Kılıçdaroğlu, Dersimli bir Alevi olarak CHP Genel Başkanlığı’na seçildiğinde herkes şaştı.
Ekrem İmamoğlu kolları sıvadı iki kez, gençti, enerjisi vardı. Ustaca kullandığı dil, herkese uzattığı el onu kitlelerle buluşturdu. Bir de kazanılan seçim çalınınca, kahraman arayan ahali için önemli bir simge haline geldi. Üstelik yılların saldırgan yandaş basını vurdukça büyüdü. İyi yazılmış metinleri, dört eğilimi içine alan tutumu patlama yapmasına neden oldu. Yirmi beş yıl sonra İstanbul kazanıldı, Erdoğan’ın sırtını mindere getiren ilk adam olarak tarihe adını yazdırdı. Ben dahil, kimsenin İmamoğlu zaferine diyeceği yok.
***
Türkiye olağanüstü koşulları yaşıyor uzun zamandır. Her şeyin güzel olması için büyük uzlaşı gerekiyordu, bunu sağlayan kahramanları yakından tanıyoruz aslında. Asıl mesele şu, bu sürecin mimarlarından biri kendi olarak, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olsa, sandıktan çıkabilir mi? Başka türlü söylersek, sahiden herkes için her şey güzel oldu mu, olacak mı? Öyleyse başlayalım, keyif kaçırmak pahasına! ***
Kılıçdaroğlu, Dersimli bir Alevi olarak CHP Genel Başkanlığı’na seçildiğinde herkes şaştı. Halen ’Dersim’ sözcüğü bile tüyleri diken diken ederken, bölge insanı kurucu partiye baş olsun! Kamer Genç’in Meclis Başkanı’yken söylediklerini anımsıyorum: ’Benimle alay ediyorsunuz, hazmedemediğiniz, dağdan gelip Meclis’i yönetmemdir.’ Cumhurbaşkanını halkın seçmesi kararı alındıktan sonra, artık ittifaklar dönemi başlıyordu. Kılıçdaroğlu muhafazakâr seçmene sevimli görünecek isim arayışına düştü. ’Ekmeleddin’ felaketi yaşandı. Aklına asla kendini getirmedi. RTE sürekli sahaya davet ediyordu onu. Aleviyi yenmek kolaydı çünkü.
Yeniden seçim geldi, bu kez rejim değişmişti ama. Aday kabine kuracak, ülkeyi yönetecekti. Kılıçdaroğlu’na çevresi ’aman sakın kendini düşünme AlevidenCumhurbaşkanı olmaz’ telkininde bulundu. Abdullah Gül’e bile göz kırptı. Sonunda mecburen Muharrem İnce’de karar kıldı. Hem Cumhuriyetçi, hem annesi/kardeşi başı bağlı, Sünni aday bulunmuştu.
’Demokrasi Cephesi’ni kuran, yöneten, binlerce adım atarak ’Adalet Yürüyüşü’ yapan, daha dün öldürülmek istenen Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olabilir mi sizce?
***
Yıllardır kanayan yaraya barış söylemiyle yön verdi, silahın yerini sözün almasını sağladı. Genç ve halka sıcak gelen tutumuyla hemen öne çıktı. ’Seni başkan yaptırmayacağız’ diyerek herkesin takdirini kazandı. Korkmadı, aday da oldu karşısına. Ama işte Kürttü o. Olmadı. Boyun eğmeden yolu yürüdü, inatla ’demokrasi’ dedi. Dokunulmazlığı gasp edildi, hapse kondu, o sözünden ve yolundan vazgeçmedi. Bunca zulme karşın İstanbul’da İmamoğlu’na, üstelik demir parmaklıklar ardından açık destek verdi. Kazanılan başarıda payı büyük elbet! Kürtler firesiz gitti sandığa. Acaba salıverilse, yeniden aday olsa ülkeyi yönetmeye bu fedakârlıkları anımsanır mı Selahattin Demirtaş’ın? Oy verir mi şimdi mutluluktan çılgına dönen insanlar ona? Yoksa ancak Kürtler yanda durduğu zaman mı güzel sadece, gölge etmediklerinde mi? (Kürtler derken, tüm gayrimüslimler ve ötekileri kast ediyorum elbette.) ***
Kaftancıoğlu, İstanbul’u almayı kafasına koymuştu. İlk zamanlar gülünç gelen bu sav için araştırma yaptırdı seçimlerden çok zaman önce. Seçmen: Erkek, alnı secdeye değmiş, Türk (Karadenizli ideal kuşkusuz), orta yaşlı birine oy vereceğini söylemişti. Zaten İmamoğlu radarındaydı Kemal Bey’in. Kimileri soyadı bile uygun dedi bu iş için. Şaka gibi görünen bu cümle, işe yaradı; ’İmamoğlu varsa, çözüm var!’ Örgütü ayağa kaldırdı. Seçimi çalmaya çalışanlara teslim olmadı. Ne kadınlığından ödün verdi, ne solculuğundan. Sözünü esirgemedi, akla alınmayacak hakaretlere karşı dimdik durdu. Cuma sabahı başarısının ödülü olarak yargılanacak Çağlayan’da Canan Kaftancıoğlu. Hayal bile edilemeyen günlerde, ’İstanbul’u alan il başkanı olacağım’ diyen bir kadın o! Acaba yarın, ülkeyi yönetmek için aday olabilir mi? Aday olsa şimdi mutlu olan milyonlar oy verir mi bir kadına ülkeyi yönetsin diye?
***
Gerçeği tam da şimdi konuşalım. ’Elbette bir Alevi, Kürt, kadın, sosyalist buülkeyi yönetmeye aday olur ve kazanır’ diyebilir misiniz gönül rahatlığıyla? Yoksa, ’Şimdi sırası değil’ günlerinde miyiz? Kucaklaşacağız ya, anımsatmak istedim.