Şuna kızıyorlar karşı taraf ok kullanıyorsa siz de ok kullanın canım müsabaka yapıyoruz burada hiç oldu mu şimdi? Tank filan.
1128 akademisyen kendi ifadeleriyle"Türkiye Cumhuriyeti devletinin Sur'da Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de başta Kürt halkı olmak üzere bölge halklarına gerçekleştirdiği katliam" üzerine imza bir bidiri kaleme alarak Türkiye Cumhuriyeti devletine kınadılar ve art arda taleplerini sıraladılar.
Adım adım bildiriyi tetkik edelim isterseniz:
"Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir."
İtiraz:
Bölgede ve bu yerleşim yerlerinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin siyasal iradesini ortadan kaldırmaya ve yeni bir siyasi otoriteye ihdas etmeye çalışan bir terör örgütün varlığını burada göremiyoruz, biz başka bir ülkede mi yaşıyoruz yoksa. Devlet olmanın gereği hakim olduğu alanda asayişi tesis etmektir. Makineli tüfek ve havan, her türden patlayıcıyı, uçaksavarları kullanan terör örgütünün kullandığı silahların hafif silahçıklar olduğunu anlıyoruz sayın arkadaşlarımızın ifadesinden. Şuna kızıyorlar karşı taraf ok kullanıyorsa siz de ok kullanın canım müsabaka yapıyoruz burada hiç oldu mu şimdi? Tank filan.
Operasyonlar sebebiyle sivil halkın temel ihtiyaçlarının ve eksikliklerinin aksatılmamasından bahsediyorsanız buna vicdan sahibi herkes evet diyecektir. Terör örgütü kötü muamele yapmıyor mu? o mahallelerde çocuklara teröre zorlanan anne ve babaların yüzüne bakarak bunu söyleyebilir misiniz?
Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye'nin kendi hukukunun ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.
Kasıtlı kıyım! Kasıtlı planlı bir kıyım yaptığı halde 1 milyon ordu 500 bin polis 50 bin korucu bir o kadar sair unsurla 30 yıldır tüketemedi.! Terör örgütünün sayısından fazla o bölgede bu unsurlarla mücadele eden kahraman yurttaşımız var. Onca evladını, yurttaşlarını korumak uğruna şehit verdi. Bu nasıl bir vicdandır? Kurşunlanan kundaktaki bebeler, hemşireler, öğretmenlerimiz de mi aklınıza bir an düşmez.
"Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz."
Kimdir bu halklar? ben bir halk bilimci olarak bilmek isterim. Bu değerli arkadaşlarım akademisyen olduğuna göre "katliam" kelimesinin uluslararası hukuktaki karşılığını biliyor olmaları gerekir. Kendi ülkesine dış gözlemci isteyen bu ekipler 100 yıl önce İngiliz mandası önerenlerle aynı üsluptalar, ne tesadüf!
EMREDERSİNİZ, RAKI DA GETİREK Mİ
"Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz."
Emredersiniz rakı da getirek mi? Kimle kim müzakere edecek? Türk milletini nerde ne zaman yendiniz. Yenince, listenizi getirirsiniz o iradeyle. Bu ülkede Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları ve Türk siyaseti vardır. Bu sözlerinizi İngilizce ve Almancaya ve Fransızcaya çevirip orada okusak ülkenin ismini İngiltere, Almanya ve Fransa yapsak orada demokrat aydınlar entelektüeller size ne derler? İlk komünün Fransa'sında Korsika siyaseti, Alzas siyaseti diyebilir misiniz? Herkesi Haso ve Memo profilinde mi değerlendiriyorsunuz. Nedir bu kantin geyiği?
"Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz. "
Çok önemli bir bühtanda bulunuyorsunuz. Bunun adı iftiradır. Sizleri vicdanlı ve hakkaniyetli olmaya davet ediyorum. Aydın sadece bilimden ve doğrulardan yana taraftır. Uygulanan sokağa çıkma yasağı ve sair asayiş tedbirleri sebebiyle yaşam koşullarının zorlaştığı sıkıyönetimi yaşamış bütün bu ülke insanları tarafından bilinir. Buna vurgu yapmak başka bir şeydir. Bu vurgu ile dile getirilseydi hepimiz katılabilridik. Lakin bu dil kurulmuş bir dil, başka bir şeyi hedefliyor, besbelli. Ağız büzmesinden Osman diyeceği besbelli.
GERÇEK ÇAĞRI...
Gerçek bir çağrı "her türlü şiddeti hangi gerekçe ile olursa olsun araç olarak kullanmayı reddetmekten ve kınamaktan geçer. "
Neden bundan imtina ettiniz? Bu haliyle bildiri siyasi bir taraf izlenimi vermektedir.
Emepryalizmin 150 yıldır ve hâlen bölgede uygulamakta olduğu tahakküm politikalarını dile getirmeyerek, hahikati örtüyorsunuz. İnsan hakları ve hukuku, bütün sıfatlarından arınmış insana ve yurttaşa hitap eder. Böyle bir vurgunuz olmadığı için Türk milletinin maşeri vicdanına ve sağduyusuna hitap edemiyorsunuz.
Evet, ülkemde akademi suskundur, yüksek idarecileri -çok uzun zamanlardan beri- (şimdi değil) bitki çayı içip gülmsemekle, labrient gibi gizem ve sırlarla dolu akademik teşvik yönetmeliği ile meşgul. Hal böyle olunca topluma önderlik edecek, yol gösterecek, bilgi, tutum, çözüm ve öneriler de gelmiyor. Enstitüler, "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" rollerinde.
Hiçkimse kalmayınca acizane bizler vicdan ve tarihe not düşmek adına dile getirmek durumunda kalıyoruz. Küçük, gizli kızmalar böyle başlıyor.
YARA KÜÇÜKKEN, PANSUMANLA TEDAVİ EDİLEBİLECEKKEN...
Ey ricâl-i devlet
Evet, sokaklar patlayıcılarla tahkim edilirken, kepçelerle kazınırken barikatlar kurulurken her nedense, müdahale etmeyince tablo bu hale geldi. Kimse "görmedim, bilmiyordum"diyemez. Her şey ortada. Limonlu büyük çaylar içilip dizi seyredildi. Yara küçükken, pansumanla tedavi edilebilecekken şimdi büyük ameliyat gerekebiliyor. Durum budur...
Cevat Fehmi Başkut'un "Buzlar Çözülmeden " isimli tiyatro eserindeki gibi buzlar çözülür yeni kaymakam gelirse hukuk önünde bu limonlu büyük çayların hukuk önünde hesabı sorulur gibime geliyor. Yanılıyor da olabilirim. Hepsi ya da hiçbiri. Vazgeçtim, demedim sayın en iyisi.
Tarihin hiçbir döneminde kurnaz orta şut karışımı (ne orta ne şut, ya tutarsa) "dayama poltikaları" ile sonuş alındığını görülmemiştir. Kurnazlık zekanın düşmanıdır.
Prof. Dr. Kemal Üçüncü
Odatv.com
1128 akademisyenin o bildirisine itirazım var
1128 akademisyenin o bildirisine itirazım var
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi