GELECEĞİN ORDULARI
Toplumların “bilgi toplumu” olma yolundaki süreçlerinin bugün ulaştığı nokta, geleceğin savaş alanında çarpışanların silahlar yerine bilgi olacağının sinyallerini veriyor. Ancak silah teknolojisi alanındaki çalışmalardan vazgeçilmiş değil.
Savaş uçakları
Savaşlarda kullanılacak teknolojilerin geliştirilmesi söz konusu olduğunda en çok önem verilen araçlardan biri savaş uçakları oluyor. Savaş uçaklarının geliştirilmesi alanındaki çalışmalar, özellikle üç ana başlık üzerinde yoğunlaşıyor:
Uçakların yük kapasitesini artırmak, dikey iniş yeteneği ve uçaklardan fırlatılan füzelerin daha hızlı olmasını sağlamak. Bir savaş uçağının, oldukça büyük bir yük taşıma kapasitesine sahip olması gerekiyor. Bugüne kadar üretilenler arasında yük kapasitesinin çok fazla olduğu örnekler varsa da, ulaşılmak istenen miktar, var olanların çok daha ötesinde.
Aşılması gereken sorunlardan bir diğeriyse, üretilen uçakların yere dikey iniş yapabilme özelliğine sahip olması. Dağlardaki mağaralarda kamp kurarak gizlenen teröristlerin konumları, hava alanlarından, ya da iniş yapılabilecek geniş düz arazilerden oldukça uzakta. Bu teröristlerin bulundukları yerlerin yakınlarına iniş yapabilmek için, boş bir alana, ya da platoya diket olarak iniş yapabilecek uçaklar gerektiriyor.
Uzunca bir süredir bu konuyla ilgili çalışmalar sürüyorsa da, henüz umut verici bir ilerleme sağlanabilmiş değil. Uçaklardan gönderilen füzelerin hızıysa, üzerinde çalışılan konular arasında. Temel amaç, yüksek hızla uzun süre gidebilen füzelerin üretilmesi. Gemiler, ya da uçaklarca uzaktan fırlatılan sevir (cruise) füzelerinin, sesten daha yavaş gitmeleri nedeniyle, hedefe ulaşıp vurmaları neredeyse 1 saate varıyor. Sesten 6 kat hızlı gidebilen hiper hızlı füze çalışmalarının amacı, bu süreyi dakika ölçeğine indirmek.
Savaş robotları
Savaş teknolojilerindeki önemli çalışma alanlarından biri, insansız savaş uçaklarının ve robotlarının üretilmesi. Bugüne kadar birçok insansız savaş uçağı, deneme uçuşlarını başarıyla gerçekleştirdi.
Boeing modelinin insansız savaş uçağı da var. Predator (Yırtıcı) ve Global Hawk (Dünya Şahini) isimli uçaklar da, bu alandaki başarılı örneklerden. Savunma teknolojisi alanındaki en büyük umutlardan biri, bu örneklerin sayısını artırarak, savaşlardaki tehlikeli görevlerin tümünü insanlar yerine robotlara yaptırmak. Ayrıca algılayıcı görevi yapacak küçük robotlar, düşmanı tarayarak, kimyasal, ya da biyolojik silah bulundurup bulundurmadığını anlayabilir. Ancak bunların gerçekleşmesi için, bu görevleri yerine getirebilen birbirinden bağımsız savaş robotlarının üretilmesi yeterli değil. Asıl önemli olan, bu özelliklere sahip onbinlerce robottan oluşan bir birliği güvenli ve doğru bir şekilde kontrol ve koordine edebilmek. Bu alanda çalışan uzmanlara göre bu, ciddi ve aşılması o kadar da kolay olmayan bir komuta ve kontrol sorunu.
Tek bir savaş robotonu kontrol etmek için gereken yazılım, zaten yeterince karmaşık. Bunun nedeni rüzgarın hızı, şiddeti ve yönü gibi değişkenlerin tümünün, algılayıcıların sahip olduğu veritabanına entegre edilmesindeki güçlük. Bunu gerçekleştirebilmek için, binlerce hesaplama yaparak işlevsel yönergeleri kanatlara, motorlara ve bombanın gönderileceği kapılara iletmek gerekiyor.
Tüm bunlar, tek bir savaş robotu üzerinde gerçekleştirilebilse bile, birden fazla robota bu sistemi yerleştirip bir iletişim ağı ile birbirine bağlamak ve tümünü bir arada istenilen hedefe yönlendirecek şekilde kumanda etmek oldukça güç. Bu sorunlar çözüldüğünde, kullanıma yönelik ilk uygulama alanı, savaş robotları olacak.
Camsı metal umutları
ABD’nin Körfez Savaşı’nda kullanmasıyla gündeme gelen “gümüş mermi”lerde, bilinen en ağır ve yoğun elementlerden biri olan seyreltilmiş uranyum kullanılmıştı. Düşman hedeflerine çarptıkları anda yüksek ısıyla yanma ve hedefin zırhını eriterek içine girme özelliğine sahip olan bu mermiler, sıradan mermilerden çok daha tahrip edici. Ancak çevrelerine yaydıkları ışınım nedeniyle, siviller ve dost kuvvetler için de ciddi bir tehlike oluşturdukları yolundaki iddialar sonlanmış değil. Ayrıca kullanımlarının ardından, ciddi ve pahalı bir çevre temizliği gerektiriyorlar. Bu olumsuz faktörler, uranyum yerine radyoaktif olmayan bir madde kullanarak istenilen özellikte mermi üretme çalışmalarına yöneltmiş. “Camsı” metaller üretme çalışmalarının amacı da bu gereksinimi karşılamak. Ayrıca bu metallarin üretimi, insansız savaş uçakları ve robotlarının üretimini de kolaylaştıracak.
Çalışmanın temel amacı, camsı özelliğe sahip metal alaşımlarının birleştirilip soğutulması ve bunun sonucunda oluşan atomik etkileşimlerin modellenmesi. Bu çalışmalardan beklenen sonuç elde edilebilirse, alüminyum, titanyum ve demir gibi yaygın olarak kullanılan ve fabrikalarda tonlarca bulunan metallerin “camsı” türleri kolayca üretilebilecek. Ancak, bugün ulaşılan noktada camsı metallerin üretimi, hâlâ oldukça pahalı ve zor görünüyor.
Savaş alanı internet olursa
Savaşların tümü, artık yalnızca bildiğimiz taştan, topraktan araziler üzerinde sürmüyor. Savaşın bir kısmı da internet aracılığıyla, 1 ve 0’lardan oluşan siber ortamlar üzerinde yapılıyor.
Ancak, savaş alanı internet olunca, kurallar da tamamen değişiyor. Gerçek hayattaki savaş ortamında geçerli yöntemler, burada etkin olmuyor.
İnternet söz konusu olduğunda ortamın teknolojik boyutu nedeniyle, hepimizin aklına, burada sürdürülecek bir savaşta öncelikli şeyin teknoloji üstünlüğü olduğu gelebilir.
Ne de olsa İkinci Dünya Savaşı’nda kazanan, teknolojinin kendisiyle Pasifik’teki savaşı kazanan ABD, bunu ilk bilgisayarları kullanarak Japonya’nın şifreli ileşitimini kırmasına borçluydu. Yine ABD’nin Kosova’da tek bir uçak kaybettiği savaşta da başarının asıl sahibi Sırp radarlarını atlatan elektronik savaş sistemleriydi. Ancak bu örneklerin tümünde geçerli olan “teknoloji kazanır” kuralı, 11 Eylül’deki saldırılarda geçerli olamadı. FBI’ın milyonlarca dolar harcayarak hazırladığı Carnıvore isimli gözetleme yazılımı, yapılan saldırıları önceden tahmin edemeyince, teknoloji mahçup duruma düştü. Bu da, internet üzerindeki savaşlarda teknolojinin tek başına büyük bir avantaj olamadığını gösterdi.
İnternet üzerindeki savaşlardaki bir diğer önemli noktaysa, yayılarak hareket etmeyi iyi öğrenmek. Savaş alanının doğrusal olmama özelliğini akıllıca kullanarak, birbirinden ayrı birimlerden çok yönlü saldırılar gerçekleştirmek gerekiyor. İnternet üzerinde kuracağınız ağ yapısı ne kadar yaygın olursa, tahmin edilip saptanabilme olasılığı da o kadar azalıyor. Bu da, ağın etkinliğini artırıyor.
Eş zamanlı bilgi alışverişi de, internet üzerindeki savaşların önemli unsuru olarak beliriyor. Bilgi alışverişini anında ve hızlı gerçekleştirebilmek için, bildik yöntemler yerine daha güçlü özel manevralar uygulamak gerekli gibi görünüyor. Siber ortam üzerine yerleştirilecek ileri dereceli algılayıcılar, saldırıların önceden haber alınmasının sağlanmasına da yapılacak saldırının koordine edilmesine yardımcı olabilir.
İnternet savaşlarında, karşınızdaki düşman bir ağ boyunca yayılmış olacağından, ağın merkezini keşfedip ona saldırmak en iyi yöntem gibi görünüyor. Ama bu tür ağ sistemlerinin çoğunun tam bir merkezi, neredeyse yok gibi.
İnternet üzerinde sürdürülecek savaşlar bakımından şimdilik söylenebilecek tek şey, ABD de dahil olmak üzere hiçbir ülkenin bu tür bir savaş için henüz tam anlamıyla hazır olmadığı.
Kaynak: Bilim ve Teknik Dergisi.
Geleceğin Ordulari
Geleceğin Ordulari
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi