[COLOR="#000000"] [FONT=System]Eğer İmam Hüseyin, Kûfe halkının davetini önemsememiş olsaydı ve bu facia farklı bir şekilde gerçekleşseydi, o zaman Kûfe halkından yüz bin kişi ’Hz. İmam Hüseyin, neden bize sığınmadı, eğer bize sığınsaydı, biz onun yanında olurduk ve onu korurduk’ diyeceklerdi. Yine Hz. İmam Hüseyin, bunca mektup ve istekler karşısında, Irak ve Kûfe seferinden vazgeçseydi, makûl bir mazereti olur muydu? Eğer Kûfe halkı, "Biz Hz. Hüseyin'in yolunda can ve malımızdan geçmeye hazırdık" iddiasında bulunsalardı veya "Bize önderlikte bulunması için İmam Hüseyin'e rica ettik, fakat o bizim isteklerimize itina göstermedi" deselerdi İmam Hüseyin de onlara: "Ben sizin bana karşı vefasız olacağınızı bildiğim için isteklerinize olumlu cevap vermedim" demesi, ikna edici bir cevap olur muydu? Kûfe halkı, ’Biz davetimizde samimiydik, sana karşı vefalı da kalacaktık" iddiasında bulunmazlar mıydı?
Başka bir ifadeyle, İmam Hüseyin, burada tarihin kavşak noktasında bulunuyordu. Öyle ki İmam Hüseyin, Kûfe halkının isteklerine olumlu cevap vermezse, tarihin karşısında mahkûm olacaktı. Tarih, şartların oldukça elverişli ve müsait olduğuna, ama İmam Hüseyin’in bu mühim fırsattan istifade etmediğine veya etmek istemediğine, ya da korku ve vahşet sebebiyle bu meseleden el çektiğine hükmedecekti.
’HZ. HÜSEYİN NEDEN KÃFE’Yİ SEÇTİ?’ SORUSUNUN CEVABI
İmam Hüseyin niçin Kûfe’yi tercih etti sorusunun cevabı çok açık ve anlamlıdır. İmam Hüseyin, hem kendisini, hem ailesini hem de insani ve İslami değerleri korumak amacıyla, Kûfelilerin yapmış oldukları daveti, çok samimi bulmamasına rağmen kabul etti. Yakınlarının Kûfe’ye gitmemesi hususundaki ısrarlarına rağmen, onun Kûfe’de ısrar etmesinin en önemli sebeplerinden birisi de daha sonra tarih önünde neden, niçin soruları karşısında zor durumda kalmaması idi. Bir taraftan da Medine ve Mekke’nin dışında kalmak ve buralarda bulunan İslami ve insani değerlere zarar gelmesini önlemekti. Yine İmam Hüseyin, Yezid’e biat etmeyip, bu yolu seçmekle hem Kûfelilerin istekleri doğrultusunda hareket etmiş oluyor; hem de Yezid’in gerçek yüzünü göstermiş oluyordu. Yargılamayı tarihe bırakıyordu ve öyle de olmuştur.
İmam Hüseyin, İslam ve insanlık uğruna kendisini, kendi arzularıyla dostlarını, ehlini-âyalini tehlikeye atmak zorunda kalmıştı. Bu hareketiyle İmam Hüseyin, süt emen çocuğuna kadar tüm yakınlarına kast edenleri ve Muhammed soyuna reva görülecek olan bu zulmü, bir-bir, safha-safha gözler önüne serip gösterecekti. Böylece Ümmeyye oğularının, sözde inanmış görünenlerin zulümlerini, tarihe kanlı bir sayfa olarak geçirecekti ve öyle de olmuştur.
İmam Hüseyin, dünya saltanatı ve zalimleri önünde eğilmeyerek, taşıdığı asil kanını, Allah yolunda akıttı ve zalimin önünde aman dilemeyerek; gelecek nesillere bir ibret dersi verdi. İmam Hüseyin: ’Ölüm, utanca düşmekten yeğdir, utanç ise ateşe girmekten beterdir’ diyerek, duygularını böyle dile getiriyordu.
İmam Hüseyin, bu asil davranışı ile dedesi Muhammed Mustafa’nın ve babası Aliyye’l- Murteza’nın yakmış oldukları meşalenin günümüze kadar hiç sönmeden gelmesini sağlamıştır. Kerbelâ olayı, bir hilâfet meselesi gibi görünse de, Kerbelâ olayı, aslında hayrın ve şerrin kavgasıdır; yani mazlumla zalimin kavgasıdır.
Kaynak;frmtr
Hz. Hüseyin Niçin Kûfe'yi Tercih Etti?
Konu Sahibi / Yazar
GAMZE
Kategori / Forum
Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları
Yorumlar / Cevaplar
1
Okunma / Görüntüleme
3499
Hz. Hüseyin Niçin Kûfe'yi Tercih Etti?
Hz. Hüseyin Niçin Kûfe'yi Tercih Etti?
Alıntı:İmam Hüseyin, dünya saltanatı ve zalimleri önünde eğilmeyerek, taşıdığı asil kanını, Allah yolunda akıttı ve zalimin önünde aman dilemeyerek; gelecek nesillere bir ibret dersi verdi. İmam Hüseyin: “Ölüm, utanca düşmekten yeğdir, utanç ise ateşe girmekten beterdir” diyerek, duygularını böyle dile getiriyordu.
İmam Hüseyin, bu asil davranışı ile dedesi Muhammed Mustafa’nın ve babası Aliyye’l- Murteza’nın yakmış oldukları meşalenin günümüze kadar hiç sönmeden gelmesini sağlamıştır. Kerbelâ olayı, bir hilâfet meselesi gibi görünse de, Kerbelâ olayı, aslında hayrın ve şerrin kavgasıdır; yani mazlumla zalimin kavgasıdır.
Yazının sahibini tebrik ediyorum.
Pirimiz Zöhre Ana 31 yıldır aynı konuya vurgu yapıyor !!!
Hz.Ali'nin hiç bir zaman halife olmadığıdır.
Hz.Ali'nin asla ve asla dünya saltanatı için halifelik peşinde koşmadığıdır. Çünkü Hz.Ali, Allah'ın yeryüzündeki tezahürüdür .
Kimileri buna Hulul (Tanrı ruhunun herhangi bir bedene girdiğine inanmak) demektedir,
Hz.Ali'nin tarihte Halife olarak gösterilmesinin sebebi :" Bak Aleviler sizin önderiniz de bu koltuk davası için siyaset yaptı ya getirip Hz.Ali'nin esas varlığını, gelme sebebini ortadan kaldırmak istemeleridir. Tarihe kendilerini halife olarak tanıtanlar bizatihi Ehlibeyt'e kast edenlerdir. Onların derdi Ehlibeyti yok etmekti ama bunu başaramadılar ve başaramayacaklar. Hz.Ali'nin görevi Hz.Muhammed'i korumak ve Ehlibeyt neslini getirmekti.
Hz. Ali ; kendi bedenini, evlatlarını ve soyunu bu yola kurban etti ve kendi kanıyla bu yolun büyüklüğünü ispat etti. Kendinden sonra gelenlere de mesaj verdi. Yukarıdaki yazıyı yazan arkadaşın da vurguladığı gibi "dünya saltanatı ve zalimleri önünde eğilmeyerek, taşıdığı asil kanını, Allah yolunda akıttı ve zalimin önünde aman dilemeyerek; gelecek nesillere bir ibret dersi verdi."
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi