Yüz yıl sürdü. Tam yüz yıl.
Türkiye'de iktidarın seçkin bir azınlığın tekelinden alınması mücadelesi, kısa I. Meşrutiyet dönemini saymazsak 1908'de Abdülhamid'in tahttan indirilmesi ile başlar.
Akabinde seçimler yapılır. Seçimler iki derecelidir, birincide yetişkin her 50 bin erkek bir aday seçer, daha sonra seçilenler milletvekillerini seçer.
Her türlü acemiliğe rağmen seçimler o dönemin İngiliz veya Alman meşruti monarşilerinden hiç de geride kalmaz.
Halka çok iyi nüfuz etmemiş olsa bile en azından birden fazla parti seçime girer. Yani bizde demokrasi deneyimi tek parti rejimi ile başlamaz. Ayrıca meclisin temsil gücü de günümüz meclisinden geride değildir.
GÜCÜ HALKLA PAYLAŞMAK İÇİN HENÜZ 100 YIL VARDIR
Fakat kolay değil işte gücü bir elden çıkarıp halkla paylaşmak, katılım sağlamak. Önümüzde bunu tam gerçekleştirmek için henüz yüz yıl vardır.
İktidarı eline geçiren güce doymaz, ilk girişimleri demuhalefeti yok etmek olur.
Nitekim çok geçmeden 1913'de İttihat ve Terakki grubu bir darbe ile meclisi fesih eder ve tek parti diktasını dayatır.
Gerisi malum, darbeciler, takip eden beş yılda memleketi batırır ve bir Alman zırhlısıyla kaçar giderler.
PADİŞAH'IN KUKLA OLDUĞU BİR ASKERİ DİKTA KURDULAR
"Bir meşruti monarşi kurmak istediler ama sonunda padişahın kukla olduğu bir askeri dikta kurdular" diye anlatır bu dönemi Andrew Finkell.
Üstelik bu sadece bizde böyle değildir bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrika padişahını devirip kendi diktasını kuran askerlerin çizmesi altına girer.
Büyük fedakârlıklar ile kazanılan Kurtuluş Savaşı sonrası yine çok partili sisteme dönülmez.
1921'de kurulan meclis 1924'de tasfiye edilir ve yine muhalefet yok edilir.
1946'ya kadar "devrimlerin henüz oturmadığı, halkın hazır olmadığı" iddiası ile muhalefetsiz gül bahçesinde yaşar tek parti ama eli yüzü düzgün ilk seçimde de iktidarı kaybeder ve bir daha hiçbir zaman çoğunluğun oyunu alamaz.
İKTİDAR DEĞİLDİR AMA HEP MUKTEDİRDİR
Alamaz da yok mu olur?
Hayır, iktidar değildir ama hep muktedirdir. Üstelik de iktidarları iktidarsızlaştırma pahasına. Gerekirse seçilenleridevirme, devirmek için toplu katliamlar, suikastlar, cinayetler işleme pahasına bir vesayet rejimi kurar ve yine gerektiğinde en kanlı biçimde, halk iradesini yıkarak, başbakanları, bakanları, gencecik çocukları asarak sürdürür vesayetini.
Bu vesayet işte 1913'te kurulan o vesayettir.
Biz yüz yıldır kendini yönetecekleri seçme olgunluğuna sahip olmayan, kendi başına bırakılırsa davulcuya zurnacıya, şeriatçıya veya komüniste kaçacak, rüştünü ispatlamamış sabilerdik.
SONUNDA FATURA ASKERE ÇIKAR AMA..
Siyaseten doğruluk açısından kimse bu vesayeti savunmaz ama gizliden siyasete ayar veren herkes bu oluşumun bir parçasıdır. Sonunda fatura askere çıkar ama hepimiz biliyoruz ki bu vesayet düzeni medya, üniversite ve hukuk desteği olmadan yürümezdi.
1913'te kurulan o vesayetin tabutu son 10 yıldır çakılmaktaydı. Bugün o tabuta son çivi çakıldı. Artık rüştümüzü ispatladık.
Yani 1913'ten 2013'e tam yüz yılımızı aldı vesayetsiz demokrasiye geçmek, halkın iradesine darbe yapmayı suç saymak ve yapanları cezalandırmak.
Kutlu olsun.
Kaynak: En son Haber
Mahkemenin Ergenekon kararları ne anlama geliyor?
Mahkemenin Ergenekon kararları ne anlama geliyor?
Mahkemenin Ergenekon kararları ne anlama geliyor?
[FONT=System]Genelkurmay başkanlarını, askerlerini daha doğrusu şöyle demek daha uygun olur; Aydınlarını, Atatürk'çülerini, içinde vatan millet sevgisi olan insanları terörist ilan eden. Dağlarda askerini şehit eden, milletine düşman, vatanına düşman insanları " barış elçisi" olarak değerlendiren. Teröristini alnından öpen, aydınını karanlıklara iten bir devlette yaşıyoruz biz. Ne kadar karanlığa itsen de yüreklerinde ki Mustafa Kemal aşkı yeter onlara... Adalet saraylarında ki terazi sadece görsel olsun bundan sonra, doğruyu bulup haksızlığın karşısında durmamak bir "doğruculuksa, bir şerefse" vatanını korumaksa" sizin doğrunuzda, şerefli olmanızda, koruduğunuz vatanda sizin olsun. Bize özgürlüklerimizi verin yeter...
[FONT=System]Ergenokon da verilen kararlar şunu anlatıyor; Adalet benim. "Hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi" anlamını taşıyan adalet bundan sonra "başbakanın hakkının gözetilmesi ve yerine getirilmesi" olarak değiştirilmiştir. Tüm Atatürk'çülere, aydınlara, içinde vatan millet sevgisi olanlara duyurulur. Bu vatan ya elden gidecek ya gidecektir.. .
[FONT=System]Ergenokon da verilen kararlar şunu anlatıyor; Adalet benim. "Hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi" anlamını taşıyan adalet bundan sonra "başbakanın hakkının gözetilmesi ve yerine getirilmesi" olarak değiştirilmiştir. Tüm Atatürk'çülere, aydınlara, içinde vatan millet sevgisi olanlara duyurulur. Bu vatan ya elden gidecek ya gidecektir.. .
Benden evvel ben oldum
Beni bende ben buldum
Sahralara indim durdum
Bana Ali dediler
Merdan idim dirildim
Her bedene verildim
Kırk Kapı dört makamda
Öldüm öldüm dirildim.
Mürşit Zöhre Ana..
Beni bende ben buldum
Sahralara indim durdum
Bana Ali dediler
Merdan idim dirildim
Her bedene verildim
Kırk Kapı dört makamda
Öldüm öldüm dirildim.
Mürşit Zöhre Ana..
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi