17/08/2013, 15:09
[COLOR="#000000"]Sevmek güzel şeydir! Birinin yüreğine dokunmak; O'na kucak açmak, O'nu coşkuya garkeylemek, insana olduğundan öte anlamlar katar! Sevmek, tuhaf bir hissiyattır; olmadık yerde gelip sizi bulur! Bazen bir bakış, bir dokunuş; bazen göz göze gelmek, bir söz, sizi bulunduğunuz alemden alıp başka alemlere götürebilir.
Sevmek, gönül işidir! . "Kalpten kalbe bir yol vardır, bilinmez" dizesi boşuna söylenmemiştir! Sevmek için gönül gözüne ihtiyaç vardır.
Sevmek özlemektir çoğu zaman ve elbette merak etmektir! Sevmek, damlanın peşinde ummana dalmaktır; Leyla'nın gözünden Mecnun olabilmektir! Boşuna dizeleştirmemiş Atilla İlhan, "sevmek insanın yüreği kadar"dır diye!
Sevmek, çoğu zaman masalsıdır ama aynı zamanda gerçektir. Bu nedenle sevmek somuttur! Bilmediğinizi, görmediğinizi, yüreğine dokunamadığınızı, yüreğinize dokunmasına izin vermediğinizi sevemezsiniz; bu nedenle sevmek için tanımak da gerekir.
Sevgiden öldük!
[COLOR="#DAA520"]Görücülüktür; bu toprakların sevgi gerçeği! Başkasının gözünden, başkasının referansıyla koskoca bir hayatı adımladığına bu topraklar tanıktır. Kerem Aslısına, Leyla Mecnununa, Ferhat Şirinine kavuşamamıştır ama en yakınımızdan başlayarak, etrafımız başkalarının gözünden sevmenin sonuçlarıyla maluldür! O nedenle sık sık tirajik öyküleri okur; dramatik hayatlara tanıklık ederiz. Karısını öldüren adamın, "O'na aşıktım" sözünü çokça duymuşluğumuz vardır; anlayacağınız bazı sevgiler öldürücü bir nitelik de taşır. Bu topraklar, çokça aşk masalına hayat vermiştir dilden dile ama en çok da sevmeye mecbur edildiğimiz aşikardır! Mecburi istikamet, "köprüden önceki son çıkış" gibidir; yönün o tarafaysa ne ala!...
Gelelim sadede! Ne zaman, muktedirlerin ya da muktedirin kılıcını sallayanın "Alevileri seviniz" dediklerini duysam, aklıma Arkadaş Özger'in, "Zeki Müren'i seviniz" şiiri gelir.
Radikal'in "sağ beki" Akif Beki'nin, "Alevileri doğru yerden sevmek" (27 Temmuz 2013)başlıklı yazısı da aklıma aynı şiiri getirdi; bir kez daha okudum. Özger, "biz bütün aile zaten biraz/Allahı da kedileri de çok severiz" diyor ya, Beki'nin yazısı da o modda yazılmış!
Beki, Hükümete kafa tutan anti kapitalist Müslümanları eleştirdiği bir önceki yazısında pas attığı Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, "inancının gereğini yaptığı mekana ne ad veriyorlarsa değerlidir, Alevi, Aleviğini kendi istediği gibi yaşasın, Kur'an'da inanmama özgürlüğü vardır" şeklinde özetlenebilecek açıklamasına düzdüğü methiyeleri getirip, "Madem Hz. Ali'yi seviyorsunuz, Alevileri de sevin, bu konu kapansın" demeye getirmiş.
Hukuk hepimize lazım!
Beki'nin aktardığı sözlere yabancı değiliz. AKP Hükümetinin "aç kapa" tarzında gündeme getirip, gündemden indirdiği Alevi Açılımının başlangıcını ve sonuçlarını hepimiz yakından biliriz. Yıllar önce Alevi açılımı başlatılacağı iddiası henüz ortalığa saçılmamışken, AKP'den milletvekilliği de yapan Diyanet İşleri eski Başkanı Sait Yazıcıoğlu da, "Alevilere biçtiğimiz elbise dar geldi, çözüm için kendi dedikleri önemli" mealinde sözler sarfetmişti. Oldu oluyor derken, takip eden genel seçimlerde Başbakan Erdoğan, Çorum'da Ebu Suud'u anmış; Kılıçdaroğlu'nun inancı üzerinden Alevileri yuhalatmış; Alevi "sevgisi"nin sınırı da çizilmişti.
Bazı "sevgiler"in öldürücü bir nitelik taşıdığına şahidiz! Elbette sevelim, sevilelim ama Alevilerin esas talepleri, demokratik bir hukuk devleti ve eşit yurttaşlık noktasında düğümlenmektedir.
Alevilik, farklı bir inançtır; ille de beş vakte sığdırmaktan, Camiyi adres göstermekten vazgeçin! Alevilerin ibadetlerini yaptıkları yer, Cemevidir; Cemevi'nin ibadet yeri olup olmadığını tartışmak, ne Hükümete ne de bir başka otoriteye düşmez, anlayın! Mevzuattaki bütün ayrımcı düzenlemeleri kaldırmadan; diğer din ve inançlara tanınan hakları, Alevilere tanımadan eşit yurttaşlığın gereğini yerine getiremezsiniz, bilin! Bu da yetmez; dinli-dinsiz, inançlı-inançsız herkes karşısında eşit mesafede duran demokratik bir devlet inşa etmek, amasız, fakatsız inanç özgürlüğünün alamet-i farikasıdır, bunu görün!
Dedim ya sevgi işi, biraz karmaşık bir iştir! Sevmek, önemli bir adımdır ama gündelik hayatımızda sevmek üzerine yazılmış onca destana rağmen vuslat hep başka bahara kalmıştır. Bu nedenle sevmek için tanımak; tanımak için de bir hukuksal zemine ihtiyaç vardır. Sevgimizi hukuk ile taçlandıralım; o zaman isteyen Ali'yi sevsin, isteyen tıpkı Binali Yıldırım gibi babasının çok sevdiği Alevi komşusu nedeniyle Alevilerin verdiği isimle çocuğunu taçlandırsın!
http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/alevile...olur-28698
Sevmek, gönül işidir! . "Kalpten kalbe bir yol vardır, bilinmez" dizesi boşuna söylenmemiştir! Sevmek için gönül gözüne ihtiyaç vardır.
Sevmek özlemektir çoğu zaman ve elbette merak etmektir! Sevmek, damlanın peşinde ummana dalmaktır; Leyla'nın gözünden Mecnun olabilmektir! Boşuna dizeleştirmemiş Atilla İlhan, "sevmek insanın yüreği kadar"dır diye!
Sevmek, çoğu zaman masalsıdır ama aynı zamanda gerçektir. Bu nedenle sevmek somuttur! Bilmediğinizi, görmediğinizi, yüreğine dokunamadığınızı, yüreğinize dokunmasına izin vermediğinizi sevemezsiniz; bu nedenle sevmek için tanımak da gerekir.
Sevgiden öldük!
[COLOR="#DAA520"]Görücülüktür; bu toprakların sevgi gerçeği! Başkasının gözünden, başkasının referansıyla koskoca bir hayatı adımladığına bu topraklar tanıktır. Kerem Aslısına, Leyla Mecnununa, Ferhat Şirinine kavuşamamıştır ama en yakınımızdan başlayarak, etrafımız başkalarının gözünden sevmenin sonuçlarıyla maluldür! O nedenle sık sık tirajik öyküleri okur; dramatik hayatlara tanıklık ederiz. Karısını öldüren adamın, "O'na aşıktım" sözünü çokça duymuşluğumuz vardır; anlayacağınız bazı sevgiler öldürücü bir nitelik de taşır. Bu topraklar, çokça aşk masalına hayat vermiştir dilden dile ama en çok da sevmeye mecbur edildiğimiz aşikardır! Mecburi istikamet, "köprüden önceki son çıkış" gibidir; yönün o tarafaysa ne ala!...
Gelelim sadede! Ne zaman, muktedirlerin ya da muktedirin kılıcını sallayanın "Alevileri seviniz" dediklerini duysam, aklıma Arkadaş Özger'in, "Zeki Müren'i seviniz" şiiri gelir.
Radikal'in "sağ beki" Akif Beki'nin, "Alevileri doğru yerden sevmek" (27 Temmuz 2013)başlıklı yazısı da aklıma aynı şiiri getirdi; bir kez daha okudum. Özger, "biz bütün aile zaten biraz/Allahı da kedileri de çok severiz" diyor ya, Beki'nin yazısı da o modda yazılmış!
Beki, Hükümete kafa tutan anti kapitalist Müslümanları eleştirdiği bir önceki yazısında pas attığı Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, "inancının gereğini yaptığı mekana ne ad veriyorlarsa değerlidir, Alevi, Aleviğini kendi istediği gibi yaşasın, Kur'an'da inanmama özgürlüğü vardır" şeklinde özetlenebilecek açıklamasına düzdüğü methiyeleri getirip, "Madem Hz. Ali'yi seviyorsunuz, Alevileri de sevin, bu konu kapansın" demeye getirmiş.
Hukuk hepimize lazım!
Beki'nin aktardığı sözlere yabancı değiliz. AKP Hükümetinin "aç kapa" tarzında gündeme getirip, gündemden indirdiği Alevi Açılımının başlangıcını ve sonuçlarını hepimiz yakından biliriz. Yıllar önce Alevi açılımı başlatılacağı iddiası henüz ortalığa saçılmamışken, AKP'den milletvekilliği de yapan Diyanet İşleri eski Başkanı Sait Yazıcıoğlu da, "Alevilere biçtiğimiz elbise dar geldi, çözüm için kendi dedikleri önemli" mealinde sözler sarfetmişti. Oldu oluyor derken, takip eden genel seçimlerde Başbakan Erdoğan, Çorum'da Ebu Suud'u anmış; Kılıçdaroğlu'nun inancı üzerinden Alevileri yuhalatmış; Alevi "sevgisi"nin sınırı da çizilmişti.
Bazı "sevgiler"in öldürücü bir nitelik taşıdığına şahidiz! Elbette sevelim, sevilelim ama Alevilerin esas talepleri, demokratik bir hukuk devleti ve eşit yurttaşlık noktasında düğümlenmektedir.
Alevilik, farklı bir inançtır; ille de beş vakte sığdırmaktan, Camiyi adres göstermekten vazgeçin! Alevilerin ibadetlerini yaptıkları yer, Cemevidir; Cemevi'nin ibadet yeri olup olmadığını tartışmak, ne Hükümete ne de bir başka otoriteye düşmez, anlayın! Mevzuattaki bütün ayrımcı düzenlemeleri kaldırmadan; diğer din ve inançlara tanınan hakları, Alevilere tanımadan eşit yurttaşlığın gereğini yerine getiremezsiniz, bilin! Bu da yetmez; dinli-dinsiz, inançlı-inançsız herkes karşısında eşit mesafede duran demokratik bir devlet inşa etmek, amasız, fakatsız inanç özgürlüğünün alamet-i farikasıdır, bunu görün!
Dedim ya sevgi işi, biraz karmaşık bir iştir! Sevmek, önemli bir adımdır ama gündelik hayatımızda sevmek üzerine yazılmış onca destana rağmen vuslat hep başka bahara kalmıştır. Bu nedenle sevmek için tanımak; tanımak için de bir hukuksal zemine ihtiyaç vardır. Sevgimizi hukuk ile taçlandıralım; o zaman isteyen Ali'yi sevsin, isteyen tıpkı Binali Yıldırım gibi babasının çok sevdiği Alevi komşusu nedeniyle Alevilerin verdiği isimle çocuğunu taçlandırsın!
http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/alevile...olur-28698