[COLOR=#006600]5 Nisan Avukatlar Günü Tarihsel Dayanağı 5 NİSAN 1958 BARO BAŞKANLARI İZMİR TOPLANTISI:
3 Ocak 1934 de İzmir’de yapılan “Türkiye Avukatlar Birliği” Toplantısında; “Türkiye Barolarının aynı çatı altında toplanması düşüncesi” kabul edilmiştir.
5 Nisan 1958 tarihinde tüm Baro Başkanları İzmir’de Ticaret Odası Toplantı Salonunda toplanarak, iki günlük çalışma sonunda Barolar Birliğinin kuruluş çalışmalarını görüşmüşlerdir. Toplantı sonucunda temenni niteliğindedir.
Toplantı Tutanakları 7 Nisan 1958 Pazartesi tarihli Demokrat İzmir Gazetesinde yayınlanmıştır. 5 Nisan Avukatlar Günü kabul edilmesine ilişkin görüşmeler şu şekildedir.
Ankara Delegesi Asım Ruacan;
Avukatlar gününün tespiti hakkındaki görüşmeler sonuçlanmıştır. Ben şahsen 5 Nisanın kabulünü teklif ediyorum.
İzmir Delegesi Enver Arslanalp;
Biz İzmir Barosu olarak 5 Nisanı kutladık. Bu artık gelenek haline gelmiştir.
Ankara Delegesi Kongre Başkanı Mehmet Nomer;
Biz Muhamat Kanununun yürürlüğe girdiği tarihi tetkik ettik. Bu tarih 27 Nisandır. Ancak, 5 Nisanı ayrı olarak kabulde mahzur yoktur.
İstanbul Delegesi Ahmet Hamdi Sayar;
Bizce de 5 Nisanın kabulünde mahzur yoktur.
Sivas Delegesi Şerafettin Solakoğlu;
Bu konuyu Barolar Birliği kurulduktan sonra yetkili organ ele alsın, teklifindeyim.
Başkan bu teklifi oya sundu ve ittifakla kabul edildiğini bildirdi.
Toplantıyı idare eden Başkan Vekili ve İzmir Delegesi Necdet Öklem;
Gündemdeki konular sona ermiştir. Açılışta olduğu gibi, kapanışı da bu güzel toplantıyı yapan Ankara Barosu Başkanı ve Toplantı Başkanına bırakıyorum.
Ankara Barosu Başkanı ve Toplantı Başkanı Mehmet Nomer;
Bu toplantıya katılan bütün arkadaşlarıma teşekkür ederim. Mesaimiz müsmir olsun, Avukatlık Mesleği ilelebet payidar olsun. Hepinizi saygı ile selamlıyor ve toplantıya son veriyorum.
Toplantı 18.20 de sona ermiş ve iş bu tutanak tarafımızdan tanzimle imza olunmuştur.
Başkan Mehmet Nomer(Ankara)
Başkan Vekili Necdet Öklem(İzmir)
Yazman Gülser İyigün (Aydın)
Yazman Eşref İnceoğlu (Diyarbakır)
Alınan kararlar iki başlıkta toplanmıştır.
a. Türkiye’deki Baroların Bir Üst Kurulda Toplanmalarına. (Alınan kararda Türkiye Barolar Birliği ismi kullanılmamıştır)
b. Her Yıl 5 Nisanın Avukatlar Günü Olarak Kutlanmasına Karar Verilmiştir.
Bu olaydan 70 yıl önce İstanbul Barosu, 5 Nisan 1878 tarihinde ilk Genel Kurulunu yapmış olmasına rağmen, 5 Nisan 1958 toplanan Türkiye Baroları’nın 5 Nisan tarihini seçmelerinin özel bir nedeninin olup olmadığı saptanamamıştır.
Daha sonra 06.02.1963 yılında toplanan İzmir Barosu Yönetim Kurulu, 5 Nisan tarihini Avukatlar günü olarak kabul edip, kutlama kararı almıştır.
1136 sayılı Avukatlık Yasasının geçici 10. Maddesine uyarınca Türkiye Barolar Birliği kurulmuş, 9 Ağustos 1969 tarihinde Ankara da ilk kez Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu yapılmıştır.
Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu 11.08.1969 tarihindeki ilk toplantısında;
“Her yıl Avukatlar günü yapılmasına ve bu günün tespiti için gerekli incelemeleri yapma görevinin Avukat Osman Kuntman a verilmesine” karar verilmiştir.
Avukat Osman Kuntman, Türkiye Barolar Birliğince verilen bu görevi yerine getirerek 6 Eylül 1969 tarihinde hazırladığı raporunu Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na sunmuştur.
Türkiye Barolar Birliği Av. Kuntman dan raporunu acele vermesini istemiştir. Sayın Kuntman 10-15 gün gibi kısa bir süre içerisinde bu raporunu Türkiye Barolar Birliği’ne sunmuştur. Rapor iki sayfadan ibarettir. İlk sayfa 6 Eylül 1969 tarihini taşımakta ve “ilişikte raporunu sunduğunu” belirtmektedir. İkinci sayfada kısaca İstanbul Barosunun kuruluş tarihçesi anlatılmıştır.
İkinci sayfanın 7. Paragrafının son satırında “İstanbul’da Kurulan İlk Baro olan Cemiyeti Daime’nin kuruluş tarihi 24 Mart 1878” olarak geçmiştir.
Devamla 2. Sayfanın sonunda;
“Cumhuriyet Döneminde 3 Nisan 1924 günü, 460 sayılı Mahamat Kanunu yürürlüğe girmiştir.
Bu kanuna göre İstanbul Barosunun ilk Genel Kurulu 18 Ağustos 1924 günü yanan Adliye Sarayında toplanmıştır”
Demiştir.
İstanbul Barosu Avukatlarından Osman Kuntman daha sonra yaptığı ayrıntılı incelemede bu görüşünü değiştirmiştir.
Türkiye Barolar Birliği 06.09.1969 tarihli Yönetim Kurulu Toplantısında “Av. Osman Kuntman ın Avukatlar gününün tespitine ilişkin raporu incelendikten sonra ve bu konuda incelemeler tamamlandıktan sonra bir karar verilmesi” kararlaştırmıştır.
2. TEKİRDAĞ 15, 16 MAYIS 1987 T.B.B GENEL KURULU, AVUKATLAR GÜNÜNÜN KABULÜ :
Bu hususta uzun bir süre karar alınmamış, 15-16 Mayıs 1987 günlerinde Tekirdağ’da yapılan Genel Kurulda, Av. Nebi İnal, Av. Güneş Atabey, Av. İskender Özturanlı, Av. Fadıl Aktop, Av.Ahmet Ersöz, Av.Yıllmaz Korkma, Av. S.Yüksel Uşak, Av. K. Öztürk, Av. T. Karal, Av. .Mustafa Paçen in Divan Başkanlığına ortak önerge vererek 5 Nisan tarihinin Avukatlar günü olarak kutlanmasını istemişlerdir.
Önerge hakkında söz alan İzmir Barosu Delegesi Avukat Enver Arslanalp Genel Kurulda tutanaklara geçen konuşmasından;
Av. Enver ARSLANALP (İzmir Barosu)-
Efendim 5 Nisan, Avukatlar Günü olarak öteden beri kutlanmaktadır. Bu toplum katmanlarında tutmuş durumdadır.
5 Nisanın Avukatlar Günü olarak kutlanması 1958 yılında İzmir’de barolar arası bir kurul ve Türkiye Barolar Birliği’nin gerçekleşmesi yolunda bir karar alındı. Yani Türkiye Barolar Birliği o karardan sonra yapılan savaşımlarla gerçekleşti ve o toplantıda kutlanmasına karar verildi.
İleride, ki bunun savaşımını hep birlikte vereceğiz, bir öz yönetim ve bağımsızlığa barolar kavuştuğu zaman. Onu da ayrıca bir bayram günü olarak düşünülebilir veyahut da tekrar bir gözden geçirilir, ama şimdilik düşüncemiz bundan ibarettir.
Saygılar sunarım.
Alkışlar.
BAŞKAN-
Teşekkür ederiz Sayın Özturanlı.
Başka söz almak isteyen var mı?... Yok.
Biraz önce okumuş olduğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: 5 Nisan gününü Avukatlar günü altında kutlamayı kabul edenler...Etmeyenler...
Oybirliğiyle 5 Nisan Avukatlar günü olarak kabul edilmiştir.
Alkışlar.
Tutanaklardan belirlendiği gibi Türkiye Barolar Birliği 15, 16 Mayıs 1987 yılı Genel Kurulu, 5 Nisan Gününü Avukatlar günü olarak oy birliğiyle kabul etmiştir.
Yapılan araştırmada, Baro Başkanlarının İzmir de neden ilk kez 5 Nisan 1958 de toplandıkları, bu tarihin 70 yıl önce 5 Nisan 1958 de toplandıkları, bu tarihin 70 yıl önce 5 Nisan 1878 de yapılan İstanbul Barosunun ilk Genel Kuruluyla aynı gün olmasının özel bir nedeninin olup olmadığı saptanamamıştır.
3. 5 NİSAN 1878 İSTANBUL BAROSUNUN İLK HEYET-İ UMUMİYESİ:
Av. Osman Kuntman 1969 yılında İstanbul Barosunun kuruluşuna ilişkin tamamlayamadığı çalışmasını, 4 Ocak 1975 tarihinde tamamlayarak İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’na vermiştir. Daha sonra gerek İstanbul Barosuna verdiği raporda ve gerek Nisan 1988 tarihinde İstanbul Barosu Derisinde yayınlanan yazısında ilk toplantı tarihinin 24 Mart 1294 Mali, 5 Nisan 1878 Miladi olduğunu kabul etmiştir.(İstanbul Barosunun tarihçesi ile ilgili araştırmalar yapan Özkent, Tan, Betil İstanbul Barosunun ilk Genel Kurulunun 5 Nisan 1878 tarihinde yapıldığı konusunda görüş birliği içindedirler.) Av. Osman Kuntman ile yaptığım görüşme ve belgelerin bir kısmının özgün metinlerini inceleme neticesi İstanbul Barosu’nun ilk Genel Kurulunun 5 Nisan 1878 tarihinde toplandığı görüşündeyim.
Avukat Osman Kuntman’la çok kez telefonla görüştük ve bu tarihsel eksikliğin giderilmesi için sözleştik, 3 Mart 1999 saat 16.30 da Karaköy’de Tarihi Ömer Abet İş Hanındaki bürosunda buluştuk. Kendisine Türkiye Barolar Birliğine verdiği 6 Eylül 1969 tarihli raporun fotokopisini gösterdim. Önce rapordaki yazım ve imla tekniğinin kendi yazı ve imla tekniğine pek uymadığını belirtti, arşivini araştırdı ve Türkiye Barolar Birliğine 30 yıl evvel verdiği raporun suretini buldu. Raporu birlikte inceledik. Kendisi raporunun 7. Paragraf son satırındaki 24 Mart 1878 tarihinin yanlış yazıldığını, aslında İstanbul Barosuna temel teşkil eden tarihin, İstanbul Barosu ilk Genel Kurulunun 5 Nisan 1878 olduğunu, bunu yazdığı yazılarında ve kitaplarında da belirttiğini vurguladı. Diğer araştırmacılarında bu görüşte olduğunu belirtti.
Bu tarihsel gelişme ışığında, Türkiye Barolar Birliği’nin kuruluşu aynı gün yapılmış iki tarihsel toplantıya dayandırılmalıdır. Bunlardan ilki Birliğin kabul ettiği 5 Nisan 1958 tarihinde İzmir’de toplanan Baro Başkanlarının toplantısıdır. Diğeri ise çok mutlu bir tarihsel rastlantı olan, İzmir’deki toplantıdan 70 yıl önce aynı gün yapılmış olan 5 Nisan 1878 İstanbul Barosunun İlk Genel Kurul Toplantısıdır.
Bu araştırmamızda 1969 yılında 5 Nisan Avukatlar gününün saptanmasındaki araştırma eksikliğini de tarihsel tanık ve belgeleriyle açıkladığımı sanıyorum.
Umarım, Barolar Birliği ilk Genel Kurulunda 5 NİSAN AVUKATLAR GÜNÜNÜN TARİHSEL DAYANAĞINI, 5 NİSAN 1958 İZMİRDE TOPLANAN BARO BAŞKANLARI TOPLANTISI VE 5 NİSAN 1878 İSTANBUL BAROSUNUN İLK HEYET İ UMUMİYESİ OLARAK değiştirilir.
Av. Adil Giray ÇELİK
KAYNAKÇA:
1. BETİL Av. Aden , İstanbul Barosunun tarihçesi, İstanbul Barosu Dergisi 1978/ Ocak, Şubat Mart.
2. KUNTMAN Av. Osman, Türkiye de Avukatlık Mesleği, İstanbul Barosunun Tarihçesi, İstanbul Barosu Dergisi, Bu eser ayrıca 1988 yılında Ufuk Matbaasında basılmıştır.
3. ÖZKENT Av. Ali Haydar, Avukatın Kitabı, İstanbul Arkadaş Basımevi 1940.
4. TAN Av. Hasan Basri, İstanbul Baro Reisi, İstanbul Baro Mecmuası, Cumhuriyetin 15. Yıl Dönümü Fevkalade Nüshası, İstanbul 1938.
5. Demokrat İzmir Gazetesi 7 Nisan 1958 Tarihli Sayısı.
6. Türkiye Barolar Birliği Tutanakları ve kayıtları.
Av.Adil Giray ÇELİK
Denizli Barosu Avukatlarından
5 nisan avukatlar günü...
Konu Sahibi / Yazar
zümre
Kategori / Forum
Önemli Günler, Etkinlikler
Yorumlar / Cevaplar
1
Okunma / Görüntüleme
3189
5 nisan avukatlar günü...
5 nisan avukatlar günü...
[COLOR=#006600]5 Nisan Avukatlar Günü Konuşması Bugün 5 Nisan, ilk kez 1958 yılında İzmir'de Türkiye Barolarından gelen temsilcilerin yaptığı ve “Türkiye Avukatlar Birliği” statüsünün hazırlanması toplantısında önerilen 5 Nisan'ın Avukatlar günü olarak kutlaması kabul görmüş ve bir çok Baro ve Baromuz, 5 Nisanı avukatlar günü olarak kutlamaya başlanması üzerine 1987 yılında Tekirdağ'da yapılan Türkiye Barolar Birliği genel kurul toplantısında 5 Nisanın avukatlar günü olarak kutlanmasına karar verilmiştir.Bu kısa tarihçeden sonra, Baromuzun kuruluşunun 72.yılında tüm meslektaşlarımın “AVUKATLAR GÜNÜNÜ KUTLUYORUM"
Ülke ve meslek sorunlarının arttığı bugünlerde her 5 nisanda olduğu gibi mutlaka çözümlenmesi gereken sorunlarımızla yine baş başayız.
Öncelikli gündemimizdeki sorun avukatlık yasasıdır. 2 Mayıs 2001 gün ve 4667 sayılı Yasa ve değişik bazı kısa madde değişiklikleri ile meslek yaşamımızda bir takım değişiklikler olmuşsa da, beklenen, özlenen gelişme ne yazık ki sağlanamamıştır.
Avukatlık yasasındaki bazı maddelerin yönetmelik ve tebliğlerde bertaraf edildiğini görmekteyiz. Bunun basit örnekleri, avukatlık kimliğinin resmi kimlik olarak tanınmaması, protokol sırasının yasaya aykırı düzenlenmesidir. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
Bunun ana nedenini inceleyecek olursak eksiksiz demokrasi için gerekli olan bağımsız yargı içinde yer alan savunmanın güçlenmesini istemeyen güçlerin eylemini karşımızda bulmaktayız. Bazı kurum ve kuruluşlar işlerine geldiğinde avukatlık mesleğini kamu görevi olarak kabul etmekte, işlerine gelmediğinde ise serbest meslek olarak kabul edilmesinde yattığını görmekteyiz. Tabi ki bu düşüncenin temelinde de, savunmanın yargı içindekini yerini, tartışmaya açmak gelmektedir.
Her ne kadar 1 Haziran 2005te yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Yasasının 6/d maddesi, Yargı görevi yapanlar deyiminde Avukatlar demişse de savunmanın Anayasa'nın 138 ve devamı maddelerinde yer alan YARGI bölümünde yer almamış olması bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmesine yol açmıştır. Ve bu durum, zaman zaman, sav, savunma, karardan oluşan Yargıyı etkilemektedir. Savunma bir an önce Anayasa'daki yargı bölümünde yerini almalıdır. Dolayısıyla meslek Yasamızın l.maddesine kamu hizmeti anlatımının yanına yargı görevi yapan deyimi mutlaka eklenmelidir.
Avukatlık mesleğine kabuldeki şartlar yeniden düzenlenmelidir.
Hukuk fakültelerine sınırlama getirilerek, var olan fakültelerde eğitime kalite getirilmelidir.
Ayrıca mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımızın içinde bulunduğu ekonomik zorlukların aşılması için birlik bünyesinde, fonların kullanımındaki sistem değiştirilerek faizsiz kredi sağlanmalıdır.
Türkiye'nin şu anda durmadan, olumlu ya da olumsuz yasa ve yönetmelik değiştirdiğini biliyoruz. İşte bu durumda yeni mesleğe başlayan meslektaşlarımıza belli bazı konulara ağırlık vermelerini öneriyorum. Bu durum da, Avukat ortaklığının işler hale getirilmesi, yeniden tanzimi, vergi açısından da adil bir düzenleme yapılması da gereklidir.
Bir diğer konu ise 1 Haziran 2005te yürürlüğe giren yeni Ceza Muhakemeleri Kanununun avukatları ilgilendiren bölümüdür.
Türkiye Barolar birliğinin, baro başkanları ile birlikte 18 şubat 2006 ve 1 Nisan 2006 tarihinde yaptıkları toplantıda alınan kararın; bugün, burada Eskişehir Barosu Başkanı olarak benim, diğer baro başkanlarının da kendi kentlerinde olmak üzere meslektaşlarımıza ve kamuoyuna açıklanmasıdır..
İnsan hakları anlayışındaki çağdaş gelişim ışığında, 18.11.1992 tarihinde, ceza muhakemeleri usulü kanununda “müdafi tayini” konusunda düzenlemeler yapılarak bir suçlama karşısında kalanların Avrupa insan hakları sözleşmesinin 6.maddesine uygun olarak bir müdafi hizmetinden yararlanmaları sağlanmış ve bu hizmetin maddi kaynağı da Ceza muhakemesi kanununun yürürlük ve uygulama şekli hakkında kanunda gösterilmiştir.
Avrupa insan hakları sözleşmesi ve ceza muhakemesi kanunumuzun müdafilik görevinin yerine getirilmesinde kabul ettiği “isteğe bağlı müdafilik” ve “zorunlu müdafilik” sistemlerinin her ikisi de soruşturma ve kovuşturmanın tüm safhalarında “adil yargılanma hakkı” ve “adaletin selameti” gereği olarak, kişilerin kendi özgür iradeleri ile seçerek vekalet verip ücretini ödeyecekleri bir avukatın hizmetinden yararlanmaları esasına dayanmaktadır.
Maddi durumu uygun olmayanlara ise ücreti devlet tarafından ödenen müdafi-vekil görevlendirilecektir.
Yasadan ve uygulamasından kaynaklanan sorunlar giderilmeden, 04.12.2004 tarihinde kabul edilip 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5271 sayılı ceza muhakemesi kanunu ile görevlendirmenin kapsamı, “şüpheli-sanık”tan “şikâyetçi”, “mağdur”, “suçtan zarar gören” ve “katılan” a kadar genişletmiş, soruşturma ve kovuşturması bir müdafi/vekil bulunmadan yürütülemeyecek suçlar çoğaltılmış, böylelikle görevlendirilen müdafi/vekil sayısı 4 kat artmıştır.
Ayrılan kaynak, görevlendirmedeki bu olağanüstü artış karşısında yetersiz kalmış ve 2005 yılında görev alan meslektaşlarımıza, ücretleri ancak 2006 yılında ve 2006 ödeneği tümüyle tüketilerek ödenebilmiştir. 17.000 meslektaşımız avukatlık asgari ücret tarifesinin çok altında belirlenmiş olmasına karşın, üç aydır ücretlerini alamamakta, bir kısım zorunlu giderleri de kendileri karşılamaktadır. 2006 yılında yapılacak görevlendirmeler için yaklaşık 150 milyon Yeni Türk lirasına gereksinim vardır.
Sorun 2005 yılı nisan ayından başlayarak başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm ilgili makamlara sunulmuş ancak çözüm sağlanamamıştır.
Meslektaşlarımızın büyük özveri ile yürüttükleri ve angaryaya dönüşen hizmetin devam edebilmesi için gerekli yasal ve parasal düzenlemelerin 9 MAYIS 2006 tarihine kadar gerçekleştirilmemesi durumunda. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU KAPSAMINDAKİ TÜM MUDAFİ/VEKIL GÖREVLENDİRMELERİMİZİ ÇÖZÜM SAĞLANANA KADAR DURDURULMA KARARI ALINDIĞINI KAMUOYUNA DUYURUYORUM.
Biz bu insani yardımı bırakmak istememekteyiz. Ancak Kanunun emrettiği yükümlülükleri yerine getirmeyen bu hükümet anlayışına karşı duracağımızı belirtmek isteriz.
Sorunlarımıza genel olarak bu bakıştan sonra, ülkemizin bütünlüğünü bozmak için ateşten davul çalanlarla, kanayan yarayı göre göre bir ülke politikası yapmayan, yapamayanlara geldi sıra.
Ağaçlara tırmanan bu rüzgârın önüne çocukları atmak cehaleti kimseyi haklı gösteremez. Ancak, olaylar karşısında, okyanusları okşayan bu masumiyette; dağlarda garezin oluşmasını önleyemez. Nereden gelirse gelsin terör, bizlerin akıttığı gözyaşlarını görmeyecek kadar kördür. Terör, hiçbir ortak akılda yandaş bulamaz, bulmamalıdır. Terör, kötülüklerin rehberinde kol gezmek istese de, karşısındaki sağduyu her zaman galip çıkmalıdır. Bunda azami istikrar gösterilmesi, müdahalelerin zamanında ve ölçülü yapılması çok önemlidir.
Hayatı evlat edinen, tabiatı seven, tabancanın tetiğinden uzak çocuklar yetiştirmeliyiz. Bu çocukları şiddet dolu sahneleriyle ekran başına bağlayan medya yöneticilerinin, okullarda gelişen terörde hiç mi suçu yoktur. Rüzgâr ekmemeliyiz.
Eleştiri karşısında hoşgörülü olmak yerine başta basın sonra vatandaşlara hükümetin başının takındığı tavır, vatandaşın devlet babasının takınmaması gereken bir tavırdır.
Tek başına iktidar olmanın verdiği rahatlığa bürünmek, kişi ve partileri despotluğa, ülkeyi de demokratik olmayan rejimlere sürükler. Yöneticiler, üretken, yapıcı, dost ve çözümcü olmalıdır.
Avukatlar gününde kendi sorunlarımızı ve bizlerin bir parçası olan ülke sorunlarıyla ilgili görüşlerimizle beraber, kamuoyuna CMK konusunda bilgi verip yarınlardaki hukuksuzluğun sorumlularının kimler olduğunu anlatmaya çalıştım.
Bizleri harikulade komalara düşürüp, yokluğun esrarını çözmeye çalışmaya zorlayanları anlattım. Biz ne zamanın önünü kapattık, ne tarihin belleğini unuttuk. Bizler savunanlar kim olduğumuzu, mevkiimizi, makamımızı gayet iyi bilenlerdeniz. Özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın karşısına çıkartılacak bilançonun hesabını da vermeye hazırız.
Ülke ve meslek sorunlarının arttığı bugünlerde her 5 nisanda olduğu gibi mutlaka çözümlenmesi gereken sorunlarımızla yine baş başayız.
Öncelikli gündemimizdeki sorun avukatlık yasasıdır. 2 Mayıs 2001 gün ve 4667 sayılı Yasa ve değişik bazı kısa madde değişiklikleri ile meslek yaşamımızda bir takım değişiklikler olmuşsa da, beklenen, özlenen gelişme ne yazık ki sağlanamamıştır.
Avukatlık yasasındaki bazı maddelerin yönetmelik ve tebliğlerde bertaraf edildiğini görmekteyiz. Bunun basit örnekleri, avukatlık kimliğinin resmi kimlik olarak tanınmaması, protokol sırasının yasaya aykırı düzenlenmesidir. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
Bunun ana nedenini inceleyecek olursak eksiksiz demokrasi için gerekli olan bağımsız yargı içinde yer alan savunmanın güçlenmesini istemeyen güçlerin eylemini karşımızda bulmaktayız. Bazı kurum ve kuruluşlar işlerine geldiğinde avukatlık mesleğini kamu görevi olarak kabul etmekte, işlerine gelmediğinde ise serbest meslek olarak kabul edilmesinde yattığını görmekteyiz. Tabi ki bu düşüncenin temelinde de, savunmanın yargı içindekini yerini, tartışmaya açmak gelmektedir.
Her ne kadar 1 Haziran 2005te yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Yasasının 6/d maddesi, Yargı görevi yapanlar deyiminde Avukatlar demişse de savunmanın Anayasa'nın 138 ve devamı maddelerinde yer alan YARGI bölümünde yer almamış olması bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmesine yol açmıştır. Ve bu durum, zaman zaman, sav, savunma, karardan oluşan Yargıyı etkilemektedir. Savunma bir an önce Anayasa'daki yargı bölümünde yerini almalıdır. Dolayısıyla meslek Yasamızın l.maddesine kamu hizmeti anlatımının yanına yargı görevi yapan deyimi mutlaka eklenmelidir.
Avukatlık mesleğine kabuldeki şartlar yeniden düzenlenmelidir.
Hukuk fakültelerine sınırlama getirilerek, var olan fakültelerde eğitime kalite getirilmelidir.
Ayrıca mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımızın içinde bulunduğu ekonomik zorlukların aşılması için birlik bünyesinde, fonların kullanımındaki sistem değiştirilerek faizsiz kredi sağlanmalıdır.
Türkiye'nin şu anda durmadan, olumlu ya da olumsuz yasa ve yönetmelik değiştirdiğini biliyoruz. İşte bu durumda yeni mesleğe başlayan meslektaşlarımıza belli bazı konulara ağırlık vermelerini öneriyorum. Bu durum da, Avukat ortaklığının işler hale getirilmesi, yeniden tanzimi, vergi açısından da adil bir düzenleme yapılması da gereklidir.
Bir diğer konu ise 1 Haziran 2005te yürürlüğe giren yeni Ceza Muhakemeleri Kanununun avukatları ilgilendiren bölümüdür.
Türkiye Barolar birliğinin, baro başkanları ile birlikte 18 şubat 2006 ve 1 Nisan 2006 tarihinde yaptıkları toplantıda alınan kararın; bugün, burada Eskişehir Barosu Başkanı olarak benim, diğer baro başkanlarının da kendi kentlerinde olmak üzere meslektaşlarımıza ve kamuoyuna açıklanmasıdır..
İnsan hakları anlayışındaki çağdaş gelişim ışığında, 18.11.1992 tarihinde, ceza muhakemeleri usulü kanununda “müdafi tayini” konusunda düzenlemeler yapılarak bir suçlama karşısında kalanların Avrupa insan hakları sözleşmesinin 6.maddesine uygun olarak bir müdafi hizmetinden yararlanmaları sağlanmış ve bu hizmetin maddi kaynağı da Ceza muhakemesi kanununun yürürlük ve uygulama şekli hakkında kanunda gösterilmiştir.
Avrupa insan hakları sözleşmesi ve ceza muhakemesi kanunumuzun müdafilik görevinin yerine getirilmesinde kabul ettiği “isteğe bağlı müdafilik” ve “zorunlu müdafilik” sistemlerinin her ikisi de soruşturma ve kovuşturmanın tüm safhalarında “adil yargılanma hakkı” ve “adaletin selameti” gereği olarak, kişilerin kendi özgür iradeleri ile seçerek vekalet verip ücretini ödeyecekleri bir avukatın hizmetinden yararlanmaları esasına dayanmaktadır.
Maddi durumu uygun olmayanlara ise ücreti devlet tarafından ödenen müdafi-vekil görevlendirilecektir.
Yasadan ve uygulamasından kaynaklanan sorunlar giderilmeden, 04.12.2004 tarihinde kabul edilip 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5271 sayılı ceza muhakemesi kanunu ile görevlendirmenin kapsamı, “şüpheli-sanık”tan “şikâyetçi”, “mağdur”, “suçtan zarar gören” ve “katılan” a kadar genişletmiş, soruşturma ve kovuşturması bir müdafi/vekil bulunmadan yürütülemeyecek suçlar çoğaltılmış, böylelikle görevlendirilen müdafi/vekil sayısı 4 kat artmıştır.
Ayrılan kaynak, görevlendirmedeki bu olağanüstü artış karşısında yetersiz kalmış ve 2005 yılında görev alan meslektaşlarımıza, ücretleri ancak 2006 yılında ve 2006 ödeneği tümüyle tüketilerek ödenebilmiştir. 17.000 meslektaşımız avukatlık asgari ücret tarifesinin çok altında belirlenmiş olmasına karşın, üç aydır ücretlerini alamamakta, bir kısım zorunlu giderleri de kendileri karşılamaktadır. 2006 yılında yapılacak görevlendirmeler için yaklaşık 150 milyon Yeni Türk lirasına gereksinim vardır.
Sorun 2005 yılı nisan ayından başlayarak başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm ilgili makamlara sunulmuş ancak çözüm sağlanamamıştır.
Meslektaşlarımızın büyük özveri ile yürüttükleri ve angaryaya dönüşen hizmetin devam edebilmesi için gerekli yasal ve parasal düzenlemelerin 9 MAYIS 2006 tarihine kadar gerçekleştirilmemesi durumunda. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU KAPSAMINDAKİ TÜM MUDAFİ/VEKIL GÖREVLENDİRMELERİMİZİ ÇÖZÜM SAĞLANANA KADAR DURDURULMA KARARI ALINDIĞINI KAMUOYUNA DUYURUYORUM.
Biz bu insani yardımı bırakmak istememekteyiz. Ancak Kanunun emrettiği yükümlülükleri yerine getirmeyen bu hükümet anlayışına karşı duracağımızı belirtmek isteriz.
Sorunlarımıza genel olarak bu bakıştan sonra, ülkemizin bütünlüğünü bozmak için ateşten davul çalanlarla, kanayan yarayı göre göre bir ülke politikası yapmayan, yapamayanlara geldi sıra.
Ağaçlara tırmanan bu rüzgârın önüne çocukları atmak cehaleti kimseyi haklı gösteremez. Ancak, olaylar karşısında, okyanusları okşayan bu masumiyette; dağlarda garezin oluşmasını önleyemez. Nereden gelirse gelsin terör, bizlerin akıttığı gözyaşlarını görmeyecek kadar kördür. Terör, hiçbir ortak akılda yandaş bulamaz, bulmamalıdır. Terör, kötülüklerin rehberinde kol gezmek istese de, karşısındaki sağduyu her zaman galip çıkmalıdır. Bunda azami istikrar gösterilmesi, müdahalelerin zamanında ve ölçülü yapılması çok önemlidir.
Hayatı evlat edinen, tabiatı seven, tabancanın tetiğinden uzak çocuklar yetiştirmeliyiz. Bu çocukları şiddet dolu sahneleriyle ekran başına bağlayan medya yöneticilerinin, okullarda gelişen terörde hiç mi suçu yoktur. Rüzgâr ekmemeliyiz.
Eleştiri karşısında hoşgörülü olmak yerine başta basın sonra vatandaşlara hükümetin başının takındığı tavır, vatandaşın devlet babasının takınmaması gereken bir tavırdır.
Tek başına iktidar olmanın verdiği rahatlığa bürünmek, kişi ve partileri despotluğa, ülkeyi de demokratik olmayan rejimlere sürükler. Yöneticiler, üretken, yapıcı, dost ve çözümcü olmalıdır.
Avukatlar gününde kendi sorunlarımızı ve bizlerin bir parçası olan ülke sorunlarıyla ilgili görüşlerimizle beraber, kamuoyuna CMK konusunda bilgi verip yarınlardaki hukuksuzluğun sorumlularının kimler olduğunu anlatmaya çalıştım.
Bizleri harikulade komalara düşürüp, yokluğun esrarını çözmeye çalışmaya zorlayanları anlattım. Biz ne zamanın önünü kapattık, ne tarihin belleğini unuttuk. Bizler savunanlar kim olduğumuzu, mevkiimizi, makamımızı gayet iyi bilenlerdeniz. Özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın karşısına çıkartılacak bilançonun hesabını da vermeye hazırız.
Bir ismi AliÂdir bir ismi Veli
Onlar nurdan dogdu nurudur nebi
Eveli ahiri yaratan Ali
Simdi de geziyo Zöhre Ana dili
Pir Zöhre Ana
Onlar nurdan dogdu nurudur nebi
Eveli ahiri yaratan Ali
Simdi de geziyo Zöhre Ana dili
Pir Zöhre Ana
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi