Buzdan Adamlar Ormanı...
Sarıkamış faciası o kadar büyük, o kadar derin ve taze bir yaradır ki içimizde, üzerinde ne fazladan bir söz söylemeye ne de yorum yapmaya gerek yoktur. Ancak gerek savaştan sonra Enver Paşa'nın uyguladığı amansız sansür dolayısıyla gerekse daha sonraki dönemin şartları gereği elimizde üzerinde tam mutabakat sağlanan verileri mevcut değildir. Kimi kaynaklara göre şehit sayısı 90.000 olarak verilse de tarihçiler bu rakamın çok fazla abartıldığını gerçek rakamın ancak 35-40 bin kadar olduğunu söylemektedirler. Durum böyle bile olsa bu yaşanan facia'nın büyüklüğünden bir şey kaybettirmemektedir.
Padişah'ı deviren İttihatçılar, Almanya'nın yanında savaşa girebilmek için Türk bayrağı çekerek Yavuz ve Midilli adını verdikleri iki gemiyle Rus Limanlarını bombalamaya başlarlar. Rusya da buna karşılık olarak 30 Ekim 1914 tarihinde Osmanlıya taarruza geçer. Yedi kol halindeki saldırıyla Pasinler'e kadar ilerlerler. Rus ordusunun taarruzu Köprüköy'de durdurulur. Üçüncü ordu kumandanı mevsim şartlarını ve askerin teçhizat yönünden eksikliğini göz önünde bulundurarak düşmanı izlemez. Yarbaylıktan Paşalığa terfi ettirilen Harbiye Nazırı (Milli Savunma Bakanı) Enver Paşa ise beraberindeki Alman Subaylarla Erzurum'a gelir. Yapısı gereği hırslı bir adam olan Enver Paşaya göre düşmanı izlememiş olmak büyük bir hatadır. Aynı zamanda hocası olan Hasan İzzet Paşa'yı azarlar.
"Hatalı davrandınız. Başarılı olamadınız. Rus ordusu burada yok edilmeliydi. Şimdi hemen harekete geçip düşmanı Sarıkamış'ta yok edeceksiniz!" Hasan İzzet Paşa tecrübeli bir askerdir. Bu hava şartlarında böyle bir harekatın faciayla sonuçlanacağını söylediyse de bunu Enver Paşa'ya anlatamaz. Çabalarının sonuç vermeyeceğini gören Hasan İzzet Paşa, böyle bir faciaya alet olmamak için görevinden istifa eder.
3. Ordu komutanlığını üzerine alan Enver Paşa 18 Aralık 1914 tarihinde taarruz emrini verir. Taarruz emri verilen birliklerin çoğu Arabistan'dan çekilen ve sıcak iklime alışkın olan birliklerdir. Üstelik teçhizatları da bu şartlara göredir. 24 Aralık 1914 günü 3. Ordunun 3 Kolordusu (9,10 ve 11. kolordular) -39 derece soğukta kuşatma harekatına başlar. O günlerde şehit olan bir askerin mektubu aslında durumu çok daha iyi özetlemektedir.
“Bu yaz, iki alayımızla Yemen’den buraya naklonulduk. Yola koyulmamızdan dört ay sonra buraya ulaştık ki, Arabistan’ın cehennemi sıcağı Köprüköy’deki ayaz yanında nimet-i ilâhi imiş. Burada çadırın perdesi kesmiş oğlak kulağı gibi kırılmakta ve kopmakta. Bölük kumandanım, beni sıhhiyeye nakletmiş ise de, tabip ve ilaç yokluğundan çaresiz kalıp tekraren takımıma döndüm. Aksam yaklaşınca Köprüköy’e civar dağlardan tipi boşanır. Kumandanımız, gelecek cuma Başkumandan Enver Pasa Hazretleri’nin teftiş ve hücum için geleceğini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltoların verileceğini ve Yemen yazlıklarını atacağımızı müjdeledi. Allah, devlete ve millete zeval vermesin. Başkumandan Paşa Hazretleri’nin gelmesi ile, Moskof’un kahrolacağından ve kâfirin, karsımızdaki tepelerde geceleri seyrettiğimiz ocaklı ve mutfaklı karargâhlarını ele geçireceğimizden subaylarımız çok emin. Şafak söktüğünde 2059 rakımlı Kızkulağı Tepesi’nden Moskof obüs yağdırır ama şükrolsun, zafer bizim olacak. Gece bastırdığında, tepelerdeki Moskof ocaklarının ateşi gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eyler. Başkumandan Pasa Hazretleri acele gelse ki, ateşe kavuşsak...”
Oysa Iğdırlı Ali Çavuş'un bilmediği bir şey vardır. Özlemle bekledikleri kışlık giyecek ve erzakları taşıyan 3 gemi (Bahriahmer, Bezmialem ve Mithat Paşa) Zonguldak'ı bombalamak üzere yola çıkan 10 Rus gemisi tarafından batırılmışlardır. Yani beklenen yardım asla gelmeyecektir.
Kardan heykeller
22 aralıkta Enver Paşa’nın emriyle 120-125 bin civarında Osmanlı askeri dondurucu soğuğa rağmen yollara sürülmüştü. Bölge çoğu senenin dört ayı boyunca karlarla örtülüydü. Kar yükseklikleri kimi yerlerde bir metreyi geçiyordu. Zemheriler diye bilinen en soğuk günlerdi. Sıfırın altında kırk dereceye düşen soğuk, düşmandan daha düşmandır. Yapılan harekât plânına göre 9. Kolordu Sarıkamış Dağları’nı, 10. Kolordu ise Allahuekber Dağları’nı aşarak Rusları Sarıkamış’ta kuşatıp imha edecekti.
Gündüz başlayan yürüyüşte çarıkları yumuşayan askerlerin çarıkları gece donmaya, bir mengene gibi ayaklarını sıkmaya başlar. Adım atmak neredeyse imkansızdır. Askerler olduğu yerde zıplar, atlar, kendini karların içine vurur ve ayaktan başlayan donma yavaş yavaş tüm vücuda yayılır. Düşeni kaldırmamak için emir vardır. Zaten kimsede de kimseyi kaldıracak güç kalmamıştır. Neferler ordunun işaret taşları gibi yollara dizilirler. Kimi çömelmiş, kimi oturmuş, kimi yuvarlanmış, kimi bir ağacın gövdesine dayanmış kardan heykellere dönüşürler.
90.000 şehit. Tek kursun atmadan...
O yıl kurtlar insan etine doyar. Birçok cesedin gözlerini kuşlar oymuştur. Arkadan gelenler, gördükleri korkunç manzara karşısında moralmen yıkılmaktadır. Ayrıca açlık da son haddine ulaşmıştır.
On beş saatlik yürüyüşün sonunda, 16.300 kişilik 30. tümenden geriye 1.400 asker kalır. Ölenler, düşmana karşı tek bir mermi atamamışlardır. Diğer birliklerin de bunlardan farkı yoktur. Kayıpların sayısı, en iyimser rakamla 70 bin kişidir. Bazı kaynaklarda bu sayı 90 bin kişiye kadar ulaşır. Sonuçta, sadece bir gecede binlerce asker beyaz karların üzerine cansız serpilmişti. Kalanlar ise açlıkla, bitlerle, tifüsle, soğuk algınlığı ve kangrenle uğraşıyorlardı.
Tarih ne böyle bir faciayı yazmış, ne de görmüştü. Oysa İstanbul’a çekilen telgraflarda inanılmaz ifadeler vardır: “Kafkasya dağları ve tepeleri beyaz bir örtüyle örtülüdür. Kar hemen hemen bir metreyi geçmiştir. Harekâttaki sessizlik bundandır. Kahraman askerlerimizde ilerleme isteği o kadar çoktur ki, ellerinden gelse soluklarıyla karları eritip yol açacaklardır. Karı daha az olan kesimlerde kahramanlarımız başarılar elde ediyorlar. Dün süngü saldırısıyla düşmandan iki mevzi ele geçirilmiştir.”
Paşa inadından dönmedi. Son bir gayretle Sarıkamış’a yüklenmek istiyordu. Acımasız emrini verdi: “Saldırı sırasında her üst, bir adım geri atanı derhal tabancası ile öldürecektir.” Askerler, bu durum karşısında dillerinde kelime-i şehadet ile bir kere daha bile bile ölüme yürümeye başladı. Sonuçta Sarıkamış’a ancak bir avuç kahraman ulaşabildi. O da geçici bir süre için.
Enver Paşa hiçbir şey olmamış gibi İstanbul’a döner. Arkasında binlerce kefensiz kar çiçeği bırakarak... Basını ele geçirmiş bu darbeci güruh sıkı bir sansür uygulayarak halkın Sarıkamış cephesinde olup biteni öğrenmesine engel olurlar. Faciayla ilgili bilgiler Ruslar vasıtasıyla Avrupa ve Dünya’ya yayılır ama her şey için artık çok geçtir. Bir sohbet sırasında Harbiye Nezareti Ordu Daire Başkanı Behiç Bey’e bu facia için Enver Paşa şöyle der: “Bunlar nasıl olsa bir gün ölecek değiller miydi!”
Sarıkamış faciası sadece bununla kalmaz. Ordumuzun böylesine bir faciaya kurban gitmesi Rusların işine yarar. 1915 yazında saldırıya geçen Rus birlikleri Erzincan'a kadar ilerler. Rusya'da yaşanan Bolşevik ihtilalinden sonra ise Rus birliklerinin çoğu geri çekilmek zorunda kalırlar ve meydan Ermenilere kalır. Tarihimize Ermeni Mezalimi olarak geçen olaylar da bu şekilde başlamış olur. 20 binden fazla yöre halkı katledilir ve 33 köy yok olur. Söylenenler o dur ki, mezalime şahit olan Rus askerleri dahi ağlamışlardır.
Birinci Cihan harbinin alevleri Sarıkamış'tan Çanakkale'ye, Trablusgarp'tan Galiçya ya binlerce Müslümanın kanının birkaç kendini bilmezin yüzünden akmasına sebep olmuştur. Ve.. Mehmet Akif gözyaşları içerisinde şöyle inler.
"Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım
Elemim bir yüreğin karı değil, paylaşalım
Karşımda Vatan namına bir kabristan yatıyor."
Sarıkamış destanı (Buzdan Adamlar Ormanı)
Sarıkamış destanı (Buzdan Adamlar Ormanı)
Sarıkamış destanı (Buzdan Adamlar Ormanı)
[B] Sarıkamış’ta 120 çocuğun hikayesi film oldu
Sarıkamış faciasının fazla bilinmeyen bir yüzü, beyazperdeye taşınıyor.
VAN - Ruslara karşı savaşan sınır birliğine cephane taşırken hayatını kaybeden Vanlı çocukların dramı, “120” adlı filme konu oldu. Sarıkamış yollarında, 120 Vanlı çocuk ölmüştü.
![[Resim: vanku0.jpg]](http://img505.imageshack.us/img505/561/vanku0.jpg)
Birinci Dünya Savaşı sırasında Kars’ın Sarıkamış ilçesindeki Allahuekber ve Soğanlı dağlarında binlerce askerin donarak şehit olduğu Sarıkamış faciası, Yönetmen Özhan Eren’in, “120” adlı filmine ilham kaynağı oldu.
Film, bu faciada yaşanan bir olaya da ışık tutuyor..Yönetmen Özhan Eren filmin konusunu şöyle anlatıyor: “Filmin konusu benim Sarıkamış harbini ve günleri araştırdığım bir dönemde rastladığım gerçek bir olaydır. Kafkas cephesinde Van’dan giden bir tümenin Ruslarla harp ederken cephanesinin tükenmesi üzerine Van’dan acil cephane taşıyan yaşları 12 ila 17 arasında değişen 120 kahraman çocuğumuzun hikayesini anlatıyor.”
Bine yakın figüranın yanı sıra 120 çocuğun rol aldığı filmin başrollerini, Özge Özberk, Cansel Elçin, Emin Olcay, Burak Sergen ve Ahmet Uz paylaşıyor.
Çekimlerine Safranbolu’da başlanan filmin son sahnelerine Van’da devam ediliyor..
3 Milyon dolar bütçeli filmin yönetmen koltuğunda Murat Saraçoğlu ve Özhan Eren var.
Filmin galası şubat ayında Van’da yapılacak.
İşte Filmin Fragmanı:
http://www.youtube.com/watch?v=EDu5BrAW7pk ( Akadaşlar mutlaka gitmenizi tavsiye ederim.)
[/B]
Sarıkamış faciasının fazla bilinmeyen bir yüzü, beyazperdeye taşınıyor.
VAN - Ruslara karşı savaşan sınır birliğine cephane taşırken hayatını kaybeden Vanlı çocukların dramı, “120” adlı filme konu oldu. Sarıkamış yollarında, 120 Vanlı çocuk ölmüştü.
![[Resim: vanku0.jpg]](http://img505.imageshack.us/img505/561/vanku0.jpg)
Birinci Dünya Savaşı sırasında Kars’ın Sarıkamış ilçesindeki Allahuekber ve Soğanlı dağlarında binlerce askerin donarak şehit olduğu Sarıkamış faciası, Yönetmen Özhan Eren’in, “120” adlı filmine ilham kaynağı oldu.
Film, bu faciada yaşanan bir olaya da ışık tutuyor..Yönetmen Özhan Eren filmin konusunu şöyle anlatıyor: “Filmin konusu benim Sarıkamış harbini ve günleri araştırdığım bir dönemde rastladığım gerçek bir olaydır. Kafkas cephesinde Van’dan giden bir tümenin Ruslarla harp ederken cephanesinin tükenmesi üzerine Van’dan acil cephane taşıyan yaşları 12 ila 17 arasında değişen 120 kahraman çocuğumuzun hikayesini anlatıyor.”
Bine yakın figüranın yanı sıra 120 çocuğun rol aldığı filmin başrollerini, Özge Özberk, Cansel Elçin, Emin Olcay, Burak Sergen ve Ahmet Uz paylaşıyor.
Çekimlerine Safranbolu’da başlanan filmin son sahnelerine Van’da devam ediliyor..
3 Milyon dolar bütçeli filmin yönetmen koltuğunda Murat Saraçoğlu ve Özhan Eren var.
Filmin galası şubat ayında Van’da yapılacak.
İşte Filmin Fragmanı:
http://www.youtube.com/watch?v=EDu5BrAW7pk ( Akadaşlar mutlaka gitmenizi tavsiye ederim.)
[/B]
.
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet:
İyi Biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, Şeyhler, Dervişler, Müritler, Meczuplar Memleketi olamaz.
En Doğru, En Hakiki Tarikat, "Medeniyet Tarikatı"'dır. "
İyi Biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, Şeyhler, Dervişler, Müritler, Meczuplar Memleketi olamaz.
En Doğru, En Hakiki Tarikat, "Medeniyet Tarikatı"'dır. "
![[Resim: ataturkimzale.gif]](http://img6.imageshack.us/img6/8138/ataturkimzale.gif)
Son Düzenleme: 01/03/2008, 13:00, Düzenleyen: ALİ_HAYDAR.
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi