Pir Zöhre Ana Forum

Tam Versiyon: Mustafa Kemal Atatürkün cenaze namazı kılındı mı? Nerede kılındı?
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Sayfalar: 1 2
Evet son günlerde Mustafa sinema filminin vizyona girmesiyle başlayan Atatürk tartışması gittikçe artıyor ve tartışmaya yeni şekiller yeni sorular ve bilmediklerimizde ekleniyor.Bunlardan biriside Mustafa Kemal Atatürkün cenaze namazının kılınıp kılınmadığı.Acaba kılındı ise nerede kılındığı gibi sorular.Mustafa filmindeki tartışmaları artık herkes biliyordur.Atatürk'ü diktatör ve çok sert mizaçlı gösteren film (belkide gerçeği öyledir bilmiyoruz) çok tartışıldı hala tartışılıyor.Bizde bugun Zaman gazetesinde yayınlanan Mustafa armağan'ın yazısından alıntılar yapacagız.Buyrun:

[Resim: 972420081109063043750.jpg]
Atatürk'ün cenaze namazı neden camide kılınmadı?

Hatta Atatürk'ün cenaze namazı kılındı mı? Anadolu Ajansı'nın haberine bakılırsa evet, kılındı. O sırada ajansın muhabiri olarak töreni takip eden Cemal Kutay'a göre de kılındı, başkalarına göre de. İyi ama neden herhangi bir görüntü yok ortada? Madem kılındı, tek bir fotoğraf karesi olsun neden esirgendi milletten? Sessuzluk.
Bir adım daha atalım ve artık sorulmasının zamanı gelen, o ucu zehirli soruyu soralım: Atatürk'ün cenaze töreni boyunca neden hiçbir dini simgeye yer verilmedi?

Şimdi bunu sordum ya, birtakım işgüzarlar buradan kim bilir kaç demet nane devşirecekler. Vay, Atatürk'e dinsiz dedi, falan filan. Yahu burada ölmüş bir Atatürk'ten söz ediyoruz. Kendi cenaze törenini kalkıp kendisi düzenleyecek değildi ya. Törenin birinci derecedeki sorumluları, o sırada cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ile Başbakan Celal Bayar ve bir de Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'tır. Görünüş böyle. Ancak her üçünün de cenaze namazı camilerde kılınmıştı ve 'dinsel simgeler' şöyle ya da böyle eşlik etmişti son yolculuklarına.

O zaman tekrar soralım o zehirli soruyu: Atatürk'e bu 'ladini' cenaze törenini kimler düzenledi? Dolmabahçe Sarayı'ndaki tabutunun etrafına o kocaman 6 adet meşaleyi kimler dikti? (Güya Cumhuriyet Halk Partisi'nin 6 okunu sembolize ediyordu bunlar. 'Meşaleler ebediyete kadar yanacaktır', diyordu zamanında yayınlanan bir dergi.)

Baksanıza, az kalsın, cenaze namazı dahi kılınmayacakmış. Annesi gibi dindar biri olduğu belli olan Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Hanım, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'ı sıkıştırıp da, "Ağabeyimin cenaze namazı hangi camide kılınacak?" diye sormasa onu bile gürültüye getirecekleri anlaşılıyor. Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi'ye durum sorulmuş, o da namazın camide kılınmasının şart olmadığını söylemiş: "Onun cenaze namazı" demiştir Börekçi, "tertemiz hale getirdiği bütün vatanda bu farizanın yerine getirilebileceği her yerde kılınabilir."

]Anadolu Ajansı Muhabiri Cemal Kutay 19 Kasım 1938 günü yaşanan o görüntülenemeyen sahneyi şöyle anlatır:

"Dolmabahçe Sarayı'ndaki hazırlıklar erkence başlamıştı. Büyük ölünün son ihtiram (saygı) nöbetini bekleyen yaverleri ve dostları, büyük üniformalı subaylar, vali ve belediye reisi, bu hazırlıklara nezaret ediyorlardı. (...) İçeride merasim başlamadan, ailesinin talebi ile büyük ölünün namazı kılınmak suretiyle hususi merasim yapılıyor. Tekbir Türkçe verilmiş, namazı İslam Tetkikleri Enstitüsü direktörü Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırılmıştır."

Hakkı Tarık Us ise kendi çıkardığı "Kurun" gazetesindeki yazısında ilginç bir ayrıntıya yeniden dikkatimizi çekiyor. Atatürk'ün çok sevdiği bilinen Hafız Yaşar, sandukanın başında "Türkçe ezan" okumuştur. Muhtemelen namaz sonunda da Türkçe telkin verilmiş ve yine Türkçe tekbirler getirilmiş olmalıdır.

[COLOR=maroon]Bu kırıntı kabilinden bilgiler şöyle bir manzara doğuruyor gözümüzde:

Makbule Hanım ağabeyinin cenaze namazı kılınmadan gömüleceğinden endişelenerek müdahale etmiş ve namazın kılınmasını istemiştir. Bunun üzerine dışarıda bir camide, muhtemelen en yakında bulunan Dolmabahçe Camii'nde cenaze namazının kılınması gündeme gelmiş, ancak "bazıları" buna, laikliğe aykırı düşeceği endişesiyle karşı çıkmışlar ve sarayda kılınmasını istemişler, Diyanet'ten de "caizdir" fetvası alınınca "sayısı mütevazi olan" bir cemaat ile (kaç kişi olduğunu bilmiyoruz, 10-15 kişi olduğu tahmin edilebilir) Türkçe ezan ve tekbirlerle kılınan cenaze namazının ardından dua edilmiş ve böylece dini tören tamamlanmıştır.

Ancak bu sırada bütün fotoğraf makineleri ve varsa kameralar kapattırılmış ve herhangi bir görüntü alınmasının titizlikle önüne geçilmiş olduğunu hatırlatalım. Elimizde böyle bir fotoğraf olsaydı laiklik elden mi giderdi? Anlamak zor hakikaten.

Halbuki Atatürk'ün en yakın silah arkadaşlarından Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü'nün son anlarında ve cenaze namazlarında açıkça 'dinsel simgeler' yer bulabilmiş ve hiç de laiklik elden gitmemiştir.

Buyurun, torunu Gülsün Bilgehan anlatsın bize İnönü'nün son anlarını:

"Aile fertleri, koruma polisleri, yakınlar sırayla yanına girip, sessizce Kur'an okuyorlardı.(...) Mevhibe Hanım kefen ve cenaze gereçlerini almıştı, yıllardır sandığında saklıyordu. Hocalar gerekli dini işlemleri yaptılar, koruma polisleri ve yakınların yardımıyla kütüphanede bekleyen tabuta yerleştirdiler. (...) Hareket etmeden önce hoca cemaate bir konuşma yaptı ve bahçe kapısına doğru omuzlarda tabutla yol alındı [ve] cenaze namazının kılınacağı Maltepe Camii'ne doğru uzun bir yürüyüş başladı."

Atatürk'e dini motifleri de olan bir cenaze töreni düzenletmeyen İnönü'nün kendi cenazesinde normal bir Müslüman'a yapılması mutad olan son görevlerin eksiksizce yerine getirildiğini görünce şaşkınlığımız daha da artıyor.

Peki Fevzi Çakmak'ın cenaze töreni? Onunki zaten bir askerin değil, bir evliyanın cenaze töreni gibidir. Üzerine Kâbe örtüsü serilmiş, tabutu yüz binlerin elleri üzerinde taşınmış, İstanbul sokakları o gün Arapça tekbirlerle tam 7,5 saat boyunca inlemiş ve cenaze, Eyüpsultan Mezarlığı'na, şeyhinin yanı başına dualarla gömülmüştür.

En yakın silah ve çalışma arkadaşları böyle dini törenlerle gömülürken, neden aynı tören Atatürk'ten esirgenmiştir? Şöyle yüz binlerin katılacağı muazzam bir cenaze namazı görüntüsü, onu bu milletin kalbinin daha derinlerine yerleştirmez miydi? Ve hâlâ devam edip giden "Atatürk dinsiz miydi?" tartışmasına bir son nokta konulmuş olmaz mıydı?

Yazılarımın sonuna kıymık yerleştirmeyi seviyor muyum ne? Buyurun Abdülhalık Renda, Refik Saydam, Fevzi Çakmak, Kemal Gedeleç, Celal Üner ve Nevzat Tandoğan imzalı 'protokol'e. Aktarıyorum:

"Ebedi şef Atatürk Etnoğrafya Müzesi dahilinde muvakkaten yaptırılan medfene... 31 Mart 1939 Cuma günü saat 14.00'te konulmuştur." Nasıl? Biz 21 Kasım 1938'de konulduğunu bilmiyor muyduk Etnoğrafya Müzesi'ne? Aradan geçen 4 ay içerisinde Atatürk'ün naaşı neredeydi ki?

Alıntıdır...
Atatürk suçlu...

"Vatanın bağrına düşman dayamışsa hançerini" Gazi Paşa görmezlikten geleydi; "İngiliz muhibbi" olaydı, "Amerikan mandacılığı" na sarılaydı; "Ya istiklal ya ölüm" deyip ortalığa atılarak pişmiş aşa neden soğuk su kattı?

Atatürk suçlu...

Osmanlı, Sevr Antlaşması'nı kuzu kuzu imzalamışken bizlere Konya Ovası yetmez miydi? Denizi zaten sevmeyiz, dağların gerisine çekilip bozkırda otururduk. Eloğlu vatanın minarelerine çan takar, bizim cami yaptırma dernekleri de Haymana bölgesinde çalışmalarını yoğunlaştırırdı. Nemize gerek İstiklal Savaşı? Nemize gerek İzmir, Aydın, Edirne, Çanakkale, İstanbul? Nemize gerek Lozan, a Mustafa Kemal Paşa?

Atatürk suçlu...

Sevgili Mustafa Kemal, kadın hakları senin neyine? Bak, şimdilerde genç kızımız başına türban dolarken sana da verip veriştiriyor. Yurttaşlık Yasası çıkardın, erkek karısını iki sözcükle boşayamıyor; ama kadın kara çarşafa girip sana beddua ediyor. Hukuk devrimini neden yaptın Kemal'im?

Atatürk suçlu...

Çünkü cumhuriyeti ilan etti. Haydi padişah efendimize kıydı, hilafete neden dokundu? Laik devletten daha büyük günah olur mu şu dar-ı dünyada Gazi Kemal'im?..

Atatürk suçlu...

Osmanlı'nın cengâverliğinden bizi soyutladı; 1923'ten bu güne "Yurtta barış, dünyada barış" diye yaşamak erkekliğimizi öldürmedi mi? Biz korkak mıyız a Gazi Paşa? Savaşçılıktan nasıl vazgeçeriz? Senin en büyük suçun barışçılık değil mi?

Atatürk suçlu...

Çünkü 1923'te kurulan cumhuriyete 1925'te başkaldıran Şeyh Sait 'e el sürmeyecekti; hilafetçi Said-i Nursi 'yi başkente buyur edip devletin başına oturtacaktı. On bir yıl süren savaşlardan sonra temelini attığı devleti, İngiliz işbirlikçisi şeyhlere, aşiret reislerine, seyyitlere lokma lokma sunarak, parça parça edecekti. A benim Mustafa Kemal Paşam, ayaklanmalara karşı neden beyaz teslim bayrağını çekmedin de üstlerine yürüdün?

Atatürk suçlu...

Öyle bir cumhuriyet kurmuş ki, bir türlü yıkılmıyor. 21'inci yüzyıla yaklaşıyoruz, devleti Amerika'ya teslim edemedik, parçalayamadık; bu yüzden Gazi'ye çok kızıyoruz, cumhuriyetin harcını sağlam karmış diye öfkeleniyoruz.

Atatürk suçlu...

Yetmiş yıl önce bağımsız bir cumhuriyet kurmuş, bize bırakmış; yarım yüzyıldan beri laik cumhuriyeti çağdaş demokrasiye yakışır bir düzeye getiremedik; bu yüzden öfkelendikçe yarım yüzyıl öncesine dönerek Atatürk'e veriştiriyoruz.

Atatürk suçlu...

Çünkü canım Mustafa Kemal, bizim adam olacağımızı sandı, biz cüdam olduk; başımızı dik tutacağımıza, Ortadoğu'da "süper yabancı devlet" in taşeronluğuna soyunduk; içimizdeki aşağılık duygusunu Atatürk'ü eleştirerek gidermeye çabalıyoruz.

Cumhuriyet
İlhan Selçuk

Onlara verilecek güzel bir cevaptır.Varsın dinsiz desinler haşa.Dini olan insan ATATÜRK'ün değerini bilir.
Alıntı:etrafına o kocaman 6 adet meşaleyi kimler dikti?

Kim dikecek 6 adet meşaleyi sizce manası nedir.

Alişah dikdi 6. Maşuk olduğunu simgeliyordu.
Cenaze namazı biz kullar için bir anlam ifade etse de ulu pirlerimizin ve hak erenlerinin cenaze namazı batın erenleri tarafından kılınır.
Atatürk'ün dine karşı duruşu; bir dinin kölesi olan insanlardan çok farklıdır.
Atatürk Türk milletine yol gösteren bir mürşittir.
Hacı Bektaşi Veli'nin bir yaşamıdır.
Manevi gücü ve varlığı Hz. Ali'dir.
Yobaz, dinci faşitler Atatürk'ün şeriat düşüncesine taviz vermemesini hazmedemediklerinden bu türden konuları gündeme getirmişlerdir.
Bu pisliklerin kaynağı İnönü ve Bayar'dır.

Hakkın ışığı, piri, mürşidi olan Atatürk'ün, sizin dini ritüellerinize ihtiyacı mı var?

O zaman da icraatınız belliydi, şimdi de belli.

Caminiz de, cenaze namazınız da sizin olsun Emevi uşakları.
Atatürk'ün Zöhre Ana'ya ummanda verdiği nefeslerden bir kaçını aşağıya yazıyorum.
İnancı olmayıpta bu nefesleri okuyanlar bile Atatürk'ün kim olduğunu,yüceliğini anlar böyleliklede
Atatürk'ün cenaze namazı kılındı mı,kılınmadı mı gibi saçma sapan sorular kimseninde aklına takılmaz,takıldığı anda şunu hatırlar; Atatürk Bektaşi Sultanmış,Bektaşi Sultan da Şahımerdan Ali'nin binbir donundan(sıfatından)biriymiş,Şahımerdan Ali'nin de yüceliği ortada olduğuna göre demekki Atatürk'ün cenaze namazı kılınmış,hemde yer gök nurlanarak,insanlara bile gerek kalmadan.



Gökyüzünde uçar turna katarı
Türkiye unutma güzel Ata'nı
Memleket kurtaran bunca vatanı
Toprak kabul etmez diye çamur atanı

Söyle söyle Zöhrem sen söyle durma
Dervişin kalemi nurundan yaza
Kahi ata kahi yüzü kızara
Mustafa Kemal'in özü Allah'a

Selam sana Zöhrem Hacı yolladı
Hatıra günlerimi halkım kutladı
Yobazlar çekemez beni karardı
Atatürk diyene karnı almadı

Şu dünyaya saldım ünü namını
Çok düşman döküldü deniz zamanı
Dalma sen gaflete kaldır gümanı
Hüseyin Gaziyi sarar dumanı

Yetiş ya Muhammed dirilmez oldum
Yatıyor bedenim görünmez oldum
Solgun çiçek gibi derilmez oldum
Sakarya savaşı bende yoruldum

Dumlupınar hiç kurumuyo kanları
Yüklendi şehitler gider salları
Nice anaların kırık dalları
Arısı çok ama yoktur balları

Dört köşeyi alem edip gezerim
İngiliz Yunanı bir bir ezerim
Afyon dağlarında tabur dizerim
Datlı can sıktıkça kriz giderim

Bir elime aldım harita kalem
Şanımı duyurdu şu cümle alem
Bu aşkın elinden ben oldum verem
Tabibin ben olam merhemin sirem

Ali rıza Bey dendi sıfat bilinmez
vasıtaydı atam sır'a erilmez
Bektaşi Sultanım Kemal dirilmez
Haktan nasip yoktur geri gelinmez

Her şehit başına bir bir oturdum
Oturup başına Kuran okudum
Mustafa donunda hızır oğluydum
Şimdi geldim sana sırrım duyurdum

Bir ismim Bektaş bir ismim Veli
Bir ismim Mustafa Kemal'im teni
Bozatlı hızırdır vallaha piri
Bir ismi Muhammed Mekkede yeri

Üçler beşler bir arada bulundu
Nazara geldikçe güller kurudu
Çok doktor elinde Atam yoruldu
Siroz derler bana adım duyuldu

Al kırmızı kanı bayrağa döken
Dumlupınar derler belimi büken
Cephede şehitler sancağı diken
Aslımı soranlar Hüseyin köken

Cihana gelmişim Mustafa diye
Atatürk büyüktür sıfat kim ile
Allahın yolunda dervişler ile
Mürsit kapısıdır Zöhre Ana size

Binbir donu vardır birisi Hacı
Fatıma Zöhredir dertlerin acı
Muhammed Mekkede yolları hacı
Başına takılmış yıldızdır tacı

Şükrederek Allah'a yükümüz ondan
Donumuz araptır ali donundan
Sen ayırma bizi Bektaş yolundan
Çekince nazarı aldım kolundan

Cemali nur oldu kırklar ceminde
Sağ elinde almış kandili kimde
Uzaktan yakından açılan perde
Ben giderim Zöhre Ana selamım size


Doğdum Selanik'te bilinmez sırrım
Her çiçekten toplar kokuyu arım
Bir zaman Bektaşi söylerler sarım
Her zaman ölmedim ölmedim varım

Çok askerim uyuyamaz gezinir
Can verdikçe ciğerlerim ezilir
Memlekete kara haber verilir
Koç yiğitler topraklara serilir

Mustafa dediler benim adıma
Bir sıfatı Ali bindi atıma
Şimdide Zöhre Ana geldi sıfata
Duyulsun şanımız yüce Allahla

Bilirim memleket elden gidecek
Avuç avuç toprakları bitecek
Her zamanda Şahımerdan dönecek
Kurbanlar kesilir Zöhrem dönecek

Sordular köyüme Horosan ili
Bir ismi Bektaşi bir ismi Veli
Fıratın suyundan akıyor seli
Bugün ben uzattım şifalı eli

Yeşil elli Bektaş dediler bana
Karadaş can oldu sultanım sana
Bugün ben uğradım kurulan hana
Kabuldür kurbanı söyle yavruna

Doktolar doktoru başına gelen
Ölmedi diridir kefeni kesen
Datlı can cesatta Alidir tezen
Muhammed köşkünde kendisi gezen
Başka işleri kalmamış Atatürkün cenaze namazını, niyazını, abdestini değerlendiryorlar.Atatürkün her anını dirhem dirhem merak ediyorlar çünkü Atatürk normal insanlara göre gizlilikle dolu.Aleviliğini, namazını,dindar olup olmadığını yok dindarsa Alevi değildir gibi düşünceleri hepsi bir ayrı merak konusu çünkü hiç biri Atatürkün gerçek sıfatını bilmiyor.Hakkında hiç bir bilgini olmuyan insanlar hep merak edilir hele ki konu Mustafa Kemal Atatürk giibi yüce bir zat olunca bunun gibi şeylerin çıkartılmasını hen normal,hem rahatsız edici buluyorum.

Bizim pir Zöhre Anamdan öğrendiğimiz doğrulara göre Mustafa Kemal sadece bir insan komutan değil.Bir evliyaydı.Ruhu Hacı Bektaşt ı.Mustafa kemal bir pir olduğu için bize göre ölmedi zaten kayba girdi.Bizler gerçek sıfatını çok şükür bildiğimiz için cenaze namazının kılınıp kılınmadığını kestirebiliyoruz.

Seneler geçmiş aradan halen bu kadar çok merak ediliyor,hayatı bu kadar çok kurcalanıyor,dilleri nerelere kadar uzanıyor.Yazık doğrusu insanlar kimdi?nasıl mahfolmuş bir devleti tek başına ayağa kaldırdı?bu onun kerameti mi? diye düşüneceği yerde namazına niyazına dil uzatıyor.

Boş kullar olan insanların bile cenaze namazları kılınması şart ise [B]MUSTAFA KEMAL ATATÜRK,HACI BEKTAŞIMIZIN
nasıl bir akıldır ki namazının kılınmadığı düşünülebiliyor.Atatürk namazı tabiki göz önünde kılınmamıştır bir evliyanın namazını bir kul kıldıramaz heralde kılınan yerde bir cami avlusu olmuycağına göre.
İnsanlar ezber bozan doğruları anlamamakta dirensinler bakalım.Nereye kadar ?[/B]
]Bi-namaz deyip beni Hak'dan uzak gören,
Sığmaz senin hayâline mihrâb ü mübrem.
Sen sade beş vakitte ararsın Allahını,
Ben her zaman onunla emin ol beraberim.

]
]Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,
Kürsi-i liyakat pe.....k, p..t olanandır!

]
]Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden,
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
Kara bir kinle taassub pusudan çıktı yine,
Yurdu şâhâne cehâlet yeni baştan bürüdü.


NEYZEN TEVFİK

yorumsuz...
Sayfalar: 1 2