Onsekiz bin alemi gezip seyreder
Şah–i Merdan ile gezdiğim yerler
Kah bir mekân gelir bir mekân gider
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Bak şu silsileden sohbet edene
Temaşa kıl dünyaya gelip gidene
Karaman Kırşehir gölü Adana
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Gayet sıcaktır ağır havası
Katarlanmış gider atı devesi
Amasya Çorum Merzifon ovası
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Kayseri'de Erciyes dağlar ulusu
Bozoğlan Bulanık Bulgar yalusu
Hemdinli ve Karadeniz yalusu
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Kudrettendir Kiloğlu'nun feneri
Kafir kırmak azizlerin hüneri
Kızılelma Akdeniz'in kenarı
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Düldülü incitir Ali'nin zoru
Ona karim olmaz alemin varı
Sof(i)ya Bulgaristan'ın kenarı
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yarlar
Nur ile doludur Kerbela vari
Orda şehit oldu imamlar serveri
[COLOR=windowtext][FONT=Times New Roman TUR] İlbazlı iklimi Dımışki şarı
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Giydiği al yeşil nurdan eyeri
Mekke Medine Arap diyarı
Şah–ı Merdan'ın bindiği küharı
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Serendib'de Adem atanin izi
Arafat'ta güzel koçun boynuzu
Tur dağında Çin–i Maçin’in yüzü
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Çarh–i Musul yüce dağların çoğu
Suları çağlar hoş bahçası bağı
Hey Saatçukuru gel Ağrı dağı
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Cem kuruldu âşık nefese başlar
Kim estirir yeli bre kardaşlar
Tozan Canyaylası dağ ile taşlar
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Acel gelip biz göçmeden fenadan
Nasibimiz versin Mevlam yaradan
Bağdad Kerbela Erdebil Hemedan
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Yaradan bilir gizlimi saklımı
O yürütür daim benim aklımı
Hind Horasan ile Irak iklimi
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Oniki İmama kast eyledi Mervan
Kim yayar kudret devesin seyran
Karabağ Gence Şemahı Şirvan
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Kahi Elburz dağın aşıyor yolu
Dertli dertli öter seher bülbülü
Kilbarak'tan beri Kemkeşan eli
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Ben Derviş Himmet’im derdim bir tümen
Denizlerin taş–i lali bir semen
Şah Necef iklimi Hindistan Yemen
Şah–ı Merdan ile gezdiğim yerler
Yaşamı boyunca çok gezmiş Kul Himmet. Türkçeyi en anlaşılır ve en etkileyici biçimde kullanarak yazdığı, coşku ve duygu dolu olduğu kadar , öğretici nefesleri ile yaşamı boyunca davasına hizmet etmiştir Kul Himmet. Koğuşturmalara uğramış, zindanlara kapatılmış ve bir sınırı belli olmayan bir sürgün ve kaçak yaşamı sürdürmüştür. Onun içindir ki, “Makamı sır olan koca Kul Himmet” diye tanınır ozanlar arasında. Ömrünün son dönemini bugün mezarının bulunduğu Tokat'in Almus ilçesine bağlı Varzıl (Görümlü) köyünde geçirdiği anlaşılıyor. Köyde Kul Himmet'in burada yaşadığı dönemde baskın yapılıp, ailece kesildiklerine dair bir olay anlatılmaktadır.
Aynı köyden olan İrfan Çoban’ın, Kul Himmet soyundan olduğu söylenen Şahinoğulları'ndan derlemiş olduğu bir söylencedir bu:
"Osmanlı hükümeti tarafından Kul Himmet'in ve ona bağlı yaşadığı köyün ortadan kaldırılıp dağıtılması emri verilmiştir.
Bu buyruk üzerine Sivas'in Tozanlı sancağından Osmanlı askerleri gelip, köyü basmış. Kul Himmet ailesini kesmişler. Yalnız çok küçük olan bir torununu alıp götürmüş ve Tokat'a yakın Zodu (Kurucak) köyüne yerleştirmişler. Beşinci torunu Yakub'u ise annesi, ya da köyden kadının biri fırsatını bulup, çocuğu kaçırarak Ekseri (Egridere) köyünde saklayıp büyütmüş. Bu baskın sırasında Kul Himmet'in çocukları babalarına ait kitapları toprağa gömüp, üzerine ateş yakarak onları kurtarmışlardır.
Kitaplardan birisi 'Yanık kitap' adıyla anılan 'Faziletname'dir. Daha sonra Hacı Yakub adıyla tanınmış bir pehlivan olan bu çocuk babasının dedesinin öcünü almıştır." (İrfan Çoban: Kul Himmet. Tokat 1997: 28–30)
Köyü ziyaret eden Cahit Öztelli, ise bu baskını Şöyle anlatmaktadır:
"Almus (bugün ilçe, eskiden köy idi) halkı ile Varzıl (Kul Himmet'in köyü) halkı birbirini hiç sevmezlermiş. Çekişip dururlarmış (her halde mezhep ayrılığından olacak). Almuslular Kul Himmet ailesini kesmişler. Bir tek Yakup kalmış. Bir kadın bu çocuğu Ekseri (Egridere) köyüne kaçırmış..." (C. Öztelli, agy. s.30)
Burada görüldüğü gibi, Kul Himmet ailesinin kesilmesi iki köyün arasında mezhep ayrılığından çıkan kavga yüzündenmiş gibi gösteriliyor. Bunu sadece Cahit Öztelli'nin yorumu.
Öyle anlaşılıyor ki, bugün de devletin Kızılbaşlara karşı tutumunda bir farklılık görmeyen Kul Himmet'in köyünde yaşayanlar, korktukları için öyküyü değiştirip sunmuşlardır [COLOR=windowtext][FONT=Times New Roman TUR]. Ayrıca akıllarınca, hakkında kötü konuşulmasın diye Kul Himmet'i devlete (Osmanlı'ya) karşı göstermemek ve onu aklamak istemişlerdir. Hacı Yakup öyküsü [COLOR=windowtext] bile bu maksatla yaratılmış görünüyor;
[COLOR=windowtext]
[COLOR=windowtext]Onu İstanbul'a göndermiş, sarayda çalıştırmış ve hatta Padişah'ın yaveri bile yapmışlar. Yakup orada bir Rus pehlivanını yenince Padişah’ın iyice gözüne girmiş. Padişah onun isteğini kabul ederek, eline bir ferman verere k, önce hacca sonra da dedesinin memleketine göndermiş. O da ateş altında saklanmış Kul Himmet dedesinin kitaplarını bulup, köyü yeniden kurarak şenlendirmiş.
Öyle anlaşılıyor ki, Osmanlı askerleri –büyük olasılıkla Almusluların ihbarıyla– köyü bastıklarında Kul Himmet evinde bulunmuyordu. Gezideydi ve belki talipleri arasındaydı ve belki de baskından önce kaçırılmıştı. Kul Himmet, aşağıda açıklayacağımız olayın geçtiği tarihe göre, bundan en az 5–6 yıl sonra yaşama gözlerini yummuştur.
Kul Himmet'in şiirlerinde Fazilet–nâme'de geçen Hz. Ali'nin erdem ve kerametlerinden yarattığı daha önce bir örneğini geçtiğimiz destanlar ve şiirlerin pek çoğu günümüze gelmiştir. Aşağıya aldığımız Hz. Ali'yi anlattığı nefesinde ise Kul Himmet Yemini'nin “Fazilet–nâme”sinin hemen hemen tam bir özetini yapmıştır. Bu şiir ve destanlar “Yanık kitap” olayını doğrulayan kanıtlar olabilir.
Benim pirim Şah–i Merdan Ali'dir
Ãşıklar carına yetenden medet
Şahadet parmağınan Hayber Kalesi'n
Kaldırıp hışmınan atandan medet
Cimcime haberin Kerkez'den alıp
Kul edip özünü zulmata salıp
Beşikte ejderi oniki bölüp
Ağ devin bendini çatandan medet
Onlar imiş zahir batın duruldan
Bin bilirsen bir haber al birinden
Yetmiş kere öldürüp de dirilten
Nusayri destini dutandan medet
Kuduretten hun karışmış hununa
Onlar girer zahir batın donuna
Asuman yüzünde arslan donuna
Resul'un önüne yatandan medet
Kul Himmet'i aşk meyinden kandıran
Bir kıya bakışla beni yandıran
Üç yüz yıldan sonra nişan bildiren
Selman'a nergisi sunandan medet
“Yanık Kitap” olayı olarak günümüze ulaşan Kul Himmet köyünün basılıp, ailesinin öldürülmesi ve köyün dağıtılmasının tarihini belirleyecek iki önemli belge bulunmaktadır:
Birincisi, Padişah 3. Murad'ın 1576 yılında, Rafiziliğe ilişkin kitaplara el konulması hakkında Çorum Beyine ve Ortapare Kadısına gönderdiği ferman; bu fermanda “Kızılbaş Diyarı”ndan getirtildiği ihbar edilen 34 kitabın derhal toplatılıp yok edilmesi; getiren kişilerin ve alıp okuyanların tutuklanması bey ve kadılara emredilmektedir. Bu fermanla ilgili olarak yapılan ihbar üzerine Varzıl köyü basılmış ve Kul Himmet ailesinin evi aranmış; ancak köyün basılacağı önceden haber alındığı için toprağa gömülüp, üzerinde büyük bir ateş yakılarak, kitaplar kurtarılmış olabilir.
Köyün bu birinci basılışı Kızılbaş kitaplarıyla ilgilidir. Çünkü, bölgeye aynı padişah tarafından gönderilen ikinci buyruk tamamıyla Kızılbaş inanç ve siyasetine ilişkin ve bu bağlamda, yani köy Kızılbaş ve üstelik Kul Himmet’in köyü olduğu için basılıp dağıtılmış. Büyük ozanın aile bireyleri öldürülmüştür. 1583 tarihli bu Ferman'da Amasya kadısı ve beyinin, ayrıca Çorum, Zile, Turhal, İskilib, Osmancık Artukabad, Hüseyinabad, Güleş, Ortapare, İnabazarı, Mecitözü, Kazabad, Katar, Karahisari, Demürlü ve Havsa kadılarının, buralarda yaşayan Kızılbaşların cezalandırılması buyurulmaktadır. Osmanlı padiahı 3. Murad'ın bu buyruğunda yer alan söylemler, hükümlerin Kızılbaşların yaşadığı bütün bölgeleri kapsadığını açıkça göstermektedir. Özetle şunlar söylenmektedir:
]“Buralardaki Kızılbaş topluluklarının Ebubekir, Ömer ve Osman'a hakaret ettikleri ve çocuklarına adlarını vermedikleri; Sünnileri ‘Yezit!’ diye çağırdıkları; namaz ve oruç bilmedikleri; geceleri hep biraraya gelip birbirlerinin avratlarını ve kızlarını kullandıkları öğrenilmiştir. Ayrıca İran'dan gelen bazı halifeler çizme ve urba getirip dağıtıyor ve birbirlerini ziyaret ediyorlarmış. ‘Resul Halife ve Celal Halife gibi, biz de durmayalım ayaklanalm!’ diyenler varmış.”
Görüldüğü gibi Kızılbaşlara genel bir baskı, sürgün ve önde gelenlere kıyım uygulaması yapılmıştır bu ikinci fermanla. O yıllarda, ezici çoğunluğun Kızılbaş olduğu bu bölgelerde, fermanda belirtildiği üzere bir ayaklanma hazırlıklarının var olması olasılık dışı değildir. İran'dan gelen halifelerin Kul Himmet ile görüştükleri ve ilişkilerinin olduğu muhakkaktır; yaşlı Kul Himmet'in öğüt ve önerilerine gereksinimleri vardır.
Bu fermanın çıkartıldığı tarihten 3–4 yıl sonra İran'da, Muhammed Hüdabende'nin son yıllarında yönetimde yeniden güçlenmeğe başlayan Türkmen beylerinin Şah Abbas'a Kızılbaş tacını giydirmişler ve yeni bir umut belirmiştir Kızılbaş toplulukları için. İşte bu kısa dönemin Anadolu'ya yansıması olarak, bir takım siyasal hareketlerin başladığı ve başkaldırı hazırlıklarının olduğu rahatlıkla düşünülebilir.
Kaynaklar;
Alevi Konseyi
Celaleddin Ulusoy: Yedi Ulular. Ankara Tarihsiz.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]Abdülbaki Gölpınarlı: Alevi Bektaşi Nefesleri. Ankara 1963.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]Abdülbaki Gölpınarlı: Melamilik veMelamiler. İstanbul 1992.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]Cahit Öztelli: Pir Sultan'ın Dostları. İstanbul 1984.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]İbrahim Arslanoğlu: Kul Himmet Üstadım. 2.baskı, İstanbul 1995.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]İbrahim Arslanoğlu: Şah İsmail Hatayi. İst anbul 1992.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]İrfan Çoban: Kul Himmet. Tokat 1997.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]İsmail Kaygusuz: Alevilik İnanç, Siyaset Kültür Tarihi ve Uluları I. İstanbul 1995.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]İsmail Kaygusuz: Görmediğim Tanrı’ya Tapmam. İstanbul 1996.
[FONT=Times New Roman TUR,serifNejat Birdoğan: Anadolu ve Balkanlarda Alevi Yerleşmeleri. İsta nbul–1992
R.M.Savory: The Cambridge History of Iran. Vol. VI
[FONT=Times New Roman CE,serif]Sadettin Nüzhet: Bektaşi Şairleri ve Nefesleri, Cilt 1–2. [FONT=Times New Roman TUR,serif]İstanbul 1944.
[FONT=Times New Roman CE,serif]Walther Hinz: Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd. [FONT=Times New Roman TUR,serif]2. Baskı, Ankara 1992.
Alevi Konseyi
Celaleddin Ulusoy: Yedi Ulular. Ankara Tarihsiz.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]Abdülbaki Gölpınarlı: Alevi Bektaşi Nefesleri. Ankara 1963.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]Abdülbaki Gölpınarlı: Melamilik veMelamiler. İstanbul 1992.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]Cahit Öztelli: Pir Sultan'ın Dostları. İstanbul 1984.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]İbrahim Arslanoğlu: Kul Himmet Üstadım. 2.baskı, İstanbul 1995.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]İbrahim Arslanoğlu: Şah İsmail Hatayi. İst anbul 1992.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]İrfan Çoban: Kul Himmet. Tokat 1997.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]İsmail Kaygusuz: Alevilik İnanç, Siyaset Kültür Tarihi ve Uluları I. İstanbul 1995.
[FONT=Times New Roman TUR,serif]İsmail Kaygusuz: Görmediğim Tanrı’ya Tapmam. İstanbul 1996.
[FONT=Times New Roman TUR,serifNejat Birdoğan: Anadolu ve Balkanlarda Alevi Yerleşmeleri. İsta nbul–1992
R.M.Savory: The Cambridge History of Iran. Vol. VI
[FONT=Times New Roman CE,serif]Sadettin Nüzhet: Bektaşi Şairleri ve Nefesleri, Cilt 1–2. [FONT=Times New Roman TUR,serif]İstanbul 1944.
[FONT=Times New Roman CE,serif]Walther Hinz: Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd. [FONT=Times New Roman TUR,serif]2. Baskı, Ankara 1992.