Zöhre Ana'ya hiçbir lafım yok, olamaz da. Ben kendisini dinler ötesinde adeta bir Şaman olarak değerlendiriyorum. Artık üçüncü gözü açık mı dersiniz, doğa ile bağlarını koparmamış mı, ben öyle görüyorum. Benim lafım, ki umarım kulağına gider, Hakan Ekin denen zat'ı muhterem kişiye. Ne hikmetse kendine böyle bir görev edinmiş ve gelen insanları önce kendi ön yargıları ve eksik bilgileri ile dinleyip değerlendiriyor sonra (eğer mümkün olursa o gün için) Zöhre Ana'nın karşısına çıktığımızda birebir ne söyleyip söylemeyeceğimize kadar söylüyor, hatta yine ne hikmetse sanki kendisinden icazet almaya gelmişiz gibi bir de bize öğüt vermeye çalışıyor. "Bacak bacak üstüne atma bre zındık" nidaları da ayrıca hoş ve trajikomik. Zöhre Ana'nın mucizelerine, duasına ve ****cı ellerine inanıyorum ama ne yazık ki etrafına toplanan şarlatanlar kapı ve eşik öpmekten, uzun süre ziyarete gelmeyen insanlara hakaret etmekten başka bir işe yaramıyorlar. 6 saat bekletilip huzura alınmamak ve böyle şarlatan, inançtan başka her tür şeyi putlaştırarak tapanları gördükten sonra inancımı kaybetmek istemedim ama biraz da sarsılmadım diyemem. Umarım yapılan ticaretin, Zöhre Ana'nın üzerinden dönen şarlatanlıkların siz de farkına varırsınız.
Değerli Can, öncelikle şunu belirteyim ki Zöhre Ana can gözü açık, Hak nefeslerini batından zahire aktaran, Yaşayan Tek Ehlibeyt Evliyasıdır..Ne güzel nasip olmuş ki Hak Kapısına ziyarette bulunmuşsunuz...Bizler eleştirilere açığız ancak yaptığınız değerlendirmeleri doğru bulmuyorum..Kaç kez ziyaret gerçekleştirdiniz bilemiyorum ancak gözlemlediğiniz birkaç olayı genele yaymak büyük bir hata olur..
Herhangi bir şirkete veya işletmeye gittiğiniz zaman uygulamanız gereken kurallar vardır, bunları size anlatan birileri mutlaka vardır..Yani demem o ki ; her yerin bir düzeni bir nizamı var..Hakan Ekin abimiz Zöhre Ana Cemevi'nin yönetici müdürüdür..Her gün binlerce ziyaretçi geliyor, gelenlere kuralları anlatması, ne yapmaları gerektiği konusunda yönlendirmede bulunması yadırganacak bir durum değil bence..Keşke eleştirilerinizi Hakan Ekin'in kendisine yapsaydınız yine esprili bir şekilde sizi kırmadan en güzel yanıtı verecekti eminim...Gelen herkes sizin gibi kurallardan rahatsız olursa uyarıları dikkate almazsa düzen nasıl sağlanır, bunu hiç düşündünüz mü ? Gittiğiniz yer Hak Kapısı, Yüce Yaradanın nefeslerinin döküldüğü yere gidiyorsunuz..Ayak ayak üstüne atmak, askılı bluzlarla gelmek, şort giymek sizce yakışık kalır mı ? Kimsenin şekli de kıyafeti de bizi ilgilendirmez, ama her kıyafetin de giyilecek bir yeri vardır.. Gelinen kapı Hak kapısı ise uyarılarda bulunulması sizin lehinize bir durum zaten..Ama o saygı sizin içinizden gelmiyorsa yapılan her uyarı elbette size dokunacaktır..Kapı ve eşikleri öpmek, niyaz vermek, Evliyaların varlığına saygı gösterir davranışlarda bulunmak putlaştırmak değildir..Kapı ve Eşik öpmek birilerinin sonradan ortaya attığı bir kural değildir..Bilmiyorsanız öğrenin sonra yorum yapın..Kapı ve eşiklere niyaz vermek, Hak Muhammed Ali yolunun bir ibadet şeklidir, bir inanış biçimidir..Erenlerin varlığına gösterilen bir saygıdır..Erenler Enbiyalar birbirine niyaz verirken sizin bu durumu eleştirmeniz haddinize değildir..Yolumuzun ritüelleri vardır..Direkt eleştirmek yerine manaları öğrenmeye çalışırsanız daha mantıklı olur..Şarlatan kelimesini kimin için neye istinaden kullandınız anlamadım ama hatırlatayım şarlatan kendi menfaatleri için insanları dolandıranlara denir..Bu kapıda ne şarlatanlık yapılır, ne de yapılmasına müsade edilir..Günübirlik gelen ziyaretçiler kendilerinden sorumludur, ama oraya yıllardır emek veren yol kardeşi olmuş canlarımızı şarlatanlıkla suçlarsanız o kelimeyi size aynen iade ederim..Gelelim ticaret boyutuna..Eskiden ziyaretçiler geldikleri zaman dışarıda beklerdi, bekleme salonu vs.yoktu..Karda, soğukta, güneşte öylece kalırlardı..Beklediğiniz o bekleme salonu sırf ziyaretçiler mağdur olmasın diye yapıldı..Uzaklardan gelen ziyaretçilerin konaklaması için her türlü imkan sağlandı..Tuvalet bedava, su bedava, abdest bedava...Orada alınan bir çay ve bir bisküvinin parası size ticaret yapmak gibi geliyorsa buyrun bedava veren yer varsa oraya hep birlikte gidelim..Günlelik hayatta ihtiyaçlarımızın kullandığımız her şeyin bir bedeli var..Zöhre Ana Cemevi'nin elektriği, suyu, temizliği bunların nasıl giderildiği konusunda bir fikriniz var mı? Kaldı ki her gün yüzlerce ziyaretçinin geldiği bir mekandan bahsediyoruz..
Zöhre Ana Cemevi kişilerin başına buyruk hareket edebileceği, kişisel menfaatleri için orayı kullanabilecekleri , şarlatanlığın ve ticaretin yapılayacağı, kişisel kuralların uygulanacağı bir yer değildir..Yazdıklarınız belli ki üstünkörü gözlemlediğiniz birkaç olaydan ibaret..Belli ki gittiğiniz kapının tam olarak ne mana içerdiğini bilmiyorsunuz..Belli ki Muhammed Ali yolunun inanç ve ibadetlerinden bihabersiniz..Eleştirilerinizi yazmışsınız ama demezler mi yüzlerce kişinin gittiği bu kapıda hiç mi güzel bir şey olmadı diye?Hak Nasip etmiş Zöhre Ana'nın kapısını bulmuşsunuz..Bence kişilerle uğraşmayı bırakıp özünüzü gönlünüzü Zöhre Ana'ya bağlarsanız , şu an burada eleştirdiğiniz her şeyin ne kadar yersiz olduğunu anlayacaksınız..
6 saat beklemek konusunda şikayetçi olmuşsunuz..Beklediğiniz haşa sıradan bir kişi değil, Hakkın Evliyası Zöhre Ana'mızı bekliyorsunuz..Zöhre Ana siz biz gibi gündelik işlerle uğraşmaz, siz beklerken O mübarek kim bilir hangi türbede, hangi nefesleri döküyor, hangi ummanlarda..Biz Zöhre Ana'mızı görmek için 6 saat değil 6000 saat beklemeye razıyız..Çok şükür ki yaşayan bir Evliya ile aynı dönemde yaşıyoruz...İman etmek de sizin elinizde ,
güzel bakıp güzel görmek de sizin elinizde...Sağlıcakla...
Bir iki bir şey de ben yazayım
) Her yerin bir adabı bir kuralı vardır. Bu kılık kıyafetten başlar hal hareketle biter. Kurallar neden vardır insanı terbiye etmek içindir, kuralsız yaşayanlarda var tabi bunlara biz ****** diyoruz. Gelelim görevlilere hata var mıdır yok mudur bunu bilemem ama sonuçta o insanlar gün boyu binbir çeşit insanla matap olup hizmet veriyor sen bir adım geri gel o bir adım ileri gelsin, sen bir gün ordasın o hergün orda bu yüzden sen biraz eğilmen lazım ahmet mehmet isim misim fark etmez. Kendini büyük görerek o kapıdan içeri girersen seni eğdirirler öyle yada böyle, kendini küçük görüp alçalırsan seni yükseltirler. Kimin ne maksatla ne için orda olduğunu kim bilebilir? sabr et bekle bekleyemiyorsan sorun kimde? Hak kapısı diye gittiğin kapı da mı yoksa sende mi? biraz düşün bakalım ne bulacaksın... Kusuru kendinde aramıdıkça da kimse kusura bakmasın bir yol olmuyor. Kolay gelsin diyelim
birdeli yazdı:"Bacak bacak üstüne atma bre zındık" nidaları da ayrıca hoş ve trajikomik.
Öncelikle bu gerçeklerden uzak kelimenin "bre zındık" kısmının bir delinin uydurması olduğunu ve beni tanıyan herkesin bu kelimeleri kullanmadığımı bildiğini söyleyemeliyim. Çok ayıp etmişsiniz. kalanına da yarın cevap vermek isterim. Belki bu yazının sahibi de yarına kadar düşünüp yaptığı hatayı anlar ve bir özür diler.
[BZöhre Ana'ya olan sevginizi haykırınız[/B] altına atılan mesajları buraya taşıdım. Tartışmayı buradan yürütelim.
Pirimiz Zöhre Ana'nın mekanı Ehlibeyt ocağıdır bizler için. Beklediğiniz için sinirleriniz bozulmuş ve pekte Objektif olmayan ve bana göre doğru olmayan şeyler söylemişsiniz.
Konu Hakan bey'den açıldığı için ilk oradan başlayacağım. Hakan bey, on yıllardır tanıdığım bir büyüğüm. Gelen misafirlere "bre zındık" diyecek bir kişi değildir. Bu kelimeyi O'ndan ancak tiyatro sahnesinde duyabiliriz
Bacak bacak üstüne atmayın, bina içinde sigara içmeyin der, Zöhre Ana ile ilgili bilgi verir,herkese yardımcı olur ama o kelimeyi kullanmaz çünkü yaptığı görevin bilince olan bir kişidir.
Eşik ve kapı öpenler hakkın yeryüzünde sesini duyuran, yolunu yürüten bir Ehlibeyt evliyasının eşiğini ve postunu öpüyorlar. Mekke ve Medine'ye gidenler neyi öpüyor biliyor musunuz? Kabe'ye bir parmağını dokundurmak için birbirini ezen "Şarlatanlara" ne diyeceksiniz? Siz bir menfaat için gelmişiniz alıp gidecek yolculardansınız eyvallah buna, orasını siz bilirsiniz ama geldiğiniz kapıyı haşa "hacı hoca" kapısı gibi düşünmeyin. Zöhre Ana'nın mekanını bir devlet dairesi gibi de düşünmeyin. Orada sıramatik yok, orada torpil yok haşa. Belki onlarca defa Zöhre Ana'mı görmeden Ankara'dan dönmüşümdür, değil 6 sabahın 7 sinden geceye kadar o güzelim Ehlibeyt mekanında beklediğimi bilirim. Benim gibi bu yola gönül veren ve uzaklardan gidip gelen onlarca yoldaşım aynı durumları yaşadılar. Ama hiç birimiz bahane aramadık, orada hizmet eden canlara sataşmadık. Çünkü gittiğimiz kapının, diz çöküp postuna niyaz verdiğimiz varlığın kim olduğunu, nereden geldiğini,misyonunu biliyorduk. Bence siz de bilin. Hak kapısında açık aranmaz, açık arayan önce kendisine baksın. Sizi biz bilmeyiz ama sizi yaratan herşeyi bilir, gün gelir künyenizi ortaya döker.
"Yapılan ticaretin" diyerek neyin algısını yarattığınızın farkındayız ! Bu zihniyetle hiç bire varmazsınız ve hiç bir kapıyı da açamazsınız.
Zöhre Ana'nın mekanında kermes alanı var orada yiyecek ve hediyelik eşyalar satılır ki yüzdeyüz toplumun faydalandığı yapının giderleri karşılansın. Hangicemevine giderseniz gidin oralarda da aynı durum sözkonusudur. Misal Üsküdar'da Karacaahmet Sultan, Göztepe'de Şah Kulu Sultan türbeleri.
Siz ne harcama yaptıysanız söyleyin ücretini neyse geri ödeyelim hediyemiz olsun.
Yüzlerce defa gitmişimdir cemevlerine. Cemevlerinde çay,bisküvit,boncuk,Uluların fotoğrafı satılıyor diye b ugüne kadar hiç bir Allah'ın kulunun ağzından ELEŞTİRİ duymadım !!! Neden duymadım biliyor musunuz? Çünkü her aklı başında,mantıklı insan bilir ki oradan elde edilen üç beş kuruş Cemevinin ihtiyaçlarına, Cemevinin okuttuğu gençlere, yapılan faaliyetlere harcanır. Onda da gözü olan varsa artık Allah'a haval ediyorum...
SÖYLEDİNİZ, UYARDINIZ ARTIK HERKES KERMES ALANINDAKİ ÇAY BARDAKLARININ, PESKÜVETLERİN FARKINA VARMIŞTIR !..
O GİZLİ TİCARETİ ORTAYA ÇIKARDIĞINIZ İÇİN KENDİNİZLE NE KADAR GURUR DUYSANIZ AZDIR
Aman yarabbi ne günlere kaldık.
Ehlibeyt kapısında nasıl davranılır öğrenmek için Hak dervişi Yunus Emre'nin, Pirimiz Taptuk Emre'nin dergahında nasıl yaşadığını ve nasıl davrandığını gelin hep beraber okuyalım okuyalım da hamlığımız gitsin, günü birlik menfaatler için, "it" nefislerimiz için değil hak için, Muhammed Ali yolu için, Ehlibeyt için bu kapılara gidip gelelim...
[FONT=georgia] Öncelikle beni tanıyan ve hakkımda güzel sözler yazmış olan arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.
birdeli ismiyle forumumuza üye olan ve gerçek dışı sözler sarf eden kişinin, kim olduğunu ve Pir Zöhre Ana’ya ne için geldiğini bildiğimi de söylemeliyim. Ancak odama girer girmez, annesinin söze başlamasıyla öğrendiğim sorunlarının ne olduğunu burada dile getirmek istemiyorum. Burada kullandığı kelimeler, bir bayanın hanımlığına yakışır şeyler değil. Zaten ilk hiddeti bu noktada başlamıştı ’biz her şeyi size mi anlatacağız’ diye parlamıştı. Bende ’ben sormadım annen lafa başladı’, demiştim. Şimdi ’bir delinin’ yazısına cevap vereyim.
[quote=birdeliZöhre Ana'ya hiçbir lafım yok, olamaz da. Ben kendisini dinler ötesinde adeta bir Şaman olarak değerlendiriyorum. Artık üçüncü gözü açık mı dersiniz, doğa ile bağlarını koparmamış mı, ben öyle görüyorum. [/QUOTE]
Zöhre Ana'ya saygınızı takdir ederim, ancak Zöhre Ana bir şaman rahibi ya da doğayla bağlarını koparmış bir kişi değil, Hakkın sırrına ermiş, Allah'ın ilim deryasına ermiş yüce bir zattır. Düşüncelerinizi ve görüşünüzü bu yönde düzeltmelisiniz. ’Ben böyle düşünüyorum’ demekle sonuca ulaşamazsınız.
[quote=birdeli]Benim lafım, ki umarım kulağına gider, Hakan Ekin denen zat'ı muhterem kişiye. [/QUOTE]
[FONT=georgia] Evet, bana gıcık olduğunuzu anladığım sözleriniz kulağıma geldi. Bana "zat'ı muhterem" kişi diye hitap etmişsiniz ama hiçte hürmetli kelimeler sarf etmemişsiniz. Ancak Zat-ı muhteremler, erenler evliyalardır. Siz her ne kadar itici bir tanımlama yapmaya çalışmış olsanız da ben üstüme almıyorum.
[quote=birdeliNe hikmetse kendine böyle bir görev edinmiş ve gelen insanları önce kendi ön yargıları ve eksik bilgileri ile dinleyip değerlendiriyor sonra (eğer mümkün olursa o gün için) Zöhre Ana'nın karşısına çıktığımızda birebir ne söyleyip söylemeyeceğimize kadar söylüyor,[/QUOTE]
Ben kendime böyle bir görev edinmedim zira bana bu görevi layık gören benim Pirim Zöhre Ana'dır. Ama bu görevim 3 gün daha sürer ama 5 yıl sürer ama hep devam eder bu kendi taktiridir.
Hiç kimseyi kendi ön yargılarımla ve eksik bilgilerle değerlendirmediğimi, gayet güzel açıklamalarla sizi bilgilendirmeye çalıştığımı ve Pir Zöhre Ana ile görüşmeniz gerçekleşirse doğru ve güzel kelimelerle bir ermiş zatın karşısında konuşmanızı sağlamaya çalıştığımı da anlamış olduğunuzu zannediyorum.
Size "ne söyleyip söylemeyeceğinizi", değil nasıl dile getirmeniz gerektiğini söylemek benim görevimdir. Her gün gelen insanlar içinde ne düşüncelerle gelenler olduğunu tahmin edebiliyor musunuz? "Kısmetim kapalı açtıracağım, kayıbım var bulduracağım, büyü mü var bende onu soracağım" gibi bu kapıya yakışmayan istekler ile gelen insanlara ben hiç bir uyarı yapmamalı mıyım? Bir falcıya, muskacıya gelmiş edasıyla konuşanlara, Zöhre Ana'nın gerçek varlığını dile getirmeyecek miyim? Hiç kusura bakmayın bunu yapmak benim Pirime saygımdandır. Sizin hoşunuza gitmemişse o da sizin sorununuz.
[quote=birdeli]hatta yine ne hikmetse sanki kendisinden icazet almaya gelmişiz gibi bir de bize öğüt vermeye çalışıyor.[/QUOTE]
[FONT=georgia]
Ben burada hiç kimseye icazet vermek için bulunmuyorum. Pirim Zöhre Ana'dan öğrendiğim yolumun, dergahımın doğrusunu aktarmak için bulunuyorum. Bu kapı bir tarikat, cemaat, şeyh şıh yeri değildir ki gelene gidene icazet verelim. Zöhre Ana kime icazet vermiş ki biz de verelim. ’Zöhre Ana'ya saygım’ var diyorsunuz ama kendi menfaatinizle çelişen durumlarda etrafındaki insanlara hakaret ediyorsunuz.
[quote=birdeli]"Bacak bacak üstüne atma bre zındık" nidaları da ayrıca hoş ve trajikomik. [/QUOTE]
[FONT=georgia] Bu satırı yazarken hangi düşünce bozukluğu içindeydiniz merak ediyorum. Ben bu dergahta 2 günlük insan değilim. Kime nasıl davranacağımı iyi bilirim. "Bacak bacak üstüne atma bre zındık" gibi düzeysiz bir kelime benim bilgime, görgüme, içinde görev yaptığım hak kapısına ve Pirime yakışmaz. Ama siz bu yalanı söylemeyi kendinize çok güzel yakıştırmışsınız. Bravo..
Bir kişi bu hareketi yapmışsa ve benim odamda ise uygun bir anda uyarırım. Toplum içinde ise yanındaki kişiye bile duyurmadan kulağına eğilip söylerim. Kaldı "bre zındık" diye naralar atacağım. Bura da tamamen çuvallamışsınız. Sevgili Donanma'nın dediği gibi ben bu kelimeyi kullansam kullansam yazdığım tiyatro oyunlarında kullanırım. O da oyun gereği.
[quote=birdeliZöhre Ana'nın mucizelerine, duasına ve ****cı ellerine inanıyorum ama ne yazık ki etrafına toplanan şarlatanlar kapı ve eşik öpmekten, uzun süre ziyarete gelmeyen insanlara hakaret etmekten başka bir işe yaramıyorlar. 6 saat bekletilip huzura alınmamak ve böyle şarlatan, inançtan başka her tür şeyi putlaştırarak tapanları gördükten sonra inancımı kaybetmek istemedim ama biraz da sarsılmadım diyemem. Umarım yapılan ticaretin, Zöhre Ana'nın üzerinden dönen şarlatanlıkların siz de farkına varırsınız.[/QUOTE]
[FONT=georgia]Bu nasıl bir inanma ki bu kadar pervasız ölçüsüz laflar edebiliyorsunuz? Yukarıdan aşağıya kadar sözleriniz hep hırs, kin ve yalan dolu. İnsanların inançlarına saygısızlık ve hakaret dolu. Asıl şarlatanlık budur.
Benim sizinle görüştüğümde en büyük hatam size kapıyı göstermemek olmuş. ’Ben kimseden icazet almam, buraya da icazet almaya gelmedim’ diye sert çıkışlarınıza, güzellikle yanlışınızı düzeltip cevap vermem olmuş. Annenize, ’birazda kızınızın gözünden olaya yaklaşın’, ’sizde annenizin babanızın ve ağabeyinizin gözünden bakarak yaklaşın’ demem olmuş. Neden bana kimseden icazet almam dediniz? Çünkü ’bu meseleyi Zöhre Ana’ya danıştığınızda onun sözünü tutacak mısın?’ diye sorduğum için bu kelimeleri söylediniz. Tutmayacaksan ne demeye kapısına geldiniz? Ayrıca ben bu kadar kötü davrandımsa anneniz ne için benden dönüpte özür diledi acaba?
Bekleme mevzusuna gelince; 6 saatte bekleyebilirsiniz 1 saatte. Sonuçta size bir randevu verilmedi, özel bir çağrı ile gelmediniz. Kendi uygun zamanınıza göre geldiniz ve Zöhre Ana’nın size uymasını beklediniz. Oysa geldiğiniz yere siz uymalıydınız. Ama bu sizin işinize gelmedi şimdi de bizleri karalıyor ve yalan sözlerle bize hakaret ediyorsunuz. Ehlibeyt için yapılan niyazları, secdeleri eleştiriyorsunuz, ’her türlü şeyi putlaştırdığımızı’ söyleyip iftira atıyor bizi toplumda küçük düşürüp inançsız ilan etmeye çalışıyorsunuz. Zoraki bir ticaret havası estiriyorsunuz. Neyi almaya zorlandığınızı söyleyemiyorsunuz. Bu durumda şarlatan biz miyiz yoksa siz misiniz? ’İnancınızı sarsmamaya çalışmak’ kelimesi size uymuyor. İnancı olan kişi inandığı kapıya çamur atmaz. Bu saygısızlığı benimle konuşurken yaptınız bunuda size söyledim ama burada da devam ettirdiniz. Yazık size! Nikinize sadık hareket etmişsiniz.