Arkadaşlar bu günden itibaren kitap okuma kampanyası başlatıyoruz.Zöhreana forumun üyeleri sizlere sesleniyorum.Hem kitap okuyarak kendimizi geliştiricez,hemde herkese örnek olmakla birlikte kazançlı olan yine bizler olucaz.Ögrenicez,ögretmeye çalışıcaz.
]
Herkes bu akşam eline bir kitap alıyo ve okumaya başlıyo ve okuduğu kitabıda burda bizlerle özetiyle birlikte paylaşıyor.Özet:Kısa,çogunluğu kendi cümlelerimizden olan ve bizim fikirlerimizden oluşan bir özet olabilir.Kitap konusunda kısıtlama yok herkes istediği kitabı okuyabilir.Yalnızz benim naçizane fikrim Atatürkle ilgili kitaplar okumak,paylaşmak(herkesin kendi seçimi.
]
Ayrıca kitap okuyup burda özetini bizle paylaşan arkadaşlara + rep puan veriyoruz.
]
Burdaki tek amaç arkadaşlar kitap okumaya yeni nesilleri teşvik etmek.Bunun ciddiyetine uygun paylaşımlarda bulunalım.
Katılımlarınızı bekliyorum.
Kitap okuma kampanyası başlatalım
Konu Sahibi / Yazar
GAMZE
Kategori / Forum
Eğitim - Öğretim
Yorumlar / Cevaplar
11
Okunma / Görüntüleme
18726
Kitap okuma kampanyası başlatalım
Kitap okuma kampanyası başlatalım
Güzel bir konuya değinmiş gamzecim gerçekten ben bugünden başlıyorum okumaya
[SIZE="4"]
'' Zöhre Ana ilmin deryasından gelmiş , şar kapısını açmış , Ali'nin nefesini saçandır. "
[SIZE="4"]" Bu kapı Muhammed - Ali , 12 İmam , Ehlibeyt yolunda ; insanlık , sevgi , saygı , hoşgörü , doğruluk , dürüstlük içinde ; Mustafa Kemal Atatürk'ün sancağı altında açılan bir kapıdır. "
Kitap okuma kampanyası başlatalım
seço yazdı:bende gamze abla en geç 2 gün içinde özetim burada olacak söz veriyorum
Bugun son gunun unutma canım benim
İlk ben başlıyım yoksa kimsenin başlıycağı yokhıh
Monte Kristo Kontu
AlEXSANDRE Dumes başyapıtlarından birisidir. Tüm zamanların en iyi romanlarından biri sayılır. Dumas'ın 1844 yılında yazımını bitirmesinden sonraki 2 yılda, 18 bölümlü bir seri olarak yayınlanmıştır.
]Romanda yer alan olaylar Fransa italya ]ve bazı akdeniz ] adalarında geçer. O dönemde ]Avrupa ]'daki Türk algılayışı hakkında bazı küçük ipuçları da romanda yer almaktadır. Bir zamanlar ]Osmanlı İmparatorluğu ]'nu epey meşgul etmiş ]Tepedelenli Ali Paşa ]'nın romanda adının sık sık geçmesi, Türk okuyucuları açısından ilginç noktalardan birisidir.
Gemiden Hapse:
Akdeniz'de bir ticaret gemisinde 2. Kaptan olarak çalışan Edmond Dantes, son seferinden dönmektedir. Kaptan olarak başlamadığı bu seferinde, bir hastalık kaptanlarını teslim almış ve Dantes'ye bir fırsat çıkarmıştır.Kaptanları hastalığı sırasında eğer kendisine bir şey olursa, Dantes'den elbe adası uğramasını ve kendisi için bir takım işler yapmasını ister. Kaptanın ölüm döşeğindeki son isteğini karşılamakta tereddüt etmeyen Dantès, o zamanlar Elbe adasında sürgünde olan Napoleon taraftarlığı ile bilinen bu adaya gider ve kaptanın isteklerini yapar.Tecrübeden yoksun olmasına rağmen gemisini MARSİLYA limanına demirlemeyi başaran DantEs, kendisini büyük bir özlemle bekleyen babasına ve nişanlısına koşmak için sabırsızlanmaktadır. Gemisinin akibetini öğrenen ve bu durumda bile başarılı olan 2. Kaptana çok iyi bir iş teklif eden gemi sahibi Morrel, bu şekilde yıllardır maddi sorunlar yaşayan ve evlilik planları yapan çifte müjdeyi verir. Dantès muhtemelen bir sonraki seferde geminin kaptanı olacaktır.Dantes yıllardır, Katalan bir ailenin kızı olan Mercedes'i sevmektedir. Mercedes de onun bu ilgisine karşılık vermektedir ancak kardeş bildiği kuzeni Fernand onları kıskanmaktadır. Yani arayı bolzmak isteyen kötü kuzen onlaın aşklarında bir kara duman olarak esip gürler.Dantes'nin gemisinde çalışan bir muhasebeci olan Danglars, yolda aralarında çıkan bir tartışma yüzünden Dantès'den nefret etmektedir.Danglars kıskançlık yüzünden hayatını mahfetmektedir. Elbe adasına çıkışlarının sebebini çok iyi bildiği halde, bunun arkasında başka şeyler varmış gibi patronu Morrel'e anlatır ve ona Dantes'nin adadan Pars 'e teslim etmek için aldığı bir mektuptan söz eder.Dantes yıllardır beklediği düğününün olduğu bir akşam, anlamını tam olarak çözemediği bir iftiranın pençesinde, kendisini savcının karşısında, Kral'a karşı Napoleoncularla işbirliği yapmakla suçlanıyorken bulur.Butun hayalleri yıkılmış butun umutları bir kıskanç insan yuzunden kara kara kuyuları boylamılştır.Başına gelceklerin cok buyuk şeyler olcagını tahmin eder ama bişey yapamz.Çünkü onun başkası gibi para gücü yoktur sadeceyüreğiyle yaşamıştır şimdiye kadar yalan yanlış bilmez bu yuzdende cok düşmanlarının açtıgı kuyulara düşer. Savcı, Elbe Adası'nda sürgünde olan imparatorun destekçilerinden Paris'e yolladıkları bir mektuptan söz etmektedir.Aslında o mektup herkesin düşündüğü gibi dğeildir. En sonunda ondan gelen bir mektup Dantes'in takma ismi olan Monte Cristo'ya mektup gönderir. Tek suçunun "Kaptanının son isteğini yerine getirmek için Elbe'ye gitmek" olduğunu söylemişti. savcıya tüm bildiklerini anlatır. Elbe'de bizzat Napoleon'la görüşmüş ve imparatorun adamlarından, Paris'teki arkadaşlarına teslim edilmek üzere, bir mektup almıştır. Mektubu aynen savcıya teslim eder. Savcı, eski bir Napoleon destekçisinin oğlu olan Villefort'tur. Babasının bu durumu artık Kral'a hizmeti tercih eden savcının üzerinde utanç duyduğu izler bırakmakta, ancak bu tip bir görevde başarı için şart olan hırsını arttırmaktadır. Nitekim, Dantès'nin verdiği mektup, yakında Kral'a karşı ayaklanma başlatacak olan Napoleoncuların planlarını içermektedir. Bunu gidip bizzat Kral'a söyleyerek Kralın güvenini kazanmak ve bu sayede mesleğinde ilerlemek istemektedir. Kendi babasının adının geçtiği bu mektubu teslim edemeyecek olması dolayısıyla, Dantes'den onu sorgulayacak olanlara asla mektuptan söz etmemesini ve yakında kendisini bu beladan kurtaracağına söz vererek onu İf Şatosu denilen bir adaya hapseder. Önceleri savcının kendisine vereceği sözü tutarak, İf'teki günlerinin kısa olduğunu düşünen Dantès, adada tam 14 yıl boyunca kalacaktır. Bu sürede, Napoleon üç aylık kısa bir dönemin ardından Kral'a karşı kaybedecek ve bütün iddialarından vaz geçerek ölecektir. İmparatorun kısa iktidarında da Dantès hapishaneden kurtulamaz. Babası imparatorun destekçisi olan Villefort, bu dönemde de gücünden bir şey kaybetmez. Dantès'ye tüm bu olanlardan sonra bile destek vermeyi sürdüren patronu Morell ve Mercedes'te tüm çabalarına rağmen, onu hapsolduğu adadan kurtaramaz. Dantes bir yaşlı ihtiyar ile hapisaneden kaçmak için tünel kazarlar.Tünelin bittiği gün ihtiyar ölür.Dantes tek başına hapisaneden kurtulmayı başarır.Yeni bir hayat onu beklemektedir.
Bu yeni karşısına çıkan hayatta kesinlikle kimseye günevmemsi gerektiğini,insanların hayattan daha cok yalan oldugunu bunu o hapishanede yattığı yıllarda daha çok anladığını 4 duvarın ona mesken oldugunu duvardada bile baktıgında ona atılan kazıkları gördüğünü bir ömür gözlerinde bunun kinini besliyerek yaşar.Ama o kadar şey yaşadıktan sonra nasıl yaşar.......
Çok harika bir kitap devamını ve çeriğini okumak için bence kesinlikle alınması gereken bir roman 2.okuyuşum bu benim okunmaya değer....
Benden evvel ben oldum
Beni bende ben buldum
Sahralara indim durdum
Bana Ali dediler
Merdan idim dirildim
Her bedene verildim
Kırk Kapı dört makamda
Öldüm öldüm dirildim.
Mürşit Zöhre Ana..
Beni bende ben buldum
Sahralara indim durdum
Bana Ali dediler
Merdan idim dirildim
Her bedene verildim
Kırk Kapı dört makamda
Öldüm öldüm dirildim.
Mürşit Zöhre Ana..
Kitap okuma kampanyası başlatalım
Özet
16-17. yüzyıl arasında çıktığı söylenen bir halk hikayesidir. İsfahan padişahı ve emrinde çalışan Kara Keşiş'in çoçuğu yoktur. Padişah, kendi durumunu en iyi Kara Keşiş'in anlayacağını düşünür ve ona akıl danışır. Keşiş de güzel bir konak yaptırıp orda her gün ziyafet düzenlemesini böylece derdini unutacağını söyler. Padişah, Keşiş'in dediğini yapar ve bir gün Padişahın karısı Hanım Sultan konağa giderken bir yaşlı dede çıkar. Hanım Sultan'a iki elma fidanı verir. Hanım Sultan çok sevinir ve yaşlı dedeye bir kese altın verir(Fakat bu dedenin Kırkar'dan olduğunu bilmez!..). Hemen iki fidanı Kara Keşiş'in karısıyla beraber konağın bahçesine diker. Fakat uzun süre sonra elma çıkmayınca Hanım Sultan üzülür. O gece rüyasında yaşlı dede elmaların çıktığını söyler. Hanım Sultan, Keşiş'in karısıyla beraber gidip bakar gerçekten de elma vardır. Elmanın ortasındaki çizgiden ikiye böler ve yarısını keşişin karısına verir. Çocukları olursa birbirleriyle evlendireceğine söz verirler. Bir süre sonra Padişah'ın, Ahmet Mirza adında bir oğlu ve Keşiş'in de Kara Sultan adında bir kızı oldu. Kızının gitgide güzelleştiğini fark eden keşiş kızını padişahın oğluna vermek istemez ve kızının öldüğünü söyleyerek İsfahan'ı terk eder. Padişahın oğlu büyür, okulda tanıdığı Sofi diye bir arkadaşı vardır. Sofi oldukça zeki ve kurnazdır. Birgün Sofi, Ahmet Mirza'ya ava çıkmayı teklif eder, Ahmet Mirza da kabul eder. Ava çıktıklarında keşişin evindeki köye giderler ve keşiş onları misafir eder. Hiçkimse olayın farkında değildir. Bir gece Ahmet Mirza rüyasında, bir kızdan aşk şerbetini içer. Kızın yüzünü bir türlü unutamaz. Babası durumu anlamaya çalışır fakat bir türlü anlayıp, öğrenemez. Ahmet Mirza bir gün yine Sofi ile ava çıkmıştır. Şahinlerini bir kuşun üzerine salarlar. Şahin bir bahçeye iner. Ahmet Mirza, Sofi'ye beklemesini söyleyip şahinin indiği bahçeye gider. Orada rüyasındaki aşk şerbetini içiren kız ile karşılaşır. Kıza, adının Kerem, onun adının ise Aslı olacağını söyler yoksa bırakmayacaktır. Kız babasından korktuğu için hemen kabul eder ve eve girer. Gidip hemen babasına açıklar durumu babası keşişi çağırtır durumu anlatır. Keşiş vermek istemez fakat bir kurnazlık yapıp 5 ay ister. Hemen düğün hazırlıkları başlar. Fakat keşiş, köye döner dönmez herşeyini toplayıp göç eder. 5 ay dolunca padişah, Kerem ile beraber kızı almak için köye gider. Kerem önden gider ve Aslı'nın göç ettiğini öğrenir. İsfahan'a döndüklerinde eline sazını alır. Türküler okumaya başlar. Babasından Aslı'yı bulmak için izin ister, çaresiz padişah izin verir. Arkadaşı Sofi ile atını ve sazını alarak yola koyulur. Aslı'nın Hoy'a doğru yol aldığını öğrenir. Hoy'a vardıklarında kahveye girerler, Kara Keşiş'i sorarlar. Kahvedekiler bir türkü çalmasını ancak öyle söyleyeceklerini anlatırlar. Kerem bir türkü söyler ve Kara Keşiş'in peşinden gider. Kerem nereye gittiyse, Keşiş ondan kaçmıştır. Ancak Kerem, elinden aşk şerbeti içtiği Aslı'sını bulmakta kararlıdır. Aslı'nın peşinden giderken dağa, taşa her yere türkü söylemeey başlamıştır Kerem. Dağın başına geldiklerinde Kerem sazını ister ancak Sofi sazı vermer ve Kerem'e, dağa taşa türkü söylediği için kızar. O arada tipi bastırır her taraf kar olmuştur. Sofi, Kerem'den özür dileyerek sazını verir ve yalvararak dağa türkü söylemesini söyler. Kerem, dağa bir türkü söyler ve o anda güneş açar. Artık Kerem oradan oraya her yere yolculuk yapar. Kayseri'ye varınca girişte bir kızın çamaşır yıkadığını gören Kerem, Aslı'sını sorar ve o kıza da bir türkü söyler. Aslı'nın babasının dişçi olduğunu öğrenir. Hemen Keşiş'in evine gider. Aslı, Kerem'i tanımaz, Kerem diş çektireceğini söyleyince Keşiş, Kerem'in kafasını Aslı'nın dizine yaslar. Kerem, kızın dizinden kalkmamak için bütün dişlerini çektirir. Ağzı kan ile dolmuştur. Aslı'ya kendisinin Kerem olduğunu ve yaşadıklarını bir bir anlatır. Aslı, Kerem'i evden kovar kapıyı suratına kapatır. Kerem'in ayağı yaralanır ve "Allah'ım nedir benim çektiğim, Aslı da bana aşık olsa da anlasa ne çektiğimi." deyince kızın içine bir sevgi, bir aşk doğar, kapıyı açar ve Kerem'e sarılır. Bunu öğrenen keşiş hemen Halep'e göç eder. Kerem de Halep'e gelir. Kahvede Keşiş'i sorar yine bir türkü okumasını isterler ve okur. O anda kahveye giren Halep Paşası'nın Kahyası Kerem'in derdini sorar ve onu Aslı ile buluşturur. Aslı ile buluşan Kerem'i Halep Paşası yakalar ve zindana attırır. Kerem'i idam etmek isteyen paşa, Müftü'ye sorar fakat Müftü engel olur. Mahmekeye çıkan Kerem sonunda Aslı ile kavuşur. Bunu kabullenen keşiş elbiseyi kendisinin diktirmesini söyler ve mahkeme de kabul eder. Büyülü elbise diktiren keşiş bunu Aslı'ya giydirir. Düğünden sonra Kerem, düğmeleri açtıkça kapanır açtıkça kapanır. Sabaha kadar düğmeleri açamayan Kerem üzüntüden öyle bir "Ah!" çeker ki derdinden yanıp kül olur. Aslı ise küllerin başında 40 gün 40 gece bekledikten sonra rüzgardan uçan külleri, saçını süpürge edip toplarken yanıp kül olur. İki aşığın külleri birbirine karışır, yokolur...:'(:'(:'(
NOT=O kadar uğraştım 1 yorumu çok görmeyin özet çıkarmak, hele 1 saatte çıkarmak çok zor...
16-17. yüzyıl arasında çıktığı söylenen bir halk hikayesidir. İsfahan padişahı ve emrinde çalışan Kara Keşiş'in çoçuğu yoktur. Padişah, kendi durumunu en iyi Kara Keşiş'in anlayacağını düşünür ve ona akıl danışır. Keşiş de güzel bir konak yaptırıp orda her gün ziyafet düzenlemesini böylece derdini unutacağını söyler. Padişah, Keşiş'in dediğini yapar ve bir gün Padişahın karısı Hanım Sultan konağa giderken bir yaşlı dede çıkar. Hanım Sultan'a iki elma fidanı verir. Hanım Sultan çok sevinir ve yaşlı dedeye bir kese altın verir(Fakat bu dedenin Kırkar'dan olduğunu bilmez!..). Hemen iki fidanı Kara Keşiş'in karısıyla beraber konağın bahçesine diker. Fakat uzun süre sonra elma çıkmayınca Hanım Sultan üzülür. O gece rüyasında yaşlı dede elmaların çıktığını söyler. Hanım Sultan, Keşiş'in karısıyla beraber gidip bakar gerçekten de elma vardır. Elmanın ortasındaki çizgiden ikiye böler ve yarısını keşişin karısına verir. Çocukları olursa birbirleriyle evlendireceğine söz verirler. Bir süre sonra Padişah'ın, Ahmet Mirza adında bir oğlu ve Keşiş'in de Kara Sultan adında bir kızı oldu. Kızının gitgide güzelleştiğini fark eden keşiş kızını padişahın oğluna vermek istemez ve kızının öldüğünü söyleyerek İsfahan'ı terk eder. Padişahın oğlu büyür, okulda tanıdığı Sofi diye bir arkadaşı vardır. Sofi oldukça zeki ve kurnazdır. Birgün Sofi, Ahmet Mirza'ya ava çıkmayı teklif eder, Ahmet Mirza da kabul eder. Ava çıktıklarında keşişin evindeki köye giderler ve keşiş onları misafir eder. Hiçkimse olayın farkında değildir. Bir gece Ahmet Mirza rüyasında, bir kızdan aşk şerbetini içer. Kızın yüzünü bir türlü unutamaz. Babası durumu anlamaya çalışır fakat bir türlü anlayıp, öğrenemez. Ahmet Mirza bir gün yine Sofi ile ava çıkmıştır. Şahinlerini bir kuşun üzerine salarlar. Şahin bir bahçeye iner. Ahmet Mirza, Sofi'ye beklemesini söyleyip şahinin indiği bahçeye gider. Orada rüyasındaki aşk şerbetini içiren kız ile karşılaşır. Kıza, adının Kerem, onun adının ise Aslı olacağını söyler yoksa bırakmayacaktır. Kız babasından korktuğu için hemen kabul eder ve eve girer. Gidip hemen babasına açıklar durumu babası keşişi çağırtır durumu anlatır. Keşiş vermek istemez fakat bir kurnazlık yapıp 5 ay ister. Hemen düğün hazırlıkları başlar. Fakat keşiş, köye döner dönmez herşeyini toplayıp göç eder. 5 ay dolunca padişah, Kerem ile beraber kızı almak için köye gider. Kerem önden gider ve Aslı'nın göç ettiğini öğrenir. İsfahan'a döndüklerinde eline sazını alır. Türküler okumaya başlar. Babasından Aslı'yı bulmak için izin ister, çaresiz padişah izin verir. Arkadaşı Sofi ile atını ve sazını alarak yola koyulur. Aslı'nın Hoy'a doğru yol aldığını öğrenir. Hoy'a vardıklarında kahveye girerler, Kara Keşiş'i sorarlar. Kahvedekiler bir türkü çalmasını ancak öyle söyleyeceklerini anlatırlar. Kerem bir türkü söyler ve Kara Keşiş'in peşinden gider. Kerem nereye gittiyse, Keşiş ondan kaçmıştır. Ancak Kerem, elinden aşk şerbeti içtiği Aslı'sını bulmakta kararlıdır. Aslı'nın peşinden giderken dağa, taşa her yere türkü söylemeey başlamıştır Kerem. Dağın başına geldiklerinde Kerem sazını ister ancak Sofi sazı vermer ve Kerem'e, dağa taşa türkü söylediği için kızar. O arada tipi bastırır her taraf kar olmuştur. Sofi, Kerem'den özür dileyerek sazını verir ve yalvararak dağa türkü söylemesini söyler. Kerem, dağa bir türkü söyler ve o anda güneş açar. Artık Kerem oradan oraya her yere yolculuk yapar. Kayseri'ye varınca girişte bir kızın çamaşır yıkadığını gören Kerem, Aslı'sını sorar ve o kıza da bir türkü söyler. Aslı'nın babasının dişçi olduğunu öğrenir. Hemen Keşiş'in evine gider. Aslı, Kerem'i tanımaz, Kerem diş çektireceğini söyleyince Keşiş, Kerem'in kafasını Aslı'nın dizine yaslar. Kerem, kızın dizinden kalkmamak için bütün dişlerini çektirir. Ağzı kan ile dolmuştur. Aslı'ya kendisinin Kerem olduğunu ve yaşadıklarını bir bir anlatır. Aslı, Kerem'i evden kovar kapıyı suratına kapatır. Kerem'in ayağı yaralanır ve "Allah'ım nedir benim çektiğim, Aslı da bana aşık olsa da anlasa ne çektiğimi." deyince kızın içine bir sevgi, bir aşk doğar, kapıyı açar ve Kerem'e sarılır. Bunu öğrenen keşiş hemen Halep'e göç eder. Kerem de Halep'e gelir. Kahvede Keşiş'i sorar yine bir türkü okumasını isterler ve okur. O anda kahveye giren Halep Paşası'nın Kahyası Kerem'in derdini sorar ve onu Aslı ile buluşturur. Aslı ile buluşan Kerem'i Halep Paşası yakalar ve zindana attırır. Kerem'i idam etmek isteyen paşa, Müftü'ye sorar fakat Müftü engel olur. Mahmekeye çıkan Kerem sonunda Aslı ile kavuşur. Bunu kabullenen keşiş elbiseyi kendisinin diktirmesini söyler ve mahkeme de kabul eder. Büyülü elbise diktiren keşiş bunu Aslı'ya giydirir. Düğünden sonra Kerem, düğmeleri açtıkça kapanır açtıkça kapanır. Sabaha kadar düğmeleri açamayan Kerem üzüntüden öyle bir "Ah!" çeker ki derdinden yanıp kül olur. Aslı ise küllerin başında 40 gün 40 gece bekledikten sonra rüzgardan uçan külleri, saçını süpürge edip toplarken yanıp kül olur. İki aşığın külleri birbirine karışır, yokolur...:'(:'(:'(
NOT=O kadar uğraştım 1 yorumu çok görmeyin özet çıkarmak, hele 1 saatte çıkarmak çok zor...
Bizim yolumuz insanlık yoludur.
Zöhre Ana
Zöhre Ana
Kitap okuma kampanyası başlatalım
Emeğine sağlık seçocum çok güzeldi
Benim Siyasetim İnsan Sevgisidir.
Pir Zöhre Ana
Alevi Türküleri - Alevi Haber -Alevi Köyleri - Alevi Ünlüler
Pir Zöhre Ana
Alevi Türküleri - Alevi Haber -Alevi Köyleri - Alevi Ünlüler
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi