28/02/2022, 22:54
Stalin'in SSCB'nin başında olduğu dönemde SSCB'nin Ankara Büyükelçisi ünlü bir diplomat olan Karahan'dır.
Sovyet devriminin yıldönümlerinden birinin sabahında Stalin, son derece sivri, anlamsız ve onur kırıcı bir demeç verir.
Bu demecinde aynen şunları söyler:
"Herkes bilsin ki Rus milleti, Boğazlar ve Ardahan'ı ele geçirme arzusundan asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir zamanda bu davamızı halletmiş olacağımızı müjdeliyorum."
Aynı gece Sovyet Büyükelçiliği'nde de ihtilâlin yıldönümü kutlanıyordu. Atatürk, gece yarısına doğru Stalin'in bu rahatsız edici demecinden rahatsız olur ve emreder:
-Arabayı hazırlayın, gidiyoruz.
-Paşamız bu saatte nereye gidecekler?
-Sovyet Elçiliği'ne...
Ekibin etekleri tutuşur. Çünkü olayı bilmektedirler. İçlerinden birisi, Gazi'ye sorar:
-Paşa Hazretleri nasıl olur? Protokolsüz mü? Siz Devlet Başkanısınız, protokolsüz nasıl gider siniz?
-Ben protokol falan dinlemem çocuk... Stalin, vatanımın topraklarına göz dikmiş, sen bana protokolden söz ediyorsun. Hazırlayın arabaları..!
Arabalar hazırlanır. Gazi ve ekibi, Sovyet elçiliğinin kapısına dayanır. Ulu önder yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar ve o sırada içeride büyük bir balo vardır. Gazi, kendisini karşılayan büyükelçi Karahan'ı görünce "Merhaba Karahan" der ve sert bir şekilde söze devam eder:
"Ajanstan öğrendiğime göre başkanınız Stalin, Ardahan ile Boğazlar'ı istemiş, kararı katıymış. Pek yakın bir gelecekte bu kararını uygulayacakmış. Tam böyle söyleyip söylemediğini bilemem ama buna benzer şeyler söylemiş. Tabii bu konuşmanın bir kopyası sende vardır. Getir bakalım şunu da işin aslını faslını iyi anlayalım."
Gazi metnin o kısmını kelime kelime tercüme ettirir. Konuşma ajanstan geçen metin ile aynıdır. Gazi sorar:
"Karahan, elçiliğin telsizinden derhal Stalin'i bulduracaksın. Başkanın, tükürdüğünü yalayacak, yalamazsa ben yapacağımı bilirim.
Bu cevap, bu gece gelecek. Çünkü benim senin Başkanınınkinden daha önemli bir kararım var. İstediğim cevabı almadan elçiliğinizden dışarı adım atmam. Eğer cevap istemediğim şekilde gelirse bil ki buradan çıkıp, doğru Rus sınırına gideceğim."
Karahan, çaresizlik içinde telsizin başına koşar ve Gazi'nin söylediklerini aynen nakleder.
Stalin'den gelen cevap, Atatürk'ü tatmin eder. Çünkü cevapta aynen şöyle söylenmektedir:
"Stalin, sürç-ü lisan etmiştir. Boğazlar ile Ardahan'ı almak gibi bir arzusu kesinlikle yoktur."
Gazi, cevabı okuduktan sonra Rus Büyükelçisi Karahan'a hitaben:
"Karahan, seni geri çağırırlar ve yaşatmazlar. Uzun süredir tanışıyoruz, istersen bize iltica et!"
Karahan, bu teklife olumsuz cevap verir ve cevabı telgraftan hemen sonra bir başka telgrafla geri çağırıldığını hatırlatarak:
"Teşekkür ederim. Sizi tanımış olmam bile yeterlidir. Yarın memleketinizdeki görevim sona eriyor. Yarın hareket edeceğim."
Gazi fazla ısrar etmez ve Çankaya'ya geri döner.
On gün sonra şöyle bir haber gelir. SSCB'nin eski Ankara Büyükelçisi Karahan fırında yakılmak suretiyle idam edilmiştir...
KAYNAK 1: Arıburnu, Kemal Atatürk'ten Anılar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara,1976, s. 205-208.
KAYNAK 2: Atatürk'ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009.
alıntıdır...
Sovyet devriminin yıldönümlerinden birinin sabahında Stalin, son derece sivri, anlamsız ve onur kırıcı bir demeç verir.
Bu demecinde aynen şunları söyler:
"Herkes bilsin ki Rus milleti, Boğazlar ve Ardahan'ı ele geçirme arzusundan asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir zamanda bu davamızı halletmiş olacağımızı müjdeliyorum."
Aynı gece Sovyet Büyükelçiliği'nde de ihtilâlin yıldönümü kutlanıyordu. Atatürk, gece yarısına doğru Stalin'in bu rahatsız edici demecinden rahatsız olur ve emreder:
-Arabayı hazırlayın, gidiyoruz.
-Paşamız bu saatte nereye gidecekler?
-Sovyet Elçiliği'ne...
Ekibin etekleri tutuşur. Çünkü olayı bilmektedirler. İçlerinden birisi, Gazi'ye sorar:
-Paşa Hazretleri nasıl olur? Protokolsüz mü? Siz Devlet Başkanısınız, protokolsüz nasıl gider siniz?
-Ben protokol falan dinlemem çocuk... Stalin, vatanımın topraklarına göz dikmiş, sen bana protokolden söz ediyorsun. Hazırlayın arabaları..!
Arabalar hazırlanır. Gazi ve ekibi, Sovyet elçiliğinin kapısına dayanır. Ulu önder yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar ve o sırada içeride büyük bir balo vardır. Gazi, kendisini karşılayan büyükelçi Karahan'ı görünce "Merhaba Karahan" der ve sert bir şekilde söze devam eder:
"Ajanstan öğrendiğime göre başkanınız Stalin, Ardahan ile Boğazlar'ı istemiş, kararı katıymış. Pek yakın bir gelecekte bu kararını uygulayacakmış. Tam böyle söyleyip söylemediğini bilemem ama buna benzer şeyler söylemiş. Tabii bu konuşmanın bir kopyası sende vardır. Getir bakalım şunu da işin aslını faslını iyi anlayalım."
Gazi metnin o kısmını kelime kelime tercüme ettirir. Konuşma ajanstan geçen metin ile aynıdır. Gazi sorar:
"Karahan, elçiliğin telsizinden derhal Stalin'i bulduracaksın. Başkanın, tükürdüğünü yalayacak, yalamazsa ben yapacağımı bilirim.
Bu cevap, bu gece gelecek. Çünkü benim senin Başkanınınkinden daha önemli bir kararım var. İstediğim cevabı almadan elçiliğinizden dışarı adım atmam. Eğer cevap istemediğim şekilde gelirse bil ki buradan çıkıp, doğru Rus sınırına gideceğim."
Karahan, çaresizlik içinde telsizin başına koşar ve Gazi'nin söylediklerini aynen nakleder.
Stalin'den gelen cevap, Atatürk'ü tatmin eder. Çünkü cevapta aynen şöyle söylenmektedir:
"Stalin, sürç-ü lisan etmiştir. Boğazlar ile Ardahan'ı almak gibi bir arzusu kesinlikle yoktur."
Gazi, cevabı okuduktan sonra Rus Büyükelçisi Karahan'a hitaben:
"Karahan, seni geri çağırırlar ve yaşatmazlar. Uzun süredir tanışıyoruz, istersen bize iltica et!"
Karahan, bu teklife olumsuz cevap verir ve cevabı telgraftan hemen sonra bir başka telgrafla geri çağırıldığını hatırlatarak:
"Teşekkür ederim. Sizi tanımış olmam bile yeterlidir. Yarın memleketinizdeki görevim sona eriyor. Yarın hareket edeceğim."
Gazi fazla ısrar etmez ve Çankaya'ya geri döner.
On gün sonra şöyle bir haber gelir. SSCB'nin eski Ankara Büyükelçisi Karahan fırında yakılmak suretiyle idam edilmiştir...
KAYNAK 1: Arıburnu, Kemal Atatürk'ten Anılar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara,1976, s. 205-208.
KAYNAK 2: Atatürk'ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009.
alıntıdır...