25/08/2013, 03:26
Alevilik hakkında tartışılan konulardan biride Aleviliğin bir mezhep olup olmadığı noktasında yoğunlaşmaktadır. Kanıya göre Alevilik, tıpkı Hanefi, Maliki,Hambeli ve Şafii mezhepleri gibi bir mezheptir.
Öncelikle kelimenin etimolojisine bakmalı. Mezhep kelimesi Arapça 'da "gitmek" anlamına gelen "zehebe" kelimesinden türetilmiştir. Mezhep kelimesi Arapça 'da "gidilen, tutulan yol" anlamına geliyor.
Konuya tarihsel açıdan yaklaşırsak Resulullah (s) zamanında konularda herhangi bir itilaf yoktu ve hiç kimse ibadete veya inanca dair içtihat yapma yetkisine sahip değildi. Çünkü, herkes karşılaştığı sorunları Resulullah (s) 'a götürüyor, sorun hakkında ki hükmü de öğrenmiş oluyordu. Islam Dünyası 'nda ilk anlaşmazlıklar, Peygamber (s) 'in şehadetinden Sonra, güya bazı müslümanların Gadir-i Humm biatim bozarak, Imam Ali (a) 'in velayetin; inkar etmeleriyle başladı. Resulullah (s) 'in şehadetinden sonra müslümanlar Sünni (Amme) ve Şii (Hasse) olmak üzere iki kısma ayrıldı.(lO10)
Şiiler, Kur'an-ı Kerim 'de Ehl-i Beyi hakkında nazil olan ayetlere ve Resulullah (s) 'in "Ben ilmin şehriyim, Ali ise onun kapısıdır.","Ehl-i Beyt 'im Nuh 'un gemisi gibidir.","Size iki ağır emanet bırakıyorum." gibi sayışım ' yüzlerle ifade edebileceğimiz hadislere dayanarak Resulullah (s) 'tan sonra ümmetin halifesinin imam Ali (a) ve O 'nün soyundan gelen diğer On Bir imam 'in halife olması gerektiğim' savunuyorlardı. Sünniliğin çekirdeğim' temsil eden bir gurup ise Resulullah'(s) 'in kendisinden sonra ümmete bir halife tayin etmediğin! söylüyor, Ben-i Sakife 'de bir oldu bitti ile veya Ikinci Halife Ömer Bin Hattab 'm deyimi ile "bir ayak sürçmesi" ile, Ebu Bekir Bin Kuhafe 'yi halifelik makamına /getiriyorlardı. Hem de Resulullah (s) 'in cenazesini yerde bırakmak pahasına! Sonraki zamanlarda Muaviye Bin Ebu Süt'yan buna kesin adım vererek "Biz Ehl-i Sünnetiz" diyor.
Devam edem zamanlarda, Ehl-i Sünnetin içerisinde her sahabenin ve her tabiinin bir kendine has mezhepleri oldu. Hanefi Mezhebi gibi bazı mezhepler zamanın hakim otoritesine sırtım dayayarak daha fazla bağlı buldular ve daha geniş coğrafyalara yayıldılar. Daha sonra Ehl-i Sünnet kendi içerisindeki bu dağınıklığım toparlamak amacıyla mezhepleri sınırlandırdı. Hicri altı yüzlü yıllarda bağlılannın fazla olmasından hareket edilerek mezhepler sınırlandırıldı ve Maliki, Hanefi,Hambeli ve Safi mezhepleri "dört hakk mezhep" adı altında pazarlandı. Bu dört mezhebin dışında kalan diğer mezhepler ise zamanla terk edildi.
Her ne kadar, Ehl-i Sünnet kendi içerisindeki itilafları gidermek maksadıyla mezhepleri sınırlandırsa da bu itilaflar tam olarak kaldınlamadı. Bu dört mezhep arasındaki itilaflar bu gün dahi devam etmektedir. Hatta bize ulaşan rivayetlere göre, mezhepler sınırlandırmadan önce, Hanefiler ve Şafiiler birbirlerinin kanım helal biliyorlar ve birbirlerinin mahallelerine saldırarak talan ediyoriarmış.(ll11) Mezheplerin sınırlandırılmasından sonra, Sünnilik 'te içtihat kapışı kapatıldı. Ancak birkaç Sünni alim bu yasağı deldiler.(1212)
Şiilik ise, en son imam, imam Mehdi (a.t) 'in zamanına kadar Zeydilik ve ismaililik diye birkaç kola aynlarak geldi.
Şimdi, söz buraya gelmişken, Aleviliğe Caferi Mezhebi denilmesinin sebepleri üzerinde biraz konusalım, ilk önce şunu bilmemiz gerekiyor ki, Aleviliğe Caferi Mezhebi denilmesi -haşa - imam Cafer -i Sadık (a) 'in bir mezhep kurmuş olmasından dolayı değildir. Bunun temelinde yatan sebep, imam Sadık (a) 'in yaşadığı zaman diliminin, Emeviler 'in yıkılış dönemine rastlamasıdır. Emeviler Abbasoğullan ile uğraşmaktan Şia üzerinde bir baskı kuramamışlar ve imam Sadık (a) Ehl-i Beyt Mektebim bütün yönleri ile açıklamıştır, işte Aleviliğin Caferi Mezhebi olarak adlandırılmasındaki temel sebep budur. Caferi Mezhebi şeklindeki kullanım, genelde tarafların belli olması açısından diğer hiziplerce yaygınlaştırılmıştır. Bize göre, Alevilik bir mezhep değildir. Çünkü mezhep, kişilerin Kur'an-ı Kerim ve hadislere dayanarak bir yol çizmesidir. Yani bunlar Islam 'in bir yorumudur. Halbuki Alevilik Islam'ın bir yorumu değil. Islam'm ta kendisidir. Bununla birlikte biz Aleviler, Aleviliğin fıkhım yalnızca Imam Caferi Sadık (a) 'dan değil, bütün On Bir imam 'dan aldığına ve Ehl-i Beyt Imamları 'nin ise birbirinden farklı görüşler atmadığına inanıyoruz. Yine biz On iki imamların (a) Allah tarafından tayin edildiğine dolayısıyla ilimlerinin Allah tarafından verildiğine iman ediyoruz. Bundan dolayı, bütün Kur'an-'i ilimler ile Resulullah (s) 'in Sünnet' inin herkesten' daha iyi bildiklerim ve bütün konulara eksiksiz olarak vakıf olduklarına inanıyoruz. Buna delilimiz Resulullah (s) 'm Ehl-i Beyt imamlanmn (a) On ikisin; de isimleriyle teker teker müjdelemesi ve bunların Ehl-i Sünnet kaynaklarında dahi yer almasıdır(1313)
Buraya kadar yazdıklarımız bizi şu sönuçlara ulaştırıyor. Alevilik Islam 'in ta kendisidir ve Ehl-i Sünnet meselesi ile Islam'dan kopmaya başlamışlardır.Mezhepleri halifelik Devam eden zamanlar da ise bu kopuş hızlanmıştır. Çünkü Ehl-i Sünnet Mezhepleri Resullah (s.a.s) 'in bize bıraktığı iki ağır emanetten birisi olan Ehl-i minberlerden Ehl-i Beyt'e lanet okuma cüretinde Beyt'i terk etmiş, hatta bazıları dahi bulunabilmişlerdir. Allah 'm laneti Ehl-i Beyt'e lanet okuyanların üzerine olsun!
kaynak:Gerçek Alevilik Nedir? EhlibeytKutuphanesi.com
Öncelikle kelimenin etimolojisine bakmalı. Mezhep kelimesi Arapça 'da "gitmek" anlamına gelen "zehebe" kelimesinden türetilmiştir. Mezhep kelimesi Arapça 'da "gidilen, tutulan yol" anlamına geliyor.
Konuya tarihsel açıdan yaklaşırsak Resulullah (s) zamanında konularda herhangi bir itilaf yoktu ve hiç kimse ibadete veya inanca dair içtihat yapma yetkisine sahip değildi. Çünkü, herkes karşılaştığı sorunları Resulullah (s) 'a götürüyor, sorun hakkında ki hükmü de öğrenmiş oluyordu. Islam Dünyası 'nda ilk anlaşmazlıklar, Peygamber (s) 'in şehadetinden Sonra, güya bazı müslümanların Gadir-i Humm biatim bozarak, Imam Ali (a) 'in velayetin; inkar etmeleriyle başladı. Resulullah (s) 'in şehadetinden sonra müslümanlar Sünni (Amme) ve Şii (Hasse) olmak üzere iki kısma ayrıldı.(lO10)
Şiiler, Kur'an-ı Kerim 'de Ehl-i Beyi hakkında nazil olan ayetlere ve Resulullah (s) 'in "Ben ilmin şehriyim, Ali ise onun kapısıdır.","Ehl-i Beyt 'im Nuh 'un gemisi gibidir.","Size iki ağır emanet bırakıyorum." gibi sayışım ' yüzlerle ifade edebileceğimiz hadislere dayanarak Resulullah (s) 'tan sonra ümmetin halifesinin imam Ali (a) ve O 'nün soyundan gelen diğer On Bir imam 'in halife olması gerektiğim' savunuyorlardı. Sünniliğin çekirdeğim' temsil eden bir gurup ise Resulullah'(s) 'in kendisinden sonra ümmete bir halife tayin etmediğin! söylüyor, Ben-i Sakife 'de bir oldu bitti ile veya Ikinci Halife Ömer Bin Hattab 'm deyimi ile "bir ayak sürçmesi" ile, Ebu Bekir Bin Kuhafe 'yi halifelik makamına /getiriyorlardı. Hem de Resulullah (s) 'in cenazesini yerde bırakmak pahasına! Sonraki zamanlarda Muaviye Bin Ebu Süt'yan buna kesin adım vererek "Biz Ehl-i Sünnetiz" diyor.
Devam edem zamanlarda, Ehl-i Sünnetin içerisinde her sahabenin ve her tabiinin bir kendine has mezhepleri oldu. Hanefi Mezhebi gibi bazı mezhepler zamanın hakim otoritesine sırtım dayayarak daha fazla bağlı buldular ve daha geniş coğrafyalara yayıldılar. Daha sonra Ehl-i Sünnet kendi içerisindeki bu dağınıklığım toparlamak amacıyla mezhepleri sınırlandırdı. Hicri altı yüzlü yıllarda bağlılannın fazla olmasından hareket edilerek mezhepler sınırlandırıldı ve Maliki, Hanefi,Hambeli ve Safi mezhepleri "dört hakk mezhep" adı altında pazarlandı. Bu dört mezhebin dışında kalan diğer mezhepler ise zamanla terk edildi.
Her ne kadar, Ehl-i Sünnet kendi içerisindeki itilafları gidermek maksadıyla mezhepleri sınırlandırsa da bu itilaflar tam olarak kaldınlamadı. Bu dört mezhep arasındaki itilaflar bu gün dahi devam etmektedir. Hatta bize ulaşan rivayetlere göre, mezhepler sınırlandırmadan önce, Hanefiler ve Şafiiler birbirlerinin kanım helal biliyorlar ve birbirlerinin mahallelerine saldırarak talan ediyoriarmış.(ll11) Mezheplerin sınırlandırılmasından sonra, Sünnilik 'te içtihat kapışı kapatıldı. Ancak birkaç Sünni alim bu yasağı deldiler.(1212)
Şiilik ise, en son imam, imam Mehdi (a.t) 'in zamanına kadar Zeydilik ve ismaililik diye birkaç kola aynlarak geldi.
Şimdi, söz buraya gelmişken, Aleviliğe Caferi Mezhebi denilmesinin sebepleri üzerinde biraz konusalım, ilk önce şunu bilmemiz gerekiyor ki, Aleviliğe Caferi Mezhebi denilmesi -haşa - imam Cafer -i Sadık (a) 'in bir mezhep kurmuş olmasından dolayı değildir. Bunun temelinde yatan sebep, imam Sadık (a) 'in yaşadığı zaman diliminin, Emeviler 'in yıkılış dönemine rastlamasıdır. Emeviler Abbasoğullan ile uğraşmaktan Şia üzerinde bir baskı kuramamışlar ve imam Sadık (a) Ehl-i Beyt Mektebim bütün yönleri ile açıklamıştır, işte Aleviliğin Caferi Mezhebi olarak adlandırılmasındaki temel sebep budur. Caferi Mezhebi şeklindeki kullanım, genelde tarafların belli olması açısından diğer hiziplerce yaygınlaştırılmıştır. Bize göre, Alevilik bir mezhep değildir. Çünkü mezhep, kişilerin Kur'an-ı Kerim ve hadislere dayanarak bir yol çizmesidir. Yani bunlar Islam 'in bir yorumudur. Halbuki Alevilik Islam'ın bir yorumu değil. Islam'm ta kendisidir. Bununla birlikte biz Aleviler, Aleviliğin fıkhım yalnızca Imam Caferi Sadık (a) 'dan değil, bütün On Bir imam 'dan aldığına ve Ehl-i Beyt Imamları 'nin ise birbirinden farklı görüşler atmadığına inanıyoruz. Yine biz On iki imamların (a) Allah tarafından tayin edildiğine dolayısıyla ilimlerinin Allah tarafından verildiğine iman ediyoruz. Bundan dolayı, bütün Kur'an-'i ilimler ile Resulullah (s) 'in Sünnet' inin herkesten' daha iyi bildiklerim ve bütün konulara eksiksiz olarak vakıf olduklarına inanıyoruz. Buna delilimiz Resulullah (s) 'm Ehl-i Beyt imamlanmn (a) On ikisin; de isimleriyle teker teker müjdelemesi ve bunların Ehl-i Sünnet kaynaklarında dahi yer almasıdır(1313)
Buraya kadar yazdıklarımız bizi şu sönuçlara ulaştırıyor. Alevilik Islam 'in ta kendisidir ve Ehl-i Sünnet meselesi ile Islam'dan kopmaya başlamışlardır.Mezhepleri halifelik Devam eden zamanlar da ise bu kopuş hızlanmıştır. Çünkü Ehl-i Sünnet Mezhepleri Resullah (s.a.s) 'in bize bıraktığı iki ağır emanetten birisi olan Ehl-i minberlerden Ehl-i Beyt'e lanet okuma cüretinde Beyt'i terk etmiş, hatta bazıları dahi bulunabilmişlerdir. Allah 'm laneti Ehl-i Beyt'e lanet okuyanların üzerine olsun!
kaynak:Gerçek Alevilik Nedir? EhlibeytKutuphanesi.com