You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Allah İle Aldatmak

Administrator
Allah İle Aldatmak
’O İslam tarihinin en büyük dehasıdır ve bütün İslam Fıkhı’nın da mimarıdır. Diğer bütün mezhep imamları ise kendisinin çırağıdırlar ve çoğu ibadet kuralları ile ilgilenmiş, suya sabuna dokunan çokça bir şey söylememiştir. Ama bu büyük zat İslâm’ı yozlaştıranlara karşı çıkışları yüzünden yıllarca hapiste kırbaçlanarak işkence görmüş ve öldürülmüştür. Yani o, doğru bildiklerini canı ve kanı pahasına söylemekten çekinmemiş bir şehittir.

’İmam-ı Azam (Ebu Hanife El-Nu’mân bin Sâbit, 699-767) öylesi bir ölümcül mücadeleyi niçin vermiştir; a- İslâm’ın bir tür Arap ideolojisine dönüştürülmesine, b- aklı yok sayan Emevi despotizmine karşı çıktığı için vermiştir. Evet, bu büyük insan sözde ’kâfir’ oldu diye, deccal oldu diye öldürülmüştür. Neden?.. Çünkü camileri beyin yıkamak ve insanların temiz duygularını dönüştürüp sömürmek için kullananlara karşı çıkmıştır da ondan!

’O günkü inanç sömürüsü ve yozlaştırılması bugün de süregitmekte; herkese anlamadığı bir dilde ibadet, yani Arapça şartı koşulmaktadır. Bu kitabımda, şimdi bunların canlarına okudum; çünkü Maun Suresi -ki sadece üç satırlık bir suredir- ’Ne söylediğini anlamadan namaz kılanlara lanet olsun!’ diyor. Ama 1300 yıldır hâlâ dayatılan şey Arapça ve Arapçı olmaktan öteye geçememiştir. Bu mücadeleyi Atatürk de vermiştir; ama -ne yazık ki- onun vefatından sonra işler yine tersine döndürülmüştür. Arapça Hz. Muhammed’in ana dilidir; evrensel bir din olan İslam’ın dili değildir!

’Bu sahte Müslümanlığa karşı mücadele veren ikinci kişi Hallaç’tır... Hallac-ı Mansur (el-Hüseyin bin Mansur el-Beyzavi, 858-922) da iki şey yüzünden asıldıktan sonra lime lime edilerek öldürülmüştür, a- dinin ’Allah ile aldatma’nın aracı yapılmasına karşı çıktığı, b- eşit paylaşım istediği için.

’En’el Hak’ nedir?.. Öyle, ’Ben tanrıyım’ filan demek değildir! ’Ben varım, ben gerçeğim, ben eşya değilim!’ demektir. Bunu söylemesinin nedeni Arap efendilerinin insanı bir tür köle-kul düzeyine indirgemiş olmasındandır. Fransız düşünür Marcel der ki; ’Hallaç’ı tanımadan hiçbir peygamberi doğru dürüst tanıyamazsınız; hele hele İsa’yı asla...’ . ’Ben Hallac’ı tanımak için tam 40 yılımı verdim. Ve ondan öğrendim ki, kendisi bir mucize olan Kuranıkerim’in içinde bir başka mucize var; Mâûn Suresi. Kuran’da her sayfa 15 satırdır; bu, 3 satırlık bir sure, 7 küçük küçük ayet... Ne diyor bu sure ve kim/ler bu surenin söylediğinden rahatsızdır?..

’Kuran’ın ilk ayetindeki emirdir okumak ve gelen ilk ibadettir. Namaz da bir diğer temel ibadet... Ama Kuran namaz kılmayanlara ne lânet okur, ne melanet, ne de -bazı aymazların yaptığı gibi- namaz kılmayanları tehdit eder. Ama namaz kıldığı hâlde, namazı kendi menfaatlerine alet edenlere lânet okur! Bu, bir hadis olsaydı, ’sahih değil’ deyip işin içinden çıkabilirlerdi; ama Kuran ayeti bunlar, kaçacakları delik yok!

’İşte böyle... Dinci tezgâhtarlara en büyük darbeyi Kuran’ın kendisi vuruyor. Bu darbeden kurtulmanın tek çaresi var; namuslu insan olmak ve halkın hakkına asla el sürmemektir... Duydum ki, biz bu kitabı yayımlayınca, okuyanlar Millet Meclisi’nde ’Hele siz önce gidin şu Mâûn Suresi’ni okuyun!’ diyorlarmış kamu malını götürenlere. Din yolunda haram yiyenler ellerinden gelse bu sureyi Kuran’dan çıkarırlar; ama buna güçleri yetmez! Öyleyse, tek çare bu surenin içeriğini anlam kaydırmaları ile işe yaramaz hâle getirmektir.

’Mâûn Suresi’nin verdiği 3 temel mesaj var:

1-) Kamunun haklarının ait oldukları yere gitmesini engelleyenler nedir bilir misin; onların dini-imanı yoktur!


2-) O namaz kılanlara lânet olsun ki, kıldıkları namazda ne dediklerini anlamadan okurlar. Öyleyse, ’Kuran’ı Arapça okuyacaksın!’ diye dayatanlar büyük bir vebal altındadırlar. Böylesi bir dayatma ne Kuran’da vardır, ne Hadis’te, ne de mezhep imamlarının öğretilerinde... Zaten Nisa/45 de bunu teyit eder ve ’Ne dediğini anlamayacak kadar sarhoşken namaza yaklaşma.’ der. Öyleyse namazda ne dediğini anlamak, namaz ibadetinin esasıdır.

3-) O namaz kılanlara lânet olsun ki, kıldığı namazı bir biçimde kendi çıkarlarına alet ederler. Şimdi siz Müslümanları camilere gelmeye teşvik edeceksiniz; onlarda milyon Dolarlarca para toplayacaksınız; bu soygunda size destek ve lojistik sağlayanlar buna göz yumacaklar ve bu toplanan paralardan nemalanacaklar; Alman yargısı buna el koyacak; Deniz Feneri’ni yargılayacak ve toplam 15,5 yıllık temyizsiz, kesin mahkûmiyet kararı verecek; sen hâlâ kalkıp o sahtekârların ülkemizdeki temsilcilerini, işbirlikçilerini kendi çıkarların uğruna koruyup kollayacaksın... İşte Mâûn Suresi bak seni de lânetliyor, haberin olsun!

’Bir kitlenin namazları lânetlenmişse, o kitle cami sayısını arttırdıkça lâneti de, belâsı da artar. Bizim peygamberimiz mabet yaptığı kadar, mabet yıkan da bir peygamberdir. Yani peygamberimiz hem cami yapmıştır, hem cami yıkmıştır... Niye yıktığının yanıtı da yine Kuran’dadır. Kuran’da ’Mescid-i Zarar’ diye bir kavram vardır 6-7 ayette geçen; insanlara zarar veren ibadethane demektir; bunu ’Dırar’ diye telaffuz ederler ki kimse anlamasın. Buralarda ibadet edilmez ve insanlara zarar verdiği için de yıktırılmışlardır.

’6 yıl önceki sayıma göre Türkiye’de 85 bin cami; fakat 67 bin okul var. Diyanet İşleri devletin en büyük ve en yaygın teşkilatı durumunda ve kullandığı bütçe 8 bakanlığın bütçesine eşdeğer... İslam fıkhında insanlara namaz kıldırsın diye kimselere para verilemez. Sorun bakalım o parayla namaz kıldıranlara; aldıkları para İslâm’a göre helâl midir, haram mıdır? Sorun bakalım, ne diyecekler... Konuşmamı bitirirken şunu söylemek istiyorum: Lânetlenmiş camilere gitmemek, gitmekten daha iyidir.’

Dip not: Bu yazıyı, 16 Nisan 2011 günü TÜYAP-İzmir Kitap Fuarı’nda, İnkılâp Kitabevi’nin düzenlediği ve Prof. Dr. Y. N. Öztürk’ün konuşmacı olarak katıldığı, ’Özgürlük ve Adalet Şehidi Hallac-ı Mansur’ konulu etkinlik sırasında aldığım notlardan derledim. .

Günün sözü: ’Dinci tezgâhtarlara darbeyi vuracaksın; ama o hakkı Kuran’dan alarak...’

Milliyet Blog

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.