You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Hıristiyan Kökenli Din ve Akımlar

Hıristiyan Kökenli Din ve Akımlar

Posting Freak
Hıristiyan Kökenli Din ve Akımlar
]Unitaryenler

[Resim: 4.gif]

Unitaryenler deyimi; teslisi ( Hıristiyanlıkta ki gibi üçlü bir tanrı anlayışını) reddeden, dini düşünce taraftarlarına verilen genel bir addır.

Unitaryen adı " Tanrının Birliği " inancından gelmektedir. Hristiyanlıkta Pavlus ile ortaya çıktığını ileri sürülen Teslis doktrinine karşı , ilk yüzyılda başlayan ve Arsus la şekillenen bir muhalefet bulunmaktadır. 325 yılında yapılan İznik Konsili 'nde Aryus 'un görüşleri reddedilmiştir. Bu tarihten sonra Aryus 'un görüşleri Aryanizm adıyla biline gelmiştir. Ancak " Unitaryenizm " adıyla bir Hareket haline gelmesi 16.yy dadır. Avrupa 'da ve İngiltere 'de Unitaryenliğin yayılması Reformasyon devresinde ve sonrasında Kutsal Kitabın serbest ve bağımsız incelenişiyle at başı yürümüştür..Böylece üçlemeye karşı tenkitler.16.yy ve sonrasında ortaya çıkmıştır. İspanya 'da Michael Servetus (1511-1533)bu yolda hayatından olmuştur. Jonn Biddle ( 1616 - 1662 ) İngiliz Unitaryenliğin babası diye nitelendirilirken Faustus Socinus ( 1539 - 1604 ) , İsa Mesih 'in şahsı ile ilgili inançları, onun sadece insan olduğu şeklinde netleştirmiştir.8

Unitaryen hareketi bir çok Hıristiyan ülkesinde yasaklanmış ve taraftarları göçe zorlanmıştır.(17 yüzyılda). Unitaryen hareketi, dini konulardaki geniş toleransıyla,18 yy ‘da gelişmesini sürdürmüştür. Saygı gören bir piskopos olan Theophilus Lindsey, Unitaryenler toplantısı yapmış ve toplantı yeri mabet olmuştur. İlim adamı olan Joseph Priestley , Unitaryenlerin liderliğine getirilmiştir. Fakat bu yeni dini hareketin üyeleri sürgün ve hatta 1813 yılına kadar ölüm cezasıyla cezalandırılmıştır. Unitaryenlerin çoğu merkezi Boston 'da bulunan ve " Amerika Unitaryen Cemiyeti " nin kurulduğu Amerika 'ya göç etmişlerdir. İngiltere 'de yeniden yapılanan Unitaryenler 1825 yılında, " The British and Foreign Unitarian Association " (Britanyalı ve Yabancı Unitaryenler Birliği) oluşturmuşlardır. O günden bu tarafada varlıklarını sürdürmüşlerdir.




Unitaryenler'in İnanç Esasları



Unitaryenler 'in inanç esasları; Tanrı 'nın birliği, Tanrı 'yı ve insanları sevmekten, ebedi bir hayata inanmaktan ibarettir.

İnançla ilgili meselelerde, otoritelerin değil, aklın kabul ettiğini, çeşitli din ve görüşlere karşı hoşgörüyü esas alırlar. İsa 'nın hatırasına saygı gösterirler, ancak " Tanrı 'lığı " nı reddeder ve " yanılmaz " olduğunu kabul etmezler. Hıristiyan Kutsal Kitap 'larını insan tecrübesinin bir belgesi olarak görür, fakat yazarlarının, insan olukları için,hata yapabileceklerini ileri sürerler.

Unitaryenler,insanın günah işlemeğe,hata yapmaya eğimi olsada,asıl itibariyle günahkar olduğuna inanmazlar.Unitaryenler,cehennem ve ahiret konusunda farklı düşünceye sahiptirler. Tanrı 'nın her dönemde insanlara doğru yolu göstermek için peygamberler gönderdiğini kabul ederler.İsa Mesihi de bunların en üstünü olarak görürler.

Unitaryenler, dualarda herhangi bir destek ve dilekte bulunmayı Tanrı 'nın işine karışma olarak telakki ederler. Ölümden sonra insan ruhunun yaşadığına; ahiret hayatının nasıl ve ne derecede olacağını bilemeyeceklerine,fakat Tanrı 'ya sevgilerinden dolayı cehennemde olmayacaklarına inanırlar.





Günümüzde Unitaryenler


Bir çok Avrupa ülkesinde teşkilatlanmakla birlikte, en yoğun olarak Amerika, Kanada, Macaristan, Polonya, Transilvanya ve İngiltere 'de faaliyette bulunmuş olan Unitaryenler ; bugün Avrupa ve Amerika ülkelerinde yaşamaktadırlar.
Posting Freak
Hıristiyan Kökenli Din ve Akımlar
]ADVENTİSTLER

[Resim: 5.gif]



1831 yılında William Miller ( 1782 – 1849 ) adlı bir çiftçi tarafından ABD’nde kurulmuş bir Mesihi - dini - harekettir.Bunlar , İsa’nın gelişini umutla bekleyen bir gruptur. Miller Eski Ahit üzerinde çalışmış İsa’nın ikinci gelişinin önce 1843’de olmayınca 1844’de vuku bulacağı kanaatine ulaşmıştır. O, ikinci gelişin çok yakında vuku bulacağına dair konferanslar vermeye başlamış ve bunun içinde “ The Midnight Cry ” adlı bir gazete çıkartmıştır. Miller, İsa’nın ikinci gelişinin 22 Ekim 1844 de olacağı şeklinde bir vahiy aldığını açıklamış ve ilan etmiştir. Ancak ilan edilen tarihte İsa gelmeyince Miller bu işten vazgeçmiş ve taraftarlarınca da başka tarihler verilmeye başlanmıştır.





İkinci geliş tarihi ve ruhun ölümsüzlüğü konusunda ileri sürülen muhtelif görüşler, grup içinde ayrılmaya yol açmıştır. Bu grubun asıl ayrılığını ve ölümden sonrasıyla ilgili inançta Katolikliğe bağlı kalan “İncil’e Bağlı Adventistler” ortadan kalkmıştır. Bugün ise “İkinci Advent Adventistleri” ile “Yedinci Gün Adventistleri” bulunmaktadır. Bunlarında en önemlisi ve misyoner karaktere sahip olanı Yedinci Gün Adventistleri’dir.




Yedinci Gün Adventistleri, Kitab-ı Mukaddes’in kurallarına sıkı sıkıya uyarlar.1844 de İsa’nın “Seçkinler” in yazılmasını başlattığını kabul ederler. Ruhun ölümüne, yalnız adil olanların, hakkı kabul edenlerin (yani kendilerinin) öldükten sonra dirileceğine inanırlar. Yahudi Kutsal Kitabı’na diğer Hıristiyanların göstermediği sadakati gösterir; ibadet günü olarak Pazar yerine, Cumartesi’ni kabul eder ve bu günün yasaklarına uyarlar.Ahlaki sert kurallar uygularlar. Bir Adventist; et yemekten, kahve, tütün ve alkol içmekten kaçınmak zorundadır. Vaftizi suya batırmak şeklinde uygularlar.





Günümüzde Adventistler

Günümüzde Yedinci Gün Adventistleri’nin Genel Merkezi Washington’dadır. Dünyada 2.500.000 taraftarı bulunmaktadır. Türkiye’de de faaliyet göstermekte ve taraftar sayısını arttırmak için çabaladıkları gözlenmektedir. Ülkemizde bir Adventist Kilisesi ( İstanbul ) vardır.
Posting Freak
Hıristiyan Kökenli Din ve Akımlar
]Pentakostalistler




Pentakostalistler ( The Pentocostal Revival) ABD ' de Los Angeles 'da, 1906 'da zenci vaiz W.J.Seymour tarafından kurulmuş ve aynı yıl Norveçli Thomas Barratt tarafından Avrupa 'ya yayılmıştır. Başlangıçta Hıristiyan tarikatı görünümündeki Pentakostalistler günümüzde ayrı bir din gibi hareket etmektedirler.
Bu hareketin mensupları, Kutsal Ruh un vaftizi denilen bir aydınlanma ile kazanılan ihtidaya önem verirler. Böyle bir aydınlanma, arkasından alamet olarak çeşitli dillerde konuşmayı getirecektir. Bu yönüyle Pentakostalistlik Hıristiyanlıkla Zen Budizmini uzlaştıran sinkrelist bir gelişmedir. Bu harekete bağlı cemaatler, birbirlerine karşı müstakildir.


Harekete bağlı üyeler, ilk Hıristiyanlar hakkında Kutsal Kitap 'ta kaydedilen şeylere göre kendi hayatını düzenlerler. Pentakostalistler 'de bir teşkilat ve servis düzeni bakımından konulmuş kurallar yoktur.

Günümüzde Pentakostalizim
Günümüzde Pentakostalistler ABD ve Avrupa 'nın çeşitli ülkelerinde özelliklede İsveç 'te diğer Hıristiyan ülkelerde taraftara sahiptirler. Bu dini hareketin günümüzde yaklaşık 2.500.000 taraftarı bulunmaktadır.
Posting Freak
Hıristiyan Kökenli Din ve Akımlar
]Kuveykırlar ( *****rs )

17.yüzyılda George Fox tarafından kurulmuş Hıristiyanlıktan kopmuş dini harekettir. G. Fox (1624-1691) , Anglikan Kilisesi 'nden beklediğini bulamayınca, 1652 yılında " Hakikat Dostları Cemiyeti "ni veya daha kısaltılmış olarak "Dostlar Cemiyeti "ni kurmuştur. Bu dini hareket, ilk Hıristiyanlığın manevi ve sade şekline dönmeyi, hiçbir aracı olmaksızın, dogma 'lar , resmi ayin ve törenlere ihtiyaç duyulmaksızın , sessizlik ve dinleme halinde, "Tanrı " ile temas kurmayı prensip olarak benimsemiştir.

Sahip olduğu fikirlerden dolayı mahkemeye çıkan George Fox , titremeye başladığı için onlara "Titreyenler ( *****rs) " adı verilmiştir. Bu ismin onlara " Tanrı Kelamı " önünde titremelerinden dolayı verildiğini belirtenler de olmuştur. Kuveykırlar çok fazla baskıya maruz kalmışlar ,zaman zaman deli diye hapsedildikleri dahi olmuştur.





17.yüzyılda George Fox tarafından kurulmuş Hıristiyanlıktan kopmuş dini harekettir. G. Fox (1624-1691) , Anglikan Kilisesi 'nden beklediğini bulamayınca, 1652 yılında " Hakikat Dostları Cemiyeti "ni veya daha kısaltılmış olarak "Dostlar Cemiyeti "ni kurmuştur. Bu dini hareket, ilk Hıristiyanlığın manevi ve sade şekline dönmeyi, hiçbir aracı olmaksızın, dogma 'lar , resmi ayin ve törenlere ihtiyaç duyulmaksızın , sessizlik ve dinleme halinde, "Tanrı " ile temas kurmayı prensip olarak benimsemiştir.

Sahip olduğu fikirlerden dolayı mahkemeye çıkan George Fox , titremeye başladığı için onlara "Titreyenler ( *****rs) " adı verilmiştir. Bu ismin onlara " Tanrı Kelamı " önünde titremelerinden dolayı verildiğini belirtenler de olmuştur. Kuveykırlar çok fazla baskıya maruz kalmışlar ,zaman zaman deli diye hapsedildikleri dahi olmuştur.





İnanç ve İbadetleri

Kilisenin ve Kutsal Kitab 'ın ( Bible) otoritesini reddedip sadece Kutsal Ruh 'un otoritesini kabul ederler. Tanrı 'nın direk olarak insan kalbinde ortaya çıktığına inanan Kuveykırlar; ibadet, kredo, sakrament, rahip ve din görevlisi kabul etmezler. ( Bu yönleriyle Mennonitler benzerler). Kuveykırlar sessizce düşünceye dalma toplantıları yaparlar ve Kutsal Ruh 'un ilhamını beklerler.

Kuveykırlar, büyük bir kayıtsızlık gösterir, başına buyruk olarak yaşar ; herkese "sen " diye hitap eder ve hiç kimseye selam vermezler. Sade giyimleri,dürüstlükleri,yardım severlikleri,ağırbaşlılıkları, ile tanınırlar.

Kuveykırlar, öldürmek için hiçbir bahane kabul etmez, inançları gereği askerlik yapmaz ve andiçmeyi istemezler. Köleliğe karşı olan Kuveykırlar dünyada barışı temel prensip olarak alırlar.

Kuveykırlar 'ın " Dostlar Cemiyeti ", başkalarına, savaşlarda savaşzedelere yardım ederler. Sakramentli bir inancı benimsemeyen Kuveykırlar da ibadet tamamen ruhidir; her samimi taraftarı aydınlatan iç ışığa inanılır. Toplantı salonları, basit ve sadedir. Evlenmeler basit bir dini törenle olur. Üç büyük toplantı zamanları vardır: aylık,üç aylık ve yıllık.Bu toplantıların içerisinde en önemli olanı yıllık toplantılardır.






Günümüzde Kuveykırlar


Günümüzde Kuveykırlar, Hıristiyan ülkelerinde olduğu kadar, Hıristiyan olmayan ülkelerde de misyonerlik faaliyetinde bulunmaktadırlar.. Sayıları gittikçe artma eğilimindedir.

A.B.D. ‘de halen 150.000 Kuveykır vardır. ABD 'nin dışında; İngiliz Dominyonları, Çin, Danimarka, Fransa, Almanya, Hollanda, Japonya, Hindistan, İsveç, Norveç, İsviçre vb. yerlerde de Kuveykırlar bulunmaktadır. Bu gün dünyada yaklaşık 300.000 kadar taraftarları vardır.

Posting Freak
Hıristiyan Kökenli Din ve Akımlar
Süryaniler ve Süryanilik

Süryanilik



Antakya Süryani Kilisesi, ilk kurulduğu dönemlerde coğrafi konum itibarıyla Doğu Kilisesi ve Batı Kilisesi olarak iki kola ayrılmıştır. Pers Hükümdarlığı'nın sınırları içinde yaşayan Süryaniler Doğu Kilisesi'ni; Roma İmparatorluğu'nda yaşayanlar ise Batı Kilisesi'ni oluşturuyordu. Ancak bir birlik anlayışı içinde faaliyetlerini yürüten Kilise'nin içinde iki nedenden dolayı anlaşmazlıklar çıktı.

Bu nedenlerden birincisi, Bizans'ın Doğu halkları üzerindeki baskı uygulamaları ve kendi çıkarına yönelik olarak oynadığı politik oyunlardır. İkincisi ise, kendisi de Süryani kökenli olan İstanbul Patriği Nasturius'un genel kilise anlayışına ters düşen öğretisidir. Bu iki neden Kilise'nin ikiye bölünmesine yol açtı. Bu anlaşmazlıkta Nasturius'un görüşlerini benimseyen Süryaniler, tarihte "Nasturiler" ismiyle anılmaya başlandı.

1445 yılında Nasturilik'ten kopan ve çeşitli nedenlerden dolayı Papalığa bağlanan Kıbrıs Nasturi Metropoliti Timotheos ve onunla birlikte hareket eden kalabalık kitle, Papa IV. Evgin tarafından "Keldani" adıyla nitelenmiştir. Bu şekilde Nasturilik'ten kopup Katolik inancı benimseyenlerden oluşan bu kilise, "Keldani Kilisesi" olarak adlandırılmıştır. M.S. 451 yılında Süryaniler arasında bir başka bölünme daha ortaya çıkmıştır. Bu tarihte politik, mezhepsel ve yerel sürtüşmelerin artması nedeniyle toplanan Kadıköy Konsili, bu bölünmeye neden olmuştur.


Ana Sayfaya DönBizans İmparatoru Markian'ın yapabileceği baskı ve zulüm uygulamalarından korkup, atalarının iman ilkelerini önemsemeyen ve Kadıköy Konsil'inin bu doğrultuda aldığı kararları benimseyen Süryanilere "Malkoye Melkit" denilmiştir. Bu isim "Kralın Yandaşları" anlamına gelmektedir. Bu topluluk günümüzde Rum Ortodoks adıyla anılmaktadır.





Malkoye Melkit adı verilen bu topluluk içerisinde M.S. VII. Yüzyıl'da bir bölünme daha yaşanmıştır. Lübnan'daki Mor Marun Manastırı rahipleri Melkit Patriği Maksimus'un savunduğu dinsel teorik görüşle ters düştüler ve "Maronit Patrikliği" adı verilen bağımsız bir patriklik kurdular. Bu Patriklik 13.Yüzyıl'da Papalığa bağlandı. Diğer yandan Rum Ortodoks (Melkit) Kilisesi bireylerinden bir bölümü başka bir anlaşmazlık yüzünden Roma Papalık Kürsüsü'ne bağlandılar. Bu topluluk, 1724 yılında "Rum Katolik" ismiyle, kendilerine ait bir Patriklik Merkezi kurdu. Antakya Süryani Kilisesi, 18. Yüzyıl içerisinde bir bölünmeye daha sahne oldu.

Episkopos Mihael Carve'nin önderliğini yaptığı bir grup Süryani, Papalığa bağlandı ve "Süryani Katolik" ismi altında bir Patriklik Merkezi kurdu. Bu arada 19. asırda Protestan misyonerlerinin Süryani bireyler arasında yürüttüğü çalışmalar sonucunda bazı Süryanilerin Protestanlığı benimsediği de görülmüştür.

Antakya Süryani Ortodoks Kilisesi'nin Patriklik Merkezleri

Süryani Patrikliğinin ilk merkezi Antakya'dır. Mor Petrus (Şemun) tarafından M.S. 37- 43 yılları arasında kuruldu. 518 yılına kadar Antakya'da kalan Patriklik merkezi daha sonra geçici olarak birçok yerlere ve manastırlara taşındı. 969'da Patrik VII. Yuhanna zamanında Malatya'ya yerleşti. 1058'de Özellikle Melkit (Krallığa mensup) Rum Ortodoksların baskı ve saldırılarından dolayı Diyarbakır'a alındı.

1293 yılına kadar hem Diyarbakır hem de Deyrulzafaran manastırı merkez olarak kullanıldı. 1293 yılında Patrik İğnatiyos Bin Vahip Döneminde Patriklik merkezi sürekli ve resmen Deyrulzafaran'da kaldı. 1932 yılında Humus Metropoliti Efrem Barsavm Patrik olunca Suriye'nin Humus şehrine taşıdı. 1959'da Patrik İğnatıyos III. Yakup Patriklik merkezini Suriye'nin başkenti Şam'a aldı. Bugün Antakya Süryani Ortodoks Kilisesinin Patriklik merkezi hala Şam'dadır.





Süryani Ortodoks Kilisesi, Antakya kentinin; Roma İmparatorluğu'nun üç büyük başkentinden biri olduğu dönemde kurulmuştur. Bu süreç Kudüs'ten sonraki "elçisel dönem"e denk düşmektedir. Dönemin Antakya'sı, Helenistik kültürün önde gelen merkezlerinden biri olma özelliğini taşımaktadır.

Antakya, Hıristiyanlık döneminde de bu özelliğini sürdürerek, Süryani Ortodoks Patrikliği'nin yönetim merkezi ve dinsel başkenti olmuştur. Doğu'nun gerçek kilisesi olan Süryani Kilisesi; inanç ülküsü, dogma ve liturya alanında verdiği dinsel-kültürel hizmetlerle etkin misyon çalışmaları birleştirerek, Ortadoğu'dan Uzakdoğu'ya dek uzanan bir coğrafyada yaşayan insanlara kadar inançlarını taşıma başarısına sahip olmuştur. Paganlar arasındaki Hıristiyanlık inancının öncüsü olan Kilise, aynı zamanda değişik etnik kökenlerden gelen insanları çatısı altında barındırmayı başaran ilk Hıristiyan kilisesidir.

İsa yeryüzünde iken, yaydığı yeni öğretiler sonucunda Mor Yakup'un başkanlığında Hıristiyanlık inancına sahip ilk düzenli topluluğun oluşumu söz konusudur. Ancak bu topluluk, tinsel anlamda gerçek bir kilise olma niteliğini ve yetkinliğini Hıristiyan inancına göre Kutsal Ruh'un inişiyle birlikte kazanmıştır. Bunun sonucunda ortaya çıkan Kudüs Kilisesi, yapısı içinde sadece Yahudi kökenli Hıristiyanları barındırmaktaydı. Kudüs Kilisesi Mesih'in ilk kilisesi olması nedeniyle kilise babaları tarafından bu dönemde "Ana Kilise" adıyla tanımlanmıştır. İlerleyen süreç içerisinde İsa'nın yeni topluluğu, Yahudi kökenlilerin uyguladıkları baskı ve kovuşturma politikalarına maruz kalmıştır.

Kudüs'teki topluluk, bu baskı uygulamaları ve M.S. 34 yılında Diyakos Estefanos'un şehit edilme olayı sonucunda dağılmak mecburiyetine düşmüştür. Bu nedenlerden dolayı dağılan topluluğun bir bölümü Antakya şehrine giderek, burada yaşayan ve putperest Süryaniler ile Yahudilerden oluşan yerli halkın gönlüne, Hıristiyanlık inancının ilk tohumlarını ekmeyi başarmıştır. Böylece Süryani ve Yahudilerden oluşan ilk çekirdek topluluk Antakya'da kurulmuştur.





Kudüs Kilisesi, Antakya'da faaliyet gösteren böyle bir topluluktan haberdar olur olmaz, yetmişli müjdecilerden Aziz Barnaba'yı Antakya'ya göndermiştir. Aziz Barnaba'nın burada yürüttüğü etkili ve yoğun çalışmalarına, daha sonraları Mor Pavlus'un bir yıl süren özverili katılımının da eklenmesi sonucunda Antakya Kilisesi'nin etrafında toplanan insanların sayısı bir hayli çoğalmıştır. Bu yoğun ve etkili çalışmaların sonucunda günden güne güçlenen ve sayıları artan Antakya'daki topluluk tarafından; "Hıristiyan" ismi ilk kez belirtici bir özellik olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Antakya şehri, sosyal, kültürel ve dinsel etmenler dolayısıyla, farklı tarihlerde birçok müjdecinin uğrak yeri olmuştur. Kentteki dinsel etkinliklerin hızlanmasının ve Kilise bireylerinin sayısının hızla artmasının çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenlerden başlıcaları; şehrin yerlilerinin Yahudi baskısından uzakta ve Roma İmparatorluğu'nun vatandaşı olmaları, daha da önemlisi misyon faaliyetlerinin dili olarak Süryanice'nin kullanılmasıdır.

M.S. 37 yılında Mesih'i müjdelemek amacıyla Antakya'ya gelen ve burada bulunduğu süre içinde kentteki topluluğun programlı ve düzenli etkenliklerine şahit olan "Onikiler"den Mor Petrus ( Şemun ), Hıristiyan dünyasının üç büyük kürsüsünden ilki olan "Antakya Elçisel Kürsüsü"nü M.S.37-43 yılları arasında burada kurmuştur. Antakya Kilisesi bu şekilde, "Ana Kilise" olarak adlandırılan Kudüs Kilisesi'nden sonra kurulan ilk Hıristiyan kilisesi olmuştur.

Nitelik ve yapısı itibarıyla bakıldığında Yahudi kökenli ve putperest kökenli (Süryani) Hıristiyanları çatısı altında birleştiren ilk "Ana Kilise" olan Antakya Kilisesi, yönetimsel açıdan da Doğu Hıristiyanlığı'nın merkezi haline gelmiştir. Tarihsel süreç içinde, Yahudi kökenli Hıristiyanlar ile putperest kökenli Hıristiyanlar arasında bazı görüş farklılıklarının ve anlaşmazlıkların belirdiği görülmektedir. Bu anlaşmazlıkların temelinde Yahudi kökenli Hıristiyanların, putperest kökenli birinin Vaftiz olabilmesine ilişkin görüşleri yatmaktaydı.





Onlara göre, putperest birisinin Vaftiz olabilmesi için Musa Yasası'nı tamamlaması; yani sünnet olması gerekiyordu. Bu meseleden kaynaklanan sürtüşmelerin ve anlaşmazlıkların son bulması amacıyla M.S. 51 yılında Kudüs'te Hıristiyan dünyasının ilk "Konsil"i toplandı. Bu Konsil'in toplanabilmesi için Aziz Barnaba ve Pavlus özel bir çaba ve emek sarfettiler.

Elçi Mor Yakup'un başkanlığında bir araya gelen Konsil, putperest kökenlilerin vaftiz olabilmeleri için sünnet olmalarının şart olmadığına yönelik karar almıştır. Bu karar putperest kökenli Hıristiyanların Musa töresinden kurtulmalarını sağlamıştır. Konsilde bunun yanı sıra Antakya Kilisesi'nin güçlendirilmesine ilişkin bir takım kararlar daha alınmıştır. Bu kararlardan en önemlileri Mor Pavlus ve Aziz Barnaba'yla birlikte Yahuda ve Silasi'nin da Antakya'ya yollanması, Putperest kökenli olanlara yönelik olarak kendilerinin de putperest iken alıştıkları put kurbanlarından, kandan, boğulmuş olandan ve zinadan şiddetle kaçınmalarıdır.

Antakya Kilisesi "Ana Kilise" unvanına sahip olduktan sonra İsa'nın ismini yaymaya yönelik bütün misyon çalışmaları bu merkez tarafından yönetilmeye ve yürütülmeye başlandı. Bundan dolayı Mor Petrus misyon çalışmalarına başka yerlerde devam etmek üzere Antakya'dan ayrıldı. Ayrılışı sırasında Mor Pavlus'un da yardımı ile Mor Afudius'u putperest kökenli Hıristiyanlara; Mor İğnatius Nurani'yi de Yahudi kökenli Hıristiyanlara dinsel yönetici -Episkopos- olarak atadı. Ancak Mor Afudius M.S. 68 yılında Roma İmparatoru Neron tarafından öldürüldü. Bu olay neticesinde her iki kökenden gelen Hıristiyanlar, Kutsal Ruh'un bağıyla Mor İğnatius Nurani'nin başkanlığında birleşti. Bu birleşme, o tarihten itibaren Antakya Kilisesi'nin "Genel Kilise" unvanını almasına vesile oldu.





Mor İğnatius Nurani'nin başkanlık yaptığı dönemde özellikle Suriye, Lübnan ve Anadolu topraklarında yürütülen misyon çalışmaları bir ivme kazanmış ve kısa sürede bu coğrafyada Hıristiyan bireylerin sayısı gözle görülür bir biçimde artmıştır. Ancak Kilise'nin bu derece güçlenmesi Roma İmparatoru'nun kaygılarını artırdığı için dönem dönem çalışmalarda aksaklıklar ortaya çıkmıştır. Yine de Antakya Kilisesi uygun zemin bulduğu sürece İncil'in yaşam verici öğretilerini yaymayı amaçlayan misyon çalışmalarını devam ettirmiştir. Tüm bu süreç boyunca yürütülen sistemli ve bilinçli çalışmalar, Antakya Kilisesi'nin Genel Başkanı Mor İğnatius Nurani'nin bölgedeki en büyük dinsel lider olmasını ve hakimiyeti eline geçirmesini sağlamıştır. Bu andan itibaren İğnatius Nurani'nin "Suriye Episkoposu" unvanını kullanmaya başladığı görülmektedir.

Aynı dönemde Sur, Sayda, Kayseri, Beyrut, Cubeyil, Efes, Kapadokya, Bergama, Sardiş ve Leodikiya şehirlerinin her biri 2. Yüzyılın sonlarında "Episkoposluk" statüsünü kazanmışlardır. Tüm bu merkezler M.S. 5. Yüzyıla kadar yönetim açısından Antakya Süryani Kilisesi'ne bağlıydılar. Bu gelişmelerin paralelinde dönemin dikkat çeken diğer özelliği de Mezopotamya'da yürütülen misyon çalışmalarının kaydettiği aşamadır. Bu bölgede henüz 3.yüzyılın ilk çeyreğinde; yani yaklaşık 200 yıl gibi kısa bir sürede tam yirmi Episkoposluk Merkezi kurulduğu görülmektedir. Bu merkezlerin en önemlileri, Bethzabday (İdil), Hilvan, Sincap, Katar, Kerkük, Keşker, Basra, Erbil, Urhoy (Urfa), Amid (Diyarbakır), Nsibin (Nusaybin) ve Bethgarmay'dır.
Posting Freak
Hıristiyan Kökenli Din ve Akımlar
Maronîler



İsa ‘da “yalnız bir hareket gücü” , “yalnız bir arzu” bulunduğunu kabul eden Doğu Hıristiyanları’ndan bir gruptur. Bunlar ,7. yüzyılda Aziz Moran adlı bir ruhani ile önem kazanmış ve 8. yüzyıldan sonra Maronîler adıyla biline gelmişlerdir. Bunlar, daha sonra eski inançlarını terk ederek, Kadıköy Konsili’ni kabul ettiklerini açıklayarak Katolikliğe yaklaşmışlar, 1445’de Florensa Konsilinde Katolikliği kabul etmişlerdir. Maronîler, önce komşuları olan ve “heretik” (sapık) saydıkları Hıristiyan gruplarla; sonra Müslümanlarla çatışmalara girmişlerdir. Önceleri Sünnilere karşı Dürzilerle işbirliği yaparken, sonraları onlarla da kanlı kavgalar yapmışlardır.

Maronîler Ayinle ilgili kitapları için Arapça’yı kabul eder , fakat Süryani harfleriyle yazarlar, ibadetlerde Süryanice’yi kullanırlar. Papazların takdisten önce evli olmalarına izin verirler.





Günümüzde Maronîler

Dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış olmalarına rağmen, bugün Suriye ve Lübnan’ daki katolik cemaatini teşkil etmektedirler. Maronîler’in sayısı, Suriye ve Lübnan’da yaklaşık 400.000 ; Mısırda ise 15.000 civarındadır.
Posting Freak
Hıristiyan Kökenli Din ve Akımlar
]Cizvitler

( İsa'nın Arkadaşları )


1534 yılında Paris’te Loyola’lı Ignas (Ignasce de Loyola) tarafından kurulmuş “İsa’nın arkadaşları” adıyla bilinen bir Hıristiyan tarikatıdır.





Kuruluşunda Filistin’e gitmeden önce, İsa’nın askerleri olarak fakirlik, iffet, itaad dhdi ile birbirine bağlanan altı öğrenciyi ihtiva etmekteydi. Kudüs’e gitmeyi başaramayan bu grup, başka bir grupla tanışarak Venedikte kalmıştır.1537’de Roma’ya va’zetmek telkinatta bulunmak için gelmişler ve 1540’da Papa II.Paul tarafından tarikatın kuruluşu tasdik edilmiştir. Bu tarikat, üyelerinin sertlikleriyle, askeri karakteriyle ve entelektüel özellikleriyle diğerlerinden ayrılmaktadır.”Karşı reform” hareketinde önemli rol oynamışlardır. Loyolalı Ignas’ın tespit ettiği kurallar, halen günümüzde de devam etmektedir. Gruba katılan her Cizvit ; iffetli olmaya, fakir kalmaya, ve baştaki idarecilerin istediği her yere misyoner olarak gitmeye yemin etmektedirler.

Cizvitler, tarikatın kurulmasından bu yana, bazen iyi karşılanmışlar, bazen takibata uğramışlardır. Daha sonra prestijlerine kavuşmuş ve Hıristiyanlar arasında etkili olmuşlardır.





Günümüzde Cizvitler

Bugün dünyanın her yerinde üyeleri bulunmakta ve misyonerlik faaliyetlerini sürdürmektedirler.sayıları, yaklaşık olarak 30 – 40 bin civarındadır ve 32 koldan faaliyette bulunmaktadırlar.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.