Geçen hafta gündem içinde küçük bir mesele olarak lanse edilen bir habere denk geldik. Her ne kadar öyle görünse de tarihi bir sorunun yansımasıydı aslında. Ankara’da bir lisede tarih öğretmeninin Alevi ve Sünni öğrencileri ayrı sıralara oturttuğu ve Alevilere yönelik ayrımcı ifadeler kullandığı iddia edilmişti geçen hafta.
İddialara göre tarih öğretmeni önce okulda mescit açılması için öğrencilere velileri tarafından imzalanması için dilekçe verdi. İmzaları kabul etmeyen öğrencileri ve Alevileri, Sünni öğrencilerden ayırarak bir ötekileştirme ve nefrete teşvik adımı attı. ’Komünistler ve Aleviler kucak kucağa oturan milletlerdir’ diyerek de etmiş olduğunu güzelce sıvamış oluyordu boş yer bırakmamacasına.
Ülkedeki Sünni muhafazakârların komünizme ve Aleviliğe bakışını özetleyen ciddi bir haberdir bu aslında. Ötekileştirmenin ne kadar kolay hayata geçtiğini, öteki olmanın baskılarla baş etmek zorunluluğu doğurduğunu öğreniyordunuz ek ibret olarak.
Herkesin kendisiyle aynı görüşte, inançta olmadığını gördüklerinde birden nasıl saldırganlaşıyorlar, değil mi? O dilekçeyi imzalamayı kabul etmeyenleri kendince din düşmanı ilan ediyor, zaten ’şeytani’ saydıkları komünizmi de onunla birleştirip faşist algının her türlüsünü kışkırtmayı seçiyordu. Tarih öğretmeninin yaptığı bildiğimiz anlamda provokasyondu. Ancak sokaktaki dindarların önemli bir kısmına gidip sorarsanız, ’okuldaki öğretmenlerin ibadet etme özgürlüğü kısıtlanamaz’ şeklinde bir mazlum edebiyatıyla karşılaşabilirsiniz. Bu tür insanlar ezerken bile mazlumu oynamayı iyi becerirler.
Bu arada bütün bu yazdıklarım bir iddia olmaktan öte, okul müdürü tarafından doğrulanmış gerçeklerdir maalesef.
Okul müdürü Ali Özdemir, konuyla ilgili olarak ’O konu üzerinde hassasiyetle duruyorum. Konuyu ilçe milli eğitim müdürümüzle görüştüm. Hocamızın fevri davranışları olursa sonucuna katlanır. Bu gibi kötü şeylere kesinlikle müsaade edilmeyeceğini de bilmesi lazım’ dedi.
Mescit talebi için, ’Bunun kesinlikle olmayacağını zaten gelen velilerimize de söyledim. Onlara böyle bir talebin yerinin şu anda TBMM ve anayasa olduğunu söyledim. Okul zaten böyle bir makam değil’ ifadelerini kullanan Özdemir, ilçe milli eğitim müdürü ile de görüştüğünü belirtti.
Ancak okulda öğrenciler arasındaki kutuplaşma, dilekçeyi imzalamayan öğrenciler üzerinde baskıya da neden olmuş durumda. Hem de bizzat okuldaki arkadaşları tarafından baskıya maruz kalan öğrenciler, çoğunluğun diktatörlüğünü lise sıralarından başlayarak tanımaya başlıyor.
Okul müdürü yüreklere ’su serpen’ açıklamaları yapmış olsa dahi, bu öğretmenin böyle bir cesaretle bu tip bir nefret suçu işlemesi, ’bu gücü nereden alıyor?’ dedirtiyor. Bu kişi bu gücü çoğunluktan alıyor elbette. Okulda mescit açılmasını onaylayan kişilerin oluşturduğu ve o kişilerin seçim zamanındaki eğilimlerini gördüğünüzde iktidar da günümüzdeki gibi şekilleniyor maalesef. Öyle halk, böyle bir baskıyla yönetilir, başka bir şey beklememek lazım bu konuda.
Konumuza dönüp bitirelim. Henüz fanatikleşmemiş kimi dindarları, ötekinden nefret ettirerek fanatikleştirmek ve çatışma ortamını hazırlamak amaçlanıyor olabilir mi? Görünen manzara şu’ Dine dayalı olarak dayatılan her şey, toplumsal ve siyasal bir felakettir. Tek tipçilik insanlığın düşmanlarından biridir. Din gibi bir tabuyla gerçekleştirdiğinizde ise tamiri zor tahribatlara neden olacaksınız.
Devletin işleyişini dini temellere dayalı hale getirmenin yaratacağı sorunlardan en önemlisi yukarıda bahsedilen olayda olduğu gibi, ötekileştirme ve nefret söylemleri üretimidir. Savaşların ve katliamların en önemli sebepleri yani’
20.05.2013
Kaynak : blog.radikal.com
Faşizmin Gölgesinde Alevi Olmak
Benim Siyasetim İnsan Sevgisidir.
Pir Zöhre Ana
Alevi Türküleri - Alevi Haber -Alevi Köyleri - Alevi Ünlüler
Pir Zöhre Ana
Alevi Türküleri - Alevi Haber -Alevi Köyleri - Alevi Ünlüler