’...
Alisiz Alevilik’ gibi; Ali’siz, Hünkarsız, Pir Sultansız, Seyit Rızasız bir genel kurul yaptı Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) . Alevi Bektaşi ritüellerinden, simgelerinden, söylemlerinden hiç biri kullanılmayarak.
Katılımcı delegelerin homurtusu, isyanı haklıydı. Vur kaççı sınırlı sorumlu yapı kooperatifi genel kurulumu; Alevi Bektaşi Federasyonu genel kurulumu, anlaşılmadı.
Gelen tepkiler üzerine; divan başkanı Ali Yıldırım salonda bulunan Hüseyin Gazi Metin dede ile (beni bağışlasın adını hatırlayamadığım başka bir dedeyi) kürsüye davet edip, toplantıyı Gülbenkle açmayı akıl ederek, bir parça gaz almış oldu.
Ama rahatsızlık o kadar üst boyuttaydı ki, kapanış için tekrar sahneye çağırdığı [B]Hüseyin Gazi Metin Dededen fırça yediler. [/B]
Protokol sırasında oturan biri, Dedeyi kaldırarak, bir yeni yetmeye yer vermesini istemiş, Dede kapanışı azarlayarak yaptı. Haklı; çünkü bunların ne Dedelerimize, ne de Alevi Yoluna saygıları var.
Salonu hazırlamadılar çünkü genel kuruldan bir gün öncesinin akşamı bir otelde kulis yapıyorlardı. Salonu hazırlamadılar çünkü bir oteldeki toplantıda ağzıyla değil, başka bir yeriyle içen bir densiz, salon kirasını almaya giden çalışma arkadaşımı saat 10.00 gibi arayarak bana hakaret, küfür, tehdit etmekle meşguldü. Arkadaşım, işler daha sarpa sarmasın diye, öfkemize yenik düşmeyelim diye arayan numarayı silmiş. Ama hata etmiş, ben onunla birlikte savcılığa başvurarak 26 Mayıs saat 10 gibi arayan numarayı ve konuşmayı tespit ettirmek için gereken işlemi başlattık. Beni becereceğini, haddimi bildireceğini söyleyen o ahlaksızı, beni aramayan ve bir gün sonra dediğini yapmaya gelemeyen hamam böceğini, savcılıktan gelecek cevaba göre teşhir edeceğim.
Evet, salon için bir kira bedeli istendi; sayman Mehmet Bey 3 hafta önce gelerek, salonun uygun olup olmadığını sorduğunda kendi gözleriyle panoda asılı olan çocuk oyunu ilanını gördü. İptal edemez misin diye sorduğunda’ mybilet’ ile yapılan anlaşma gereği, satılan bilet iadeleri için bir bedel olması gerekliliğine o da ikna oldu. Ayrıca salon tarafımızdan kiralandı, elektriği, kat kaloriferiyle ısınması, suyu ayrıldı. Vakfımıza bir yükümüz olmasın diye. Selahattin Bey; ’temelinden, tepesine vakıf binasında hizmeti, katkısı olduğunu, halen çatıda duran eserin kendisi tarafından getirilip, çatıya monte edildiğini buyurdu’ ama ne yazık ki ihaleye girdiğini, kendi hayrına değil de, parasıyla getirip diktiğini söylemeyi unuttu’ Elimizde kuyumcu terazisi yok ki, kimin ne kadar hizmeti olduğunu ölçelim’ Elimde iki adet teşekkür belgesi var; babamın yaptığı maddi yardım karşılığında verilmiş olan’ Helali hoş olsun, yazmış olmaktan bile sıkıldım şimdi. Vakıf binası yerinde bir gecekondu var iken, gelen pek çok malzemeyi kamyonlardan indirip, sırtımızda taşıdık arkadaşlarımla. Ve ben bu yapının ilk semah hocasıyım. İnşaatın devam ettiği sürede, Dikmen caddesinde pasaj içinde olan geçici iskâna alt katta bir dükkan daha kiralayarak ilk semah derslerini ben verdim, ilk ekibin oluşmasına katkı sundum. Bazıları hiç anlamıyor, ben bu kurumlara birileri aracılığıyla tepeden ayetle indirilmedim, harcında da semahında da, tiyatrosunda da emeğim var. Birileri kendinden önce ve sonrasını tufan zannetmesin’
Seçime tek liste ile girdiler; ne bir muhalefet ne bir çatlak ses vardı. Ama öylesine kavgaya hazırlamışlar ki kendilerini; varlık sebeplerinin kendileriyle birlikte hareket etmeyen herkesi öteleştirmek, çemkirmek üzerine kurulmuşlar. Ne yazıktır ki kürsüden yapılan konuşmalar mesnetsiz saldırılar dışına çıkmamıştır.
Turgut Öker’in bağımsız milletvekili adaylığı, bir alay konusu haline getirilerek Selahattin Özel tarafından; ’ Biz İstanbul’un fethinin 1453 olduğunu sanıyorduk ama öyle değilmiş, 1664’müş diyerek, Turgut Öker’in aldığı oy sayısıyla dalga geçiyor, gülüyor, güldürüyordu yandaşlarını’
Şimdi değerli arkadaşlar ABF gibi bir kurumun başkanlığını yapan, yeniden başkan olmasının önünde hiçbir engel olmayan birinin kullanacağı ifademidir bu? [color=Red]Osuruğa gülenin, osuruk kadar aklı var mıdır? Yine salonda olmayan Ali Balkız’ın adaylığı da bir başka dalga, eğlenme aracı olmuş. Bu kurumları kullanarak siyaset yapanların ’şerefsiz’ olduklarını, kendisinin de böyle bir şey yapması durumunda ’şerefsizlikle’ itham edilmesi gerektiğini bildirip salondan büyük bir alkış almıştı’
Ne acıdır ki bunu söylerken yanında ki divan başkanı Ali Yıldırım, listesinde yer alan Fevzi Gümüş, Necati Yılmaz, Kemal Bülbül, Oktay Kandemir de bir yerlerden aday adayı başvuruları yapmışlardı. Aziz Nesin’in bu millettin %60 aptaldır demesi ardından herkesin hak verip, hatta az söylemiş diyerek kendini %40 içine sokması gibi akıllara zarar bir durum. Ben bu aday olan ’Alevi Sevicilere’ zübük diyince bazı çevrelerden, özellikle bunlardan tepki almıştım ama başkanları çıkıp; bunu yapan ’şerefsizdir’ diyince alkışladılar’ Anlamadım’ Kabul mü ettiler, yoksa kendi adaylıklarını görmezden gelip başka adaylara mı gönderme yaptılar?
Sonra Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür vakfı başkanı Ercan Geçmez ve çalışma arkadaşlarına laf attı. Her birinin 3000 tl maaşla çalıştığını, bu yolda gönüllülüğün esas olduğunu söyleyerek onları kınadı. Ama bunu yaparken yanında olan ve maaş alan AKD yöneticilerini unutarak’ Keşke bütün kurumlarımız, hizmet veren yöneticilerine ücret verebilse, profesyonelce çalıştırabilse. Elbette gönüllülük esas ama evinden, işinden, çaldığı zamanla insanlar bir yere kadar dayanabilir. Sanırım bu ücretle ilgili değeri, muhatapları açıklar’
Sonra sıra bana geldi; Selahattin özel kürsüden; ’hani, çete ile yola devam yazıları yazan arkadaş var ya, beni de çetenin başı ilan eden arkadaş diye beni salona şikâyet ederek konuşmasına başladı. (evet o yazıları ben yazdım, çete nitelemesi benimdir ama ben selahhattin beyi çetenin değil, hiçbir şeyin başı ilan etmedim, kendini o kadar önemsemesin) Bu salonu Vakıftan kiralamış, kendi salonumuza para vererek girdik. 500 tl ücreti ödenmezse, bizi salona almayacağını söyledi, bende gelin parayı vereyim dedim, akşam ona ’bir selam’ gönderdim, umarım almıştır diye içini döktü. Evet, genel kuruldan bir gün önce küfürlü ve tehditli bir selam telefonu geldi, umarım Selahattin beyin bilgisi yoktur ondan. Onun ısmarladığı selam daha insani ve iyi niyetlidir’ Gerçi savcılık araştırması sonucu ortaya çıkacaktır. Misafirlerin genel hoşnutsuzluğu üzerine başka bir iftirayla devam etti; ’ben misafirlerimi çay kahve ile ağırlamayı bilmem mi, ama bu arkadaş ben burayı kiraladım çay-kahveyi ben satacağım, diye izin vermeyince, böyle bir imkânımız olmadı’ diyebildi’ Bana bir gün öncesinden Eyüp adlı arkadaşın çay-kahve standı açacağını, o yüzden büfeyi açmasam iyi olacağını söylediklerinde kabul ettim ve hiçbir sorun çıkarmadım. Ama 11.30 kadar bu işlem gerçekleşmeyince AKD ve Federasyon çalışanı Ali Rıza Yıldırım, AKD başkanı istiyor, büfeyi açıp servis yapman mümkün mü diye sorunca, açtık. Ben çay-çorba pazarlığı yapacak bir adam değilim, Alirıza’nın yanına gelip durumu anlattığımda kendiside üzüldü’ Ama yine gereği yapılmadı’
Ne kadar sıkıcı konular değil mi; ABF genel kurulu yapılıyor; insanların yatak odalarına girip kürtaj tartışmaları yapan diyanet, birkaç ay sonra açılacak okullarda okutulacak olan kuran dersleri dururken, Sivas anması yaklaşırken, iktidar Suriye üzerinden bütün Alevilere aba altından sopa gösterirken, Van depremi sonrası çadır göndermez Kürtlere iyi oldu derken, 9 çadır yangını ve pek çok bebek ölümü varken Suriye’den getirilen Hizbullah tetikçilerine konteynırlar bir çırpıda hazırlanmışken bunları konuşmak yerine yukarıda söylediğim konuşmaları, üslupsuzluğu yapmalarına siz bir anlam verebiliyorsanız, aşk olsun’
Serdar DOĞAN
Kaynak:
ABF SEÇİMLERİ Â« AleviGundem.com | Alevi Haber – Alevilik – Kızılbaş