18/12/2008, 12:08
AB ile krizi Kıbrıs`ta çözüm engeller![[Resim: www.zohreanaforum.com]](https://www.zohreanaforum.com/)
2009 yaklaşırken, bu yılın Türkiye-AB ilişkileri açısından bir felaket yılı olacağına dair görüşler de daha sık gündeme gelir oldu. Bayram arefesinde, biri TEPAV ve Açık Toplum Enstitüsü'nün desteğiyle diğeri ise Sabancı Üniversitesi tarafından düzenlenen iki ayrı toplantıda da 2009'la ilgili alarm zilleri çalındı.
Barçın Yinanç / Referans Gazetesi
Davulun sesi uzaktan hoş gelir. İhtimal, bu zil sesleri de bayramda resmi ziyaret vesilesiyle Meksika'ya giden Dışişleri Bakanı Ali Babacan'a da uzaktan hoş gelmiştir. AB'ye eğilmek yerine Türk dış politikasının ufuklarını uzak coğrafyalara genişletmeyi tercih eden Babacan, Meksika'ya verilen önemin altını çizmek için bayramda bu ülkeye gitti. Tabii altı aydır bu ülkeye bir Türk büyükelçi atanmamış olmasıyla bakan ziyaretinin ortaya çıkardığı tezat, ihtimal ki Meksikalıların kafasını karıştırmış. Anlaşılan Bakan bi zahmet büyükelçi kararnamesi çıkartacağına, Meksikalıların gönlünü gidip bizzat almış olmalı.
İnce ruhlu bakanımız bavullarını hazırlarken Berlin'de bir grup, Türk-AB ilişkilerinin 2009'da duvara vurmaması için kafa yordu.
Çoğunluk AK Parti'nin AB vizyonuna bağlılığından şüphe ettiği için benim toplantıdan çıkardığım en ilginç tespit AB konusunda umudumuzu Kıbrıs'a bağlayacağımız oldu.
Kıbrıs sorununda bir çözüm, Türk-AB ilişkilerinin de önünü açacak. Çözümsüzlük ise hükümetin reformları ağırdan alması durumuyla birleşince, ilişkilerin durma noktasına gelmesine yol açacak. Zira AB, Güney Kıbrıs'ı gümrük birliğinin kapsamı dışında bırakan Türkiye'ye 2009'a kadar süre tanıdı. 2009'a kadar Türkiye havaalanlarını ve limanlarını Güney Kıbrıs uçak ve gemilerine açmazsa, müzakere süreci gözden geçirilecek.
Zaten bunun içindir ki Türk tarafı müzakerelerin, hızla ilerleyip gelecek haziranda sonlandırılmasını istiyor. Tabii Rumların işine gelen ise müzakereleri kaplumbağa hızıyla sürdürüp, 2009 sonbaharına kadar zaman kazanmak. Zira o tarihte AB baskısıyla karşılaşılacağı için Türk tarafının daha tavizkâr bir tutum alacağı hesabındalar.
Ama yanlış bir hesap içindeler. Zira AK Parti hükümeti kıpırdayıp kendine gelmezse müzakere süreci zaten teknik olarak durma noktasına geleceği için AB'nin baskı aracı olarak kullanacağı bir durum olmayacak.
Her halükârda, Kıbrıs'ta birbirine zıt bu iki yaklaşımla bir yere gidilmeyeceği ortada. İşte bu nedenledir ki, ABD'nin yeni başkanının diplomasi ekibi yerine oturur oturmaz, süratle konuya el atması herkesin beklentisi.
Washington Kıbrıs'ta devreye girer
Açıkçası, Washington'un Birleşmiş Milletler, İngiltere ve tabii 2009'un ikinci yarısında AB'nin dönem başkanlığını yapacak olan İsveç'le güç birliği yapıp müzakerelere ivme kazandırmak için harekete geçmesi benim için sürpriz olmayacak.
İsveç gibi Türkiye'nin üyeliğinden yana bir ülkenin 2009 sonbaharında dönem başkanlığı yapması Türk tarafı için büyük şans. Rumlar ise kendisinden yana olmadığını düşüneceği bu cepheye karşı, fırsattan istifade Türkiye'nin üyelik vizyonunu tıkamaya heves edecek Fransa, Avusturya gibi ülkeleri öne sürecektir. Ancak Obama'nın Sarkozy'yi ikna etmesi zor olmayacaktır.![[Resim: www.zohreanaforum.com]](https://www.zohreanaforum.com/)
2009 yaklaşırken, bu yılın Türkiye-AB ilişkileri açısından bir felaket yılı olacağına dair görüşler de daha sık gündeme gelir oldu. Bayram arefesinde, biri TEPAV ve Açık Toplum Enstitüsü'nün desteğiyle diğeri ise Sabancı Üniversitesi tarafından düzenlenen iki ayrı toplantıda da 2009'la ilgili alarm zilleri çalındı.
Barçın Yinanç / Referans Gazetesi
Davulun sesi uzaktan hoş gelir. İhtimal, bu zil sesleri de bayramda resmi ziyaret vesilesiyle Meksika'ya giden Dışişleri Bakanı Ali Babacan'a da uzaktan hoş gelmiştir. AB'ye eğilmek yerine Türk dış politikasının ufuklarını uzak coğrafyalara genişletmeyi tercih eden Babacan, Meksika'ya verilen önemin altını çizmek için bayramda bu ülkeye gitti. Tabii altı aydır bu ülkeye bir Türk büyükelçi atanmamış olmasıyla bakan ziyaretinin ortaya çıkardığı tezat, ihtimal ki Meksikalıların kafasını karıştırmış. Anlaşılan Bakan bi zahmet büyükelçi kararnamesi çıkartacağına, Meksikalıların gönlünü gidip bizzat almış olmalı.
İnce ruhlu bakanımız bavullarını hazırlarken Berlin'de bir grup, Türk-AB ilişkilerinin 2009'da duvara vurmaması için kafa yordu.
Çoğunluk AK Parti'nin AB vizyonuna bağlılığından şüphe ettiği için benim toplantıdan çıkardığım en ilginç tespit AB konusunda umudumuzu Kıbrıs'a bağlayacağımız oldu.
Kıbrıs sorununda bir çözüm, Türk-AB ilişkilerinin de önünü açacak. Çözümsüzlük ise hükümetin reformları ağırdan alması durumuyla birleşince, ilişkilerin durma noktasına gelmesine yol açacak. Zira AB, Güney Kıbrıs'ı gümrük birliğinin kapsamı dışında bırakan Türkiye'ye 2009'a kadar süre tanıdı. 2009'a kadar Türkiye havaalanlarını ve limanlarını Güney Kıbrıs uçak ve gemilerine açmazsa, müzakere süreci gözden geçirilecek.
Zaten bunun içindir ki Türk tarafı müzakerelerin, hızla ilerleyip gelecek haziranda sonlandırılmasını istiyor. Tabii Rumların işine gelen ise müzakereleri kaplumbağa hızıyla sürdürüp, 2009 sonbaharına kadar zaman kazanmak. Zira o tarihte AB baskısıyla karşılaşılacağı için Türk tarafının daha tavizkâr bir tutum alacağı hesabındalar.
Ama yanlış bir hesap içindeler. Zira AK Parti hükümeti kıpırdayıp kendine gelmezse müzakere süreci zaten teknik olarak durma noktasına geleceği için AB'nin baskı aracı olarak kullanacağı bir durum olmayacak.
Her halükârda, Kıbrıs'ta birbirine zıt bu iki yaklaşımla bir yere gidilmeyeceği ortada. İşte bu nedenledir ki, ABD'nin yeni başkanının diplomasi ekibi yerine oturur oturmaz, süratle konuya el atması herkesin beklentisi.
Washington Kıbrıs'ta devreye girer
Açıkçası, Washington'un Birleşmiş Milletler, İngiltere ve tabii 2009'un ikinci yarısında AB'nin dönem başkanlığını yapacak olan İsveç'le güç birliği yapıp müzakerelere ivme kazandırmak için harekete geçmesi benim için sürpriz olmayacak.
İsveç gibi Türkiye'nin üyeliğinden yana bir ülkenin 2009 sonbaharında dönem başkanlığı yapması Türk tarafı için büyük şans. Rumlar ise kendisinden yana olmadığını düşüneceği bu cepheye karşı, fırsattan istifade Türkiye'nin üyelik vizyonunu tıkamaya heves edecek Fransa, Avusturya gibi ülkeleri öne sürecektir. Ancak Obama'nın Sarkozy'yi ikna etmesi zor olmayacaktır.