You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

'Atatürk'ün ölümüyle ilgili bile kuşkular var'

'Atatürk'ün ölümüyle ilgili bile kuşkular var'

Posting Freak
'Atatürk'ün ölümüyle ilgili bile kuşkular var'
[Resim: 50.jpg]

Abdülkadir Selvi: Özal'ın ölümü araştırmalara konu oluyorsa, muhtıralar veriliyorsa, Cumhurbaşkanlığı seçim süreçlerini çok dikkatli izlememiz gerekiyor.

Çankaya seçimi


"Atatürk'ün vefatı sürecinde bir defter tutuluyor. Kimler geldi, saat saat var. Ayrıca doktorların kullandığı ilaçlar var. Bunların hepsini inceledim. İkisi de bende mevcut. Fotokopilerini aldım. O döneme dair ilginç şeyler tespit ettik. Ben hoca olan arkadaşlarımla oturdum ilaçları tek tek konuştuk. O dönemde neden bu ilaçları kullandılar, başka ilaç yok muydu? Ciddi bir araştırma yaptık. Fakat neticede biz sirozun... Mesela karın yıkanıyor. Karında asit birikmesi neden asit birikti, neden bu şekilde bıraktılar, bunun gibi birçok şey."

Bu sözler Ecevit'in doktoru Mücahit Pehlivan'a ait.

"Devletin beni aydınlatmasını istiyorum" diyor Mücahit Pehlivan.

Peki devlet hangi konuda aydınlatacak?

"Bazı evraklar kayıp. İmha edilmiş. DNA yapılmasına kadar gidilmeli. Ben doğruları öğrenmek istiyorum. Kütüphanelerde birçok bilgi var ama (dosya) 3 ten 7'ye geçmiş."

Ecevit'i kurtaran doktor biliniyor Mücahit Pehlivan.

Ecevit'in tedavisini üstlendiği sırada Çankaya Köşkü'nde Atatürk'ün ölümüyle ilgili yaptığı araştırma sırasında bu kuşkular oluşmuş kendisinde.

Özal'ın vefatıyla ilgili soru işaretlerinin gündemde olduğu bir sırada Atatürk'ün ölümüyle ilgili bir polemik başlatmak amacında değilim.

10 Kasım'da öldü Atatürk. Ama cenazesi henüz 1 günlükken Ankara'da Meclis toplandı, cumhurbaşkanı seçimi yapıldı, İnönü yemin edip göreve başladı. Ne bu acele?

Daha da ilginci, Türkiye, Atatürk'ün ölüm haberinin şokunu yaşarken, o saatlerde Genelkurmay karargahında Fahrettin Altay, tümen ve kolordu komutanları ile birlikte aldığı kararı, Fevzi Paşaya tebliğ etmekle meşguldü.

Atilla İlhan süreci şöyle değerlendirmişti: "Babıali baskını neyse, İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanı seçilmesi de odur. Ordu ağırlığını koymuş ve tamamiyle iktidardan tasfiye edilmiş olan İnönü, cumhurbaşkanı seçilmiştir"

Yani öyle,

"Doktor doktor kalksana
Lambaları yaksana
Atam elden gidiyor
Çaresine baksana"
durumu yok.

Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ün ölümüyle ilgili bile kuşkular varsa, Özal'ın ölümü araştırmalara konu oluyorsa, bu ülkede Cumhurbaşkanlığı uğruna darbeler yapılıp, muhtıralar veriliyorsa, Cumhurbaşkanlığı seçim süreçlerini çok dikkatli bir şekilde izlememiz gerekiyor.

"11 Eylül günü akan kan 13 Eylül günü nasıl kesilmiştir?" diye soran da, "Kanlar Evren'i Çankaya'ya taşımak için aktı" cevabını veren de Demirel'di...

Darbe komisyonuna bu sözlerinin ne anlama geldiğini anlatmadı Demirel, ama Özal'ın ölümüyle ilgili şu sorunun yanıtını vermeli:

Gazeteci Emin Çölaşan, Özal'ın ölümünden 1 yıl önce TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk'la aralarında geçen bir diyaloğu, 1997 yılı Aralık ayında yayınlanan "Yasemin'in Penceresi" programının editörü Jan Paçal'a anlatmıştı.

"Cindoruk'la bir gün Meclis başkanının konutunda konuşuyoruz. Laf Turgut Özal'a geldi. Bana dedi ki: 'Turgut Özal gidici' ben de, 'Bu ne demek, nasıl, nereye gidici?' dedim. 'Ölecek' dedi. Ben de, 'Hepimizi götürür, sapasağlam bu adam' dedim. 'Kesin gidecek,5-6 ay falan ömrü var' dedi. 'Bu devlet bilgisi ve aramızda kalacak' dedi. 'Bu nasıl devlet bilgisi' dedim. 'Baba'dan duydum' dedi."

Çölaşan," Gerçekten de aradan birkaç ay geçti ve Turgut Özal aniden öldü gitti" diyor.

Darbeleri Araştırma Komisyonu'na masal anlatan Demirel'i ya da Cindoruk'u, bu bilgiyi nereden aldıklarını açıklamaya davet etmiyorum. Sadece Özal öldükten sonraki süreci kimlerin yönettiğine, değişimci devletin, nasıl statükocu devlet haline geldiğine dikkat çekmekle yetinmek istiyorum.

Bu tür Ali Cengiz oyunlarına son vermek için Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesi sistemine geçildi.

Tehlike sona erdi mi?

Asla.

Bizans'ta entrika bitmez.

Bu kez de seçim öncesi süreci yönetmeye çalışıyorlar. Bunun ilk adımını 12 Haziran seçimleri öncesinde, YSK'nın parlamento aritmetiğini doğrudan etkileyen kararlarıyla attılar.

AK Parti'nin tek başına iktidar olacağını onlar da biliyordu. Ama tek başına anayasa yapacak çoğunluğa ulaşmasını engellemeyi hedefliyorlardı. Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi, yurtdışındaki Türklerin oy kullanmasının engellenmesi ve BDP'lilerle ilgili kararla bunu başardılar.

Uludere'de Kürtlerle, MİT olayında Cemaat'le AK Parti arasına fitne sokmak için ikinci adımı attılar.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini kim yönetirse, Türkiye'nin geleceğine de o damgasını vuracak.

Çankaya seçimi demek, aslında Türkiye'nin geleceğinin seçimi demek...

Şimdi safları sıklaştırmanın zamanı...

19 Haziran 2012
Kaynak: t24.com.tr
Benim Siyasetim İnsan Sevgisidir.
Pir Zöhre Ana





Alevi Türküleri - Alevi Haber -Alevi Köyleri - Alevi Ünlüler
Junior Member
'Atatürk'ün ölümüyle ilgili bile kuşkular var'
Resmi anlatı çökmüştür: Mustafa Kemal vur emrini verdiği Dersim’de vurulmuştur! 04.07.2011 00:06 Uhr


Seyfi Cengiz

Mustafa Kemal kronolojilerinde 1938 Ağustos’u yok gibidir. Konu Mustafa Kemal olunca, ’neden?’ diye sorulmaz mı? Hele ki bu tarihte Dersim kan içindeyse. Ve ’Vur emrini’ veren Mustafa Kemal ise.

Sahi 23 Ağustos 1938’de Mustafa Kemal neredeydi?Dersim’de "askeri harekat" 31 Ağustos 1938’de tamamlandı.Birkaç gün sonra, 5 Eylül 1938’de, M. Kemal vasiyetini yazdı. Bu bir tesadüf müydü?

Gelin şu veriler üzerinde birlikte düşünelim.Tarih, 29/30 Haziran 1938 olmalı.Yer TBMM.

Konuşan Başbakan Celal Bayar’dır:"...ordularımız pek yakın zamanda...Dersim mıntıkasının sakinlerini tamamen kaldıracak ve bu meseleyi esasından kesecektir"

Bayar’ın "pek yakın zamanda" dediği bazı kaynakların "Üçüncü askeri harekat" adını verdiği 10-31 Ağustos 1938 tarihleri arasındaki genel tarama harekatı değilse, nedir?

Benim sorum Mustafa Kemal’in bu tarihlerde nerede olduğudur. Kanaatim ise, Dersim’de ve "nihai" olduğu söylenen kanlı harekatın başında bulunduğudur.

Birinci şahidim zamanın Başbakan'ı Celal Bayar’dır.

Sözü Celal Bayar’a bırakıyorum:

"Şimdi, Mareşal, Erkan-ı Harbiye Reisi (Genelkurmay Başkanı), ben başbakanım. Atatürk malum...Üçümüz Dersim’de yapılan büyük ordu manevralarındayız. Manevranın da sonuna gelmek üzereyiz. Üçümüz bir arada ’Ordunun emniyeti bakımından strateji ne olmalıdır?’, onu görüşüyoruz. İkisi de Birinci Cihan Harbi’nde muharebe etmişler. Ben daha çok izleyiciyim. Malumatları geniş... Oradaki her şeyi biliyorlar. Hatta şahsen casusları bile biliyorlar. Dersim’in o halde kalırsa her zaman ordunun emniyeti bakımından tehlikeli olacağını görüşüyorlardı... O sırada biz konuşurken, Dersimlilerin jandarma karakollarımızdan üç-dört tanesini bastıkları haberi geldi. Atatürk’le göz göze geldik. Birbirimizi anlıyorduk. Atatürk benim yüzüme baktı. ’Ne olacak?’ dedi. Anlıyorum, orada emniyet tesis edilecek. Ne olursa olsun bana hitap edecekler. Hükümet reisi benim. ’Anlıyorum efendim, bana hitap edişinizin manasını’ dedim. Atatürk: ’Sorumluluğu üzerime alıyorum, vuracağız Dersim’i’ dedi ve vurduk..."

(Bkz. Kurtul Altuğ, ’Celal Bayar Anlatıyor’, Tercüman, 17 Eylül 1986)

Celal Bayar’ın Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, kendisi ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’i kastederek, "üçümüz birarada", "Dersim’de yapılan büyük ordu manevralarındayız" derken, "kesin/nihai harekat" olarak da tanımlanan 23 Ağustos 1938 Dersim harekatından bahsettiğini düşünüyorum.

Bu noktada tanığım Celal Bayar’ın kızı Dr. Nilüfer Bayar Gürsoy olacak. Nilüfer Bayar Gürsoy, Ayşe Hür’ün ’Kürtleri imha etmek fikri kime aitti?’ başlıklı (3 Ağustos 2008, Taraf Gazetesi) yazısına cevaben aynen şöyle demişti:

"Yurt içinde herhangi bir çatışma, kaynaşma varsa bunun tedbirini almak ve sükûnu sağlamak devletin görevidir. Nitekim 1937’deki Dersim isyanında Başbakan olarak elbetteki Bayar, sorumluluğu üstlenen kişidir. Ancak ’harekâta bizzat katılmıştır’ sözü gerçek dışıdır. Katıldığı 23 Ağustos 1938’deki askeri manevradır"

(Aktaran Ayşe Hür, ’Atatürk Dersim’i vuracağız dedi, vurduk’, Taraf Gazetesi, 22 Ekim 2009).

Görüldüğü gibi Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy, babasının sadece 23 Ağustos 1938 tarihli ’askeri manevra’ya katıldığını ifşa etmiştir. Bu ifşaatı mümkün kılan ’manevra’ sözcüğünden farklı bir olayı anlamasıdır. Buna gerekli cevap Ayşe Hür tarafından verilmiştir:

"....o yıllarda, ’manevra’, ’tatbikat’ gibi terimler, kanlı bir askeri harekâtın kod adıydı."(Bkz. Ayşe Hür, a.g.y).

O halde, Celal Bayar`ın,"Şimdi, Mareşal, Erkan-ı Harbiye Reisi (Genelkurmay Başkanı), ben başbakanım. Atatürk malum... Üçümüz Dersim’de yapılan büyük ordu manevralarındayız..... Atatürk: ’Sorumluluğu üzerime alıyorum, vuracağız Dersim’i’ dedi ve vurduk..." derken 23 Ağustos 1938’deki ’kanlı harekatı’ kastettiği oldukça açıktır.

Sonuç:

Mustafa Kemal 1938’de Dersim’deki nihai askeri harekata Celal Bayar ve Fevzi Çakmak ile birlikte katılmış, harekatı bizzat yönetmiştir. Görünen o ki, İhsan Sabri Çağlayangil’in ’Dersim’i vurmak’ için zehirli gaz kullanıldığını, mağaralara sığınan Dersimliler’in ’fare gibi zehirlendiği’ni söylediği olaylar da bu sırada cereyan etmiştir.

M. Kemal’in vasiyetini yazdığı tarihten çok kısa bir süre önce, öldüğü tarihten ise 2,5 ay kadar önce Dersim’de bulunduğu açığa çıktığına göre, ölüm nedeni hakkındaki resmi anlatı da çökmüş, Laç direnişçilerinin M. Kemal’in Dersim’de vurulduğuna ilişkin ısrarlı açıklamaları doğrulanmıştır.

Mustafa Kemal, ’vurun’ demiş vurulmuştur.

Böylece mağdurun "Ma hefe xo quret" derken anlatmak istediği de nihayet anlaşılmıştır.

Seyfi Cengiz (İlk yayın tarihi: Ma Hefe Xo Guret, Desmala Sure, 9 Kasım 2009)

DESMALA SURE - ANASAYFA
"Ben senin yalanlarınla ve hilelerinle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ama bende senin önünde diz çökmedim, bu da sana dert olsun"...Pir Sêy Rıza

4 MAYIS: DESİM JENOSiDiNi ANMA GÜNÜ
Posting Freak
'Atatürk'ün ölümüyle ilgili bile kuşkular var'
DEMAN yazdı:Resmi anlatı çökmüştür: Mustafa Kemal vur emrini verdiği Dersim’de vurulmuştur! 04.07.2011 00:06 Uhr


Seyfi Cengiz


Birinci şahidim zamanın Başbakan'ı Celal Bayar’dır.

Halen bu masallarla mı uyuyorsunuz sizler...

Dersim katliamını yaptıran Celal Bayarın kendisidir zaten. Celal Bayarın çıkıp bunu Atatürk yaptırmış gibi anlatmasından daha doğal ne olabilir ki? Çıkıp da ben yaptım, sorumlusu benim diyecek değildi herhalde...

Atatürk'ün ölümünden sonra, yapılan bütün katliamlar sanki Atatürk tarafından emir verilmiş gibi gösterilmiş ve bütün kayıtlar bu şekil tutulmuştur. Bu kayıtların bu şekil tutulmasındaki sebep kayıtları tutturanların asıl katliamı gerçekleştiren kişilerin olmuş olmasıdır. Bu kişiler Atatürkten sonra devletin en üst makamlarında yerlerini almış olduklarından kayıtları da istedikleri şekilde tutturmuşlardır...

Bugünün sazanları da bir sürü tarihi yalanlara olduğu gibi bu Dersim yalanına da hemen atlamaktan geri kalmamışlardır...

Oysaki Atatürk kendisi de bir Alevidir. Niye Alevileri katletsin?

Ön emli olan yazılan tarih değil, yaşanılmış tarihtir. Yazılanları insanlar değiştirebilir ancak yaşanılmışları kimse değiştiremezler...

Yaşanılmış tarihte gerçek olan Dersim katliamının emrini veren Atatürk değildir. Atatürk yanlızca ayaklanmayı başlatan çete önderinin tutuklanıp cezalandırılmasını emretmiştir. Ancak bu emir Celal Bayar tarafından Atatürk'ün hastalığı fırsat bilinerek bütün insan topluluğunun katledilmesi şeklinde Dersimdeki yetkililere ulaştırılmıştır. Katliam bu şekil gerçekleşmiştir. Gerçek yaşanılan tarih bu şekildedir...
Mustafa dediler benim adıma
Bir sıfatı Ali bindi atıma
Şimdi de ZÖHRE ANA geldi sıfata
Duyulsun şanımız Yüce Allah' a

(PİR ZÖHRE ANA)
Posting Freak
'Atatürk'ün ölümüyle ilgili bile kuşkular var'
DEMAN yazdı:Resmi anlatı çökmüştür: Mustafa Kemal vur emrini verdiği Dersim’de vurulmuştur! 04.07.2011 00:06 Uhr


Seyfi Cengiz

]Mustafa Kemal kronolojilerinde 1938 Ağustos’u yok gibidir. Konu Mustafa Kemal olunca, “neden?” diye sorulmaz mı? Hele ki bu tarihte Dersim kan içindeyse. Ve “Vur emrini” veren Mustafa Kemal ise.

Sahi 23 Ağustos 1938’de Mustafa Kemal neredeydi?Dersim’de "askeri harekat" ]31 Ağustos 1938’de tamamlandı .Birkaç gün sonra, ]5 Eylül 1938’de, M. Kemal vasiyetini yazdı. Bu bir tesadüf müydü?

Gelin şu veriler üzerinde birlikte düşünelim. ]Tarih, 29/30 Haziran 1938 olmalı .Yer TBMM.

Konuşan Başbakan Celal Bayar’dır:"...ordularımız pek yakın zamanda...Dersim mıntıkasının sakinlerini tamamen kaldıracak ve bu meseleyi esasından kesecektir"

Bayar’ın "pek yakın zamanda" dediği bazı kaynakların "Üçüncü askeri harekat" adını verdiği 10-31 Ağustos 1938 tarihleri arasındaki genel tarama harekatı değilse, nedir?

Benim sorum Mustafa Kemal’in bu tarihlerde nerede olduğudur. Kanaatim ise, Dersim’de ve "nihai" olduğu söylenen kanlı harekatın başında bulunduğudur.

Birinci şahidim zamanın Başbakan'ı Celal Bayar’dır.

Sözü Celal Bayar’a bırakıyorum:

"Şimdi, Mareşal, Erkan-ı Harbiye Reisi (Genelkurmay Başkanı), ben başbakanım. Atatürk malum...Üçümüz Dersim’de yapılan büyük ordu manevralarındayız. Manevranın da sonuna gelmek üzereyiz. Üçümüz bir arada ‘Ordunun emniyeti bakımından strateji ne olmalıdır?’, onu görüşüyoruz. İkisi de Birinci Cihan Harbi’nde muharebe etmişler. Ben daha çok izleyiciyim. Malumatları geniş... Oradaki her şeyi biliyorlar. Hatta şahsen casusları bile biliyorlar. Dersim’in o halde kalırsa her zaman ordunun emniyeti bakımından tehlikeli olacağını görüşüyorlardı... O sırada biz konuşurken, Dersimlilerin jandarma karakollarımızdan üç-dört tanesini bastıkları haberi geldi. Atatürk’le göz göze geldik. Birbirimizi anlıyorduk. Atatürk benim yüzüme baktı. ‘Ne olacak?’ dedi. Anlıyorum, orada emniyet tesis edilecek. Ne olursa olsun bana hitap edecekler. Hükümet reisi benim. ‘Anlıyorum efendim, bana hitap edişinizin manasını’ dedim. Atatürk: ‘Sorumluluğu üzerime alıyorum, vuracağız Dersim’i’ dedi ve vurduk..."

(Bkz. Kurtul Altuğ, “Celal Bayar Anlatıyor”, Tercüman, 17 Eylül 1986)

]Celal Bayar’ın Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, kendisi ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’i kastederek, "üçümüz birarada", "Dersim’de yapılan büyük ordu manevralarındayız" derken, "kesin/nihai harekat" olarak da tanımlanan 23 Ağustos 1938 Dersim harekatından bahsettiğini düşünüyorum.

Bu noktada tanığım Celal Bayar’ın kızı Dr. Nilüfer Bayar Gürsoy olacak. Nilüfer Bayar Gürsoy, Ayşe Hür’ün ‘Kürtleri imha etmek fikri kime aitti?’ başlıklı (3 Ağustos 2008, Taraf Gazetesi) yazısına cevaben aynen şöyle demişti:

"Yurt içinde herhangi bir çatışma, kaynaşma varsa bunun tedbirini almak ve sükûnu sağlamak devletin görevidir. Nitekim ]1937’deki Dersim isyanında Başbakan olarak elbetteki Bayar, sorumluluğu üstlenen kişidir. ]Ancak ‘harekâta bizzat katılmıştır’ sözü gerçek dışıdır . Katıldığı 23 Ağustos 1938’deki askeri manevradır"

(Aktaran Ayşe Hür, ]“Atatürk Dersim’i vuracağız dedi, vurduk”, Taraf Gazetesi, 22 Ekim 2009).

Görüldüğü gibi Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy, babasının sadece 23 Ağustos 1938 tarihli “askeri manevra”ya katıldığını ifşa etmiştir. Bu ifşaatı mümkün kılan “manevra” sözcüğünden farklı bir olayı anlamasıdır. Buna gerekli cevap Ayşe Hür tarafından verilmiştir:

"....o yıllarda, ‘manevra’, ‘tatbikat’ gibi terimler, kanlı bir askeri harekâtın kod adıydı."(Bkz. Ayşe Hür, a.g.y).

O halde, Celal Bayar`ın,"Şimdi, Mareşal, Erkan-ı Harbiye Reisi (Genelkurmay Başkanı), ben başbakanım. Atatürk malum... Üçümüz Dersim’de yapılan büyük ordu manevralarındayız..... Atatürk: ‘Sorumluluğu üzerime alıyorum, vuracağız Dersim’i’ dedi ve vurduk..." derken 23 Ağustos 1938’deki “kanlı harekatı” kastettiği oldukça açıktır.

Sonuç:

]Mustafa Kemal 1938’de Dersim’deki nihai askeri harekata Celal Bayar ve Fevzi Çakmak ile birlikte katılmış, harekatı bizzat yönetmiştir . Görünen o ki, İhsan Sabri Çağlayangil’in ‘Dersim’i vurmak’ için zehirli gaz kullanıldığını, mağaralara sığınan Dersimliler’in “fare gibi zehirlendiği”ni söylediği olaylar da bu sırada cereyan etmiştir.

M. Kemal’in vasiyetini yazdığı tarihten çok kısa bir süre önce, ]öldüğü tarihten ise 2,5 ay kadar önce Dersim’de bulunduğu açığa çıktığına göre , ölüm nedeni hakkındaki resmi anlatı da çökmüş, Laç direnişçilerinin M. Kemal’in Dersim’de vurulduğuna ilişkin ısrarlı açıklamaları doğrulanmıştır.

Mustafa Kemal, “vurun” demiş vurulmuştur.

Böylece mağdurun "Ma hefe xo quret" derken anlatmak istediği de nihayet anlaşılmıştır.

Seyfi Cengiz (İlk yayın tarihi: Ma Hefe Xo Guret, Desmala Sure, 9 Kasım 2009)

DESMALA SURE - ANASAYFA



]Celal Bayar’ın Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, kendisi ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’i kastederek, "üçümüz birarada", "Dersim’de yapılan büyük ordu manevralarındayız" derken, "kesin/nihai harekat" olarak da tanımlanan 23 Ağustos 1938 Dersim harekatından bahsettiğini düşünüyorum.



Vurun abalıya ,nasıl olsa kalkıp size cevap verip kendini savunamayacağını düşünenler, Atatürk'e olanca kuvvetiyle "zulmetmeye" başladılar.

Dersim harekatından bahsettiğini düşünüyorum cümlesinin anlamı, öyle olmayabilir ama ben öyle olduğunu düşünüyorumdur yani "zan"dır.
Bu cümle kullanılarak Atatürk suçlanamaz.

Ayrıca Ağustos ayı ,Atatürk'ün yoğun olarak hasta olduğu bir dönemdir,bu dönemde Atatürk'ün herhangi birşey yapabileceğini düşünmek ,tarih bilgisinden ne kadar yoksun olunduğunu gösterir.

Bayar'ın kızı kendi babasını aklayıp, bizzat harekata katılmamıştır demesi ve verdiği demecin ne tesadüfdür ki Atatürk'ü çok seven!!! Taraf gazetesinde vermesi düşündürücü değildir de nedir.

Yukarıda anlatılan dayanaksız bilgilerle aşağıdaki sonucu çıkaran kişiyi de kutlamak lazım!!!
Mustafa Kemal 1938’de Dersim’deki nihai askeri harekata Celal Bayar ve Fevzi Çakmak ile birlikte katılmış, harekatı bizzat yönetmiştir



Atatürk büyüktür ruhu ALİ'dir
İkinci gardaşım Bektaş Veli'dir
Anıtkabir yerim kim der ölüdür
Ali Rıza Zübeyde nişan gülümdür...

Sesi gönderen,salan ATA, Sesi yayan Zöhre Ana....



Kelimelerim sistem hatasından yanlış yerden ayrılıyor...

“Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşama yollarını aramayı itiyat haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
[Resim: imza3cp.gif]


Özü bitmiş, gümanı pak olmamış,şeytana tapmış, nefsi çıkarı için arayıpta birşey bulamamış, kuyruk acısı varsa,Derviş Muhammed'in de dediği gibi" bir kılını çektiyse" Zöhre Ana, onu değerlendirmek ister aklısüre.Ehlibeyt'in meyvası bitmez, dalı budağı kurumaz,sen ne kadar kezzap dökersen dök, O'nun Zemzem çeşmesi ALİ'dir

Derviş'in HAK kelamını can kulağıyla dinliyebliyorsan yeter,firdevs bağından bir gül alabiliyor musun,O'nun ibadetine,saldığı yola,yaşatmak istediği güzelliğe canı gönülden yürüyebiliyorsan en büyük mutluluk budur.
(Pir Zöhre Ana)

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.