22/08/2013, 01:03
ALEVİLİKTE iBADET:
Alevi / Bektaşilikte kişisel ibadetin: yeri, zamanı, mekânı, sekli yoktur. Birincil ve en iyi ibadet her an ’Kâmili insan’ (bilgin olgun dürüst insan) olmaya çalışmaktır. Bilim yolundan gitmek, eline, diline, beline sahip olmak, helâl lokma yemek, kendine reva görmediğini başkasına uygulanamamak..vs. Aleviler için en büyük ibadettir. Zaten bu kuralları yerine getirenin ’tanrıya’ yalvarıp af/merhamet dilemesine gerekte yoktur. Bu nedenlerden Alevilerin İslam’ın 5 şartına (namaz, oruç, haç, zekât kelimeyi şahadet) uyma, camiye, kiliseye .... hatta cem-evine, gidip gitmeme, diye bir zorunlulukları yoktur. Gerçek içten ve gizli; insani ahlâksal kurallara uymadıktan sonra, yapılan ibadet ’gösterişten’ öteye gitmez. Kendini ve halkı, kandırmaktan başka bir şey değildir. Alevi /Bektaşilikte toplumsal anlamda bir tür ’ibadet’ CEM kurumu içinde vardır. Kelime anlamı ile CEM, BİRLİK demektir. "Aleviliğin kalbi cem’de atar. Aleviliğin sırrı cem’de yatar" denilir. Aleviliği bütün yönleri ile anlamak Cem’i anlamaktan geçer. Cemde yapılan her hareketin, her sözün inançsal, kültürel, toplumsal sembolik anlamları vardır.
CEM ’İN İNANÇSAL KAYNAĞI:
Kirklar-Cem’idir.
Hz. Muhammed Tanri’yi ziyaretten döndükten sonra Allah tarafından Nida gelir bir kapı gösterilir ve o kapıya yönnendirilir gerçek hayatta 40"lar Meclisi denilen bir toplantiya katılmak ister. Muhammed 40"lar meclisine girmek için kapiyi çalar ve peygamber oldugunu söyler.
- "Git peygamberligini ümmetine göster" denilir. ve içeriye alinmaz, bir kaç defa dener sonra: - "Bende fakir bir kulum, sizden biriyim" deyince içeriye alinir.
Yani bu meclise isteyen herkes giremez, oraya giren rütbesini, malini mülkünü defterden silmesi gerekir, ve oraya girmek için gönülden istekli ve israrli olmak gerekir. Muhammed, Kirklar CEM’ine girince, oradakilere kim olduklarini, büyük, küçük kim diye sorar.
"- Bize Kirklar derler, bizim küçügümüzde büyügümüzde uludur" cevabini alir.
Muhammed sayar bakar, kadin erkek 39 kisi, biriniz nerede der:
"- O dışarida görevdedir" derler.
Muhammed ispat ister. Birisi Hz. Ali’nin koluna bir biçak vurur, hepsinin kolundan kan akar, bir damla kan da çatidan içeri düser. Ali’nin kolu sarilir digerlerinden dökülen kan da durur.
Burada ki mesaj, Cem’de kadin, erkek herkesin esit ve ayni seviyede oldugudur. Canlardan birisinin acisi herkesin acisidir, birisinin acisi sarilinca hepsinin acisi durur.
Ortaya bir üzüm tanesi getirilir, Muhammed’ten bunu 40 kisiye paylastirilmasi istenir. Muhammed zor durumda kalir ve HAK’tan yardim ister, üzüm tanesi ezilip serbest edilir, buna kirk kisi banip, mest (seri-hos = basi hos) olup semaha kalkarlar.
Burada verilen önemli mesaj, bilmedigini sorup ögrenmektir, var olani esitçe paylasmak, hakkina düsene razi ve beraber mutlu olmaktir.Semah dönerken Muhammed’in basinda ki sarik düser ve 40 parça olur, Kirklar bu parçalari bellerine baglarlar, Muhammed 40"lara PiR’lerini sorar:
"- Pirimiz Ali, rehberimiz Cebrail’dir" cevabini alir.
Muhammed Hz. Ali’nin yanına gelir (Rüyasında), Tanri katına çikmak isterken önüne çikip onu engelleyen bir Aslanın ağzına verdigi ve ancak o zaman yoluna devam-edebildiği, Peygamberlik yüzüğünü Hz. Ali’nin parmağında görür . Ve rüyasında gördüğü tanri yüzünü ve sesini HZ. Ali’ye benzetir. Orada Ali’nin kendinden ayrıcalıklı olduğunu görür ve Ali" ye niyaz eder. Burada verilen mesaj: Sadece peygamberler degil, olgun insanlarin hakkin, (halifesi) elçisi, onun bir parçası olduğudur. Gökte aranan yerdedir (tanri insandadır) düşüncesidir. Sonuçta ortaya çikan H.B.Veli’nin deyimiyle, akil mantığa uyan ve gönülden her insanin katılabileceği sonuç: Tanri gökte degil yerdedir, insanların içinde, kalbindedir. insanlar da birlesip dünyadaki nimetleri (degerleri) ortaklasa eşitçe paylaşmalıdır. Bu hikâyede anlatilan konular, ve özelikle Cem’de ’Ehli-Beyt’ Hz. Ali ve soyuyla ilgili konular CEM’in İslam’dan aldığı yanlardır.
Eski tarih kaynaklar, Cem’de görülen: kadinli erkekli, dansli, müzikli, yemekli, içkili, öğütlü ve duali toplantilara (ayinlere), islam öncesi Anadolu’da ve Asya toplumlarinda rastlandigi göstermektedir. Bu nedenle Cem doğrudan olarak islam’dan kaynaklanan bir olgu degildir.
CEM’in TOPLUMSAL TEMELİ:
Fakir, emegi ile geçinen, ezilen, haksizliklara ugrayan, yurttan yurda göç etmek zorunda kalan fakir köylü insanlar, eski yeni inanç ve düsünceleri bir birine katmis, bütünlestirmis ve bu ezilmislik durumdan kurtulmanin yolarini aramislar. Tâbi ki insanlar, bu baski zulme, zaman, zaman bas kaldirmis ve hakim güçlerce ezilmislerdir. Ama teslim olmamislar, kendi inanç, kültür ve toplumsal, sosyal düzenlerini kurmuslar. Ve bu olay, Anadolu’da Türk, Kürt, Arap, Azeri, Müslüman Hiristiyan birçok inanç, milliyet ve kültürler arasinda olusmustur. Birlesmeleri sorunlarina sahip çikmalari, hakim güçlerin çikarlarina zarar verdigi için, yasadışi sayilmislar, kültür ve inançlarini gizli yapmak zorunda kalmislar, baski ve zulümlerden korunmak için, kendi düsünce ve eylemlerini tepki çekmeyecek sifrelerle gizlemisler. Ãste toplumsal açidan CEM: Ezilen Anadolu insaninin, bin bir yola basvurarak, bin bir çiçekten öz alarak, kendi kültür, inanç ve toplumsal yasam deneyimlerinin ögrenilip, öretildigi, yasanilip, yasatildigi, her yönüyle gözden geçirildigi bir toplantidir CEM. (Bir tür genel kuruldur).
CEM:
CEM, özgürlük, eşitlik, ibadet ve sevgi yeridir. Cem yargi ve karar yeridir. Birlik ve dirligin korunup sergilendigi yerdir. Cemde sunulan can, söylenen söz, sergilenen özdür. Hizmet ve sohbet muhabbet yeridir. Kul-Köle, efendi-beyin olmadigi esit ve hür canlarin bulustugu yerdir. Sasmasin, yoldan düsmesin diye el ele verilen yerdir cem. Yol tasi, yol kusuna atilmaz cemde. Af, sefaat, riza meydanidir cem. insan asilanir, kötülüklerden kesilir. Çig olan piser cemde. Asi (kötü) olan düser cemde.Güvenin, sevenin yeri, baci- kardesin meydanidir Cem. Saklar Cem erenleri seni, serini (basini) verir sirini vermez. ikrar iman (inanma) yeridir, ölçü ve hükmün yeridir. Edep ve erkân yeridir cem. Cemde bir ulu divandir meydan. Nur kusaklinin yerine, kil kusakli sorgu sual yapar, cem erenleri sözünü söyler. Hak adina, halk adina Pir’indir ferman. Cemde dünya isleri görülür, halk senden razi ise, HAK’ta razidir. Bu yolda yolcu olan kendini kanitlamali, Ceme girmeye lâyik olmalidir. Canlarin mutlulugu esastir. Kurallar sadece inanmak, tekrarlamak için degil, uygulamak, bir yasam biçimine dönüstürmek içindir. Temel kurallar korunur saklanir, her seye kilavuzdur akil. Günü gelir korur kendini, gizlenir. Günü gelir isik, çiçek saçar aleme. Alemi her yönü ile bilmeden, degistirmek mümkün degildir. Öz degismez, ama don zamana çaga uyar degisir zenginlesir. Cennet, cehennem Cem’dedir. Cemde can ile cemaat dengesi kurulur. Mala, güzellige, hatira, zora yer yoktur meydanda. Biri kirk, kirki bir olur CANLAR CEM’de.
CEM NEDİR ?
Cem ibadeti Aleviliğin temel kurumlarındandır. Bu sadece dinsel değil sosyal içeriğe de sahiptir.Alevilerin ibadetlerinin temeli bu cem törenlerine dayanır. Dedelerin en önemli işlevlerinden biri de, cem törenlerini yönetmesinde kendini gösterir.Ocakzade dedeler, her yıl düzenli bir şekilde kendilerine bağlı köylerdeki taliplerini ziyaret ederler. Dedelerin bu ziyaretleri, hasat zamanı geçtikten sonra yapılır. Dede bir yere geldiğinde peyik (davetçi) adı verilen bir kişi ev ev dolaşarak dedenin geldiğini ve cem töreni yapılacağını canlara haber verir.
Köydeki evlerden biri cem töreni için hazırlanır. Bunun için cemaatin sığabileceği büyük bir salon seçilir. Bazı köylerde bu hep belli yerlerdir. Bu cem töreni (görgü cemi) cuma akşamı, yani perşembeyi cumaya bağlayan gece yapılır. Eğer görgü cemi olacaksa tarik ve kurban hizmeti de mutlaka vardir. Bazı ocaklarda ise tarik yerine pençe ile cem görülür. Bunlar daha çok çelebilere bağlı dede, baba veya vekillerdir. Cem ibadetinde Oniki hizmet ve bu hizmetlerin ayrı ayrı sahipleri vardır. Oniki sayısı Hz. Muhammed’in soyunu, yani kızı Hz. Fatıma ile amcasının oğlu Hz. Ali’nin soyundan gelen oniki imamı simgelemektedir. Cem ibadeti Kırklar Cemi’ne dayanmaktadır. Alevilerce Cem, ’HAK-MUHAMMED-ALİ DİVANI’ dır.
Cem ibadetinin bir diğer adı da ’halka namazı’dır. Cem’deki halkada esas olan namaz deyişiyle kastedilen Buyruk’taki ifadeyle niyazdır, (M. Yaman 2000: 23) Allah’a yalvarmaktır, dua etmektir. Cem’e ayrıca; Ayn-ül Cem, Ayin-i Cem, Cem âyini, Abdal Musa Kurbanı, Birlik Cemi, Dardan İndirme Erkanı, Koldan Kopan Erkanı, Ali Cemi, Görgü Cemi, İçeri Kurbanı, İkrar Cemi, de denir. Kış aylarında, özellikle Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan akşam başlaması esastır. Muharrem ayı dışında Cem İbadeti yapılabileceğine dayanarak ’Kırksekiz Cuma haktır.’ derler. Cem Kurumu’nun içeriği sadece dinsel değildir daha kapsamlıdır.
Cem olayının kökeni nereye dayanmaktadır. Geleneksel görüş Alevilikle ilgili temel toplumsal kurumların tümünü olduğu gibi Cem kurumunu Hz. Muhammed’in Mirac’ı sonrası yapılan ’Kırklar Cemi’ne dayandırmaktadır. Buna göre Cem ibadetinin temelleri Kırklar Cemi’nde atılmıştır. Büyük Alevi Ozanlarının Cem’in Kırklar Cemine dayandığına ilişkin birçok deyişleri bulunmaktadır. Mesela Kul Himmet bir deyişinde (Aslanoğlu 1997a: 77) bunu :
’Kırklar ile bile âyin-i cemde Bu aşkın sırrına özendi Ali’ diyerek ifade etmektedir.
Kırklar Cemi ile ilgili ayrıntılar hem Buyruk kitaplarında, (Aytekin 1958; M. Yaman 2000) hem de Alevilerin zihinlerinde önemli yer tutar. Özellikle yaşlı kuşak bu konuda oldukça bilgilidir. Gençler ise bu geleneksel bilgiler bakımından hem yaşamak anlamında hem de bilgilenmek anlamında oldukça yetersizdirler ve hatta bir bölümü anlatılanlara şüphe ile yaklaşabilmekteyse de son zamanlarda yaşanan bilgilenme süreciyle bu eksiklikler giderilmektedir.
Alevilerin sosyal yapısının ve kurumlarının kapalı yapısının doğal bir sonucu olarak Cem ibadetine yönelik küçümseyici ve ahlakdışılık yüklü birçok kulaktan dolma söylentinin ki -bu Sünni halk arasında mum söndü sözü ile ifadelendirilir- yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladığı görülmektedir. Alevi olmayan gruplarca Alevilerin farklı bir islam yorumları olduğunun reddedilmesi, bu törenin Alevi olmayanlarca izlenememesi sonucunda Cemlerdeki işleyişin bir türlü anlaşılamaması ve Alevi-Sünni grupların karşılıklı önyargılarının bu söylentilerde rol sahibi olduğu söylenebilir.
Ancak son zamanlarda bu konuda araştırmacıların verdikleri bilgiler, konunun yazılı ve görsel basında yeralması ve bu cemlerin kapalılıktan kurtulup kentlerde düzenli olarak yapılması sonucunda bu söylentilerin de dayanaksız olduğu anlaşılmaya başlanmıştır.
Cem kurumunun Alevi topluluklarında yüzyıllarca gördüğü işlevleri genel olarak ise şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Dinsel işlevler, 2. Sosyal-Eğitsel işlevler, 3. Hukuksal işlevler
Cem kurumunun dinsel işlevi ön plandadır. Aleviliğin temel ibadeti bu yolla icra edilir. Cem kutsal bir ritüeldir. Cem’deki işleyişin de temeli Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin de katıldığı Kırklar Cemi ile atılmıştır. Cem, Alevinin inancını oluşturan düzenli bir ibadeti olmaktadır. Cemlerdeki dualar büyük ölçüde Türkçedir. Anadili kırmanci veya zazaca olan
Alevi topluluklarda bile - istisnalar olmakla birlikte - Türkçe dualar ve Şah Hatayi, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet vb. Alevi ozanlarının Türkçe deyişleri okunmaktadır.
Cem kurumunun bir diğer yönü de sosyal ve eğitsel işlevidir. Sosyal dayanışmayı sağlamasının yanısıra, orada gerçekleştirilen ritüel ve anlatılanlar inanca, tarihe gündelik yaşama ilişkin bilgiler de içermektedir. Geleneksel kır yaşamında bulundukları toplum içinde nisbeten daha eğitimli ve okumuş olan Dedeler Cemlerdeki sundukları bilgilerle uzun süre bu eğitsel işlevi yerine getirmişlerdir.
Aleviler’de hayat çok sıkı ve birbirini tamamlayıcı kurum ve kurallarla donatılmıştır. Bu sosyal yaşam en ince ayrıntısına kadar düzenlenmiştir. Dede talip herkes bunlara uymak zorundadır. Örneğin Dede her evde Cem bile yapamaz. Cem yapılacak evde ve evin sahibi ailede bazı özellikler aranır.
’Muhammed-Ali Meydanı’ ve ’ölmeden önce ölünen yer’ olarak da nitelenen Cem Meydanı her yönüyle kutsal kılınmıştır. Cem’ler bazı yörelerde sadece Dede evlerinde yapılmaktadır. Bu evlerde büyük bir odada Cem’ler tutulurdu. Hele bazı Dede ailelerinin evleri vardı ki uzun yıllar buralarda Cem yapılması bir gelenek halini almış buralarla ilgili menkıbeler de dilden dile yayılmıştır. Cem’in bu evlerde yapılmasında bir diğer neden de Cem’de Dede’nin görgü zamanı kullandığı ’tarik, erkân, zülfikar, serdeste’ vb. adlarla anılan asanın bu evlerde bulunmasındandır. Kutsal olan tarik asılı olduğu yerden indirilmek için dualar edilir, kurban kesilirdi.
Dede genellikle bu Cem yapılacak evde konuk olurdu. Ancak Dede’nin konuk olacağı ve Cem yapacağı bu evin Cem yapılabilmesine uygun bir odaya sahip olmasının yanısıra ev sahibi aile de yukarıda ifade ettiğimiz üzere titizlikle seçilirdi. Bu aile bireylerinin düşkün olmaması kapı komşularıyla sorunlu olmaması, lokmasının yenebilmesi, o köyde sevilen bir aile olmaları gerekirdi. Yoksa Dede o evde kalamaz Cem yapamazdı. Çünkü Cem’in amacı ’eline, diline, beline ve aşına, işine, eşine sahip olmak’ şeklinde özetlenebilecek doğruluk ilkelerinin toplulukta yaşatılması, benimsetilmesidir. Dede’nin köye gelişinden Cem’in yapılması ve sonrasına kadar her aşamada bu ilkelerin gözetilmesine önem verilir. Bu konuda titizlik gösterilmemesi topluluğun bu ilkelere inancınin ve güveninin sarsılmasıyla sonuçlanabilir. Zaman zaman bu konudaki hassasiyetlere uymayanlarda olmuştur ancak bu yolun kurallarını bağlamamaktadır.
kaynak: istanbulalevidernegi.org
Alevi / Bektaşilikte kişisel ibadetin: yeri, zamanı, mekânı, sekli yoktur. Birincil ve en iyi ibadet her an ’Kâmili insan’ (bilgin olgun dürüst insan) olmaya çalışmaktır. Bilim yolundan gitmek, eline, diline, beline sahip olmak, helâl lokma yemek, kendine reva görmediğini başkasına uygulanamamak..vs. Aleviler için en büyük ibadettir. Zaten bu kuralları yerine getirenin ’tanrıya’ yalvarıp af/merhamet dilemesine gerekte yoktur. Bu nedenlerden Alevilerin İslam’ın 5 şartına (namaz, oruç, haç, zekât kelimeyi şahadet) uyma, camiye, kiliseye .... hatta cem-evine, gidip gitmeme, diye bir zorunlulukları yoktur. Gerçek içten ve gizli; insani ahlâksal kurallara uymadıktan sonra, yapılan ibadet ’gösterişten’ öteye gitmez. Kendini ve halkı, kandırmaktan başka bir şey değildir. Alevi /Bektaşilikte toplumsal anlamda bir tür ’ibadet’ CEM kurumu içinde vardır. Kelime anlamı ile CEM, BİRLİK demektir. "Aleviliğin kalbi cem’de atar. Aleviliğin sırrı cem’de yatar" denilir. Aleviliği bütün yönleri ile anlamak Cem’i anlamaktan geçer. Cemde yapılan her hareketin, her sözün inançsal, kültürel, toplumsal sembolik anlamları vardır.
CEM ’İN İNANÇSAL KAYNAĞI:
Kirklar-Cem’idir.
Hz. Muhammed Tanri’yi ziyaretten döndükten sonra Allah tarafından Nida gelir bir kapı gösterilir ve o kapıya yönnendirilir gerçek hayatta 40"lar Meclisi denilen bir toplantiya katılmak ister. Muhammed 40"lar meclisine girmek için kapiyi çalar ve peygamber oldugunu söyler.
- "Git peygamberligini ümmetine göster" denilir. ve içeriye alinmaz, bir kaç defa dener sonra: - "Bende fakir bir kulum, sizden biriyim" deyince içeriye alinir.
Yani bu meclise isteyen herkes giremez, oraya giren rütbesini, malini mülkünü defterden silmesi gerekir, ve oraya girmek için gönülden istekli ve israrli olmak gerekir. Muhammed, Kirklar CEM’ine girince, oradakilere kim olduklarini, büyük, küçük kim diye sorar.
"- Bize Kirklar derler, bizim küçügümüzde büyügümüzde uludur" cevabini alir.
Muhammed sayar bakar, kadin erkek 39 kisi, biriniz nerede der:
"- O dışarida görevdedir" derler.
Muhammed ispat ister. Birisi Hz. Ali’nin koluna bir biçak vurur, hepsinin kolundan kan akar, bir damla kan da çatidan içeri düser. Ali’nin kolu sarilir digerlerinden dökülen kan da durur.
Burada ki mesaj, Cem’de kadin, erkek herkesin esit ve ayni seviyede oldugudur. Canlardan birisinin acisi herkesin acisidir, birisinin acisi sarilinca hepsinin acisi durur.
Ortaya bir üzüm tanesi getirilir, Muhammed’ten bunu 40 kisiye paylastirilmasi istenir. Muhammed zor durumda kalir ve HAK’tan yardim ister, üzüm tanesi ezilip serbest edilir, buna kirk kisi banip, mest (seri-hos = basi hos) olup semaha kalkarlar.
Burada verilen önemli mesaj, bilmedigini sorup ögrenmektir, var olani esitçe paylasmak, hakkina düsene razi ve beraber mutlu olmaktir.Semah dönerken Muhammed’in basinda ki sarik düser ve 40 parça olur, Kirklar bu parçalari bellerine baglarlar, Muhammed 40"lara PiR’lerini sorar:
"- Pirimiz Ali, rehberimiz Cebrail’dir" cevabini alir.
Muhammed Hz. Ali’nin yanına gelir (Rüyasında), Tanri katına çikmak isterken önüne çikip onu engelleyen bir Aslanın ağzına verdigi ve ancak o zaman yoluna devam-edebildiği, Peygamberlik yüzüğünü Hz. Ali’nin parmağında görür . Ve rüyasında gördüğü tanri yüzünü ve sesini HZ. Ali’ye benzetir. Orada Ali’nin kendinden ayrıcalıklı olduğunu görür ve Ali" ye niyaz eder. Burada verilen mesaj: Sadece peygamberler degil, olgun insanlarin hakkin, (halifesi) elçisi, onun bir parçası olduğudur. Gökte aranan yerdedir (tanri insandadır) düşüncesidir. Sonuçta ortaya çikan H.B.Veli’nin deyimiyle, akil mantığa uyan ve gönülden her insanin katılabileceği sonuç: Tanri gökte degil yerdedir, insanların içinde, kalbindedir. insanlar da birlesip dünyadaki nimetleri (degerleri) ortaklasa eşitçe paylaşmalıdır. Bu hikâyede anlatilan konular, ve özelikle Cem’de ’Ehli-Beyt’ Hz. Ali ve soyuyla ilgili konular CEM’in İslam’dan aldığı yanlardır.
Eski tarih kaynaklar, Cem’de görülen: kadinli erkekli, dansli, müzikli, yemekli, içkili, öğütlü ve duali toplantilara (ayinlere), islam öncesi Anadolu’da ve Asya toplumlarinda rastlandigi göstermektedir. Bu nedenle Cem doğrudan olarak islam’dan kaynaklanan bir olgu degildir.
CEM’in TOPLUMSAL TEMELİ:
Fakir, emegi ile geçinen, ezilen, haksizliklara ugrayan, yurttan yurda göç etmek zorunda kalan fakir köylü insanlar, eski yeni inanç ve düsünceleri bir birine katmis, bütünlestirmis ve bu ezilmislik durumdan kurtulmanin yolarini aramislar. Tâbi ki insanlar, bu baski zulme, zaman, zaman bas kaldirmis ve hakim güçlerce ezilmislerdir. Ama teslim olmamislar, kendi inanç, kültür ve toplumsal, sosyal düzenlerini kurmuslar. Ve bu olay, Anadolu’da Türk, Kürt, Arap, Azeri, Müslüman Hiristiyan birçok inanç, milliyet ve kültürler arasinda olusmustur. Birlesmeleri sorunlarina sahip çikmalari, hakim güçlerin çikarlarina zarar verdigi için, yasadışi sayilmislar, kültür ve inançlarini gizli yapmak zorunda kalmislar, baski ve zulümlerden korunmak için, kendi düsünce ve eylemlerini tepki çekmeyecek sifrelerle gizlemisler. Ãste toplumsal açidan CEM: Ezilen Anadolu insaninin, bin bir yola basvurarak, bin bir çiçekten öz alarak, kendi kültür, inanç ve toplumsal yasam deneyimlerinin ögrenilip, öretildigi, yasanilip, yasatildigi, her yönüyle gözden geçirildigi bir toplantidir CEM. (Bir tür genel kuruldur).
CEM:
CEM, özgürlük, eşitlik, ibadet ve sevgi yeridir. Cem yargi ve karar yeridir. Birlik ve dirligin korunup sergilendigi yerdir. Cemde sunulan can, söylenen söz, sergilenen özdür. Hizmet ve sohbet muhabbet yeridir. Kul-Köle, efendi-beyin olmadigi esit ve hür canlarin bulustugu yerdir. Sasmasin, yoldan düsmesin diye el ele verilen yerdir cem. Yol tasi, yol kusuna atilmaz cemde. Af, sefaat, riza meydanidir cem. insan asilanir, kötülüklerden kesilir. Çig olan piser cemde. Asi (kötü) olan düser cemde.Güvenin, sevenin yeri, baci- kardesin meydanidir Cem. Saklar Cem erenleri seni, serini (basini) verir sirini vermez. ikrar iman (inanma) yeridir, ölçü ve hükmün yeridir. Edep ve erkân yeridir cem. Cemde bir ulu divandir meydan. Nur kusaklinin yerine, kil kusakli sorgu sual yapar, cem erenleri sözünü söyler. Hak adina, halk adina Pir’indir ferman. Cemde dünya isleri görülür, halk senden razi ise, HAK’ta razidir. Bu yolda yolcu olan kendini kanitlamali, Ceme girmeye lâyik olmalidir. Canlarin mutlulugu esastir. Kurallar sadece inanmak, tekrarlamak için degil, uygulamak, bir yasam biçimine dönüstürmek içindir. Temel kurallar korunur saklanir, her seye kilavuzdur akil. Günü gelir korur kendini, gizlenir. Günü gelir isik, çiçek saçar aleme. Alemi her yönü ile bilmeden, degistirmek mümkün degildir. Öz degismez, ama don zamana çaga uyar degisir zenginlesir. Cennet, cehennem Cem’dedir. Cemde can ile cemaat dengesi kurulur. Mala, güzellige, hatira, zora yer yoktur meydanda. Biri kirk, kirki bir olur CANLAR CEM’de.
CEM NEDİR ?
Cem ibadeti Aleviliğin temel kurumlarındandır. Bu sadece dinsel değil sosyal içeriğe de sahiptir.Alevilerin ibadetlerinin temeli bu cem törenlerine dayanır. Dedelerin en önemli işlevlerinden biri de, cem törenlerini yönetmesinde kendini gösterir.Ocakzade dedeler, her yıl düzenli bir şekilde kendilerine bağlı köylerdeki taliplerini ziyaret ederler. Dedelerin bu ziyaretleri, hasat zamanı geçtikten sonra yapılır. Dede bir yere geldiğinde peyik (davetçi) adı verilen bir kişi ev ev dolaşarak dedenin geldiğini ve cem töreni yapılacağını canlara haber verir.
Köydeki evlerden biri cem töreni için hazırlanır. Bunun için cemaatin sığabileceği büyük bir salon seçilir. Bazı köylerde bu hep belli yerlerdir. Bu cem töreni (görgü cemi) cuma akşamı, yani perşembeyi cumaya bağlayan gece yapılır. Eğer görgü cemi olacaksa tarik ve kurban hizmeti de mutlaka vardir. Bazı ocaklarda ise tarik yerine pençe ile cem görülür. Bunlar daha çok çelebilere bağlı dede, baba veya vekillerdir. Cem ibadetinde Oniki hizmet ve bu hizmetlerin ayrı ayrı sahipleri vardır. Oniki sayısı Hz. Muhammed’in soyunu, yani kızı Hz. Fatıma ile amcasının oğlu Hz. Ali’nin soyundan gelen oniki imamı simgelemektedir. Cem ibadeti Kırklar Cemi’ne dayanmaktadır. Alevilerce Cem, ’HAK-MUHAMMED-ALİ DİVANI’ dır.
Cem ibadetinin bir diğer adı da ’halka namazı’dır. Cem’deki halkada esas olan namaz deyişiyle kastedilen Buyruk’taki ifadeyle niyazdır, (M. Yaman 2000: 23) Allah’a yalvarmaktır, dua etmektir. Cem’e ayrıca; Ayn-ül Cem, Ayin-i Cem, Cem âyini, Abdal Musa Kurbanı, Birlik Cemi, Dardan İndirme Erkanı, Koldan Kopan Erkanı, Ali Cemi, Görgü Cemi, İçeri Kurbanı, İkrar Cemi, de denir. Kış aylarında, özellikle Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan akşam başlaması esastır. Muharrem ayı dışında Cem İbadeti yapılabileceğine dayanarak ’Kırksekiz Cuma haktır.’ derler. Cem Kurumu’nun içeriği sadece dinsel değildir daha kapsamlıdır.
Cem olayının kökeni nereye dayanmaktadır. Geleneksel görüş Alevilikle ilgili temel toplumsal kurumların tümünü olduğu gibi Cem kurumunu Hz. Muhammed’in Mirac’ı sonrası yapılan ’Kırklar Cemi’ne dayandırmaktadır. Buna göre Cem ibadetinin temelleri Kırklar Cemi’nde atılmıştır. Büyük Alevi Ozanlarının Cem’in Kırklar Cemine dayandığına ilişkin birçok deyişleri bulunmaktadır. Mesela Kul Himmet bir deyişinde (Aslanoğlu 1997a: 77) bunu :
’Kırklar ile bile âyin-i cemde Bu aşkın sırrına özendi Ali’ diyerek ifade etmektedir.
Kırklar Cemi ile ilgili ayrıntılar hem Buyruk kitaplarında, (Aytekin 1958; M. Yaman 2000) hem de Alevilerin zihinlerinde önemli yer tutar. Özellikle yaşlı kuşak bu konuda oldukça bilgilidir. Gençler ise bu geleneksel bilgiler bakımından hem yaşamak anlamında hem de bilgilenmek anlamında oldukça yetersizdirler ve hatta bir bölümü anlatılanlara şüphe ile yaklaşabilmekteyse de son zamanlarda yaşanan bilgilenme süreciyle bu eksiklikler giderilmektedir.
Alevilerin sosyal yapısının ve kurumlarının kapalı yapısının doğal bir sonucu olarak Cem ibadetine yönelik küçümseyici ve ahlakdışılık yüklü birçok kulaktan dolma söylentinin ki -bu Sünni halk arasında mum söndü sözü ile ifadelendirilir- yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladığı görülmektedir. Alevi olmayan gruplarca Alevilerin farklı bir islam yorumları olduğunun reddedilmesi, bu törenin Alevi olmayanlarca izlenememesi sonucunda Cemlerdeki işleyişin bir türlü anlaşılamaması ve Alevi-Sünni grupların karşılıklı önyargılarının bu söylentilerde rol sahibi olduğu söylenebilir.
Ancak son zamanlarda bu konuda araştırmacıların verdikleri bilgiler, konunun yazılı ve görsel basında yeralması ve bu cemlerin kapalılıktan kurtulup kentlerde düzenli olarak yapılması sonucunda bu söylentilerin de dayanaksız olduğu anlaşılmaya başlanmıştır.
Cem kurumunun Alevi topluluklarında yüzyıllarca gördüğü işlevleri genel olarak ise şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Dinsel işlevler, 2. Sosyal-Eğitsel işlevler, 3. Hukuksal işlevler
Cem kurumunun dinsel işlevi ön plandadır. Aleviliğin temel ibadeti bu yolla icra edilir. Cem kutsal bir ritüeldir. Cem’deki işleyişin de temeli Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin de katıldığı Kırklar Cemi ile atılmıştır. Cem, Alevinin inancını oluşturan düzenli bir ibadeti olmaktadır. Cemlerdeki dualar büyük ölçüde Türkçedir. Anadili kırmanci veya zazaca olan
Alevi topluluklarda bile - istisnalar olmakla birlikte - Türkçe dualar ve Şah Hatayi, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet vb. Alevi ozanlarının Türkçe deyişleri okunmaktadır.
Cem kurumunun bir diğer yönü de sosyal ve eğitsel işlevidir. Sosyal dayanışmayı sağlamasının yanısıra, orada gerçekleştirilen ritüel ve anlatılanlar inanca, tarihe gündelik yaşama ilişkin bilgiler de içermektedir. Geleneksel kır yaşamında bulundukları toplum içinde nisbeten daha eğitimli ve okumuş olan Dedeler Cemlerdeki sundukları bilgilerle uzun süre bu eğitsel işlevi yerine getirmişlerdir.
Aleviler’de hayat çok sıkı ve birbirini tamamlayıcı kurum ve kurallarla donatılmıştır. Bu sosyal yaşam en ince ayrıntısına kadar düzenlenmiştir. Dede talip herkes bunlara uymak zorundadır. Örneğin Dede her evde Cem bile yapamaz. Cem yapılacak evde ve evin sahibi ailede bazı özellikler aranır.
’Muhammed-Ali Meydanı’ ve ’ölmeden önce ölünen yer’ olarak da nitelenen Cem Meydanı her yönüyle kutsal kılınmıştır. Cem’ler bazı yörelerde sadece Dede evlerinde yapılmaktadır. Bu evlerde büyük bir odada Cem’ler tutulurdu. Hele bazı Dede ailelerinin evleri vardı ki uzun yıllar buralarda Cem yapılması bir gelenek halini almış buralarla ilgili menkıbeler de dilden dile yayılmıştır. Cem’in bu evlerde yapılmasında bir diğer neden de Cem’de Dede’nin görgü zamanı kullandığı ’tarik, erkân, zülfikar, serdeste’ vb. adlarla anılan asanın bu evlerde bulunmasındandır. Kutsal olan tarik asılı olduğu yerden indirilmek için dualar edilir, kurban kesilirdi.
Dede genellikle bu Cem yapılacak evde konuk olurdu. Ancak Dede’nin konuk olacağı ve Cem yapacağı bu evin Cem yapılabilmesine uygun bir odaya sahip olmasının yanısıra ev sahibi aile de yukarıda ifade ettiğimiz üzere titizlikle seçilirdi. Bu aile bireylerinin düşkün olmaması kapı komşularıyla sorunlu olmaması, lokmasının yenebilmesi, o köyde sevilen bir aile olmaları gerekirdi. Yoksa Dede o evde kalamaz Cem yapamazdı. Çünkü Cem’in amacı ’eline, diline, beline ve aşına, işine, eşine sahip olmak’ şeklinde özetlenebilecek doğruluk ilkelerinin toplulukta yaşatılması, benimsetilmesidir. Dede’nin köye gelişinden Cem’in yapılması ve sonrasına kadar her aşamada bu ilkelerin gözetilmesine önem verilir. Bu konuda titizlik gösterilmemesi topluluğun bu ilkelere inancınin ve güveninin sarsılmasıyla sonuçlanabilir. Zaman zaman bu konudaki hassasiyetlere uymayanlarda olmuştur ancak bu yolun kurallarını bağlamamaktadır.
kaynak: istanbulalevidernegi.org