1000 Mele'nin Ataması Yapıldı
Tüm Türkiye PKK saldırıları, Suriye’nin uçağımızı düşürmesi gibi olaylarla ilgilenirken hükümet sessiz sedasız 1000 ‘mele’nin atamasını yapıverdi.
On binlerce öğretmen atanmak için beklerken Diyanet üzerinden yapılan atamalarla bu yılın mele açığının bir bölümü karşılanmış oldu.
Meleler, diğer adıyla ‘molla’lar halka daha iyi bir din eğitimi vermek üzere görev yapacak.
Elbette halkın din eğitimi ihtiyacı varsa, bazı yöntemler kullanılacaktır. Ancak 5 bin 800 adayın katıldığı sınavlardan sonraki açıklamalar “mele açılımının” aslında neyi amaçladığını da gözler önüne seriyor.
Meğer meleler tam 90 yıldır bunu bekliyormuş. 90 yıl dediğiniz, bir eksiği ile Cumhuriyet’in ilanı. Başka bir deyişle “çağdaş Türkiye’nin temellerinin atıldığı” gün. Meleler hükümetin “mele açılımını” iade-i itibar olarak gördüklerini belirtmişler.
Ataması yapılan mele İsmail Akgüç “Güneş göründü inşallah. Devlet medreseleri de kanuni zemine oturtup, gerekirse öğrencilerine burs da vermelidir” diyor. Yani bundan sonraki aşama medreselerin açılması olacak.
Bir başka mele, Mehmet Fatih Akgül ise “Geç bile kalındığını” belirtiyor. Muharrem Şerif Ulutaş adlı mele de “Rabbim bu hükümeti başımızdan eksik etmesin” diyerek sevincini gösteriyor.
Bütün bunlar “milli eğitimin” etkisini azaltmayı ve dine dayalı eğitimin ön plana çıkmasını amaçlıyor.
Medreseler Cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda kaldırılmış ve tüm ülkede “tevhid-i tedrisat” yani eğitimde birlik başlamıştı. Cumhuriyetle birlikte eğitim pozitif bilimler ışığında yapılarak tüm halkın bilimsel değerler üzerinden eğitim alması sağlanmıştı.
Medreseler ise tamamen din eğitimi veren, öğrencilerini pozitif bilimlerden uzak tutan ve bu bilimleri reddeden bir anlayışa sahiptir.
Kimileri medreselerde fizik, matematik, kimya gibi derslerin de verildiğini savunabilir. Osmanlı döneminde bu medreselerden yetişen daha sonra pozitif bilimlerde başarıya ulaşmış isimler de sayılabilir.
Ancak fark şudur: Medreselerde verilen fen dersleri, bilimsel temele göre değil “Kuran’da bu konu nerede yer alıyor?” sorusuna cevap aramayı esas alır.
Medreselerde fen konusunda saptanmış bir bilimsel verinin Kuran’da olup olmadığı aranır, kimilerine kanıt bulunur, ancak bilimsel çalışmaların kaynağını oluşturan “sorgulama” yapılmaz. Böyle olunca da bilim, bilim olarak değil, dinde yer aldığı biçimde öğretilir. Bunun sonucunda bilim ve teknikte ilerleme sağlayacak araştırmalara, deneylere ve incelemelere izin verilmez.
Bir bilimsel kanıt Kuran’da bulunamazsa reddedilir.
Oysa Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in temel ilkesi eğitimde araştırmaya, sormaya ve sorgulamaya yönelik bilimsel eğitim esas alınmıştı. Din eğitimi veren ve kurdukları düzenle aynı zamanda ülke yönetiminde de söz sahibi olan medreseler bu devrimlere hep karşı çıktılar ve yıkmak için ellerinden geleni yaptılar.
Görünen o ki Cumhuriyet’in kuruluşundan 89 yıl sonra bu amaçlarına ulaşmakta çok önemli bir engeli daha geçtiler. Ki zaten saklamıyorlar ve açıkça “90 yıldır bunu bekliyorduk” diyebiliyorlar.
Can Ataklı Yazdı