Birinci Dünya Savaşı sonunda, İtilâf Devletleri, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzaladılar ve bu anlaşmaya dayanarak Anadolu'yu işgale başladılar. Türk milleti işgal hareketleri karşısında vatanını kurtarmak için 1919 yılında yer yer direniş hareketlerini başlattı. Bu hareketler, 19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basmasıyla kısa sürede merkezi bir nitelik kazandı.
Bu süreçte arka arkaya kazanılan Birinci İnönü, İkinci İnönü, Aslıhanlar-Dumlupınar ve Sakarya Meydan Muharebeleri ile yurdun kurtarılması yolunda önemli adımlar atıldı. 26 Ağustos 1922 sabahı dikkat ve titizlikle hazırlanan taarruz planı uygulamaya konuldu. 26-30 Ağustos 1922’de yapılan Büyük Taarruz, Türk İstiklâl Harbi’nin son safhasıdır. 30 Ağustos ’Başkomutan Meydan Muharebesi’ nde bir gün içinde Yunan ordusunun en önemli bölümü etkisiz hale getirildi. Böylece kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan tam bir başarıyla uygulanmış oldu.
31 Ağustos günü Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi (ÇAKMAK), Batı Cephesi Komutanı İsmet (İNÖNÜ) ordu komutanları Yakup Şevki (SUBAŞI) ve Nurettin Paşa’ları karargahını kurduğu Çalköy’ünde toplayarak, kaçabilen Yunan kuvvetlerinin hızla takip edilmesini ve İzmir ile dolaylarındaki kuvvetleriyle birleşmemesi için üç koldan Ege’ye doğru ilerlenmesini doğru bulduğunu belirtti.
1 Eylül’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ordulara bir bildiri yayımlayarak şu tarihi emrini verdi: ’Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü, yiğitlik ve yurtseverlik kaynaklarını yarışırcasına esirgemeden vermeye devam eylemesini isterim. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!’. Böylece düşmanın akıbeti de belirlenmiş oldu. Çalköy’de verilen bu tarihi emir üzerine İzmir’de ’Akdeniz’i, Mudanya’da ’Marmara’ yı görmek için 8-9 günlük bir zaman kâfi gelecekti.
31 Ağustos’ta başlayan amansız takip sonunda Türk kuvvetleri 2 Eylül’de yıkıntılar haline gelmiş Uşak’a girdi. Burada Yunan Ordusu Başkomutanı General Trikopis tutsak edildi.
Takip Harekâtı insan üstü bir hızla ilerledi. Türk askeri dinlenmek ve uyumak istemiyordu. Çünkü kurtardığı her kasabanın, köyün, şehrin Yunanlılar tarafından yakıldığını, bölgedeki Türklerin de acımasızca katledildiğini görmekteydi.
9 Eylül günü 1 nci Kolordu Kemalpaşa’ya, 2 nci Kolordu Manisa’ya, 4 ncü Kolordu Turgutlu’ya ulaştı. Kuzeyde Kazancıbayırı’nda Yunan mevzilerine taarruz eden 3 ncü Kolordumuz düşmanı atarak Bursa’ya ilerledi. Türk süvarileri üç yılı aşkın süredir yas çeken İzmir halkının sevinç göz yaşları arasında İzmir’e girdi.
Süvarilerimiz, İzmir’e girerken birkaç yerde hafif ateşle karşılaşmaktan başka bir olay olmadı, Kordonboyu’ndan geçerken bir İngiliz müfrezesi tarafından selamlandı. Türk bayrağı Hükümet Konağına ve Kadifekale’ye çekildi.
Birinci Süvari Tümeni Komutanı Mürsel Paşa bir Fransız harp gemisi telsizi vasıtasıyla, İzmir’e girildiğini Ankara’ya bildirdi. İzmir’de Türk halkının sevinci o denli büyüktü ki askerlerimiz çiçek yağmuru altında kaldı.
Başkomutan İzmir’in alınışı dolayısıyla ordulara şu tarihi mesajını yayınladı:
’İlk verdiğim Akdeniz hedefine varmakta orduların gösterdiği gayret ve fedakarlığı hürmet ve takdirle anarım. Elde edilen büyük muzafferiyetin yapıcısı olan kıymetli arkadaşlarıma en içten teşekkür ve tebriklerimi bildiririm. Orduların bundan sonra verilecek hedeflerin alınmasında da aynı fedakârlık yarışmasını göstereceklerine inancım tamdır’.
9 Eylül günü 3 ncü Kolordumuz Bursa’yı savunan Yunan birliklerini geri atarak şehri kurtardı. Türk Ordusu’nun İzmir ve Bursa’yı alması üzerine Mustafa Kemal Paşa, millete bir beyanname yayınladı. Torbalı ve Menderes Vadisi’nden çekilen Yunan birlikleri, Seydiköy civarında kısa bir çarpışmadan sonra süvarilerimiz tarafından esir alındı. 9 Eylül günü; Menemen yakılmadan kurtarıldı, Seydiköy Türk kuvvetlerinin eline geçti. Akıl almaz bir hızla ilerleyen piyade birlikleri de bir gün sonra Başkomutan ile birlikte İzmir’e gelmişti.
18 Eylül 1922 tarihine kadar yapılan Takip Harekâtı ile bütün Batı Anadolu’daki Yunan askerleri sınırlarımız dışına çıkarıldı.
15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkıp, Anadolu’nun hemen yarısını istila ederek, burada Yunan Asya İmparatorluğu’nu kurmak rüyasıyla üç seneyi aşkın bir süre içinde anayurdumuza saldıran düşman orduları, nihayet 18 Eylül 1922 gününde tek bir er kalmamak suretiyle vatanımızın bu bölgesinden tamamen temizlenmiş oldu.
Mağlup Yunan kuvvetlerinden İzmir’e dönebilen 12.000 kişilik grup, savaş gemilerine bindirilerek Yunanistan’a gönderilmiştir.
Takip harekâtının başarı ile sonuçlanması yalnız Batı Anadolu’yu Yunanlılardan temizlemekten ibaret değildir. Türk ordusunun yaptığı bu harekât ile, İzmit bölgesinden İstanbul Boğazı’na, Balıkesir bölgesinden Çanakkale Boğazı’na kadar hayati önem taşıyan diğer stratejik hedefler de büyük bir ustalıkla İtilaf Devletleri’nin işgalinden, olaysız olarak ve barış yoluyla kurtarıldı.
Takip harekâtının başarı ile sonuçlanması yalnız Batı Anadolu’yu Yunanlılardan temizlemekten ibaret değildir. Türk ordusunun yaptığı bu harekât ile, İzmit bölgesinden İstanbul Boğazı’na, Balıkesir bölgesinden Çanakkale Boğazı’na kadar hayati önem taşıyan diğer stratejik hedefler de büyük bir ustalıkla İtilaf Devletleri’nin işgalinden, olaysız olarak ve barış yoluyla kurtarıldı.
Türk Ordusunun kazandığı bu zafer, Mudanya Ateşkes Antlaşması’na giden süreci başlattı. Türkiye, Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan sonra 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nı imzaladı. Böylece Türk milleti, varlığını bütün dünyaya kabul ettirmiş, Türk devleti de tam bağımsızlığını kazanmış oldu.
9 Eylül İzmirin Kurtuluşu
Konu Sahibi / Yazar
donanma44
Kategori / Forum
Önemli Günler, Etkinlikler
Yorumlar / Cevaplar
2
Okunma / Görüntüleme
8788
9 Eylül İzmirin Kurtuluşu
9 Eylül İzmirin Kurtuluşu
19 Mayıs 1919'da Samsun'da Başlayan Ulusal Kurtuluş Savaş'ı yolculuğu, 9 Eylül 1922'de İzmir'de sona erdi.
Bu gün İzmir'in Kurtuluş Günü; Emperyalizmin Anadolu topraklarından sürüldüğü, denize döküldüğü gün. Mustafa Kemal 'in önderliğindeki ulusal özgürlük ve kurtuluş savaşının kazanıldığı o büyük utkunun adıdır.
[FONT=verdana]
İzmir’i 15 Mayıs 1919’dan itibaren, üç yıldan biraz fazla elinde tutan Yunanlılar, İzmir’deki Rum nüfusunu fazlalaştırmak için, Yunanistan’dan birçok Yunanlıyı getirip İzmir’e yerleştirdiler. Ancak, sabırla kurtuluşu bekleyen, mücadelelerini sürdüren Türk insanını silemediler, yok edemediler. İzmir’e yerleştirdiler. İzmir, bir gün gelip de kurtulacağını biliyordu, sabretti, karşı koydu, umutla bekledi. 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, İzmir’e doğru yönlendirildiğinde, Mustafa Kemal tarihi emrini verdi: ’Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!’ (31 Ağustos 1922)
Türk orduları, akın akın İzmir’e doğru koşarken, Yunan askerinde ve Rumlarda korkunç bir panik başladı. Körfezde bekleyen İngiliz ve Fransız gemilerine binebilmek için kavga eden, dövüşen, yaralanan binlerce insan, kaçıyorlardı. Üç yıl önce başlayan, megalo idealar, Bizans’ın mirasçıları iddiaları, Büyük Yunanistan hayalleri, bu kaçış, panik ve korkudan sadece yaldızlı laflar olarak geriye kaldı.
8 Eylül sabahı, Türk ordusunun ilk birlikleri İzmir’e girdiler. Yüzbaşı Şerafettin Bey, halkın sevinç gösterileri arasında, Konak meydanındaki Hükümet Konağı’na geldi. Konağın balkonundaki direğe Türk bayrağı asıldı. Türk birlikleri öğle vaktine kadar, İzmir’e tamamen hakim oldular. Bütün önemli noktalar ele geçirildi.
İzmir’deki gelişmeleri, İzmir Körfezi’nde bakan Belkahve’den takip eden Mustafa Kemal, 10 Eylül 1922’de İzmir’e geldi. İzmir, Rum ve Ermenilerin şehri terk ederken çıkardığı yangınlarla bir harabeye dönmüştü. Yangınlar, şehrin alınmasından sonra da devam etti. Cumhuriyetin ilanını izleyen ilk yıllarda İzmir’in yaraları sarıldı. Şehir hak ettiği onarımlarla, eski güzelliğine tekrar kavuşturulurken, ülkenin önemli bir şehri olması için birçok girişimde bulunuldu. İzmir, bugün için Batı Anadolu bölgesinin en büyük şehri; ülkemizin de, üçüncü büyük ili durumundadır.
Bu gün İzmir'in Kurtuluş Günü; Emperyalizmin Anadolu topraklarından sürüldüğü, denize döküldüğü gün. Mustafa Kemal 'in önderliğindeki ulusal özgürlük ve kurtuluş savaşının kazanıldığı o büyük utkunun adıdır.
[FONT=verdana]
İzmir’i 15 Mayıs 1919’dan itibaren, üç yıldan biraz fazla elinde tutan Yunanlılar, İzmir’deki Rum nüfusunu fazlalaştırmak için, Yunanistan’dan birçok Yunanlıyı getirip İzmir’e yerleştirdiler. Ancak, sabırla kurtuluşu bekleyen, mücadelelerini sürdüren Türk insanını silemediler, yok edemediler. İzmir’e yerleştirdiler. İzmir, bir gün gelip de kurtulacağını biliyordu, sabretti, karşı koydu, umutla bekledi. 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, İzmir’e doğru yönlendirildiğinde, Mustafa Kemal tarihi emrini verdi: ’Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!’ (31 Ağustos 1922)
Türk orduları, akın akın İzmir’e doğru koşarken, Yunan askerinde ve Rumlarda korkunç bir panik başladı. Körfezde bekleyen İngiliz ve Fransız gemilerine binebilmek için kavga eden, dövüşen, yaralanan binlerce insan, kaçıyorlardı. Üç yıl önce başlayan, megalo idealar, Bizans’ın mirasçıları iddiaları, Büyük Yunanistan hayalleri, bu kaçış, panik ve korkudan sadece yaldızlı laflar olarak geriye kaldı.
8 Eylül sabahı, Türk ordusunun ilk birlikleri İzmir’e girdiler. Yüzbaşı Şerafettin Bey, halkın sevinç gösterileri arasında, Konak meydanındaki Hükümet Konağı’na geldi. Konağın balkonundaki direğe Türk bayrağı asıldı. Türk birlikleri öğle vaktine kadar, İzmir’e tamamen hakim oldular. Bütün önemli noktalar ele geçirildi.
İzmir’deki gelişmeleri, İzmir Körfezi’nde bakan Belkahve’den takip eden Mustafa Kemal, 10 Eylül 1922’de İzmir’e geldi. İzmir, Rum ve Ermenilerin şehri terk ederken çıkardığı yangınlarla bir harabeye dönmüştü. Yangınlar, şehrin alınmasından sonra da devam etti. Cumhuriyetin ilanını izleyen ilk yıllarda İzmir’in yaraları sarıldı. Şehir hak ettiği onarımlarla, eski güzelliğine tekrar kavuşturulurken, ülkenin önemli bir şehri olması için birçok girişimde bulunuldu. İzmir, bugün için Batı Anadolu bölgesinin en büyük şehri; ülkemizin de, üçüncü büyük ili durumundadır.
9 Eylül İzmirin Kurtuluşu
30 Ağustos 1922'de Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi'nin kazanılması ile Yunan ordusu imha edilmiştir.
1 Eylül 1922'de "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir" emrini verir. 9 Eylül 1922'de ordumuz İzmir'i alır. Atatürk İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Rauf (Orbay) Bey'e telgrafta: "Birliklerimiz İzmir doğu sırtlarında düşmanın son direnişini kırdıktan sonra bugün mağlup düşmanla beraber İzmir'imize zaferle girdik. Ben yarın öğleden itibaren İzmir'de bulunacağım"der.
Aynı gün Yunan'ın ateşe verdiği Kasaba'ya (Turgutlu) varıp burayı ve yanan köyleri geçer. Armutlu'ya gelinir. Burada mola verilir Mustafa Kemal koyu bir güneş gözlüğü taktığı için tanınmaz. Orada bulunan bir ihtiyar, koynundan bir resim çıkarır, bir kaç kere önce resme, sonra Mustafa Kemal'e bakar. Mustafa Kemal gözlüğünü alnına doğru kaldırınca ihtiyar daha yakına yanaşır ve daha dikkatli bakar. Birdenbire yüzünün rengi değişir, her yanı titreyerek, "Bu sensin, bu!"diye bağırır. Sonra orada bulunanlara dönerek, haykıra haykıra "Ey ahali koşun, koşun! Bu odur, Kemalimiz geldi!"der demez bütün halk otomobile koşar. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı kimi toprağı, kimi tekerlekleri öpüyor, kimi Mustafa Kemal'in boynuna, eline sarılıyor kimi otomobili omuzlarında taşımaya çalışıyordu.
Mustafa Kemal 9 Eylül 1922 Cumartesi günü karargahı ile Belkahve'ye varır. Bir incir ağacının altında Kadifekale'de şanlı bayrağımızın dalgalandığı İzmir'i uzun uzun seyreder. Düşman devletlerin karma donanması körfezdedir. Hava kararıncaya kadar burada kalır. Geceyi geçirmek için Nif (Kemalpaşa)'ya gelinir. Rüşen Eşref Ünaydın anlatır:
"Seni, bir iki basamak merdivenle ilk katına çıkılan, zaten sanırım o ev sadece bir katlı idi, o evin kapısından içeri girişte, başları beyaz örtülerle sımsıkı sarılı köy kadınları karşıladılar. ....Yedi sekiz kadın... Gölgeler gibi çekingendirler. Seni o dar girişte görünce, yerlere doğru eğildiler; sarılıp dizlerinden öptüler; baş örtülerinin ucu ile ayaklarından tozlar aldılar, bir ikisi o tozları gözlerine sürdüler! Ve onların gözlerinden senin ayakkabılarına yaşlar damladı. Sen onları ağır başla selamladın. Onlar senin önünde el bağladılar, yaşlı gözlerle sana uzun uzun baktılar. Bu el bağlayışlar, bu susuşlar sana bir sonsuz minneti ve hayranlığı bin sözden ne kadar daha iyi anlatıyordu."
Atatürk yanında Mareşal Fevzi (Çakmak) Garp Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım (Gündüz) Paşa ve karargahı ile 10 Eylül 1922 günü İzmir'e girmiş burada Fahrettin (Altay) Paşa İle buluşarak doğruca Hükümet Konağına gitmiştir. İzmirliler kurtarıcılarını büyük bir törenle, sevinç ve coşkunlukla karşılamışlardır. İzmir Hükümet Konağı balkonundan, Konak alanını hınca hınç dolduran İzmirlileri, selamlayarak kısa bir konuşma yapar.
"Bu başarı milletindir" der.
Daha sonraları da yapılan her türlü hamleyi ve başarıyı hiç bir zaman kendine değil, canından çok sevdiği milletine mal etti.
Konak Meydanı'na İzmirli Türklerin büyük kurtarıcılarına armağanı olan bir açık otomobil getirirler. Otomobilin her yanı kırmızı beyaz kurdelelerle küçük beyaz güllerle süslenmiştir. Gül bahçesi gibi arabayı beğenerek seyreder. İzmirlilerin inceliğinden duygulanır. Fakat; çiçeklerin arasındaki kuzuyu fark edince, Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey'e dönerek:
"Aman! Çabuk gidin söyleyin; şu kuzuyu kesmesinler..."
Ruşen Eşref Bey anlatır:
"Aşağıya çok hızla koştum. Fakat; kapını önüne varınca gördüm ki beyaz mermere al kanlar yayılmış, vaktinde yetişemediğimi arz için başımı ve ellerimi kaldırıp yukarı sana doğru baktım. Gördüm ki balkondan çekilmişsin şimdi o anı bir daha hatırladıkça, saldırgan ordusunu yok etmiş bir Muzaffer Başkomutanın bir kuzu kanı dökülmesine bakamayacak derecede bir insan yüreği taşır olduğunu hasretle bir daha anıyorum."
İzmir'de Düşman Bayrağına Saygı
Aynı gün öğleden sonra bir atın kuyruğuna bağlanmış yerde sürüyen Yunan bayrağını görünce "Bayrağı ters taşıyabilirler fakat; yerde süründürmesinler, bu bizim adetlerimize yakışmaz" diye haber gönderir ve bayrak atın kuyruğundan kaldırılır.
Daha sonra Mustafa Kemal yanına yazar Ruşen Eşref'i ve yaverlerini alarak otomobiline biner, biri otomobilinin önünde diğeri arkasında yer alan iki kısraklı süvari bölüğünün arasında, Konak Meydanı'ndan Karşıyaka'da onu konuk etmek için hazırlanmış eve gitmek üzere ayrılır.
Karşıyaka'daki kalacağı eve geldiğinde evin mermer taraçasına çıktıktan sonra kapının önüne ipek bir Yunan bayrağı serilmiştir. Üzerine basılacak bir yol halısı gibi yayılmıştır. Kadın ve erkek orada bulunan İzmirliler:
"Buyurunuz geçiniz.... Bizim öcümüzü yerine getiriniz. Yabancı kral bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak girmişti. Siz lütfedin, bu karşılıkla o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir. Bu hak sizindir"diye yalvarıyorlardı. Mustafa Kemal yerde serili bayrağın önünde durur, ağlayarak yalvaran kadın ve erkeklere tatlılıkla bakarak;
"O geçmişte kötü etmiş. Bir milletin istiklalini temsil eden bayrak çiğnenmez. Ben onun hatasını tekrar edemem"der. Bayrağı kaldırtır ve bembeyaz mermerlere basarak içeri girer. Ruşen Eşref Ünaydın "İşte sen İzmir'e ilk gün zaferinle böyle girdin"der.
İzmir Hemşehriliği
İzmirliler Atatürk'e 14 Eylül 1922 tarihinde hemşehrilik teklif ederler ve Atatürk tarafından kabul edilir. Atatürk, 24 Eylül 1922 tarihinde İzmir Muhterem Hamiyetli Ahalisine hitabı ile yazdığı mektupta:
"İzmir Belediye ve Yönetim Meclisleri aracılığı ile bana İzmir Hemşehriliği sanı verildiğini öğrendim. Ülkemizin Akdeniz'e karşı ışığı olan, düşman işgalinden kurtulması için bütün ülkeyi seve seve yıllarca sıkıntılara sürüklemiş bulunan İzmir'imizin hemşehrileri arasında sayılmak bana sonsuz bir sevinç ve övünç olmuştur.
Bundan yaklaşık üç yıl önce İzmir felaketi ile yüreği en büyük üzüntü ve aynı zamanda en güçlü bir inanç kararlılığı ile çarpmış; başladığımız bağımsızlık savaşında bana en güçlü umutları vermiş olan yiğit Erzurum halkı da beni hemşehrileri arasına almakla ödüllendirmiş oluyordu.
Bana ulusal savaşımızın, önemli bir girişiminin başlangıcını anımsatmakta bulunan Erzurum hemşehriliğine, savaşımızın zaferini müjdeleyen İzmir hemşehriliğini ekleyerek, değerli bir ödül vermiş oluyorsunuz.
İzmirli hemşehrilerime sevgi ve bağlılıkla teşekkürlerimi sunarım. İzmir'in acılarını gidermek için genel görevlerimizin verdiği zorunluluktan başka özel ve içten bir ilgi ile çalışmak, benim için bir ülkü olacaktır.
Hepinize selam ve sevgi hemşehrilerim"der.
Emperyalzmin Denze DÖküldüğü Gün...
19 Mayıs 1919'da Samsun'da Başlayan Ulusal Kurtuluş Savaş'ı yolculuğu, 9 Eylül 1922'de İzmir'de sona erdi.
Bu gün İzmir'in Kurtuluş Günü; Emperyalizmin Anadolu topraklarından sürüldüğü, denize döküldüğü gün. Mustafa Kemal 'in önderliğindeki ulusal özgürlük ve kurtuluş savaşının kazanıldığı o büyük utkunun adıdır.
9 EYLÜL
1 Eylül 1922, Mustafa Kemal , tarihi emrini verdi: ’Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!..’
Bağımsızlık ateşi ile yanan Türk Birlikleri bir an önce İzmir,e girmek için yıldırım gibi ileri atıldılar. Yunan ordusu silahını, cephanesini ve malzemesini terk ederek kaçıyor, kaçarken de her yeri yakıp yıkıyordu. Binlerce ölü veren Yunanlıların toparlanmaları olanaksızdı. Tek hedefleri İzmir'e ulaşarak gemilerle kaçmaktı.
Türk birlikleri 1 Eylül'de Uşak ve Kütahya'ya, ertesi günü de Eskişehir'e girdiler.Batı Anadolu kentleri birbiri ardına geri alınıyordu. 4 Eylül'de Alaşehir, Buldan, Kula, Söğüt, 5 Eylül'de Bilecik, Bozöyük, Simav, Demirci, Ödemiş, Salihli; 6 Eylül'de Akhisar, Balıkesir,; 7 Eylül'de Aydın, 8 Eylül'de Kemalpaşa ve Manisa'ya Türk ordusu giriyordu.
Türk ordusunun üstün başarısı karşısında Yunanistan 2 Eylül'de İngiltere'ye başvurarak, Yunan ordusunun Küçük Asya'yı boşaltması için ateşkes sağlanmasını istedi. Lloyd George ve Lord Curzon ise Türklerin İzmir yakınlarında durdurulabilmeleri halinde daha iyi bir barış sağlanabileceği önerisinde bulundular.
Türk ordusu, İzmir önlerindeydi artık. ''3 yıl, 3 ay, 25 gün'' süren savaş sona eriyordu. İzmir'de ulusal isyanın ilk kurşununu sıkarak işgalci Yunan Efzun Alayı'nın bayraktarını Karataş'ta yere indiren gazeteci Hasan Tahsin 'in başlattığı mücadele, yine aynı kentte noktalanıyordu.
9 Eylül 1922, saat 11.00; Türk Süvarisi İzmir'e girmiş ve Konak'ı zaptetmiştir. Teğmen Ali Rıza ve bir erle hükümet konağının merdivenlerini yıldırım hızıyla adımlayan Yüzbaşı Şerafettin Bey , ikinci kattaki balkonda duran Yunan Bayrağı'nı indiriyor, yerine Türk Bayrağı'nı çekiyordu. Halk coşku içinde özgürlük türküleri söylüyor, ulusal kahramanını, Mustafa Kemal Atatürk 'ünü bekliyordu artık.
Mustafa Kemal şehre giriyor
Atatürk, 10 Eylül 1922'de İzmir'e girdi. Yer yer çatışmalar sürmekteydi. 3 bin kişilik Yunan kuvveti esir alınmıştı.
İzmir kurtarılmış, Ulusal Kurtuluş Savaşı ''büyük utku'' 'yla noktalanmıştı. Türk ordusu 4-5 ayda parçalanamaz denen Yunan cephesini birkaç günde yerle bir etti. 15 günde 600 kilometre yol aldı ve 150 bin kişilik düşman ordusunu yok etti.
Atatürk'ün 1 Eylül'de Dumlupınar'da verdiği ''Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri'' emri 9 Eylül 1922'de İzmir'de noktalanırken yalnızca Türkiye için değil dünyanın bütün ezilen ulusları için yeni bir çığır açılıyordu.
**Hindistan lideri Mahatma Gandi, Kurtuluş Savaşı'nı ''Mustafa Kemallerin zaferi dünya için bir hürriyet ve istiklal çağının sancağıdır'' diyerek selamlarken, Pakistan lideri Cinnah emperyalistlere şöyle sesleniyordu: ''Bütün dünyaya sesleniyorum. Ne biz, ne de her kıtada yaşamakta olan esir ve mazlum milletleri bundan sonra tutamayacaksınız.''
Ve 9 Eylül 2005
Bugün içinde yaşadığımız sorunların tarihsel gelişimini izlediğimizde karşımıza Osmanlı kalıntısı Cumhuriyet karşıtları, 1950 DP iktidarı ve uzantıları tarafından ABD ile yapılan ikili anlaşmalar, ABD , AB ve İMF dayatmaları çıkmaktadır.
Bu dayatmalar sonunda Cumhuriyet'in kazanımları birer birer yok edilmekte, iş başındaki iktidar şeriat özlemcilerine ve ülkemizin tümlüğünü, bütünlüğünü bozmak isteyenlere hoşgörü ile bakmaktadır. Ve bugün ülkenin rejmi, Mustafa Kemal'i tartışır hale sokmuştur.
Birileri kalkıp nerdeyse kendisini halife ilan edecek hale gelmiştir.
1 Eylül 1922'de "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir" emrini verir. 9 Eylül 1922'de ordumuz İzmir'i alır. Atatürk İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Rauf (Orbay) Bey'e telgrafta: "Birliklerimiz İzmir doğu sırtlarında düşmanın son direnişini kırdıktan sonra bugün mağlup düşmanla beraber İzmir'imize zaferle girdik. Ben yarın öğleden itibaren İzmir'de bulunacağım"der.
Aynı gün Yunan'ın ateşe verdiği Kasaba'ya (Turgutlu) varıp burayı ve yanan köyleri geçer. Armutlu'ya gelinir. Burada mola verilir Mustafa Kemal koyu bir güneş gözlüğü taktığı için tanınmaz. Orada bulunan bir ihtiyar, koynundan bir resim çıkarır, bir kaç kere önce resme, sonra Mustafa Kemal'e bakar. Mustafa Kemal gözlüğünü alnına doğru kaldırınca ihtiyar daha yakına yanaşır ve daha dikkatli bakar. Birdenbire yüzünün rengi değişir, her yanı titreyerek, "Bu sensin, bu!"diye bağırır. Sonra orada bulunanlara dönerek, haykıra haykıra "Ey ahali koşun, koşun! Bu odur, Kemalimiz geldi!"der demez bütün halk otomobile koşar. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı kimi toprağı, kimi tekerlekleri öpüyor, kimi Mustafa Kemal'in boynuna, eline sarılıyor kimi otomobili omuzlarında taşımaya çalışıyordu.
Mustafa Kemal 9 Eylül 1922 Cumartesi günü karargahı ile Belkahve'ye varır. Bir incir ağacının altında Kadifekale'de şanlı bayrağımızın dalgalandığı İzmir'i uzun uzun seyreder. Düşman devletlerin karma donanması körfezdedir. Hava kararıncaya kadar burada kalır. Geceyi geçirmek için Nif (Kemalpaşa)'ya gelinir. Rüşen Eşref Ünaydın anlatır:
"Seni, bir iki basamak merdivenle ilk katına çıkılan, zaten sanırım o ev sadece bir katlı idi, o evin kapısından içeri girişte, başları beyaz örtülerle sımsıkı sarılı köy kadınları karşıladılar. ....Yedi sekiz kadın... Gölgeler gibi çekingendirler. Seni o dar girişte görünce, yerlere doğru eğildiler; sarılıp dizlerinden öptüler; baş örtülerinin ucu ile ayaklarından tozlar aldılar, bir ikisi o tozları gözlerine sürdüler! Ve onların gözlerinden senin ayakkabılarına yaşlar damladı. Sen onları ağır başla selamladın. Onlar senin önünde el bağladılar, yaşlı gözlerle sana uzun uzun baktılar. Bu el bağlayışlar, bu susuşlar sana bir sonsuz minneti ve hayranlığı bin sözden ne kadar daha iyi anlatıyordu."
Atatürk yanında Mareşal Fevzi (Çakmak) Garp Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım (Gündüz) Paşa ve karargahı ile 10 Eylül 1922 günü İzmir'e girmiş burada Fahrettin (Altay) Paşa İle buluşarak doğruca Hükümet Konağına gitmiştir. İzmirliler kurtarıcılarını büyük bir törenle, sevinç ve coşkunlukla karşılamışlardır. İzmir Hükümet Konağı balkonundan, Konak alanını hınca hınç dolduran İzmirlileri, selamlayarak kısa bir konuşma yapar.
"Bu başarı milletindir" der.
Daha sonraları da yapılan her türlü hamleyi ve başarıyı hiç bir zaman kendine değil, canından çok sevdiği milletine mal etti.
Konak Meydanı'na İzmirli Türklerin büyük kurtarıcılarına armağanı olan bir açık otomobil getirirler. Otomobilin her yanı kırmızı beyaz kurdelelerle küçük beyaz güllerle süslenmiştir. Gül bahçesi gibi arabayı beğenerek seyreder. İzmirlilerin inceliğinden duygulanır. Fakat; çiçeklerin arasındaki kuzuyu fark edince, Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey'e dönerek:
"Aman! Çabuk gidin söyleyin; şu kuzuyu kesmesinler..."
Ruşen Eşref Bey anlatır:
"Aşağıya çok hızla koştum. Fakat; kapını önüne varınca gördüm ki beyaz mermere al kanlar yayılmış, vaktinde yetişemediğimi arz için başımı ve ellerimi kaldırıp yukarı sana doğru baktım. Gördüm ki balkondan çekilmişsin şimdi o anı bir daha hatırladıkça, saldırgan ordusunu yok etmiş bir Muzaffer Başkomutanın bir kuzu kanı dökülmesine bakamayacak derecede bir insan yüreği taşır olduğunu hasretle bir daha anıyorum."
İzmir'de Düşman Bayrağına Saygı
Aynı gün öğleden sonra bir atın kuyruğuna bağlanmış yerde sürüyen Yunan bayrağını görünce "Bayrağı ters taşıyabilirler fakat; yerde süründürmesinler, bu bizim adetlerimize yakışmaz" diye haber gönderir ve bayrak atın kuyruğundan kaldırılır.
Daha sonra Mustafa Kemal yanına yazar Ruşen Eşref'i ve yaverlerini alarak otomobiline biner, biri otomobilinin önünde diğeri arkasında yer alan iki kısraklı süvari bölüğünün arasında, Konak Meydanı'ndan Karşıyaka'da onu konuk etmek için hazırlanmış eve gitmek üzere ayrılır.
Karşıyaka'daki kalacağı eve geldiğinde evin mermer taraçasına çıktıktan sonra kapının önüne ipek bir Yunan bayrağı serilmiştir. Üzerine basılacak bir yol halısı gibi yayılmıştır. Kadın ve erkek orada bulunan İzmirliler:
"Buyurunuz geçiniz.... Bizim öcümüzü yerine getiriniz. Yabancı kral bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak girmişti. Siz lütfedin, bu karşılıkla o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir. Bu hak sizindir"diye yalvarıyorlardı. Mustafa Kemal yerde serili bayrağın önünde durur, ağlayarak yalvaran kadın ve erkeklere tatlılıkla bakarak;
"O geçmişte kötü etmiş. Bir milletin istiklalini temsil eden bayrak çiğnenmez. Ben onun hatasını tekrar edemem"der. Bayrağı kaldırtır ve bembeyaz mermerlere basarak içeri girer. Ruşen Eşref Ünaydın "İşte sen İzmir'e ilk gün zaferinle böyle girdin"der.
İzmir Hemşehriliği
İzmirliler Atatürk'e 14 Eylül 1922 tarihinde hemşehrilik teklif ederler ve Atatürk tarafından kabul edilir. Atatürk, 24 Eylül 1922 tarihinde İzmir Muhterem Hamiyetli Ahalisine hitabı ile yazdığı mektupta:
"İzmir Belediye ve Yönetim Meclisleri aracılığı ile bana İzmir Hemşehriliği sanı verildiğini öğrendim. Ülkemizin Akdeniz'e karşı ışığı olan, düşman işgalinden kurtulması için bütün ülkeyi seve seve yıllarca sıkıntılara sürüklemiş bulunan İzmir'imizin hemşehrileri arasında sayılmak bana sonsuz bir sevinç ve övünç olmuştur.
Bundan yaklaşık üç yıl önce İzmir felaketi ile yüreği en büyük üzüntü ve aynı zamanda en güçlü bir inanç kararlılığı ile çarpmış; başladığımız bağımsızlık savaşında bana en güçlü umutları vermiş olan yiğit Erzurum halkı da beni hemşehrileri arasına almakla ödüllendirmiş oluyordu.
Bana ulusal savaşımızın, önemli bir girişiminin başlangıcını anımsatmakta bulunan Erzurum hemşehriliğine, savaşımızın zaferini müjdeleyen İzmir hemşehriliğini ekleyerek, değerli bir ödül vermiş oluyorsunuz.
İzmirli hemşehrilerime sevgi ve bağlılıkla teşekkürlerimi sunarım. İzmir'in acılarını gidermek için genel görevlerimizin verdiği zorunluluktan başka özel ve içten bir ilgi ile çalışmak, benim için bir ülkü olacaktır.
Hepinize selam ve sevgi hemşehrilerim"der.
Emperyalzmin Denze DÖküldüğü Gün...
19 Mayıs 1919'da Samsun'da Başlayan Ulusal Kurtuluş Savaş'ı yolculuğu, 9 Eylül 1922'de İzmir'de sona erdi.
Bu gün İzmir'in Kurtuluş Günü; Emperyalizmin Anadolu topraklarından sürüldüğü, denize döküldüğü gün. Mustafa Kemal 'in önderliğindeki ulusal özgürlük ve kurtuluş savaşının kazanıldığı o büyük utkunun adıdır.
9 EYLÜL
1 Eylül 1922, Mustafa Kemal , tarihi emrini verdi: ’Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!..’
Bağımsızlık ateşi ile yanan Türk Birlikleri bir an önce İzmir,e girmek için yıldırım gibi ileri atıldılar. Yunan ordusu silahını, cephanesini ve malzemesini terk ederek kaçıyor, kaçarken de her yeri yakıp yıkıyordu. Binlerce ölü veren Yunanlıların toparlanmaları olanaksızdı. Tek hedefleri İzmir'e ulaşarak gemilerle kaçmaktı.
Türk birlikleri 1 Eylül'de Uşak ve Kütahya'ya, ertesi günü de Eskişehir'e girdiler.Batı Anadolu kentleri birbiri ardına geri alınıyordu. 4 Eylül'de Alaşehir, Buldan, Kula, Söğüt, 5 Eylül'de Bilecik, Bozöyük, Simav, Demirci, Ödemiş, Salihli; 6 Eylül'de Akhisar, Balıkesir,; 7 Eylül'de Aydın, 8 Eylül'de Kemalpaşa ve Manisa'ya Türk ordusu giriyordu.
Türk ordusunun üstün başarısı karşısında Yunanistan 2 Eylül'de İngiltere'ye başvurarak, Yunan ordusunun Küçük Asya'yı boşaltması için ateşkes sağlanmasını istedi. Lloyd George ve Lord Curzon ise Türklerin İzmir yakınlarında durdurulabilmeleri halinde daha iyi bir barış sağlanabileceği önerisinde bulundular.
Türk ordusu, İzmir önlerindeydi artık. ''3 yıl, 3 ay, 25 gün'' süren savaş sona eriyordu. İzmir'de ulusal isyanın ilk kurşununu sıkarak işgalci Yunan Efzun Alayı'nın bayraktarını Karataş'ta yere indiren gazeteci Hasan Tahsin 'in başlattığı mücadele, yine aynı kentte noktalanıyordu.
9 Eylül 1922, saat 11.00; Türk Süvarisi İzmir'e girmiş ve Konak'ı zaptetmiştir. Teğmen Ali Rıza ve bir erle hükümet konağının merdivenlerini yıldırım hızıyla adımlayan Yüzbaşı Şerafettin Bey , ikinci kattaki balkonda duran Yunan Bayrağı'nı indiriyor, yerine Türk Bayrağı'nı çekiyordu. Halk coşku içinde özgürlük türküleri söylüyor, ulusal kahramanını, Mustafa Kemal Atatürk 'ünü bekliyordu artık.
Mustafa Kemal şehre giriyor
Atatürk, 10 Eylül 1922'de İzmir'e girdi. Yer yer çatışmalar sürmekteydi. 3 bin kişilik Yunan kuvveti esir alınmıştı.
İzmir kurtarılmış, Ulusal Kurtuluş Savaşı ''büyük utku'' 'yla noktalanmıştı. Türk ordusu 4-5 ayda parçalanamaz denen Yunan cephesini birkaç günde yerle bir etti. 15 günde 600 kilometre yol aldı ve 150 bin kişilik düşman ordusunu yok etti.
Atatürk'ün 1 Eylül'de Dumlupınar'da verdiği ''Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri'' emri 9 Eylül 1922'de İzmir'de noktalanırken yalnızca Türkiye için değil dünyanın bütün ezilen ulusları için yeni bir çığır açılıyordu.
**Hindistan lideri Mahatma Gandi, Kurtuluş Savaşı'nı ''Mustafa Kemallerin zaferi dünya için bir hürriyet ve istiklal çağının sancağıdır'' diyerek selamlarken, Pakistan lideri Cinnah emperyalistlere şöyle sesleniyordu: ''Bütün dünyaya sesleniyorum. Ne biz, ne de her kıtada yaşamakta olan esir ve mazlum milletleri bundan sonra tutamayacaksınız.''
Ve 9 Eylül 2005
Bugün içinde yaşadığımız sorunların tarihsel gelişimini izlediğimizde karşımıza Osmanlı kalıntısı Cumhuriyet karşıtları, 1950 DP iktidarı ve uzantıları tarafından ABD ile yapılan ikili anlaşmalar, ABD , AB ve İMF dayatmaları çıkmaktadır.
Bu dayatmalar sonunda Cumhuriyet'in kazanımları birer birer yok edilmekte, iş başındaki iktidar şeriat özlemcilerine ve ülkemizin tümlüğünü, bütünlüğünü bozmak isteyenlere hoşgörü ile bakmaktadır. Ve bugün ülkenin rejmi, Mustafa Kemal'i tartışır hale sokmuştur.
Birileri kalkıp nerdeyse kendisini halife ilan edecek hale gelmiştir.
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi