You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Tarih Biliminin Alevilik Sorunsalına Ordu’dan Bir Örnek: (3.Bölüm)

Tarih Biliminin Alevilik Sorunsalına Ordu’dan Bir Örnek: (3.Bölüm)

Administrator
Tarih Biliminin Alevilik Sorunsalına Ordu’dan Bir Örnek: (3.Bölüm)
[COLOR=#212121]Bahaeddin Yediyıldız, Ordu bölgesiyle ilgili tahrir defterlerinde Kızılbaş kelimesinin ilk olarak 1547’de geçmeye başladığını ifade etmekte ve buna kanıt olarak da Mesudiye’de yaşanan bir olayı tahrir defterlerinden örneklemektedir:

’ ORDU Bİ-İSMİ-ALEVİ’DEN ’ORDU Bİ-İSMİ-ULVİ’YE (3.Bölüm)

[COLOR=#111111] ’Canik Dağları’nın güneyinde, Safevi propagandalarının etki alanlarına daha yakın olan Milas/Mesudiye’nin on kadar köyündeki bazı kişilerin malikâneleri ’Kızılbaş’ oldukları için ellerinden alınıyor ve padişah hassına dâhil ediliyor. Bu olay Ordu bölgesinde de Sünni-Alevi ayrışmasının Osmanlı-Safevi mücadelesinden sonra ortaya çıktığının ayrı bir kanıtıdır.’[1]

[COLOR=#111111] Bahaeddin Yediyıldız’ın kitabında Alevi-Ulvi tartışmasını yaptığı bölümde katılmadığım bölümlerden birisi de 1455 yılında tahrir defterindeki bilgilerden yola çıkarak bölgede yaşayan insanların çok az Hristiyan dışında tamamının aynı inanç ve kültürel yapı içerisinde yaşayan Müslüman Türkler olduğu tezidir.[2] Ordu bi-ism-i Alevi isimlendirmesinden yola çıkarak alevi yerine ulvi kelimesinin daha doğru olacağını ispatlamak için bölgenin az miktardaki Hristiyanlar hariç tamamının Müslüman Türklerden ibaret olduğunu yazmak, o dönemlerde kendisini alevi, kızılbaş veya başka şekilde isimlendiren Türklerin Müslüman olmadığı sonucuna götürür ki bu doğru değildir. 16.yüzyıla kadar Ordu bölgesinde yaşayan insanların içerisinde kendisini alevi olarak tanımlayan Müslüman Türklerin sayısının azımsanmayacak miktarda olduğu tarihi belgelerde gözükmektedir.

[COLOR=#111111] Hocamız ’Eğer 1455 tarihli Tahrir Defteri’ndeki -Ordu’nun diğer adı olan- ’ayın-lâm-vav-ye’ harfleri ’Alevi’ diye okunur ve bunun da söz konusu grubun dini anlayışına nispetle kullanıldığı ileri sürülürse, hemen belirtmek icap eder ki, söz konusu grubu oluşturanların sayısı sadece on dokuz hanedir. Hâlbuki bu defterde 7.177 hane kayıtlıdır. Bunların 526’sı da Hristiyan’dır. Öyleyse, Hacıemiroğulları halkının büyük çoğunluğunu nasıl tanımlayacağız?’ diye de sormaktadır.

Vilayet-i Bayramlu’nun merkezi olan Ordu yerleşkesinde vergiden muaf tutulmuş Caferi kökenli din adamı zümresinin bulunması, Cemaat-i Alevi adıyla bir zümrenin bulunması bölgede yaşayan tüm ahalinin aynı inanç sistemi içerisinde olduğunu ispatlamaz. Ancak biliyoruz ki Osmanlı’nın Safevi meselesinden önce Anadolu’da yaşayan alevi-kızılbaş zümreyle ilgili olumsuz bir değerlendirmesi yoktu.

[COLOR=#111111] Bahaeddin Yediyıldız’ın 2018 yılında ileri sürdüğü ’Alevi değil Ulvi’ savıyla ilgili açıklamalarını dikkatle okuduğumda ben şahsen hocamızın kendi iddiasının gerçekliği konusunda kafasında soru işaretleri olduğunu, bunun da kendi yazdığı ifadelere yansıdığını düşünüyorum:

[COLOR=#111111] ’Burada kişilerin ya da oymakların din ya da mezhep mensubiyetlerini sorgulamıyorum. Benim yazımın işin bu yanıyla uzaktan ya da yakından hiçbir alakası olmadığı apaçık ortadadır. Kaldı ki, ’cema’at-i Ordu bi-ism-i Alevi’ taifesinin, ’aile oymağı’ olarak tanımlanması, bu oymağın aynı zamanda dini mensubiyet açısından ’Alevi’ inancına sahip olmaması sonucunu doğurmaz. Böyle bir grubun aynı zamanda ’Alevi’ inancına sahip bir ’aile oymağı’ olması pekâlâ mümkündür.’[3]

[COLOR=#111111] Hocamız çok haklı olarak bugünkü Alevilik ve Sünnilik anlayışı ile Bayramlu Beyliği ve Osmanlı Devleti dönemlerindeki Alevilik ve Sünnilik anlayışının aynı olmadığının altını çizmektedir:

[COLOR=#111111] ’Diğer taraftan, burada söz konusu olan toplumun 13-15. yüzyıllarda tasavvur ettiği ve yaşadığı inanç manzumesini bugünkü Alevilik ve Sünnilik ile aynileştirmenin hiçbir bilimsel ölçüye sığmayacağı da son derece aşikârdır.’

[COLOR=#111111] 1455 kayıtlarında geçen Ordu bi-ism-i Alevi terkibini ’Ordu be-ism-i ’Ulvi’olarak düzelten Bahaeddin Yediyıldız, burada geçen ’bi’yi be yaparak bunu günümüze ’Ulvi adıyla meşhur Ordu’ şeklinde çevirmektedir:

[COLOR=#111111] ’Ordu’nun Tahrir Defterleri’nde yer alan eski yazı ile yazılmış adını, Türklerin ilgili çağlarda ad verme geleneği ve kültür ortamı bağlamında ’Ordu be-ism-i ’Ulvi’ biçiminde okumak daha doğru gözükmektedir. Bunu günümüz diline, ’Ulvi adıyla meşhur Ordu’ diye çevirebiliriz.’[4]

[COLOR=#111111] ’Dikkat edilirse ’Ordu be-ism-i ’Ulvi’ terkibinde bir düzeltme daha yapmış bulunuyoruz. O da ’bi’nin ’be’ olarak okunmasıdır. Osmanlıca’da isimlerin başına gelen ’b’ harfini Arapça ’bi’ olarak ya da Farsça ’be’ olarak okumak mümkündür. ’Bi’, Arapça’da ’ile’ anlamına gelen zarf yapan bir ön ektir.’[5]

[COLOR=#111111] Ancak 1485 tarihli tahrir defterinde Ordu’dan ’Ordu nam-ı diğer Alevi’ olarak bahsedilmektedir. O zaman da bunu ’Ulvi adıyla meşhur Ordu’ olarak değil ’Diğer adı Ulvi olan Ordu’ diye çevirmek gerekecektir.

[COLOR=#111111] Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız’ın Osmanlı belgelerinde Ordu’yu tanımlarken kullandığı ’Ordu bi-ism-i Alevi’ tamlamasındaki ALEVİ kelimesini 26 sene sonra doğrusunun buolduğu gerekçesiyle ULVİ ile değiştirmesine yönelik akademik camiadan ilk itiraz Ordu Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sadullah Gülten tarafından ’Orta Karadeniz’de Türk İskânı: Bayramlı/Hacıemiroğulları Beyliği ve Mirası’ çalıştayındaki ’Çepnilerin Dini Hayatına Dair Bazı Gözlemler’ başlığını taşıyan bildirisiyle yapılmıştır.


[Resim: alistay.jpg?]

[COLOR=#111111] Sadullah Gülten’in ’Ordu bi-ism-i Alevi’ terkibindeki alevi’nin Ulvi adında bir kişi olarak okunmasına yaptığı itirazlarından birisi o dönemlerde Ulvi adında hiçbir kişi adına tesadüf edilmediğiydi. Tahrir defterlerinde köy köy vergi mükellefleri, din adamları, askeri görevliler vesaire isim isim yazılmışken Ulvi adında başka hiçbir kimse yoktu.


[COLOR=#111111] Alevi kelimesinin Anadolu’da Pir Sultan Abdal’ın ve Kul Himmet şiirlerinde geçtiğini belirten Sadullah Gülten Osmanlı Devleti kayıtlarında Kızılbaşların kendilerini Alevi olarak tanımladıklarını gösteren açık kayıtlara rastlanıldığını 2016 yılında yayınlanan ’Osmanlı Devleti’nde Alevi Sözcüğünün Kullanımına Dair Bazı Değerlendirmeler’ makalesinde yazmıştır.[6]


[Resim: alistay1.jpg?]

[COLOR=#111111] Bölgeye ilk yerleşen Türklerin büyük çoğunluğunun Çepni Türkleri olduğunu biliyoruz. Osmanlı Devleti’nin de Çepnilere karşı bir güvensizliği olduğunu belgelerden görebiliyoruz.


[Resim: hikmet-pala-bahaeddin.jpg?]

[COLOR=#111111] Bayramlu Beyliği Çalıştayı’nda Sadullah Gülten hocamız ’Çepnilerin Dini Hayatına Dair Bazı Gözlemler’ başlıklı sunumunda Bahaeddin Yediyıldız’ın Ordu tahrir defterlerinde geçen ’alevi’ kelimesini sonradan ’ulvi’ olarak okumasına katılmadığını açık olarak ifade etmiş, belgelerle kendi değerlendirmesini ortaya koymuştur.


Sevgili Bahaeddin Yediyıldız hocamla her konuştuğumda kendisi bana ısrarla ’bu değerlendirmelerini yaz’ dediği için meramımı bu vesileyle anlatmaya çalıştım. Bilimsel olgunluğuna, saygıdeğer kişiliğine her zaman hürmet ettiğim Bahaeddin Yediyıldız hocama da sevgilerimi sunuyor, kendisine sağlıklı ömürler diliyorum.

KAYNAK: https://www.orduolay.com/haber/15829641/...nek-3bolum

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.