Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TOBB Genel Kurul'unda konuştu. İşte Erdoğan'ın o konuşması...
[url=http://haber.gazetevatan.com/Haber/451846/1/Gundem][/url]
"TÜRKİYE'NİN İTİCİ GÜCÜ DEMOKRASİ"
Bugün hamd olsun Türkiye artık kendisine güveniyor, kendisine inanıyor. Türkiye bugün başardıklarıyla övünmek yerine çok daha fazlasını başaracağına yürekten inanıyor. Demokrasi pedalını 9,5 yıl boyunca olduğu gibi bugün ve bundan sonra da asla yavaşlatmadan çevirmek zorundayız. Türkiye'nin itici gücü demokrasidir. Türkiye'yi geleceğe taşıyacak olan, büyütecek olan, 2023 hedeflerine ulaştıracak olan hiç kuşkusuz tıkır tıkır işleyen, kusursuz işleyen, ileri standartlarda işleyen bir demokrasidir.
"DARBE DÖNEMLERİNDE BİR AVUÇ SEÇKİN BÜYÜDÜ"
Antidemokratik dönemlerde işini büyütenler, kazancını artıranlar, işleri ciddi manada tıkırında olanlar oldu. Ama bu bir avuç seçkin büyürken, bu bir avuç seçkinin işleri tıkırında giderken Türkiye'de geride kalanların tamamı yoksullaştı, işsiz kaldı, çarklar durdu, kepenkler kapandı. Gazetelerde çarşaf çarşaf belli markalar karalanırken, bazı imtiyazlılar pazarda rakipsiz kaldılar, tek kaldılar, tekel oldular.
Bakın şurası çok ama çok enteresandır; 28 Şubat döneminde bazı sivil toplum kurulularının yöneticileri de yapılan
haksızlığa, hukuksuzluğa, antidemokratik girişimlere maalesef aleni destek vermiştir. Düşünebiliyor musunuz, dönemin en soldaki işçi örgütüyle, en büyük işveren örgütü hiçbir konuda anlaşamazken, uzlaşamazken o dönemin hükümetine, Meclisi’ne karşı işbirliği, ittifak yapmıştır. Örgütler böyle bir tavır takınırken gerek 28 Şubat’ın olduğu yıllarda gerek arkasından gelen tarihimizin en büyük krizlerinde faturayı ödeyen TOBB’un mensupları, üyeleri olmuştur, işçiler, esnaf, memurlar, işveren olmuştur.
Erdoğan, 2000 ve 2001 krizlerinde Türkiye’nin varını, yoğunu her şeyini, hatta geleceğe dair ümitlerini kaybettiğini, o krizlerden doğan faturayı kendi iktidarları döneminde de ödediklerini, yapılan borçlanmaların daha 2010’da tamamlandığını anlattı.
O dönemdeki bankaların durumlarından örnek veren Erdoğan, ”Koskoca Ziraat Bankası’nın hali neydi? Halk Bankası’nın, Vakıfbank’ın hali neydi? Özel bankalara girmeyeceğim. Ancak şu anda bu bankalarımız hamd olsun Avrupa’daki bankalarla yarışıyorlar ve örnek gösteriliyorlar” dedi.
İktidara geldiklerinde 2002’de devletin IMF’ye 23,5 milyar dolar borcu olduğunu, 9,5 yılda bu borcu ödeyerek artık 2 milyar doların altına indirdiklerini anlatan Erdoğan, ”Size müjdeyi veriyorum. 23,5 milyar dolar olan borç artık şu anda 1,9 milyar dolar. Bu çok önemli. 1,9 milyar dolar ve biz IMF ile 4 yılı aşkın süredir stand-by anlaşması yapmıyoruz” diye konuştu.
YENİ ANAYASA
Yeni bir anayasa konusunda bizim parti olarak, hükümet olarak hiçbir önyargımız yok. Elbette ülkenin ve milletin sınırları bizim sınırlarımızdır. Ama bu sınırlar dairesinde huzuru, barışı, refahı, dayanışmayı, kardeşliği pekiştirmek isteyen her adımın yanında oluruz, arkasında oluruz. Dayatma ile yapılan reformların, dayatma ile yapılan anayasaların Türkiye'ye fayda sağlamadığını tam tersine zarar getirdiğini hep birlikte gördük ve yaşadık
Birincisi, yeni anayasa çalışmalarında masadan kalkan taraf asla biz olmayacağız. İkincisi bu alınan yolu asla heba etmeyeceğiz.
Uzlaşma tarafların birbirine doğru adım atmasdır. Farklılıkları değil ortaklıkları öne çıkartmaktır.
Ben sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa yapabileceğimize inanıyorum. Anayasa için oluşan güzel manzarının heba olmasına izin vermeden mutlu sona ulaşacağız. 2023 hedeflerimiz ancak yeni bir anayasa ile mümkün olabilir.
"KAN KARŞILIĞI ALIŞVERİŞ YAPIYORLAR"
Terör de tıpkı demokrasi gibi belli bir bölgeyi kesimleri değil, Türkiye’nin tamamını ilgilendiren bir sorun.
Birileri gitmiş Kuzey Irak’ta, Kandil Dağı’nda bir taşeronluk ofisi açmış. Bu taşeronluk ofisinde ne yazık ki kanla alışveriş yapılıyor, canla alışveriş yapılıyor. Oradan sadece belli kişiler, belli gruplar da değil, altını çizerek söylüyorum Türkiye’ye karşı hasmane tutumu olan belli ülkeler, belli odaklar da gidiyor kan karşılığı, can
karşılığı alışveriş yapıyorlar.
Böyle her işe uygun taşeron bir firma varken o firmayı kiralayalar, o firmanın faaliyetlerine neden engel olsunlar. Türkiye’de adının başında milletvekili sıfatı olanlar, adının başında genel başkan sıfatı olanlar, pervasızca çıkıp dağdaki gençleri teşvik edebiliyorlar. Neden? Çünkü onlar da o taşeronluk ofisinden besleniyor,
onlar da oradan nemalanıyorlar.
Kürt kökenli kardeşlerimin çocukları dağda ölürken, bizim gençlerimiz, polisimiz, askerimiz şehit olurken bu baronlar semirdikçe semiriyor.
Türkiye’de adının başında milletvekili sıfatı olanlar pervasızca çıkıp dağdaki gençleri teşvike edebiliyorlar.
Neden? Çünkü onlar da o taşeronluk ofisinden besleniyor. Gençlerimiz ölürken bu baronlar semirdikçe semiriyor.
Bunlar örgütün yaptıklarını sorgulayamazla ama dağa çıkan PKK’lı teslim olmasın deme pervasızlığını sergilerler.
”Telaffuzu dahi mümkün olmayan kavramlar üzerindeki gölgeyi kaldırdık”
Terörü, Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olarak nitelendiren Erdoğan, terörün sadece belli bir bölgeyi, belli kesimleri değil Türkiye’nin tamamını ilgilendiren ve huzursuz eden bir sorun olduğunu söyledi.
Yaklaşık 30 senedir bu sorunun yaşandığını bildiren Başbakan Erdoğan, ”Gerek yanlış teşhis, gerek yanlış yöntemler nedeniyle iktidarı devraldığımızda yıllar içinde küçülen değil, büyüyen bir terör olgusuyla karşılaştık” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:
”Öncelikle teşhis noktasında dar kayıplara, sloganlara, ön yargılara kapılmadan gerektiğinde eleştirimizi, gerektiğinde ülke olarak öz eleştirimizi yaparak temellere inmeye çalıştık. Sorun nereden geliyor, nasıl başladı, nasıl ilerledi ve nasıl terör boyutuna ulaştı? Sorun bir mağduriyetin telafisi talebinden çıkarak nasıl istismar boyutuna ulaştı? Bunları samimi şekilde ön yargısız şekilde konuştuk ve konuşuyoruz. 2002’de konuşulmayan, konuşulamayan mevzuları gündeme taşıdık. Telaffuzu dahi mümkün olmayan kavramlar üzerindeki gölgeyi kaldırdık. Siyasetin ve diplomasinin dilinin ötesinde soğuk bir devlet
diliyle değil, kardeşliğin diliyle meseleye yaklaştık. İnkar politikalarını çok kararlı şekilde reddederken eş zamanlı olarak bölgeye yönelik ihmali de telafi etmenin çabası içinde olduk. Doğu ve güneydoğu illerimizde Cumhuriyet tarihimizin en büyük kamu yatırımlarını gerçekleştirdik. İller, bölgeler arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak için eğitim, sağlık, adalet, emniyet hizmetlerinin, ulaşım hizmetlerinin bölgeye yaygın ve kaliteli şekilde ulaşması için yoğun yatırım yaptık. Yine eş zamanlı olarak kültürel ve demokratik alandaki reformları cesaretle uyguladık. Sadece sorunu değil, sadece sorunu ortaya çıkaran sebepleri değil, kardeşliğimizin önündeki engelleri, kardeşliğimize yönelik tehditleri de
dikkate alarak çok kapsamlı bir süreci, çözüm sürecini başlattık.
Toplumsal uzlaşma
Şunu burada samimiyetle ifade etmek durumundayım. Bu kanlı örgütün de, bu kanlı örgütün gölgesindeki siyasetçisinin de bunların niyetlerinin görülmesi için Türkiye maalesef gönül birliği içinde bir yaklaşım sergilemeyemedi.
Siyasetçi sergileyemedi, medya sergileyemedi, sivil toplum böyle bir gönül birliği içinde hareket sergileyemedi. Daha düne kadar Kürt meselesini inkar edenler, bugün son derece muğlak biçimde toplumsal uzlaşmadan söz ediyor. Peki nedir toplumsal sözleşme veya nedir toplumsal uzlaşma? Toplumsal uzlaşma,
Hakkari’ye gidip Türk bayrakları olmaksızın miting yapmak mı? Toplumsal uzlaşma, istismar mı? Toplumsal uzlaşma acı ölümler üzerinden istismar siyaseti yürütmek mi? Toplumsal uzlaşma, kan üzerinden oy devşirmeye mi kalkışmak veya çalışmak mı?
Toplumsal uzlaşma Anayasa değişikliği halk oylamasında hayır oyu kullanmak mı? Onlarla aynı kefede hareket etmek mi?
Aynı şekilde medyaya bakıyorsunuz, terörün ekmeğine yağ sürecek, teröre oksijen sağlayacak, terörün propagandasını yapacak bir tavır sergileniyor. Bu ülkenin, bu milletin birliği, kardeşliği bir tarafa itiliyor, bakıyorsunuz farklı odakların, farklı çevrelerin operasyonları bizzat medyamız tarafından yürütülüyor. Bakın, tüm bu operasyonlara karşı tek yürek olmak zorundayız, sağduyulu olmak zorundayız. Bu ülke üzerinde operasyon yapmak, ameliyat yapmak isteyenlere karşı tek yürek olmak zorundayız. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Hiç kimse yeis içinde, ümitsizlik içinde olmasın. Çok mesafe kaydettik. İnşallah azimle, kararlılıkla yolumuza devam edecek, Allah’ın izniyle terör meselesini de bu ülkenin gündeminden er veya geç çıkaracağız.”
”Güneydoğu ve Doğu illeri değişiyor”
Korku, tedirginlik ve şüphe ortadan kaldırıldığında Güneydoğu ve Doğu
illerinin çehresinin değişeceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
”Bak Gaziantep değişti, Şanlıurfa değişti, değişiyor. Mardin değişti,
değişiyor. Diğer illerimiz üniversiteleriyle, okullarıyla, yurtlarıyla,
hastaneleriyle, toplu konutlarıyla değişti, değişiyor. Sıra bugün artık reel
sektörde yani sizde.
Ben de diyorum ki; hadi bakalım Güneydoğu’ya, Doğu’ya yatırımlarımızla
girelim. İşte yeni teşvik yasasını sizlerle beraber hazırladık. Paketi sizlerle
beraber açıkladık ve bir çok muafiyetleri Güneydoğu Anadolu Bölgesine, Doğu’ya
getirdik. Şimdi yatırım sırası sizde. Bu yatırımları yapalım göreceksiniz terörün
belini iyice kırarız ve doğrusu ben siz girişimci kardeşlerimden artık müjdeli
haberler bekliyorum
Türkiye’de, Türkiye ekonomisinde gerçekten güzel ve olumlu gelişmeler
yaşanıyor. Çok iyi bir ivme yakalayarak yere sağlam bastık. Tedbirli davrandık,
disiplinli davrandık. Biz artık dünyaya entegre olmuş, dünya ticaretine entegre
olmuş bir ülkeyiz. Bugün bizim ihracatımızın yaklaşık yüzde 45’i AB üyesi
ülkelere yapılıyor. Yine son 8-9 yıldır Türkiye’ye giren doğrudan uluslararası
sermayenin yüzde 85’i AB ülkelerinden geliyor. Bankacılık sistemimizin en çok
entegre olduğu, en çok finans ilişkisinin bulunduğu bölge yine AB. Dünyada
finans, bankacılık sektöründe rasyo yüzde 8’dir, Türkiye’de şu anda
bankalarımızın rasyosu yüzde 18’dir. Bu birşey gösteriyor; artık yaya durumda
olan bir Türkiye yok, güven veren bir finans sektörü var.”
"Bankalar kredi vermeye nazlanıyor"
Başbakan Erdoğan, bankaların girişimciye kredi vermede çok nazlı bir
davranış içinde olduklarını ifade ederek, bunu kabul etmenini mümkün olmadığını
söyledi. Yanlış uygulamalar olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
”Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu böyle giderse yarın onlar da bu
sıkıntıyı yaşayacaklar. Niye? benim girişimcim güçlendikçe, o da dar günde
yanında olanların yanında olacak. Bunu da çok açık net konuşmak, görüşmek
zorundayız.
Avrupa’da bütçe açıkları artıyor. Finans sektörünü ayağa kaldırabilmek
için gerçekten çok büyük maliyetli operasyonların yapılıyor 2008’den bu yana.
Maalesef şu ana kadar krizin köküne inip yapısal anlamda uygun adımların, köklü
adımların henüz atılamadığını görüyoruz. ABD’de, Japonya’da kriz ağır seyretmeye
devam ediyor. Avro bölgesinde 3,5 yıldır kriz var, yaşanıyor. Hala köklü, umut
veren, kararlı adımlar atılamıyor. Avrupa sorunları çözmek yerine, işte
Yunanistan’da olduğu gibi, sorunları ötelemeye çalışıyor. Seçim süreçlerinin
bunun getirdiği popülist politikaların durumu daha da derinleştirdiğini, krizin
boyutunu daha da genişlettiğini görüyoruz.
Çok şükür krizin başında ’teğet geçecek’ dedik. Kriz Türkiye’yi teğet
geçti. Ancak bu rehavet içinde olmamız anlamına gelmiyor. Biz tedbiri, disiplini
asla elden bırakmıyoruz. Avrupa’daki krizin Türkiye üzerindeki etkisini minimum
seviyede tutmak için tedbirleri kararlılıkla yürütüyoruz. Biz kriz öncesinde
bankacılık sistemimizle ilgili köklü reformlar gerçekleştirdik. Düzenleme ve
denetleme yapımızı çok iyi şekilde çalıştırdık. 2008 krizi geldiğinde bütün
dünyada bankacılık sektöründe ciddi sorunlar varken, Türkiye’de bir problem
yaşamadık. Yine bu krizden önce bizim bütçe açığımız düşmüş kamu borç stokumuz
çok düşük seviyelere inmişti. Bu da bizi krize karşı ciddi manada korunaklı hale
getirdi.”
,Verdana,Arial]gazetevatan.com / AA
Erdoğan: Türkiye işsiz kaldı çünkü...
Seke seke geldim ayağım yoktur
Hak mehlemi sende ZöhremÂdir doktur
Kimi kafir olmuş karnısı boktur
Süzünü süzünü postunda otur.
TürkiyeÂye çıkarmışım bir gelin
Urufu Zöhre Ana onu pir bilin
Muhammet elçisi AnaÂdır deyin
Hak için dergaha niyaza inin.
Bildiren: Pir Zöhre Ana
Hak mehlemi sende ZöhremÂdir doktur
Kimi kafir olmuş karnısı boktur
Süzünü süzünü postunda otur.
TürkiyeÂye çıkarmışım bir gelin
Urufu Zöhre Ana onu pir bilin
Muhammet elçisi AnaÂdır deyin
Hak için dergaha niyaza inin.
Bildiren: Pir Zöhre Ana