Siyasal yaşamımda tanıdığım sağlam karakterde, dik ve dürüst durabilen az sayıda dostlarımdan biri de Erzincan eski milletvekili Nurettin Karsu’dur. Mühendislik okuduğu halde, eli de iyi kalem tutar. Aydınlık bir kafası vardır. Doğru bildiğini kıvırmadan söyler ve yazar. Son günlerde çok tartışılan bir önemli konuya açıklık getirmek için ünlü bir yazarımıza yolladığı mektubu okurlarımla paylaşmak istedim:

’Genelde bilinmeyen ve benim de içinde doğduğum, yaşadığım bir konuya açıklık getirme vebalini taşıdığıma inanarak, bir bilim adamı olan size yazmayı görev bildim. Önce insanları inanç açısından değerlendirirsek:
Ehlisünnet: İslam’ın 4 mezhebinden olanlar Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli. Bunların içinde Alevi hiç yoktur. Zira inanç yorumları değişiktir. Kürtler genelde Şafii, çok azınlığı Hanefi’dir ve tümü Mezopotamya asıllıdır.
Alevilere gelince: Orta Asya kökenli Türkmen/Kızılbaşlar olup, Ehlisünnet’in hiçbir mezhebine uygun olmayan, özgün inancı ile kendini değişik bir İslam olarak görür. Ali’yi öne aldığı için Alevilik adı da son zamanlarda konmuştur. Osmanlı döneminde Kızılbaş /Türkmen’dir. İnanç uyumsuzluğu nedeniyle, Sünniliği en tutucu mezhebi olan Şafiilikten de en çok darbe yemiştir.

Şimdi İnanç bazından bakarsanız: Biri Şafii, diğeri Alevi (zira Alevi İnanç bazından bir sınıflamadır.)
Etnik bazından bakarsanız: Biri Kürt, diğeri Türkmen’dir. Peki, Hocam, bir Türk Kürt olamıyor da bir Türkmen nasıl Kürt olabiliyor. Yahut bir Kürt, Türk olamıyor da nasıl Türkmen/Kızılbaş olabiliyor.

Bütün sorun Türkmenleri inanç boyutuyla değerlendirilmesinden kaynaklanıyor. Etnik boyutuyla değerlendirilmesini Osmanlı istememiş. O zaman ölüm fetvaları kolay verilemezdi. İslam’a uyumsuz denince yok etmek kolayına geliyordu Osmanlı'nın. İslam dışı denince ’katl’ kolaylaşıyordu. Şeyhülislam Ebusuud fetvaları hep inanç bağlamında verilmiştir.
Doğuştan ayrımdan acı görmüş bir kişi olarak tüm insanlara, Yunus’un dediği gibi, aynı gözle bakarak inancını, ırkını gözetmeksizin ezilen kim olursa onun yanında yer almış bir kişi olarak, yanlış bilinen bir gerçeği aydınlatmak istiyorum.

Sonuç olarak Kızılbaş/Alevi/Türkmen’in Kürt’ü, Kürt’ün de Alevi’si (Türkmen/Kızılbaş’ı) yoktur. Bütün yanlış Türkmen/Kızılbaş’ın din bağlamında değerlendirilmesinden ileri gelmektedir. Tarihteki Kızılbaş/Alevi kıyımının nedeni de budur. Osmanlı’nın, etnik kimliği ile yok edemediği Türkmen’i din kimliği olan Aleviliğini öne sürerek, İslam dışılığını savlayarak kolayca kırıma uğratmıştır. Ben tüm insanların ırk, din, dil ayrımı yapılmadan özgür ve mutlu olmasının çabasını verdim. Bu da benim ibadetim. N. Karsu’

Karsu’nun mektubu bu kadar. Çokbilmişler için tekrar ettiysem bağışlasınlar! Ama ben bildiğimi sandığım halde, bu ağır ve derin tartışmanın özünü, değerli dostum Nurettin Karsu’un anlatımından, şimdi daha iyi kavradım. Bir süredir yurttaşımızın sürüklendiği akıl tutulmasının gittikçe kızışmakta olduğu şu ortamda çoğumuz için kısa ve fakat özlü bir ders olsun istedim. Geçen hafta Suriye’deki ortamı ’Kerbela’ ya benzetecek kadar çok bildiği(!) için elbette Başbakanımızın, bu dersi okumasına hiç ihtiyacı yok! Dış politikayı böyle önyargılı, saplantılı ve duygusal sürdürürse bir gün okumaya mecbur olacak ama dileriz, iş işten geçmiş olmasın...

19.09.2012
Kaynak: gazetevatan.com