yapan tiyatro. 2- İşçileri dinlendirip eğlendirirken öğreten tiyatro. 19. yüzyılda işçi sınıfı hareketine bağlı olarak ortaya çıkan tiyatro etkinlikleri; işçi sınıfının çıkarlarını korumak ve işçi sınıfının mücadelesinin sözcülüğünü yapmak üzere, işçi sınıfını destekleyenlerce amatör olarak kurulmuş tiyatro topluluklarınca yürütülen tiyatro. İşçi sınıfının bilinçlenmesinin bir sonucu olarak, ilk kez, 1860'larda Almanya'da Lassalle'ın işçi birlikleri çevresinde yer almış; daha sonra komünist hareket çevresinde uluslar arası yaygınlık kazanmıştır. Uyarma ve propaganda tiyatrosu, proleter devrimci tiyatro, politika tiyatrosu, başlıca İşçi Tiyatro uygulamalarıdır. İşçi Tiyatrosu, işçi koroları, kitle oyunları, gazete tiyatrosu, siyasal revü, siyasal kabare gibi tiyatro tekniklerinden ve anlatım biçimlerinden yararlanarak işçi sınıfının somut siyasal eylem programı ve dünya görüşü doğrultusunda işçileri ve geniş emekçi kitleleri bilinçlendirmeye ve uyarmaya çalışır. 1917 Ekim Devrimi etkisinde başlıcalıkla Rusya ile Almanya'da geniş yaygınlık kazanan İşçi Tiyatroları deneyi, 1930 dünya ekonomik bunalım döneminde de önem kazanmış; özellikle ABD'de geniş çapta bir İşçi Tiyatrosu eylemi yer almış; İşçi Tiyatroları, etkinliklerini işçi sendikalarıyla ve uluslar arası işçi hareketleriyle ortak yürütmüşlerdir. İşçi Tiyatrosu, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra başlıcalıkla Rusya ile Doğu Avrupa ülkelerinde sistemli bir sanatsal etkinlik olarak yer almıştır.
İzlenimci Tiyatro: Simgeci tiyatro, atmosfer tiyatrosu ve biçemci tiyatro ile eşanlamlı olarak kullanılan kavram. 20. yüzyılın başlarında, başlıcalıkla Fransa'da ortaya çıkmış bir tiyatro anlayışı olan İzlenimci Tiyatro, gerçekliğin gösterilmesinden çok, ondan edinilen izlenimin yaratılmasını amaçlar, psikolojik deneyime dayanır. İzlenimci Tiyatro'da, simgeci bir anlatımla, şiir dilinde, söz gücüne, öte yandan, sahne tasarımı, sahne ışığı ve sahne müziği yoluyla sahnede "atmosfer" yaratılmasına, eylemin dış atmosferle bağıntılı olmasına önem verilir.
Japon Tiyatrosu: Belli bir estetik uzaklık uygulayımı ile oynanan oyunları kapsayan bu tiyatro, tiyatralliği sağlayacak tüm öğelerden yararlanır. Bu tiyatroda, müzik, dans, ezgi, sözsüz oyun, maske, giysi önemlidir.
________________________________________
Tiyatro Sözlüğü
Kabare Tiyatrosu: Daha çok güncel siyasal konuları, toplumsal ve kültürel gündelik yaşamdaki yozlukları, acı, iğneleyici bir dille, sivri bir biçimde taşlayan; toplum eleştirisi yapan şarkı, parodi, skeç, söylev, sözsüz oyun, şiir ve karikatürden, vb. kurulu; doğmacaya açık gösteri ve oyunların sahnelendiği; oyuncular ile izleyicinin "içli dışlı" olduğu; yazar ve izleyicinin katılabileceği bir küçük tiyatro türü. Başlıcalıkla siyasal taşlama biçimi içinde kendini ortaya koyan ve geniş kendi izleyicisiyle bağımlı olan Kabare Tiyatrosu, tutarlı eylem yapısından yoksun olduğundan revü ve varyeteye yaklaşır. Gerek yanılsamacı anlatım araçlarından kaçınma, gerek dilin gündelik çekiciliğini yitirdiğinden daha önce yapılmış numaraları yineleyememe dolayısıyla, Kabare Tiyatrosu, "gelip geçici bir sanat" olarak da nitelendirilir. İzleyicinin bilme ve beğeni düzeyiyle de yakından bağlı olan Kabare Tiyatrosu, gülünçleme, parodi ve karikatürleştirme yoluyla izleyicinin önyargılarını, gündelik "yanlış bilinç"ini dağıtmaya çalışır. İlk kez, 1881'de, Paris'te R. Salis tarafından açılmış olan Kabare Tiyatrosu, Almanya, İsviçre ve Avusturya'da gelişme göstererek, tüm Avrupa'ya yayılmıştır. Kabare Tiyatrosu, 1. Dünya Savaşı öncesi ve sonrası dönemlerde iki eğilim göstermiş; bir yanda eğlendirici tiyatro özellikleri içinde kabare-revüleri biçimini alırken, öbür yandan kitleleri aydınlatıcı ve uyarıcı bir işlevle yüklü, siyasal edebi bir biçimde varolmuştur. Fransız Direniş Hareketi içinde chanson olarak önem kazanmış, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ise Kabare Tiyatrosu Rönesansı'na tanık olunmuştur. Kabare Tiyatrosu, tüm dönemlerde ve yönelimler altında yasaklamalara uğramıştır.
Kadın Tiyatrosu: Kadınlar tarafından, kadın sorunları üstüne, kadınlar için yapılan tiyatro etkinlikleri. 1960'larda kadın hareketinin ortaya çıkmasıyla önem kazanan Kadın Tiyatrosu, varlığını kadın hareketine bağlı olarak korumuştur. Daha çok yarı profesyonel ve amatör topluluklarca gerçekleştirilen Kadın Tiyatrosu'nun oyunları kadın yazarlarca ele alındığı kadar, Kadın Tiyatrosu topluluklarınca de kaleme alınıp geliştirilmektedir. Revü ve kabare tiyatrosu biçimi gösteren Kadın Tiyatrosu oyunları, çeşitli sahneleme biçimleri içinde ele alınmakta, genelinde geleneksel sahneleme yöntemlerinden ayrılma eğilimi taşımakta, "kadın estetiği" çizgilerini yakalamaya çalışmaktadır. Biçimce belli bir biçeme ya da okula, akıma bağlı olmayan ve biçemce ortak yanlar taşımayan Kadın Tiyatrosu, içerikçe ortak bir temele oturmakta, geçmişte ve günümüzde kadının toplumda ezilmesi, kadına yanlış bakış, kadınların siyasal ve toplumsal ekonomik hakları, kadın cinselliği ve eşcinselliği gibi sorunları işlemektedir. Kadın Tiyatrosu, başlıcalıkla eş sorununu ele alırken, ataerkil erkek ilişkilerini olumsuzlamakta, kendi tersinlemeli düşüncelerini ortaya koymaktadır. Serbest tiyatro akımı içinde yer verilen Kadın Tiyatrosu, avangart tiyatro ile Off-Off Brodway tiyatrosu üstünde etkili olduğu kadar, çok çeşitli deneyimlere de sahne olmuştur. Kadın Tiyatrosu toplulukları, genellikle, topluca üretimde bulunmayı amaçlamakta, metin ve sahneleme üstünde topluca çalışmalar yürüterek, kendi estetik tasarımlarını geliştirmeye çalışmaktadır. 1970'lerden sonra, Kadın Tiyatrosu, uluslar arası etkinliklere de tanık olmaya başlamıştır. Kadın Tiyatrosu, kendi oyun yazarlarını da, yetiştirmekte (örneğin, G. Reinshagen, E. Jellinek, F. Rame- İtalya); ABD'de ise siyah Kadın Tiyatrosu'na tanık olunmaktadır.
Kitle Tiyatrosu: Sayıları bini bulan oyuncu ve izleyicinin yer aldığı tiyatro. Tiyatro reformu düşünceleri bağlamında yer almış olan Kitle Tiyatrosu kavramı, ilk kez 1920'de Rusya'da, "Kızıl Takvim Yılı" şenliklerinde gerçekliğe kavuşmuş; daha sonra 1920-24 yıllarında Leipzig sendika şenlikleri oyunlarında, E. Toller'ın yazdığı senaryolarda, 1930'larda sosyal demokrat spor şenliklerinde, daha sonra da Nazi döneminin kitlesel gösterileri içinde yer almıştır. Kitle Tiyatrosu'nda, kitlelerin topluca ritmik devinimi , koro halinde konuşma, müzik, ışıldak ışığı, vb. önemli öğelerdir.
Klasik Tiyatro: Tiyatro ve drama sanatında kendine özgü bir norm bütünlüğüne ulaşıldığı ve bu normların daha sonraki dönemlerin tiyatrosuna ve drama sanatına örnek oluşturduğu evreler için kullanılan genel sanat tarihi kavram; örneğin, antik Yunan tiyatrosu, 16. yüzyıl Rönesans İtalyan tiyatrosu, 17. yüzyıl klasik Fransız tiyatrosu, Elisabeth tiyatrosu, Altınçağ İspanyol tiyatrosu, Alman Weimar klasik tiyatrosu, vb.
Kabuki: Japonya'da, soyluların tiyatrosu olan No tiyatrosu karşısında, günlük yaşama dönük halk tiyatrosu.
Kahramanlık Komedyası: Kralların, prenslerin ve soyluların baş oyun kişisi olduğu, serüvenleri kapsayan komedya.
Kahramanlık Tragedyası: İngiltere'de, 17. yüzyıldaki Restorasyon Dönemi'ne özgü tragedya. Fransızların klasik tragedya biçiminden esinlenilerek onur, aşk ve ülkeye bağlılık temalarından hareket eden bu tragedyanın kahramanları daha çok soylulardır.
Kenar Tiyatrosu: Bir kentin kenar semtlerinde gösteri düzenleyen yerleşik ya da gezici tiyatro topluluğu.
Kıyıcılık Tiyatrosu: Antonin Artaud'nun 1938'de öne sürdüğü, oyunculuğu, bilincin yok edildiği trans durumuna kadar götüren, dolayısıyla oyuncuyu yok eden ve seyredeni şoka uğratacak sahneleri kapsayan aşırı bireyci tiyatro anlayışı.
Klasik Komedya: 17. yüzyılda, Fransa'da Moliere ve 18. yüzyılda Almanya'da Lessing komedyaları için kullanılan terim.
Konstrüktivist Tiyatro: İşçi sınıfının sanayileşme sürecindeki emeğini ve üretimini, çalışma tartımını ve devinimini anlatmak için Sovyet yönetmen Meyorhold tarafından ilk kez denenenmiş, Vakhtangov, Tayrov gibi birçok genç kuşak yönetmen tarafından, belli farklılıklarla sürdürülmüş, tiyatralliği öne alan anlayış.
Köşebaşı Tiyatrosu: Köşebaşlarında, yalın, hemen anlaşılabilecek, genellikle siyasal ve toplumsal içerikli, kalın çizgili oyunlar oynayan az kişili topluluk.
Lirik Oyun: Baştan sona ya da bir kesimi müzikli olan oyun.
Maske Tiyatrosu: Maskeyle oyunculuğa dayalı tiyatro. Maskenin kökeni, katılaşmış ölü insan yüzü olarak ölümün trajikliğinden kaynaklanır; bunun için de maske, öbür dünyaya ilişkin olarak gündelik gerçeğin yerine "ikame gerçeklik"i, çifte gerçekliği; "kılık değiştirme" olarak oyunculuğun temel güdüsünü oluşturur; bu anlamda da tiyatro, Maske Tiyatrosu olarak başlamıştır, denebilir. Maske Tiyatrosu'nun ilk önemli uğrağı, antik Yunan tiyatrosudur. İnsan yüzünden büyük olmayan maskelerle oynanan antik tragedyaya 28 değişik maske tipi; komedyada ise 44 ayrı maske tipi vardı. Maskeler, uzaktan görülebilirlik ve tip çizme özellikleri yanısıra, oyuncuların çok çabuk rol değiştirmesine, değişik rolleri oynamasına olanak sağlıyordu. Maske Tiyatrosu'nun ikinci önemli uğrağı commedia dell'arte'dir; burada, tipler, kendilerine özgü maskeleriyle belirlenimliydiler. 20. yüzyılın başlarında tiyatro reformuyla birlikte, üstün kukla anlayışı içinde, maske yeniden önem kazanmıştır. Çağdaş tiyatroda Brecht, Grotowski, Strehler gibi yönetmenler ile Bread and Puppet Theatre gibi topluluklar, Maske Tiyatrosu'nun özgün örneklerini vermişler; Theatre du Soleil (Paris) gibi topluluklar, etnik tiyatro anlayışı içinde, yabancı kültürlerin giysi, dans ve müzik biçimleriyle birlikte maske geleneğini de kendi uygulamalarına almışlardır.
Meddah: Dramatik öykü anlatıcı. Arabisatan'da Hz. Peygamber'i ve ailesini olduğu kadar, hükümdar ve kahramanların da övgüsü yapmak olarak yer alan Meddahlık, Türkiye'de kendine özgü bir tiyatro sanatı türü olmuştur. Meddahlar'ın dağarcıklarında yalnızca görülebilir değil, İslam kaynaklarına dayanan dinsel konular, İran kaynaklarına dayana efsane, destan ve Şehnameler; Türk hikaye, masal ve efsaneleri, romanlar ile tiyatro oyunları da bulunmaktaydı. Genellikle Ramazan akşamlarında, kahvehane gibi kapalı yerlerde ve halkın içinde gösterilerini gerçekleştiren Meddah'ın hem başlık yerine kullanmak için, hem de türlü ses ve ağız taklitleri yapmak için omzuna astığı geniş bir mendil, elinde de oyunu başlatma, izleyiciyi sessizliğe çağırma ve saz, süpürge, tüfek, at, vb. yerine kullanmak için bir sopa vardı. Anlatılarına şiirler, tekerlemeler ve kalıplı sözlerle başlayan Meddahlar, anlattıklarının üslubunu taklitli bir anlatıya ya da temsile uygulayarak, "tek kişilik gösteri"lerini sunar, yine kalıplı sözlerle gösterilerini bitirirlerdi. Günümüzde Meddahlığı yeniden çeşitli biçimler altında yaşatma eylemlerine tanık olunmaktadır.
Mekanik Tiyatro: Oyuncu olarak insanın yerini mekanik olarak hareket eden nesnelerin aldığı ya da insanların mekanik hareketli oyunculuğuna dayanan tiyatro biçimi için kullanılan kavram. 20. yüzyılın başında tiyatro reformu hareketine bağlı olarak Craig tarafından ortaya atılan "üstün kukla" oyunculuk anlayışıyla ortaya çıkmış olan Mekanik Tiyatro, tiyatroyu mekanik bir araç haline getirmeyi amaçlar. Fütürüst tiyatro da "mekanik bale"ler gerçekleştirmiş; tiyatroyu "duyguları üretme makinesi" olarak görmüştür. Fütürüst tiyatronun Mekanik Tiyatro anlayışından etkilenen konstrüktivist tiyatro, Rusya'da Devrim sonrasında "fütürüst opera" örneğinde "elektronik gösteri"ler düzenlemiştir, F. Legger, "insan merkezci gösteri"ler mekanik olarak yenileştirmeye yönelirken, Bauhaus sanatçıları da Mekanik Tiyatro'yla kuramsal ve pratik olarak uğraşmışlardır. Bauhaus "sahne atölyesi"nin yöneticisi O. Schlemmer, insan bedenin mekanik yönünü öne çıkarmaya, mekanik olarak hareket eden geometrik sanatfigürü haline getirmeye çalışmış; L. Maholy-Nagy ise, biçim, ışık, renk, ses ve hareket gibi canlandırma öğelerinin birleşmesinden "eylemsel olay" yaratmayı denemiş; Kandinski soyut bireşimci sahneyi kurmayı istemiştir. Laterna magica ile çokmedyalı tiyatrolar, Mekanik Tiyatro'nun günümüzdeki örnekleridir.
Mimodram: Üst düzeyde sanat ve tekniği gösteren sözsüz oyun.
Monodram: Tek kişilik oyun.
Müzikli Dram: Hem sözlü tiyatronun, hem de operanın bazı özelliklerini iç içe kullanan müzikli oyun türü.
Müzikli güldürü: Müziğin eşliğinde gelişen güldürü.
Müzikli Oyun: Müzik eşliğinde yürütülen, daha çok ABD'deki melodram ve caz müziğinden gelen etkilerle ortaya çıkmış oyun.
Natüralist Tiyatro: Gerçekliğin doğaya bağlı kalınarak yansılanmasını isteyen natüralizmin tiyatrosu. Felsefi pozitivizmin, belirlenimcilik düşüncesinin ve çevre kuramının temellik ettiği Natüralist Tiyatro, gününün gerçeklerden uzakta burjuva tiyatrosuna karşı, gerçekliği bilimsel kesinlik içinde vermeyi, insanı tüm fiziksel ve toplumsal bileşkenleri içinde çözümlemeyi amaçlamıştır. Emile Zola'nın kuramcılığında gelişme gösteren Natüralist Tiyatro, "sanat, tabiatın bir parçasıdır" ve "sanat, yeniden tabiat haline gelmeye çalışır" ilkeleri doğrultusunda ürünler vermiştir. Romantik tiyatroya karşı olduğu kadar, iyi kurulu burjuva oyununa karşı da yer almış olan Natüralist Tiyatro, işçi ve emekçi sınıfların sorunlarına olduğu kadar, toplumdışı kalmış insanlara da eğilmiş, burjuva-kapitalist topluk hastalıklarını gözönüne sermiştir. Ancak, gerçekliği dolayımsız olarak alışıyla, ampirik gerçekliğin ötesine geçememiş; çözümsel yönteme ağırlık vererek, somut, tikel ayrıntısal gerçeklik üstünde durmuştur. Nesnelciliğin öne çıktığı Natüralist Tiyatro'da gerçekliğin bire bir kopyası sergilenmeye çalışılır; oyun dili, gündelik konuşma dili ve bölgesel ağız olarak alınır; sahne tasarımı, sahne giysisi ve donatımlığı doğal gerçeğe ayrıntılarıyla tam uygunluk içinde uygulanır. Karakter çizimi önplana çıkarken eylemde toplumsal ve doğasal koşullanma ve belirlenmeye mutlaklık tanınır; yaşam, yaşam dilimleri içinde verilir; eylem-yer-zaman birliğine uyulur ve izleyici ile sahne arasında "dördüncü duvar" çekilerek, oyunun kapalı bütünlüğü korunmaya çalışılır. Bu nedenle Natüralist Tiyatro, tam bir benzetmeci tiyatro, tam bir yanılsamacı tiyatrodur. Buna uygun olarak, oyunculuk bütün bütüne özdeşleşme yöntemine dayanırken, sahnelemede dış görünüşün doğallığı korunur. Eylemde kısalık, kahraman yokluğu, sahnelerin art arda sıralanması, Natüralist Tiyatronun başlıca dramatik özelliklerindendir; çok çeşitli belirlenimleri içinde çizilen karakter, çevrenin kalıtımsal özelliklerinin bir toplamı olarak ortaya çıkar. Natüralist Tiyatro, burjuva-kapitalist toplumda "herkesin herkesle savaşı"nı, burjuvazinin acımasız olarak kendini gerçekleştirişini, insanda yıkıcı olan yanı sergileyişiyle toplumcu düşünceye hizmet etmiştir. Natüralist Tiyatro'nun başlıca temsilcileri Fransa'da Antoine ve Theatre Libre, Almanya'da, O. Brahm ve Freie Bühne, İngiltere'de Independent Theatre, Rusya'da Stanislavski ve Moskova Sanat Tiyatrosu, İtalya'da verismo akımı yanısıra, yazar olarak Zola, Goncourt, Ibsen, Strindberg, Hauptmann, Gorki ve O'Neill'dir.
No Oyunu: Japon tiyatrosunda ezgili, danslı, dinsel niteliği olan eski oyun biçimi.
Nümayiş: İran'da halk tiyatrosuna verilen ad.
Okuma Oyunu: Sahnede oynanmak için değil, okumak için yazılmış oyunlar. Okuma Oyunları, dramatik biçime önem vermeyen, tiyatro koşullarını gözönüne almayan, retoriği öplana çıkaran ve belirli bir şiir anlayışını dramatik uygulamaya yeğ tutan oyunlardır.
Ortaoyunu: Türk doğaçlama halk tiyatrosu. Kol oyunlarından gelişerek 19. yüzyılda kesin biçimine kavuşan Ortaoyunu, adını, izleyicilerin, çevre oldukları bir orta yerde oynanmasından alır. Ortaoyunu, kendi bir özelliği olarak, açık yerlerde, palanga ya da meydan adı verilen yuvarlak ya da yumurtamsı bir alanda oynanır; burada, erkek izleyicilerin oturduğu mevki ile kadın izleyicilerin oturduğu kafes, ip gerili kazıklarla ayrılmıştır; oyuncular, sahne giysilerini değiştirdikleri, önü perdeyle kapatılmış sandık odası'ndan kapı yoluyla oyun alanına girerler. Ortaoyunu'nun dekoru, 68 cm. -1 m. Yükseklikte, genellikle Kavuklu'nun işyerini temsil eden ve iki kanatlı bir kafes olan dükkan ile 1.5m yükseklikte, iki, üç ya da dört kanatlı, genellikle ev olarak kullanılan ve önünde iskemleler bulunan bir paravanaydı. Ortaoyunu'nun başında köçek, çengi ve curcunabazların müzik eşliğinde raks gösterisi yer alırdı. Gündelik olaylardan yola çıkan, doğaçlama, durum komedyası ve laf oyunlarına dayanan Ortaoyunu dört bölüme ayrılırdı: Pişekâr'ın izleyiciyi selamlayıp, zurnacıyla konuşup oyunu açması, giriş; Kavuklu ile kavuklu-arkası'nın oyuna girmesiyle başlayan muhavere; belli bir olayın temsil edildiği fasıl; Pişekâr'ın izleyiciden özür dileyip, gelecek oyunun adı ve yerini bildirerek oyunu kapatışı, bitiş. Ortaoyunu fasıllarının çoğu Karagöz'ünküyle aynıdır; klasik ve yeni eklenmiş fasıllar olmak üzere iki öbekte toplanır. Ortaoyunu'nun başlıca tipleri şöyle gösterilebilir: Oyunu açıp, yürütüp, kapayan; hem oyuncu, hem sahneye koyucu, hem de yazar gibi davranan, kenarı kürklü kaftan ve külah giyen, elinde şakşak taşıyan Pişekâr; Pişekâr'la birlikte oyunu yürüten; ikinci-oyuncu ve başkomik, kavuk ve kaftan giyen Kavuklu; Çelebi, Zenne, Tuzsuz, Kavuklu-arkası, Denyo; taklit tipleri: Kürt, Arnavut, Acem, Arap, Yahudi, Ermeni, Rum, Frenk. Her tip kendisini simgeleyen müzikle içeri girerdi; müzikçiler oyunla bütünleşmişlerdi. Ortaoyunu, yerini 19. yüzyıl ortalarında yerini tuluat tiyatrosuna bırakmıştır.
Orta Antik Komedya: Antik Yunan komedyasının ikinci evresidir. Eski komedya ile orta komedyayı ayıran kesin bir sınır yoktur. Aristofanes her iki dönemde de vardır. İÖ 423 ile 330 yılları arasında gelişmiştir. Kişisel ve siyasal taşlama yoktur.
Oyun: 1- Bir tiyatro sanatçısının sahnedeki oyunu. 2- Oynanmak üzere yazılmış tiyatro yapıtı.
Oyun Sanatbilimi: Tiyatro tarihçisi, incelemecisi ve kuramcılarının oyun metni üzerindeki çalışmalarını ve sonra da oyunun sahnelenmesi açısından sanatsal bilgileri kapsayan uğraş alanı. Metin üzerinde yapılan çalışmaların tümüne 'kuramsal dramaturgi', oyuncular ile sahne üzerinde yapılan çalışmalara da 'uygulamalı dramaturgi' denilir.
Oyun Sanatı Uzmanı: Oyun sanatını ve uygulayımını bilen kimse. XVIII. yüzyılda,Alman yazar ve kuramcı Gotthold Ephraim Lessing'in, Yunanca kökten yararlanıp ortaya attığı bu terim, başlangıçta oyun yazarı ve yöneticisi için kullanılmıştır. Bugünkü anlamı ile tiyatronun bilim ve sanat danışmanı. Oyun Sanatı Uzmanı'nın görevleri çeşitlidir: 1- Çalıştığı tiyatro için, seyirciyi, tiyatronun teknik olanaklarını ve sanatçı kadrosunu dikkate alıp oyun seçmek ve önermek; 2- Gönderilen yapıtlar üzerinde, gerektiğinde yazar ile çalışma yapmak; 3- Yeni oyun yazarları bulmak; 4- Dünya tiyatrosundaki gelişmeleri izleyerek çalıştığı tiyatroya yol göstermek; 5- Gerektiğinde bazı konularda yönetmene malzeme sağlamak, ön çalışmalar yaparak gerekli bilgi ve belgeleri sağlamak; 6- Seyirciler için yayımlanan tiyatro dergisini yada oyun izlencesini bastırmak; 7- Tiyatro belgeliğini ve kitaplığını kurmak, yönetmek, tiyatro için gerekli bulduğu kitapların satın alınmasını önermek; 8- Çalıştığı tiyatronun olanakları varsa tiyatroya ya da sanata ilişkin çeşitli sanat etkinlikleri düzenlemek.
Öfkeli Genç Kuşak: İngiltere'de 1950'lerin ortalarında tiyatroyu biçemsel ve içeriksel olarak etkilemiş oyun yazarları için kullanılan, Leslie Paul'ün Öfkeli Genç Adam adlı özyaşamsal romanın başlığından türetilmiş kavram. İngiltere'de savaş sonrası toplumsal gelişmeler karşısında hoşnut olmayan bu "öfkeli" genç oyun yazarları, tiyatroda bakış açısı değişikliği istemişler; toplumsal yaşamı işçi, emekçi ve küçük burjuva kesimlerin, "küçük insan"ın bakış açısından eleştiriye bağımlı kılmışlar; ancak somut çözüm getirememişler, toplumsal çelişmeleri göreneksel natüralist tarzda yansıtmakla kalmışlardır. Öfkeli Genç Kuşak, İngiltere'de serbest tiyatroların gelişmesine öncülük etmiştir. Öfkeli Genç Kuşak'ın oyun yazarları arasında John Osborne, Arnold Wesker, John Arden, S. Delaney; tiyatroları arasında da Royal Court Theatre, Theatre Workshop sayılabilir.
Panayır Tiyatrosu: Panayırlarda, açık havada, genellikle açık saçık güldürüler oynayan tiyatro.
Pandomim: Sözsüz oyun.
Pandomima: Tanzimat ve II. Meşrutiyet dönemlerindeki tiyatroların çoğunda izlenen, oyunlar arasına sıkıştırılmış sözsüz oyun.
Parçalı Komedya: Bölümcükleri ya da bölümleri birbirine bağlı olmayan, Fransa'da ortaya çıkan ve tutulan komedya biçimi.
Poetika: Aristotales'in İÖ 363-360 yılları arasında yazdığı, şiir, dram sanatı ve epik konularını içeren ve dramatik yapıtın kurallarını öneren yapıtı. Bu kitabın komedya üzerine olan bölümü ele geçmemiştir.
Pıscator Tiyatrosu: Piscator'un tiyatro eylemini, kendi siyasal estetik programına göre gerçekleştirdiği tiyatro etkinliklerini dile getiren kavram. Piscator, drama ve tiyatro biçiminde devrim yaparak, bilim ve tekniğe upuygun bir sahne estetiği yaratmaya çalışmıştır. Tiyatro ve sahne yapısı olarak çok katlı sahne, kesit-küre sahne ve yürüyen kayışlı sahne tekniklerini uygulamış olan Piscator, göreneksel dramayı ham malzeme olarak almış, siyasal dramaturjik bakış açısından yeniden düzenlemiş; bunun için de iki yola başvurmuştur. 1- Sahnesel malzemenin "epikleştirilmesi", 2- kendi içinde kapalı dramatik eylemin revü tarzında "tek tek numaralar" halinde çözüntüye uğratılması. Piscator, tarihsel-belgesel tiyatroyu oluşturabilmek için film ve film projeksiyonu ile fotoğraf malzemesinden de yararlanmıştır. Piscator Tiyatrosu'nda üretim, sahneleme, sahne müziği, sahne tekniği ve oyuncu topluluğu arasındaki topluca sahneleme sürecine dayanır.
Politik Tiyatro: Ünlü Alman yönetmen Ervin Piscator'un göstermeci nitelikteki kendi anlayışını içeren 'Epik Tiyatro'ya verdiği ad. Siyasal gelişimleri konu edinerek insanların daha iyi yaşamalarını savunan, seyircinin duygusundan çok usuna yönelen tiyatro anlayışı. Bu anlayıştaki tiyatroda sinema filmi, diya, hareketli sahne zemini, yürüyen şerit gibi biçimsel özellikler yer alır.
Proleter Devrimci Tiyatro: Sınıf savaşımını, tiyatro eyleminin odağına yerleştiren siyasal tiyatro. 1917 Ekim Devrimi bağlamında, devrimci işçi hareketine bağlı olarak yer almış olan Proleter Devrimci Tiyatro hareketi, başlıcalıkla şu ana biçimler içinde görülmüştür: 1- Rusya'da yeni bir işçi sınıfı kültürü yaratmaya yönelik proletkult hareketine bağlı tiyatro etkinlikleri, topluca tiyatro deneyimine dayanan kitle tiyatrosu gösterileri; 2- Rusya ile Almanya'da çok geniş çapta yer alan uyarma ve propaganda tiyatrosu etkinlikleri; 3- Rusya'da "tiyatro devrimi" etkinlikleri; 4- Almanya'da politika tiyatrosu etkinlikleri.
Radyo Oyunu: Radyoda seslendirmek üzere yazılmış, kulağa yönelik işitsel özel teknik gerektiren oyun.
Reinhardt Tiyatrosu: Reinhardt'ın doğrudan sanatsal ve mali yönetimini üstlendiği tiyatro etkinliklerini belirten kavram. Aynı zamanda tiyatro örgütçüsü ve girişimcisi olan Reinhardt, tiyatro etkinlikleri arasında sahne yapısı ve sahneleme olarak birçok yeniliklere önayak olmuştur. Reinhardt Tiyatroları şöyle gösterilebilir: Schall und Rauch Kabare Tiyatrosu (1902, Berlin), Neues Theater (1903, Berlin), Deutsches Theater (1905, Berlin), Volksbühne (1915- 18, Berlin), Grossen Schauspielhaus (1919, Berlin), Reinhardt'ın bu dönemde Berlin'de etkili olduğu 11 tiyatro vardır. Viyana'da: Theater in der Josefstadt (1923), Schönbrunner Schlosstheater (1928).
Romantik Tiyatro: 1790'lardan 1840'lara kadar Avrupa'da geç Aydınlanma döneminin akılcılığına karşı ortaya çıkmış romantik sanat ve düşünce akımının tiyatrosu. Romantik Tiyatro, başlıcalıkla Almanya'da ve Fransa'da drama kuramı ve dramatik yazın olarak öne çıkmıştır. Almanya'da F. Schlegel, A. W. Schlegel ve Schelling romantik anlayışı öne sürmüşler, Shakespeare'e büyük önem verirken, klasik Fransız tiyatrosunun yer ve zaman birliği kuralını ve katı ölçülerini eleştirmişlerdir. Fransa'da da Romantik Tiyatro anlayışı, üç birlik kuralına karşı olduğu kadar, koşuklu dramaya da karşı çıkarak, dramatik türlerin karışımını istemiş; V. Hugo, Fransız Romantik Tiyatrosu'nun ilkelerini ortaya koyarak, "grotesk olan ile yüce olanı, korkunç olan ile kaba güldürüyü, trajik olan ile komik olanı birbiriyle kaynaştıran edebiyatın çağdaş edebiyat" olduğunu öne sürmüş; komik ve grotesk bedende trajik ve yüce ruhun birleştirilişiyle klasik tragedya-komedya ayrımının aşılacağını göstermiştir. Romantik sanat, gerçekliğin yoğunlaştırılmış bir yansımasıydı; bu nedenle de Romantik dramaturji, gündelik kişi ve olaylarla değil, alışılagelmedik kahramanlarla ve işlerle, insanoğlunun yazgısını temsil eden kişilerle, yazarın düşüncesini dile getiren kişilerle ilgiliydi. Romantik Tiyatro, bu doğrultuda yeni bir ritmik biçimlendirmeye, lirik karakter çizimine yer veriyordu. Romantik Tiyatro, romantik drama kuramının estetik ilkeleri düzeyinde üretime tanık olamamış; daha çok okuma oyunlarına yol açmıştır. Bu arada, Tieck, romantik tersinlemeye dayanan romantik komedyanın örneklerini vermiş; romantik güldürü, yanılsamayı yıkıcı epik drama öğeleriyle öne çıkmıştır. Büchner'de, romantik biçimsel öğelerin parodisel olarak çözüntüye uğrayarak, toplumsal eleştirel taşlama biçimine dönüştüğü görülür. Fransa'da da Romantik Tiyatro uygulayımı kendi kuramsal ilkelerine karşılık verecek düzeyde gerçekleşmemiş; ancak sahne dekorunda ilerlemeler, başarılı oyunculuk ve melodrama kayma özellikleriyle öne çıkmıştır. Fransa'da Romantik Tiyatro'nun başlıca temsilcileri Hugo yanısıra, P. Merimee ile A. de Vigny'dir. Romantik Tiyatro ürünleri daha çok bale ve opera içinde değerlendirilmiş; romantik drama daha çok edebiyat tarihi açısından önem taşımıştır.
Rönesans Tiyatrosu: Rönesans döneminin tiyatrosu; ortaçağdan sonra tiyatroda yenileşmeyi gösteren tiyatro dönemi. Rönesans Tiyatrosu'nun başlıca özellikleri şunlardır: 1- dünyevi, gerçekçi bir tiyatronun yer alması; 2- hümanist düşünce doğrultusunda antik tiyatro ve kültürün yeniden bulgulanması; 3- saray tiyatrosuna bağlı olarak tiyatrosal özelliklerin gelişme göstermesi; 4- komedya ve tragedya yanısıra, pastoral oyun, melodram ve tragikomedya gibi yeni türlerin ortaya çıkması. Rönesans Tiyatrosu, toplumsal deneyim olarak tiyatronun yeniden bulgulanması olarak önem taşır.
Retorik: 1- Etkili, esprili ve güzel konuşma. 2- Aristoteles'in oyuncular için yazmış olduğu, güzel ve etkili konuşmanın önemini belirttiği yapıtı.
Ritüel: Dinsel tören, kutlama. Tiyatronun kaynağında ritüeller vardır. Bolluk törenleri, ölüp dirilme törenleri, üreme törenleri, söylenen ezgiler, danslar ve oynanan oyunlar, homo ludens'i ortaya çıkarmıştır. Antik tiyatronun başlangıcı da ritüellerden var olmuştur. Bağ ve şarap tanrısı Diyonizos adına yapılan bahar kutlamaları giderek tiyatro gösterilerine dönüşmüştür.
Saçma Tiyatrosu: 1950'lerde başlıcalıkla Fransa'da yaygınlık kazanmış bir avangart tiyatro akımı ve anlayışı. Göreneksel burjuva dünyasının alışılageldik beylik değerlerine dayalı yaşam tarzını mutlak olumsuzlayıcı bir tepki olarak ortaya çıkmış olan Saçma Tiyatrosu, toplumsal yabancılaşmayı bir insanlık durumu olarak alarak, bu ikisini özdeşleştirir. Saçma Tiyatrosu, 2. Dünya Savaşı'nın yol açtığı tinsel bunalımdan kaynaklanan kötümser, bilinemezci ve hiçlikçi bir dünya görüşü doğrultusunda, insanın varoluşunu ve yaşamını mantıkdışı, saçma ve anlamsız olarak ortaya koymaya, insanlar arasında iletişimin olanaksızlığını göstermeye çalışmıştır. Saçma Tiyatrosu, bu düşünce yapısına bağlı olarak, göreneksel dramatik biçimleri ve anlamlı diyalog düzenini yıkmış; tarihsellik ve psikolojik dışı gelişim; eylem ve çatışmaya bağlı olmayan bir oyun yapısı kurmuş; paradoksal, mantığa aykırı bir diyalog düzenini oyun dili haline getirmiştir. Saçma Tiyatrosu'nun estetik kökenleri, soytarı edebiyatına, groteske, bilinçaltı akımına, kara gülmeceye, sözsüz oyuna olduğu kadar; dadacı tiyatro, gerçeküstücü tiyatro, vahşet tiyatrosu ve varoluşçu tiyatro gibi tiyatro deneyleri ile Jarry, Apollinaire, Artaud ve Kafka gibi yazarların düşünce ve uygulamalarına uzanır. Camus'nün insan varoluşunun saçmalığı görüşü üzerine kendini temellendiren Saçma Tiyatrosu, varoluşçu tiyatro gibi, "insan varoluşunun saçmalığını tartışmaya girmez, somut bir veri olarak, yeni elle tutulur sahneler içinde ortaya koyar". Başta Beckett, Ionesco, Adamov ve Arrabal olmak üzere, Saçma Tiyatrosu bağlamında şu gibi adlar yer alır: Pinter, Albee, Kopit, Hildesheimer, Tardieu, vb.
Saray Tiyatrosu: Feodal çağın sonuyla mutlakçılık döneminin başı arasında Batı'da prenslik saraylarında yer almaya başlayan tiyatro etkinlikleri. Saray Tiyatrosu, saraylarda meslekten topluluklarca gerçekleştirilen düzenli tiyatro gösterilerini olduğu kadar, saraya bağlı kişilerce düzenlenen saray oyunlarını da içine alır. Bu anlamda, Avrupa Sarayları, oyuncu topluluklarını destekleyişleriyle meslekten oyuncu tiyatrosunun yaygınlık kazanmasına da yol açmışlardır. Mask oyunları, anti-mask oyunları, komik bale, pantomim bale, bu gibi tiyatro türleri, İngiliz ve Fransız Sarayları'na özgü tiyatro etkinlikleri olmuş; opera ise, İtalyan Saraylarında ortaya çıkmıştır. Moliere, 14.Louis'in Saray Tiyatrosu'nu gerçekleştirirken, Goethe de Weimar Saray Tiyatrosu'nu gerçekleştirmişlerdir. Saray Tiyatrosu, soyluluğun yazgısı doğrultusunda, 18. yüzyılın sonlarından sonra kalkarak yerini devlet, kent ve eyalet tiyatrolarına bırakmıştır.
Serbest Tiyatro: 1960'lardan sonra yerleşik, ticari tiyatro kültürüne karşı ortaya çıkmış bir sanat ve eylem tiyatrosu hareketi. Fringe, siyasal halk tiyatrosu, öğrenci tiyatrosu, amatör tiyatro ve sokak tiyatrosu biçimleri içinde kendini ortaya koyan Serbest Tiyatro, toplumsal, kültürel yozlaşmaya karşı, eleştirel bir sanatsal eylem doğrultusunda, yeni bir tiyatro anlayışını gerçekleştirmeye; tiyatronun bugünkü içeriğini, estetik biçimini, toplumsal anlamını ve kurumsal yapısını değiştirmeye çalışan tiyatro etkinlikleridir. Serbest Tiyatro kuruluşları, devlet ve yerel yönetim tiyatrolarının olduğu kadar, özel ve ticari tiyatroların da kurulu hiyerarşik örgütsel yapısı dışında, modern tiyatro eyleminin gereklerini yerine getirmeyi amaçlar. Serbest tiyatrolar, yalnızca göreneksel tiyatro yapıları dışında, açık doğada, sokakta, cafe'lerde, fabrika ve garajlarda, vb. etkinliklerini sunmakla kalmamakta, ama genelde tiyatronun yapısını değişime uğratacak kökten girişim ve deneylere başvurmaktadırlar. Örneğin, Peter Brook ve E. Barba gibi tiyatro adamları, Afrika'da ve Amazonlar'da "tiyatro safarileri" düzenlemekte; kültürlerarası etkileşimi içinde tiyatro süreçlerini ele almaktadırlar. A. Artaud ve J. Grotowski'nin görüşleri doğrultusunda ilkelerini gerçekleştirmeye çalışan Serbest Tiyatro etkinlikleri arasında başlıcalıkla şu adlar sayılabilir: Off-Off- Brodway (R. Schechner ve Performance Group, J. Chaikin ve Open Theatre, Living Theatre, La Mama, Bread and Puppet Theatre), soytarı tiyatrosu hareketi, İngiltere'de Pip Simmons Group, Almanya'da Rote Rübe ve Berliner Theatermanufaktur. Öte yandan, happening, performance art, eylem sanatı vb. gibi göreneksel tiyatro dışı etkinlikleri de Serbest Tiyatro içinde yer alır. 1960'lardan sonraki öğrenci hareketleriyle başlayan amatör gençlik ve öğrenci tiyatroları ile sokak tiyatroları da yine Serbest Tiyatro bağlamındaki tiyatro etkinlikleridir.
Siyahi Tiyatro: Afro- Amerikan tiyatrosu. ABD'deki siyahi azınlığın tiyatrosu olarak ilk Siyahi Tiyatro topluluğu New York'ta 1821'de kurulmuştur. Siyahi Tiyatro, 1920'lere kadar müzikli komedya ve vodvil tiyatrosu biçiminde yer almış; daha sonra, Federal Tiyatro Projesi çevresinde, ırk ayrımına karşı tiyatro kimliğini kazanmıştır; 1950-60 yıllarında yeni bir siyahi oyun yazarı kuşağı yetişmiş; siyahi hareketin gelişmesine koşut köktenci biçimler almıştır. Son dönemde kendine özgü yeni bir estetik yaratma çabası içinde olan Siyahi Tiyatro, siyahların savaşım ve deneyimlerinden yola çıkan, etnik kültüre dayalı, sözel ve müziksel gelenekten yararlanan, dinsel törensilikleri işleyen, siyahi müziğin çok sesli yapısını kullanan, blues ve cazın ezgisel ritmik yapısını işleyen bir tiyatro yapmakta; kesikli kısa sahnelerden oluşan yeni bir sahne tekniği geliştirmeye; bu arada, tragifantezilerden olduğu kadar, burlesklerden de yararlanarak, zengin bir anlatım, yeni bir kimlik ve ideoloji arayışı içinde, "yeni Afrikalı" tiyatroyu gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Sokak Oyuncular: Sokaklarda çeşitli beceri gösterilerinde bulunan, skeçler oynayan, müzik aletleri çalan, buna karşılık seyredenlerden para toplayan küçük topluluk.
Sokak Tiyatrosu: Geleneksel tiyatro yapıları dışında, açık havada, herhangi bir yerde, sokakta, parkta,alanda ve benzeri yerlerde oyunlar oynayan tiyatro. Tümden siyasal amaçlı olanların bazıları çok sivri olduklarından bunlara "Gerilla Tiyatrosu" adı verilmiştir. Sokak tiyatroları özellikle, genç tiyatrocular tarafından gerçekleştirilen, kısa yoldan iletide bulunan ve gösteri süreleri onbeş dakikayı geçmeyen oyunları içeren topluluklardır.
Stanislavski Sistemi: Stanislavski tarafından sistemleştirilmiş özdeşleyime dayalı oyunculuk yöntemi. Psikolojik gerçekçi oyunculuk sanatının başkuramcısı olan Stanislavski, özdeşleşmeyi oyunculuğun temeline koymuş; oyuncudan her şeyden önce gerçeği istemiştir. Stanislavski'nin psikoteknik yöntemi, "üretici özdeşleyim" kuramı, oyuncunun rolünü rastlantısal esinlenmeye bırakmayarak, önçalışma sırasında çağrışımlanan birçok esinin saptanarak, yaratma anında "duygulanımsal anımsama" yoluyla yinelendirilmesine dayanır. Stanislavski'nin yöntemsel ilkeleri, "duygulamsıl bellek" yoluyla duyumların yeniden üretilmesi, yaratıcı düşlemgücü ve eksiksiz dış dünya bilgisidir. Stanislavski, oyuncunun tasarım ve eylem gücünü harekete geçirmek için düşgücü ve yoğunlaşma temrinleri geliştirmiştir; buna göre oyuncu kendisine şunları söylemelidir: "Benim için önemli olan olaylar değil, benim ne yapacağımdır, sahnede çevremde olup bitenler gerçek olsaydı eğer, benim onlar karşısında ne gibi bir tavır alacağımdır". Stanislavski, "yaratıcı düşlem gücü" sistemini, "duyguların mantığı"nı, daha sonra "eylem mantığı", "psişik eylem" kavramıyla gelişmiştir. Stanislavski'nin tüm dünyada oyunculuk eğitimini ve oyunculuk anlayışını derinden etkilemiş olan sistemi, çağımızda başlıcalıkla ABD'li oyunculuk yöntemi Lee Strasberg tarafından geliştirilmiştir.
Sürgün Tiyatrosu: Naziler'in iktidara gelmesiyle birlikte yabancı ülkelere sığınan ve sürgün giden Alman tiyatro sanatçıları ve yazarlarınca sürdürülen tiyatro etkinlikleri. 1933'ten sonra, Alman dilinde yaklaşık 4000 tiyatro adamı , yurtdışında yaşamak zorunda kalmış; sürgün döneminde 500 kadar yazar Almanca olarak 900 kadar oyun üretmiştir. Sürgün Tiyatrosu çeşitli evrelerden geçmiş; konuk sanatçılık, gezici tiyatro, yerleşik tiyatro, vb. gibi özellikler göstermiş; yabancı izleyici için tekinliklerde bulunurken, sürgündeki kendi göçmen kolonisi için de kültür gereksinimlerini karşılayacak etkinliklerde bulunmuştur. Volga Cumhuriyeti'nden ulusal-toplumcu tiyatro olarak "Engels Projekt", Zürich'e Schauspielhaus etkinlikleri, İngiltere'de Freier Deutscher Kulturbund, New York ve Los Angeles'taki etkinlikler, Meksika'da Heinrich Heine Klub, Arjantin'de Frei Deutsche Bühne, vb. Sürgün Tiyatrosu'nun çeşitli örnekleridir. Sürgün Tiyatrosu bağlamında, başlıcalıkla Reinhardt, Piscator, Brecht, Zuckmayer, Thomas ve Heinrich Mann, K. Weill, F. Kortner, F. Bruckner gibi tiyatro adamlarının etkinlikleri önem taşır. Sürgün Tiyatrosu, tiyatrocuların her zorluğa karşın mesleklerini sürdürmeleri için bir ortam oluşturmuş; faşizme karşı güçlerin biraraya gelmesine yol açmış; tiyatronun çağın ve toplumun eleştirisini yapma özelliğini sürdürmesini sağlamıştır.
Tiyatro: 1- Geniş anlamı içinde, dram sanatının yönetmen, oyuncu, tasarım sanatçıları, uygulamacılar, uzmanlar ve seyircinin etkileşimi ile ortaklaşa üretilmesi. 2- Dramatik gösterilerin tümü. 3- Betik dışında kalan tiyatroluk öğelerin tümü. 4- Oyun oynama eylemi. 5- Oyunların oynandığı yapı, alan yada yer. 6- Etkinliğine ilişkin olarak tiyatroluk gereçler yada yöntemler.
Tiyatro Atölyesi: Oyunculuk ve tiyatro eğitimi için özel kuruluşlar. Tiyatro Atölyeleri, oyunculuk ve tiyatro öğrenimi ve eğitimi görmemiş kişilere açık olduğu kadar, eğitimli, meslekten oyunculara da açık özgür çalışma ortamıdır. Tiyatro kursu, tiyatro stüdyosu, vb. olarak da anılan Tiyatro Atölyeleri, belli bir yöntemsel eğitim kurumu niteliği kazanabildikleri gibi, deneme tiyatrosu niteliği de kazanmaktadır.
Tiyatro Bilimi: Gösterim olgusunu ve sanatını tarihsel gelişimi içinde, kuramları ve deneysel öğeleriyle incelemeye, araştırmaya ve yorumlamaya yönelen bilim dalı.
Toplumcu Gerçekçilik: Gerçekçi akımın bu evresi içinde, bir bütün olarak toplumcu sanatı ve tiyatroyu kapsar; sanatçı ya da yazar, emekçi sınıfın ve toplumcu düzenin amaçlarıyla temelde anlaşmıştır. Eleştirel gerçekçilik toplumculuğu benimserken, bu anlayışta olanlar toplumculuğu kurma savaşımı içindedir. Ancak ilk başlarda, Sovyet Rusya'da, bu akımın yazarları rejimin propagandasını yapmışlar ve bu anlayışın dünya görüşünü zayıflatmışlardır. Doğal olarak, günümüze, bu görüşün yalnızca evrensel yapıtları kalmıştır.
Tiyatro Devrimi: 1920-21'de Rusya'da Halk Eğitim Komiserliği Tiyatro Bölümü Yöneticisi V.E. Meyerhold tarafından tiyatronun Ekim Devrimi doğrultusunda dönüşüme uğratılacağının ilan edilmesi. Tiyatro Devrimi'ni doğuran başlıca düşünceler şunlardır: 1- Bütün ülkede yürürlüğe girecek bir tiyatro sisteminin kurulması, 2- Tiyatro programının siyasallaştırılması; 3- Yeni ideoloji biçimlerini işleyecek ve yaygınlaştıracak eğitim kurumlarının kurulması, 4- Komünizm düşüncelerine düşmanca bir toplumsal düzenin propagandasını yapan profesyonel burjuva tiyatrosuna karşı savaş. Tiyatro Devrimi, aynı zamanda, Rusya tiyatrosunun kurulmasının ilk aşaması olarak yer alan tiyatroda devrim hareketidir de. Bu anlamda, Stanislavski'nin oyunculuk yasalarını sistemleştirmesi kadar, Moskova Sanat Tiyatrosu'na bağlı deneme stüdyolarının açması; Tayrov tarafından tiyatronun natüralizmden ve yazarın egemenliğinden kurtarılarak yönetmenin egemenliğinde tiyatrosallaştırılması; Meyerhold tarafından bütün bütüne Devrim'in hizmetine koşulduğu kadar, devrimci tiyatro ve sahneleme tekniklerinin de yaratılması, Oklopkov tarafından kitlesel tiyatronun uygulanması, Vaktangov tarafından "dördüncü duvar"ın kaldırılması, bütün bunlar, tiyatroda devrimler yaratarak çağdaş yönetmen tiyatrosunun kurulmasına ve çağdaş yeniliklerin tiyatroya getirilmesine yol açmıştır. Öte yandan, Mayakovski, Erdmann, Tretyakov gibi yazarların yaratımlarıyla bütünleşen Tiyatro Devrimi, simgeci, fantastik, grotesk, fütürist, kübo-fütürist, konstrüktivist tekniklerin uyarma ve propaganda tiyatrosu teknikleriyle birleştirilerek yeni devrimci anlatım, yöntem ve uygulamaların yaratılmasına neden olmuştur. Öte yandan, yine Tiyatro Devrimi bağlamın işçi-kültür tiyatroları ile uyarma ve propaganda tiyatrosu hareketleri yanısıra, devrimci kitle oyunları ile yurt çapına yayılmış çok geniş amatör tiyatro hareketleri de yer almıştır. Tiyatro devrimi, toplumcu tiyatro kültürü oluşturmaya, tiyatroyu gerek siyasal, gerek estetik yönden devrimci kılmaya yönelik bir hareket olmuş; ancak, 1930'dan sonra dogmatik bir sanat politikasının uygulanması sonunda, bu yenilikçi devrimsel etkinlikler, "biçimcilik"le suçlanarak sona ermiştir.
Tiyatro Eleştirisi: Yazınsal etkinlik olarak tiyatro yapıtlarını değerlendirilmesi. 19. yüzyılda gazeteciliğin yaygınlaşması ve eleştiri gücü kazanmasıyla gelişme gösteren Tiyatro Eleştirisi, gündelik gazeteler ve sanat dergilerinde bir oyunun gösterimi üstüne tümünde değerlendirici, yorumlayıcı bilgileri içerir; yazar, dramaturji, sahneleme, oyunculuk, sahne tekniği olarak oyunun tümünü eleştiri konusu edinerek, okuyucuyu bilgilendirir. Tiyatro Eleştirisi, gazetelerde gazetecilik boyutlarında kalırken, dergilerde daha geniş boyutlu olabilmektedir. Tiyatro Eleştirisi, edebi eleştiri kapsamına girdiğinden edebiyat eleştirisi yöntemlerini, edebiyat estetiği metodolojisini izlemek durumundadır. Eleştiri değerlendirme olduğundan, Tiyatro Eleştirisi de eleştirmenin siyasal-sanatsal dünya görüşüyle bağlanımlıdır; bu nedenle de Tiyatro Eleştirisi'nin ölçütleri hep tartışmaya açıktır. Tiyatro Eleştirisi günlük yayın boyutlarını aştığı, kuramsal çözümleme boyutlarına ulaştığı zaman, tiyatro estetiği düzeyine yükselir. Tiyatro Eleştirisi, bilgilendirici, bilinçlendirici, aydınlatıcı, uyarıcı, eğitici, yol gösterici, kısacası, yapıcı olma durumundadır; sığ ve yıkıcı Tiyatro Eleştirisi, kolayından yargı ve değerlendirmeler, sözkonusu tiyatro yapıtı ile okuyucu arasında doğru iletişim kurulmasına engel olur. Öte yandan, ticari tiyatro sisteminin geçerli olduğu toplumlarda, tiyatro eleştirmenlerinin değerlendirmeleri, tiyatroların ticari başarısı üstünde önemli bir rol oynar.
Tiyatro İçinde Tiyatro: Oyun içinde oyuna karşılık veren bir dramaturjik biçimlendirme aracı; bir tiyatro oyununda tiyatro sahnesinin yer alması. Tiyatro İçinde Tiyatro'ya romantik tersinlemenen bir biçemleştirme aracı olarak, gerçekliğin tersinlemeli biçimde ikiye ayrılması, iki gerçeklik düzlemi biçiminde rastlanır. Çağdaş tiyatroda, Tiyatro İçinde Tiyatro'nun başlıca örnekleri, Pirandello'nun Altı Kişi Yazarını Arıyor'u ile Weiss'ın Marat/Sade'ıdır.
Töreci Oyun: Moralite. Ortaçağda, Hristiyan öğretisinin ahlak anlayışını aşılamakta kullanılan bir oyun biçimi.
Vahşet Tiyatrosu: Antonin Artaur'nun Tiyatro Manifestosu'nun ana kavramı. Yaşadığı çağın kentsoylu tiyatrosunu reddeden, bunun yerine metafizik ve büyüsel tiyatroyu öneren Artaud, tiyatro kaynağındaki ritüellere yönelmiş ve Batı tiyatrosunun hareket kodlarına işaret eden "sözcükler yerine göstergelerden oluşan yeni bir beden dili"ni öne sürmüştür. Onun anlayışındaki tiyatroda, yönetmen, "biricik ve tek yaratıcı"dır. Oyuncu, sahnede, dans, mimik, davranış gibi sözel olmayan tüm anlatım biçimlerini kullanmalı ve bunu ışıklama, plastik anlayıştaki dekor ve oylum duygusu eklenmelidir. Artaud'nun tiyatroya getirdiği bu öneriler, çağdaş tiyatroda etkisini göstermiş, ancak ortaya sürdüğü kavramların bir bölümü uygulama açısından uygun olmamıştır. Artaud'nun oyuncuyu adeta trans durumuna getirebilecek "kara güçlerden arınma" kuramı, tiyatro oyunculuk sanatı açısından yanlış bulunmuştur.
Varouşçu Tiyatro: İnsanı evrenin merkezine koyan, idealist dünya görüşüyle dışa ve kendine olan yabancılığını, yalnızlığını vurgularken bireyin davranışlarıyla var olduğunu, karar zorunluluğu ve sorumluluğuyla kendini gerçekleştirdiğini savunan anlayışın tiyatrosu.
Yabancılaştırma Etmeni: Brecht'in Epik Tiyatrosu'nun estetik temellerinden biri. Seyirci ile sahne arasına bir estetik uzaklık koyarak seyircinin oyun kişileriyle özdeşleşmesini engellemek ve ussal yoldan bir yargıya varmasını sağlamak düşüncesiyle geliştirilmiştir. Bunun için oyunculukta, müzikte, sahne tasarımında estetik uzaklığı sağlayacak çeşitli yabancılaştırma etmenleri kullanılmıştır.
Yatra: Hindistan'da dinsel bayramlarda oynan ezgili, danslı halk oyunu.
Yeni Komedya: Antik Yunan komedyasının aşağı yukarı İÖ 330 tarihlerinde ortaya çıkan incelmiş biçimi. Bu komedyada eski komedyanın karikatür tipleri ve mitologya kişileri yok oldu, bunların yerini, o dönemde yaşayan insanlar, onların güncel sorunları ve giysileri aldı. Yeni komedyanın bugüne kalan en önemli yazarı Efesli Menandros'tur.
Yer altı Tiyatrosu: Altmışlı yıllarda ABD'de ve özellikle de New York'ta "Off-Off- Brodway" tiyatroları arasında, var olan düzene, kentsoylu ahlakına ve halkın benimsediği siyasal anlayışa karşı saldırgan, hatta değer tanımaz bir tavır içinde olan 'anarşist' tiyatro. Kentsoyluyu şoka uğratmak için en uç politik sloganları ve en yakası açık cinselliği kullanmıştır.Ayrıca dinsel inançları rencide edecek sahnelerde seyredeni kışkırtıcı bir hareket içine girmiştir. Adının 'Yer altı Tiyatrosu' olmasının nedeni, yasa dışı bir tiyatro hareketi sayılmasındandır.
Yerel Oyun: Belli bir yerin özelliklerini gösteren konuları, kişileri, töreleri işleyerek yazılmış gerçekçi oyun. Bu çeşit oyunlarda söz konusu yörenin şivesi ve ağzı kullanılır.
Kadın Tiyatrosu: Kadınlar tarafından, kadın sorunları üstüne, kadınlar için yapılan tiyatro etkinlikleri. 1960'larda kadın hareketinin ortaya çıkmasıyla önem kazanan Kadın Tiyatrosu, varlığını kadın hareketine bağlı olarak korumuştur. Daha çok yarı profesyonel ve amatör topluluklarca gerçekleştirilen Kadın Tiyatrosu'nun oyunları kadın yazarlarca ele alındığı kadar, Kadın Tiyatrosu topluluklarınca de kaleme alınıp geliştirilmektedir. Revü ve kabare tiyatrosu biçimi gösteren Kadın Tiyatrosu oyunları, çeşitli sahneleme biçimleri içinde ele alınmakta, genelinde geleneksel sahneleme yöntemlerinden ayrılma eğilimi taşımakta, "kadın estetiği" çizgilerini yakalamaya çalışmaktadır. Biçimce belli bir biçeme ya da okula, akıma bağlı olmayan ve biçemce ortak yanlar taşımayan Kadın Tiyatrosu, içerikçe ortak bir temele oturmakta, geçmişte ve günümüzde kadının toplumda ezilmesi, kadına yanlış bakış, kadınların siyasal ve toplumsal ekonomik hakları, kadın cinselliği ve eşcinselliği gibi sorunları işlemektedir. Kadın Tiyatrosu, başlıcalıkla eş sorununu ele alırken, ataerkil erkek ilişkilerini olumsuzlamakta, kendi tersinlemeli düşüncelerini ortaya koymaktadır. Serbest tiyatro akımı içinde yer verilen Kadın Tiyatrosu, avangart tiyatro ile Off-Off Brodway tiyatrosu üstünde etkili olduğu kadar, çok çeşitli deneyimlere de sahne olmuştur. Kadın Tiyatrosu toplulukları, genellikle, topluca üretimde bulunmayı amaçlamakta, metin ve sahneleme üstünde topluca çalışmalar yürüterek, kendi estetik tasarımlarını geliştirmeye çalışmaktadır. 1970'lerden sonra, Kadın Tiyatrosu, uluslar arası etkinliklere de tanık olmaya başlamıştır. Kadın Tiyatrosu, kendi oyun yazarlarını da, yetiştirmekte (örneğin, G. Reinshagen, E. Jellinek, F. Rame- İtalya); ABD'de ise siyah Kadın Tiyatrosu'na tanık olunmaktadır.
Kitle Tiyatrosu: Sayıları bini bulan oyuncu ve izleyicinin yer aldığı tiyatro. Tiyatro reformu düşünceleri bağlamında yer almış olan Kitle Tiyatrosu kavramı, ilk kez 1920'de Rusya'da, "Kızıl Takvim Yılı" şenliklerinde gerçekliğe kavuşmuş; daha sonra 1920-24 yıllarında Leipzig sendika şenlikleri oyunlarında, E. Toller'ın yazdığı senaryolarda, 1930'larda sosyal demokrat spor şenliklerinde, daha sonra da Nazi döneminin kitlesel gösterileri içinde yer almıştır. Kitle Tiyatrosu'nda, kitlelerin topluca ritmik devinimi , koro halinde konuşma, müzik, ışıldak ışığı, vb. önemli öğelerdir.
Klasik Tiyatro: Tiyatro ve drama sanatında kendine özgü bir norm bütünlüğüne ulaşıldığı ve bu normların daha sonraki dönemlerin tiyatrosuna ve drama sanatına örnek oluşturduğu evreler için kullanılan genel sanat tarihi kavram; örneğin, antik Yunan tiyatrosu, 16. yüzyıl Rönesans İtalyan tiyatrosu, 17. yüzyıl klasik Fransız tiyatrosu, Elisabeth tiyatrosu, Altınçağ İspanyol tiyatrosu, Alman Weimar klasik tiyatrosu, vb.
Kabuki: Japonya'da, soyluların tiyatrosu olan No tiyatrosu karşısında, günlük yaşama dönük halk tiyatrosu.
Kahramanlık Komedyası: Kralların, prenslerin ve soyluların baş oyun kişisi olduğu, serüvenleri kapsayan komedya.
Kahramanlık Tragedyası: İngiltere'de, 17. yüzyıldaki Restorasyon Dönemi'ne özgü tragedya. Fransızların klasik tragedya biçiminden esinlenilerek onur, aşk ve ülkeye bağlılık temalarından hareket eden bu tragedyanın kahramanları daha çok soylulardır.
Kenar Tiyatrosu: Bir kentin kenar semtlerinde gösteri düzenleyen yerleşik ya da gezici tiyatro topluluğu.
Kıyıcılık Tiyatrosu: Antonin Artaud'nun 1938'de öne sürdüğü, oyunculuğu, bilincin yok edildiği trans durumuna kadar götüren, dolayısıyla oyuncuyu yok eden ve seyredeni şoka uğratacak sahneleri kapsayan aşırı bireyci tiyatro anlayışı.
Klasik Komedya: 17. yüzyılda, Fransa'da Moliere ve 18. yüzyılda Almanya'da Lessing komedyaları için kullanılan terim.
Konstrüktivist Tiyatro: İşçi sınıfının sanayileşme sürecindeki emeğini ve üretimini, çalışma tartımını ve devinimini anlatmak için Sovyet yönetmen Meyorhold tarafından ilk kez denenenmiş, Vakhtangov, Tayrov gibi birçok genç kuşak yönetmen tarafından, belli farklılıklarla sürdürülmüş, tiyatralliği öne alan anlayış.
Köşebaşı Tiyatrosu: Köşebaşlarında, yalın, hemen anlaşılabilecek, genellikle siyasal ve toplumsal içerikli, kalın çizgili oyunlar oynayan az kişili topluluk.
Lirik Oyun: Baştan sona ya da bir kesimi müzikli olan oyun.
Maske Tiyatrosu: Maskeyle oyunculuğa dayalı tiyatro. Maskenin kökeni, katılaşmış ölü insan yüzü olarak ölümün trajikliğinden kaynaklanır; bunun için de maske, öbür dünyaya ilişkin olarak gündelik gerçeğin yerine "ikame gerçeklik"i, çifte gerçekliği; "kılık değiştirme" olarak oyunculuğun temel güdüsünü oluşturur; bu anlamda da tiyatro, Maske Tiyatrosu olarak başlamıştır, denebilir. Maske Tiyatrosu'nun ilk önemli uğrağı, antik Yunan tiyatrosudur. İnsan yüzünden büyük olmayan maskelerle oynanan antik tragedyaya 28 değişik maske tipi; komedyada ise 44 ayrı maske tipi vardı. Maskeler, uzaktan görülebilirlik ve tip çizme özellikleri yanısıra, oyuncuların çok çabuk rol değiştirmesine, değişik rolleri oynamasına olanak sağlıyordu. Maske Tiyatrosu'nun ikinci önemli uğrağı commedia dell'arte'dir; burada, tipler, kendilerine özgü maskeleriyle belirlenimliydiler. 20. yüzyılın başlarında tiyatro reformuyla birlikte, üstün kukla anlayışı içinde, maske yeniden önem kazanmıştır. Çağdaş tiyatroda Brecht, Grotowski, Strehler gibi yönetmenler ile Bread and Puppet Theatre gibi topluluklar, Maske Tiyatrosu'nun özgün örneklerini vermişler; Theatre du Soleil (Paris) gibi topluluklar, etnik tiyatro anlayışı içinde, yabancı kültürlerin giysi, dans ve müzik biçimleriyle birlikte maske geleneğini de kendi uygulamalarına almışlardır.
Meddah: Dramatik öykü anlatıcı. Arabisatan'da Hz. Peygamber'i ve ailesini olduğu kadar, hükümdar ve kahramanların da övgüsü yapmak olarak yer alan Meddahlık, Türkiye'de kendine özgü bir tiyatro sanatı türü olmuştur. Meddahlar'ın dağarcıklarında yalnızca görülebilir değil, İslam kaynaklarına dayanan dinsel konular, İran kaynaklarına dayana efsane, destan ve Şehnameler; Türk hikaye, masal ve efsaneleri, romanlar ile tiyatro oyunları da bulunmaktaydı. Genellikle Ramazan akşamlarında, kahvehane gibi kapalı yerlerde ve halkın içinde gösterilerini gerçekleştiren Meddah'ın hem başlık yerine kullanmak için, hem de türlü ses ve ağız taklitleri yapmak için omzuna astığı geniş bir mendil, elinde de oyunu başlatma, izleyiciyi sessizliğe çağırma ve saz, süpürge, tüfek, at, vb. yerine kullanmak için bir sopa vardı. Anlatılarına şiirler, tekerlemeler ve kalıplı sözlerle başlayan Meddahlar, anlattıklarının üslubunu taklitli bir anlatıya ya da temsile uygulayarak, "tek kişilik gösteri"lerini sunar, yine kalıplı sözlerle gösterilerini bitirirlerdi. Günümüzde Meddahlığı yeniden çeşitli biçimler altında yaşatma eylemlerine tanık olunmaktadır.
Mekanik Tiyatro: Oyuncu olarak insanın yerini mekanik olarak hareket eden nesnelerin aldığı ya da insanların mekanik hareketli oyunculuğuna dayanan tiyatro biçimi için kullanılan kavram. 20. yüzyılın başında tiyatro reformu hareketine bağlı olarak Craig tarafından ortaya atılan "üstün kukla" oyunculuk anlayışıyla ortaya çıkmış olan Mekanik Tiyatro, tiyatroyu mekanik bir araç haline getirmeyi amaçlar. Fütürüst tiyatro da "mekanik bale"ler gerçekleştirmiş; tiyatroyu "duyguları üretme makinesi" olarak görmüştür. Fütürüst tiyatronun Mekanik Tiyatro anlayışından etkilenen konstrüktivist tiyatro, Rusya'da Devrim sonrasında "fütürüst opera" örneğinde "elektronik gösteri"ler düzenlemiştir, F. Legger, "insan merkezci gösteri"ler mekanik olarak yenileştirmeye yönelirken, Bauhaus sanatçıları da Mekanik Tiyatro'yla kuramsal ve pratik olarak uğraşmışlardır. Bauhaus "sahne atölyesi"nin yöneticisi O. Schlemmer, insan bedenin mekanik yönünü öne çıkarmaya, mekanik olarak hareket eden geometrik sanatfigürü haline getirmeye çalışmış; L. Maholy-Nagy ise, biçim, ışık, renk, ses ve hareket gibi canlandırma öğelerinin birleşmesinden "eylemsel olay" yaratmayı denemiş; Kandinski soyut bireşimci sahneyi kurmayı istemiştir. Laterna magica ile çokmedyalı tiyatrolar, Mekanik Tiyatro'nun günümüzdeki örnekleridir.
Mimodram: Üst düzeyde sanat ve tekniği gösteren sözsüz oyun.
Monodram: Tek kişilik oyun.
Müzikli Dram: Hem sözlü tiyatronun, hem de operanın bazı özelliklerini iç içe kullanan müzikli oyun türü.
Müzikli güldürü: Müziğin eşliğinde gelişen güldürü.
Müzikli Oyun: Müzik eşliğinde yürütülen, daha çok ABD'deki melodram ve caz müziğinden gelen etkilerle ortaya çıkmış oyun.
Natüralist Tiyatro: Gerçekliğin doğaya bağlı kalınarak yansılanmasını isteyen natüralizmin tiyatrosu. Felsefi pozitivizmin, belirlenimcilik düşüncesinin ve çevre kuramının temellik ettiği Natüralist Tiyatro, gününün gerçeklerden uzakta burjuva tiyatrosuna karşı, gerçekliği bilimsel kesinlik içinde vermeyi, insanı tüm fiziksel ve toplumsal bileşkenleri içinde çözümlemeyi amaçlamıştır. Emile Zola'nın kuramcılığında gelişme gösteren Natüralist Tiyatro, "sanat, tabiatın bir parçasıdır" ve "sanat, yeniden tabiat haline gelmeye çalışır" ilkeleri doğrultusunda ürünler vermiştir. Romantik tiyatroya karşı olduğu kadar, iyi kurulu burjuva oyununa karşı da yer almış olan Natüralist Tiyatro, işçi ve emekçi sınıfların sorunlarına olduğu kadar, toplumdışı kalmış insanlara da eğilmiş, burjuva-kapitalist topluk hastalıklarını gözönüne sermiştir. Ancak, gerçekliği dolayımsız olarak alışıyla, ampirik gerçekliğin ötesine geçememiş; çözümsel yönteme ağırlık vererek, somut, tikel ayrıntısal gerçeklik üstünde durmuştur. Nesnelciliğin öne çıktığı Natüralist Tiyatro'da gerçekliğin bire bir kopyası sergilenmeye çalışılır; oyun dili, gündelik konuşma dili ve bölgesel ağız olarak alınır; sahne tasarımı, sahne giysisi ve donatımlığı doğal gerçeğe ayrıntılarıyla tam uygunluk içinde uygulanır. Karakter çizimi önplana çıkarken eylemde toplumsal ve doğasal koşullanma ve belirlenmeye mutlaklık tanınır; yaşam, yaşam dilimleri içinde verilir; eylem-yer-zaman birliğine uyulur ve izleyici ile sahne arasında "dördüncü duvar" çekilerek, oyunun kapalı bütünlüğü korunmaya çalışılır. Bu nedenle Natüralist Tiyatro, tam bir benzetmeci tiyatro, tam bir yanılsamacı tiyatrodur. Buna uygun olarak, oyunculuk bütün bütüne özdeşleşme yöntemine dayanırken, sahnelemede dış görünüşün doğallığı korunur. Eylemde kısalık, kahraman yokluğu, sahnelerin art arda sıralanması, Natüralist Tiyatronun başlıca dramatik özelliklerindendir; çok çeşitli belirlenimleri içinde çizilen karakter, çevrenin kalıtımsal özelliklerinin bir toplamı olarak ortaya çıkar. Natüralist Tiyatro, burjuva-kapitalist toplumda "herkesin herkesle savaşı"nı, burjuvazinin acımasız olarak kendini gerçekleştirişini, insanda yıkıcı olan yanı sergileyişiyle toplumcu düşünceye hizmet etmiştir. Natüralist Tiyatro'nun başlıca temsilcileri Fransa'da Antoine ve Theatre Libre, Almanya'da, O. Brahm ve Freie Bühne, İngiltere'de Independent Theatre, Rusya'da Stanislavski ve Moskova Sanat Tiyatrosu, İtalya'da verismo akımı yanısıra, yazar olarak Zola, Goncourt, Ibsen, Strindberg, Hauptmann, Gorki ve O'Neill'dir.
No Oyunu: Japon tiyatrosunda ezgili, danslı, dinsel niteliği olan eski oyun biçimi.
Nümayiş: İran'da halk tiyatrosuna verilen ad.
Okuma Oyunu: Sahnede oynanmak için değil, okumak için yazılmış oyunlar. Okuma Oyunları, dramatik biçime önem vermeyen, tiyatro koşullarını gözönüne almayan, retoriği öplana çıkaran ve belirli bir şiir anlayışını dramatik uygulamaya yeğ tutan oyunlardır.
Ortaoyunu: Türk doğaçlama halk tiyatrosu. Kol oyunlarından gelişerek 19. yüzyılda kesin biçimine kavuşan Ortaoyunu, adını, izleyicilerin, çevre oldukları bir orta yerde oynanmasından alır. Ortaoyunu, kendi bir özelliği olarak, açık yerlerde, palanga ya da meydan adı verilen yuvarlak ya da yumurtamsı bir alanda oynanır; burada, erkek izleyicilerin oturduğu mevki ile kadın izleyicilerin oturduğu kafes, ip gerili kazıklarla ayrılmıştır; oyuncular, sahne giysilerini değiştirdikleri, önü perdeyle kapatılmış sandık odası'ndan kapı yoluyla oyun alanına girerler. Ortaoyunu'nun dekoru, 68 cm. -1 m. Yükseklikte, genellikle Kavuklu'nun işyerini temsil eden ve iki kanatlı bir kafes olan dükkan ile 1.5m yükseklikte, iki, üç ya da dört kanatlı, genellikle ev olarak kullanılan ve önünde iskemleler bulunan bir paravanaydı. Ortaoyunu'nun başında köçek, çengi ve curcunabazların müzik eşliğinde raks gösterisi yer alırdı. Gündelik olaylardan yola çıkan, doğaçlama, durum komedyası ve laf oyunlarına dayanan Ortaoyunu dört bölüme ayrılırdı: Pişekâr'ın izleyiciyi selamlayıp, zurnacıyla konuşup oyunu açması, giriş; Kavuklu ile kavuklu-arkası'nın oyuna girmesiyle başlayan muhavere; belli bir olayın temsil edildiği fasıl; Pişekâr'ın izleyiciden özür dileyip, gelecek oyunun adı ve yerini bildirerek oyunu kapatışı, bitiş. Ortaoyunu fasıllarının çoğu Karagöz'ünküyle aynıdır; klasik ve yeni eklenmiş fasıllar olmak üzere iki öbekte toplanır. Ortaoyunu'nun başlıca tipleri şöyle gösterilebilir: Oyunu açıp, yürütüp, kapayan; hem oyuncu, hem sahneye koyucu, hem de yazar gibi davranan, kenarı kürklü kaftan ve külah giyen, elinde şakşak taşıyan Pişekâr; Pişekâr'la birlikte oyunu yürüten; ikinci-oyuncu ve başkomik, kavuk ve kaftan giyen Kavuklu; Çelebi, Zenne, Tuzsuz, Kavuklu-arkası, Denyo; taklit tipleri: Kürt, Arnavut, Acem, Arap, Yahudi, Ermeni, Rum, Frenk. Her tip kendisini simgeleyen müzikle içeri girerdi; müzikçiler oyunla bütünleşmişlerdi. Ortaoyunu, yerini 19. yüzyıl ortalarında yerini tuluat tiyatrosuna bırakmıştır.
Orta Antik Komedya: Antik Yunan komedyasının ikinci evresidir. Eski komedya ile orta komedyayı ayıran kesin bir sınır yoktur. Aristofanes her iki dönemde de vardır. İÖ 423 ile 330 yılları arasında gelişmiştir. Kişisel ve siyasal taşlama yoktur.
Oyun: 1- Bir tiyatro sanatçısının sahnedeki oyunu. 2- Oynanmak üzere yazılmış tiyatro yapıtı.
Oyun Sanatbilimi: Tiyatro tarihçisi, incelemecisi ve kuramcılarının oyun metni üzerindeki çalışmalarını ve sonra da oyunun sahnelenmesi açısından sanatsal bilgileri kapsayan uğraş alanı. Metin üzerinde yapılan çalışmaların tümüne 'kuramsal dramaturgi', oyuncular ile sahne üzerinde yapılan çalışmalara da 'uygulamalı dramaturgi' denilir.
Oyun Sanatı Uzmanı: Oyun sanatını ve uygulayımını bilen kimse. XVIII. yüzyılda,Alman yazar ve kuramcı Gotthold Ephraim Lessing'in, Yunanca kökten yararlanıp ortaya attığı bu terim, başlangıçta oyun yazarı ve yöneticisi için kullanılmıştır. Bugünkü anlamı ile tiyatronun bilim ve sanat danışmanı. Oyun Sanatı Uzmanı'nın görevleri çeşitlidir: 1- Çalıştığı tiyatro için, seyirciyi, tiyatronun teknik olanaklarını ve sanatçı kadrosunu dikkate alıp oyun seçmek ve önermek; 2- Gönderilen yapıtlar üzerinde, gerektiğinde yazar ile çalışma yapmak; 3- Yeni oyun yazarları bulmak; 4- Dünya tiyatrosundaki gelişmeleri izleyerek çalıştığı tiyatroya yol göstermek; 5- Gerektiğinde bazı konularda yönetmene malzeme sağlamak, ön çalışmalar yaparak gerekli bilgi ve belgeleri sağlamak; 6- Seyirciler için yayımlanan tiyatro dergisini yada oyun izlencesini bastırmak; 7- Tiyatro belgeliğini ve kitaplığını kurmak, yönetmek, tiyatro için gerekli bulduğu kitapların satın alınmasını önermek; 8- Çalıştığı tiyatronun olanakları varsa tiyatroya ya da sanata ilişkin çeşitli sanat etkinlikleri düzenlemek.
Öfkeli Genç Kuşak: İngiltere'de 1950'lerin ortalarında tiyatroyu biçemsel ve içeriksel olarak etkilemiş oyun yazarları için kullanılan, Leslie Paul'ün Öfkeli Genç Adam adlı özyaşamsal romanın başlığından türetilmiş kavram. İngiltere'de savaş sonrası toplumsal gelişmeler karşısında hoşnut olmayan bu "öfkeli" genç oyun yazarları, tiyatroda bakış açısı değişikliği istemişler; toplumsal yaşamı işçi, emekçi ve küçük burjuva kesimlerin, "küçük insan"ın bakış açısından eleştiriye bağımlı kılmışlar; ancak somut çözüm getirememişler, toplumsal çelişmeleri göreneksel natüralist tarzda yansıtmakla kalmışlardır. Öfkeli Genç Kuşak, İngiltere'de serbest tiyatroların gelişmesine öncülük etmiştir. Öfkeli Genç Kuşak'ın oyun yazarları arasında John Osborne, Arnold Wesker, John Arden, S. Delaney; tiyatroları arasında da Royal Court Theatre, Theatre Workshop sayılabilir.
Panayır Tiyatrosu: Panayırlarda, açık havada, genellikle açık saçık güldürüler oynayan tiyatro.
Pandomim: Sözsüz oyun.
Pandomima: Tanzimat ve II. Meşrutiyet dönemlerindeki tiyatroların çoğunda izlenen, oyunlar arasına sıkıştırılmış sözsüz oyun.
Parçalı Komedya: Bölümcükleri ya da bölümleri birbirine bağlı olmayan, Fransa'da ortaya çıkan ve tutulan komedya biçimi.
Poetika: Aristotales'in İÖ 363-360 yılları arasında yazdığı, şiir, dram sanatı ve epik konularını içeren ve dramatik yapıtın kurallarını öneren yapıtı. Bu kitabın komedya üzerine olan bölümü ele geçmemiştir.
Pıscator Tiyatrosu: Piscator'un tiyatro eylemini, kendi siyasal estetik programına göre gerçekleştirdiği tiyatro etkinliklerini dile getiren kavram. Piscator, drama ve tiyatro biçiminde devrim yaparak, bilim ve tekniğe upuygun bir sahne estetiği yaratmaya çalışmıştır. Tiyatro ve sahne yapısı olarak çok katlı sahne, kesit-küre sahne ve yürüyen kayışlı sahne tekniklerini uygulamış olan Piscator, göreneksel dramayı ham malzeme olarak almış, siyasal dramaturjik bakış açısından yeniden düzenlemiş; bunun için de iki yola başvurmuştur. 1- Sahnesel malzemenin "epikleştirilmesi", 2- kendi içinde kapalı dramatik eylemin revü tarzında "tek tek numaralar" halinde çözüntüye uğratılması. Piscator, tarihsel-belgesel tiyatroyu oluşturabilmek için film ve film projeksiyonu ile fotoğraf malzemesinden de yararlanmıştır. Piscator Tiyatrosu'nda üretim, sahneleme, sahne müziği, sahne tekniği ve oyuncu topluluğu arasındaki topluca sahneleme sürecine dayanır.
Politik Tiyatro: Ünlü Alman yönetmen Ervin Piscator'un göstermeci nitelikteki kendi anlayışını içeren 'Epik Tiyatro'ya verdiği ad. Siyasal gelişimleri konu edinerek insanların daha iyi yaşamalarını savunan, seyircinin duygusundan çok usuna yönelen tiyatro anlayışı. Bu anlayıştaki tiyatroda sinema filmi, diya, hareketli sahne zemini, yürüyen şerit gibi biçimsel özellikler yer alır.
Proleter Devrimci Tiyatro: Sınıf savaşımını, tiyatro eyleminin odağına yerleştiren siyasal tiyatro. 1917 Ekim Devrimi bağlamında, devrimci işçi hareketine bağlı olarak yer almış olan Proleter Devrimci Tiyatro hareketi, başlıcalıkla şu ana biçimler içinde görülmüştür: 1- Rusya'da yeni bir işçi sınıfı kültürü yaratmaya yönelik proletkult hareketine bağlı tiyatro etkinlikleri, topluca tiyatro deneyimine dayanan kitle tiyatrosu gösterileri; 2- Rusya ile Almanya'da çok geniş çapta yer alan uyarma ve propaganda tiyatrosu etkinlikleri; 3- Rusya'da "tiyatro devrimi" etkinlikleri; 4- Almanya'da politika tiyatrosu etkinlikleri.
Radyo Oyunu: Radyoda seslendirmek üzere yazılmış, kulağa yönelik işitsel özel teknik gerektiren oyun.
Reinhardt Tiyatrosu: Reinhardt'ın doğrudan sanatsal ve mali yönetimini üstlendiği tiyatro etkinliklerini belirten kavram. Aynı zamanda tiyatro örgütçüsü ve girişimcisi olan Reinhardt, tiyatro etkinlikleri arasında sahne yapısı ve sahneleme olarak birçok yeniliklere önayak olmuştur. Reinhardt Tiyatroları şöyle gösterilebilir: Schall und Rauch Kabare Tiyatrosu (1902, Berlin), Neues Theater (1903, Berlin), Deutsches Theater (1905, Berlin), Volksbühne (1915- 18, Berlin), Grossen Schauspielhaus (1919, Berlin), Reinhardt'ın bu dönemde Berlin'de etkili olduğu 11 tiyatro vardır. Viyana'da: Theater in der Josefstadt (1923), Schönbrunner Schlosstheater (1928).
Romantik Tiyatro: 1790'lardan 1840'lara kadar Avrupa'da geç Aydınlanma döneminin akılcılığına karşı ortaya çıkmış romantik sanat ve düşünce akımının tiyatrosu. Romantik Tiyatro, başlıcalıkla Almanya'da ve Fransa'da drama kuramı ve dramatik yazın olarak öne çıkmıştır. Almanya'da F. Schlegel, A. W. Schlegel ve Schelling romantik anlayışı öne sürmüşler, Shakespeare'e büyük önem verirken, klasik Fransız tiyatrosunun yer ve zaman birliği kuralını ve katı ölçülerini eleştirmişlerdir. Fransa'da da Romantik Tiyatro anlayışı, üç birlik kuralına karşı olduğu kadar, koşuklu dramaya da karşı çıkarak, dramatik türlerin karışımını istemiş; V. Hugo, Fransız Romantik Tiyatrosu'nun ilkelerini ortaya koyarak, "grotesk olan ile yüce olanı, korkunç olan ile kaba güldürüyü, trajik olan ile komik olanı birbiriyle kaynaştıran edebiyatın çağdaş edebiyat" olduğunu öne sürmüş; komik ve grotesk bedende trajik ve yüce ruhun birleştirilişiyle klasik tragedya-komedya ayrımının aşılacağını göstermiştir. Romantik sanat, gerçekliğin yoğunlaştırılmış bir yansımasıydı; bu nedenle de Romantik dramaturji, gündelik kişi ve olaylarla değil, alışılagelmedik kahramanlarla ve işlerle, insanoğlunun yazgısını temsil eden kişilerle, yazarın düşüncesini dile getiren kişilerle ilgiliydi. Romantik Tiyatro, bu doğrultuda yeni bir ritmik biçimlendirmeye, lirik karakter çizimine yer veriyordu. Romantik Tiyatro, romantik drama kuramının estetik ilkeleri düzeyinde üretime tanık olamamış; daha çok okuma oyunlarına yol açmıştır. Bu arada, Tieck, romantik tersinlemeye dayanan romantik komedyanın örneklerini vermiş; romantik güldürü, yanılsamayı yıkıcı epik drama öğeleriyle öne çıkmıştır. Büchner'de, romantik biçimsel öğelerin parodisel olarak çözüntüye uğrayarak, toplumsal eleştirel taşlama biçimine dönüştüğü görülür. Fransa'da da Romantik Tiyatro uygulayımı kendi kuramsal ilkelerine karşılık verecek düzeyde gerçekleşmemiş; ancak sahne dekorunda ilerlemeler, başarılı oyunculuk ve melodrama kayma özellikleriyle öne çıkmıştır. Fransa'da Romantik Tiyatro'nun başlıca temsilcileri Hugo yanısıra, P. Merimee ile A. de Vigny'dir. Romantik Tiyatro ürünleri daha çok bale ve opera içinde değerlendirilmiş; romantik drama daha çok edebiyat tarihi açısından önem taşımıştır.
Rönesans Tiyatrosu: Rönesans döneminin tiyatrosu; ortaçağdan sonra tiyatroda yenileşmeyi gösteren tiyatro dönemi. Rönesans Tiyatrosu'nun başlıca özellikleri şunlardır: 1- dünyevi, gerçekçi bir tiyatronun yer alması; 2- hümanist düşünce doğrultusunda antik tiyatro ve kültürün yeniden bulgulanması; 3- saray tiyatrosuna bağlı olarak tiyatrosal özelliklerin gelişme göstermesi; 4- komedya ve tragedya yanısıra, pastoral oyun, melodram ve tragikomedya gibi yeni türlerin ortaya çıkması. Rönesans Tiyatrosu, toplumsal deneyim olarak tiyatronun yeniden bulgulanması olarak önem taşır.
Retorik: 1- Etkili, esprili ve güzel konuşma. 2- Aristoteles'in oyuncular için yazmış olduğu, güzel ve etkili konuşmanın önemini belirttiği yapıtı.
Ritüel: Dinsel tören, kutlama. Tiyatronun kaynağında ritüeller vardır. Bolluk törenleri, ölüp dirilme törenleri, üreme törenleri, söylenen ezgiler, danslar ve oynanan oyunlar, homo ludens'i ortaya çıkarmıştır. Antik tiyatronun başlangıcı da ritüellerden var olmuştur. Bağ ve şarap tanrısı Diyonizos adına yapılan bahar kutlamaları giderek tiyatro gösterilerine dönüşmüştür.
Saçma Tiyatrosu: 1950'lerde başlıcalıkla Fransa'da yaygınlık kazanmış bir avangart tiyatro akımı ve anlayışı. Göreneksel burjuva dünyasının alışılageldik beylik değerlerine dayalı yaşam tarzını mutlak olumsuzlayıcı bir tepki olarak ortaya çıkmış olan Saçma Tiyatrosu, toplumsal yabancılaşmayı bir insanlık durumu olarak alarak, bu ikisini özdeşleştirir. Saçma Tiyatrosu, 2. Dünya Savaşı'nın yol açtığı tinsel bunalımdan kaynaklanan kötümser, bilinemezci ve hiçlikçi bir dünya görüşü doğrultusunda, insanın varoluşunu ve yaşamını mantıkdışı, saçma ve anlamsız olarak ortaya koymaya, insanlar arasında iletişimin olanaksızlığını göstermeye çalışmıştır. Saçma Tiyatrosu, bu düşünce yapısına bağlı olarak, göreneksel dramatik biçimleri ve anlamlı diyalog düzenini yıkmış; tarihsellik ve psikolojik dışı gelişim; eylem ve çatışmaya bağlı olmayan bir oyun yapısı kurmuş; paradoksal, mantığa aykırı bir diyalog düzenini oyun dili haline getirmiştir. Saçma Tiyatrosu'nun estetik kökenleri, soytarı edebiyatına, groteske, bilinçaltı akımına, kara gülmeceye, sözsüz oyuna olduğu kadar; dadacı tiyatro, gerçeküstücü tiyatro, vahşet tiyatrosu ve varoluşçu tiyatro gibi tiyatro deneyleri ile Jarry, Apollinaire, Artaud ve Kafka gibi yazarların düşünce ve uygulamalarına uzanır. Camus'nün insan varoluşunun saçmalığı görüşü üzerine kendini temellendiren Saçma Tiyatrosu, varoluşçu tiyatro gibi, "insan varoluşunun saçmalığını tartışmaya girmez, somut bir veri olarak, yeni elle tutulur sahneler içinde ortaya koyar". Başta Beckett, Ionesco, Adamov ve Arrabal olmak üzere, Saçma Tiyatrosu bağlamında şu gibi adlar yer alır: Pinter, Albee, Kopit, Hildesheimer, Tardieu, vb.
Saray Tiyatrosu: Feodal çağın sonuyla mutlakçılık döneminin başı arasında Batı'da prenslik saraylarında yer almaya başlayan tiyatro etkinlikleri. Saray Tiyatrosu, saraylarda meslekten topluluklarca gerçekleştirilen düzenli tiyatro gösterilerini olduğu kadar, saraya bağlı kişilerce düzenlenen saray oyunlarını da içine alır. Bu anlamda, Avrupa Sarayları, oyuncu topluluklarını destekleyişleriyle meslekten oyuncu tiyatrosunun yaygınlık kazanmasına da yol açmışlardır. Mask oyunları, anti-mask oyunları, komik bale, pantomim bale, bu gibi tiyatro türleri, İngiliz ve Fransız Sarayları'na özgü tiyatro etkinlikleri olmuş; opera ise, İtalyan Saraylarında ortaya çıkmıştır. Moliere, 14.Louis'in Saray Tiyatrosu'nu gerçekleştirirken, Goethe de Weimar Saray Tiyatrosu'nu gerçekleştirmişlerdir. Saray Tiyatrosu, soyluluğun yazgısı doğrultusunda, 18. yüzyılın sonlarından sonra kalkarak yerini devlet, kent ve eyalet tiyatrolarına bırakmıştır.
Serbest Tiyatro: 1960'lardan sonra yerleşik, ticari tiyatro kültürüne karşı ortaya çıkmış bir sanat ve eylem tiyatrosu hareketi. Fringe, siyasal halk tiyatrosu, öğrenci tiyatrosu, amatör tiyatro ve sokak tiyatrosu biçimleri içinde kendini ortaya koyan Serbest Tiyatro, toplumsal, kültürel yozlaşmaya karşı, eleştirel bir sanatsal eylem doğrultusunda, yeni bir tiyatro anlayışını gerçekleştirmeye; tiyatronun bugünkü içeriğini, estetik biçimini, toplumsal anlamını ve kurumsal yapısını değiştirmeye çalışan tiyatro etkinlikleridir. Serbest Tiyatro kuruluşları, devlet ve yerel yönetim tiyatrolarının olduğu kadar, özel ve ticari tiyatroların da kurulu hiyerarşik örgütsel yapısı dışında, modern tiyatro eyleminin gereklerini yerine getirmeyi amaçlar. Serbest tiyatrolar, yalnızca göreneksel tiyatro yapıları dışında, açık doğada, sokakta, cafe'lerde, fabrika ve garajlarda, vb. etkinliklerini sunmakla kalmamakta, ama genelde tiyatronun yapısını değişime uğratacak kökten girişim ve deneylere başvurmaktadırlar. Örneğin, Peter Brook ve E. Barba gibi tiyatro adamları, Afrika'da ve Amazonlar'da "tiyatro safarileri" düzenlemekte; kültürlerarası etkileşimi içinde tiyatro süreçlerini ele almaktadırlar. A. Artaud ve J. Grotowski'nin görüşleri doğrultusunda ilkelerini gerçekleştirmeye çalışan Serbest Tiyatro etkinlikleri arasında başlıcalıkla şu adlar sayılabilir: Off-Off- Brodway (R. Schechner ve Performance Group, J. Chaikin ve Open Theatre, Living Theatre, La Mama, Bread and Puppet Theatre), soytarı tiyatrosu hareketi, İngiltere'de Pip Simmons Group, Almanya'da Rote Rübe ve Berliner Theatermanufaktur. Öte yandan, happening, performance art, eylem sanatı vb. gibi göreneksel tiyatro dışı etkinlikleri de Serbest Tiyatro içinde yer alır. 1960'lardan sonraki öğrenci hareketleriyle başlayan amatör gençlik ve öğrenci tiyatroları ile sokak tiyatroları da yine Serbest Tiyatro bağlamındaki tiyatro etkinlikleridir.
Siyahi Tiyatro: Afro- Amerikan tiyatrosu. ABD'deki siyahi azınlığın tiyatrosu olarak ilk Siyahi Tiyatro topluluğu New York'ta 1821'de kurulmuştur. Siyahi Tiyatro, 1920'lere kadar müzikli komedya ve vodvil tiyatrosu biçiminde yer almış; daha sonra, Federal Tiyatro Projesi çevresinde, ırk ayrımına karşı tiyatro kimliğini kazanmıştır; 1950-60 yıllarında yeni bir siyahi oyun yazarı kuşağı yetişmiş; siyahi hareketin gelişmesine koşut köktenci biçimler almıştır. Son dönemde kendine özgü yeni bir estetik yaratma çabası içinde olan Siyahi Tiyatro, siyahların savaşım ve deneyimlerinden yola çıkan, etnik kültüre dayalı, sözel ve müziksel gelenekten yararlanan, dinsel törensilikleri işleyen, siyahi müziğin çok sesli yapısını kullanan, blues ve cazın ezgisel ritmik yapısını işleyen bir tiyatro yapmakta; kesikli kısa sahnelerden oluşan yeni bir sahne tekniği geliştirmeye; bu arada, tragifantezilerden olduğu kadar, burlesklerden de yararlanarak, zengin bir anlatım, yeni bir kimlik ve ideoloji arayışı içinde, "yeni Afrikalı" tiyatroyu gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Sokak Oyuncular: Sokaklarda çeşitli beceri gösterilerinde bulunan, skeçler oynayan, müzik aletleri çalan, buna karşılık seyredenlerden para toplayan küçük topluluk.
Sokak Tiyatrosu: Geleneksel tiyatro yapıları dışında, açık havada, herhangi bir yerde, sokakta, parkta,alanda ve benzeri yerlerde oyunlar oynayan tiyatro. Tümden siyasal amaçlı olanların bazıları çok sivri olduklarından bunlara "Gerilla Tiyatrosu" adı verilmiştir. Sokak tiyatroları özellikle, genç tiyatrocular tarafından gerçekleştirilen, kısa yoldan iletide bulunan ve gösteri süreleri onbeş dakikayı geçmeyen oyunları içeren topluluklardır.
Stanislavski Sistemi: Stanislavski tarafından sistemleştirilmiş özdeşleyime dayalı oyunculuk yöntemi. Psikolojik gerçekçi oyunculuk sanatının başkuramcısı olan Stanislavski, özdeşleşmeyi oyunculuğun temeline koymuş; oyuncudan her şeyden önce gerçeği istemiştir. Stanislavski'nin psikoteknik yöntemi, "üretici özdeşleyim" kuramı, oyuncunun rolünü rastlantısal esinlenmeye bırakmayarak, önçalışma sırasında çağrışımlanan birçok esinin saptanarak, yaratma anında "duygulanımsal anımsama" yoluyla yinelendirilmesine dayanır. Stanislavski'nin yöntemsel ilkeleri, "duygulamsıl bellek" yoluyla duyumların yeniden üretilmesi, yaratıcı düşlemgücü ve eksiksiz dış dünya bilgisidir. Stanislavski, oyuncunun tasarım ve eylem gücünü harekete geçirmek için düşgücü ve yoğunlaşma temrinleri geliştirmiştir; buna göre oyuncu kendisine şunları söylemelidir: "Benim için önemli olan olaylar değil, benim ne yapacağımdır, sahnede çevremde olup bitenler gerçek olsaydı eğer, benim onlar karşısında ne gibi bir tavır alacağımdır". Stanislavski, "yaratıcı düşlem gücü" sistemini, "duyguların mantığı"nı, daha sonra "eylem mantığı", "psişik eylem" kavramıyla gelişmiştir. Stanislavski'nin tüm dünyada oyunculuk eğitimini ve oyunculuk anlayışını derinden etkilemiş olan sistemi, çağımızda başlıcalıkla ABD'li oyunculuk yöntemi Lee Strasberg tarafından geliştirilmiştir.
Sürgün Tiyatrosu: Naziler'in iktidara gelmesiyle birlikte yabancı ülkelere sığınan ve sürgün giden Alman tiyatro sanatçıları ve yazarlarınca sürdürülen tiyatro etkinlikleri. 1933'ten sonra, Alman dilinde yaklaşık 4000 tiyatro adamı , yurtdışında yaşamak zorunda kalmış; sürgün döneminde 500 kadar yazar Almanca olarak 900 kadar oyun üretmiştir. Sürgün Tiyatrosu çeşitli evrelerden geçmiş; konuk sanatçılık, gezici tiyatro, yerleşik tiyatro, vb. gibi özellikler göstermiş; yabancı izleyici için tekinliklerde bulunurken, sürgündeki kendi göçmen kolonisi için de kültür gereksinimlerini karşılayacak etkinliklerde bulunmuştur. Volga Cumhuriyeti'nden ulusal-toplumcu tiyatro olarak "Engels Projekt", Zürich'e Schauspielhaus etkinlikleri, İngiltere'de Freier Deutscher Kulturbund, New York ve Los Angeles'taki etkinlikler, Meksika'da Heinrich Heine Klub, Arjantin'de Frei Deutsche Bühne, vb. Sürgün Tiyatrosu'nun çeşitli örnekleridir. Sürgün Tiyatrosu bağlamında, başlıcalıkla Reinhardt, Piscator, Brecht, Zuckmayer, Thomas ve Heinrich Mann, K. Weill, F. Kortner, F. Bruckner gibi tiyatro adamlarının etkinlikleri önem taşır. Sürgün Tiyatrosu, tiyatrocuların her zorluğa karşın mesleklerini sürdürmeleri için bir ortam oluşturmuş; faşizme karşı güçlerin biraraya gelmesine yol açmış; tiyatronun çağın ve toplumun eleştirisini yapma özelliğini sürdürmesini sağlamıştır.
Tiyatro: 1- Geniş anlamı içinde, dram sanatının yönetmen, oyuncu, tasarım sanatçıları, uygulamacılar, uzmanlar ve seyircinin etkileşimi ile ortaklaşa üretilmesi. 2- Dramatik gösterilerin tümü. 3- Betik dışında kalan tiyatroluk öğelerin tümü. 4- Oyun oynama eylemi. 5- Oyunların oynandığı yapı, alan yada yer. 6- Etkinliğine ilişkin olarak tiyatroluk gereçler yada yöntemler.
Tiyatro Atölyesi: Oyunculuk ve tiyatro eğitimi için özel kuruluşlar. Tiyatro Atölyeleri, oyunculuk ve tiyatro öğrenimi ve eğitimi görmemiş kişilere açık olduğu kadar, eğitimli, meslekten oyunculara da açık özgür çalışma ortamıdır. Tiyatro kursu, tiyatro stüdyosu, vb. olarak da anılan Tiyatro Atölyeleri, belli bir yöntemsel eğitim kurumu niteliği kazanabildikleri gibi, deneme tiyatrosu niteliği de kazanmaktadır.
Tiyatro Bilimi: Gösterim olgusunu ve sanatını tarihsel gelişimi içinde, kuramları ve deneysel öğeleriyle incelemeye, araştırmaya ve yorumlamaya yönelen bilim dalı.
Toplumcu Gerçekçilik: Gerçekçi akımın bu evresi içinde, bir bütün olarak toplumcu sanatı ve tiyatroyu kapsar; sanatçı ya da yazar, emekçi sınıfın ve toplumcu düzenin amaçlarıyla temelde anlaşmıştır. Eleştirel gerçekçilik toplumculuğu benimserken, bu anlayışta olanlar toplumculuğu kurma savaşımı içindedir. Ancak ilk başlarda, Sovyet Rusya'da, bu akımın yazarları rejimin propagandasını yapmışlar ve bu anlayışın dünya görüşünü zayıflatmışlardır. Doğal olarak, günümüze, bu görüşün yalnızca evrensel yapıtları kalmıştır.
Tiyatro Devrimi: 1920-21'de Rusya'da Halk Eğitim Komiserliği Tiyatro Bölümü Yöneticisi V.E. Meyerhold tarafından tiyatronun Ekim Devrimi doğrultusunda dönüşüme uğratılacağının ilan edilmesi. Tiyatro Devrimi'ni doğuran başlıca düşünceler şunlardır: 1- Bütün ülkede yürürlüğe girecek bir tiyatro sisteminin kurulması, 2- Tiyatro programının siyasallaştırılması; 3- Yeni ideoloji biçimlerini işleyecek ve yaygınlaştıracak eğitim kurumlarının kurulması, 4- Komünizm düşüncelerine düşmanca bir toplumsal düzenin propagandasını yapan profesyonel burjuva tiyatrosuna karşı savaş. Tiyatro Devrimi, aynı zamanda, Rusya tiyatrosunun kurulmasının ilk aşaması olarak yer alan tiyatroda devrim hareketidir de. Bu anlamda, Stanislavski'nin oyunculuk yasalarını sistemleştirmesi kadar, Moskova Sanat Tiyatrosu'na bağlı deneme stüdyolarının açması; Tayrov tarafından tiyatronun natüralizmden ve yazarın egemenliğinden kurtarılarak yönetmenin egemenliğinde tiyatrosallaştırılması; Meyerhold tarafından bütün bütüne Devrim'in hizmetine koşulduğu kadar, devrimci tiyatro ve sahneleme tekniklerinin de yaratılması, Oklopkov tarafından kitlesel tiyatronun uygulanması, Vaktangov tarafından "dördüncü duvar"ın kaldırılması, bütün bunlar, tiyatroda devrimler yaratarak çağdaş yönetmen tiyatrosunun kurulmasına ve çağdaş yeniliklerin tiyatroya getirilmesine yol açmıştır. Öte yandan, Mayakovski, Erdmann, Tretyakov gibi yazarların yaratımlarıyla bütünleşen Tiyatro Devrimi, simgeci, fantastik, grotesk, fütürist, kübo-fütürist, konstrüktivist tekniklerin uyarma ve propaganda tiyatrosu teknikleriyle birleştirilerek yeni devrimci anlatım, yöntem ve uygulamaların yaratılmasına neden olmuştur. Öte yandan, yine Tiyatro Devrimi bağlamın işçi-kültür tiyatroları ile uyarma ve propaganda tiyatrosu hareketleri yanısıra, devrimci kitle oyunları ile yurt çapına yayılmış çok geniş amatör tiyatro hareketleri de yer almıştır. Tiyatro devrimi, toplumcu tiyatro kültürü oluşturmaya, tiyatroyu gerek siyasal, gerek estetik yönden devrimci kılmaya yönelik bir hareket olmuş; ancak, 1930'dan sonra dogmatik bir sanat politikasının uygulanması sonunda, bu yenilikçi devrimsel etkinlikler, "biçimcilik"le suçlanarak sona ermiştir.
Tiyatro Eleştirisi: Yazınsal etkinlik olarak tiyatro yapıtlarını değerlendirilmesi. 19. yüzyılda gazeteciliğin yaygınlaşması ve eleştiri gücü kazanmasıyla gelişme gösteren Tiyatro Eleştirisi, gündelik gazeteler ve sanat dergilerinde bir oyunun gösterimi üstüne tümünde değerlendirici, yorumlayıcı bilgileri içerir; yazar, dramaturji, sahneleme, oyunculuk, sahne tekniği olarak oyunun tümünü eleştiri konusu edinerek, okuyucuyu bilgilendirir. Tiyatro Eleştirisi, gazetelerde gazetecilik boyutlarında kalırken, dergilerde daha geniş boyutlu olabilmektedir. Tiyatro Eleştirisi, edebi eleştiri kapsamına girdiğinden edebiyat eleştirisi yöntemlerini, edebiyat estetiği metodolojisini izlemek durumundadır. Eleştiri değerlendirme olduğundan, Tiyatro Eleştirisi de eleştirmenin siyasal-sanatsal dünya görüşüyle bağlanımlıdır; bu nedenle de Tiyatro Eleştirisi'nin ölçütleri hep tartışmaya açıktır. Tiyatro Eleştirisi günlük yayın boyutlarını aştığı, kuramsal çözümleme boyutlarına ulaştığı zaman, tiyatro estetiği düzeyine yükselir. Tiyatro Eleştirisi, bilgilendirici, bilinçlendirici, aydınlatıcı, uyarıcı, eğitici, yol gösterici, kısacası, yapıcı olma durumundadır; sığ ve yıkıcı Tiyatro Eleştirisi, kolayından yargı ve değerlendirmeler, sözkonusu tiyatro yapıtı ile okuyucu arasında doğru iletişim kurulmasına engel olur. Öte yandan, ticari tiyatro sisteminin geçerli olduğu toplumlarda, tiyatro eleştirmenlerinin değerlendirmeleri, tiyatroların ticari başarısı üstünde önemli bir rol oynar.
Tiyatro İçinde Tiyatro: Oyun içinde oyuna karşılık veren bir dramaturjik biçimlendirme aracı; bir tiyatro oyununda tiyatro sahnesinin yer alması. Tiyatro İçinde Tiyatro'ya romantik tersinlemenen bir biçemleştirme aracı olarak, gerçekliğin tersinlemeli biçimde ikiye ayrılması, iki gerçeklik düzlemi biçiminde rastlanır. Çağdaş tiyatroda, Tiyatro İçinde Tiyatro'nun başlıca örnekleri, Pirandello'nun Altı Kişi Yazarını Arıyor'u ile Weiss'ın Marat/Sade'ıdır.
Töreci Oyun: Moralite. Ortaçağda, Hristiyan öğretisinin ahlak anlayışını aşılamakta kullanılan bir oyun biçimi.
Vahşet Tiyatrosu: Antonin Artaur'nun Tiyatro Manifestosu'nun ana kavramı. Yaşadığı çağın kentsoylu tiyatrosunu reddeden, bunun yerine metafizik ve büyüsel tiyatroyu öneren Artaud, tiyatro kaynağındaki ritüellere yönelmiş ve Batı tiyatrosunun hareket kodlarına işaret eden "sözcükler yerine göstergelerden oluşan yeni bir beden dili"ni öne sürmüştür. Onun anlayışındaki tiyatroda, yönetmen, "biricik ve tek yaratıcı"dır. Oyuncu, sahnede, dans, mimik, davranış gibi sözel olmayan tüm anlatım biçimlerini kullanmalı ve bunu ışıklama, plastik anlayıştaki dekor ve oylum duygusu eklenmelidir. Artaud'nun tiyatroya getirdiği bu öneriler, çağdaş tiyatroda etkisini göstermiş, ancak ortaya sürdüğü kavramların bir bölümü uygulama açısından uygun olmamıştır. Artaud'nun oyuncuyu adeta trans durumuna getirebilecek "kara güçlerden arınma" kuramı, tiyatro oyunculuk sanatı açısından yanlış bulunmuştur.
Varouşçu Tiyatro: İnsanı evrenin merkezine koyan, idealist dünya görüşüyle dışa ve kendine olan yabancılığını, yalnızlığını vurgularken bireyin davranışlarıyla var olduğunu, karar zorunluluğu ve sorumluluğuyla kendini gerçekleştirdiğini savunan anlayışın tiyatrosu.
Yabancılaştırma Etmeni: Brecht'in Epik Tiyatrosu'nun estetik temellerinden biri. Seyirci ile sahne arasına bir estetik uzaklık koyarak seyircinin oyun kişileriyle özdeşleşmesini engellemek ve ussal yoldan bir yargıya varmasını sağlamak düşüncesiyle geliştirilmiştir. Bunun için oyunculukta, müzikte, sahne tasarımında estetik uzaklığı sağlayacak çeşitli yabancılaştırma etmenleri kullanılmıştır.
Yatra: Hindistan'da dinsel bayramlarda oynan ezgili, danslı halk oyunu.
Yeni Komedya: Antik Yunan komedyasının aşağı yukarı İÖ 330 tarihlerinde ortaya çıkan incelmiş biçimi. Bu komedyada eski komedyanın karikatür tipleri ve mitologya kişileri yok oldu, bunların yerini, o dönemde yaşayan insanlar, onların güncel sorunları ve giysileri aldı. Yeni komedyanın bugüne kalan en önemli yazarı Efesli Menandros'tur.
Yer altı Tiyatrosu: Altmışlı yıllarda ABD'de ve özellikle de New York'ta "Off-Off- Brodway" tiyatroları arasında, var olan düzene, kentsoylu ahlakına ve halkın benimsediği siyasal anlayışa karşı saldırgan, hatta değer tanımaz bir tavır içinde olan 'anarşist' tiyatro. Kentsoyluyu şoka uğratmak için en uç politik sloganları ve en yakası açık cinselliği kullanmıştır.Ayrıca dinsel inançları rencide edecek sahnelerde seyredeni kışkırtıcı bir hareket içine girmiştir. Adının 'Yer altı Tiyatrosu' olmasının nedeni, yasa dışı bir tiyatro hareketi sayılmasındandır.
Yerel Oyun: Belli bir yerin özelliklerini gösteren konuları, kişileri, töreleri işleyerek yazılmış gerçekçi oyun. Bu çeşit oyunlarda söz konusu yörenin şivesi ve ağzı kullanılır.
Tiyatro Sözlüğü
[COLOR=Purple]OYUNCU ;
Tiyatronun yaşam gücü seyirci önünde oynayan oyuncudur. Genel tarifi oynayan insan. Gerçek tiyatro oyuncunun varlığıyla başlar onunla biter. Oyuncu tiyatronun varoluş gerekçelerinden ve olmazsa olmazlarından biridir.
Oyuncu bir yaratıcıdır çünkü yalnızca yaşamı taklit etmekle kalmaz seçer , yüceltir , genişletir. Bunları yaparken anlatıma yönelmiş hareketler ve ses yorumunu kullanır. Ayrıca iyi bir yorumcudur. Seyircinin ki tiyatronun olmazsa olmaz ikinci parçasıdır. ... oyuna katılmasını ve birlikte olmasını sağlar. Seyirciyle bir duygudaşlık bağı kurar.
Oyuncunun dış ve iç olmak üzere iki türlü aracı vardır; Dış araçları sesi hareketleri ve tavırlarıdır. Bunların en önemlisi sestir iyi bir oyuncu güzel , denetimli , esnek , değişik her karaktere ve duruma uygun ayrı bir ses geliştirmek zorundadır.Sesi tınlayan , işitilir durumda ve anlatımlı olmak durumundadır. Hareket ve tavırları ise rahat , sahneye uygun ve esnek olmalıdır , bunlar oyuncunun dış araçlarıdır . İç araçları ise yaratıcı düş gücü , ritim duygusu, ilgisini yoğunlaştırabilmesi , anlam ve söz düzeni içinde doğru yorumlamasıdır. Çağlar boyu oyunculuk teknikleri üzerinde durulmuştur. Örneğin benzetmeli oyunculuk anlayışı Stanislawski nin özdeşleşme ilkesine ve buna karşı çıkan Brechtin oyuncunun yorumcu ve eylemin gözlemcisi olmasına dayanan ilkeleri en önemlileridir.Benzetmeci oyunculuğun en önemli yaratıcısı ve oyuncunun sanatı kitabının da yazarı olan Coguelin dir . Ona göre oyuncu canlandırdığı kişiyi ve duyguları yaşamaz. Sanat özleşme değil benzetmedir. Beni ağlatmak istiyorsan önce kendin ağla ilkesi oyunculuk anlayışına sığmaz.
18.yy. kuramcılarından Dıderok a göre oyunculuktaki aykırılık oyuncunun seyirciyi duygulandırırken kendisinin duygulanmaması soğuk ve uzak kalabilmesidir. Bu yöntemde oyuncu dış tekniğe önem verir , iç teknik pek az etkindir. Bir başka anlayışa göreyse ses her şeydir.Bale balet ve balerin gibi sadece hareket ve tavırlara önem veren tiyatro anlayışında vardır. Aşk , kavga , öfke gibi sahneler için daha önceden belirlenmiş bire bir kalıpların dışına çıkılmasını istemeyen yöntemlerde görülmüştür. Ancak bütün bunların günümüze kadar gelmiş en önemli iki kuramcısı Stanislawski diğeri ise Berthold Brechtdir.
STANİSLAWSKİYE GÖRE ;
Oyuncu rolüyle özleşmelidir.
Oyuncu için kendi yoktur rolü vardır.
Seyirci rolün akışına kaptırılmalı ve her türlü eleştiriye kapatılmalıdır.Düşünmeden yargılamadan sadece baş rol oyuncularıyla bütünleşmelidir.
Asla seyircide yabancılaştırma hissi uyandırıl-mamalıdır.
Seyirciye gibi yaptığını hissettirmemeli, o olduğunu kabullendirmelidir. Seyirci oyuncunun gerçek kişiliğini değil oynadığı karakteri görmelidir.
BRECHT'E GÖRE ;
Oyuncu eylemin gözlemcisi ve yorumcusu olmalıdır.
Oyuncu için kendi vardır ve rolünü göstermektedir.
Seyirci rolün akışına kaptırılmamalıdır. Düşünen , yargılayan ,aktif duruma getirilmelidir.
Yabancılaştırma tekniğine baş vurulmalıdır.
Seyirciye gibi yaptığını göstermelidir.
Seyirci oyuncunun önce gerçek kişiliğini sonra oynadığı karakteri gösterdiğini görmelidir.
OYUNCUNUN FİZİĞİ
Bir oyuncunun rolünü yaparken vücudunu kullanmasına vücut dili denir.
Oyuncunun vücut dilini bile bilmesi için vücudunu çok iyi tanıması gerekir. Bir oyuncunun en çok kullandığı vücut hareketleri jest ve mimiklerdir.
Jest ; Oyuncunun belden yukarısını el ve kollarını kullanmasına jest denir.
Mimik ; Oyuncunun yüzünü ve yüzündeki organlarını kullanmasıdır.
Mizansen nedir :Oyuncunun rolü gereği ayaklarını kullanarak sahnede yer değiştirmesidir.
TİYATRODA DENGE ;
Oyuncunun vücudunda enseden başlayarak ayak tabanlarına indiği varsayılan bir denge çizgisi oluşur. Böylece bir oyuncu bu varsayımdan hareket ederek duruşunu , yürüyüşünü ,oturuşunu kalkışını bu denge çizgisini kaydırmadan yapar.
AĞIRLIK DENETİMİ ;
Oyuncunun sahne üzerindeki duruşu , hareketi ve dengesini sağlaması tamamen ağırlık denetimine bağlıdır. Her insanın her kütlenin olduğu gibi bir ağırlığı vardır. Bu ağırlık vücut yapısına göre bazı bölgelerde daha fazla bazı bölgelerde daha azdır.
Bunu örneklemek için kafası çok büyük bir oyuncuyu ele alalım;bu oyuncu eğer ağırlık denetimini kontrol altına alamazsa başı düşecekmiş gibi öne , arkaya ,sağa yada sola eğik vaziyette durur. Bu bir dengesizlik unsuru sayılır.
AĞIRLIK MERKEZİ ;
Her kütlenin olduğu gibi oyuncunun vücudunun da bir ağırlık merkezi vardır. Bu merkez oyuncunun kalçasıdır. Bu yüzden oyuncu sahnede hareket ederken kalçasının vücudunun ağırlık merkezi olduğunu unutmamalıdır.
DENGE TABANI ;
Denge tabanı oyuncunun her iki ayağının da arasındaki mesafe ne olursa olsun bastığı alandır.Oyuncu sahnede yapacağı hareketin durumuna göre denge tabanını genişletir veya daraltır.
HAREKETLERİN DENETLENMESİ ;
Oyuncular hareket dengesini ve ağırlık merkezlerini sahnede ideal biçimde kullanabilmek için ağırlık tabanlarını denge çizgileriyle bütünleştirerek kullanmalıdır. Böylece sahnede yaptıkları hareketlerin anlamlı olup olmadığına daha rahat karar verir oyunda seyirciyle olan dialoğunda ( hareket diyaloğu ) seyircinin kendisini çok daha rahat izlemesine olanak tanıyabilirler.
OYUNCUNUN SAHNEDE GÖVDE DURUŞLARI
1. TAM CEPHE DURUŞ.
2. ÇEYREK DURUŞ.
3. YAN DURUŞ.
4. ÜÇ ÇEYREK DURUŞ.
5. TAM ARKA DURUŞ.
Bu duruşlar oyuncunun sahnede seyirciye göre duruşlarıdır.
TAM CEPHE DURUŞ ;Oyuncunun yüzünün seyirciye tam dönük olduğu andır.
ÇEYREK DURUŞ ; Oyuncunun yüzünün 3 / 2 sinin seyirciye dönük olduğu andır.
YAN DURUŞ ; ( YARI CEPHE YA DA PROFİL) ; Oyuncunun yüzünün yarısının seyirciye dönük olduğu andır.
ÜÇ ÇEYREK DURUŞ ; Oyuncunun yüzünün 3 / 1 inin seyirciye dönük olduğu andır.
TAM ARKA DURUŞ ; Oyuncunun yüzünün seyirciye hiç görünmediği sadece sırtının ve poposunun göründüğü andır. Bu duruş biçimi oyuncunun rolündeki durumuna ve güçlülüğüne göre doğru kullanılmalıdır.
OYUNCUNUN OTURURKEN, KALKARKEN,DÜŞERKEN YARARLANACAĞI TEKNİKLER VE BİLMESİ GEREKEN METODLAR
Oyuncu oturma eylemini gerçekleştirmek için öncelikle vücudunu çok iyi tanıması gerekir . Hareket denge çizgisinin hayali bir çizgide olsa varlığını kafasında kabullenmesi gerekir. Oyuncu bu denge çizgisini tam olarak kavradıktan sonra sahnede oturacağı cisme doğru yönelirken mümkün mertebe seyirciye arkasını dönmeden hareket etmeli oturacağı cisme yaklaştığında sağ bacağının baldır kısmını cisme dayayıp ya da dengesini iyi kontrol ederek oturmalıdır.
Kalkarken geride bulunan ayağını ittirip vücudunu hafif öne alarak kalkmalıdır.
Oyuncunun sahnede düşme pozisyonları için iki yöntem deneyebilir. Birinci yöntem iki ayak olduğu yerde birbirine çaprazlanarak sağ el ve omuz yardımıyla yatay düşmelidir. İkinci yöntem ise sağ ayak sol el ve sol omuz kullanılarak geriye doğru dairesel düşüştür. Bunun için oyuncu denge çizgisi ve denge tabanını mutlaka çok iyi ayarlamayı bilmelidir.
Tiyatronun yaşam gücü seyirci önünde oynayan oyuncudur. Genel tarifi oynayan insan. Gerçek tiyatro oyuncunun varlığıyla başlar onunla biter. Oyuncu tiyatronun varoluş gerekçelerinden ve olmazsa olmazlarından biridir.
Oyuncu bir yaratıcıdır çünkü yalnızca yaşamı taklit etmekle kalmaz seçer , yüceltir , genişletir. Bunları yaparken anlatıma yönelmiş hareketler ve ses yorumunu kullanır. Ayrıca iyi bir yorumcudur. Seyircinin ki tiyatronun olmazsa olmaz ikinci parçasıdır. ... oyuna katılmasını ve birlikte olmasını sağlar. Seyirciyle bir duygudaşlık bağı kurar.
Oyuncunun dış ve iç olmak üzere iki türlü aracı vardır; Dış araçları sesi hareketleri ve tavırlarıdır. Bunların en önemlisi sestir iyi bir oyuncu güzel , denetimli , esnek , değişik her karaktere ve duruma uygun ayrı bir ses geliştirmek zorundadır.Sesi tınlayan , işitilir durumda ve anlatımlı olmak durumundadır. Hareket ve tavırları ise rahat , sahneye uygun ve esnek olmalıdır , bunlar oyuncunun dış araçlarıdır . İç araçları ise yaratıcı düş gücü , ritim duygusu, ilgisini yoğunlaştırabilmesi , anlam ve söz düzeni içinde doğru yorumlamasıdır. Çağlar boyu oyunculuk teknikleri üzerinde durulmuştur. Örneğin benzetmeli oyunculuk anlayışı Stanislawski nin özdeşleşme ilkesine ve buna karşı çıkan Brechtin oyuncunun yorumcu ve eylemin gözlemcisi olmasına dayanan ilkeleri en önemlileridir.Benzetmeci oyunculuğun en önemli yaratıcısı ve oyuncunun sanatı kitabının da yazarı olan Coguelin dir . Ona göre oyuncu canlandırdığı kişiyi ve duyguları yaşamaz. Sanat özleşme değil benzetmedir. Beni ağlatmak istiyorsan önce kendin ağla ilkesi oyunculuk anlayışına sığmaz.
18.yy. kuramcılarından Dıderok a göre oyunculuktaki aykırılık oyuncunun seyirciyi duygulandırırken kendisinin duygulanmaması soğuk ve uzak kalabilmesidir. Bu yöntemde oyuncu dış tekniğe önem verir , iç teknik pek az etkindir. Bir başka anlayışa göreyse ses her şeydir.Bale balet ve balerin gibi sadece hareket ve tavırlara önem veren tiyatro anlayışında vardır. Aşk , kavga , öfke gibi sahneler için daha önceden belirlenmiş bire bir kalıpların dışına çıkılmasını istemeyen yöntemlerde görülmüştür. Ancak bütün bunların günümüze kadar gelmiş en önemli iki kuramcısı Stanislawski diğeri ise Berthold Brechtdir.
STANİSLAWSKİYE GÖRE ;
Oyuncu rolüyle özleşmelidir.
Oyuncu için kendi yoktur rolü vardır.
Seyirci rolün akışına kaptırılmalı ve her türlü eleştiriye kapatılmalıdır.Düşünmeden yargılamadan sadece baş rol oyuncularıyla bütünleşmelidir.
Asla seyircide yabancılaştırma hissi uyandırıl-mamalıdır.
Seyirciye gibi yaptığını hissettirmemeli, o olduğunu kabullendirmelidir. Seyirci oyuncunun gerçek kişiliğini değil oynadığı karakteri görmelidir.
BRECHT'E GÖRE ;
Oyuncu eylemin gözlemcisi ve yorumcusu olmalıdır.
Oyuncu için kendi vardır ve rolünü göstermektedir.
Seyirci rolün akışına kaptırılmamalıdır. Düşünen , yargılayan ,aktif duruma getirilmelidir.
Yabancılaştırma tekniğine baş vurulmalıdır.
Seyirciye gibi yaptığını göstermelidir.
Seyirci oyuncunun önce gerçek kişiliğini sonra oynadığı karakteri gösterdiğini görmelidir.
OYUNCUNUN FİZİĞİ
Bir oyuncunun rolünü yaparken vücudunu kullanmasına vücut dili denir.
Oyuncunun vücut dilini bile bilmesi için vücudunu çok iyi tanıması gerekir. Bir oyuncunun en çok kullandığı vücut hareketleri jest ve mimiklerdir.
Jest ; Oyuncunun belden yukarısını el ve kollarını kullanmasına jest denir.
Mimik ; Oyuncunun yüzünü ve yüzündeki organlarını kullanmasıdır.
Mizansen nedir :Oyuncunun rolü gereği ayaklarını kullanarak sahnede yer değiştirmesidir.
TİYATRODA DENGE ;
Oyuncunun vücudunda enseden başlayarak ayak tabanlarına indiği varsayılan bir denge çizgisi oluşur. Böylece bir oyuncu bu varsayımdan hareket ederek duruşunu , yürüyüşünü ,oturuşunu kalkışını bu denge çizgisini kaydırmadan yapar.
AĞIRLIK DENETİMİ ;
Oyuncunun sahne üzerindeki duruşu , hareketi ve dengesini sağlaması tamamen ağırlık denetimine bağlıdır. Her insanın her kütlenin olduğu gibi bir ağırlığı vardır. Bu ağırlık vücut yapısına göre bazı bölgelerde daha fazla bazı bölgelerde daha azdır.
Bunu örneklemek için kafası çok büyük bir oyuncuyu ele alalım;bu oyuncu eğer ağırlık denetimini kontrol altına alamazsa başı düşecekmiş gibi öne , arkaya ,sağa yada sola eğik vaziyette durur. Bu bir dengesizlik unsuru sayılır.
AĞIRLIK MERKEZİ ;
Her kütlenin olduğu gibi oyuncunun vücudunun da bir ağırlık merkezi vardır. Bu merkez oyuncunun kalçasıdır. Bu yüzden oyuncu sahnede hareket ederken kalçasının vücudunun ağırlık merkezi olduğunu unutmamalıdır.
DENGE TABANI ;
Denge tabanı oyuncunun her iki ayağının da arasındaki mesafe ne olursa olsun bastığı alandır.Oyuncu sahnede yapacağı hareketin durumuna göre denge tabanını genişletir veya daraltır.
HAREKETLERİN DENETLENMESİ ;
Oyuncular hareket dengesini ve ağırlık merkezlerini sahnede ideal biçimde kullanabilmek için ağırlık tabanlarını denge çizgileriyle bütünleştirerek kullanmalıdır. Böylece sahnede yaptıkları hareketlerin anlamlı olup olmadığına daha rahat karar verir oyunda seyirciyle olan dialoğunda ( hareket diyaloğu ) seyircinin kendisini çok daha rahat izlemesine olanak tanıyabilirler.
OYUNCUNUN SAHNEDE GÖVDE DURUŞLARI
1. TAM CEPHE DURUŞ.
2. ÇEYREK DURUŞ.
3. YAN DURUŞ.
4. ÜÇ ÇEYREK DURUŞ.
5. TAM ARKA DURUŞ.
Bu duruşlar oyuncunun sahnede seyirciye göre duruşlarıdır.
TAM CEPHE DURUŞ ;Oyuncunun yüzünün seyirciye tam dönük olduğu andır.
ÇEYREK DURUŞ ; Oyuncunun yüzünün 3 / 2 sinin seyirciye dönük olduğu andır.
YAN DURUŞ ; ( YARI CEPHE YA DA PROFİL) ; Oyuncunun yüzünün yarısının seyirciye dönük olduğu andır.
ÜÇ ÇEYREK DURUŞ ; Oyuncunun yüzünün 3 / 1 inin seyirciye dönük olduğu andır.
TAM ARKA DURUŞ ; Oyuncunun yüzünün seyirciye hiç görünmediği sadece sırtının ve poposunun göründüğü andır. Bu duruş biçimi oyuncunun rolündeki durumuna ve güçlülüğüne göre doğru kullanılmalıdır.
OYUNCUNUN OTURURKEN, KALKARKEN,DÜŞERKEN YARARLANACAĞI TEKNİKLER VE BİLMESİ GEREKEN METODLAR
Oyuncu oturma eylemini gerçekleştirmek için öncelikle vücudunu çok iyi tanıması gerekir . Hareket denge çizgisinin hayali bir çizgide olsa varlığını kafasında kabullenmesi gerekir. Oyuncu bu denge çizgisini tam olarak kavradıktan sonra sahnede oturacağı cisme doğru yönelirken mümkün mertebe seyirciye arkasını dönmeden hareket etmeli oturacağı cisme yaklaştığında sağ bacağının baldır kısmını cisme dayayıp ya da dengesini iyi kontrol ederek oturmalıdır.
Kalkarken geride bulunan ayağını ittirip vücudunu hafif öne alarak kalkmalıdır.
Oyuncunun sahnede düşme pozisyonları için iki yöntem deneyebilir. Birinci yöntem iki ayak olduğu yerde birbirine çaprazlanarak sağ el ve omuz yardımıyla yatay düşmelidir. İkinci yöntem ise sağ ayak sol el ve sol omuz kullanılarak geriye doğru dairesel düşüştür. Bunun için oyuncu denge çizgisi ve denge tabanını mutlaka çok iyi ayarlamayı bilmelidir.
Susabilmek bir hünerdir
insanın ağzından çıkan sözler
kendine ait olmazsa...
Bir ülkede, bir toplumda, bir kavimde
yani herhangibir yerde işte...
hala tregedya yazılıyorsa orası henüz aydınlanmamış demektir...
[B]Tanrı'yı Kötüler, Tanrı ise İyileri Kullanır![/B]
Bir ülkede, bir toplumda, bir kavimde
yani herhangibir yerde işte...
hala tregedya yazılıyorsa orası henüz aydınlanmamış demektir...
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi