"Alevilik Ali’yi sevmekse ben sizden çok Alevi’yim ..."

Arkadaşlar arasındaki bir sohbette geçse söyleyenin niyetine bakarak belki normal karşılarsın.

Alevi olan birisi de bu işin bu kadar basit olmadığını, Aleviliğin yerine getirilmesi gereken hususlarını anlatarak açıklar.Örneğin ikrar vermeyi, benlik sarmalından kurtulmayı, "Eline, diline, beline" nasıl sahip olması gerektiğini vb.

Bu sözü milyonların önünde siyasette yönetici konumuna gelmiş birisi söylerse; niyetine baka bilir misiniz?

Bir başka soru ile oy' la haşır, neşir olan siyasetçiler söylerse niyetini anlayabilir misiniz?

Şimdi gelelim ben ve çok kavramlarına; bildiğim kadarı ile Alevilik inanışında ben, benim, benden, benim gibi, benlikler yoktur.

Aslında gerçek tasavvuf inanışında ki tarikatlarda da olmaz. Hele bu "çok " kavramıyla birleşirse.

İyice sarpa sarar. Çıkılmaz boğumlar halini alır.

Yapılan araştırmalar ve kaynaklar böyle söyler.

Bugün hangi tarikatın şeyhine, hangi dedeye gidip sorarsanız size ben kavramını taşıyanın ham olduğunu söyler.

Benle başladın mı? Sen çıkar, o çıkar.

İşin içine çıkar meselesi girer. Bu sonucu düşünmek bile istemiyorum.

Düşünceme göre inanışların kaynaklarından bir tanesini alıp da bende sizdenim dediğinizde sözünüz ortada "sırıtır" en hafif tabiri ile...

Şimdi alevi olduğu tüm kamuoyunda bilinen ve siyasetle uğraşan birisi çıkıp da "Sünnilik üç ayların orucunu tutmaksa ben sizden çok Sünni' yim " derse?

Başbakan bunu sanırım anlamını detaylı düşünmeden söyledi.*

kaynak: Milliyet Blog

Başbakan bunun, anlamını, enlemini ve boylamını düşünerek gecelerce, günlerce, belkide saatlerce, ince ince dokuyarak söyledi. Ben kendisinin hiç bir sözünü, cümlesini, işlevini düşünmeden yaptığını, yanlışlıkla söylediğini, söylemek istemediği tarafa çekildiğini düşünmüyorum. Bunu düşünmek safın önde gitmesi olur. Aptallık olur. Siz inanıyorsunuz yani Başbakan'ın alevilik şurda dursun Hz Ali'yi sevip, ona saygı duyduğunu. Seçin kargaşası onu alevilere yaklaştırdı. Yoluna, cem evine saygı duymadığı, ışığını kabul etmediği, tek bir cümlesinde bile yüceliğinden bahsetmediği Hz Ali'yi sevmeye itti. Çünkü onun hiç bir zaman evinde tutamadığı % 50 si olmadı. Kendisine taparmış gibi görünüp, k..çının kılı olmayı kendine layık görmüş insanlar, mitinglerinde haşa bir Peygamber'i karşılıyormuş gibi ona itaat edildiği gözüken insanlar sadece onun piyonlarıydı, uşaklarıydı. Tek çaresi kaldı. Denize düşen yılana sarılır misali...O sözün altyapısı buydu...