Ben Pir'im Zöhre Ana'mı İlk Kez 1993 Yılı Ocak ayında Karlı Soğuk Bir Ankara Gününde Tanıma fırsatı Buldum. Bir Pir Karışına çıkmanın Korkusu ve merakıyla yüzlerce kişiyle beraber Kapısında Saatlerce Bekledik, Sonunda Karşımdaydı Pir'im O anı anlatamam Kelimeler Ağzımda Boğazımda düğümlendi bir kelime bile konuşamadım. Postuna Niyaz ettim Pençesini Vurdu Bana Kurban Olduğum. Karşısına Oturduk Yaradanıma şükürler olsun. Pir'in pençesi ilk kez o gün Nasip Oldu O günden bu güne kadar Dergahına gelirim Sık olmasada. Gördüğüm Kerametleri Şifa bulan insanlar Sayısız, Onu gördükten ve sohbetlerini dinledikçe aslında Alevilik ve diğer bildiğimiz hepsininde ne kadar içlerinin boş olduğunu sayesinde öğrendim.
Pir'ime Aşkı Niyazımla
Allah Onu Başımızdan Eksik etmesin,
Zöhre Anayım özlerime
Muhammetin sözlerine
Destur edem dizlerine
Secdem posta verdim Allah
*********************
Şüphe etme gel imana bizlere
Batıl haberini verem sizlere
Gün biter bir anda vurun dizlere
Can kulakla dinle bildirir Zöhre
Üçler beşler nazarına varanım
Allahın yoluna pazar kuranım
Zöhre Ana donunda gelin olanım
Elifi kevserden ilim alanım
****************
Karadan okumuş bilemez ağı
Ahraz dillenmiyor Allah'tır varı
Her kul göçer ama boşadır salı
Muhamed Ali'dir sırları arı
Hüdai'yem ben Zöhrem'e kavuşam
Aşikare ummanlarda konuşam
Cümle alem diller hakta dolaşam
Bozatlı Hızır'a hümmet ulaşam
Büyümüş bedeni bilemez kendi
Yedi yaşlı oğlan devidi bendi
Şimdide Zöhre Ana dillenir dili
Ummanlara dalar yatar bedeni
Derya umman dalar yatar bilinmez
Dervişlik makamı boşa verilmez
Bir abdes namaza kulluk edilmez
Şahı Merdan derler kolay görünmez
Sen Ali'sin Pir'im Sen Ali'sin
Pirim Zöhre Ana'yı İlk kez nasıl tanıdınız
Konu Sahibi / Yazar
Zekai
Kategori / Forum
Bir Sorum Var
Yorumlar / Cevaplar
122
Okunma / Görüntüleme
142988
Pirim Zöhre Ana'yı İlk kez nasıl tanıdınız
Pirim Zöhre Ana'yı İlk kez nasıl tanıdınız
Abi ne güzel bir konu, ellerine sağlık...
Piri ilk gördüğüm anı hatırlamıyorum çok küçüktüm ama onunla göz göze ilk teması çok net hatırlıyorum, 15 haziran 1995, gecekonduda henüz, doğumgünü...
Ben küçüklüğümden beri saza çok meraklıydım, 1995 senesinin başında Meşhuuur Haydar Ustaya bir saz yapması için sipariş vermiştik, aradan 6 ay geçince ümidimi keser gibi oldum ama, o gün annem ve sanırım kardeşim de vardı piri ziyarete gitmiştik. Postun tam yanında bir saz duruyordu, ilk görüşte anladım benim olduğunu, yanına gittim, henüz kelimelerin ağzıdan çıkmaya cesaret edemediği anlardı, o anlar, hiç birşey diyemiyordum, annem sanki tercimanım gibiydi beni ifadeye çalışıyordu kendi cümleleriyle...
-Karaoğlan saz çalıyon mu? dedi. (Çalamıyordum çünkü sazım yoktu, arada bir dayımlara gittiğimiz zaman onun boyumdan büyük divan sazını tıngırdatıyordum, ufak tefek türküleri tek tek basaraktan çalabiliyordum)
-Çalıyo ana (annem)
Ana sazı eline aldı, biraz çaldı ve bana dönerek:
-Al bakayım karaoğlan, "Ya hak aşığı" olursun "Ya da yar aşığı"...
-Hak aşığı olsun ana, gurban olayım (annemin temennisi)
Niyazımı ettim, sazımı aldım, içimde öyle bir şey vardı ki, heyecan falan değil, karşı konulamaz bir istek, bir arzu ben saz çalmak istiyordum..
Eve gittim, akord yapmayı az buçuk öğrenmiştim (ha bu arada kulağım çok iyidir)
Sazı elime aldım ve inanılmaz bir şekilde daha önce hiç çalmadığım Veysel Baba'nın "Uzun ince bir yoldayım" deyişini çalmaya başladım...Gözlerim ellerime inanamıyordu...Evet o çalan bendim ve bu gördüğüm küçücük bir mucizeydi...
O bizi mucizelere alıştırdı...Küçük mucizelere, tüm dünyayı yerinden oynatacak küçücük mucizelere...
İyi ki onun yolundayım...Ve şükür ki başımızda...
Piri ilk gördüğüm anı hatırlamıyorum çok küçüktüm ama onunla göz göze ilk teması çok net hatırlıyorum, 15 haziran 1995, gecekonduda henüz, doğumgünü...
Ben küçüklüğümden beri saza çok meraklıydım, 1995 senesinin başında Meşhuuur Haydar Ustaya bir saz yapması için sipariş vermiştik, aradan 6 ay geçince ümidimi keser gibi oldum ama, o gün annem ve sanırım kardeşim de vardı piri ziyarete gitmiştik. Postun tam yanında bir saz duruyordu, ilk görüşte anladım benim olduğunu, yanına gittim, henüz kelimelerin ağzıdan çıkmaya cesaret edemediği anlardı, o anlar, hiç birşey diyemiyordum, annem sanki tercimanım gibiydi beni ifadeye çalışıyordu kendi cümleleriyle...
-Karaoğlan saz çalıyon mu? dedi. (Çalamıyordum çünkü sazım yoktu, arada bir dayımlara gittiğimiz zaman onun boyumdan büyük divan sazını tıngırdatıyordum, ufak tefek türküleri tek tek basaraktan çalabiliyordum)
-Çalıyo ana (annem)
Ana sazı eline aldı, biraz çaldı ve bana dönerek:
-Al bakayım karaoğlan, "Ya hak aşığı" olursun "Ya da yar aşığı"...
-Hak aşığı olsun ana, gurban olayım (annemin temennisi)
Niyazımı ettim, sazımı aldım, içimde öyle bir şey vardı ki, heyecan falan değil, karşı konulamaz bir istek, bir arzu ben saz çalmak istiyordum..
Eve gittim, akord yapmayı az buçuk öğrenmiştim (ha bu arada kulağım çok iyidir)
Sazı elime aldım ve inanılmaz bir şekilde daha önce hiç çalmadığım Veysel Baba'nın "Uzun ince bir yoldayım" deyişini çalmaya başladım...Gözlerim ellerime inanamıyordu...Evet o çalan bendim ve bu gördüğüm küçücük bir mucizeydi...
O bizi mucizelere alıştırdı...Küçük mucizelere, tüm dünyayı yerinden oynatacak küçücük mucizelere...
İyi ki onun yolundayım...Ve şükür ki başımızda...
[size=7]"Benim Testim Kerbela Suyudur..."[/size]
[size=7]Zöhre Ana[/size]
Pirim Zöhre Ana'yı İlk kez nasıl tanıdınız
ben pirimi geçen sene gördüm canlar..
ilk ankaraya yaslarda gelmiştim istanbul gurubu olarak aşure zamanında .içimde okadar büyük bir heyecan vardıki bunu anlatmam imkansız.pirimi gördügümde ,kurban oldugumun yüzündeki o nuru gördüm heryeri aydınlatan.ilk kerametine aşure günü nail oldum.bahçede büyük bir kalabalık vardı ve hava çok soguktu.aş evine girmek için sıradaydık.ben içimden dedimki ey kurban oldugum şu havayı yumuşatta insanlar üşümesin ve senin nekadar büyük bir pir evliya oldugunu görsün dedim .o an o soguk hava birden yumuşadı ve hafiften kar yagmaya başladı.biliyordumki pirim beni duyuyodu.sonra tekrar dedimiki ey kurban oldugum şu güneşinide göster insanlar anlasın senin haktan geldigini pir evliya oldugunu dedim. işte o an kar yagması kesildi ve o bulutlar birden bire dagılıp dergahın tam tepesinden güneş yükseldi ve ısıttı havayı. ( bu olaylar 5 dakka içinde ceyran eden olaylar canlar ) sonra dergaha dönüp ey kurban oldugum dedim sen nekadar büyüksün.. ve oan dergahın camında pirimi gördüm göz göze geldik ve benim içimde okadar tarifi imkansız şeyler olduki şuan bile tüylerim diken diken oluyo ...ben pirimin yoluna kurban olıyım .allah onu başımızdan eksik etmesin.ve onun yolundan gölgesinden tüm canları ayırmasın...
saygılarımla
ilk ankaraya yaslarda gelmiştim istanbul gurubu olarak aşure zamanında .içimde okadar büyük bir heyecan vardıki bunu anlatmam imkansız.pirimi gördügümde ,kurban oldugumun yüzündeki o nuru gördüm heryeri aydınlatan.ilk kerametine aşure günü nail oldum.bahçede büyük bir kalabalık vardı ve hava çok soguktu.aş evine girmek için sıradaydık.ben içimden dedimki ey kurban oldugum şu havayı yumuşatta insanlar üşümesin ve senin nekadar büyük bir pir evliya oldugunu görsün dedim .o an o soguk hava birden yumuşadı ve hafiften kar yagmaya başladı.biliyordumki pirim beni duyuyodu.sonra tekrar dedimiki ey kurban oldugum şu güneşinide göster insanlar anlasın senin haktan geldigini pir evliya oldugunu dedim. işte o an kar yagması kesildi ve o bulutlar birden bire dagılıp dergahın tam tepesinden güneş yükseldi ve ısıttı havayı. ( bu olaylar 5 dakka içinde ceyran eden olaylar canlar ) sonra dergaha dönüp ey kurban oldugum dedim sen nekadar büyüksün.. ve oan dergahın camında pirimi gördüm göz göze geldik ve benim içimde okadar tarifi imkansız şeyler olduki şuan bile tüylerim diken diken oluyo ...ben pirimin yoluna kurban olıyım .allah onu başımızdan eksik etmesin.ve onun yolundan gölgesinden tüm canları ayırmasın...
saygılarımla
Son Düzenleme: 29/01/2008, 01:51, Düzenleyen: pirimali_24.
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi