You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

DAMADIMIZIN ve GELINIMIZIN , MEMLEKETINDEKI Örf ve Adetlerimiz :

DAMADIMIZIN ve GELINIMIZIN , MEMLEKETINDEKI Örf ve Adetlerimiz :

Posting Freak
DAMADIMIZIN ve GELINIMIZIN , MEMLEKETINDEKI Örf ve Adetlerimiz :
Gelenek,Görenek,Örf ve Adetlerimiz MALATYA:



[B]GELENEKLER : Gelenek en geniş anlamıyla folklorik, sosyolojik, veya dini boyutlarıyla devamlılığı ifade eder. Bir toplumda nesilden nesile geçen kültür kalıntıları, miraslar, alışkanlıklar, bilgiler, beceriler ve davranışlar geleneklerin içerisinde yer alır. [/B]
[B]GÖRENEKLER: Görenek en sade tanımıyla eskiden beri bir şey görüle geldiği gibi gerekli ve uygun yöntemleri kapsar. Bunların mutlak yerine getirilmesi istenmez. Bunlar süreklilik kazandığı gibi, bir müddet sonra kakabilir. Görenekler maddi olmayan kültürlerimiz olup, yasalardan daha geniş bir alanı yönetirler. [/B]
[B]ÖRF: Toplumun beklentileri, birtakım örnek tutum ve davranışlardır. Öyle ki bu kavram toplum yapısının da temel taşlarını oluşturur. Örfler, kişiyle-aile, komşu, akrabalar, halk, ve ulus arasındaki ilişkileri, davranışları, tutum ve tavırları düzenleyip, belirleyen bir görevi vardır. Öyle ki bireyi sürekli baskı atında tutarak, zorlayıcı, yaptırıcı yada yasaklayıcı yaptırımlarıyla bireyin, toplumla uyuşmasını sağlar.
ADET: Yaptırım gücü örfe göre daha esnek olan ve toplum tarafından yapılması gerekli görülen, tutum, davranış ve tavırlardır. Örnek olarak adetlerimiz kız isteme, nişan ve evlenme, bayramlar, yas, anma, baş sağlığı dileme, doğum günü kutlamaları, karşılama ve uğurlama törenleri gibi’Gelenek görenek, örf ve adetlerimizden bazıları;

[/B]
  • Akşam yada gece ıslık çalmak uğursuzluk sayılırdı.

  • Anne veya babanın yanında çocuğu kucağa almak veya sevmek ayıp sayılırdı.
  • Büyüklerin yanında bacak, bacak üstüne atarak oturmak, büyük saygısızlıktı.
  • Kadınlar eşine ismiyle hitap etmezlerdi. (Çocukların babası, herif, hacı, bey gibi kelimelerle seslenirlerdi. )
  • Ekmeğin yanık yerini yemek kurttan korkmama nedeniydi.
  • Büyüklerden önce yemeğe başlanmazdı.
  • Köy odalarında çocuklar, başköşeye yada yakınına değil de kapıya en yakın yere otururlar, büyüklerin gözlerinin içine bakarak su veya herhangi bir isteklerinin olup, olmadığını takip ederlerdi.
  • Büyüklerin yanında içki sigara gibi şeyler içilmezdi.
  • Rahatsızlığı olanlar, doktorlara değil de hocalara ve ocaklara götürülürdü.
  • Ayakta bir şey yenmez ve içilmezdi.
  • Akşamları tırnak kesmek, iyi sayılmazdı.
  • Önceleri gelinler, evin büyüklerine, gelinlik eder, kaynana ve kayınbaba ile diğer aile büyüklerinin yanında çok sessiz konuşur, sofraya oturmazlardı.
  • Bayramlarda erkekler bayram namazı sonrası evlerinde ailesi ve yakınları ile bayramlaştıktan sonra, erkekler ve kadınlar ayrı ayrı toplu olarak bayram ziyaretlerinde bulunurlardı.
  • Cenaze evinde en az üç gün yemek yapılmaz, yemekler komşuları tarafından yapılırdı.
  • Cenaze evine komşu evlerde belirli bir müddet radyo pikap, teyp gibi araçlar açılmaz, müzik çalınmazdı.




DOĞUM VE ÇOCUK:

Doğum; insan hayatının üç önemli safhasından ilkidir. Doğum-evlenme-ölüm... Bu önemli üç safha etrafında birçok gelenek görenek, adet, töre ve tören oluşturulmuştur.

Evlenen çiftlerin evliliklerinin en geç 1-2 yılında çocukları olması beklentisi vardır. Bu süre içerisinde çocuk olmayınca, özellikle geleneksel kültürde halk hekimliği ilaçlarına dayalı çeşitli çarelere başvurulduğu, ziyartelere, köy ebelerine gidildiği görülür. Bu uygulamaların yanı sıra doktora başvurmalar da artmıştır. Hamile kadına yörede "İki canlı, hamile, yerikli" adları verilir. Hamilelik süresi içerisinde doğacak çocuğun kız mı, oğlan mı olacağını hamilenin yediği yiyecekler, baktığı, dokunduğu vb. ile ilgili olarak birçok uygulama ve inanışlar mevcuttur.

Hamile kadın elma yerse kızı, çok tatlı yerse oğlu olur. Rüyasında boynuna altın takılmışsa kızı, el bileğine altın takılmışsa oğlu olurmuş. Hamilelik döneminde baykuşa, yılana, çirkinlere bakamamaya dikkat edilir. Çünkü, bakıldığında çocuğun bunlara benzemesi inancı hakimdir. Bu dönemde güzel şeylere bakılmaya dikkat edilir. Kırdan toplanan çiğdem destesi bir metre kadar yüksekten atılır, eğer top yere düşerse oğlan, dağılırsa kız olacağı inancı mevcuttur. Kadının aşerme döneminde canının çektiği yiyecekleri temin etmek için ailesi büyük çaba sarfeder. Doğum yaklaştıkça, çocuk için hazırlıklar da yoğunlaşır. Evde beşik donatma, bebek için yorgan, yastık, yatak, giysiler ve bezler hazırlanır. Doğumu yaptıran kadına "ebe" denilir. Çocuğun göbeği kesildikten sonra ya bir cami duvarı dibine, ya da ayak değmeyecek bir yere dua okunarak gömülür.

Yeni doğan çocuk tuzlanır. Bu işlem çocuğun pişmemesi, terlememi ve çiğ kalmasını önler. Yeni doğan çocuk önceleri "öllük" denilen kırmızımsı bir toprak ile belenir. Bu pratik günümüzde ortadan kalkmıştır. Yeni doğum yapmış kadına yörede "loğusa", ya da "Dığasken" adı verilir. Loğusa kadına ilk önce undan hazırlanan ve içerisinde pekmez katılarak yapılan kuymak yedirilir. Bu, özel gün yemeği sayılır.

Doğum yapan kadınla çocuğu, inanışa göre kırk gün dış zararlardan ve tehlikelerden korunur. Kırkgün boyunca yattıkları odanın ışığı söndürülmez. Yastıklarının baş tarafına Kur'an-ı Kerim konulur. İki kırklı kadın birbiriyle karşılaştıklarında iğne değiştirirler ki, kırkları birbirini basmasın. Yine yakın bir evden cenaze çıkmışsa, kırkı çıkmamış loğusayla çocuğu cenaze oradan götürülürken dışarı çıkarılır. Bu âdetler kırk basmaması için yapılır.

Yine kırk basmaması için "kırklama" yapılır. Çocuğun yıkanacağı suya yirmi ve kırkıncı günde kırk kaşık şu, ya da kırk tane arpa sayılarak atılır. Çocuğun başı üzerinde bir kalburdan su dökülür. Böylece kırk çıkarılır. Kırk çıktıktan sonra çocuk ve anneye zarar verecek etkenler de ortadan kalkmış olur.

Lohusalık döneminde geleneksel kültür içerisinde anne ve çocuğa zararı dokunacağına inanılan "Alkarısı" adını verdikleri saçı başı dağınık, dişleri iri, parmakları çok uzun çirkin bir yaratığın olduğundan da söz edilir. Buna karşın geçmişte annenin ve çocuğun yatağının çevresine kıl ip bırakıldığı, yastığına iğne takıldığı görülmüştür.Böylece alkırısı denilen mahlûkun zarar veremeyeceği inanışı yaygınken, günümüzdeki bu tür uygulamalar kalkmış olup, yatılan yerin başucuna Kur'an-ı Kerim konulmaktadır.

Yeni doğum yapmış lohusayı ve çocuğunu görmeye gitme âdeti vardır. Bu gidişle birlikte giyim eşyası vb. götürülür. Özellikle ilk doğumda kadının annesi tarafından beşik donatılır.

Çocuğun ilk dişi çıktığında buğday kaynatılarak hedik yapılır. Bazen hedik taneleri bir ipliğe dikilerek bebeğin boynuna takılır. Çağırılan akraba ve komşulara "Diş Hediği" ikram edilir. Çocukluk çağı içerisinde birçok geleneklere dayanan uygulamaların varlığı da dikkati çeker. Doğup yaşamayan çocuklara "Tıpkı" oldu derler ve tıpkı çeşmesi denilen suda yıkarlar. Hekimhan'ın Güzelyurt beldesindeki Tıpkı/Tıpka çeşmesine bu gaye ile gidilir. Konuyla ilgili olarak bir kişi yılanın veya yengecin ağzında bir böcek görürse çocuğu doğup yaşamayanın adını seslice söylediğinde yılan veya yengeç ağzındakini bıraktığında Tıpkı'nın geçeceğine inanılır. Çocuk yürümede geç kalmışsa, iki ayak bileğine ip bağlanır, hızla biri gelerek ayağındaki bu ipi keserek kaçar buna "Duşak Kesme" denilir. Geç konuşan, konuşma güçlüğü olan çocuklar için ziyaretlere gidildiği görülür.

Uyumayan, korkan çocuklara "okutulur"; çocuğa korkularının geçmesi için geleneksel bazı pratikler uygulanır. Nazar değmemesi için kulak memesinin ardına kara çalınır. Omuz başına ya da giysisinin iç tarafına nazarlık takılır. Bebeklik çağındaki sancılarına, kulak ağrılarına ve rahatsızlıklara yönelik uygulamalar günümüzde az da olsa devam etmektedir. Şehirleşmenin hızlandığı yörelerde doktora başvurmalar artmıştır.

SÜNNET VE KİRVELİK

Malatya ve köylerinde dini vecibeler gereği erkek çocuklarına yapılan sünnet ve geleneksel bir kurum olarak kirvelik önemli bir yer tutar.

Kirvelik: Yerleşik ve kurumlaşmış bu özelliğiyle, çocuğun sünneti ile birlikte ve hatta kirveliğin kurulmasıyla da daha önceden doğarak pekiştirilmiş yakın dostluklar, ilişkiler bütününü oluşturur. Yörede erkek çocuğu sünnette tutan kirve, çocuğun manevi babası sayılır. Bu kişiye kirve, kivre gibi isimler verilir. Kirveliklerin kurulmasında, seçim ve teklifin geleneksel bir yeri vardır. Kirve, çocuğun babasının sevdiği bir dostu, arkadaşı olabilir. Bu teklif geleneğe göre reddedilmez. Kirvelik "Peygamber Dostluğudur" derler. Onun için kirve olmaya karar verenler, kendilerini artık birbirileriyle akraba sayarlar. Çocuklar ise birbirleriyle kardeş sayılır. Bazı yöreler de ise çocuk, kirvenin kızıyla evlenemez. Bu âdetin temelinde çocuğun kanının kirvenin kucağına düşmesi yatar.

Sünnet: Bebeklik çağı ile 11-12 yaşlarına kadar olan dönemde gerçekleştirilir. Düğüne davet ya okuyucu vasıtasıyla, ya da davetiye gönderilerek yapılır. Sünnet düğünleri çalgılı veya çalgısız yapılır. Mevlüd okutulur. Düğüne davet edilenlere yemek verilmesi âdeti yaygındır.

Sünnet olacak çocuğun giysisi kirve ta rafından alınır. Kirve çocuğa altın, saat vb. gibi armağanlar getirir. Çocuğun babası tarafından kirveye halı, elbise vb: gibi armağan verilir. Çocuk otomobille ya da atla gezdirilir. Sünneti, sünnetçi veya sağlık memuru yapar. Son yıllarda doktora yaptırılan sünnetlerde artış görülmektedir. Çocuk sünnet edilirken acıyı fazla duymasın diye ağzına lokum verilir. Bazen de çocuk, eline aldığı bir çiğ yumurtayı şaka olsun diye sünnetçinin kafasına atar. Sünnetten sonra çocuğu ziyarete gelirler, çeşitli armağanlar verirler. Sünnetle birlikte iki kirve ailesi arasındaki dostluk ilişkileri daha da pekiştirilmiş olur. Artık sünnet olan çocuk, geleneğe göre erkekliğe ilk adımı atmış sayılır.

EVLiLİK

Evlenme, hayatın üç önemli safhalarından biridir. Bu dönemlerde doğum, evlenme ve ölüm etrafında birçok gelenek, görenek, âdet, töre ve tören oluşturulmuştur. Malatya'da evlenmeler; görücü usûlünün yanı sıra karşılıklı anlaşmaya dayalı olarak gerçekleşmektedir. Bunların dışında "Kaçmak" yoluyla evlenmeler az da olsa olmaktadır.

Görücü usûlünde isteklerin aileye duyurulması ilk basamağı oluşturur. Gençler, evlenme isteklerini direkt olarak babaya açamazlar. İstekler, ya anne vasıtasıyla, ya da b aşk a vasıtalarla duyurulur.

Evlenme yaşı, erkeklerde "18 yaş civarında başlar. Bu yaş genellikle ailenin ekonomik durumu, bazı erken evlendirmeyi gerektiren şartlarda ön plana çıkar. Ortalama evlenme yaşı ise askerlik sonrası başlar. Kızlarda ise önceleri 15-16 yaşlarında evlenme yaygınken, bu yaş sınırı 18-19 yaşa çıkmıştır.

Gençler, evlenme isteklerini duyururken gelenek gereği bazı davranışlarda bulunurlar. Eve geç gelme, bıyık bırakma, huysuz davranışlar gösterme, hastalık bahanesiyle işe-güce gitmeme, pişirilen yemeği beğenmeme gibi davranışların yanı sıra ev eşyası almak, giyimine özen göstermek gibi hareketler sergiler. Genç kızlarda ise bu gibi davranışlara pek rastlanmaz. Davranışları aşikar değil, imalıdır. Hiç olmadık zamanlarda yakınmalar, serzenişler görülür. Evlenme geleneği içerisinde aile tarafından gencin evlendirilmesine kesin karar verilmişse, "Görücü Gezme" ya da bir diğer söylenişle "Kız Bakma" başlar. Evlendirilecek gencin ailesi çocukları için temiz süt emmiş, kendilerine lâyık bir kız bulmak için düğün, nişan komşu gezmeleri, akraba ve tanıdıklarının tavsiyeleri vb. vesilelerle kız beğenirler.

"Kız bakmaya" gitmeden önce tanıdıklar vasıtasıyla el altından kız tarafına haber gönderilir. Kız evine gidildikten sonra, genç kız el öper ve misafirlere kahve ikram eder. Bu ziyaret sırasında kız yakından incelenir. Kızın bir sakatlığı var mı, hamarat mı öğrenilmeye çalışılır. Kızın niyeti yoksa görücülere asık suratlı davranır. Ayakkabılarını dağınık bırakır ve yanlarında pek durmaz. Bu görücü gezmelerinde, kız beğenilmişse durum aile içerisinde tekrar görüşülür, danışılır. Kızı istemeye karar verilir. Kız evine haber gönderilir. Aile kızı vermeye niyetli ise, "Kız evi naz evi" deyiminden hareketle kendilerini naza çekerler. Hele bir danışalım-görüşelim hayırlı ise olur, derler, Neticede kız evine gidiş-gelişler birkaç sefer tekrarlanır. Gün kararlaştırılır. Daha sonra kızı istemeye giderler. Her iki tarafın yakın akrabaları bu istemede hazır bulunurlar. Kız istenirken, oğlan ve kız babasını temsilen birer kişiye vekâlet verilir. Oğlan tarafını temsil eden kişi kızı "Allah'ın emriyle, Peygamberin kavliyle" üç kere ister. Üçüncü tekrarın sonunda, kız babası "Allah yazdıysa bize diyecek söz yok, biz de verdik" diyerek cevaplar. Orada bulunan hoca dua okuyarak "Allah hayırlı eylesin" der. Bu törenin Malatya köylerindeki adına kız isteme, söz kesme veya el öpme adı verilir. Kız istenildikten sonra, köylerde görülen bir âdet ise gencin kulağının çekilmesi ve bahşiş alınması geleneği vardır. Ayrıca, "Süt hakkı" adıyla kızın annesine hediye verme adeti vardır. Söz kesildikten sonra ağız tatlılığı için şerbet ezilerek dağıtılır. Ardından "başlık" görüşülür. Başlığın, yöredeki adı "Galin" dır. Bu gelenek bazı köylerde devam etmektedir. Birçok yerde ise kalkmıştır. Başlık istenen yörelerde babanın isteği orada bulunanların ricasıyla makul bir seviyeye indirilir. Başlık geleneğinin kalktığı yörelerde liste verme geleneği vardır. Bu listeye istenilen ev eşyaları, altın vb. yazılır. Başlık geleneğinin sürdürüldüğü köylerde kaçırma yoluyla yapılan evliliklerde normal durumda alınan başlığın iki katı miktarda "Kan" adı verilen başlık alma geleneği de görülebilmektedir.

Söz kesmenin ardından belirlenen bir günde nişan takılır. Bu törene bazı köylerde göreye gitme, şerbet içme gibi isimler verilir. Nişanda oğlan tarafı bir heybe hazırlar, bir gözüne şirincelik denilen çerez konulur, diğer gözüne ise kız ailesine gömlek ve kumaş gibi hediyeler konulur. Şirincelik, misafirlere dağıtılır. Kız anasına götürülen hediyeye ise, "Ana keteni" denir. Kız, nişanda oğlan tarafının aldığı elbiseleri giyer. Büyük teştlerde şerbet ezilerek dağıtılır. Yüzükler kadınlar tarafından takılır. Nişanlılara para ve altn gibi hediyeler verilir. Bundan sonra erkek tarafı nişanlı kızdan söz ederken "bizimgelin" der. Nişanlılık döneminde gençlerin birbirlerini serbestçe görmeleri hoş karşılanmaz. Bu yasaklama şehirleşmenin başladığı yörelerde zayıflamıştır.

Nişanlılık döneminde kız tarafına dini bayramlarda koç gönderilir. Ayrıca altın, saat, elbiselik gibi hediyeler de götürülür. Bu hediye götürme âdeti erkeğin nişanlısını ziyaretinde de geçerlidir. Nişanlılık dönemi "evli evinde gerektir" düşüncesinden hareketle fazla uzatılmaz.

Nişandan sonra gelen tören düğündür. Düğünler köylerde hasat sonuna rastlar. Şehirlerde ise bahar ve yaz aylarında yapılır. Düğün günü kararlaştırıldıktan sonra kız tarafından da nişanlı kızla beraber 3-4 kişi alınarak şehre düğün pazarlığına gidilir. Geline, eşya, elbise, altın vb. alınır. Bazı köylerde buna "yük" de denilmektedir. Düğünden önce oğlan tarafından aldığı yün ile kız tarafı yatak yapar. Düğün öncesi bir gelenek de "Yolların sağlanması" adı altında kızın amcasına, dayısına ve erkek kardeşine hediye alınarak onların gönüllerini almaktır. Bunlara emmi yolu-dayı yolu denilir. Bu gönül alma işi bir elma götürülerek de para götürülerek de olur.

Düğüne davet; köylerde "okuntu' denilen çağırma şekliyle olur. Okuntu dağıtana bahşiş verilir. Bu adet yerini davetiyelere bırakmıştır. Düğünler önceleri çarşamba ve perşembe günleri yapıldığı gibi Cuma, cumartesi, pazar günleri de yapılmaktadır. Düğünün başladığını belirli etmek için oğlan evinin damına Türk bayrağı asılır. Bayrağın asıldığı uzun sopanın ucuna bazı köylerde elma konur. Düğünlerde özellikle köylerde davul-zurna çalgısı bulunur. Düğün sırasında özellikle yörenin seyirlik oyunları oynanır. Şehirde ise davul-zurna yerine orkestra ağırlıktadır. Arapgir ilçesinde klarnet, keman cümbüş vb. çalgılar kullanılmaktadır.

Köylerde; bayraktar, düğün vekili, aşçı, kahveci gibi hizmet grubu misafirlerle ilgilenir. Gelin getirmeye gitmeden önceki gün, kız tarafına "kınacılar" ve "ekmekçiler" gönderilir. Kınada, oyunlar oynanır ve gelin kıza kına yakılır. Kına yakımanda tepsi başlar üzerinde dolaşırken Malatya'nın kına havası olan "Yüksek eyvanlarda bülbüller öter" türküsü söylenir. Gelin kızın önce sağ eline kına yakılır, içerisine bir madeni para konularak dolakla (yazma) sarılır. Sonra diğer eline yakılır. Kınadan bir bölümü oğlan tarafına gönderilir. Kına sırasında "gelin övme" ya da "gelin ağlatma" törenleri yapılır. Bu törenler sırasında çeşitli türküler ve maniler söylenir. Kına gecesinin sabahı oğlan evinde toplanan gelin alayı dağlık yörelerde at ile diğer yörelerde traktör ve otomobil ile gelin almaya giderler. Gelincik adı verilen gelin arabası dikkatle süslenir. Kızın köyüne yaklaşıldığında gelin alayı durdurularak "sapancalık" denilen bahşiş alınır. Ayrıca kız evinin kapısı kapatılarak bahşiş alınır, sonra açılır.

Düğünden üç gün sonra kız tarafı oğlan tarafına tatlı gönderir. Bir hafta sonra gelinle kocası kız tarafını ziyaret ederler. Buna "Haftasına gitmek" adı verilir. Kız tarafı ise onbeş gün sonra karşı tarafı ziyaret eder. Önceleri çok yaygın olarak görülen evin büyüklerine karşı "gelinlik etme" âdeti bugün önemini kaybetmiştir. Gelinlik etmek; kaynana, kayınbaba ve diğer aile büyüklerinin yanında sofraya oturmamak, çok sessiz konuşma gibi davranışlardır.

ÖLÜM

İnsanoğlu doğar, yaşar ve ölür. Bu dönem içerisinde birçok inanç, âdet ve pratiklerin gelişmiş olduğunu görürüz.

Ölümle ilgili inanç ve uygulamalar ölüm öncesi, ölüm sırası ve ölüm sonrası olmak üzere üç bölümde incelenebilir.
Ölüm Öncesi: Yöredeki halkın inanışlarına göre ölümün habercisi olarak adlandırılan hayvanlarla ilgili düşünceler bulunmaktadır. Bunlar; köpeğin gereksiz yere uzun uzun uluması, evin damına baykuşun kaçıp ötmesi. Bu gibi durumlar bir kara haberin geleceğine ve ölü olacağına yorumlanır. Ölüme yorumlanabilecek rüyalar da vardır: Önceden ölen bir yakınının kendisini de yanma çağırması, rüyasında evin orta direğinin yıkılması, evin bir yanının yıkılarak göçmesi, gibi rüyalar ölüme yorumlanır. Hastanın öleceği düşüncesi şu belirtilerle anlaşılır: Gözleri kayar ve soğur, burnu çöker, nefes alıp vermede hırıltı olur, daha önceden ölen bir kimsenin kendisini çağırdığını söyler, gurbette olan çocukları varsa onları sayıklar, su ister, yanındakilerden helallik alır, ağzına köpük yığılır.

Bir kişinin öldüğü, vücudunun hareketsiz ve kaskatı kesilmesinden, göğüs kafesinin inip kalkmasından, bakışlarından ve vücudunun soğumasından anlaşılır. Ayrıca, şu pratiklere de başvurulur, Ağzına ayna tutulur, Aynada buharlaşma olursa yaşadığı, yoksa öldüğü anlaşılır. Ayrıca nabzına da bakılır. Ölüm haberi çabuk duyulur, derler. Yakın çevrelerine ya telefon edilerek, haberci gönderilerek ya da camiden duyuruda bulunulur. Öldüğü anlaşılır anlaşılmaz çenesi çekilir ve bağlanır. Gözleri açıksa kapatılır. Elleri yanlara getirilir, ayak başparmak uçları bir iplikle bağlanır. Gözü açık ölmüşse bir beklediği var düşüncesiyle ve gözü arkada kalmasın duygusuyla elle sıvazlanarak kapatılır. Temiz bir yatağa alınır, buna 'rahat döşeği' denilir. Ölen kişinin üzerindeki giysiler yırtılarak çıkarılır. Bu giysilere ölünün soykası da denildiği olur. Yatakta sağ yanı kıbleye gelecek biçimde bırakılan ölünün üzerine çarşaf serilir. Bazen karnının üzerine, şişmemesi için bir bıçak veya makas konulur. Yatağın etrafında halka biçiminde oturularak beklenir.

Yakınları tarafından kefen hazırlanır. Kara kazanda su ısıtılır. Ölü evinin pencereleri açılarak havalandırılır. Bu arada ölenin giysileri, yatak ve yorganı bir kadın tarafından yıkanır. Bu kadına birkaç kalıp sabun verilir. Akşam gün batımına yakın zamanda cenaze defnedilmez. İnanışa göre, gün batımından sonra yer mühürlüdür, kimseyi kabul etmez inancı hakimdir. Ertesi sabah defnedilir. Bu beklemenin bir amacı da uzaktaki yakınlarının gelmesi içindir. Erkek cenazesini erkekler, kadın cenazesini kadınlar yıkar. Abdesti aldırılır. Yıkama işi "Teneşir" denilen bir tahta kerevet üzerinde yapılır. Ölen kişi nişanlı veya yeni gelin ise yanma gelinliğinin konulduğu, saçının ardına kına yakıldığı da olur. Saçları örülür veya boynuna dolanır. Kefenlenen cenaze çam veya kavak ağacından yapılmış kapaklı tabuta veya "Salaca" denen dört kollu tabuta konur. Ölen kadın ise tabutun üzerine yazması atılır. Erkek ise giysisi çoğu zaman konulmaz, üzerine bir örtü atılır. 3-4 aylık çocuklar bir kişinin kolları arasında mezara götürülür. Yıkama işlemi bittikten sonra bazı yörelerde kazan ters çevrilir. Gece orada ışık yakılır.

Cenaze yıkandıktan sonra bekletilmeden mezara götürülme işlemi başlar. Kadının mezarı göğüs hizası yüksekliği kadar, erkek mezarı göbek hizası yüksekliği kadar derinlikte eşilir. Eşilen mezarda b aşk asına ait kemik çıkmışsa bunlar bir köşeye toplanır. Bazı yörelerde âdet gereği mezara madeni para atılır. (Böylece inanışa göre o yer alınmış sayılır) Cenaze namazı kılındıktan sonra mezara indirilir. Mezar, oradakiler tarafından hızlı bir şekilde toprak atılarak kapatılır. Kapatma işlemi bittikten sonra üzerine su dökülür. Bu inanış bazı yörelerde sorgusunun ve sualinin çabuk ve kolay verilmesi içindir. Mezarın yanında gün batınımdan sonra ateş yakmak geleneği yaygındır. Bunun amacı yabani hayvanlar tarafından cenazeye zarar gelmemesi içindir.

Mezar Sonrası Yapılan İşlemler: Mezar dönüşü cenaze evine gelinir ve Kur'an okutulur. Kadınlar tarafından ağıtlar yakılır. Yaygın bir gelenek olarak, ölen kimse kadın ise sağlığında komşularından ödünç bir şeyler almıştır ve hakkı geçmesin düşüncesinden hareketle kadınlara sabun, iplik gibi şeyler dağıtılır.

Daha önceleri mezar dönüşü cenaze çıkan ev tarafından bir yemek verme âdeti vardı. Bazı köylerde bu, bugün de devam etmektedir. Ölü evinde üç gün ile yedi gün arası yemek yapılmaz, komşular tarafından getirilir. Ölü sahipleri, ikinci günün sabahı mezarı ziyaret ederler. Ölü çıkan eve komşu, tanıdık, akraba gelerek başsağlığı diler. Cenaze çıkan evin erkekleri en az bir hafta sakal traşı olmazlar. Kadınlar ise alınlarını siyah veya beyaz bir yazma ile bağlarlar. Ölümün üçüncü ya da yedinci günü ölü evi yemek yaparak mevlüd okutur. Helva dağıtılır ve yemeğe köyün tamamı katılır. Üçüncü günü ile kırkıncı günü arası hatim indirilir. İnanışa göre elliikinci günde et kemikten ayrılır. Bu günün akşamı Kur'an okutulduğu görülür. Ölümden sonra gelen Ramazan ve Kurban Bayramı ölen kişinin "İlk Yas Bayramı"dır. Köylerde bayramlaşma ilk önce bu evlere ve hasta olanlara gidilerek yapılır. İlk yas bayramında mezara gidilerek şeker, leblebi gibi yiyecekler dağıtılır.

YÖRESEL YEMEKLER:

Malatya geleneksel evlerinde mutfak ve kiler bulunur. Mutfak genellikle evin kuzeye bakan yönündedir. Kiler ise ya mutfağa bitişik ya da iki katlı evlerde alt katta bir bölümde bulunur. Mutfakta "Kaplık" ya da "terek" denilen raflar içerisinde kaplar bulunur. Mutfak veya kilerin bir tarafından "Aşlık"lar sıralanır. Kilerde yiyecek malzemelerinin yanı sıra kurutmalıklar, fazla eşya, buğday ve bunların elenmesinde kullanılan kalbur ve elek bulunur. Yatakların bulunduğu yüklük bu bölümde yer alır. Ocak mutfağın bulunduğu uygun bir yerde bulunur. Ocağın bir metre üzerinde davlumbaz vardır. Zahire ve kışlık yiyecekler, kilerin serin bir yerinde muhafaza edilir. Turşular ve reçeller bidonlara konularak burada saklanır. Kışlık et kavurması tenekelere basılarak kilerde yerden yarım metre yüksekte bulunan kerevetlerin üzerine sıralanır.
Yemekler, yere serilen sofra bezi üzerinde konulan siniler üzerinde yenilir.
Malatya mutfak kültürü, zengin bir görünüm arzeder ve genellikle bulgur ağırlıklıdır. Özel günlerde yapılan kutlama, tören, çocuk görme, adak adama gibi günlerde yemeklerin çeşitliliği gözlenir. Doğum yapan lohusa kadını görmeye gidildiğinde Kuymak (Herle) götürülür.
Eve misafir geldiğinde, Hıdırıllez haftasında, bir rüya görüldüğünde hayıra çıkması dileğinde ise "Kömbe" yapılır. Ayrıca, Hıdırellez'de "Hızır Kömbesi", "Sehen Kesmesi" gibi yiyecekler yapılarak en az yedi komşuya dağıtılır. Düğünlerde yemek türleri üç ana çeşit üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlar; etli bulgur pilavı, tiritli yemek ve mevsimine göre meyve, cacık ve salatadan oluşur.
Ölü ardından verilen yemekler ise düğünlerdeki yemek çeşitleri gibidir. Buna, "can aşı" veya "kırk yemeği" gibi genel ad verilir.
Bu tür yemeklere ek olarak "un helvası"da yapılır. Yeni bir işe başlama, eve yeni birşey alma, kemer atma gibi durumlarda kömbe yapma ve kurban keserek komşulara dağıtarak geleneği sürdürmektedirler.
Mutfak kültüründe önemli bir yeri ekmek çeşitleri tutar. Bunlar; tandır etmeği, yufka ekmek, kınalı ekmek, taplama ekmeği, bazlama, ekşili ekmek, ballı ekmek, otlu ekmek, pileke, dönderme, taş küllüğü, tutmaç, saç yüzü, yağlı ekmek, saç üstü...
Çorbalar; mercimek çorbası, kavurmalı erişte-bulgur çorbası, tarhana çorbası, kara çorba, pıtpıtı çorbası, gendime çorbası, kulak çorbası, döğme çorbası, pirinç çorbası, ayali çorba, pirpirim çorbası, kelle-paça çorbası, ekşili çorba, keşli çorba, gurut çorbası, aşure çorbası, malhıta çorbası vb. sayılabilir.
Köfteler; Malatya mutfağında önemli bir yer tutar. Ana malzeme bulgurdur. Malatya'da 70'den fazla köfte çeşidi olduğu bilinmektedir. Bazılarının isimleri şöyledir:
Analı-kızlı, içli köfte, sumaklı ekşili köfte, sıkmalı köfte, elmalı köfte, kurşungeçmez köftesi, gilgirikli köfte, ciğer köftesi, haşhaşlı top köfte, kel köfte, ıspanaklı dolma köfte, patatesli içli köfte, kabaklı çimdik köfte, yumru köfte, yumurtalı sıkma köfte, yoğurtlu balkabağı köftesi, etli çiğ köfte, çiğleme, mercimekli çiğ köfte, keloğlan köftesi, yavandan patlıcanlı köfte sayılabilir.
Sarma ve dolmalar: Dut yaprağı, kabak, pazı, zeytinyağılı marul sarmaları, asma yaprağı sarması, kiraz yaprağı, fasulye yaprağı sarması, pancar yaprağı sarması, soğan dolması, kabak çiçeği dolması sayılabilir.
Et ve sebze ağırlıklı Yemekler: Et tiridi, kabuk aşı, buğulama, sac kavurması, tiritli patates, tiritli fasulye, patlıcan dövmesi, boranı imam bayıldı, pancar kavurması ve sebzeli yemek çeşitleri sayılabilir.
Reçeller-Şuruplar-Turşular: Elma, ayva, kabak, çilek, erik, gül vb. gibi türlerden reçel yapılır. Yine üzümden kızılcık, vişne, erik, gül gibi türlerden şuruplar hazırlanır. Ayrıca; biber, salatalık, domates gibi sebzelerden turşu yapılır. Tatlı olarak dut helvası, üzüm pestili, köpük pestili, üzüm sucuğu, pekmez, çir kavurması, peynir tatlısı, deli kız baklavası, kaymaklı kayısı tatlısı, Arapgir'in peynir helvası, Halbur tatlısı, dolma tatlısı, sütlaç ve çiğdemli sütlaç sayılabilir

YÖRESEL GİYİM:
Kültürel hayat içerisinde, giyim-kuşam bölgeye yönelik özelliklerle biçimlendirilmiştir. Cumhuriyet dönemiyle beraber erkek kıyafetinde değişmeler olmuş, kadın kıyafeti ise ağır bir gelişim göstererek, sosyal yapıdaki değişmelere ayak uydurarak bir gelişim yaşamıştır. Geleneksel giyimde pamuklu, yünlü dokumalar ağırlık taşımaktadır. Ev tezgahlarında dokunan "Arapgir Kemhası", culfa tezgahlarında dokunan şalvarlıklar, abalar, göyneklikler giyimin ana malzemeleri olmuştur, il merkezine en yakın Yukarı Banazı, Yakınca (Kilayik), Gündüzbey, Barguzu, Yeşilyurt (Çırmıhtı) gibi yörelerde dokunan kalın peştemal, çinko peştemel kadın giyiminde 1975'lere kadar kullanılmıştır. Günümüzde az da olsa devam edegelmektedir. Özetle, geleneksel giyim ve kuşamda mahalli dokumalar, çubuklu keten, keçi kılı kumaşlar kullanılmıştır. Çinko denilen ince dokumalı peştemallıklar, akkaralı, damalı alaca çarşaflar ile pazen, keten ipekliden çıbın, yine peştemal olarak da "Bervanik" yaygın olarak giyimde görülmüştür. " Giyimi tamamlayan bir unsur olarak da işlemeli (Nakışlı) çorap giyilmektedir. Günümüzde ise kıyafetler, günlük çağdaş giyimin özelliklerini yansıtmaktadır.
a) Geleneksel Erkek Giyimi:
Şalvar, gömlek, yelek, belkuşağı, nakışlı çorap, ayakkabı olarak da siyah renkli yemeni yörenin erkek giyimini oluşturur.
b) Kadın Giyimi:
Kadınlar; başa "küllük" denilen ve keçeden yapılmış, çene altından "Sakındırak" adı verilen "fes" giyerler, iple tutturulan fesin üst tepesine "tepelik" adı verilir. Bunun üzerine gümüş veya bakırdan yapılan işlemeli ince bir tabaka yerleştirilir. Bazan tepelik denilen bu bölümün ön kısmına bir sıra altın da dizilir. Tepeliğin üzerine yazma veya siyah beyaz ve mor renkli "poşu" ince bir kasnağa geçirilerek oturtulur. Uçlar, arkadan bağlanır, küllüğün üzerine 1 -1.5 metre ebatlarında beyaz ince tülbentten yapılma "İzar" örterler. Sırt tarafına gelen kısım ise uzun bırakılır ve bel hizasını geçer.
ON İKİ  İMAMLAR
*** *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  1. İmam ALİ
  2. İmam CAFER
  3. İmam ZEYNEL
  4. İmam BAKIR
  5. İmam RIZA
  6. İmam CAFERİ SADIK
  7. İmam HASAN
  8. İmam TAĞI NAĞI
  9. İmam MEHDİYE HÜDA
10. İmam HÜSEYİN,İ DEŞTİ KERBELA
11. İmam CAFER -İ ZÖHRE YE HİBA
12. KIRKLAR DERGAHA


*** *** *** *** **** *** *** *** **** ***
Son Düzenleme: 14/07/2015, 00:43, Düzenleyen: Y O L C U.
Posting Freak
DAMADIMIZIN ve GELINIMIZIN , MEMLEKETINDEKI Örf ve Adetlerimiz :
Güneydoğu Anadolu bölgesinin gelenek ve görenekleri nelerdir



GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNİN ÖRF,ADET,GELENEKLERİ

ADIYAMAN
Adıyaman ili mağara devrinden itibaren günümüze kadar çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir çok kültürün yoğrulup özleştiği; sözü, giyimi,kuşamı, oyun u, düğünü, ve hayatın çeşitli dönemleriyle (doğum,evlenme,ölüm) ilgili adet ve inançları, misafirperverliği insan sevgi si hayat felsefesi , dünya görüşü, halısı, kilimi, cicimi, heybesi ile zengin bir yaşayan halk kültürüne sahiptir.

Adıyamana komşu olan illerde "Sıra Gecesi" de denilen "HARİFANE" sözlükte:"Esnafca herkes kendi masrafını hissesine düşeni vermek suretiyle ortaklıkla yapılan" demektir.

Adıyaman'da ise; Esnaf içinden guruplarca icra edilen bir program olup, Osmanlı döneminde kurulan Ahilik teşkilatının üyeleri olan esnafın, koşuşturmakla geçen bir haftanın yorgunluğunu ve stresini atmak için kafadengi arkadaş gruplarının kendi çaplarında hafta sonları pazar akşamında icra ettikleri bir eğlencenin adıdır.

YOK DEME OYUNU

Yine harfanaya katılan kişiler biri birlerine değişik ve karışık sorular sorarlar. Bu sorulara karşılık olarak Evet, he... vs gibi ifadeler kullanabilirler ama, bunların yerine Yok(Hayır) kim derse işte o kişiye de gecenin masraflarını karşılama cezası verilirdi.

HIDIRELLEZ

Hızır ve İlyas (a.s.)'ın her bahar başlangıcında buluş tuklarına inanılan, miladi takvime göre 6 Mayıs, Rûmi takvime göre ise 23 Nisan'a rastlayan güne verilen isimdir.Söz konusu günde, Hızır ve İlyas (a.s.) buluşarak sohbet ederler. Ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı.

BATMAN

KIZ GÖRME VE KIZ İSTEME

Evlenmeler, görücü usülü ile yapıldığı gibi, gençlerin birbirlerini görüp tanımaları ile de yapılmaktadır. Evlenmede görücü usülünü anlatacak olursak; erkek tarafı görücü gözüyle kız evine gider. Gelinlik kız tarafından sunulan kahveyi içerek kızı değerlendirirler. Kızı tekrar görmek isterlerse su isterler. Erkek tarafını temsilen yaşlı bir kadın , su getiren gelin adayının fiziğini süzer. Yürüyüşünü inceler, hafif seslenişle işitme özelliğini, ayrılırken de öperek ağız kokusunun olup olmadığını öğrenmeye çalışırlar.

Görücü kız evinden ayrılırken, kendi aralarında beğendikleri kızı kimin için isteyeceklerini, istenildiği takdirde verilip verilmeyeceği hususunu kız yakınlarından sorup öğrenirler. Erkek tarafı bazen aracı kullanarak kız tarafından kız istemek üzere evlerinde çay içmeye gelip gelmeyeceklerini ve gün vermelerini isterler. Kız tarafı gerekli araştırmayı yapmak için " Biz de aile arasında konuyu düşüneceğiz. " diyerek zaman isterler. Kız tarafı isteği uygun görürse erkek tarafının aracısı ile çay içmek için misafir oldukları günü bildirirler. Bu da kızın verileceğinin teyidi olur.

Erkek tarafı imam ile birlikte birkaç kişilik grupla kız evine gider. Kız istenir ve söz kesilir. Bundan sonra nişan ve düğün yapılır. İlimizde düğünler genelde Perşembe ve Cumartesi günleri başlar. Takip eden günlerde devam eder. Düğünlerde davul, zurna, tef, kemençe ve kaval çalınmaktadır.

BAŞLIK PARASI

Hızlı bir gelişim ve bu meydanda değişim gösteren topluluğumuzda eski adetlerin yerini yeni değer yargılarının aldığı görülmektedir. Toplumumuzda sosyal bir yara olan başlık parası kısmen kalkmıştır. Şehir ve ilçe merkezlerinde bilhassa okumuş aileler arasında bu usül terkedilmiştir. Köy bazında özelliğini muhafaza eden başlık geleneği, başlık parası alan kız tarafının bu paranın üstüne ilaveler yaparak geline çeyiz yapması suretiyle sürdürülmektedir.

CENAZE TÖRENLERİ

Cenazenin kaldırılmasını müteakiben üç gün taziye kurulur. Bu süre köylerde daha da uzar. Cenaze yakınları bu sürede işlerine gitmez. Başsağlığı vermek üzere çevreden gelenleri karşılarlar. Başsağlığı, ( Taziye ) için cenaze evine gelenler, maddi durumlarına göre beraberlerinde çay şekeri, un, yağ gibi hediyeleri getirirler. Bu durum il merkezinde yapılmaktadır. Başsağlığı ( Taziye ) için gelenler, Kur'an-ı Kerim'den bir sure veya Fatiha Suresini okur. Meftaya rahmet ve mağfiret dilerler. Eve gelen misafirlere çay ve yemek verilir.

SÜNNET

Dini bir vecibe olan sünnet, ailelerin maddi gücü nispetinde yapılan eğlence ile başlar. Önce sünnet olacak çocuk, arkadaşlarıyla birlikte araba ile şehirde gezdirilir. Sünnet giysileri giydirilir. Sünnet öncesinde evlerde mevlit okunur. Daha sonra davetlilere yemek ziyafeti verilir. Seçilen kirvenin kucağında çocuk sünnet edilir. Kirve, ömür boyu bir akraba gibi değer görür ve aileden sayılır.

DİYARBAKIR

Diyarbakır'da Türk-İslâm kültürü hâkimdir. Diyarbakır, hazret-i Ömer devrinde 639'da, İslâm orduları tarafından fethedildikten bu yana Müslümanların ve 1042'den bu yana da Müslüman-Türklerin idâresinde kaldığı için, Türk-İslâm kültürü ile yoğrulmuştur. 639 öncesi kültürler unutulmuştur. 1085'te Selçuk, 1097'de İnaloğulları, Nisanoğulları, Artukoğulları, Akkoyunlu ve bilhassa Osmanlılar bu bölgenin Türkleştirilmesinde mühim rol oynamıştır. İnaloğulları zamânında Diyarbakır kütüphânesinde 1.040.000 kitap bulunuyordu. Artukoğulları ve Osmanlılar devrinde burada kültür ve mimâri zenginlik doruk noktasına ulaşmıştır.

GAZİANTEP

DÜĞÜN

Düğün ve evlenme, Gaziantep te de kutsal bir olayın başlangıcıdır. Evliliğin her aşamasında genellikle yöredeki töre ve inançlara göre hareket edilir. Evlenme adetleri İlimiz, merkezi dahil olmak üzere; Nizip ilçesi Boyundur ve Uluyatır (Mizar), Oğuzeli ilçesi Dokuzyol ( Uruşlu ), Büyükkaracaören ve Hötoylu, Araban ilçesi Elif Beldesi ve Akbudak ( Süpürgüç ), Yavuzeli İlçesi Sarılar, Göçmez, Hac ımallı ve Üçgöl, Karkamış ilçesi Elifoğlu, Alagöz, Alacalı, Çiftlik ve Balaban köylerinde uygulanmaktadır.

DÜĞÜR GEZME

Düğür gezme; evlilik çağına gelmiş kızlara bakmaya gitmek demektir. Dügür, oğlan veya erkek yeğeni olanlar tarafından gezilir. Dügür gezenler, tanıdık dost e akrabalarından, evlenme yaşında kızı olanların salığını ( Haberini ) alırlar. Daha sonra haberleri yokmuş gibi belirlenen eve giderek kıza bakarlar. Düğür gezenler için en önemli olan şey, kızın ailesinin geçmişidir. Ondan sonra kızın marifetleri ve güzelliği gelir.

Düğürcüler kızı beğenirlerse, birkaç gün sonra bir daha görmeğe giderler. İkinci seferde de beğendikten sonra oğlana haber verirler ve kızı, gizlice yolda gösterirler. Düğürcüler beğendiyse, oğlana fazla bir laf düşmez. Oğlan, kızı gizlice görüp beğendikten sonra, evlenmenin ilk adımı olan erkekler arasında söz alıp verme işi başlar.

BEKLİK TAKMA

Beklik takma; Gaziantep ?te nişan takma yerine kullanılan bir tabirdir. Beklik takma yapılmadan önce, kız evi tarafından istenilen ve erkek evi tarafından alınması zorunlu olan giyecek eşyaları alınır.. Bu olaya ? Beklik Karartısı denir. Giyecekler beklik takılırken kız ve erkek tarafından giyilir. Beklik karaltısının içinde, bir kat elbiselik, kundura çanta, pabuç ve iç çamaşırı bulunur. Eskiden hamam peştimalı da verilirdi.

Bu hazırlıklar bitikten sonra; sıra yüzük takmaya gelir, nişan mutlaka kız evinde yapılır. Oğlan evi nişan gününden birkaç gün önce dost ve akrabalarına haber yollayarak, nişan gününü bildirir. O gün, herkes, kız evinde toplanır. Nişana daveti eskiden Okuyucu denilen kadınlar yaparlardı. Günümüzde okuyucu kadınlardan kimse kalmamıştır.

Nişan günü sabahı oğlan evi, kız evine, nişanda yenilecek olan tüm yemek, tatlı ve meyveleri yollamak zorundadır. Yemekler yenilir, getirilen elbiseler bir ip üzerinde sergilenir. Giyecekler incelendikten sonra, tatlı yenilir ve yüzük takılır. Bu nişana erkekler katılmaz, kadınlar arasında yapılır.

BAŞLIK VE KALIN

Gaziantep?te ve özellikle köylerinde kalın alma olayı hala devam etmektedir. Kalın, kız babası tarafından, kızın çeyizine harcanmak üzere alınır. Kız babası, aldığı bu parayı başka bir harcama için kullanmaz. Eğer bu para kız için harcanmazsa, bu büyük bir terbiyesizlik olarak kabul edilir.

Kalın parası, günün şartlarına göre alınır ve bir usulü vardır. Kız istendikten sonra oğlun evinden büyükler giderek, kız evinden ne kadar kalın istediklerini sorarlar. Eğer istenilen para çok ise; aile büyükleri araya girerek miktarı düşürmeye çalışırlar. Oğlan evi, daha sonra verebileceği miktarı kız evine bildirir. Beş aşağı, on yukarı işi bağlarlar. Yeniden kız evinde toplanılır ve masrafları oğlan evi karşılar. Bu toplantıya yalnız ca erkekler katılır ve yenilip içildikten sonra, oğlan babası herkesin önünde parayı kız babasına verir. Böylece kalın işi halledilmiş olur. Önceleri başlık ve kalın gibi maddiyata dayanan kaynakları olamayanlar, değişik usulü ile evlenirler. Değişik yapabilmek , iki ailenin kız alıp vermesidir. Değişik yapmaya evlenme yaşına gelmiş ağabeyler karar verirler. Her aile bir kız alır, bir kız verir. Bu nedenle başlık alıp vermezler.

Bu usulü benimseyenler çoktur. Çünkü; masrafsız olarak yapılan bir evlilik yoludur. Bu usulde gönün işi geçerli olmayıp, ailenin vereceği kararlar önemlidir. Değişik yapan aileler, genellikle fakir ailelerdir. Eğer değişik, aynı köyün gençleri arasında değil de, başka bir köyle değişik yapılıyorsa, o zaman; değiştirilecek kızlar, at üstüne bindirilerek, diğer köye doğru yola çıkarlar. İki köy arasında kafile karşılaşır. Daha sonra; iki tarafta kızları alır, köylerine dönerler. Her köy arasında, ayrıca düğün yapar.

YATAK BİÇME

Yatak biçme, imece usulüyle yapılan bir yardımlaşma ve eğlence günüdür. Yatak biçme, kız evinde yapılır. Oğlan evinden ve kız evinden gelen kadınlar, yardımlaşarak , kızın çehizine konacak yatak yüzlerini diker ve yorganları köpürler. Bir yandan iş yapılırken, bir yandan da, yemekler yapılır ve yenir. Yatak biçmeye çalgıcılar çağırmak adetler arasındadır. Yatak biçmeye gelen kadınlar, yer, içer ve eğlenirler.

ÇEHİZ ( ÇEYİZ )

Gaziantep?te çok önemli yer tutar. Özellikle kızlar çeyizleriyle değerlendirilir. Kız çeyizini para olarak hesaplamak mümkün değildir. Bir kızın çeyizi doğduğu günde dizilmeye başlar. Anne , teyze, hala v.s. akrabalar da bu çeyize daima bir şeyler eklerler.

ÇEHİZ ALMA ADETLERİ

Çeyiz alma kız evindeki kızın çeyizinin, oğlan evi tarafından alınıp, oğlan evine götürülmesidir. Çeyiz alınacağı gün, oğlan evinin akrabaları oğlan evinde, kız evinin akrabaları kız evinde toplanırlar. Çeyiz günü, eğlenceyi oğlan evi yapar, kız evi ise; oğlan evinin gelmesini bekler. Kız evinde hiçbir eğlence yapılmaz. Çeyiz alma adetleri günümüzde hala eksiksiz olarak devam etmekte ve yapılmaktadır.

Kız evinden çeyiz almada da bazı adetler ağırlığını korur. Çeyizlerin bulunduğu evdeki kızın sandığının üzerine, kızın erkek kardeşi veya yakın bir akrabası oturur. Oğlanın babası veya bir aile büyüğü, sandığın üzerinde oturan kişiyi kaldırmak için, bir miktar para verir. Para verildikten sonra, çeyiz taşıma işlemlerine geçilir.

Çeyiz taşınırken meydanda bulunan her eşya alınır. Yeni evlenecek olan çiftlere yardım olarak ne bulunursa götürülür. Taşıma işi yalnızca oğlan evine düşer, kız tarafından kimse taşıma işine karışmaz. Çeyiz taşındıktan birkaç gün sonra, kız evinden birkaç kişi çeyizin taşındığı eve giderek, evi dizerler. Gelen tüm çeyizler evin içersinde düzenlenir ve yerli yerine konulur.

KINA GECESİ

Gerdek gecesinden ir gün önce yapılan bir gecedir. Bu gece kız evinde ve erkek evinde ayrı ayrı yapılır.
Kına gecesinin en önemli kişilerinden birisi olan sağdıç, damadın koruyucusu ve onun hizmetkarıdır. Kına gecesi dahil, düğün boyunca damadın tüm ihtiyaçlarından sorumludur. Kına gecesinden bir gün önce, attarlar dan kına alınarak, kız evine gönderilir. Oğlan evi, kendi kendi evinde eğlendikten sonra, gece, geç saatlerde kız evine giderek kınayı ister. Kınayı kız evinden almaya gidilirken, yolda, türküler söylenir.

GELİNCİ VE DÜĞÜN GÜNÜ

Gelinci, yöremize ait bir kadın düğünü olup; düğün salonuna kadınlardan başka kimse alınmaz. Bazı yakın akrabalardan gelen olursa, kapıda beklemek zorunda kalır. Kına gecesini takip eden günde, oğlan evinde, oğlanın bütün kadın akrabası, komşuları, mahalle kadınları toplanır. Çalıp söyler, oynar ve eğlenirler.

Gelinciye, gelin ile damat beraber gelir. Gelin olan kız, son yemeğini abasıyla birlikte yer daha sonra akrabaları tarafından giydirilir. Gelinciler, eğlencenin ortalarına doğru ara verir. Gelinciler yanlarında yiyecek ve içecek getirirler. Getirilen yiyeceklerin başında Hedik , bunun yanı sıra kuruyemişler, meyveler ve yemekler yer alır. Yiyecek getirenler, getirmeyenlere dağıtırlar. Böylece iyi bir dostluk ve yakınlaşma ortamı da doğmuş olur.

Gelincinin yeniden ikinci bölümü başlar. Kaynana gelinin başına şeker atar, şekerlerin bir kısmı da misafirlerin üzerine atar. Bu olay çocukların dört gözle bekledikleri andır. Gelinci bittiği zaman, gelinin arkadaşları, gelini alarak gerdek odasına götürürler. Yatsı?ya doğru, damadın arkadaşları gelerek, gelinden damadın eşyalarını isterler. Gelin, damadın giyeceği eşyaları kendi eliyle arkadaşlarına teslim eder. Elbiseyi alan arkadaşları damadı giydirdikten sonra namaz a götürürler.

Memleketimizde, özellikle köy düğünlerinde bu gelenek devam etmektedir. Şehirde ise; bu adet kalkmıştır. Düğün günü, oğlan tarafı, mahsere kazanları ve elbeştelerde pilav ve cacık ( Sulu) yemekler yapılır. Okuyucu vasıtasıyla, gelinciye olan kadınlar yer icer, çalar oynarlar.

MAŞTA

Gelinci ve düğün günleri, davetlileri idare etmek, onları hakkıyla ağırlamak, yemeği ikram eden, törenle ilgili diğer işleri üzerine alan ve mühim roller oynayan kadına maşta denir. Maştanın aldığı kararlara büyük küçük her ferdin, itaat etmesi mecburidir.

NİKAH TÖRENİ

Nikah için kız, babasına veya amcasına vekalet verir. Yalnız vekalet verirken, vekaleti alan kimse; üç defa ? Bana vekalet veriyormusun.? ? diye sorar. Evet cevabını alınca, camiye gidilir, vekaleti alanlar hocaya nikahı kıydırırlar. Son zamanlarda dini nikahlar, camilerden ziyade evlerde kıydırılmaktadır. Bunun için, vekalet verme işi ortadan kalkmış olur. Resmi nikah da, her yörede aynı olduğundan, ayrıca anlatılmasına lüzum yoktur.

GÜVEYİ NAMAZI VE GÜVEYİ GEZDİRMESİ

Daha önceleri güveyi namaza giderken, iki tarafından, damadın arkadaşları ellerinde mumlar yanmış vaziyette birlikte hareket ederlerdi. Bu şamdanlar ağaçtan yapılmış ve ağaç dalı gibidir. Özel şekil taşır. Her bir şamdanın üzerinde 8 10 mum yanar. Bu şamdanlar renkli kağıtlarla güzelce süslenir. Bunları, güveyinin sağında ve solunda iki kişi tutarlar. Bu kişilere Sağdıç denir. Bu kişiler, hizmetlerinden dolayı mükafatlandırılmazlar. Onun için Antep? te Emeğin Sağdıç, Emeğine Döndü ? diye bir de atasözü vardır. Güveyi namaza gidip gelirken, önü sıra gazeller, ilahiler okunur, koşmalar söylenir. İmam nikah tazeleme ve bir de dua yapar. Duadan sonra güveyi, evvela imamın ellerini öper, sonra sağdıçlar mumları alarak, öne düşerler. İlahiler biter, şarkı ve türküler başlar. Bundan sonra, gazel ve koşmacılar devam eder. Alaylar, şarkılar içinde güveyiyi eve getirirler. Bu gidiş gelişte damada dostlarınca, defalarca iğne batırılır. Şarkılar biter. Güveyiye ivey ( izin ) verilir, herkes dağılır. Damat gelinin yanına girince, iki rekat namaz kılar.
ON İKİ  İMAMLAR
*** *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  1. İmam ALİ
  2. İmam CAFER
  3. İmam ZEYNEL
  4. İmam BAKIR
  5. İmam RIZA
  6. İmam CAFERİ SADIK
  7. İmam HASAN
  8. İmam TAĞI NAĞI
  9. İmam MEHDİYE HÜDA
10. İmam HÜSEYİN,İ DEŞTİ KERBELA
11. İmam CAFER -İ ZÖHRE YE HİBA
12. KIRKLAR DERGAHA


*** *** *** *** **** *** *** *** **** ***
Posting Freak
DAMADIMIZIN ve GELINIMIZIN , MEMLEKETINDEKI Örf ve Adetlerimiz :
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNİN ÖRF,ADET,GELENEKLERİ

ADIYAMAN
Adıyaman ili mağara devrinden itibaren günümüze kadar çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir çok kültürün yoğrulup özleştiği; sözü, giyimi,kuşamı, oyun u, düğünü, ve hayatın çeşitli dönemleriyle (doğum,evlenme,ölüm) ilgili adet ve inançları, misafirperverliği insan sevgi si hayat felsefesi , dünya görüşü, halısı, kilimi, cicimi, heybesi ile zengin bir yaşayan halk kültürüne sahiptir.

Adıyamana komşu olan illerde "Sıra Gecesi" de denilen "HARİFANE" sözlükte:"Esnafca herkes kendi masrafını hissesine düşeni vermek suretiyle ortaklıkla yapılan" demektir.

Adıyaman'da ise; Esnaf içinden guruplarca icra edilen bir program olup, Osmanlı döneminde kurulan Ahilik teşkilatının üyeleri olan esnafın, koşuşturmakla geçen bir haftanın yorgunluğunu ve stresini atmak için kafadengi arkadaş gruplarının kendi çaplarında hafta sonları pazar akşamında icra ettikleri bir eğlencenin adıdır.

YOK DEME OYUNU

Yine harfanaya katılan kişiler biri birlerine değişik ve karışık sorular sorarlar. Bu sorulara karşılık olarak Evet, he... vs gibi ifadeler kullanabilirler ama, bunların yerine Yok(Hayır) kim derse işte o kişiye de gecenin masraflarını karşılama cezası verilirdi.

HIDIRELLEZ

Hızır ve İlyas (a.s.)'ın her bahar başlangıcında buluş tuklarına inanılan, miladi takvime göre 6 Mayıs, Rûmi takvime göre ise 23 Nisan'a rastlayan güne verilen isimdir.Söz konusu günde, Hızır ve İlyas (a.s.) buluşarak sohbet ederler. Ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı.

BATMAN

KIZ GÖRME VE KIZ İSTEME

Evlenmeler, görücü usülü ile yapıldığı gibi, gençlerin birbirlerini görüp tanımaları ile de yapılmaktadır. Evlenmede görücü usülünü anlatacak olursak; erkek tarafı görücü gözüyle kız evine gider. Gelinlik kız tarafından sunulan kahveyi içerek kızı değerlendirirler. Kızı tekrar görmek isterlerse su isterler. Erkek tarafını temsilen yaşlı bir kadın , su getiren gelin adayının fiziğini süzer. Yürüyüşünü inceler, hafif seslenişle işitme özelliğini, ayrılırken de öperek ağız kokusunun olup olmadığını öğrenmeye çalışırlar.

Görücü kız evinden ayrılırken, kendi aralarında beğendikleri kızı kimin için isteyeceklerini, istenildiği takdirde verilip verilmeyeceği hususunu kız yakınlarından sorup öğrenirler. Erkek tarafı bazen aracı kullanarak kız tarafından kız istemek üzere evlerinde çay içmeye gelip gelmeyeceklerini ve gün vermelerini isterler. Kız tarafı gerekli araştırmayı yapmak için " Biz de aile arasında konuyu düşüneceğiz. " diyerek zaman isterler. Kız tarafı isteği uygun görürse erkek tarafının aracısı ile çay içmek için misafir oldukları günü bildirirler. Bu da kızın verileceğinin teyidi olur.

Erkek tarafı imam ile birlikte birkaç kişilik grupla kız evine gider. Kız istenir ve söz kesilir. Bundan sonra nişan ve düğün yapılır. İlimizde düğünler genelde Perşembe ve Cumartesi günleri başlar. Takip eden günlerde devam eder. Düğünlerde davul, zurna, tef, kemençe ve kaval çalınmaktadır.

BAŞLIK PARASI

Hızlı bir gelişim ve bu meydanda değişim gösteren topluluğumuzda eski adetlerin yerini yeni değer yargılarının aldığı görülmektedir. Toplumumuzda sosyal bir yara olan başlık parası kısmen kalkmıştır. Şehir ve ilçe merkezlerinde bilhassa okumuş aileler arasında bu usül terkedilmiştir. Köy bazında özelliğini muhafaza eden başlık geleneği, başlık parası alan kız tarafının bu paranın üstüne ilaveler yaparak geline çeyiz yapması suretiyle sürdürülmektedir.

CENAZE TÖRENLERİ

Cenazenin kaldırılmasını müteakiben üç gün taziye kurulur. Bu süre köylerde daha da uzar. Cenaze yakınları bu sürede işlerine gitmez. Başsağlığı vermek üzere çevreden gelenleri karşılarlar. Başsağlığı, ( Taziye ) için cenaze evine gelenler, maddi durumlarına göre beraberlerinde çay şekeri, un, yağ gibi hediyeleri getirirler. Bu durum il merkezinde yapılmaktadır. Başsağlığı ( Taziye ) için gelenler, Kur'an-ı Kerim'den bir sure veya Fatiha Suresini okur. Meftaya rahmet ve mağfiret dilerler. Eve gelen misafirlere çay ve yemek verilir.

SÜNNET

Dini bir vecibe olan sünnet, ailelerin maddi gücü nispetinde yapılan eğlence ile başlar. Önce sünnet olacak çocuk, arkadaşlarıyla birlikte araba ile şehirde gezdirilir. Sünnet giysileri giydirilir. Sünnet öncesinde evlerde mevlit okunur. Daha sonra davetlilere yemek ziyafeti verilir. Seçilen kirvenin kucağında çocuk sünnet edilir. Kirve, ömür boyu bir akraba gibi değer görür ve aileden sayılır.

DİYARBAKIR

Diyarbakır'da Türk-İslâm kültürü hâkimdir. Diyarbakır, hazret-i Ömer devrinde 639'da, İslâm orduları tarafından fethedildikten bu yana Müslümanların ve 1042'den bu yana da Müslüman-Türklerin idâresinde kaldığı için, Türk-İslâm kültürü ile yoğrulmuştur. 639 öncesi kültürler unutulmuştur. 1085'te Selçuk, 1097'de İnaloğulları, Nisanoğulları, Artukoğulları, Akkoyunlu ve bilhassa Osmanlılar bu bölgenin Türkleştirilmesinde mühim rol oynamıştır. İnaloğulları zamânında Diyarbakır kütüphânesinde 1.040.000 kitap bulunuyordu. Artukoğulları ve Osmanlılar devrinde burada kültür ve mimâri zenginlik doruk noktasına ulaşmıştır.

GAZİANTEP

DÜĞÜN

Düğün ve evlenme, Gaziantep te de kutsal bir olayın başlangıcıdır. Evliliğin her aşamasında genellikle yöredeki töre ve inançlara göre hareket edilir. Evlenme adetleri İlimiz, merkezi dahil olmak üzere; Nizip ilçesi Boyundur ve Uluyatır (Mizar), Oğuzeli ilçesi Dokuzyol ( Uruşlu ), Büyükkaracaören ve Hötoylu, Araban ilçesi Elif Beldesi ve Akbudak ( Süpürgüç ), Yavuzeli İlçesi Sarılar, Göçmez, Hac ımallı ve Üçgöl, Karkamış ilçesi Elifoğlu, Alagöz, Alacalı, Çiftlik ve Balaban köylerinde uygulanmaktadır.

DÜĞÜR GEZME

Düğür gezme; evlilik çağına gelmiş kızlara bakmaya gitmek demektir. Dügür, oğlan veya erkek yeğeni olanlar tarafından gezilir. Dügür gezenler, tanıdık dost e akrabalarından, evlenme yaşında kızı olanların salığını ( Haberini ) alırlar. Daha sonra haberleri yokmuş gibi belirlenen eve giderek kıza bakarlar. Düğür gezenler için en önemli olan şey, kızın ailesinin geçmişidir. Ondan sonra kızın marifetleri ve güzelliği gelir.

Düğürcüler kızı beğenirlerse, birkaç gün sonra bir daha görmeğe giderler. İkinci seferde de beğendikten sonra oğlana haber verirler ve kızı, gizlice yolda gösterirler. Düğürcüler beğendiyse, oğlana fazla bir laf düşmez. Oğlan, kızı gizlice görüp beğendikten sonra, evlenmenin ilk adımı olan erkekler arasında söz alıp verme işi başlar.

BEKLİK TAKMA

Beklik takma; Gaziantep ?te nişan takma yerine kullanılan bir tabirdir. Beklik takma yapılmadan önce, kız evi tarafından istenilen ve erkek evi tarafından alınması zorunlu olan giyecek eşyaları alınır.. Bu olaya ? Beklik Karartısı denir. Giyecekler beklik takılırken kız ve erkek tarafından giyilir. Beklik karaltısının içinde, bir kat elbiselik, kundura çanta, pabuç ve iç çamaşırı bulunur. Eskiden hamam peştimalı da verilirdi.

Bu hazırlıklar bitikten sonra; sıra yüzük takmaya gelir, nişan mutlaka kız evinde yapılır. Oğlan evi nişan gününden birkaç gün önce dost ve akrabalarına haber yollayarak, nişan gününü bildirir. O gün, herkes, kız evinde toplanır. Nişana daveti eskiden Okuyucu denilen kadınlar yaparlardı. Günümüzde okuyucu kadınlardan kimse kalmamıştır.

Nişan günü sabahı oğlan evi, kız evine, nişanda yenilecek olan tüm yemek, tatlı ve meyveleri yollamak zorundadır. Yemekler yenilir, getirilen elbiseler bir ip üzerinde sergilenir. Giyecekler incelendikten sonra, tatlı yenilir ve yüzük takılır. Bu nişana erkekler katılmaz, kadınlar arasında yapılır.

BAŞLIK VE KALIN

Gaziantep?te ve özellikle köylerinde kalın alma olayı hala devam etmektedir. Kalın, kız babası tarafından, kızın çeyizine harcanmak üzere alınır. Kız babası, aldığı bu parayı başka bir harcama için kullanmaz. Eğer bu para kız için harcanmazsa, bu büyük bir terbiyesizlik olarak kabul edilir.

Kalın parası, günün şartlarına göre alınır ve bir usulü vardır. Kız istendikten sonra oğlun evinden büyükler giderek, kız evinden ne kadar kalın istediklerini sorarlar. Eğer istenilen para çok ise; aile büyükleri araya girerek miktarı düşürmeye çalışırlar. Oğlan evi, daha sonra verebileceği miktarı kız evine bildirir. Beş aşağı, on yukarı işi bağlarlar. Yeniden kız evinde toplanılır ve masrafları oğlan evi karşılar. Bu toplantıya yalnız ca erkekler katılır ve yenilip içildikten sonra, oğlan babası herkesin önünde parayı kız babasına verir. Böylece kalın işi halledilmiş olur. Önceleri başlık ve kalın gibi maddiyata dayanan kaynakları olamayanlar, değişik usulü ile evlenirler. Değişik yapabilmek , iki ailenin kız alıp vermesidir. Değişik yapmaya evlenme yaşına gelmiş ağabeyler karar verirler. Her aile bir kız alır, bir kız verir. Bu nedenle başlık alıp vermezler.

Bu usulü benimseyenler çoktur. Çünkü; masrafsız olarak yapılan bir evlilik yoludur. Bu usulde gönün işi geçerli olmayıp, ailenin vereceği kararlar önemlidir. Değişik yapan aileler, genellikle fakir ailelerdir. Eğer değişik, aynı köyün gençleri arasında değil de, başka bir köyle değişik yapılıyorsa, o zaman; değiştirilecek kızlar, at üstüne bindirilerek, diğer köye doğru yola çıkarlar. İki köy arasında kafile karşılaşır. Daha sonra; iki tarafta kızları alır, köylerine dönerler. Her köy arasında, ayrıca düğün yapar.

YATAK BİÇME

Yatak biçme, imece usulüyle yapılan bir yardımlaşma ve eğlence günüdür. Yatak biçme, kız evinde yapılır. Oğlan evinden ve kız evinden gelen kadınlar, yardımlaşarak , kızın çehizine konacak yatak yüzlerini diker ve yorganları köpürler. Bir yandan iş yapılırken, bir yandan da, yemekler yapılır ve yenir. Yatak biçmeye çalgıcılar çağırmak adetler arasındadır. Yatak biçmeye gelen kadınlar, yer, içer ve eğlenirler.

ÇEHİZ ( ÇEYİZ )

Gaziantep?te çok önemli yer tutar. Özellikle kızlar çeyizleriyle değerlendirilir. Kız çeyizini para olarak hesaplamak mümkün değildir. Bir kızın çeyizi doğduğu günde dizilmeye başlar. Anne , teyze, hala v.s. akrabalar da bu çeyize daima bir şeyler eklerler.

ÇEHİZ ALMA ADETLERİ

Çeyiz alma kız evindeki kızın çeyizinin, oğlan evi tarafından alınıp, oğlan evine götürülmesidir. Çeyiz alınacağı gün, oğlan evinin akrabaları oğlan evinde, kız evinin akrabaları kız evinde toplanırlar. Çeyiz günü, eğlenceyi oğlan evi yapar, kız evi ise; oğlan evinin gelmesini bekler. Kız evinde hiçbir eğlence yapılmaz. Çeyiz alma adetleri günümüzde hala eksiksiz olarak devam etmekte ve yapılmaktadır.

Kız evinden çeyiz almada da bazı adetler ağırlığını korur. Çeyizlerin bulunduğu evdeki kızın sandığının üzerine, kızın erkek kardeşi veya yakın bir akrabası oturur. Oğlanın babası veya bir aile büyüğü, sandığın üzerinde oturan kişiyi kaldırmak için, bir miktar para verir. Para verildikten sonra, çeyiz taşıma işlemlerine geçilir.

Çeyiz taşınırken meydanda bulunan her eşya alınır. Yeni evlenecek olan çiftlere yardım olarak ne bulunursa götürülür. Taşıma işi yalnızca oğlan evine düşer, kız tarafından kimse taşıma işine karışmaz. Çeyiz taşındıktan birkaç gün sonra, kız evinden birkaç kişi çeyizin taşındığı eve giderek, evi dizerler. Gelen tüm çeyizler evin içersinde düzenlenir ve yerli yerine konulur.

KINA GECESİ

Gerdek gecesinden ir gün önce yapılan bir gecedir. Bu gece kız evinde ve erkek evinde ayrı ayrı yapılır.
Kına gecesinin en önemli kişilerinden birisi olan sağdıç, damadın koruyucusu ve onun hizmetkarıdır. Kına gecesi dahil, düğün boyunca damadın tüm ihtiyaçlarından sorumludur. Kına gecesinden bir gün önce, attarlar dan kına alınarak, kız evine gönderilir. Oğlan evi, kendi kendi evinde eğlendikten sonra, gece, geç saatlerde kız evine giderek kınayı ister. Kınayı kız evinden almaya gidilirken, yolda, türküler söylenir.

GELİNCİ VE DÜĞÜN GÜNÜ

Gelinci, yöremize ait bir kadın düğünü olup; düğün salonuna kadınlardan başka kimse alınmaz. Bazı yakın akrabalardan gelen olursa, kapıda beklemek zorunda kalır. Kına gecesini takip eden günde, oğlan evinde, oğlanın bütün kadın akrabası, komşuları, mahalle kadınları toplanır. Çalıp söyler, oynar ve eğlenirler.

Gelinciye, gelin ile damat beraber gelir. Gelin olan kız, son yemeğini abasıyla birlikte yer daha sonra akrabaları tarafından giydirilir. Gelinciler, eğlencenin ortalarına doğru ara verir. Gelinciler yanlarında yiyecek ve içecek getirirler. Getirilen yiyeceklerin başında Hedik , bunun yanı sıra kuruyemişler, meyveler ve yemekler yer alır. Yiyecek getirenler, getirmeyenlere dağıtırlar. Böylece iyi bir dostluk ve yakınlaşma ortamı da doğmuş olur.

Gelincinin yeniden ikinci bölümü başlar. Kaynana gelinin başına şeker atar, şekerlerin bir kısmı da misafirlerin üzerine atar. Bu olay çocukların dört gözle bekledikleri andır. Gelinci bittiği zaman, gelinin arkadaşları, gelini alarak gerdek odasına götürürler. Yatsı?ya doğru, damadın arkadaşları gelerek, gelinden damadın eşyalarını isterler. Gelin, damadın giyeceği eşyaları kendi eliyle arkadaşlarına teslim eder. Elbiseyi alan arkadaşları damadı giydirdikten sonra namaz a götürürler.

Memleketimizde, özellikle köy düğünlerinde bu gelenek devam etmektedir. Şehirde ise; bu adet kalkmıştır. Düğün günü, oğlan tarafı, mahsere kazanları ve elbeştelerde pilav ve cacık ( Sulu) yemekler yapılır. Okuyucu vasıtasıyla, gelinciye olan kadınlar yer icer, çalar oynarlar.

MAŞTA

Gelinci ve düğün günleri, davetlileri idare etmek, onları hakkıyla ağırlamak, yemeği ikram eden, törenle ilgili diğer işleri üzerine alan ve mühim roller oynayan kadına maşta denir. Maştanın aldığı kararlara büyük küçük her ferdin, itaat etmesi mecburidir.

NİKAH TÖRENİ

Nikah için kız, babasına veya amcasına vekalet verir. Yalnız vekalet verirken, vekaleti alan kimse; üç defa ? Bana vekalet veriyormusun.? ? diye sorar. Evet cevabını alınca, camiye gidilir, vekaleti alanlar hocaya nikahı kıydırırlar. Son zamanlarda dini nikahlar, camilerden ziyade evlerde kıydırılmaktadır. Bunun için, vekalet verme işi ortadan kalkmış olur. Resmi nikah da, her yörede aynı olduğundan, ayrıca anlatılmasına lüzum yoktur.

GÜVEYİ NAMAZI VE GÜVEYİ GEZDİRMESİ

Daha önceleri güveyi namaza giderken, iki tarafından, damadın arkadaşları ellerinde mumlar yanmış vaziyette birlikte hareket ederlerdi. Bu şamdanlar ağaçtan yapılmış ve ağaç dalı gibidir. Özel şekil taşır. Her bir şamdanın üzerinde 8 10 mum yanar. Bu şamdanlar renkli kağıtlarla güzelce süslenir. Bunları, güveyinin sağında ve solunda iki kişi tutarlar. Bu kişilere Sağdıç denir. Bu kişiler, hizmetlerinden dolayı mükafatlandırılmazlar. Onun için Antep? te Emeğin Sağdıç, Emeğine Döndü ? diye bir de atasözü vardır. Güveyi namaza gidip gelirken, önü sıra gazeller, ilahiler okunur, koşmalar söylenir. İmam nikah tazeleme ve bir de dua yapar. Duadan sonra güveyi, evvela imamın ellerini öper, sonra sağdıçlar mumları alarak, öne düşerler. İlahiler biter, şarkı ve türküler başlar. Bundan sonra, gazel ve koşmacılar devam eder. Alaylar, şarkılar içinde güveyiyi eve getirirler. Bu gidiş gelişte damada dostlarınca, defalarca iğne batırılır. Şarkılar biter. Güveyiye ivey ( izin ) verilir, herkes dağılır. Damat gelinin yanına girince, iki rekat namaz kılar.
ON İKİ  İMAMLAR
*** *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  1. İmam ALİ
  2. İmam CAFER
  3. İmam ZEYNEL
  4. İmam BAKIR
  5. İmam RIZA
  6. İmam CAFERİ SADIK
  7. İmam HASAN
  8. İmam TAĞI NAĞI
  9. İmam MEHDİYE HÜDA
10. İmam HÜSEYİN,İ DEŞTİ KERBELA
11. İmam CAFER -İ ZÖHRE YE HİBA
12. KIRKLAR DERGAHA


*** *** *** *** **** *** *** *** **** ***
Posting Freak
DAMADIMIZIN ve GELINIMIZIN , MEMLEKETINDEKI Örf ve Adetlerimiz :
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNİN ÖRF,ADET,GELENEKLERİ

ADIYAMAN
Adıyaman ili mağara devrinden itibaren günümüze kadar çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir çok kültürün yoğrulup özleştiği; sözü, giyimi,kuşamı, oyun u, düğünü, ve hayatın çeşitli dönemleriyle (doğum,evlenme,ölüm) ilgili adet ve inançları, misafirperverliği insan sevgi si hayat felsefesi , dünya görüşü, halısı, kilimi, cicimi, heybesi ile zengin bir yaşayan halk kültürüne sahiptir.

Adıyamana komşu olan illerde "Sıra Gecesi" de denilen "HARİFANE" sözlükte:"Esnafca herkes kendi masrafını hissesine düşeni vermek suretiyle ortaklıkla yapılan" demektir.

Adıyaman'da ise; Esnaf içinden guruplarca icra edilen bir program olup, Osmanlı döneminde kurulan Ahilik teşkilatının üyeleri olan esnafın, koşuşturmakla geçen bir haftanın yorgunluğunu ve stresini atmak için kafadengi arkadaş gruplarının kendi çaplarında hafta sonları pazar akşamında icra ettikleri bir eğlencenin adıdır.

YOK DEME OYUNU

Yine harfanaya katılan kişiler biri birlerine değişik ve karışık sorular sorarlar. Bu sorulara karşılık olarak Evet, he... vs gibi ifadeler kullanabilirler ama, bunların yerine Yok(Hayır) kim derse işte o kişiye de gecenin masraflarını karşılama cezası verilirdi.

HIDIRELLEZ

Hızır ve İlyas (a.s.)'ın her bahar başlangıcında buluş tuklarına inanılan, miladi takvime göre 6 Mayıs, Rûmi takvime göre ise 23 Nisan'a rastlayan güne verilen isimdir.Söz konusu günde, Hızır ve İlyas (a.s.) buluşarak sohbet ederler. Ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı.

BATMAN

KIZ GÖRME VE KIZ İSTEME

Evlenmeler, görücü usülü ile yapıldığı gibi, gençlerin birbirlerini görüp tanımaları ile de yapılmaktadır. Evlenmede görücü usülünü anlatacak olursak; erkek tarafı görücü gözüyle kız evine gider. Gelinlik kız tarafından sunulan kahveyi içerek kızı değerlendirirler. Kızı tekrar görmek isterlerse su isterler. Erkek tarafını temsilen yaşlı bir kadın , su getiren gelin adayının fiziğini süzer. Yürüyüşünü inceler, hafif seslenişle işitme özelliğini, ayrılırken de öperek ağız kokusunun olup olmadığını öğrenmeye çalışırlar.

Görücü kız evinden ayrılırken, kendi aralarında beğendikleri kızı kimin için isteyeceklerini, istenildiği takdirde verilip verilmeyeceği hususunu kız yakınlarından sorup öğrenirler. Erkek tarafı bazen aracı kullanarak kız tarafından kız istemek üzere evlerinde çay içmeye gelip gelmeyeceklerini ve gün vermelerini isterler. Kız tarafı gerekli araştırmayı yapmak için " Biz de aile arasında konuyu düşüneceğiz. " diyerek zaman isterler. Kız tarafı isteği uygun görürse erkek tarafının aracısı ile çay içmek için misafir oldukları günü bildirirler. Bu da kızın verileceğinin teyidi olur.

Erkek tarafı imam ile birlikte birkaç kişilik grupla kız evine gider. Kız istenir ve söz kesilir. Bundan sonra nişan ve düğün yapılır. İlimizde düğünler genelde Perşembe ve Cumartesi günleri başlar. Takip eden günlerde devam eder. Düğünlerde davul, zurna, tef, kemençe ve kaval çalınmaktadır.

BAŞLIK PARASI

Hızlı bir gelişim ve bu meydanda değişim gösteren topluluğumuzda eski adetlerin yerini yeni değer yargılarının aldığı görülmektedir. Toplumumuzda sosyal bir yara olan başlık parası kısmen kalkmıştır. Şehir ve ilçe merkezlerinde bilhassa okumuş aileler arasında bu usül terkedilmiştir. Köy bazında özelliğini muhafaza eden başlık geleneği, başlık parası alan kız tarafının bu paranın üstüne ilaveler yaparak geline çeyiz yapması suretiyle sürdürülmektedir.

CENAZE TÖRENLERİ

Cenazenin kaldırılmasını müteakiben üç gün taziye kurulur. Bu süre köylerde daha da uzar. Cenaze yakınları bu sürede işlerine gitmez. Başsağlığı vermek üzere çevreden gelenleri karşılarlar. Başsağlığı, ( Taziye ) için cenaze evine gelenler, maddi durumlarına göre beraberlerinde çay şekeri, un, yağ gibi hediyeleri getirirler. Bu durum il merkezinde yapılmaktadır. Başsağlığı ( Taziye ) için gelenler, Kur'an-ı Kerim'den bir sure veya Fatiha Suresini okur. Meftaya rahmet ve mağfiret dilerler. Eve gelen misafirlere çay ve yemek verilir.

SÜNNET

Dini bir vecibe olan sünnet, ailelerin maddi gücü nispetinde yapılan eğlence ile başlar. Önce sünnet olacak çocuk, arkadaşlarıyla birlikte araba ile şehirde gezdirilir. Sünnet giysileri giydirilir. Sünnet öncesinde evlerde mevlit okunur. Daha sonra davetlilere yemek ziyafeti verilir. Seçilen kirvenin kucağında çocuk sünnet edilir. Kirve, ömür boyu bir akraba gibi değer görür ve aileden sayılır.

DİYARBAKIR

Diyarbakır'da Türk-İslâm kültürü hâkimdir. Diyarbakır, hazret-i Ömer devrinde 639'da, İslâm orduları tarafından fethedildikten bu yana Müslümanların ve 1042'den bu yana da Müslüman-Türklerin idâresinde kaldığı için, Türk-İslâm kültürü ile yoğrulmuştur. 639 öncesi kültürler unutulmuştur. 1085'te Selçuk, 1097'de İnaloğulları, Nisanoğulları, Artukoğulları, Akkoyunlu ve bilhassa Osmanlılar bu bölgenin Türkleştirilmesinde mühim rol oynamıştır. İnaloğulları zamânında Diyarbakır kütüphânesinde 1.040.000 kitap bulunuyordu. Artukoğulları ve Osmanlılar devrinde burada kültür ve mimâri zenginlik doruk noktasına ulaşmıştır.

GAZİANTEP

DÜĞÜN

Düğün ve evlenme, Gaziantep te de kutsal bir olayın başlangıcıdır. Evliliğin her aşamasında genellikle yöredeki töre ve inançlara göre hareket edilir. Evlenme adetleri İlimiz, merkezi dahil olmak üzere; Nizip ilçesi Boyundur ve Uluyatır (Mizar), Oğuzeli ilçesi Dokuzyol ( Uruşlu ), Büyükkaracaören ve Hötoylu, Araban ilçesi Elif Beldesi ve Akbudak ( Süpürgüç ), Yavuzeli İlçesi Sarılar, Göçmez, Hac ımallı ve Üçgöl, Karkamış ilçesi Elifoğlu, Alagöz, Alacalı, Çiftlik ve Balaban köylerinde uygulanmaktadır.

DÜĞÜR GEZME

Düğür gezme; evlilik çağına gelmiş kızlara bakmaya gitmek demektir. Dügür, oğlan veya erkek yeğeni olanlar tarafından gezilir. Dügür gezenler, tanıdık dost e akrabalarından, evlenme yaşında kızı olanların salığını ( Haberini ) alırlar. Daha sonra haberleri yokmuş gibi belirlenen eve giderek kıza bakarlar. Düğür gezenler için en önemli olan şey, kızın ailesinin geçmişidir. Ondan sonra kızın marifetleri ve güzelliği gelir.

Düğürcüler kızı beğenirlerse, birkaç gün sonra bir daha görmeğe giderler. İkinci seferde de beğendikten sonra oğlana haber verirler ve kızı, gizlice yolda gösterirler. Düğürcüler beğendiyse, oğlana fazla bir laf düşmez. Oğlan, kızı gizlice görüp beğendikten sonra, evlenmenin ilk adımı olan erkekler arasında söz alıp verme işi başlar.

BEKLİK TAKMA

Beklik takma; Gaziantep ?te nişan takma yerine kullanılan bir tabirdir. Beklik takma yapılmadan önce, kız evi tarafından istenilen ve erkek evi tarafından alınması zorunlu olan giyecek eşyaları alınır.. Bu olaya ? Beklik Karartısı denir. Giyecekler beklik takılırken kız ve erkek tarafından giyilir. Beklik karaltısının içinde, bir kat elbiselik, kundura çanta, pabuç ve iç çamaşırı bulunur. Eskiden hamam peştimalı da verilirdi.

Bu hazırlıklar bitikten sonra; sıra yüzük takmaya gelir, nişan mutlaka kız evinde yapılır. Oğlan evi nişan gününden birkaç gün önce dost ve akrabalarına haber yollayarak, nişan gününü bildirir. O gün, herkes, kız evinde toplanır. Nişana daveti eskiden Okuyucu denilen kadınlar yaparlardı. Günümüzde okuyucu kadınlardan kimse kalmamıştır.

Nişan günü sabahı oğlan evi, kız evine, nişanda yenilecek olan tüm yemek, tatlı ve meyveleri yollamak zorundadır. Yemekler yenilir, getirilen elbiseler bir ip üzerinde sergilenir. Giyecekler incelendikten sonra, tatlı yenilir ve yüzük takılır. Bu nişana erkekler katılmaz, kadınlar arasında yapılır.

BAŞLIK VE KALIN

Gaziantep?te ve özellikle köylerinde kalın alma olayı hala devam etmektedir. Kalın, kız babası tarafından, kızın çeyizine harcanmak üzere alınır. Kız babası, aldığı bu parayı başka bir harcama için kullanmaz. Eğer bu para kız için harcanmazsa, bu büyük bir terbiyesizlik olarak kabul edilir.

Kalın parası, günün şartlarına göre alınır ve bir usulü vardır. Kız istendikten sonra oğlun evinden büyükler giderek, kız evinden ne kadar kalın istediklerini sorarlar. Eğer istenilen para çok ise; aile büyükleri araya girerek miktarı düşürmeye çalışırlar. Oğlan evi, daha sonra verebileceği miktarı kız evine bildirir. Beş aşağı, on yukarı işi bağlarlar. Yeniden kız evinde toplanılır ve masrafları oğlan evi karşılar. Bu toplantıya yalnız ca erkekler katılır ve yenilip içildikten sonra, oğlan babası herkesin önünde parayı kız babasına verir. Böylece kalın işi halledilmiş olur. Önceleri başlık ve kalın gibi maddiyata dayanan kaynakları olamayanlar, değişik usulü ile evlenirler. Değişik yapabilmek , iki ailenin kız alıp vermesidir. Değişik yapmaya evlenme yaşına gelmiş ağabeyler karar verirler. Her aile bir kız alır, bir kız verir. Bu nedenle başlık alıp vermezler.

Bu usulü benimseyenler çoktur. Çünkü; masrafsız olarak yapılan bir evlilik yoludur. Bu usulde gönün işi geçerli olmayıp, ailenin vereceği kararlar önemlidir. Değişik yapan aileler, genellikle fakir ailelerdir. Eğer değişik, aynı köyün gençleri arasında değil de, başka bir köyle değişik yapılıyorsa, o zaman; değiştirilecek kızlar, at üstüne bindirilerek, diğer köye doğru yola çıkarlar. İki köy arasında kafile karşılaşır. Daha sonra; iki tarafta kızları alır, köylerine dönerler. Her köy arasında, ayrıca düğün yapar.

YATAK BİÇME

Yatak biçme, imece usulüyle yapılan bir yardımlaşma ve eğlence günüdür. Yatak biçme, kız evinde yapılır. Oğlan evinden ve kız evinden gelen kadınlar, yardımlaşarak , kızın çehizine konacak yatak yüzlerini diker ve yorganları köpürler. Bir yandan iş yapılırken, bir yandan da, yemekler yapılır ve yenir. Yatak biçmeye çalgıcılar çağırmak adetler arasındadır. Yatak biçmeye gelen kadınlar, yer, içer ve eğlenirler.

ÇEHİZ ( ÇEYİZ )

Gaziantep?te çok önemli yer tutar. Özellikle kızlar çeyizleriyle değerlendirilir. Kız çeyizini para olarak hesaplamak mümkün değildir. Bir kızın çeyizi doğduğu günde dizilmeye başlar. Anne , teyze, hala v.s. akrabalar da bu çeyize daima bir şeyler eklerler.

ÇEHİZ ALMA ADETLERİ

Çeyiz alma kız evindeki kızın çeyizinin, oğlan evi tarafından alınıp, oğlan evine götürülmesidir. Çeyiz alınacağı gün, oğlan evinin akrabaları oğlan evinde, kız evinin akrabaları kız evinde toplanırlar. Çeyiz günü, eğlenceyi oğlan evi yapar, kız evi ise; oğlan evinin gelmesini bekler. Kız evinde hiçbir eğlence yapılmaz. Çeyiz alma adetleri günümüzde hala eksiksiz olarak devam etmekte ve yapılmaktadır.

Kız evinden çeyiz almada da bazı adetler ağırlığını korur. Çeyizlerin bulunduğu evdeki kızın sandığının üzerine, kızın erkek kardeşi veya yakın bir akrabası oturur. Oğlanın babası veya bir aile büyüğü, sandığın üzerinde oturan kişiyi kaldırmak için, bir miktar para verir. Para verildikten sonra, çeyiz taşıma işlemlerine geçilir.

Çeyiz taşınırken meydanda bulunan her eşya alınır. Yeni evlenecek olan çiftlere yardım olarak ne bulunursa götürülür. Taşıma işi yalnızca oğlan evine düşer, kız tarafından kimse taşıma işine karışmaz. Çeyiz taşındıktan birkaç gün sonra, kız evinden birkaç kişi çeyizin taşındığı eve giderek, evi dizerler. Gelen tüm çeyizler evin içersinde düzenlenir ve yerli yerine konulur.

KINA GECESİ

Gerdek gecesinden ir gün önce yapılan bir gecedir. Bu gece kız evinde ve erkek evinde ayrı ayrı yapılır.
Kına gecesinin en önemli kişilerinden birisi olan sağdıç, damadın koruyucusu ve onun hizmetkarıdır. Kına gecesi dahil, düğün boyunca damadın tüm ihtiyaçlarından sorumludur. Kına gecesinden bir gün önce, attarlar dan kına alınarak, kız evine gönderilir. Oğlan evi, kendi kendi evinde eğlendikten sonra, gece, geç saatlerde kız evine giderek kınayı ister. Kınayı kız evinden almaya gidilirken, yolda, türküler söylenir.

GELİNCİ VE DÜĞÜN GÜNÜ

Gelinci, yöremize ait bir kadın düğünü olup; düğün salonuna kadınlardan başka kimse alınmaz. Bazı yakın akrabalardan gelen olursa, kapıda beklemek zorunda kalır. Kına gecesini takip eden günde, oğlan evinde, oğlanın bütün kadın akrabası, komşuları, mahalle kadınları toplanır. Çalıp söyler, oynar ve eğlenirler.

Gelinciye, gelin ile damat beraber gelir. Gelin olan kız, son yemeğini abasıyla birlikte yer daha sonra akrabaları tarafından giydirilir. Gelinciler, eğlencenin ortalarına doğru ara verir. Gelinciler yanlarında yiyecek ve içecek getirirler. Getirilen yiyeceklerin başında Hedik , bunun yanı sıra kuruyemişler, meyveler ve yemekler yer alır. Yiyecek getirenler, getirmeyenlere dağıtırlar. Böylece iyi bir dostluk ve yakınlaşma ortamı da doğmuş olur.

Gelincinin yeniden ikinci bölümü başlar. Kaynana gelinin başına şeker atar, şekerlerin bir kısmı da misafirlerin üzerine atar. Bu olay çocukların dört gözle bekledikleri andır. Gelinci bittiği zaman, gelinin arkadaşları, gelini alarak gerdek odasına götürürler. Yatsı?ya doğru, damadın arkadaşları gelerek, gelinden damadın eşyalarını isterler. Gelin, damadın giyeceği eşyaları kendi eliyle arkadaşlarına teslim eder. Elbiseyi alan arkadaşları damadı giydirdikten sonra namaz a götürürler.

Memleketimizde, özellikle köy düğünlerinde bu gelenek devam etmektedir. Şehirde ise; bu adet kalkmıştır. Düğün günü, oğlan tarafı, mahsere kazanları ve elbeştelerde pilav ve cacık ( Sulu) yemekler yapılır. Okuyucu vasıtasıyla, gelinciye olan kadınlar yer icer, çalar oynarlar.

MAŞTA

Gelinci ve düğün günleri, davetlileri idare etmek, onları hakkıyla ağırlamak, yemeği ikram eden, törenle ilgili diğer işleri üzerine alan ve mühim roller oynayan kadına maşta denir. Maştanın aldığı kararlara büyük küçük her ferdin, itaat etmesi mecburidir.

NİKAH TÖRENİ

Nikah için kız, babasına veya amcasına vekalet verir. Yalnız vekalet verirken, vekaleti alan kimse; üç defa ? Bana vekalet veriyormusun.? ? diye sorar. Evet cevabını alınca, camiye gidilir, vekaleti alanlar hocaya nikahı kıydırırlar. Son zamanlarda dini nikahlar, camilerden ziyade evlerde kıydırılmaktadır. Bunun için, vekalet verme işi ortadan kalkmış olur. Resmi nikah da, her yörede aynı olduğundan, ayrıca anlatılmasına lüzum yoktur.

GÜVEYİ NAMAZI VE GÜVEYİ GEZDİRMESİ

Daha önceleri güveyi namaza giderken, iki tarafından, damadın arkadaşları ellerinde mumlar yanmış vaziyette birlikte hareket ederlerdi. Bu şamdanlar ağaçtan yapılmış ve ağaç dalı gibidir. Özel şekil taşır. Her bir şamdanın üzerinde 8 10 mum yanar. Bu şamdanlar renkli kağıtlarla güzelce süslenir. Bunları, güveyinin sağında ve solunda iki kişi tutarlar. Bu kişilere Sağdıç denir. Bu kişiler, hizmetlerinden dolayı mükafatlandırılmazlar. Onun için Antep? te Emeğin Sağdıç, Emeğine Döndü ? diye bir de atasözü vardır. Güveyi namaza gidip gelirken, önü sıra gazeller, ilahiler okunur, koşmalar söylenir. İmam nikah tazeleme ve bir de dua yapar. Duadan sonra güveyi, evvela imamın ellerini öper, sonra sağdıçlar mumları alarak, öne düşerler. İlahiler biter, şarkı ve türküler başlar. Bundan sonra, gazel ve koşmacılar devam eder. Alaylar, şarkılar içinde güveyiyi eve getirirler. Bu gidiş gelişte damada dostlarınca, defalarca iğne batırılır. Şarkılar biter. Güveyiye ivey ( izin ) verilir, herkes dağılır. Damat gelinin yanına girince, iki rekat namaz kılar.
ON İKİ  İMAMLAR
*** *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  1. İmam ALİ
  2. İmam CAFER
  3. İmam ZEYNEL
  4. İmam BAKIR
  5. İmam RIZA
  6. İmam CAFERİ SADIK
  7. İmam HASAN
  8. İmam TAĞI NAĞI
  9. İmam MEHDİYE HÜDA
10. İmam HÜSEYİN,İ DEŞTİ KERBELA
11. İmam CAFER -İ ZÖHRE YE HİBA
12. KIRKLAR DERGAHA


*** *** *** *** **** *** *** *** **** ***
Posting Freak
DAMADIMIZIN ve GELINIMIZIN , MEMLEKETINDEKI Örf ve Adetlerimiz :
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNİN ÖRF,ADET,GELENEKLERİ

ADIYAMAN
Adıyaman ili mağara devrinden itibaren günümüze kadar çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir çok kültürün yoğrulup özleştiği; sözü, giyimi,kuşamı, oyun u, düğünü, ve hayatın çeşitli dönemleriyle (doğum,evlenme,ölüm) ilgili adet ve inançları, misafirperverliği insan sevgi si hayat felsefesi , dünya görüşü, halısı, kilimi, cicimi, heybesi ile zengin bir yaşayan halk kültürüne sahiptir.

Adıyamana komşu olan illerde "Sıra Gecesi" de denilen "HARİFANE" sözlükte:"Esnafca herkes kendi masrafını hissesine düşeni vermek suretiyle ortaklıkla yapılan" demektir.

Adıyaman'da ise; Esnaf içinden guruplarca icra edilen bir program olup, Osmanlı döneminde kurulan Ahilik teşkilatının üyeleri olan esnafın, koşuşturmakla geçen bir haftanın yorgunluğunu ve stresini atmak için kafadengi arkadaş gruplarının kendi çaplarında hafta sonları pazar akşamında icra ettikleri bir eğlencenin adıdır.

YOK DEME OYUNU

Yine harfanaya katılan kişiler biri birlerine değişik ve karışık sorular sorarlar. Bu sorulara karşılık olarak Evet, he... vs gibi ifadeler kullanabilirler ama, bunların yerine Yok(Hayır) kim derse işte o kişiye de gecenin masraflarını karşılama cezası verilirdi.

HIDIRELLEZ

Hızır ve İlyas (a.s.)'ın her bahar başlangıcında buluş tuklarına inanılan, miladi takvime göre 6 Mayıs, Rûmi takvime göre ise 23 Nisan'a rastlayan güne verilen isimdir.Söz konusu günde, Hızır ve İlyas (a.s.) buluşarak sohbet ederler. Ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı.

BATMAN

KIZ GÖRME VE KIZ İSTEME

Evlenmeler, görücü usülü ile yapıldığı gibi, gençlerin birbirlerini görüp tanımaları ile de yapılmaktadır. Evlenmede görücü usülünü anlatacak olursak; erkek tarafı görücü gözüyle kız evine gider. Gelinlik kız tarafından sunulan kahveyi içerek kızı değerlendirirler. Kızı tekrar görmek isterlerse su isterler. Erkek tarafını temsilen yaşlı bir kadın , su getiren gelin adayının fiziğini süzer. Yürüyüşünü inceler, hafif seslenişle işitme özelliğini, ayrılırken de öperek ağız kokusunun olup olmadığını öğrenmeye çalışırlar.

Görücü kız evinden ayrılırken, kendi aralarında beğendikleri kızı kimin için isteyeceklerini, istenildiği takdirde verilip verilmeyeceği hususunu kız yakınlarından sorup öğrenirler. Erkek tarafı bazen aracı kullanarak kız tarafından kız istemek üzere evlerinde çay içmeye gelip gelmeyeceklerini ve gün vermelerini isterler. Kız tarafı gerekli araştırmayı yapmak için " Biz de aile arasında konuyu düşüneceğiz. " diyerek zaman isterler. Kız tarafı isteği uygun görürse erkek tarafının aracısı ile çay içmek için misafir oldukları günü bildirirler. Bu da kızın verileceğinin teyidi olur.

Erkek tarafı imam ile birlikte birkaç kişilik grupla kız evine gider. Kız istenir ve söz kesilir. Bundan sonra nişan ve düğün yapılır. İlimizde düğünler genelde Perşembe ve Cumartesi günleri başlar. Takip eden günlerde devam eder. Düğünlerde davul, zurna, tef, kemençe ve kaval çalınmaktadır.

BAŞLIK PARASI

Hızlı bir gelişim ve bu meydanda değişim gösteren topluluğumuzda eski adetlerin yerini yeni değer yargılarının aldığı görülmektedir. Toplumumuzda sosyal bir yara olan başlık parası kısmen kalkmıştır. Şehir ve ilçe merkezlerinde bilhassa okumuş aileler arasında bu usül terkedilmiştir. Köy bazında özelliğini muhafaza eden başlık geleneği, başlık parası alan kız tarafının bu paranın üstüne ilaveler yaparak geline çeyiz yapması suretiyle sürdürülmektedir.

CENAZE TÖRENLERİ

Cenazenin kaldırılmasını müteakiben üç gün taziye kurulur. Bu süre köylerde daha da uzar. Cenaze yakınları bu sürede işlerine gitmez. Başsağlığı vermek üzere çevreden gelenleri karşılarlar. Başsağlığı, ( Taziye ) için cenaze evine gelenler, maddi durumlarına göre beraberlerinde çay şekeri, un, yağ gibi hediyeleri getirirler. Bu durum il merkezinde yapılmaktadır. Başsağlığı ( Taziye ) için gelenler, Kur'an-ı Kerim'den bir sure veya Fatiha Suresini okur. Meftaya rahmet ve mağfiret dilerler. Eve gelen misafirlere çay ve yemek verilir.

SÜNNET

Dini bir vecibe olan sünnet, ailelerin maddi gücü nispetinde yapılan eğlence ile başlar. Önce sünnet olacak çocuk, arkadaşlarıyla birlikte araba ile şehirde gezdirilir. Sünnet giysileri giydirilir. Sünnet öncesinde evlerde mevlit okunur. Daha sonra davetlilere yemek ziyafeti verilir. Seçilen kirvenin kucağında çocuk sünnet edilir. Kirve, ömür boyu bir akraba gibi değer görür ve aileden sayılır.

DİYARBAKIR

Diyarbakır'da Türk-İslâm kültürü hâkimdir. Diyarbakır, hazret-i Ömer devrinde 639'da, İslâm orduları tarafından fethedildikten bu yana Müslümanların ve 1042'den bu yana da Müslüman-Türklerin idâresinde kaldığı için, Türk-İslâm kültürü ile yoğrulmuştur. 639 öncesi kültürler unutulmuştur. 1085'te Selçuk, 1097'de İnaloğulları, Nisanoğulları, Artukoğulları, Akkoyunlu ve bilhassa Osmanlılar bu bölgenin Türkleştirilmesinde mühim rol oynamıştır. İnaloğulları zamânında Diyarbakır kütüphânesinde 1.040.000 kitap bulunuyordu. Artukoğulları ve Osmanlılar devrinde burada kültür ve mimâri zenginlik doruk noktasına ulaşmıştır.


ON İKİ  İMAMLAR
*** *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  1. İmam ALİ
  2. İmam CAFER
  3. İmam ZEYNEL
  4. İmam BAKIR
  5. İmam RIZA
  6. İmam CAFERİ SADIK
  7. İmam HASAN
  8. İmam TAĞI NAĞI
  9. İmam MEHDİYE HÜDA
10. İmam HÜSEYİN,İ DEŞTİ KERBELA
11. İmam CAFER -İ ZÖHRE YE HİBA
12. KIRKLAR DERGAHA


*** *** *** *** **** *** *** *** **** ***
Posting Freak
DAMADIMIZIN ve GELINIMIZIN , MEMLEKETINDEKI Örf ve Adetlerimiz :
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNİN ÖRF,ADET,GELENEKLERİ

ADIYAMAN
Adıyaman ili mağara devrinden itibaren günümüze kadar çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir çok kültürün yoğrulup özleştiği; sözü, giyimi,kuşamı, oyun u, düğünü, ve hayatın çeşitli dönemleriyle (doğum,evlenme,ölüm) ilgili adet ve inançları, misafirperverliği insan sevgi si hayat felsefesi , dünya görüşü, halısı, kilimi, cicimi, heybesi ile zengin bir yaşayan halk kültürüne sahiptir.

Adıyamana komşu olan illerde "Sıra Gecesi" de denilen "HARİFANE" sözlükte:"Esnafca herkes kendi masrafını hissesine düşeni vermek suretiyle ortaklıkla yapılan" demektir.

Adıyaman'da ise; Esnaf içinden guruplarca icra edilen bir program olup, Osmanlı döneminde kurulan Ahilik teşkilatının üyeleri olan esnafın, koşuşturmakla geçen bir haftanın yorgunluğunu ve stresini atmak için kafadengi arkadaş gruplarının kendi çaplarında hafta sonları pazar akşamında icra ettikleri bir eğlencenin adıdır.

YOK DEME OYUNU

Yine harfanaya katılan kişiler biri birlerine değişik ve karışık sorular sorarlar. Bu sorulara karşılık olarak Evet, he... vs gibi ifadeler kullanabilirler ama, bunların yerine Yok(Hayır) kim derse işte o kişiye de gecenin masraflarını karşılama cezası verilirdi.

HIDIRELLEZ

Hızır ve İlyas (a.s.)'ın her bahar başlangıcında buluş tuklarına inanılan, miladi takvime göre 6 Mayıs, Rûmi takvime göre ise 23 Nisan'a rastlayan güne verilen isimdir.Söz konusu günde, Hızır ve İlyas (a.s.) buluşarak sohbet ederler. Ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı.

BATMAN

KIZ GÖRME VE KIZ İSTEME

Evlenmeler, görücü usülü ile yapıldığı gibi, gençlerin birbirlerini görüp tanımaları ile de yapılmaktadır. Evlenmede görücü usülünü anlatacak olursak; erkek tarafı görücü gözüyle kız evine gider. Gelinlik kız tarafından sunulan kahveyi içerek kızı değerlendirirler. Kızı tekrar görmek isterlerse su isterler. Erkek tarafını temsilen yaşlı bir kadın , su getiren gelin adayının fiziğini süzer. Yürüyüşünü inceler, hafif seslenişle işitme özelliğini, ayrılırken de öperek ağız kokusunun olup olmadığını öğrenmeye çalışırlar.

Görücü kız evinden ayrılırken, kendi aralarında beğendikleri kızı kimin için isteyeceklerini, istenildiği takdirde verilip verilmeyeceği hususunu kız yakınlarından sorup öğrenirler. Erkek tarafı bazen aracı kullanarak kız tarafından kız istemek üzere evlerinde çay içmeye gelip gelmeyeceklerini ve gün vermelerini isterler. Kız tarafı gerekli araştırmayı yapmak için " Biz de aile arasında konuyu düşüneceğiz. " diyerek zaman isterler. Kız tarafı isteği uygun görürse erkek tarafının aracısı ile çay içmek için misafir oldukları günü bildirirler. Bu da kızın verileceğinin teyidi olur.

Erkek tarafı imam ile birlikte birkaç kişilik grupla kız evine gider. Kız istenir ve söz kesilir. Bundan sonra nişan ve düğün yapılır. İlimizde düğünler genelde Perşembe ve Cumartesi günleri başlar. Takip eden günlerde devam eder. Düğünlerde davul, zurna, tef, kemençe ve kaval çalınmaktadır.

BAŞLIK PARASI

Hızlı bir gelişim ve bu meydanda değişim gösteren topluluğumuzda eski adetlerin yerini yeni değer yargılarının aldığı görülmektedir. Toplumumuzda sosyal bir yara olan başlık parası kısmen kalkmıştır. Şehir ve ilçe merkezlerinde bilhassa okumuş aileler arasında bu usül terkedilmiştir. Köy bazında özelliğini muhafaza eden başlık geleneği, başlık parası alan kız tarafının bu paranın üstüne ilaveler yaparak geline çeyiz yapması suretiyle sürdürülmektedir.

CENAZE TÖRENLERİ

Cenazenin kaldırılmasını müteakiben üç gün taziye kurulur. Bu süre köylerde daha da uzar. Cenaze yakınları bu sürede işlerine gitmez. Başsağlığı vermek üzere çevreden gelenleri karşılarlar. Başsağlığı, ( Taziye ) için cenaze evine gelenler, maddi durumlarına göre beraberlerinde çay şekeri, un, yağ gibi hediyeleri getirirler. Bu durum il merkezinde yapılmaktadır. Başsağlığı ( Taziye ) için gelenler, Kur'an-ı Kerim'den bir sure veya Fatiha Suresini okur. Meftaya rahmet ve mağfiret dilerler. Eve gelen misafirlere çay ve yemek verilir.

SÜNNET

Dini bir vecibe olan sünnet, ailelerin maddi gücü nispetinde yapılan eğlence ile başlar. Önce sünnet olacak çocuk, arkadaşlarıyla birlikte araba ile şehirde gezdirilir. Sünnet giysileri giydirilir. Sünnet öncesinde evlerde mevlit okunur. Daha sonra davetlilere yemek ziyafeti verilir. Seçilen kirvenin kucağında çocuk sünnet edilir. Kirve, ömür boyu bir akraba gibi değer görür ve aileden sayılır.

DİYARBAKIR

Diyarbakır'da Türk-İslâm kültürü hâkimdir. Diyarbakır, hazret-i Ömer devrinde 639'da, İslâm orduları tarafından fethedildikten bu yana Müslümanların ve 1042'den bu yana da Müslüman-Türklerin idâresinde kaldığı için, Türk-İslâm kültürü ile yoğrulmuştur. 639 öncesi kültürler unutulmuştur. 1085'te Selçuk, 1097'de İnaloğulları, Nisanoğulları, Artukoğulları, Akkoyunlu ve bilhassa Osmanlılar bu bölgenin Türkleştirilmesinde mühim rol oynamıştır. İnaloğulları zamânında Diyarbakır kütüphânesinde 1.040.000 kitap bulunuyordu. Artukoğulları ve Osmanlılar devrinde burada kültür ve mimâri zenginlik doruk noktasına ulaşmıştır.


ON İKİ  İMAMLAR
*** *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  1. İmam ALİ
  2. İmam CAFER
  3. İmam ZEYNEL
  4. İmam BAKIR
  5. İmam RIZA
  6. İmam CAFERİ SADIK
  7. İmam HASAN
  8. İmam TAĞI NAĞI
  9. İmam MEHDİYE HÜDA
10. İmam HÜSEYİN,İ DEŞTİ KERBELA
11. İmam CAFER -İ ZÖHRE YE HİBA
12. KIRKLAR DERGAHA


*** *** *** *** **** *** *** *** **** ***
Posting Freak
DAMADIMIZIN ve GELINIMIZIN , MEMLEKETINDEKI Örf ve Adetlerimiz :

GAZİANTEP

DÜĞÜN

Düğün ve evlenme, Gaziantep te de kutsal bir olayın başlangıcıdır. Evliliğin her aşamasında genellikle yöredeki töre ve inançlara göre hareket edilir. Evlenme adetleri İlimiz, merkezi dahil olmak üzere; Nizip ilçesi Boyundur ve Uluyatır (Mizar), Oğuzeli ilçesi Dokuzyol ( Uruşlu ), Büyükkaracaören ve Hötoylu, Araban ilçesi Elif Beldesi ve Akbudak ( Süpürgüç ), Yavuzeli İlçesi Sarılar, Göçmez, Hac ımallı ve Üçgöl, Karkamış ilçesi Elifoğlu, Alagöz, Alacalı, Çiftlik ve Balaban köylerinde uygulanmaktadır.

DÜĞÜR GEZME

Düğür gezme; evlilik çağına gelmiş kızlara bakmaya gitmek demektir. Dügür, oğlan veya erkek yeğeni olanlar tarafından gezilir. Dügür gezenler, tanıdık dost e akrabalarından, evlenme yaşında kızı olanların salığını ( Haberini ) alırlar. Daha sonra haberleri yokmuş gibi belirlenen eve giderek kıza bakarlar. Düğür gezenler için en önemli olan şey, kızın ailesinin geçmişidir. Ondan sonra kızın marifetleri ve güzelliği gelir.

Düğürcüler kızı beğenirlerse, birkaç gün sonra bir daha görmeğe giderler. İkinci seferde de beğendikten sonra oğlana haber verirler ve kızı, gizlice yolda gösterirler. Düğürcüler beğendiyse, oğlana fazla bir laf düşmez. Oğlan, kızı gizlice görüp beğendikten sonra, evlenmenin ilk adımı olan erkekler arasında söz alıp verme işi başlar.

BEKLİK TAKMA

Beklik takma; Gaziantep ?te nişan takma yerine kullanılan bir tabirdir. Beklik takma yapılmadan önce, kız evi tarafından istenilen ve erkek evi tarafından alınması zorunlu olan giyecek eşyaları alınır.. Bu olaya ? Beklik Karartısı denir. Giyecekler beklik takılırken kız ve erkek tarafından giyilir. Beklik karaltısının içinde, bir kat elbiselik, kundura çanta, pabuç ve iç çamaşırı bulunur. Eskiden hamam peştimalı da verilirdi.

Bu hazırlıklar bitikten sonra; sıra yüzük takmaya gelir, nişan mutlaka kız evinde yapılır. Oğlan evi nişan gününden birkaç gün önce dost ve akrabalarına haber yollayarak, nişan gününü bildirir. O gün, herkes, kız evinde toplanır. Nişana daveti eskiden Okuyucu denilen kadınlar yaparlardı. Günümüzde okuyucu kadınlardan kimse kalmamıştır.

Nişan günü sabahı oğlan evi, kız evine, nişanda yenilecek olan tüm yemek, tatlı ve meyveleri yollamak zorundadır. Yemekler yenilir, getirilen elbiseler bir ip üzerinde sergilenir. Giyecekler incelendikten sonra, tatlı yenilir ve yüzük takılır. Bu nişana erkekler katılmaz, kadınlar arasında yapılır.

BAŞLIK VE KALIN

Gaziantep?te ve özellikle köylerinde kalın alma olayı hala devam etmektedir. Kalın, kız babası tarafından, kızın çeyizine harcanmak üzere alınır. Kız babası, aldığı bu parayı başka bir harcama için kullanmaz. Eğer bu para kız için harcanmazsa, bu büyük bir terbiyesizlik olarak kabul edilir.

Kalın parası, günün şartlarına göre alınır ve bir usulü vardır. Kız istendikten sonra oğlun evinden büyükler giderek, kız evinden ne kadar kalın istediklerini sorarlar. Eğer istenilen para çok ise; aile büyükleri araya girerek miktarı düşürmeye çalışırlar. Oğlan evi, daha sonra verebileceği miktarı kız evine bildirir. Beş aşağı, on yukarı işi bağlarlar. Yeniden kız evinde toplanılır ve masrafları oğlan evi karşılar. Bu toplantıya yalnız ca erkekler katılır ve yenilip içildikten sonra, oğlan babası herkesin önünde parayı kız babasına verir. Böylece kalın işi halledilmiş olur. Önceleri başlık ve kalın gibi maddiyata dayanan kaynakları olamayanlar, değişik usulü ile evlenirler. Değişik yapabilmek , iki ailenin kız alıp vermesidir. Değişik yapmaya evlenme yaşına gelmiş ağabeyler karar verirler. Her aile bir kız alır, bir kız verir. Bu nedenle başlık alıp vermezler.

Bu usulü benimseyenler çoktur. Çünkü; masrafsız olarak yapılan bir evlilik yoludur. Bu usulde gönün işi geçerli olmayıp, ailenin vereceği kararlar önemlidir. Değişik yapan aileler, genellikle fakir ailelerdir. Eğer değişik, aynı köyün gençleri arasında değil de, başka bir köyle değişik yapılıyorsa, o zaman; değiştirilecek kızlar, at üstüne bindirilerek, diğer köye doğru yola çıkarlar. İki köy arasında kafile karşılaşır. Daha sonra; iki tarafta kızları alır, köylerine dönerler. Her köy arasında, ayrıca düğün yapar.

YATAK BİÇME

Yatak biçme, imece usulüyle yapılan bir yardımlaşma ve eğlence günüdür. Yatak biçme, kız evinde yapılır. Oğlan evinden ve kız evinden gelen kadınlar, yardımlaşarak , kızın çehizine konacak yatak yüzlerini diker ve yorganları köpürler. Bir yandan iş yapılırken, bir yandan da, yemekler yapılır ve yenir. Yatak biçmeye çalgıcılar çağırmak adetler arasındadır. Yatak biçmeye gelen kadınlar, yer, içer ve eğlenirler.

ÇEHİZ ( ÇEYİZ )

Gaziantep?te çok önemli yer tutar. Özellikle kızlar çeyizleriyle değerlendirilir. Kız çeyizini para olarak hesaplamak mümkün değildir. Bir kızın çeyizi doğduğu günde dizilmeye başlar. Anne , teyze, hala v.s. akrabalar da bu çeyize daima bir şeyler eklerler.

ÇEHİZ ALMA ADETLERİ

Çeyiz alma kız evindeki kızın çeyizinin, oğlan evi tarafından alınıp, oğlan evine götürülmesidir. Çeyiz alınacağı gün, oğlan evinin akrabaları oğlan evinde, kız evinin akrabaları kız evinde toplanırlar. Çeyiz günü, eğlenceyi oğlan evi yapar, kız evi ise; oğlan evinin gelmesini bekler. Kız evinde hiçbir eğlence yapılmaz. Çeyiz alma adetleri günümüzde hala eksiksiz olarak devam etmekte ve yapılmaktadır.

Kız evinden çeyiz almada da bazı adetler ağırlığını korur. Çeyizlerin bulunduğu evdeki kızın sandığının üzerine, kızın erkek kardeşi veya yakın bir akrabası oturur. Oğlanın babası veya bir aile büyüğü, sandığın üzerinde oturan kişiyi kaldırmak için, bir miktar para verir. Para verildikten sonra, çeyiz taşıma işlemlerine geçilir.

Çeyiz taşınırken meydanda bulunan her eşya alınır. Yeni evlenecek olan çiftlere yardım olarak ne bulunursa götürülür. Taşıma işi yalnızca oğlan evine düşer, kız tarafından kimse taşıma işine karışmaz. Çeyiz taşındıktan birkaç gün sonra, kız evinden birkaç kişi çeyizin taşındığı eve giderek, evi dizerler. Gelen tüm çeyizler evin içersinde düzenlenir ve yerli yerine konulur.

KINA GECESİ

Gerdek gecesinden ir gün önce yapılan bir gecedir. Bu gece kız evinde ve erkek evinde ayrı ayrı yapılır.
Kına gecesinin en önemli kişilerinden birisi olan sağdıç, damadın koruyucusu ve onun hizmetkarıdır. Kına gecesi dahil, düğün boyunca damadın tüm ihtiyaçlarından sorumludur. Kına gecesinden bir gün önce, attarlar dan kına alınarak, kız evine gönderilir. Oğlan evi, kendi kendi evinde eğlendikten sonra, gece, geç saatlerde kız evine giderek kınayı ister. Kınayı kız evinden almaya gidilirken, yolda, türküler söylenir.

GELİNCİ VE DÜĞÜN GÜNÜ

Gelinci, yöremize ait bir kadın düğünü olup; düğün salonuna kadınlardan başka kimse alınmaz. Bazı yakın akrabalardan gelen olursa, kapıda beklemek zorunda kalır. Kına gecesini takip eden günde, oğlan evinde, oğlanın bütün kadın akrabası, komşuları, mahalle kadınları toplanır. Çalıp söyler, oynar ve eğlenirler.

Gelinciye, gelin ile damat beraber gelir. Gelin olan kız, son yemeğini abasıyla birlikte yer daha sonra akrabaları tarafından giydirilir. Gelinciler, eğlencenin ortalarına doğru ara verir. Gelinciler yanlarında yiyecek ve içecek getirirler. Getirilen yiyeceklerin başında Hedik , bunun yanı sıra kuruyemişler, meyveler ve yemekler yer alır. Yiyecek getirenler, getirmeyenlere dağıtırlar. Böylece iyi bir dostluk ve yakınlaşma ortamı da doğmuş olur.

Gelincinin yeniden ikinci bölümü başlar. Kaynana gelinin başına şeker atar, şekerlerin bir kısmı da misafirlerin üzerine atar. Bu olay çocukların dört gözle bekledikleri andır. Gelinci bittiği zaman, gelinin arkadaşları, gelini alarak gerdek odasına götürürler. Yatsı?ya doğru, damadın arkadaşları gelerek, gelinden damadın eşyalarını isterler. Gelin, damadın giyeceği eşyaları kendi eliyle arkadaşlarına teslim eder. Elbiseyi alan arkadaşları damadı giydirdikten sonra namaz a götürürler.

Memleketimizde, özellikle köy düğünlerinde bu gelenek devam etmektedir. Şehirde ise; bu adet kalkmıştır. Düğün günü, oğlan tarafı, mahsere kazanları ve elbeştelerde pilav ve cacık ( Sulu) yemekler yapılır. Okuyucu vasıtasıyla, gelinciye olan kadınlar yer icer, çalar oynarlar.

MAŞTA

Gelinci ve düğün günleri, davetlileri idare etmek, onları hakkıyla ağırlamak, yemeği ikram eden, törenle ilgili diğer işleri üzerine alan ve mühim roller oynayan kadına maşta denir. Maştanın aldığı kararlara büyük küçük her ferdin, itaat etmesi mecburidir.

NİKAH TÖRENİ

Nikah için kız, babasına veya amcasına vekalet verir. Yalnız vekalet verirken, vekaleti alan kimse; üç defa ? Bana vekalet veriyormusun.? ? diye sorar. Evet cevabını alınca, camiye gidilir, vekaleti alanlar hocaya nikahı kıydırırlar. Son zamanlarda dini nikahlar, camilerden ziyade evlerde kıydırılmaktadır. Bunun için, vekalet verme işi ortadan kalkmış olur. Resmi nikah da, her yörede aynı olduğundan, ayrıca anlatılmasına lüzum yoktur.

GÜVEYİ NAMAZI VE GÜVEYİ GEZDİRMESİ

Daha önceleri güveyi namaza giderken, iki tarafından, damadın arkadaşları ellerinde mumlar yanmış vaziyette birlikte hareket ederlerdi. Bu şamdanlar ağaçtan yapılmış ve ağaç dalı gibidir. Özel şekil taşır. Her bir şamdanın üzerinde 8 10 mum yanar. Bu şamdanlar renkli kağıtlarla güzelce süslenir. Bunları, güveyinin sağında ve solunda iki kişi tutarlar. Bu kişilere Sağdıç denir. Bu kişiler, hizmetlerinden dolayı mükafatlandırılmazlar. Onun için Antep? te Emeğin Sağdıç, Emeğine Döndü ? diye bir de atasözü vardır. Güveyi namaza gidip gelirken, önü sıra gazeller, ilahiler okunur, koşmalar söylenir. İmam nikah tazeleme ve bir de dua yapar. Duadan sonra güveyi, evvela imamın ellerini öper, sonra sağdıçlar mumları alarak, öne düşerler. İlahiler biter, şarkı ve türküler başlar. Bundan sonra, gazel ve koşmacılar devam eder. Alaylar, şarkılar içinde güveyiyi eve getirirler. Bu gidiş gelişte damada dostlarınca, defalarca iğne batırılır. Şarkılar biter. Güveyiye ivey ( izin ) verilir, herkes dağılır. Damat gelinin yanına girince, iki rekat namaz kılar.
ON İKİ  İMAMLAR
*** *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  1. İmam ALİ
  2. İmam CAFER
  3. İmam ZEYNEL
  4. İmam BAKIR
  5. İmam RIZA
  6. İmam CAFERİ SADIK
  7. İmam HASAN
  8. İmam TAĞI NAĞI
  9. İmam MEHDİYE HÜDA
10. İmam HÜSEYİN,İ DEŞTİ KERBELA
11. İmam CAFER -İ ZÖHRE YE HİBA
12. KIRKLAR DERGAHA


*** *** *** *** **** *** *** *** **** ***

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.