22/11/2008, 13:57
[B] [/B]
Üzülme, sen Mustafa kemal'im, Bir kaç kendini ve haddini bilmez nankör ve cahil seni kötülese de, bazı pis sakallı yobaz mollalar emperyalistlerle işbirliği yaparak ülkemizi şeriatın ortaçağ karanlıklarına ılımlı ılımsız martavallarıyla sürüklemek hayalinde olsalar da biz ve dünya senin büyüklüğünü biliyor ve seni her zaman seveceğiz ve izinde gideceğiz.
Yabancı bir diplomatın gözünden onun bir anısı.
S.İ.ARALOV'UN
[B]BİR SOVYET DİPLOMATININ TÜRKİYE HATIRALARI [/B]
[B](Çeviren Hasan Ali Ediz) [/B]
[B] [/B]
[B]
GAZİ 2 Nisan 1922 tarihinde yanında Sovyet Elçisi Aralov ile birlikte Konya'dadır. [/B]
[B]"O gece iki medreseyi ziyaret ettik. Kanlı, canlı hemen hepsi de gencecik mollalar medresenin avlusunda dizilmişlerdi. Bunların yanında, geniş cüppeli, beyaz sarıklı hocalarda yer almıştı. Hepsi de yerlere kadar eğilerek Mustafa Kemal Paşayı selamladılar. Bunların içinde biri, bunların başı ve en nüfuzlusu, Mustafa Kemal Paşa'dan, Medrese sayısını artırmasını rica etti. Bu zat, ayrıca, medrese öğrencilerinin askere alınmamalarını da isdirham etti. [/B]
[B]Hoca konuşurken Mustafa Kemal'in kendini tuttuğu belli oluyordu. Ama medrese öğrencilerinin askere alınmaması söz konusu olunca, artık kendini tutamadı ve yüksek sesle, sertçe: [/B]
[B]"Ne o, dedi. Yoksa sizin için medrese, Yunanlıları mağlup etmekten, halkı zulümden kurtarmaktan daha mı değerlidir? [/B]
[B]Millet kan içinde yüzerken, halkın en iyi çocukları cephelerde döğüşür, yurt için canlarını feda ederken, siz burada genç, sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz!..." [/B]
[B]Mustafa Kemal konuşurken gözleri daha korkunç bir hal alıyordu.
"Bu asalakların askere alınmaları için hemen yarın emir vereceğim!"
Hocalar sindiler, ama yüzleri öfkeden kıpkırmızı kesildi, yabancıların yanında Hükümet Başkanı onları paylamıştı. [/B]
[B]Mustafa Kemal Paşa bize dönerek; [/B]
[B]"Hadi gidelim, dedi, artık burada bizim için yapılacak bir şey kalmadı."
Ve şöyle, isteksizce selam vererek oradan ayrıldı. Mustafa Kemal Paşa otomobilde uzun süre yatışmadı: [/B]
[B]"Savaş sona erince onlarla daha ciddi konuşacağım! Herşeyden önce onların mali kaynaklarından, vakıflardan yoksun edeceğim. Yurt topraklarının büyük bir parçası, neredeyse üçte ikisi, belki daha çoğu vakıftır. Bu topraklar mollaların yaşam kaynaklarıdır. Bunların çoğu köylülerin elinden alınmış topraklardır. Buna son vereceğiz. Bir de utanmadan hükümetten yardım istiyorlar." [/B]
[B] Mustafa Kemal, anadolu topraklarında şimdi gördüğümüz dinç, sağlam delikanlıları askerden kaçıran 17 bin medrese bulunduğunu söyledi. Bu tam bir kolordu demekti. medrese öğrencilerinin şimdiye kadar niçin askere alınmadıklarını sormam üzerine, Mustafa Kemal, bunların askere alınmaları için gerekli emrin verilmiş olduğunu söyledi. Bu devrimci adım, subaylar arasında büyük bir sevinç yaratmış ve bu olay, son günlerin en çok üzerinde durulan bir konusu haline gelmişti." [/B]
[B]Evet herkes bilgi sahibi olsun, hiç kimse eşek gibi anırmasın, insan gibi konuşsun!
Ata'yı kötüleyenler utansın..!
Travma geçirenler laiklik düşmanlarıdır.
Kadını çarşaftan, peçe arkasından kurtuluşunu içine sindiremiyenlerdir.
Menemen'de Kubilay'ın başını kesen Nakşi şeyhi müridlerdir. Başka kimdir?
Mustafa Kemal'i idama mahkum eden Şeyhulislam'dır.!
Türkiye Cumhuriyeti'ni öteki cumhuriyet örneklerinden ayıran özellik "Egemenliğin Tanrıdan alınıp bireye verilmesi; kuldan vatandaş, ümmetten millet yaratılması; bunun da laik düşünce
sistemi üzerine oturtulmasıdır."
Yani aklın egemen kılınmasıdır.
[/B]
Alıntı .
Üzülme, sen Mustafa kemal'im, Bir kaç kendini ve haddini bilmez nankör ve cahil seni kötülese de, bazı pis sakallı yobaz mollalar emperyalistlerle işbirliği yaparak ülkemizi şeriatın ortaçağ karanlıklarına ılımlı ılımsız martavallarıyla sürüklemek hayalinde olsalar da biz ve dünya senin büyüklüğünü biliyor ve seni her zaman seveceğiz ve izinde gideceğiz.
Yabancı bir diplomatın gözünden onun bir anısı.
S.İ.ARALOV'UN
[B]BİR SOVYET DİPLOMATININ TÜRKİYE HATIRALARI [/B]
[B](Çeviren Hasan Ali Ediz) [/B]
[B] [/B]
[B]
GAZİ 2 Nisan 1922 tarihinde yanında Sovyet Elçisi Aralov ile birlikte Konya'dadır. [/B]
[B]"O gece iki medreseyi ziyaret ettik. Kanlı, canlı hemen hepsi de gencecik mollalar medresenin avlusunda dizilmişlerdi. Bunların yanında, geniş cüppeli, beyaz sarıklı hocalarda yer almıştı. Hepsi de yerlere kadar eğilerek Mustafa Kemal Paşayı selamladılar. Bunların içinde biri, bunların başı ve en nüfuzlusu, Mustafa Kemal Paşa'dan, Medrese sayısını artırmasını rica etti. Bu zat, ayrıca, medrese öğrencilerinin askere alınmamalarını da isdirham etti. [/B]
[B]Hoca konuşurken Mustafa Kemal'in kendini tuttuğu belli oluyordu. Ama medrese öğrencilerinin askere alınmaması söz konusu olunca, artık kendini tutamadı ve yüksek sesle, sertçe: [/B]
[B]"Ne o, dedi. Yoksa sizin için medrese, Yunanlıları mağlup etmekten, halkı zulümden kurtarmaktan daha mı değerlidir? [/B]
[B]Millet kan içinde yüzerken, halkın en iyi çocukları cephelerde döğüşür, yurt için canlarını feda ederken, siz burada genç, sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz!..." [/B]
[B]Mustafa Kemal konuşurken gözleri daha korkunç bir hal alıyordu.
"Bu asalakların askere alınmaları için hemen yarın emir vereceğim!"
Hocalar sindiler, ama yüzleri öfkeden kıpkırmızı kesildi, yabancıların yanında Hükümet Başkanı onları paylamıştı. [/B]
[B]Mustafa Kemal Paşa bize dönerek; [/B]
[B]"Hadi gidelim, dedi, artık burada bizim için yapılacak bir şey kalmadı."
Ve şöyle, isteksizce selam vererek oradan ayrıldı. Mustafa Kemal Paşa otomobilde uzun süre yatışmadı: [/B]
[B]"Savaş sona erince onlarla daha ciddi konuşacağım! Herşeyden önce onların mali kaynaklarından, vakıflardan yoksun edeceğim. Yurt topraklarının büyük bir parçası, neredeyse üçte ikisi, belki daha çoğu vakıftır. Bu topraklar mollaların yaşam kaynaklarıdır. Bunların çoğu köylülerin elinden alınmış topraklardır. Buna son vereceğiz. Bir de utanmadan hükümetten yardım istiyorlar." [/B]
[B] Mustafa Kemal, anadolu topraklarında şimdi gördüğümüz dinç, sağlam delikanlıları askerden kaçıran 17 bin medrese bulunduğunu söyledi. Bu tam bir kolordu demekti. medrese öğrencilerinin şimdiye kadar niçin askere alınmadıklarını sormam üzerine, Mustafa Kemal, bunların askere alınmaları için gerekli emrin verilmiş olduğunu söyledi. Bu devrimci adım, subaylar arasında büyük bir sevinç yaratmış ve bu olay, son günlerin en çok üzerinde durulan bir konusu haline gelmişti." [/B]
[B]Evet herkes bilgi sahibi olsun, hiç kimse eşek gibi anırmasın, insan gibi konuşsun!
Ata'yı kötüleyenler utansın..!
Travma geçirenler laiklik düşmanlarıdır.
Kadını çarşaftan, peçe arkasından kurtuluşunu içine sindiremiyenlerdir.
Menemen'de Kubilay'ın başını kesen Nakşi şeyhi müridlerdir. Başka kimdir?
Mustafa Kemal'i idama mahkum eden Şeyhulislam'dır.!
Türkiye Cumhuriyeti'ni öteki cumhuriyet örneklerinden ayıran özellik "Egemenliğin Tanrıdan alınıp bireye verilmesi; kuldan vatandaş, ümmetten millet yaratılması; bunun da laik düşünce
sistemi üzerine oturtulmasıdır."
Yani aklın egemen kılınmasıdır.
[/B]
Alıntı .