16/01/2008, 18:45
ABD ve Avrupa’nın ılımlı islam politikası ve özelinde Alevilere biçilen rol ve baş aktör; Turgut Öker, figüran Mahmut İnci ve diğerleri…
ABD ve Avrupa’nın “ılımlı islam” adı altında ortaya sürmüş olduğu planın özü; zengin petrol yataklarına sahip Arap ve müslüman ülkelerinin ABD ve Avrupa karşıtı direnişini kırıp o zenginliklerin üzerine tamamen kalıcı bir şekilde oturma arzusudur. Bu noktada Türkiye hem müslüman hemde ABD ve Batı dostu ılımlı islam modeli olarak Arap dünyasına örnek olarak sunulmak istenmektedir. Bundan dolayıdır ki, ABD ve Avupa devletleri Akp iktidarına destek olmakta ve arka çıkmaktadır.
ABD ve Avrupa ülkeleri, bir taraftan Türkiye’yi yavaş yavaş “ılımlı islam” modeline hazırlarken diğer taraftan Türkiye’nin buna karşı direnç güçlerini etkisiz hale getirebilmek için, başka başka oyunları sırası geldikçe sahneye koymaktadır.
Bunlardan birincisi; Kürtler ve Kürt meselesi.
İkincisi; Aleviler’dir.
Daha önce Avrupa Birliği ilerleme raporunda, Alevilerin bir azınlık olarak gösterilmesi ve ardından ABD’nin Alevilere olan ilgisinin artması ve bir dizi, başta AABF olmak üzere çeşitli Alevi “örgütleri” ile görüşmeler yapması hayra alamet gelişmeler olmasa gerek.
Türkiye’nin müttfiği ve stratejik ortağı ABD bu ortaklıklarını sürdürürken öbür taraftan zaman zaman Türkiye çıkarlarına ters düşen orta doğu politikalarını Türkiye’ye kabul ettirebilmek için PKK kartını sürekli olarak kullanmıştır.
Alevileri azınlık gösterme çabaları yeni oyunların sahneye koyulmasının ilk adımlarıdır. Alevilerin azınlık olarak öne çıkarılabilmesi için doğal olarak o toplumdan da böylesi bir talebin ileri sürülmesi ile mümkün olacaktı. Bu konuda rol üstlenen aktör’de seçilmişti; Turgut Öker ve onun çizgisinde olan yurt içi ve yurt dışı diğer figüranlar….
Neydi bu aktör ve figüranların görevi; Alevililerin azınlık olarak ileri sürülmesi ve bunu sağlabilmek içinde, Aleviliğin islam’la alakasının olmadığı ve ayrı bir din olduğu görüşü ileri sürülecekti. Ve nitekim Aleviliğin islam dışı ayrı bir din olduğu konusunda ciddi bir propağanda yapılarak Alevilere bu yeni kimlik empoze edilmeye çalışıldı.
AABK’ya bağlı Danimarka Alevi Birliklikleri Federasyonu, Danimarka tarafından “Aleviliğin ayrı bir din ” olarak tanındığını beyan edecek ve ardından bu gelişme AABK tarafından diğer Avrupa ülkelerindeki Alevi kuruluşlarına örnek bir başarı olarak gösterilecektir.
Avrupa’nın Avrupa’da liberal İslam yaratma projesi.
Avrupa ülkelerinde ciddi bir müslüman topluluğunun yaşıyor olması ve özellikle 11 eylül saldırısıyla ciddi bir güvenlik korkusunun gündeme gelmesi ile birlikte, Avrupa ülkelerini ülkelerinde yaşayan müslümanlara yönelik yeni politikalar üretmeye sevketti. Neydi bu yeni politika; “Avrupalı müslüman” kavramı altında, Avrupa ülkelerince ehlileştirilmiş ve konturolu bu devletlerin elinde olacak bir islam yaratmak. Bunun için Avrupa ülkelerinde görev yapacak imamların artık o ülkelerden gelmesi önlenecek ve bundan sonra Avrupa norumlarına göre ehlileşmiş imamlar bu görevi üstlenmiş olacak ve İslami örgütler devletin denetiminde oluşturulacak kurumların içersine bir araya getirilerek böylelikle Avrupa’da islami hareket konturol altına alınmış olacak. Devlet bu örgütlere parasal yardım yaparak kendisine bağımlı kılacak bir politikayı bugün hayata geçirmiş görünmektedir.
Resim sergisi ve Hakder’in görevleri
Bugün Hakder’in Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin sanat adına rencide edilmesinin karşısında susması hatta bu çirkince girişimi protesto edenleri “gericilikle-yobazlıkla” suçlamasının ve yapılacak gösteriyi engellemeye çalışmasının arkasında yatan ana neden bu “uysallaşmış”, ”yaranmacı kimlik” çizgisini sürüdürmek istemesidir. Hakder Hz. Muhammed’i ve Hz. Ali’yi savunduğunda bu “uysallaşmış” cizgisinin zedeleneceğinden ve radikal islam’la alakalandırılacağindan kormaktadır. Ve zaten Hakder’in Alevilik anlayışında “Ali” yoktur. Bunun için Hz. Muhammed ve Hz. Ali savunmak Alevilerin işi olmamalıdır. Bırakın onları adı zaten kötüye çıkmış müslümanlar savunsun. Hakder, kendisine bağlı derneklere gönderdiği mektupta, üzerine basa basa böylesi bir sahiplenmenin ve bu konuda bir girişimde bulunmanın ne kadar tehlikeli ve gericilerle-yobazlarla aynı kefeye konmanın korkusu dile getirilmektedir. Hakder bununla da kalmıyor bu politikasıyla Avrupa’da gelişmekte olan islam karşıtlığını arkasına alarak Avrupalının gözüne girmeye çalışıyor. Bunu Alevi toplumunun değerlerinin ayaklar altına alınmasına göz yumma pahasına yapmakta.
Hollandalı politikacılar bu konuda yapılması gerekeni söyledi; “müslümanlar bu tür şeylere alışmalıdır”
Mesaj yerini bulmuştur.
Hakder gerekeni yapmaktadır!
ABD ve Avrupa’nın “ılımlı islam” adı altında ortaya sürmüş olduğu planın özü; zengin petrol yataklarına sahip Arap ve müslüman ülkelerinin ABD ve Avrupa karşıtı direnişini kırıp o zenginliklerin üzerine tamamen kalıcı bir şekilde oturma arzusudur. Bu noktada Türkiye hem müslüman hemde ABD ve Batı dostu ılımlı islam modeli olarak Arap dünyasına örnek olarak sunulmak istenmektedir. Bundan dolayıdır ki, ABD ve Avupa devletleri Akp iktidarına destek olmakta ve arka çıkmaktadır.
ABD ve Avrupa ülkeleri, bir taraftan Türkiye’yi yavaş yavaş “ılımlı islam” modeline hazırlarken diğer taraftan Türkiye’nin buna karşı direnç güçlerini etkisiz hale getirebilmek için, başka başka oyunları sırası geldikçe sahneye koymaktadır.
Bunlardan birincisi; Kürtler ve Kürt meselesi.
İkincisi; Aleviler’dir.
Daha önce Avrupa Birliği ilerleme raporunda, Alevilerin bir azınlık olarak gösterilmesi ve ardından ABD’nin Alevilere olan ilgisinin artması ve bir dizi, başta AABF olmak üzere çeşitli Alevi “örgütleri” ile görüşmeler yapması hayra alamet gelişmeler olmasa gerek.
Türkiye’nin müttfiği ve stratejik ortağı ABD bu ortaklıklarını sürdürürken öbür taraftan zaman zaman Türkiye çıkarlarına ters düşen orta doğu politikalarını Türkiye’ye kabul ettirebilmek için PKK kartını sürekli olarak kullanmıştır.
Alevileri azınlık gösterme çabaları yeni oyunların sahneye koyulmasının ilk adımlarıdır. Alevilerin azınlık olarak öne çıkarılabilmesi için doğal olarak o toplumdan da böylesi bir talebin ileri sürülmesi ile mümkün olacaktı. Bu konuda rol üstlenen aktör’de seçilmişti; Turgut Öker ve onun çizgisinde olan yurt içi ve yurt dışı diğer figüranlar….
Neydi bu aktör ve figüranların görevi; Alevililerin azınlık olarak ileri sürülmesi ve bunu sağlabilmek içinde, Aleviliğin islam’la alakasının olmadığı ve ayrı bir din olduğu görüşü ileri sürülecekti. Ve nitekim Aleviliğin islam dışı ayrı bir din olduğu konusunda ciddi bir propağanda yapılarak Alevilere bu yeni kimlik empoze edilmeye çalışıldı.
AABK’ya bağlı Danimarka Alevi Birliklikleri Federasyonu, Danimarka tarafından “Aleviliğin ayrı bir din ” olarak tanındığını beyan edecek ve ardından bu gelişme AABK tarafından diğer Avrupa ülkelerindeki Alevi kuruluşlarına örnek bir başarı olarak gösterilecektir.
Avrupa’nın Avrupa’da liberal İslam yaratma projesi.
Avrupa ülkelerinde ciddi bir müslüman topluluğunun yaşıyor olması ve özellikle 11 eylül saldırısıyla ciddi bir güvenlik korkusunun gündeme gelmesi ile birlikte, Avrupa ülkelerini ülkelerinde yaşayan müslümanlara yönelik yeni politikalar üretmeye sevketti. Neydi bu yeni politika; “Avrupalı müslüman” kavramı altında, Avrupa ülkelerince ehlileştirilmiş ve konturolu bu devletlerin elinde olacak bir islam yaratmak. Bunun için Avrupa ülkelerinde görev yapacak imamların artık o ülkelerden gelmesi önlenecek ve bundan sonra Avrupa norumlarına göre ehlileşmiş imamlar bu görevi üstlenmiş olacak ve İslami örgütler devletin denetiminde oluşturulacak kurumların içersine bir araya getirilerek böylelikle Avrupa’da islami hareket konturol altına alınmış olacak. Devlet bu örgütlere parasal yardım yaparak kendisine bağımlı kılacak bir politikayı bugün hayata geçirmiş görünmektedir.
Resim sergisi ve Hakder’in görevleri
Bugün Hakder’in Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin sanat adına rencide edilmesinin karşısında susması hatta bu çirkince girişimi protesto edenleri “gericilikle-yobazlıkla” suçlamasının ve yapılacak gösteriyi engellemeye çalışmasının arkasında yatan ana neden bu “uysallaşmış”, ”yaranmacı kimlik” çizgisini sürüdürmek istemesidir. Hakder Hz. Muhammed’i ve Hz. Ali’yi savunduğunda bu “uysallaşmış” cizgisinin zedeleneceğinden ve radikal islam’la alakalandırılacağindan kormaktadır. Ve zaten Hakder’in Alevilik anlayışında “Ali” yoktur. Bunun için Hz. Muhammed ve Hz. Ali savunmak Alevilerin işi olmamalıdır. Bırakın onları adı zaten kötüye çıkmış müslümanlar savunsun. Hakder, kendisine bağlı derneklere gönderdiği mektupta, üzerine basa basa böylesi bir sahiplenmenin ve bu konuda bir girişimde bulunmanın ne kadar tehlikeli ve gericilerle-yobazlarla aynı kefeye konmanın korkusu dile getirilmektedir. Hakder bununla da kalmıyor bu politikasıyla Avrupa’da gelişmekte olan islam karşıtlığını arkasına alarak Avrupalının gözüne girmeye çalışıyor. Bunu Alevi toplumunun değerlerinin ayaklar altına alınmasına göz yumma pahasına yapmakta.
Hollandalı politikacılar bu konuda yapılması gerekeni söyledi; “müslümanlar bu tür şeylere alışmalıdır”
Mesaj yerini bulmuştur.
Hakder gerekeni yapmaktadır!