insan ayakta ve nefes alıyorsa...
[COLOR=Green]bir garip yürek bu…
sessiz ve düşler dünyasına dalmış...
karanlığın suni aydınlatmalarını,
kalıcı aydınlığa döndürmeye odaklanmış,
diğer yanıyla dünya sahnesindeki türlü aldanışların hüznüne kapılmış…
omzundaki yükün ağırlığıyla uzun düşlere yol alıyor…
öyle ya insanın yaşam derinliğinde
ilk kararan yanı iç dünyasında biriktirdiği düşleri olur…
ve karanlığın etkisi düş sahibini çok yorar…
hayat boyu suni ışıltıların kuşatması altında kalan düş sahibi,
karanlığın en dayanılmaz olanında tutsak kaldıkça…
ve aldatıcı aydınlıklar ardı ardına solundukça,
asıl aydınlık karanlık diye tanımlanmaya başlar...
bu durumda hayat serüveninin tanımlanmasına dair kavramlar yer değiştirirler…
ne yazık ki karanlığa adanmış olanların eliyle
gerçekte karanlıklarla bezenmiş olan yollar aydınlık,
en aydınlık yollarımız ise karanlık diye tanımlanırlar…
bu dönüşüm ve değişim
tarihin en eski evrelerinden beri nesillere işte böyle yutturulur…
oysa gerçek bu değildir…
karanlık özlemcilerinin bilmediği bir hakikat vardır…
insan hep yeniden doğar...
ve insan var olduğu sürece,
membaından sükun eden dupduru yaşam düşleri de var olur…
karanlığın hamileri kendi kavramlarıyla yaşamı kodladıkları için,
ve hayatı sadece kendi eleriyle tanımlama saplantısından dolayı,
hayat ancak kendi tanımladıkları kadardır…
diğer yanda yeni bir dünya şafağı sükun etmektedir…
çocuksu düşlerle gelen yaratılmışlığın en duru hali,
dupduru bir hayatın yeşermesini besler…
ve karanlık özlemcileri
apansız çıkan aydınlığın şafağında ölüm telaşına kapılırlar…
membaından sükun eden aydınlık,
suni aydınlıkları yutar…
bu bir yaşam savaşının en önemli kesitidir…
ve düş dünyasındaki çocuk kendine geldiğinde anlar ki;
emaneti yüklenen insan en düşkün halinde bile kendi güneşinin doğuşuna sahiptir...
unutmamalı insan ayakta ve nefes alıyorsa,
değişim ve yeniden dirilişin vakti hiç ama hiç geçmemiştir…
....
Kaynak: fotokritik.com