Pir Zöhre Ana Forum

Tam Versiyon: ABF: "Demokratik Anayasa Konferansı"
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
17 Aralık 2011 tarihinde Ankara’da Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) tarafından düzenlenen ’Demokratik Anayasa Konferansı’na, inanç grupları, siyasi partiler, sendikalar, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, yerel dernekler, yazarlar ve sanatçılar katıldılar ve aşağıdaki açıklamayı yayınladılar.

’Neden yeni bir Anayasa’ konusunda Prof. Mithat Sancar’ın, ’yeni bir Anayasa nasıl olmalı’ konusunda Rıza Türmen’in, ’yeni Anayasa nasıl hazırlanmalı’ konusunda ise Kamil Ateşoğulları’nın sunumundan sonra, yapılan oturumlarda, önce inanç grupları, daha sonra ise partiler, sendikalar, sivil toplum örgütleri yeni bir Anayasa ile ilgili görüşlerini açıklamışlardır.

Konferansın son bölümünde ise Alevi kurumlarının temsilcileri bu yaklaşımlar üzerine kendi yaklaşımlarını dile getirerek aşağıdaki sonuç bildirisini yayınlamışlardır.

* Tartışmaya açılan ’yeni Anayasa’nın gerçekten ’yeni’ ve ’demokratik’ olabilmesi, ancak tartışmalara en geniş kesimlerin katılabileceği, temsil edileceği yalnızca bu süreçle ilgili ve yeni Anayasa’nın kabulü ile görev süresi bitecek bir ’Anayasa Meclisi’ ile olanaklıdır.

* Yeni Anayasa’nın hazırlanma süreci, toplumsal kesimler ve kimlikler arasında ayrımları değil, ortaklıkları öne çıkartan bir ’toplumsal barış projesi’ olarak değerlendirilmelidir.

* Yeni Anayasa, bireysel ve kolektif hak ve özgürlüklerinin önündeki yasal ve fiili bütün engelleri kaldıran, toplumun bütün farklı kesimleri arasında diyalogların gelişmesine imkân sağlayan, vatandaşların evrensel temel hak ve özgürlüklerini koruyan ve güvence altına alan bir çerçeve metin olmalıdır.

* Yeni Anayasa insanı merkeze alan bir anayasa olmalıdır.

]* Yeni Anayasa, tekçi anlayışlar yerine çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı bir Anayasa olmalıdır.[/color]

* Yeni Anayasa; Birleşmiş Milletler sözleşmeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi evrensel sözleşmelerle güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklere aykırı hiçbir hüküm içermemelidir.

* Hiçbir dayatıcı hüküm içermemesi gereken yeni Anayasa, ’anayasal vatandaşlık’ kavramını öne çıkartarak, kültürel çoğulculuğu bir zenginlik olarak algılamalı, farklı kimlik ve kültürlerin barış içinde eşit yurttaş olarak yaşamasını kolaylaştırıcı olmalı, farklılıklarla birlikte barış içinde bir yaşamı açıkça teşvik etmeli ve güvence altına almalıdır.

* Yeni Anayasa vatandaşlar arasında dil, din, ırk, etnik köken, her türlü düşünce, cinsiyet, yaş, medeni hal, cinsel kimlik gibi farklılıklara dayalı her türlü ayırımcılığı yasaklamalı ve bu ayrımcılıklara karşı vatandaşları eşit ve etkili şekillerde korumalıdır. Yine din, dil ve ırk eksenli olarak ortaya çıkan nefret suçlarına karşı cezai yaptırımlar artmalı, kamu kurumları ve medya nefret suçlama karşı projelerle donatılmalıdır.

Yeni Anayasa, bu yaklaşıma uygun olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nı Anayasal bir kurum olmaktan çıkartmalıdır.

Yeni Anayasa, yine bu yaklaşıma uygun olarak zorunlu din dersi ve benzeri yaklaşımları Anayasadan çıkartmalı, ana dilde eğitim ve öğrenim hakkını güvence altına alarak, yerel yönetimlere de ana dilde hizmet sunma hakkı tanımalıdır.

* Yeni Anayasa, çalışanların örgütlenme, toplu sözleşme ve grev yapma hakları önündeki engelleri kaldırmalı, lokavtı yasaklamalıdır.

* Yeni Anayasa, vatandaşların eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve barınma hakları gibi temel hakları güvence altına almalıdır.

* Yeni Anayasa, yasama, yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığını dikkate alacak şekilde düzenlenmeli, askeri kurumların toplumsal hayata müdahalesini engelleyici yaptırımlar koymalı, siyasi partiler yasası başta olmak üzere, sendikal ve mesleki örgütlenmelerle ilgili yasalar katılımcılık ve demokrasi eksenli olarak yeniden düzenlenmelidir.

Demokratik Anayasa Konferansı bu yaklaşımlar paralelinde ve yeni Anayasa’nın ruhuna uygun olarak, Aleviler için şu yasal düzenlemeleri de zorunlu görür:

* Alevi kimliği yasal olarak tanınmalıdır.

* Cemevleri inanç merkezi olarak kabul edilmeli, buna uygun yasal düzenlemeler yapılmalı ve ’ibadet yeri’ kapsamına ’Cemevi’ de alınmalıdır.

* Başta Hacı Bektaş Dergahı olmak üzere Alevilere ve Bektaşilere ait bütün dergahlar müze statüsünden çıkartılmalı, bu dergahlara ait bina, arazi gibi taşınmazları ilgili kişi ve kurumlara devredilmelidir.

* 1826 ve 1925’de yağmalanan, bir çok simgesel değerde eşya ve kitabı satılan dergahların bu ürünlerinin bulunup iadesinin sağlanması için bir ’araştırma komisyonu’ kurulması sağlanmalıdır.

* 667 sayılı Tekke ve Zaviyeler kanunu kaldırılmalı, bu alandaki yasal düzenlemeler, laiklik ekseninde, devletin bütün inançlara eşit mesafede duracağı ve hakem rolünü üstleneceği yaklaşımına uygun olarak yeniden yapılmalı, devlet bütün inanç merkezlerine eşit mesafede durmalıdır.

* Alevi köylerine yapılan camiler kaldırılmalı, buralara atanan imamlar geri çağrılmalıdır.

* Aşure günü ve Arap Alevileri için özel bir öneme sahip Gadir Hum Bayramı resmi tatil ilan edilmelidir.

* Ders kitapları ve sözlük, ansiklopedi, yardımcı kaynak gibi, ilgili bütün yazılı alan, özellikle de tarih kitapları yeniden yazılarak, Aleviler ve tüm inançları, kimlikleri aşağılayan, nefret aşılayan bölümler çıkartılmalıdır.

* Medya ile ilgili yasalar eşit yurttaşlık yaklaşımına uygun yeniden düzenlenmeli, ayrımcılık ve nefret suçlarına yönelik cezai yaptırımlar arttırılmalı, farklı kültürler ve inançlar arasında barışı ve kardeşliği öne çıkaran programlar teşvik edilmelidir.

Demokratik Anayasa Konferansı bu yaklaşımlar paralelinde ve yeni Anayasa’nın ruhuna uygun olarak, tüm inanç grupları için de şu yasal düzenlemeleri de zorunlu görür:

* Ülkemizde birden fazla etnik ve dinsel grubun varlığını resmen tanınmalı, vatandaşları arasındaki her türlü ayrımcılığa son verilmeli ve bütün yasal düzenlemeler bu doğrultuda yapılmalıdır.

* Lozan anlaşmasından bu yana kullanılan ve ayrımcılığa dönüşen ’azınlık’ kavramı kaldırılarak, ’eşit yurttaşlık hakkı’ temel yaklaşıma dönüştürülmelidir.

* Ülkemizde çoğunluk inancı dışındaki bütün inançların, kimliklerin sayısına bakılmaksızın, kamunun olanaklardan eşit şekilde yararlanmaları sağlanmalı. Bütün vatandaşların dillerini, dinlerini, kültürlerini özgürce kullanmaları anayasal olarak güvence altına alınmalıdır.

* Ermenilerin, Rumların, Musevilerin, Süryanilerin bütün mal varlıkları iade edilmeli, örneğin 1971’den bu yana kapalı olan Heybeliada’daki Rum Ortodoks Ruhban Okulu açılmalı, Süryanilerin Mor Gabriyel kilisesi başta olmak üzere dini eğitim yapmalarının önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Demokratik Anayasa Konferansı, bu yaklaşımlar ışığında, konferansa katılan bütün kişi ve kuruluşların vurguladığı gibi ortak mücadele ve dayanışmanın yükseltilmesinin, gerçek anlamda demokratik bir Anayasa için zorunlu olduğunu kamuoyuna açıklar ve demokrasi güçlerini ortak mücadeleye davet eder’


17 Aralık 2011, Ankara
Alevi Bektaşi Federasyonu
Demokratik Anayasa Konferansı
ABF'nin tertiplediği "Demokratik Anayasa Konferansı" görüldüğü üzere "Bölünme Anayası"ndan başka birşey değildir.

Türkiye'nin çimentosu olan Alevilerin ve Alevi yapılanmalarının ayrılıkçı Kürtçülerin eline geçmesi hazin bir sonun başlangıcıdır...

Aleviler örgütlenmelidir,siyaset yapmalıdır ama 10 Ağustos 1920 'de Osmanlı'nın imzaladığı ve ülkenin fiilen yıkıldığının belgesi olan Sevr Antlaşması'nın yıkıcı maddelerini de Yeni Demokratik Anayasa diye önümüze sunmamalıdır.

İktidarın torba yasaları gibi 3-5 haklı,doğru maddenin yanına yıkıcı,bölücü maddeler eklemek bu dönemde revaçta ve ABF de bunu gerçekleştirmiş.

Alevi örgütlerinde inanç,ibadet kalmamıştır. Ne yazık ki ibadetlerimizin temellerinden olan Cem'lerimiz göstermelik olmaktan öteye gidememektedir. Dedelerimiz; dernek,vakıf yöneticilerinin elinde oyuncak olmuştur. Yapılan yanlışlara maddi imkânsızlıklarından dolayı ses çıkaramaz olmuşlardır. Alevi kurumlarının başına geçenler bunu yolumuz için değil kişisel kariyerleri için kullanmaktadırlar. Böyle bir düzende ve ortamda samimi Alevi yurttaşlarımız inanç ve ibadet bakımından körelmekte ve özellikle gençlerimiz cemaatlerin eline düşmektedir.

Ne diyelim Allah sonumuzu hayır etsin...