You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Harita öyle çizilmez,Böyle Çizilir !..

Harita öyle çizilmez,Böyle Çizilir !..

Posting Freak
Harita öyle çizilmez,Böyle Çizilir !..
[Resim: harita1up6kn3.jpg]

Alayına isyan !..
Harita öyle çizilmez işte böyle çizilir !!!!!!!!...........
İŞTE YENİ TÜRKİYE HARİTASI !!..
KERKÜK GÖNLÜMDE AŞK,YÜREĞİMDE SIZIDIR...

Ah KERKÜK canım KERKÜK...Mum kimin yana KERKÜK..Dün saddamın kanlı eli vardı ensende,bugün amerikan postalları geziyor her yerinde...Unutma KERKÜK'üm!!..unutma bugünleri !!..Şunu da bil ki sen orda yandıkça burda da bir değil binlerce yürek mum kimin yanacaktır..
MUSTAFA KEMAL ölmedi,gün kimin doğar üstüne KERKÜK...
Posting Freak
Harita öyle çizilmez,Böyle Çizilir !..
Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse, Musul, Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik de dahil Batı Trakya'yı Türkiye hudutları içine katacağım..

Kemal ATATÜRK..

Ataların Atası !.
Sizin sözünüz hiçbir zaman yerde kalmadı,kalmayacaktırda !.


MUSUL-KERKÜK MESELESİNİN TARİHÇESİ

Mustafa Kemal Paşa ve Ankara hükümeti, Musul konusunda oldukça kararlı bir tutum sergilemiştir.
Ancak Musul'u elde etmeye kararlı olan İngiliz heyeti bu gerekçelere karşı çeşitli demagojilerle direndi ve Musul meselesi konferansın ikinci celsesine bırakıldı. İkinci celse görüşmelerinde meselenin iyice çıkmaza girmesi üzerine Türk heyeti yeni bir çözüm önerdi: Plebisit, yani halkoyu. Musul'da bir oylama yapılmalı ve vilayet halkına Türkiye'ye mi yoksa İngiliz mandası altındaki Irak'a mı katılmak istedikleri sorulmalıydı. Son derece akılcı, adilane ve makul olan bu teklif Lord Curzon tarafından kabul edilmedi. Gerekçe ise oldukça şaşırtıcıydı. Curzon'a göre, bölge halkının oy verme alışkanlığı yoktu. Bu konuda tecrübe sahibi olmadıklarından plebisitin amacını anlayamayacaklarını ileri sürdü. Bu samimiyetsiz argüman, İngilizlerin koruduklarını ve haklarını savunduklarını iddia ettikleri bölge halkını küçümsediklerini, onlara kendi geleceklerini tayin etme hakkını kesinlikle tanımadıklarını gösteriyordu. İngiltere, Musul halkına, dönemin egemen ideolojisi olan Sosyal Darwinizm gözüyle bakıyor, onları sözde güdülmesi ve İngiliz çıkarları için sömürülmesi gören "ilkeller" olarak görüyordu.

Plebisit teklifi karşısında Lord Curzon'un ikinci önemli manevrası Musul meselesinin, I. Dünya Savaşı'nın ardından galip devletler tarafından kurulan Milletler Cemiyeti'ne havale edilmesi ve kararın cemiyet tarafından verilmesi teklifiydi. Bu teklif İngiltere'nin müttefikleri tarafından da desteklenmiştir. Ancak elbette ki bu istek İngiltere'nin Musul meselesini neredeyse kendine havale etmesi anlamına geliyordu. Çünkü İngiltere Milletler Cemiyeti'nin kurucusu ve en güçlü birkaç üyesinden biriydi. Bu kuruluşun İngiliz çıkarlarına aykırı bir karar vermeyeceği çok açıktı. Türkiye ise Milletler Cemiyeti'ne üye bile değildi.

Dolayısıyla Türk heyeti İngiltere'nin bu tuzak teklifini kabul etmedi. Türkiye'nin Musul'dan vazgeçmeyeceğini ifade etti. Lozan Konferansı'nın sonraki celselerinde de bir gelişme olmadı. 4 Şubat'ta yeni bir barış projesi hazırlayan İngilizler ve müttefikleri barış görüşmelerinin kesilmesi tehdidinde bulunarak bunu Türk heyetine kabul ettirmeye çalıştılar. İsmet Paşa bu teklifi kabul etmedi ancak 4 Şubat 1923 tarihinde yazılı bir teklif yaparak Musul meselesini Türkiye ile İngiltere arasında bir yıl içinde ortak bir anlaşmayla çözümlenmek üzere konferans programından çıkarılmasını istedi. Görüşmeler aynı gün sona erdi ve Türk heyeti yurda döndü.


“Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudut meselesi tayin ve tespit edilirken, hudud-u millimiz, İskenderun’un cenubundan (güneyinden) geçer, şarka doğru uzanarak Musul’u, Süleymaniye’yi, Kerkük’ü ihtiva eder.
İşte hudud-u millimiz budur dedik!”
Mustafa Kemal Atatürk
Kısacası, Lozan Barış Konferansı Musul meselesini çözüme kavuşturamadan sona erdi. Mesele Lozan Antlaşması'ndan sonra Haziran 1926 tarihine kadar sürüncemede kalacaktı. Üç yıllık bir zaman dilimi içerisinde mesele önce 19 Mayıs 1924 tarihinden itibaren Haliç Konferansı'nda ele alınacak, daha sonra Milletler Cemiyeti Meclisi'nde görüşülecek ve nihayet, Haziran 1926 tarihli Ankara Antlaşması ile neticelenecekti.

Bu sürede yaşanan gelişmeler ise, aslında Türk tezinin haklı olduğunu gösteriyordu. Musul halkında, Kürt, Türkmen veya Arap olsun, Türkiye'ye katılma yönündeki eğilimler ağır basmaya devam etti. Özellikle Kürtlerin Türkiye'ye ve Ankara'ya olan bağlılığı dikkat çekiciydi. Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey, TBMM'de yaptığı konuşmada, bir Kürt olarak, "Bir insanı ikiye bölmek veyahut herhangi bir parçasını ayırmak mümkün değil ise, Musul'u Türkiye'den ayırmak da mümkün değildir" diyerek, bölgede Türkler ve Kürtler arasında bir ayrılığın olmadığını savunmuştu.9

Uyuşmazlığı gidermek amacıyla 19 Mayıs 1924'de İstanbul'da İngiltere'yle başlayan ikili görüşmelerde İngiltere'nin Irak lehine Hakkari üzerinde de hak iddia etmesi üzerine Konferans'tan sonuç alınamadı. Bunun üzerine İngiltere Musul meselesini 6 Ağustos'ta Milletler Cemiyeti'ne götürdü.

Türk Temsilciler Kurulu 11 Kasım 1922'de Lozan'a geldi, fakat konferansın bir hafta ertelendiğini öğrendi. Bunun üzerine Paris'e geçen İsmet Paşa burada Fransız Başbakanı Poincare ile görüştü ve değişik toplantılara katıldı. Lozan'a başdelege olarak katılan İsmet Paşa'nın yanısıra Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur ve eski Maliye Bakanı Hasan Bey (Saka) delege olarak katılıyorlardı. Bunların dışında da geniş bir danışman ve çevirmen topluluğu bulunuyordu.

Milletler Cemiyeti Musul meselesini 20 Eylül 1924'te görüşmeye başladı. Görüşmelerde Türk tarafı daha önceki görüşlerinde ısrar ederek Musul'da bir halk oylaması yapılmasını istediyse de İngiltere bu talebi de daha önce Lozan'da yaptığı gibi "bölgede yaşayan halkın cahil olduğu ve sınır işlerinden anlamadığı" gibi küstah bir gerekçeyle kabul etmedi.10 Milletler Cemiyeti, 30 Eylül 1924'te bir soruşturma kurulu kurulmasını kararlaştırdı. Komisyon başkanlığına da Macaristan'ın eski başbakanlarından Kont Teleki getirildi. Komisyon Irak'ta incelemede bulunarak Musul halkının görüşlerine başvuracaktı. Komisyon, çalışmalarını sürdürdüğü sırada İngilizlerin saldırgan tavırları ve kuzeye doğru yeni toprakları işgal etmesi, kanlı olayların meydana gelmesine neden oldu. Bunun üzerine Konsey, 28 Ekim 1924'te bir sınır tanımı yaparak "Brüksel Hattı" adıyla ve geçici mahiyette bir Türk-Irak sınırı tespit etti. Soruşturma Komisyonu hazırladığı raporu 16 Temmuz I925'te Cemiyet Meclisi'ne sundu. Raporda yer alan temel görüşler ana hatlarıyla şöyleydi:

Brüksel Hattı'nın coğrafi sınır olarak tespit edilmesi,

Musul vilâyetinde çoğunluğun, sayıları 500 bini bulan Kürtler'den meydana geldiği,

Kürtler'in Türk ve Arap nüfustan fazla olduğu,

1928 yılında sona erecek olan Irak'taki manda yönetiminin 25 yıl daha uzatılması,

Bölgedeki Kürtlere yönetim ve kültürel haklarının verilmesi kaydıyla Musul'un Irak yönetimine bırakılması,

Milletler Cemiyeti Meclisi'nin, bölgenin iki ülke arasında taksimine karar vermesi halinde Küçük Zap çizgisinin sınır olarak kabul edilmesi,

Milletler Cemiyeti, Irak'taki manda yönetiminin uzatılmasını ve Kürtler'e imtiyazlar tanımak suretiyle bölgenin Irak'a bırakılmasını uygun görmediği takdirde, Musul'un Türkiye'ye bırakılmasının uygun olacağı,

İngiltere'nin Hakkari üzerindeki iddia ve isteklerinin kabul edilmemesi.
Türkiye'nin bu komisyon raporuna itiraz etmesi üzerine, Konsey, 19 Eylül 1925'te La Haye Adalet Divanı'ndan görüş istedi. Divan'ın verdiği karar, Milletler Cemiyeti Meclisi'nin işini kolaylaştırır nitelikteydi. Milletler Cemiyeti Meclisi, Türkiye'nin karşı çıkmasına rağmen, 8 Aralık 1925'te Divan'ın kararını benimsediğini açıkladı. Hemen arkasından da 16 Aralık 1925'te Soruşturma Komisyonu Raporu'nu kabul ederek, Brüksel Hattı'nın güneyindeki toprakların Irak'a bırakılmasını kabul eden kararını aldı.

Türkiye'nin Milletler Cemiyeti kararına tepkisi büyük oldu. Ancak dönemin iç sorunları, Türkiye'nin henüz yeni savaştan çıkmış olması ve uluslararası alanda yalnız konumda bulunması, daha fazla direnilmesine engel oldu. Türkiye defalarca Musul konusundaki İngiliz oyunlarını kabul etmeyeceğini açıklamasına rağmen sonunda mecbur bırakılarak, Cemiyet Meclisi kararına uydu ve 5 Haziran I926'da yapılan Ankara Antlaşması ile Musul'u Irak'a terketmeyi kabul etti.

Ankara Antlaşması, "sınır, iyi komşuluk ilişkileri ve genel hükümler" adı ile üç kesim ve toplam 18 maddeden meydana geliyordu. Antlaşmanın bir ve ikinci maddesi Türk-Irak sınırını tespit etmiş, 14. madde ise bölgedeki petrol gelirinin %10'unun 25 yıl süreyle Türkiye'ye bırakılmasını öngörmüştü. Ancak Türkiye daha sonra 500 bin İngiliz lirası karşılığında bu hakkından vazgeçti.


Musul'un Kaybedilişinin Bilançosu

Musul vilayeti, Türkiye'nin hakkı olmasına rağmen ondan alınmıştır. Bu vilayette yaşayan insanların da rızasına aykırı olan bu uygulamanın hiçbir siyasi, tarihsel, hukuksal haklılığı yoktur.

Bu çok açık bir gerçek olduğu için, genç Türkiye Cumhuriyeti Musul'dan vazgeçmemek için büyük çaba göstermiştir. Büyük Önder Atatürk, bu konuda son derece ısrarlı ve kararlı davranmıştır. Değişik tarihlerdeki demeçlerinde Musul'un anavatandan ayrılmaz bir Türk yurdu olduğunu defalarca vurgulamıştır.

Öyle ki Lozan Konferansı sonrasında Musul konusunun çıkmaza girmesi, Türkiye'yi, bölgeyi savaşarak kazanma düşüncesine dahi yöneltmiştir. Konferansın başarısızlığa uğraması halinde karşılaşılacak güçlükler için o zamanki adı Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti olan Savunma Bakanlığı tarafından "çok gizli" kaydıyla bir harekât planı hazırlanmış, fakat uygulanmamıştır.11

Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa, Musul üzerine bir askeri harekâtı çeşitli zamanlarda müzakere etmişler, hatta Kâzım Karabekir Paşa'ya Musul'un alınması için teklifte dahi bulunmuşlardır.12 Tüm bu askeri operasyon düşünceleri, TBMM hükümetlerinin ve Mustafa Kemal Paşa'nın Misâk-ı Millinin gerçekleştirilmesi hususundaki hassasiyetinden ve özellikle de Musul'a verdikleri değerden kaynaklanmaktadır.

Musul'un kaybedilişini hazırlayan gelişmeleri özetlersek, şöyle bir tablo çıkarabiliriz:

Bu süreçte Türkiye'ye karşı oynanan ilk oyun, Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra Kerkük sancağının İngilizler tarafından haksız işgalidir.


Dicle nehri kenarına kurulmuş olan Musul'dan bir görünüş
(Eski iç kale yapıları)

İkinci oyun ise Lozan Konferansı'nda Türk heyetinin Musul'un Türkiye'ye verilmesi amacıyla sağlam temellere dayanarak savunduğu mükemmel tezine rağmen, İngiliz baskısı ile Musul meselesinin sonraya bırakılması ve Milletler Cemiyeti'ne havalesidir.



Yendiklerini sandıkları Türk Milleti'nin yeniden ayağa kalkarak düşmanlarını püskürtmesi ve haklarını geri istemesi, İngiliz yönetimini hem şaşırtmış hem de öfkelendirmişti. Resimde, İstanbul'un işgali sırasında Galata Köprüsünde İngiliz birlikleri görülüyor. İşgal günlerinde Mustafa Kemal Paşa İslam dünyasına seslenen bir bildiri yayınlamış ve, "Bu hareket maneviyatı bozamayacak, kuvvetlendirecektir." demişti.
Musul meselesinde İngiltere'nin şiddetle direnmesi bölgenin petrol kaynakları açısından zengin oluşu, stratejik önemi ve İngiltere'nin imparatorluk yolları üzerinde oluşundan dolayıydı. Bölgenin sahip olduğu bu özellikler, İngiltere'nin ısrarcı, uzlaşmaz ve baskıcı tutumuna neden olmuştu. İngiltere'nin ortaya koyduğu bu tavrın bir diğer sebebi de I920'li yıllarda hâlâ Türk Milleti'nin hayat hakkını tanımak istememesiydi. Yendiklerini sandıkları Türk Milleti'nin yeniden ayağa kalkarak düşmanlarını püskürtmesi ve haklarını geri istemesi, İngiliz yönetimini hem şaşırtmış hem de öfkelendirmişti.

İngiltere'nin bu tavrı karşısında Türkiye'nin dış politika meselesindeki yalnızlığı, Musul'un kaybedilmesinde öne çıkan önemli bir nedendi. Bu yalnızlık, Milletler Cemiyeti'nde açıkça görülüyordu. Türkiye, Cemiyet'in üyesi bile değildi. İngiltere ise asli ve kurucu üyesiydi. Bu yapıdaki bir kurumdan Türkiye lehine bir kararın çıkması oldukça zordu. Bunun yanı sıra İngiltere; Irak, Milletler Cemiyeti, Soruşturma Komisyonu ve dünya kamuoyu üzerinde özellikle propaganda alanında üstün bir durumdaydı.

Tüm bu tarihçe içinde belki de en önemli olan nokta ise, Türkiye'nin tam iki kez Musul'da halk oylaması yapılmasını istemiş olmasıdır. Bu, elbette, Türkiye'nin Musul halkının kendisine olan sevgi ve bağlılığından endişe duymadığı için ileri sürülmüş bir tekliftir.

O zamanlardan günümüze miras kalacak bir politika varsa, o da bu sevgi ve bağlılığı yeniden tesis etmek, Kuzey Irak'taki insanların kalbini ve zihnini kazanarak, Türkiye'yi bölge itibar, nüfuz ve etki sahibi bir güç yapmak olmalıdır.


9 Suphi Saatçi; Tarihi Gelişimi İçinde Irak'ta Türk Varlığı, İstanbul, 1996, s.160
10 Mehmet Gönlübol-Cem Sar; Olaylar/a Türk Dış Politikası, (1919-1973), Cilt I, 5. Baskı, A.Ü.S.B.FYay., Ankara, 1982, s.75
11 Kadir Mısıroğlu; Musul Meselesi ve Irak Türkleri, İstanbul, 1975, s. 108
12 Kâzım Karabekir; Paşaların Kavgası, İstanbul, 1991, s. 279, 283
Posting Freak
Harita öyle çizilmez,Böyle Çizilir !..
KERKÜĞE AĞIT..

Baba bugün kerkük ateşe benzer
sönmez güneşe benzer
kerkükü unutanlar çölde bir taşa benzer

zalım zalım zalım zalım
yarım yarım kalmışım zalım zalım yarım
ah ahhhh bana bu kerkük e göz dikeni
keserim yarım yarım zalım yarım
aman aman aman aman amann

kurbanam han gözüne,mene bakan gözüne
çok sürmeler çekmissen,evim yıkan gözüne
bu bağda dolanısan,derdin bene demisen
etrafında güller var,bir gül bene vermiysen

geyip beyaz mayılı,seni gören bayılır
yüzünde göz izi var,hepsi birbir sayılır
bu bağda dolanısan,derdin bene demisen
etrafında güller var,bir gül bene vermiysen
Posting Freak
Harita öyle çizilmez,Böyle Çizilir !..
]Türkiye Kerkük'e sahip olacak...
]Şok rapor! Türkiye, Kerkük'e sahip olacak.
İşte raporun detayları...ABD düşünce kuruluşu hazırladığı raporda şok bir iddia ortaya attı. Buna göre Türkiye Kerkük'e sahip olacak.
Uluslararası Kriz Grubunun "Irak ve Kürtler" raporunda, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin, "komşularına ve Bağdat yönetimine karşı koruyucusu ABD'nin kaybedeceği beklentisiyle, tek gerçekçi alternatif olan Türkiye'ye yöneldiği" iddia edildi.

Merkezi Brüksel'de bulunan Amerikan düşünce kuruluşunun raporunda, Kürt liderlerinin, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2007 yılındaki ikinci seçim zaferinin ardından, "Türkiye ile anlaşma ihtiyaçlarını açıkça konuşmaya başladıkları ve bunun ardından ilişkilerin istikrarlı şekilde geliştiği" anlatıldı.

Raporda, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin lideri Mesud Barzani'nin özel kalem müdürü Fuat Hüseyin'in şu sözleri aktarıldı:

"Eğer (Iraklı) Şiiler İran'ı ve Sünniler Arap dünyasını seçerse, Kürtler de Türkiye ile ittifaka girmek zorunda kalacak. Türkiye'nin de bu kapsamda Kürtlere ihtiyacı olacak. Biz Türkiye ile birlikte olmak zorundayız ve Türkiye açısından bakarsanız Irak'ta bizden başka dost ya da ortakları yok."

Raporda, Mesud Barzani ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında henüz görüşme yapılmamış olsa da Kürt yetkililerin üst düzey Türk yetkililerle birçok kez bir araya geldiği hatırlatıldı.

"Tüm bu gelişmelerin, Osmanlı sonrası Türkiye'nin hak iddia ettiği 'Musul vilayeti' fikrini yeniden canlandırdığı" kaydedilen raporda, "şaşırtıcı bir şekilde bu kez isteğin Türk milliyetçi çevrelerinden değil, üst düzeydekiler dahil Kürt tarafından geldiği" ifade edildi.

Raporda, isim verilmeden Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimden ve Türkiye'den üst düzey yetkililerin Uluslararası Kriz Grubuna yaptığı açıklamalara da yer verildi.

Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin adı açıklanmayan bir yetkilisi, "Bağımsız olmak hakkımız, fakat bu olmazsa ben Türkiye ile olmayı Irak'la birlikteliğe tercih ederim. Çünkü Irak demokratik değil" diyerek, tek çıkış yolunun bölgenin "Musul vilayeti" adıyla Türkiye'ye, Türkiye'nin de kendi içindeki Kürtlerin durumuna çözüm olarak AB'ye katılması" olduğunu ifade etti.

Buna karşın Ankara'nın Iraklı Kürtlerle "resmi birliktelik" seçeneğine sıcak bakmadığı kaydedilen raporda, adı açıklanmayan üst düzey bir Türk yetkilinin şu görüşlerine yer verildi:

"Iraklı Kürtlerle ekonomik birliktelik gelecekte mümkün. Fakat bu resmi değil, fiili bir birliktelik olmalı. Biz Irak'ın bütünlüğünü korumasından yanayız. Irak, bölgedeki etnik ve mezhepsel dengenin barometresi gibi. Fakat ekonomik teşvikler mümkün. Bağdat'la anlaşarak Kürt bölgesiyle sınırımızı esnek hale getirip ekonomik (serbest) bölge oluşturabiliriz."

]-"TÜRKİYE DOLAYLI YOLLARLA KERKÜK'E SAHİP OLACAK"-

Barzani'nin özel kalem müdürü Hüseyin, Kürt yetkililerinin, Başkan Barack Obama'nın açıkladığı takvime uygun olarak ABD'nin Irak'tan çekileceğine ve bunun sonucunda Irak'ın çökeceğine ikna olduğunu belirtti. Hüseyin, "Kürtler bu şartlarda Türkiye'nin koruması altında rahat ederken, bunun karşılığında Türkiye'nin, Kerkük'teki dev rezervler dahil, Irak'ın kuzeyindeki bölgenin petrol ve doğal gazına doğrudan erişim imkanı elde edeceğini ve dolaylı yollarla Kerkük'e sahip olacağını" ileri sürdü.

Uluslararası Kriz Grubuna göre, bölgedeki gelişmeleri dikkatle izleyen Ankara ise Irak'ın kuzeyinde Türk girişimcilerin yatırımlarını teşvik ederek bölgedeki petrol ve doğal gazın ihracat kapısı olmak istiyor. İran'ın Irak üzerinde etkinlik kazanmasını istemeyen Ankara, bu riski azaltmak için bir yandan merkezi hükümeti güçlendirmek amacıyla Bağdat yönetimiyle bağlarını geliştirmek isterken, diğer yandan Mart 2009'da Basra'da konsolosluk açarak ülkenin güneyindeki "İran etkisini sınırlandırmayı" hedefliyor.

Raporda, "Ankara'nın çıkmazı, Amerikan ordusunun ayrılmasının ardından (Irak'ta) ne olacağını bilmediği için tüm yumurtalarını Bağdat'ın sepetine koyarak Kürtleri yabancılaştırma riskini almak ile İran'ın güçlü etkisi altındaki geleceğin Irak'ıyla arasında bir tampon bölge oluşturmak için kuzeydeki bölgesel yönetimi destekleyerek Bağdat'ı kızdırmak arasında kalması... Etkili olmak için bahislerini koruma altına alarak, her iki tarafla ilişkilerini dengeliyor" deniliyor.

Raporda, Genel Enerji ve PetOil gibi Türk şirketlerinin "Ankara'dan aldıkları yeşil ışıkla" Irak'ın kuzeyinde faaliyet gösterdiği ve "ileri kol" rolü oynadığı öne sürüldü.

Uluslararası Kriz Grubu raporunda, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin, Türkiye üzerinden AB'nin doğal gazda Rusya'ya bağımlılığını azaltacak Nabucco projesine doğal gaz arzını başarması halinde, Bağdat yönetimiyle ilişkilerde elini önemli ölçüde güçlendireceği savunuldu.
Posting Freak
Harita öyle çizilmez,Böyle Çizilir !..
KERKÜK TÜRKTÜR,TÜRK KALACAK...


Şâir Dursun Elmas’a…

Kahır katmerleşir siner toprağa
Hazan gelir ateş düşer yaprağa
Lânet olsun asık suratlı çağa

Nefretimiz mavzer,kanıyor Kerkük
Sular alev ateş yanıyor Kerkük

İlime kem gözle eylerler nazar
Tarihler Kerkük’ü Türk ili yazar
Aksini söyleyen kabrini kazar

Kahpeler gülerken ağlıyor Kerkük
Hoyratlar sinemi dağlıyor Kerkük

Kerkük’te bıraktım öbür yarımı
Yanıyor düşlerim söndür nârımı
Buz tutmuş yüreğim,erit karımı

Hayalin gözümden gitmiyor Kerkük
Bu rezil istilâ bitmiyor Kerkük

Boynun büküldükçe ruhum ezilir
Buğulanır gözler,benzim süzülür
Yürek coğrafyama adın yazılır

Dünya böyle bilsin Türk ili Kerkük
Muhabbet bağının bülbülü Kerkük

Hızlı koşan enik çabuk yorulur
Zamanı gelince hesap sorulur
Türk’ün huzurunda tekmil durulur

Öptüm toprağını düşümde Kerkük
Gölgem olur musun peşimde Kerkük?

Mâziden âtiye tuğra,mühürsün
Çöz prangaları her zaman hürsün
Bu delişmen sevda ebedi sürsün

Öfkemin koynunda büyürsün Kerkük
Şâirin dilinde şiirsin Kerkük

Hıçkırır dolunay,gözyaşı döker
Güneş firar eder,karanlık çöker
Bulutlar dağılır ve şafak söker

Ağlamaklı gözle bakarsın Kerkük
Sır olur,yüreğe akarsın Kerkük

Değiştiremedik kara bahtını
Gökler paylaşamaz şehit tahtını
Çapulcular cayar,bozar ahdını

Kılıcımız kında paslanır Kerkük
Dumanlı dağlara yaslanır Kerkük

Baykuşlar tünemiş viran bağlara
Haramiler çıkmış ıssız dağlara
Sorun ecdadımı geçmiş çağlara

Cihan durdukça Türk kalacak Kerkük
Coniden intikam alacak Kerkük

Sağımız,solumuz,her yanımız şer
Duama hilâlin gölgesi düşer
Sabır kazanında ****net pişer

Kan ağlar yüreği yaralı Kerkük
Gözü yaşlı,bahtı karalı Kerkük


M.NİHAT MALKOÇ








Son Düzenleme: 14/12/2013, 00:26, Düzenleyen: MERDAN.
Posting Freak
Harita öyle çizilmez,Böyle Çizilir !..
Atatürk’ün

[B] Musul, Süleymaniye ve Kerkük’le İlgili

Bir Mektubu



Dr. Fethi Tevetoğlu




Kerkük Türeleri’nin günümüzdeki tanınmış mücahit yazarlarından dostum Ata Terzibaşı bana Atatürk’ün Musul, Süleymaniye Kerkük’le ilgili son derece değerli tarihi bir mektubunu lütfettiler.



1 Ağustos 341 (1925) tarihini taşıyan bu tarihi vesika, sağ üst köşesinde Atatürk’ün resmi ve altında ’Cumhuriyet Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ yazılı, sol üst köşesinde de Türk sancağı ve arması basılı bir kâğıt üzerinde kaleme alınmış (Mücâhid-i Muhterern Sâdâtdan Seyyid Muhammed ve Akrabalarına) yazılmış bir mektuptur.



Seyyid Muhammed Cebbâri, üç kola ayrılmış bulunan Cebbari Aşireti’nin Kerkük merkezindeki reisidir. Cebbari Aşireti’nin bir kolu Suriye’dedir ve Arabalaşmışlardır. İkinci bir kolu Cebbari köylerinde yaşayanlardan ibarettir ki, bunlar da Türk*lüklerini kaybetmiş ve Kürtleşmiş bulunmakla berber Türklüğe karşı sevgi ve bağlılık duyarlar, Cebbâri Aşiretinin üçüncü kolu ise Kerkük merkezinde otururlar ve bunlar Türklüklerini muhafaza ermişlerdir. İçlerinden ünlü şairler ve bilginler yetişmiştir. Kerkük bölgesinde ün salmış olan Örfi, Cebbari Aşire*ti’nden değerli bir şairdir.



Milli Mücadele yıllarında aşiretin reisi Seyyid Muharnrned Cebbari idi. O zaman Acemi Paşa ile birlikte Musul davası için çalışan Seyyid Muhammed Cebbâri, Musul’un Türk idaresinde kalmasına büyük çaba harcanmıştır. Burada sunduğumuz tarihi vesika, konu ile ilgili olarak Atatürk tarafından Seyyid Muham*med Cehbâri’ye yazılmış bir mektuptur. Aslı Kerkük’te Cebbari ailesi efrâdı nezdinde bulunan bu tarihi vesikanın fotokopileri Kerküklü Türklerin elinde, Atatürk’ün bir aziz hâtırası ve muhakkak bir gün gerçekleşecek bir milli vasiyeti olarak taşınmakta ve saklanmaktadır.



Bilindiği gibi Atatürk, ’ Türk milletini teşkil eden Müslüman* unsurlar ’ hakkında 1 Mayıs 1336 (1920) tarihinde Mecliste yaptığı bir konuşmasında da milli sınırlarımızı çizenken’ Musul, Süleymaniye ve Kerkük’ üzerindeki düşüncelerini çok açık olarak şöyle belirtmiştir: (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, I, Ankara, 1961, s. 74)





’ Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudud meselesi tayin ve tespit edilirken hudud-u millimiz İskenderun’un cenubundan geçer, şarka doğru uzanarak Musul’u Süleymaniye’yi Kerkük’ü ihtiva eder. İşte hudud-u millimiz budur dedik !’



Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı bu konuşmadan beş yıl sonra yazılmış olduğu anlaşılan mektubunda da Atatürk, Musul, Süleymaniye ve Kerkük’ün Türk vatanının bir parçası olduğu inancını ve yakın bir gelecekte kurtularak Anayurd’a katılacağı ümidini muhafaza etmekte ve tekrarlamaktadır.



Türk Gençliği’ne ve bilhassa Musul, Süleymaniye ve Kerkük’teki Türk kardeşlerimize yol gösteren, Türk milli mefkuresine ışık tutan bu tarihi vesikayı fotokopisi ile birlikte aynen sunmaktan ve böylece (Atatürk’ün Toplanmış Yazıları) na da bir yenisini eklemekten büyük sevinç duyuyoruz:



’ Mücahid-i muhterem Sâdâttan Seyyid Muhammed ve akrabalarına,



Memleketin bir cüz’i lâyenfekki olan Musul’un ahalisinin kariben halas bulacağına itikad ve itimad olunarak öteden beri devam eden mücehedatınızda ber-karar olmanızı selamet ve saadet-i atiyeniz namına hamiyet-i malümenize terk eylerim.



Türkiye Hükümeti’nin şefekatını ve Musul’un hükümetimize aidiyeti hesabiyle âti-i karibden aslâ kat’-ı ümmid etmeyerek zulümlere karşı yüksek bir cidal ile münevver bir istikbal te’min olunması din kardeşlerimizin huzur ve saadeti içün kıymetdardır. Halas günleri karibdir. Şems-i istihlasın tulûuna (kurtuluş güneşinin doğmasına) sabûrane müterakkib bulunulmasını hatırlatır, Cenab-ı Vacib’ül Vücud’dan cümleye muvaffakiyetler temenni eylerim. 1 Ağustos 341 (1925) ’



Mustafa Kemal ATATÜRK



KANAK: Hayat Tarih Mecmuası.-.İstanbul, 2 (10), 1972, 6-7.ss. tarih [/B]

[align=center[U]RL=http://imageshack.us/photo/my-images/823/xxql.jpg/][Resim: 69.jpg][/URL[U]RL=http://imageshack.us][/URL][/align]

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.