You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Haydi Aleviler, Camiye

Haydi Aleviler, Camiye

Administrator
Haydi Aleviler, Camiye
Cami sözcüğü İslam’da ibadethaneye verilen bir isim olarak ne İslam tarihinin ilk devirlerinde vardır ne de Kur’an’da vardır. İslam ibadethanesine verilen gerçek isim ’ mescit’tir. Bununla birlikte cami sözcüğü, özellikle Türkiye’de mescit anlamına gelmek üzere kullanılmaktadır. Yani cami eşittir mescit manasını muhtevidir. Lakin Türkiye’de mescit dendiğinde daha ziyade çok küçük namazlıklar kastedilmektedir.

Mimari olarak bugünkü camilerin / mescitlerin, Hz. Muhammed dönemindeki ibadethanelerden son derece farklı olduğunu da belirtmek zorundayız. Hz. Muhammed’in dönemindeki ibadethanelerde minare ve kubbe gibi unsurlar yoktu. Üstelik son derece yalın yapılardı. Hiçbir süsleme, nakış ve şatafat da mevcut değildi. Dört duvardan oluşan, gayet sade ve deyim yerindeyse ağırbaşlı yapılar olan ilk İslam mabetleri Kuba Mescidi ve Mescid –i Nebi’nin her şeyden daha ziyade belki de bu mimari özellikleri nedeniyle de karizmatik yapılar olduğu düşünülebilir. Ayrıca ilk dönem İslam mabetleri işlev itibariyle de bugünkülerden farklıydı. Hz. Peygamber döneminde mabetler sadece ibadet edilen yerler değillerdi, aynı zamanda eğitim kurumu, spor salonu, düğün yapılan mekan, siyasi ve askeri toplantı binası olmak gibi işlevlere de sahiptiler.

Açıkça ifade edelim ki, peygamber efendimizin döneminde mescitlerde def çalınıp şarkılar söylenerek düğün bile yapılmaktaydı. Başka bir ifadeyle mescitler, hayatın içinde ve hayatın bir parçası idi. Bu nedenle sadece ibadete özgülenmiş ve böylece tapınaklaştırılmış mekanlar İslam ibadethanesi olma vasfından aslında son derece uzaktırlar. Ne yazık ki günümüzdeki camilerin büyük çoğunluğu bir İslam ibadethanesinden çok bir tapınak hüviyetine sahip hale getirilmişlerdir.

Camiler ya da diğer bir ifadeyle mescitler, muhalif İslami gruplarca yapılan tüm eleştirilere karşın egemen dinsel anlayışın dayatmasıyla neredeyse tüm dünyada yegane İslam mabedi olarak görülmektedir. Bu durum baskın sosyolojik yapı ve resmi İslam tarihinden neşet eden egemen İslami kültürel birikim bakımından sosyolojik nesnellik noktasında meşru ve makul bir vaziyet gibi görünse de İslam itikadı açısından bize göre kesinlikle kabul edilebilir değildir.

Ancak bir an, egemen dinsel anlayışın retoriğini kabul eder görünüp meseleyi o çerçevede ele alarak aşağıdaki önermelerle, hep birlikte konuya dair, ironik temelde yeniden düşünelim.

Evet, cami bütün Müslümanların ibadethanesidir. Sözcük anlamı ’ toplayan, toplayıcı ’ demek olan cami adlı mekan, bütün Müslümanları çatısı yani kubbesi altında toplayan yahut toplaması gereken bir ibadethanedir.

’Bütün Müslümanlar’ ifadesinin içine Aleviler de girmekte midir? Egemen dinsel anlayışın temsilcilerine göre, evet girmektedir. Öyleyse Aleviler de Müslüman ise camiler onların da ibadethanesidir.

Zaten, hayli zamandır, Türkiye’deki Diyanetçiler ve İslamcı politikacılar; ’ Aleviler Müslüman’dır, Müslümanların ibadethanesi de camidir. Öyleyse Aleviler cemevine ibadethane statüsü isteyeceklerine camiye gelmeli ve ibadetlerini camide yapmalıdırlar.’ Şeklinde bir retoriği ısrarla yineleyip durmaktadırlar.

Alevilerin camiye çağrılması ne manaya gelmektedir?


Bizce şu manaya gelmektedir:

’Cem evini ibadethane olarak görmekten vazgeçin.

İslam’ın yegane mabedinin cami olduğunu kabul edin.

Cem evinde icra edilen ritüelleri ibadet olarak görmekten vazgeçin.

O ritüeller, olsa olsa en fazla bir tarikat zikir töreni olmak bağlamında değerlendirilebilir ve hiçbir şekilde İslam’ın temel ibadeti olan namazın muadili olamaz.

İşte bu nedenle camiye gelerek diğer Müslümanlar gibi siz de namaz kılın.

Cemi değil namazı asli ibadet olarak kabul edin.

Peygamber soyundan geldiğine inandığınız dedeleriniz öncülüğünde değil bizim tarafımızdan atanan resmi namaz memuru olan ’ cami imamlarının ’ arkasında ibadete durun. Dedeleriniz, dedeliği bırakıp ’ cami imamı’ olarak göreve başlasın. Cem evlerindeki kadın erkek birlikteliğini terk edip camilerdeki harem selamlık uygulamasını benimseyin.’


Evet, ana görüntü olarak camiye davetin taşıdığı mana budur. Peki, Aleviler bu koşullarda böyle bir davete icabet edebilirler mi? Edemezler zira bu icabet, Alevileri kendi inanç ve erkânlarından koparır. Açıkça ifade edeyim ki, Alevilerin Alevi kalabilmeleri için camilerden uzak durmaları şarttır. Haşa bu uzak duruş, camilere karşı olan saygıyı ve Alevilerin Sünni kardeşlerine olan sevgilerini nihayete erdirme anlamına gelmemektedir.

Keşke camileri; Aleviler, Sünniler ve Şiiler ortak bir mabet olarak kullanabilseler. Keşke İslam mabetleri; Sünni camisi, Şii camisi ve Alevi cem evleri olarak bölünmese’

Camilerde Sünni ve Şii Müslümanlar kendi ibadet vakitlerinde namazlarını kılabilirlerken Aleviler de diğer zamanlarda kadın erkek birlikte can cana ve cemal cemale, Telli Kur’an adını verdikleri sazları eşliğinde okudukları deyişlerle cemlerini yapsalar, semahlarını dönseler’

Malum, Pir Sultan Abdal’ın; ’Ayasofya’da bir cem tutsam’’ şeklinde bir deyişi de bulunmaktadır.

Evet, Aleviler camiye giderlerse ancak bu şekilde gidebilirler. Aksi halde asimile olmaları yani Sünnileşmeleri yahut Şiileşmeleri kaçınılmazdır.

Alevilere göre camide cem yapmanın hiçbir mahsuru yoktur. Peki ya diyanetçilere göre durum nedir? Onların buna izin vermeleri maalesef mümkün görünmemektedir. Camide cem fikrine tahammül etmeleri mümkün görünmeyen diyanetçilerin Alevileri ısrarla camiye davet etmeleri ve cem evlerini ibadethane olarak görmemelerinin yegane hedefinin Alevileri sözde ’hidayete erdirmek’ ve asimile etmek olduğu hala yeterince aşikar hale gelmiş değil midir?

Keşke Aleviler, diyanetçilerin camiye davetlerinin ne manaya geldiğini deşifre etmek ve tüm topluma göstermek amacıyla dedelerinin öncülüğünde bir gün sazlarını alıp kadınlı erkekli yani can cana ve cemal cemale olarak Sultanahmet Camii, Süleymaniye Camii gibi meşhur camilerden birinin kapısına dayansalar ve ’Gelin, dediniz, işte geldik. Açın kapıları cem tutacağız, semah döneceğiz!’ deseler.

Eminim, o gün diyanetçiler kıyameti koparır ve yeri göğü inletirler. Alevileri, provokasyon yapmakla ve Sünni mütedeyyin yurttaşlarımızı tahrik etmekle suçlarlar. Hatta bu suçlayıcı ithamlarında, sözde Alevi kökenli fakat devşirilip asimile olmuş yandaşlarını da kullanırlar.

Lakin yine de ülkemizin ve toplumumuzun böylesi bir deneyime gereksinimi olduğunu düşünmekteyim. Zira bazen mümkün olanı ( cem evlerini ibadethane olarak kabul etme) göstermek için mümkün olmayacak olanı ( Alevilerin camide cem yapmaları) da zorlamak gerekmektedir.

Bilindiği üzere şu anda Alevilerin en önemli inanç merkezi olan Hacı Bektaş Dergahı’ndaki meydan evi (cem evi), ibadete kapalı ve müze statüsünde ziyarete açık halde tutulmaktadır. Oysa 1826 yılında Bektaşiliğin yasaklanmasının ardından dergahın içine yapılan ve dergahın bir parçası olan cami ibadete açık durumdadır. Madem ki o cami, dergahın yahut Hacı Bektaş Külliyesinin bir parçasıdır ve ibadete açıktır, o halde Aleviler o camide kendi ibadetlerini yapabilmelidirler. Yani Hacı Bektaş Külliyesindeki cami, cem yapmak üzere Alevilere tahsis edilmelidir. Bu konuda Alevilerin fiili bir durum oluşturmaları şarttır. Yani Aleviler sazlarını alıp dergahlarının bir parçası olan o camiye girerek dedelerinin öncülüğünde cemlerini yapmalıdırlar. Sanırım oluşturulacak bu fiili durum hiçbir Sünni kurumu ve mütedeyyin Sünni yurttaşı rahatsız etmeyecektir. Zira o cami dergahın bir parçasıdır.

Bu arada Alevilerin bir kısmının hem camiye namaza hem de cem evine ceme gitmekte olduklarını, dolayısıyla Alevilikte cami ve namazın bulunmadığı düşüncesinin yanlış olduğu fikrini savunanların mevcudiyetini de dikkate alarak ilaveten belirtmek isterim ki; böylesi Alevilerin sayısı son derece azdır ve bu durum tam anlamıyla asimilasyonun göstergesidir. Kısmen ya da tümüyle asimile olmuş olan bir kısım Alevi kökenlilerin dinsel yaşantısını Aleviliğin dinsel / inançsal kimliği noktasında referans olarak takdim etme çabası Alevilik üzerindeki asimilasyon çalışmalarının tabiri caizse en kullanışlı unsurlarından biridir. Binaenaleyh bunu kabul etmek mümkün değildir.

O halde bir kez daha söyleyelim ki, Alevilerin ibadeti cem, ibadethanesi cem evidir vesselam!


Mustafa Cemil KILIÇ

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.