canlar üzerinden basarak geçtiğimiz basamak(eşik) neden alevilikte değerlidir.

Zöhre Ana :" Bir kapının girişine eşik konulmuşsa basmayınız." sözünü bir sohbetinde kendisinden dinledim. "İlim şehrinin kapısı ben isem eşiği Ali'dir." hikmetinin peygamberimizin sözü olduğuna inanıyoruz.
Cem salonuna girerken de eşiğe niyaz ediyoruz. Bu nedenle eşiğin Mürşit'i temsil ettiğine inanıyorum.

Sevgili özkan Bu konu hakkında bi bilgim yok ama sana şu konuda bi bilgi verebilirim alewilik aşiretlerin en güzel ve en özgürü (buraya dikkat) en kalitelisi

"İlim şehrinin kapısı ben isem eşiği Ali'dir."

Sevgili Peygamberimiz böyle dediyse eğer: "İlim şehrinin kapısı ben isem eşiği Ali'dir.", neden dünyanın yüzüsuyu hürmetine döndüğü peygamber olan kendisini ve "Allah'ın Aslanı" unvanını hak edebilmiş olan Hz. Ali'yi bir "kapı"ya ve bir "eşiğe" benzetmiştir?

Kapı ve eşiği bu kadar önemli kılan özellik nedir?

36.5 derece vücut ısısına sahip olan insanoğlunun vücut ısısı "sabit" olduğundan onu koruyabilmek için (gündüz güneş ışığının sıcağından, gece gece karanlığının soğuğundan korunmak amacı ile) kapalı ortamlarda bulunmak zorundadır. Bundandır ki insanlar yaşamlarının büyük bir kısmını kapalı ortamlarda geçirir, yani bir mülke girmek zorundadır...

Fiziksel anlamda bir mülke girebilmek için o mülkün kapısından, eşiğinden geçilir. Bir yere girebilmek istiyorsak o yerin eşiğinden geçmemiz şarttır.
Manevi anlamda bakıldığında, Eğer her mülkün kapısı Hz. Muhammed, eşiği de Hz. Ali ise ve o kapı ve eşikten geçmeden o mülke girilemeyeceğine göre o kapı ve eşiğin sahibi o mülkün de sahibi değil midir?

Peki, biz sıradan insanlar bile bir mülkiyete o mülkiyetin sahibinin izni olmadan giremezken "H-e-r m-ü-l-k-ü-n s-a-h-i-b-i olan Muhammed ve Ali"den destur (izin) almadan bir mülke nasıl girebiliriz; hele ki bu mülk cemevi, türbeler gibi yüce evliyaların mekanı olan kutsal bir mülk ise?

İşte Alevilerin eşik ve kapıyı ki özellikle bir türbenin, bir cem evinin eşik ve kapısını her Allah-Muhammed-Ali diyerek öpmeleri bu bilince, “Her mülkün sahibinin Allah-Muhammed-Ali olduğu” bilincine sahip olduklarını gösterir…

Bu bilinç Aleviyi Hak-Muhammed-Ali yolunda gitmeye, onlar gibi her canlıyı kadın-erkek, zengin-fakir, okumuş-okumamış demeden bir, eşit görmeye, hoşgörülü olmaya, "incinsen de incitme"meye yönlendirir.

Alevi o kutsal yerlerin eşiğini, kapısını öperken şunu demek ister, şu sözleri verir:

"Ya Allah-Ya Muhammed-Ya Ali, ben sizin mekanınız olan bu mekana girerken yolunuza beli best diyorum,(yani yolunuzda gittiğimin ikrarını(sözünü veriyorum) ve sizin yolunuzun gerekenleri olan "hoşgörülü olmak", "herkese bir (eşit) bakmak", kimseyi dış görünüşünden, ünvanından ya da maddi olanaklarından ötürü üstün ya da aşağı görmemek, türab olmak (alçak gönüllü olmak) gibi iyi davranışları uygulayarak Allah-Muhammed-Ali yolunda giden gerçek bir kul olmak için gerekenler ne ise yapacağım."

İşte Aleviliği “ALEVİLİK” yapan bu bilinçtir...

Bu öyle bir bilinçtir ki sevgili dostlar,

Anadolu Aleviliğini araştırmak, Anadolu Aleviliği ile ilgili belgesel yapmak amacıyla İstanbul’a gelen ve bir İstanbul cem evindeki Muhammed-Ali’den kalma izler taşıyan cemi izleyen ve çeken İngiliz yapımcı ve kameramanın, cemden sonra “Bizi etkileyen dans figürleri ya da söylenen sözlerden çok yaşadığımız ortamdaki atmosferdi. Hiç tanımadığımız insanlar cem sırasında bizi ayırt etmeden doğal bir şekilde ceme dâhil ettiler, ağıtlar yakılırken herkes gibi bizimde kolumuza girdiler… Bu bizi çok etkiledi…” demelerine, Alevilik mezhebini daha önce hiç tanımamış olan bu iki İngilizin, yeni tanıdıkları bu mezhebe hayran kalmalarına neden olan bilinçtir Alevilerin sahip olduğu bu bilinç…

Ne yazıktır ki, şimdiye kadar bu bilince sahip olamamış olan bazı sünniler, Alevilerin bu "kutsal yerlerin kapılarını, eşiklerini öpme" bilinçlerini, çirkin benzetmeleriyle aşağılamaya çalışıp Ademoğlunu bulunduğu konumdan aşağı çekmeye çalışanlardan olmayı seçmişlerdir...

Bu kesim sünnilerin basmakalıp sözlerle kendi inandıkları "islamiyet yorumunu" Alevilere dayatmaları yerine, Aleviliği incelemeleri, Alevilikteki bilince ulaşmaya çalışmaları gerekmektedir...

Ancak o zaman Hz. Muhammed efendimizin özlemini kurduğu "gerçek islamiyet"in geniş kitlelerce yaşanması sağlanabilinir, müslümanmış gibi görünmeye çalışan insanlar değil "gerçek müslümanlar" yetiştirilebilinir, işte o zaman "islamiyet", "tam bir dünya dini" olabilir...

Allah-Muhammed-Ali'ye inanan, onun hoşgörü yolunda gitmeye çalışan bir müslüman olarak, müslüman olsun olmasın Allah yolunda, iyilik yolunda gitmek için emek harcayan tüm Ademoğluna,

Sevgilerimle...

Sevgili canlar her ocağın, sıradan insanın dahi
ocağını koruyan bir pir vardır
ve bu pirde evin sahibi bilsin bilmesin
o aileyi eşiğinden itibaren korur her daim gözetir
o yüzden eskiden beri gelen bir durumdur eşiğe basmamak
saygı göstermek