Peygamberler içinde bu mübarek Çok zengin ve varlıklı olandır. Diğerlerinden ayrıcalığı budur üç nişanının adları sırası ile şöyledir: Birincisi Kamer Ana, ikincisi Şemsi Ana, üçüncüsü Elif Ana'dır. Üçüncü nişanı Elif Ana, Hz. Ali’nin halasıdır. Halil Peygamber’in mal varlığı deve ve koyun sürüsüdür. Koyunlarının çobanı ise Musa Peygamber’dir, Musa Peygamber Halil Peygamberin kardeşi eytullah’ın oğludur.
HALİL PEYGAMBER VE KURBAN BAYRAMININ ANLATIMI
Halil peygamber’in uzun bir zaman çocuğu olmadığı için Arafat dağının yüzeyine çıkar orada sarı bir taşın Üzerinde Allah’a yalvarır, dua eder gözyaşı döker dönermiş.
Allah’ım bana bir oğlan ver, sen yüzümü güldür, kör ocağımı yaktır, onu yedi sene bana sevdir. Yedisinden sonra hakka kurban edeyim diye dılek tutarmış.
"Bir oğlan ver sen yüzüm güldür
Yedi sene sen onu sevdir
kör ocağım yaktır
Yedi yaşından sonra sen Hakka kurban verdir."
Bu dua ve yalvarışları Allah tarafından kabul edilmiş ve rüyasında Bozatlı Hızır şöyle demiş:
"Ya Halil Arafat Dağ’ındaki ettiğin dualar kabul edilmiştir. Senin bir oğlun olacak adı İsmail konacak ruhu Abdullah’ın ruhu olacak kör ocağını yakacak ancak onu yedisinde bıçağa yatırıp Hakka kurban edeceksin, çünkü dileğini böyle diledin der ve rüyanı kimseye deme yalnız Ak olukta suya anlat der. Bu rüyanın üstüne Halil Peygamber yerinden kalkar eline su güğümünü alarak doğru pınara giderek abdest’ini alır selafatını getirir suya rüyasını söyler. Suya söylemesinin nedeni ise ’Suyun büyüklüğü mürşit’tir. Mürşit Ali’dir. Hayır ola, hayırlar karşı çıka bugün Ben Muhammed Mustafa Bozatlı Hızırı gördüm bana bir oğlun olacak ruhu Abdullah’ın ruhu olacak adı İsmail konacak, kör ocağını yakacak yedisinden sonra Hakka kurban edilecek’ dedi. Bunun karşılığını beklerim deyince kırmızı bir cennet elması gelerek güğüme düştü, niyaz vererek elmayı alıp evine döndü, sabah kahvaltısından sonra hiç bir şeyi anlatmadan üçüncü karısı Elif Ana’ya kalk güğümdeki elmayı al getir dedi ve bu elmayı dört parçaya bölüp hak lokması diyerek paylaştırdı.
İlk Önce büyük karısı Kamer’e uzattı o elmayı kabuğunu soyda ver dedi. Sıra ikinci karısı Şemsi’ye gelmişti oda karnını yarda ver yani Çekirdeklerini al dedi, üçüncü karısı Elif Ana ise elmayı hiç bir şey demeden alıp yedi.
Halil Peygamber bir hafta sonra perşembe sabahı yerinden kalkıp rüyasını yeni görmüş gibi sofra başında anlattı. ’Ben bugün Muhammed’i gördüm, senin bir oğlun olacak adı İsmail konacak ruhu Abdullah’ın ruhu olacak kör ocağını yakacak yedi yaşında Hakka kurban edilecek’ dedi. O zaman üçüncü karısı Elif Ana sevinçle yerinden kalkarak, ’Ya Halil o Çocuk benden ben vereceğim sana, kökü senden dalı benden İsmail benden doğacak dedi’ O zaman büyük kuması Kamer ve katırancanın kızı ne olacak dedi, ikinci kuması Şemsi Ana kör ocağın bumu yakacak diye ses ettiler.
Bu olaydan kırk gün sonra yediği elmadan Elif Ana hamile kaldı dokuz ay bittikten sonra dokuz gün daha geçti. Bu süre içerisinde Elif Ana’ya saygı ve hürmet ederek İsmail’in doğumunu beklediler. Nisan ayının on beşinde perşembe gecesi üç anneleri ekmek yaparken Elif Ana’nın sancısı tuttu o zaman Halil peygamber rüyada bebeği Muhammed verdiği için doğru ona gitti. ’Ya topal meliyke sen yetiş’ diyerek Adila Ana’dan yardım istedi. O mübarek biz göçüyoruz, diyerek yardıma geldi. Bu kelime batından zahire Çocukla annesinin kurtulmasıdır. Birinci sancı değil ikinci sancı Üzerine İsmail doğunca alnında zöhre yıldızı parladı ve ağlamaya başladı.
Bu ağlaması annem, babam kimdir? sahip çıksın demesidir. Bu ağlamanın Üzerine Elif ana sevinçle Şu deyişi söyledi.
İsmail’im doğdu dünyalara nam yapsın
Büyüsünde babasına dam yapsın
Düğün kuram cümle âleme Şan yapsın
Bugün Kadir Mevla’m güldürdün beni
diyerek kundağı bağrına bastı öptü, sevdi, sevincinden ağladı, sonra kumalarına dönerek bizim ağzımız tatlandı seven dostlarınki de tatlansın unları ekmek tahtalarını kaldırmayın İsmail’in helvasını verin dedi gözaydına gelen dostlara helva yapıp verdiler.
Nisan ayının on beşinde siftah namaz helvası vermesi sevaptır. Bunun bir sebebi oğlan çocuklarının doğuşunda verilir. Doğumun dokuz ay, dokuz gün gitmesinin nedeni Halil Peygamber’in sabrının denenmesidir. Erkek çocuğun geç dünyaya gelmesi buradan kalmıştır.
İsmail bundan sonra üç annesinin sevgisi ile büyümeye başlar, Çok zeki akıllı güzel bir Çocuk olur. Gün geçtikte babası Halil Peygamber bir türlü huzur bulamıyordu. Çünkü İsmail ikrarlı idi. Kurban edilme korkusu rahat vermiyordu. İsmail’e kıyamıyordu. Bu arada İsmail yedi yaşını doldurmuştu. Bir gün yine Halil Peygamber’in rüyasına giren Muhammed şunları dedi:
’Ya Halil sen Allah’a asi geliyorsun. İsmail yedisini Çoktan bitirdi sekizine bastı. İkrarında durmadın. Hani İsmail’i kurban edecektin’ dedi.
Bu rüyanın Üzerine Halil Peygamber yerinden fırlayarak kalktı. Büyük karısı Kamer Ana’ya kalk İsmail’in ellerini kınala, eline bal ve yağdan azık ver. Arafat’a gönder, bugün İsmail’in rüyasını gördüm dedi. Babana azık götür diye, sal. Sakın kendini keseceğimi deme, dedi. Annesi Elif Ana karalar giyerek yasa büründü.
Halil Peygamber, Elif ananın tülbendini aldı. İsmail’in ellerini bağlamak için ip aldı. Birde bıçak alarak yola çıktı. Kamer Ana İsmail’in ellerini kınaladı ve baban Arafat’ta odun kesiyor babana azık götür diye söyleyince, İsmail Çok zeki olduğundan annesinin boynuna sarıldı, o zaman büyük annene git dedi. İsmail Çekimser durdu ve Kamer Ana İsmail’e laf vurdu. ’katranı kaynatsan olur mu Şeker cinsini s...ğim cinsine Çeker’ dedi. Bu söz "Elif Ana’nın anne ve babası katran kazanının başında insanları acımadan yakıyor, bana mı acır" anlamına gelmektedir. Bu söze karşılık İsmail yola çıktı. Kendi kendine söylenerek tuna nehrine varınca su kükredi ve iblis olan Şeytan İsmail’in önüne çıktı.
’Ya İsmail baban Arafat’ta odun kesmiyor, seni kesecek sakın gitme’ dedi. İsmail bu söze "sen kimsin kesiyorsa, babam kesiyor kör gözüne lanet olsun Haktan aldı sözü Hakka veriyor", dedi. Üç defa sudan yol istedi, üç defa önüne geçti yol vermedi. İsmail gecikince Halil İbrahim’e malum oldu ve nehre gelerek İsmail’in elini bağlıyacağı ipi atarak, ipten tutun geç diye suya bırakmak istedi. Yine kıyamadı karşıya geçerek bağrına bastı ve sudan geçirdi. Keseceği yere getirdi. Oradaki vaziyeti gören İsmail hemen anladı ve babasına Selam allöyküm baba işin kolay gelsin dedi. İsmail'in bu lafı Üzerine Halil İbrahim gözlerinden kanlı yaşlar akıttı. Dılek dilediği taşı mezar etti, meşe ağaçlarından teneşir tahtası yaptı, İsmail’e oğlum annen sana deve yününden yatak yapacak. Onun için tahtalı yapıyorum. Yatta bir boyunu ölçeyim, dedi. Bu sözü ikilemeyen İsmail hemen uzandı o zaman annesinin tülbendini gözlerine bağladı, ellerini iple bağlayınca İsmail:
’Ya baba ben sana karşı koymuyorum. Sen Hakka verdiğin sözü yerine getiriyorsun. Gözlerimi çöz, gözümün içine bakarak beni kes’ dedi. Ve Halil İbrahim bıçağı eline alarak İsmail’i kesmeye başladı, fakat İsmail sanki taş olmuş bıçak işlemiyordu o zaman Halil İbrahim, Çok hırslanarak
"Ya mübarek hem istersin hem kesmezsin nedir senin sırrın" diyerek, elindeki bıçağı taşa vurdu. Taş ikiye bölündü, iki dizinin üstüne geldi. O zaman Hak tarafından büyük bir emirle Cebrail olan melek ile Mikail olan melekler Allah’a sığınarak İsmail’e yardım istedi. O zaman Allah’ın arslanı Ali’dir diyerek, Ali’ye başvuruldu. ’Ya Ali bize bir yol göster, İsmail’i Halil bu sefer nerdeyse şeytanın hırsıyla kesecektir ne dersin sen Allah’a bir sığın deyince’ Ali:
’İsmail sudan geldi, suya gidecektir. Çünkü Halil eksik dılek, diledi. İsmail’i dilerken sen dileğimi ver, ben onu Hakka kurban keseyim’ dedi. ’dileği böyle kabul oldu’ dedi.
’Ya Ali sen bilirsin, sen Allah’ın arslanısın tekrar bir sığın Ali sırrı arı sırrı, Allah’ın sırrı sendedir’ dediler. O zaman Ali Arafat dağı’nın üstünde Musa Peygamberin önündeki Kara Koyunun mor kuzusunu yetiştirin neredeyse İsmail kesilecektir, dedi. İki melek Mikail ve Cebrail kurt donunda Musa’ya gözüktüler, koyunu boğarak kuzuyu aldılar.
Halil Peygamber’in sol kolundan tutarak Halil dıleklerin kabul oldu. İsmail’in yerine kurban getirdik, diyerek kuzuyu bıraktılar.
Ama o da bir can olduğu için koyun kuzusuna acı bir sesle melemeye başladı. Halil İbrahim Çok büyük bir acı ile ağlayarak koyunun kuzusuna
"Ben senide kesemem. Ama bu emir Haktan geldi. Hakkındır", diyerek kendi döşlerini bıçakla dilerek al kanlara boyadı ve dize gelerek kuzunun sağ gözünü ve sağ ayağını Öperek gözlerini bağladı hellallaştı.
Kurban bayramında koyunun bağlanması bunun içindir. Daha sonra İsmail’in gözünü bağladığı tülbendi kuzunun gözüne bağladı hem ağladı hem Şu duasını okuyarak başladı (Üç Kulfu bir Elham ve Kelimeyi Şahadet getirdi, salafatla kurban duasını okudu) ve kuzuyu kesti.
ENZ-İ BESMELE
Enz-Ü billahimine Şeytan-i racim Bismillah-i Rahma-ni Rahim velahavle vela kuvvet illa billa Ali ulazım
KULFU DUASI
Kulfu Allah-Ü ahet Allah-Ü samet velem yelit velem yulet velem ya küllehü küfen ahat (üç defa okunur)
ELHAM DUASI:
elhamdülillahi Rabbil Alemin errahmanirrahi Maliki yevmüddin iyyake na-büdi ve iyyake nestain sıradel müstakim sıradellezine en amte gayrül mağdubi veladdalin.
KELİMEYİ ŞAHADET:
EŞ hed-Ü enla ilahe illallah hakbirsin Muhammedi Resurullah Ali’yi Ali yullah Veliyi Kabey yullah mürşidi Kamil Kamili mürşidullah
SELAFAT
allahümme Salli Ala Seydine Muhammed ve Ala Ali Seydine Muhammed. Dedikten sonra kurban duasına geçti.
Babamın adı Halil adım İsmail
Yavrumun yerine veriyom Cebrail
kurbanımı kabul eyle Hızır
Allahü Ekber, Allahü Ekber, Allahü Ekber
destur pir diyerek kuzuyu kesti ve kuzunun, İsmail’in koyunun üstüne Şu dörtlükleri söyledi:
Musam Tur dağında koyun güdüyo
Üç kurt geldi nasibimi ver diyo
Kuzuyu ver koyun geri gel diyo
Koyun gel meleme vazgeç kuzudan
Koyun meler kuzusuna süt verir
İsmail’im taş üstünde can verir
Haktan geldi bu emire ne denir
Koyun gel meleme vazgeç kuzudan
Yum yavrumda bağlıyayaım gözlerin
Haktan aldım Hakka verem sözlerin
Elif Anan dövsün iki dizlerin
Koyun gel meleme vazgeç kuzudan
Kara koyun mor kuzuya meledi
Altın tasdan su getirip iç dedi
Halil sen gel bu kuzudan geç dedi
Koyun gel meleme vazgeç kuzudan
İsmail’im seni Haktan istedim
Yağa yatırıp ben balınan besledim
Nenni yavrum sen sesini kes dedim
Koyun gel meleme vazgeç kuzudan
Elif Ana Üryan büryan dağlandı
Yas tutupta karaları bağlandı
İsmail’im ip içinde bağlandı
Koyun gel meleme vazgeç kuzundan
Acı olur İsmail’im acısı
İçerimden çıkmaz bıçak sızısı
Halil bugün kesti körpe kuzusu
Koyun gel meleme vazgeç kuzundan
Bu dörtlükleri söyleyerek kuzuyu kesti. Devenin bir yanına İsmail’i diğer yanına kuzuyu üstüne de yaptığı teneşiri yükledi. Hem sevindi, hem ağlayarak eve döndüğünü duyan dostları gözaydına geldiler, Haktan gelen kuzuyu pişirerek ziyaretine gelen dostlarına Hak lokması olarak verdi, yanında kebap hurması ve gül suyu ikram etti.
Çoğu insan Halil İbrahim’e inanmadı iftira attı, koyun sürüsü kendisinin Çoban kardeşinin oğlu kuzuyu Haktan geldi diyerek bizleri kandırıyor, dediler.
Halil Peygamber bundan sonra deve keserek İsmail'in sünnet düğününü yaptı, Muhammed Mustafa kirvesi oldu. Bu nedenle kirvelik kutsaldır ve Hakta yeri vardır.
İsmail’in şanı böylece tüm dünyaya yayıldı. Halil İbrahim’in Haktan gelen emir Üzerine oğlu İsmail’i Kurban etmeye hazırladığı gün olarak 15 TEMMUZ KURBAN BAYRAMI OLARAK KALDI.
Bu bayramda kesilen kurbanlar öksüz, dul, fakirlere pişirilerek yedirilir ya da çiğden dağıtılır. Yalnız sağ budu kurbanı kesene kısmettir. Bu kurbanı zevk ederek piknik ve eğlence Şeklinde yemesi, evlere kavurma yapılıp saklanması günahtır. Ayrıca kurban ortak kesilemez. Çünkü İsmail’e kurban tek indi. Maddi durumu iyi olan bir kişinin her sene kesmesi sevaptır. Ortak kurban kesmesi günahtır.
İsmail on beş yaşına gelince eli iş tuttu. Sanatı dam (cem evi) yapmaktı. Bu mesleği babasının rüyasında Muhammed Mustafa verdi, doğumunda Elif Ana’da oğlunun dam yapmasını dilemişti. Bu nedenle annesinin de dileğini yerine getirmiş oldu.
İsmail, Muhammed Mustafa’nın hem amcasının oğlu hem de bacanağıdır.
Gelin Ey Dostlarım Bayramlaşalım
Pir Sultan Olmuşum Dağlar Aşarım
Derya Umman Gibi Taşıp Coşarım
İsmail’im Söyler Bu Da Benim Başarım
Bugün Arifedir Kına Yakarım
Deve Oldum Her Dergaha Ikarım
Kesilir Kurbanlar Candan Bıkarım
Hak İçin Kesen Yok Haram Sayarım
El Gördüye Kurban Kesip Can Yakma
Azdırıp Kulları Kullara Takma
Irzına Göz Koyup Yuvasını Yıkma
Yılandır Yavrusu Zöhrem Ağusuz Sanma
İste Zöhrem Ben Dersini Vereyim
Uzat Yavrum O Dilini Yiyeyim
Tığla Kurbanları Senden Dileyim
Bunca Can Yaktılar Nasıl Güleyim
İsmail’im Söyler Bağlandı Kolum
Kesildi Kurbanım Sebeplen Kulum
Çığrışır Öksüzler Yuvada Dulum
Cebinde Yoktur Ki Metelik Pulum
Arafat Dağları Sin Sin Siniler
İnsanlarla Gezer Bütün Periler
Toplandı Bugün Kırklar Yediler
Şahımerdan Ali Pirim Dediler
Yatırdım İsmail’i Taşın Üstüne
Cebrail Selamın Başım Üstüne
Kesildi Hüseyin Gönlüm Töslüye
Kanlı Yaşlar Saçar Anam Hüsniye
Almadım İsmail Baharım Yazım
Elimde Tesbihim Dilimdir Sazım
Daha Pek Körpesin Kıyamam Kuzum
Çözüldü Bağlarım Tutmuyo Dizim
Mezar Eştim Sana dılek Taşını
Akıttım Gözümden Kanlı Yaşımı
Filte Filte Ettim Kendi Döşümü
Nere Koyam Yavrum Kesem Başını
Üçüncü Elif’tir Muradım Veren
Kesilmeden Yavrum Mor Kuzun Gelen
İsmail’imin Acısı Ciğerim Delen
Cebrail Aleyselam Selamı Veren
Kılavuz Kuşumu Saldım Yanıma
Uyumuyor Zöhrem Derin Uykuda
Kurbanını Keserler Boşu Boşuna
Kavurma Ederler Kendi Aşına
Memleketim Yozgat Yemen’dir İlim
Horasan Köyünden Geliyor Pirim
Kırklar Binasında Var Oldu Yerim
Sıfatı Zöhre Ana Ali’dir Dilim.
Kaynak: Pir Zöhre Ana- Mehtaptaki Erenler Kitabı