Pir Zöhre Ana Forum

Tam Versiyon: İslam Üstündür.. Peki Ya Alevilik....(Alevilerle Nasıl Dalga Geçiliyor, Buyrun Bakın)
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Sayfalar: 1 2
ALEVİ BİR İŞADAMININ ALEVİLİK TANIMI *


ALEVİLİK BİR DİN DEĞİLDİR
Aleviler İslam'dır.Alevilik bir yoldur.Bu yol peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)'in yoludur.4. Halifeye,Ehli beyte ve sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)'in sevgili torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e bağlıyız.Kitabımız Kuran'ı Kerim'dir,Mabedimiz camilerdir.Aleviler ibadetlerini camilerde ve her Müslüman gibi evinde de yerine getirirler.Aleviler sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'in sünnet-i seniyyelerini büyük bir huşÃ» içinde yaşamaktadırlar.
ALEVİLERİN YAŞAM ŞEKLİ (TAHALLÂK-U Bİ AHLÂK-I ALLAH)
Aleviler Allah ahlakı ile ahlaklanmaktadırlar .Aleviler, devletine ordusuna, milletine, sıkı sıkıya bağlı ,vatansever birinci sınıf vatandaştırlar.Ülke ekonomisine de büyük katkı sağlamaktadırlar ve sağlamaya büyük azimle,şevkle,gayretle devam edeceklerdir.Alevi toplumu , ekonomimizin büyük,küçük sanayici ve işadamlarını büyük bir azimle ve gayretle desteklemektedirler. * CEM ÇANKAYA ( Milliyet: 07.01.2004 )


KİM DEMİŞ ALEVİLER NAMAZ KILMAZ DİYE !
[Resim: 239.jpg]

[Resim: 240.jpg]

[Resim: 241.jpg]
Alevi-Sünni gerilimine dur demek
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Hacıbektaş'taki törenlere katıldı. Çok da iyi oldu. Cumhurbaşkanı'nın konuşmasını protesto etmek isteyen küçük bir zümreye aldırış edilmedi.O taşkın topluluğun hevesi de kursağında kaldı. Hacı Bektaş-ı Veli'nin evrensel sevgi mesajlarıyla ne kadar bağdaşıyor bu tür kaba saba davranışlar? Eminim, değil devletin en zirvesindeki insan için yapılan kabalık, oraya gelen herhangi bir kişiye gösterilen saygısızlık bile yüreği insan sevgisiyle dolu Alevileri derinden yaralıyordur... Her neyse... Sonuçta bu ülkenin cumhurbaşkanı protesto riskine aldırmadan Hacıbektaş'taki törenlere iştirak etti, harika bir konuşma yaptı. Birleştirici, bütünleştirici bir konuşmaydı bu. Kürsüden indikten sonra sayın cumhurbaşkanı daha güzel bir jest yaptı ve halkın arasına karışıverdi. Pazar gazetelerinin neredeyse tamamında yer alan fotoğraflara göre Alevi vatandaşlarımızla Abdullah Gül sarmaş dolaş. Bu fotoğrafları gören herkes rahatlıkla 'İşte devlet millet kucaklaşması' demiştir...Geçen hafta Alevileri yakından ilgilendiren önemli bir hadise daha yaşandı: DHKP/C adlı terörist örgütün lideri Dursun Karataş'ın cenazesi Türkiye'ye getirildi. Malum olduğu üzere, bahsi geçen örgüt Alevi kimliği üzerine sıkça vurgu yapıyor. Hatta güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada ölen üyelerini cemevlerinde düzenlenen törenler sonrası gömüyor. Bu manzaradan rahatsız olan Aleviler de var; ancak bu cebri duruma itiraz çok da kolay gözükmüyor. Karataş'ın cenazesi önce Gazi Mahallesi'ndeki cemevine getirildi, orada bir tören düzenlendi. Cenaze daha sonra bir camiye götürüldü: Sonra anlaşıldı ki Karataş, Alevi değilmiş; o yüzden iki defa tören düzenlenmiş. Cami hocası için de zor bir durum. Ne desin imam efendi? Çok az sayıdaki insanın namaza durmasıyla o da tekbiri getirdi, görevini ifa etti. Karataş'ın cenazesindeki genel manzara bile aslında bir gerçeği gözler önüne seriyor: Alevilik üzerinden söylem geliştiren bir örgütün 'efsanevi lider'i Sünni çıkıyor: O kadar iç içe girmiş bir toplumdan bahsediyoruz. Aynı mahallede yaşayan, aynı işyerinde meslek icra eden, ortaklık yapan, aynı futbol takımı için şarkılar söyleyen... Kimin haddine ki Alevi'yi, Sünni'den Kürt'ü Türk'ten ayırabilsin! Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan insanlar kendine özgü bir sentez geliştirmiş ve toplumsal barış için belli bir kültür oluşturmuş. Ne var ki insanları birbirine düşürmeye ve ülkeyi zaafa uğratmaya azmetmiş birileri sürekli ayrılığı-gayrılığı körüklemiş; hâlâ da körüklüyor...Pazar günkü Hürriyet'in birinci sayfasından anons ettiği nefis bir haber vardı: Oradaki bilgiye göre Ebuzer Gıffari Bakır adındaki bir imam, Alevi köyüne tayin ediliyor. Orada yaşadıklarını Bir Alevi Köyü İmamının Hatıraları ismini verdiği kitabında anlatıyor. Yozgat Kababel köyüne tayin olan Bakır, önyargılarını anlatıyor önce. Sonra da o peşin hükümlerin insanları tanıdıkça nasıl yok olduğunu, arada nasıl derin bir sevgi ve saygı oluştuğunu naklediyor. Asıl ihtiyaç duyulan da budur! Bu ülkenin çocukları birbirini daha yakından tanıdıkça daha derinden sevecek. Araya fitne sokmak isteyenlere fırsat verilmeyecek. Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta yaşanan acı hadiselerin arkasında provokatörler vardı. Ve maalesef kirli amaçlarına masum gençleri alet etti bu uğursuz zümreler. Halen de insanların birbirini tanımasından rahatsız oluyorlar: 'Alevileri Sünnileştiriyorlar' diye feryat edenlerin önemli bir kısmı diyalogdan korkuyor, 'gelin tanış olalım' düsturundan ödleri kopuyor: Halbuki herkes kendisi olarak kalabilmeli ve 'öteki' ile beraber yaşamanın sevincini iliklerine kadar duyabilmeli. ( Zaman:Ekrem DUMANLI -19 Ağustos 2008 )

Aleviler ile yeni bir başlangıca var mıyız?
...Din âlimleri ne kadar aksini iddia ederse etsin, Hacı Bektaş, Alevi kesimi tarafından, kendilerinin büyük önderlerinden kabul ediliyor. Hayli zamandır bilimsel bir ismi de var bu anlayışın: 'Bektaşi-Alevi geleneği' deniliyor. Bu 'birlikte sunum' geçmişin sosyal ve dinsel gerçekleriyle tam örtüşmese bile, önemli olan geniş Alevi toplumunun kendi gerçekliklerini bugün böyle görmeleri, yorumlamaları... Konuya dışarıdan getirilecek her türlü yeni yorum Alevilerin kendi kabullerini değiştireceğe de benzemiyor.Aslında Alevilerin Bektaşiliği Alevilik ile 'bir' saymalarını Türkiye'deki daha geniş yakınlaşma için bir umut kapısı sayabiliriz. Yüzyıllarca birbirinden kopuk yaşamış kentli Bektaşilik ile kırsalın Aleviliği, tarihin fazla uzak olmayan bir diliminde, Aleviler tarafından, 'Bektaşi-Alevi geleneği' biçiminde algılanabilir hale gelmiş ise, bu iki dosta bir üçüncü dost da pekâlâ eklenebilir.Bu noktada durup ülkedeki Sünni çoğunluğun bunu ne kadar istediğini kendimize sorabiliriz.Sünnilerin çoğu için 'Alevi sorunu' yeni bir keşif. Yaşadığı süre içerisinde kendisini 'Alevi' olarak tanıtan veya öyle olduğu bilinen biriyle hiç tanışmadığı oluyor kentli Sünnilerin; yoğun Alevi yerleşim yerlerine uzak kırsal Sünnisi için ise bu kesinlikle böyle. Sorunlu olan daha çok iki kesimin birbirine yakın yaşadığı yerler: Kırsalda komşu Sünni-Alevi köyleri, kentlerde de iki inanç topluluğunun ayrı mahalleleri...Gönül elbette azınlığın kendini çoğunluk içerisinde eritmesini istiyor; hiç değilse Cumhuriyet'in kurucu kadrosunun gönlünün böyle istediğini konuya ilgisizliklerine bakarak düşünebiliriz. Belli bir döneme kadar tek boyutlu olmamak, ülke çoğunluğuyla ters düşmemek Alevi önde gelenlerinin de siyasetiydi. Ancak, 1960 sonrasının şiddeti de tırmandıran sert siyasi ortamı, belli partilerin blok oy peşinde koşmaları manzarayı derinden değiştirdi. Kitlesel eylemlerde dökülen kanlar da tabloyu kirletti.Bugünün dünyasında konuya yeni bir anlayış ve formül arayışıyla başlamak şart. Eskinin gerçekleri hâlâ gerçek olmaya devam etse de, Ergenekon operasyonunun ortaya serdiği yeni gerçekler açısından eskiye farklı yorumlar getirilebilir bugün: İki kesim arasına düşmanlık tohumları serpen kitle eylemlerinin, tam da bugün karşımızda bulunan birbirine kuşkuyla bakma manzarasını meydana çıkarmak amacıyla sahneye konmuş olmaları mümkün.Yaşananların yeniden yorumu eşliğinde ülkedeki [B]'Sünni-Alevi' sorununa daha sağlıklı yaklaşmak, çözüm yolları bulmak ve farklılıkları koruyarak birliğe ulaşmak daha kolay olabilir. Yeter ki, böyle bir sonucu istemesi gerekenlerde o istek oluşturulabilsin.[/B]Son Hacı Bektaş töreni, bana, devlet yöneticilerinde böyle bir istek olduğunu düşündürdü. Şimdi iş benzer bir isteğin Alevilerde meydana getirilmesinde.( Fehmi Koru:19 Ağustos 2008)

ELİNE, BELİNE ,DİLİNE HAKİM OLAN, KUR'AN'I HAK KİTAP, HZ. MUHAMMED'İ RESUL, HZ. ALİ'Yİ ÖNDER KABUL EDEN ,İNSAN SEVGİSİ İLE DOLU, SİYASİ EMELLERİ İÇİN ALEVİLİĞİ KULLANMAYAN TÜM CANLARA SELAM OLSUN !

[Resim: 242.jpg]

YAZARINDAN KİTABIN ÖZETİ:
Neden "Alevilik" ve "Ehl-i Beyt?", "Alevilik Müslümanlık mı?" Niçin böyle bir kitaba ihtiyaç duyuldu? Bu konuda çok inceleme ve araştırma yapıldı, çok kitap yayılandı. Bizim çalışmamız ne ilk ne de son olacaktır. Amacımız yeni bir tartışma başlatmak değil, süregelen tartışma ortamı içersinde zemini farklı yönlere kaydırılmak istenen Aleviliği gerçek zeminine oturtabilmektir. Gördüğümüz kadarıyla bu yayınlarda niyetlere göre yorumlar da farklı olabiliyor.Bize göre bazı yazarlar maalesef [B]meseleye, nasıl görmek istiyorlarsa öyle bakıyorlar.[/B] Halbuki bu yaklaşım doğru ve objektif bir yaklaşım değildir.

Yine şunu üzülerek görüyoruz ki, [B]konuya menfi bir tavırla yaklaşanları başında yabancı ideoloji mensupları geliyor[/B]. Onlar için bu tür konular, hedefe götüren bir vasıtadan ibarettir.İşin içinde memleketi karıştırıp, milleti düşman kamplara ayırmak isteyen dış güçlerin varlığı ayan-beyan ortada.
Ve yine "Aleviliği" ve "Ehl-i Beyti" siyasi menfaatlerine alet etmek isteyenler var. Onu, dini kimliğinden ayırıp bir felsefi teori gibi göstermek isteyenler var¦
[Resim: 243.jpg]
Alevi Bir Yazarın Dilinden " Alevilik ve Ehl-i Beyt " Üzerine Yazılmış Bir Eser.
Özellikle Alevi Kardeşlerimize Öneririz !

Özellikle bazı yazarları Aleviliği islam dışı bir inanış biçimi gibi gösterme gayretleri, kendisini Müslüman olarak gören ve elinden geldiği kadarıyla da inancını yaşamaya çalışan milyonlarca insanımızı rencide ediyor. işte bu yüzden 'Alevilik Müslümanlık mı?' derken, onları içinden birisi olarak bu konuyu öz kaynaklarına dayanarak irdelemeye çalıştık. Alevi-islam ilişkisini kurmaya çalışırken özellikle hepimizi birleştiren ve aynı [B]ortak paydada buluşturan "Ehl-i Beyt" sevgisi [/B]üzerinde durduk.
Günümüzde şunu da üzülerek görüyoruz ki asırlardır aynı Allah'a, aynı Kitab'a, aynı Peygamber'e inanan, aynı kıbleye yönelen, sevinçte ve tasada aynı duyguları yaşayan bu vatanı insanları ne hikmetse bugün ayrı din mensupları gibi gösterilmeye çalışılıyor. Sanki bir tarafta "Ehl-i beyt" taraftarları, diğer tarafta "Ehl-i beyt" karşıtı insanlar varmış gibi lanse ediliyor.
Tabi bütün bu toz- duman bulutunun arasıda kaybolan, kendi değerlerinden, kültüründen uzaklaşmış bir gençliğin feryadı ise kulakları tırmalıyor. Kendi kültürünü tanımayan gençlerin bir kısmı, ideolojik akımlar ve misyoner tuzakları için kolay bir av olabiliyor. işte son günlerde medyaya yansıyan haberler de vehametin ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu gösteriyor.
Yeni nesillerin arayış içinde oldukları gün gibi ortada. inancını tayin etmeye çalışan, "Ben neyim?", "Müslüman mıyım?", "O halde Müslümanlık nedir?", "Aleviliğin dindeki yeri nedir?", "Ehl-i beyt nedir? Kimlerdir?" gibi soruları kendisine soran, sorgulayan bir gençlikle karşı karşıyayız!
Dolayısıyla bütün bu olan bitenlere kayıtsız kalmak mümkün değildir. Bu işi istismar edenlerin meydanda cirit attığı bir dönemde, artık bu işin gerçek sahiplerinin, işin erbabı ilim adamları meseleye el koymaları zamanı gelmiş de geçmek üzeredir bile.
Yine bizi bu sahada yazmaya zorunlu kılan sebeplerden biri de bulunduğumuz çevredeki gözlemlerimizdir. Gözlemlediğimiz kadarıyla, bu inanç ve değerleri taşıdığını söyleyen insanlar, maalesef gerekli bilgi ve donanıma sahip değildir.
"Ehl-i beyt nedir?" , "12 imamlar kimlerdir?", "Bu insanlar nasıl bir hayat yaşamış? Neye hizmet etmişlerdir?" gibi soruları cevabı ne yazık ki çoğu zaman yanıtıı bulamamıştır.
Tabi, bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır. Bu ayıptan kurtulmanı yolu da yine Hz. Ali Efendimizde ifadesini bulan ilim ve irfan yoludur.
"Bana bir harf öğretenin kölesi olurum" diyen Hz. Ali' yi örnek alan bizler, binlerce harf öğreten ilim-irfan sahiplerinin, öğretmenlerin ve kitapları takipçisi olabilmeliyiz. Zamanı bu bilgi çağında, her türlü hurafe ve kulaktan dolma asılsız bilgiler yerine doğru ve güvenilir kaynaklara yönelmeliyiz.
Bizim de gayemiz, temel kaynaklar ışığında bir nebze de olsa hakikate giden yolu gösterebilmektir. Alevilik adına yetkili-yetkisiz, bilen-bilmeyen herkesin çıkıp konuştuğu şu ortamda, işin içersinde olan ve yıllardır bu konularda araştırma ve gözlem yapan biri olarak siyasi ve ticari hiçbir amaç gütmeden tamamen saf bir niyetle karanlığa bir mum da biz yakmak istedik. Mevzuyu, kendisine zorla yakıştırılmak istenen siyasi, ideolojik, felsefi ve hayali paslarından arındırıp ilmi ve objektif olarak incelemekte fayda gördük. Bu ümit ve temenniyle yola çıktığımız bu alanda böylesine mütevazi bir eser ortaya çıktı.
Yüce Rabbimden niyazım, bu eserin hayırlara vesile olmasıdır. Gayret bizden, başarı ve lütuf Allah' tandır. İHSAN ÜNLÜ


İ slam dIşI gösterilmeye karşI çIkan AlevIler federasyon kurdu
Aleviliği İslam dışı gösteren açıklamalar Alevi toplumunu hareketlendirdi. ‘Müslümanız’ diyen vakıflar birleşerek ortak hareket etme kararı aldı.
Bu çerçevede 9 Alevi vakfı, Alevi Vakıfları Federasyonu (AVF) adı verilen yeni bir oluşum gerçekleştirdi. Federasyona katılmak isteyen vakıfların İslam’ın temel değerleri olan Allah inancına sahip olması, Hz. Muhammed’in peygamber ve Hz. Ali’nin de O’nun halifesi olduğu gerçeğini kabul etmeleri gerekiyor. Geçtiğimiz hafta kuruluş sürecini tamamlayan federasyonun Genel Başkanı Doğan Bermek, amaçlarının Alevi-İslam inancını yaşatmak ve yaymak olduğunu ifade etti. Bermek, Aleviliği İslam dışı göstermeye çalışanlara tepki gösterirken, “Onlar Aleviliği kendi ideolojileri ve siyasi amaçlarına alet etmek istiyorlar. Federasyonun kurulmasına bizim katkımız yüzde 45 ise onlarınki yüzde 55. Onlar konuştukça Aleviler bize yöneliyor.” dedi. Bermek, Alevilere İslam inancının öğretilmesi için Diyanet ve ilahiyat fakültelerinden destek beklediklerini vurguluyor.
Aleviliğin tanımına yönelik tartışmalar 1990’lı yılların ortalarında başladı. Faik Bulut’un “Ali’siz Alevilik” iddiasıyla başlayan tartışmalar, Alevi Bektaşi Birlikleri Federasyonu (ABBF) Genel Başkanı Ali Doğan’ın “Alevilik, İslam dışıdır.” sözleriyle yeni bir boyut kazandı. Aynı dönemde Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkanı Turgut Öker de Ali Doğan’ı destekleyen açıklamalarda bulundu ve mecburi din derslerinin kaldırılması için kampanya başlattı. Erdoğan Çınar’ın, Alevilerin, insanın maymundan evrimleştiğini ileri süren Darwin teorisine binlerce yıldır inandığını ileri sürmesi; Erdoğan Aydın’ın ise Alevilikteki Hz. Ali ile gerçekteki Hz. Ali’nin farklı kişiler olduğunu iddia etmesi ve 12 İmam’a yönelik eleştirileri tartışmaları doruk noktaya çıkardı. Son olarak sosyolog Kamil Fırat’ın yaptığı ‘Kentleşen Aleviler’ adlı araştırmasıyla, Alevilerin “Dinsel kimliğinizi nasıl açıklarsınız?” sorusuna cevap olarak yüzde 34,5’inin sadece “Alevi”, yüzde 32’sinin “hem Müslüman, hem Alevi” ve salt “Müslüman’ım” diyenlerin ise yüzde 12,1 olduğu ortaya çıktı. Aynı araştırmada ateist olduğunu ifade edenlerin oranı ise yüzde 14,6 çıktı.
Doğan Bermek, Alevileri İslam dışı göstermeye yönelik tartışmaların bir taraftan Alevileri üzerken, diğer yandan ise faydalı sonuçların ortaya çıkmasına vesile olduğunu söyledi. “Aleviler bu tartışmalar sebebiyle İslam’ı daha çok araştırmaya başladılar.” diyen AVF Genel Başkanı, söz konusu iddiaları ortaya atanlara ise şu soruyu yöneltiyor: “Cemlerimizde Allah, Muhammed, Ali diyoruz. Madem Alevilik İslam dışı, öyleyse Cem’de ne söylüyorsunuz?”
AVF Genel Başkanı Bermek, Alevi İslam inancının yaşatılmasını amaç edinen federasyona şu ana kadar Türkiye’de faaliyet gösteren 17 Alevi vakfından 9’unun katıldığını ve 5 vakfın da üyelik için gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirme aşamasında olduğunu belirtti.
Birliğe ilk aşamada 9 vakıf katıldı
Federasyona ilk aşamada Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı (Cem Vakfı), Anadolu Bilim Kültür ve Cem Vakfı, Gazi Kültür Vakfı, Haydar Eren Kültür ve Eğitim Vakfı, Kartal Cemevi Kültür Eğitim ve Sosyal Dayanışma Vakfı, Erenler Eğitim ve Kültür Vakfı, Adalar Cem Vakfı, Hüseyin Gazi Kültür Sanat Vakfı ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın katıldığını kaydeden Bermek, federasyon kuruluşu başvurusunu temmuzun ilk haftasında İstanbul Valiliği’ne yaptıklarını söyledi. Bermek, Cem Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın ‘onursal başkan’ olduğu federasyona, Aleviliğin tanımında anlaşamadıkları için Mürteza Demir’in genel başkanı olduğu Pir Sultan Abdal, 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı’nı, Ali Doğan’ın genel başkanı olduğu Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ve Fermani Altun’un genel başkanı olduğu Dünya Ehl-i Beyt Vakfı’nı davet etmediklerini kaydetti.Doğan Bermek, federasyonun devletin muhatap kabul edebileceği marjinal olmayan bir kuruluş olduğunu ifade ediyor. Alevilerin sorunlarını kamuoyunun gündemine taşımayı amaçladıklarını belirten AVF Genel Başkanı, şunları kaydediyor: “Alevi İslam inancını benimsemiş insanlarımızın inançlarını öğrenebilmeleri için çalışacağız. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve ilahiyat fakültelerinin desteğini istiyoruz.” ( 16.07.2005 Tarihli Gazeteler)


Alevilerin 'gayrimüslim' olmasInI isteyenler var
" ... Dışarıda, Almanya'da, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu'nun desteklediğini biliyoruz. İçerde ise güçlü destekçiler var. İçerdekiler Alevilerin gayri müslimleşmesini istiyorlar. İki nedenle istiyorlar bunu. Devletin içinde odaklanmış bir grup Alevi, inançlarına dönerlerse Şiileşeceklerini düşünüyor. Bu dönüşün, Türkiye'nin büyük Şii komşusu tarafından kullanılabileceği endişesi içindeler. İkincisi ise Aleviler Sünnileşirse ya da laikliği bu kadar güçlü savunmaktan vazgeçerlerse, bu sefer İslamcı cephenin güçleneceğini düşünüyorlar. Devletin içindeki bu gruplar Alevilerin gayri-müslim ya da dinsiz olmasını iyi bir şey olarak görüyor. Kendi halindeki bu dernek ve kurumların bu kadar güçlü ses çıkarmaları, devlet içindeki bu gruplar sayesinde oluyor. Devlet içindeki güçlerle, bu dernek ve kurumların ilişkisi de var. "Alevi yazar Reha Çamuroğlu ( 17.06.07)
Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Merkezi Vakfı Genel Başkanı Hasan Meşeli, Aleviler üzerinde yeni oyunlar oynandığını, Sünnilerle Alevilerin karşı karşıya getirilmek istendiğini belirterek, “Yeni Madımak’lar oluşturma gayretleri var.” diyor. Meşeli, ayrıca, bazı Alevi dernek ve vakıfların başında “ateist” insanların olduğunu iddia ediyor. Aksiyon: 15.08.2005
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Salim Cöhce: Sünni İslam’ın dışından bir Alevilik tezi ortaya atıldı. Bu da içi boş bir Aleviliği doğurdu. Ateist olan Alevilerin yanı sıra Hıristiyanlaşan Alevi gruplar çıktı ortaya. Almanya’da 15 bin Alevi Hıristiyan oldu. Alevilerin bir kısmı neden Hıristiyanlığı seçiyor? : Zaten asıl problem orada. Dünya Kiliseler Birliği, Aleviler üzerinden misyonerlik faaliyetlerine başladı. Bu noktada Almanya’ya dikkat çekmek istiyorum. ABD ile enerji kaynakları konusunda bir mücadeleye giren Almanya, Protestan Hıristiyanları kullanarak Türkiye üzerinde nüfuz sağlamaya çalışıyor. Mesela, Doğu’daki 18 üniversiteyi kendisine göre tasnif ediyor. Kürtler, Aleviler ve karma modelleri devreye sokuyor. 30.04.2007

[Resim: 244.jpg]

Sivas'ta birlik ateşi
Ankara'da faaliyet gösteren Sivaslı Alevi ve Sünni kimlikli sivil toplum örgütleri, bu imajı silmek için federasyon çatısı altında bir araya geldi
İktidarı ve muhalefetiyle siyasi parti liderlerinin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurulu'nda el ele tutuşarak verdikleri poz, övgüyü hak etmişti. 'Asrın fotoğrafları' galerisindeki yerini de itirazsız almıştı. İşte, özlenen bu tablonun benzeri, sessiz sedasız sergilendi geçenlerde. Adlarının önünde 'Sivas' bulunan Ankara'daki sivil toplum örgütleri, anlamlı bir birlikteliğe imza attı. Mezhep farklılıklarını (Alevi-Sünni) zenginlik sayan 11 dernek, federasyon çatısı altında toplandı. 'Kardeşlik ve barış' sloganıyla yola çıkan Ankara Sivaslı Dernekler Federasyonu (ASİDEF), 13 yıldır gerginlik konusu olan 'Madımak' hadisesinin yerleştirdiği olumsuz havayı dağıtmayı da amaçları arasına koydu.
Kuşkusuz, Sivas ile bağlantılı olması ASİDEF'i anlamlı kılıyor. Öyle ya, tarih boyunca mezhep farklılıklarının odağındaki hassas şehirdi Sivas, bu süreçte 37 kişinin ölümüyle neticelenen 'Madımak hadiseyle' anılır oldu. 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nden yükselen alev, henüz dindirilemedi. Acıları tazelemekten öteye gitmeyen "Yakanlardan mısın, yakılanlardan mısın?" yollu soruya da, sürekli Sivaslıları muhatap etti.
Federasyon fikri, bütün bu algılamalardan duyulan rahatsızlığı tek başına ifade etmeye yetiyor. Fikrin oluşması ve hayata geçirilmesi kolay olmadı elbette, zorlu bir süreç izledi. Sivas, göç veren bir şehirdi; büyük şehirlerde kümeleşenler daha çok 'ideolojik, inanç ve siyasi' kimliklerin öne çıktığı örgütler vasıtasıyla kendini ifade etme yolunu seçiyordu. Hem, bu farklılıklar, köy-ilçe derneklerinde Sivas'ta olmadığı kadar keskindi. 11 dernek yöneticisi, böyle bir atmosferde sık sık bir araya geldi. Konu, 15 ay boyunca enine boyuna tartışıldı. Derneklerin kendi içlerinden gelen kimi itirazlar göğüslendi bu arada. "Tutmaz." diyenler oldu. Diğerine taviz verileceğinden endişe edenler de.
Neticede, 'ötekini farklılıklarıyla kabul etme' akılcılığında uzlaşıldı ve federasyon kuruldu. Federasyon çatısı, geniş kitlelere hitap eden şu derneklerden oluştu: Sivas Kültürel ve Sosyal Yardımlaşma Derneği; Divriği Kültür Derneği; Zaralılar Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği; İmranlı Merkez Köyleri Kültür, Yardımlaşma, Dayanışma, Derneği; İmranlı Kültür ve Dayanışma Derneği; Suşehri Kültür ve Dayanışma Derneği; Koyulhisar ve Köyleri Kültür, Dayanışma Derneği; Kangal Birliği Derneği; Yıldızeli İlçesini Kalkındırma ve Güzelleştirme Derneği; Ankara Gürünlüler Derneği; Gölova Kültür ve Dayanışma Derneği.
KARDEŞLİK İÇİN SİVAS MODELİ
Hassasiyetler, federasyon tüzüğünde de yer buldu. Buna göre, federasyon yönetim kurulu bütün dernekleri temsil eden 11 üyeden oluştu. Başkan ve diğer kademelerdeki görevlendirmelerde denge gözetildi. Yine, federasyon seçimlerine her dernek eşit sayıda delege gönderecek. Kararlar ise oy çokluğuyla değil oy birliğiyle alınacak.
Federasyon, kamuoyunun önüne 'Birlik ve Kardeşlik İçin Sivas Modeli' başlıklı bir duyuru ile çıktı. Kurucu derneklerin onayı alınarak hazırlanan duyuruda, amacın ne olduğuna vurgu yapılıyor: "İleriye dönük vizyonumuz, geniş tabanlı bir sivil toplum örgütü oluşturarak yöremizin gelişmesine yardımcı olmak, toplumsal barışa katkıda bulunmaktır. Uzun vadeli düşünüldüğünde asıl kazancımız uzlaşma ve beraberlik ekseninde olacaktır. Farklılıklarımızı tabii buluyor, kültürel zenginlik ve çeşitlilik olarak algılıyor, saygı ve karşılıklı anlayışla bunları kabulleniyoruz. Birbirimizi öğrenme sürecini başlatıyoruz." Duyuruda, "Madımak" vurgusu da dikkat çekiyor. Burada, Sivas'ın ve Sivaslıların yaşadığı acı tecrübelerin kesinlikle unutulmayacağına vurgu yapılıyor: "Her Sivaslı bundan ders çıkarmalı. Yakın geçmişimizdeki Madımak gibi Sivaslıları derinden etkileyen hadiselerin bir daha yaşanmasını istemiyoruz. Çağımızın gerisinde kalan Alevi-Sünni çekişmelerine, yapay sağ-sol ayrımına ve kardeşi kardeşe düşüren kısır çekişmelere artık dur diyeceğiz. Hacı Bayram Velilerin, Hacı Bektaşi Velilerin, Pir Sultan Abdalların, Mevlanaların Yunus Emrelerin hoşgörü anlayışını yaşatacağız."
ASİDEF'in Kurucu Genel Başkanı Doğan Ürgüp, kuruluş sürecini anlatırken, Türkiye ve Sivas'ın geleceği açısından önemli bir adım attıklarını belirtiyor. 'Alevi-Sünni' ayrımının gerçekte halk arasında olmadığını göstermek istediklerini söylerken de ekliyor: "Herkes birbirini olduğu gibi kabul etti, ahengimiz de iyi. İnanç farklılıklarını, kültürel zenginlik olarak görüyoruz. Sivas'taki birlik-beraberlik diğer yerlerdekinden daha önemlidir. Kimse, Madımak hadisesini tasvip etmiyor. İnsanlık dramı, neticede ölenler insandır. Bunun üzerinden gerginlikler yaşanmamalı, farklılıklarımız husumet sebebi olmamalı. Yeni başladık, çok önemli adımlar atacağız. Yurt içindeki ve yurt dışındaki sivil toplum örgütlerinden de benzeri birliktelikleri bekliyoruz."
Federasyon İkinci Başkanı Muharrem Ülger (Divriği Kültür Derneği Başkanı) da aynı mesajları veriyor. Madımak hadisesinden sonra 'Sivaslıyım' diyen herkesin, "Yakandan mısın, yakılandan mısın?" sorusuna muhatap kaldığından yakınan Ülger, bunun gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmayı hedeflediklerini aktarıyor: "Yakanlarla yakılanların bir araya gelmesi değildir bu. O dönemin sorumluluk makamındakileri yani yakanları sorgulayanlar bir araya gelmiştir. Üç Sünni, beş sağcı yaptı diyemeyiz. Karanlık güçler tarafından yapılmış, organize edilmiştir. İnsanlık ayıbını birlikte ortadan kaldıracağız. Bu yapı, ileride Türkiye'ye örnek olacaktır. Yıllar önce yaşanan mezhep çekişmelerini de geride bırakacak bir sürece girdik. Birilerinin manevra alanı da boşa çıkacak. Bir kültürün diğerini yutması değildir, yaptığımız."
ASİDEF'in işi zor kuşkusuz, olaya farklı kaygılarla yaklaşanlar çıkacak. Belki, zaman zaman tartışmalar yaşanacak. Yine de, girişime öncülük edenler 'federasyonun bundan sonra atacağı adımların önemli' olduğunu hatırlatıyor. Bu çevrede, ilk ciddi sınav 2 Temmuz'da verilecek; 'Madımak' konusunda ortak bir bildiriyle kamuoyuna seslenilecek. Anlaşılan, Sivaslılar, Türkiye için gerçekten hayati bir sorumluluğu yüklenmiş bulunuyor. Bakalım, semahlar, deyişler ve âşıkların sazındaki 'insan sevgisi' pratiğe dökülebilecek mi?
“GELİN CANLAR BİR OLALIM”
Kuruluşu gibi ASİDEF'in Ankara'daki tanıtım toplantısı da ilgi gördü. Annesi Sivas-Zaralı olan Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün'ün ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıya, çok sayıda Sivaslı, Alevi ve Sünni kesimin temsilcisi ile siyasi katıldı. Oluşumla ilgili, birlik-beraberlik mesajları içeren görüşler ise şöyle…
ABDÜLLATİF ŞENER (Başbakan Yardımcısı): Ülkeye öteden beri hâkim olan, herkesin enerjisini birbirini tüketmek için harcadığı geleneksel üslup değişmeli. Bu siyaset tarzı ortadan kalkmalı. Bu ülkede 70 milyon canlınız var. Her biri, uzvunuz gibi sizden bir parçadır. Mevlana, "Aşksız- sevgisiz geçen bir ömrü ömür saymam" diyor. Bunun toplumsal kültüre dönüştüğü dönemde Anadolu bize vatan haline gelmiştir. Çekişme dönemleri, güçsüzlük kaynağı olmuştur. ASİDEF çatısı altında atılan adımı, önemli bir hadise olarak algılıyorum. Sivaslıların attığı adım umarım Türkiye geneline yayılır.
MUHSİN YAZICIOĞLU (BBP Genel Başkanı): Birçokları farkında olmayabilir ama çok önemli ve yürekli bir adım. Umarım, gün gelir benzeri bütün sivil toplum örgütleri, "Kavgaları, kinleri, nefretleri atıyoruz." der. Bir dönem, Türkiye'ye sığmadık, 'kahrolsun' diye bağırdık birbirimize. Sonunda 2,5 metrekarelik hücreleri paylaşmak zorunda kaldık. Hücreleri paylaşanlar, neden Türkiye'yi paylaşmasın? Kavgaları paylaşanlar, neden hoşgörüyü-sevgiyi paylaşmasın? Ön yargılarımızda arınmak, el ele tutuşmaktan geçiyor. Alevisiyle Sünnisiyle Türkiye'nin zenginliğiyiz. Biz bir Türk ebrusuyuz. Büyük Hünkâr'ın belirttiği gibi, bir olalım, iri olalım, diri olalım; gelin canlar bir olalım.
SİNAN AYGÜN (ATO Başkanı): Türkiye'yi Alevi-Sünni olarak bölme gayreti içinde olanlara güzel bir cevap. Geçmişte yaşanmış olayları yaşanmamış kabul ediyorum. Bu birlik beraberliği bundan sonra bütün Türkiye'nin el ele yapması lazım. Alevi ve Sünni'si ile beraberiz. Ayrımız gayrımız yok. Oyunlara gelmeyeceğiz.
HASAN CANPOLAT (Sivas Valisi): Türkiye'nin böyle fotoğraflara, olumlu mesajlara ihtiyacı var. Sivas’la ilgili olumsuz her gelişmeyi, biraz da abartarak veren medyamız güzel gelişmelere duyarsız kalıyor. Sivas'ın maalesef bir gerçek imajı bir de oluşturulmuş imajı var. Niye böyle olmuş, üzerinde durmak lazım. Büyük şehirlere göçenlerin Sivas'ı temsili birebir olmamış. Parçalarını yansıtmışlar. Sivas'ın Türkiye'nin birliği içerisinde nerede durduğunu önce Sivaslılar bilmeli. Medya Sivas'ta 2 Temmuz'da geliyor ama el ele halay tutuşanlara gelmiyor. Köy, ilçe kimliği etrafında buluşanlar şimdi ortak paydada buluşuyor. Geçmiş yüz yılların kavgalarını, önümüzdeki yüz yıllara taşıyamayız. İstanbul ve Almanya'da yaşayan hemşerilerimizin, Sivas'taki birlik-beraberliğin 10 yıl gerisinden geldiklerini gördüm. Yıllar önce terk ettiğimiz inanç ayrılıkları etrafında kümelenmişler. ASDEF, bunun kırılması yönünde atılmış önemli bir adımdır. Ancak, bu iyi başlangıcın aynı şekilde devam ettirilmesi de lazım.
HASAN DOĞAN (Avukat-Alevi temsilcisi): Madımak gibi gayri insani acı olaylar yaşanmışsa da, eminim tüm Sivaslı hemşerilerimiz bunları nefretle kınamaktadır. İnanıyorum, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, birlikte Sivas'ın yollarında el ele yürüyeceğiz. Bundan böyle, geçmişin acı olayları Sivas'ın tarihinden silinecektir.
HAYDAR YILMAZ (Eski Çankaya Belediye Başkanı): Bize düşen, ayrım yapmaksızın kenetlenmeyi sağlamaktır. Madem arkadaşlar böyle bir çalışma başlattı. Üzerimize düşen katkıyı yaparız. Sivaslıların, hangi sıkıntıları yaşadığını, ayrımcılıktan ne çektiğini biliyoruz. Bunları gördükten sonra, el birliğiyle hareket edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
SELAMİ UZUN (AK Parti Sivas Milletvekili): Biz, bu topraklarda el yanık ayak çıplak dolaşsak da, son model arabalarımıza yaslansak da beraberiz. Bu birlikteliği sağlayanları kutlamak gerek.
İSMAİL DEĞERLİ (CHP Ankara Milletvekili): Anadolu mozaiğinin en güzel örneğini Sivas verir. Ne yazık ki, tarih boyunca bu insanları sıkıntıya düşüren, onlar arasına nifak sokanlar olmuştur. Ama Sivaslılar çok şey öğrenmiştir Anadolu erenlerinden. Hoşgörüyü Mevlana'dan, hak aramayı Pir Sultan'dan, insan sevgisini Yunus'tan. Geçmişten ders alıp, geleceği ona göre yönlendirmeliyiz. Bu birliktelik, gelecekte de devam etsin. Sıkıntı olmasın. Türkiye, bu buluşmayı örnek alsın.

[Resim: 245.jpg]

Diyanet'ten imamlara Alevilik eğitimi
Cem evlerinde Kur'an-ı Kerim öğreteceğini açıklayan Diyanet, şimdi de binlerce imamı Alevilik konusunda bilgilendirme çalışması başlattı. Alevi önderlerinin destek verdiği projenin amacı, 'karşılıklı anlayışı geliştirmek' olarak açıklanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, Alevilik konusunda bilgi eksikliğini gidermek için yeni bir uygulama başlattı. Genel istek üzerine cem evlerinde Kur'an-ı Kerim okuma kursu vereceğini açıklayan Diyanet, şimdi de binlerce imamı Alevilik hakkında uzman akademisyenler tarafından bilgilendiriyor.Hizmet içi eğitim seminerlerinde imamlardan yanlış anlama ve eksik bilgiden kaynaklanan incitici söz ve davranışlardan kaçınması istenirken, projeye Alevi önderler ve din alimleri büyük destek verdi. [Resim: 246.jpg]
Projenin amacını anlatan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Şevki Aydın, Sünni ve Alevi kesimin birbirini yeterince tanımadığı ve önyargılı yaklaşımlar içerisinde olduğu tespitinden hareket ettiklerini belirtiyor. "Alevilerle Sünniler arasında istenmeyen bir gerilim oluşmuş. Sanki aynı dinin mensupları değiller." diye konuşan Prof. Dr. Aydın, bu durumu hem İslam açısından hem de ülke bütünlüğü açısından son derece tehlikeli bulduklarını, Diyanet'in de kendisini bu konuda sorumlu hissettiğini kaydetti. Aydın, seminer veren akademisyenleri "alan araştırması yapmış, sağlıklı bilgi sahibi ve ülke gerçeklerine hakim uzmanlar" olarak tanımlıyor.
Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun: Ehl-i Sünnet, Ehl-i Beyt'in dışında değildir
[Resim: 247.jpg] İyi niyetli bir yaklaşım. Ancak yeterli değil. Aleviliğin kendi inanç önderlerini, âlimlerini yetiştirmesi gerekir. Bu konuda Diyanet'in de öneriler sunması gerekir. Alevi toplum, değişik ideolojilerin tesiri altında. Siyasilere büyük görev düşüyor. 'Biz de Aleviyiz' demekle olmuyor. Biz Diyanet'le çok yakın diyalog içindeyiz. Ancak kamuoyuna karşı birlik olmak yetmiyor. Yıllarca, ehl-i sünnet, ehl-i beyt dışında gibi algılanmış. Bu çok yanlış. Bilgi eksikliklerinin giderilmesi gerekiyor.

Alevi Dedesi Mehmet Yaman: Ortak paydada birleşmemiz gerekiyor
[Resim: 248.jpg]Birlik beraberlik içinde davranmazsak çok büyük sorun yaşarız. Hem Aleviler hem Sünniler yanlışlar yaptı. Yanlış bilgi ve yanlış yaklaşımlar ciddi sorunlara yol açtı. Olan olmuştur, artık bunları geride bırakmamız lazım. Ortak paydada birleşmek şart. Bu bağlamda Diyanet'in projesi fevkalâde faydalı. Diyanet'in bugüne kadar yaptığı en önemli işlerden biri. Toplumsal barışa hizmet eder. Ancak bu dersleri akademisyenlerin yanı sıra Aleviliği yaşayan insanlar vermeli.

Karacaahmet Sultan Dergâhı Dedesi Muharrem Ercan: Özünde, Alevilik-Sünnilik birdir
[Resim: 249.jpg]Diyanet'in projesine sonuna kadar destek veririz. Bizi boşuna parçalayıp bölmüşler. İmamların Alevilikle ilgili bilgi sahibi olmasında büyük fayda var. Bu derslerde dedelerden de yararlanılmalı. İki toplumun birleşmesine, yakınlaşmasına katkı sağlar. Özünde, Alevilikle Sünnilik bir. Alevi de Sünni de ehl-i beyte inanıyor. Aynı Kur'an-ı Kerim'e inanıyor. Aynı Peygamber'e, aynı Allah'a inanıyor. Yanlış anlamalardan doğan ön yargılar artık bitmeli.

Karacaahmet Sultan Dergahı Dedesi Muharrem Ercan, projeyi sonuna kadar destekleyeceklerini söyleyerek, bu derslerde dedelerden de yararlanılmasını istedi. Ercan, "Bizi boşuna parçalayıp bölmüşler. Özünde Alevilikle Sünnilik bir. Boşu boşuna gerilim oluşmuş, önyargılar oluşmuş. Alevi de, Sünni de Ehli Beyt'e inanıyor. Aynı Kur'an-ı Kerim'e inanıyor. Aynı Peygamber'e inanıyor. Yanlış anlamalardan doğan önyargılar artık bitmeli." dedi. Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun da, böyle bir çalışmada seve seve görev alabileceğini vurgulayarak, bilgi eksikliğini gidermek için Alevi alimlerinin yetişmesi gerektiğini, Diyanet'ten bu konuda da destek beklediklerini dile getirdi.Bazı marjinal grupların Aleviliği İslam dışı gibi gösterme çabalarına da dikkat çeken Prof. Dr. Aydın, Diyanet'in belirlediği yeni stratejiyi Zaman'a anlattı. Din adamlarının öncelikle bilgi anlamında eksikliklerinin giderileceğinin altını çizen Aydın, "İstiyoruz ki doğru bilgilerle sağlıklı olarak tanısın. Kulaktan dolma ve önyargı ile beslenen eksik bilgilerinden kurtulsun." diyor. İmamların ayrıştırıcı ve itici olamayacağını vurgulayan Aydın, "Onun vazifesi toplumu bütün farklılıklarıyla kucaklamak, birleştirici, bütünleştirici olmak." ifadelerini kullanıyor.Dinlerarası diyalog çalışmalarıyla farklı dinlerdeki insanların dostluklar kurduğuna dikkat çeken Aydın, "Yanı başımızdaki dindaşlarımıza sahip çıkmıyoruz. Alevi kardeşlerimizi ihmal ediyoruz." diyerek özeleştiride bulunuyor. Bazı marjinal grupların Alevileri istismar etme gayretinde olduğunu söyleyen Aydın, şunları ifade ediyor: "Bu durum din ve sosyal barış açısından sakıncalı. Bunu dinimiz onaylamaz. Biz de seyirci kalamayız." İmamlara yönelik eğitim projesine destek veren Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun da böyle bir çalışmada seve seve görev alabileceğini belirtiyor. Alevi toplumun değişik marjinal ideolojilerin tesiri altında olduğuna dikkat çeken Altun, Diyanet'in çabasının tek başına yeterli olmayacağını söylüyor. En önemli sorunun bilgi eksikliği olduğunu anlatan Altun, Alevi âlimlerin yetişmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı, Diyanet'ten bu konuda da görüş ve öneri beklediklerini ifade ediyor.
Cemevlerinde Kur'an eğitimi
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir başka projesi ise cem evlerinde Kur'an-ı Kerim öğretilmesi. İkili görüşmelerinde Alevilerden bu yönde talep geldiğini aktaran Şevki Aydın, "Kendi aramızda bunun müzakeresini yaptık. Bu taleplere olumlu cevap verme kararı aldık. İsteyen cem evleri için hemen bir Kur'an kursu hocası görevlendireceğiz. Kur'an, hem Alevi hem Sünni kesimin ortak kitabı." diyor. Diyanet'in mezhepler üstü bir kurum olduğuna işaret eden Şevki Aydın, camiye gelen Sünni vatandaşların hizmet talebinin karşılandığı gibi Alevilerin hizmet taleplerinin de aynı şekilde karşılanacağını vurguluyor.
'Cemevinin camı taşlandı' haberi asılsız
Erzincan'ın Çayırlı ilçesinde bulunan cem evine kimliği belirsiz kişilerin saldırdığı yönünde yapılan haber Çayırlı Kaymakamı Abdullah Akdaş tarafından yalanlandı. Kaymakam Akdaş, "Çayırlı ilçesinde Cem evi yoktur. İlçemizde Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Tanıtma Vakfı'nın bir binası vardır. Bu binanın bir camı yaklaşık 15 gün önce, bir taş atılmak suretiyle kırılmıştır. Bu konu abartılmaya çalışılıyor." diye konuştu. CHP Erzincan İl Başkanı Coşkun Yılmaz da, "Camın nasıl kırıldığı bilinmiyor. Bir çocuk kırmış olabilir. Konu abartılmak isteniyor. Erzincan ve Çayırlı ilçesinde Alevi ve Sünniler birlik ve beraberlik içerisinde yaşamaktadır. Olayın bu kadar abartılmasına gerek yoktur." şeklinde konuştu.
Alevi kaynakları kitaplaştırılacak
Diyanet bir yandan da Alevi- Bektaşi kültürünü yansıtan klasikleri kitap haline getirmek için çalışıyor. Projeyle aralarında Hızırname, Hacı Bektaş Veli'nin Tasvir-i Besmele'si, Makalat ve Velayetname'si de bulunan 17 eser, Diyanet tarafından basılacak. Alevi Klasikleri'nin bir kısmı çok cüz'i bir fiyattan satışa sunulacak, bir kısmı da ücretsiz olarak okuyucuya ulaştırılacak.
Araştırmacı-Yazar Reha Çamuroğlu: İki toplum birbirini daha iyi anlayacaktır
[Resim: 250.jpg]Son yıllarda gerek Diyanet, gerekse ilahiyat fakülteleri din eğitimi konusunda ciddi ilerleme sağladı. Bu ilerleme imamlara yansıtılabilirse son derece isabetli olur. Ancak imamlarda, Alevileri eğitme gibi bir algı oluşmamalı. Sünnilerde oluşan ön yargıların kırılması ve iki toplumun birbirini anlamalarına yönelik çalışma yapılmalı. Sayın Ali Bardakoğlu'nun başkanlığında böyle bir çalışmanın yapılıyor olması tesadüf değil. Diyanet'e gelmiş geçmiş en iyi başkanlardan biri. ( Zaman : 10/02/2007 )




[Resim: 251.jpg]

[Resim: 252.jpg]

İŞTE BU-NLAR- ALEVİLİK DEĞİL - Bizce ! -
Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu, Üsküdar Rasathane İlköğretim Okulu'nda okuyan oğlu Mustafa Berkay 4. sınıfa geçtiğinde, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvurdu. Kenanoğlu, 4. sınıfta zorunlu din dersi okutulduğunu, Alevi olduklarını, dini ve felsefi inançlarına uygun olmayan dersten oğlunun muaf tulması gerektiğini belirtti.İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, talebe herhangi bir yanıt vermedi. Mevzuata göre bu "olumsuz yanıt" sayıldığından, Kenanoğlu İstanbul 5. İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Valilik savunması:İl Milli Eğitim Müdürlüğü adına mahkemeye savunma gönderen Vali Yardımcısı Ali Sözen, Anayasa'nın 24. maddesine göre, din dersinin zorunlu olduğunu, Eğitim Öğretim Yüksek Kurulu Başkanlığı'nın 1990 tarihli kararına göre, sadece azınlık okullarında okumayan Hıristiyan ve Musevi öğrencilerin bu dersten muaf tutulabileceğini ifade etti. Sözen, davacının, farklı dinden olduğuna dair herhangi bir beyanı bulunmadığını kaydetti.Mahkeme, kararın yürütmesini 30 Aralık 2005'te durdurdu. Geçen hafta taraflara tebliğ edilen kararda, Anayasa'nın 24. maddesine göre herkesin, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesinin de aynı yönde olduğu ifade edildi. Kararda, uluslararası anlaşmalarla yasaların çeliştiği durumlarda, anlaşmaların uygulanacağı vurgulanırken, Anayasa'nın din derslerini İslama mensup olanlar için zorunlu saydığının kabul edilmesi gerektiği, aksini düşünmenin dini inancın korunması ilkesiyle çelişeceği belirtildi.Dilekçesi dikkate alındı:1990 tarihli kararın asıl amacının, İslam dinine mensup olmayanların zorunlu din dersi almaması olduğu ifade edilen kararda, Kenanoğlu'nun dersin dini ve felsefi inancına uygun olmadığını belirten bir dilekçesi bulunduğu anımsatıldı.Valilik bu karara Bölge İdare Mahkemesi'nde itiraz edebilecek. Mahkeme, yürütmeyi durdurma kararını kaldırırsa, Kenanoğlu ailesi 5. İdare Mahkemesi'nin davayı esastan sonuçlandırmasını bekleyecek. Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde bulursa, dava emsal niteliği oluşturacak . ( Milliyet : 17 Nisan 2006 )

'Din dersi zorunlu olmaz'İstanbul 5.İdare Mahkemesi, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu’nun ilkokul dördüncü sınıfa giden oğlunun zorunlu din derslerine girmemesi için açtığı davada “Zorunlu din dersi inanç özgürlüğüne aykırı” kararı verdi.( Milliyet 24 Kasım 2006 )

[Resim: 253.jpg]

[Resim: 254.jpg]
BİZİM NOTUMUZ:ALEVİ KARDEŞLERİMİZİN:"DIN DERSİNDE ALEVİLİKTE OKUTULSUN" TEKLİFİNİ ANLARIZ AMA DİN DERSİNİN KALDIRILMASINI İSTEMEK ÇOK FARKLI ANLAMLARA RAHATLIKLA ÇEKİLEBİLİR...


İSLAM DIŞINDAYIZ, ANADOLU'NUN TA KENDİSİYİZ (Galip KARAKUŞ,Cumhuriyet:06.12.2007)


Alevilik geleneğinin 2000 yıllık bir geçmişi olduğunu iddia edip, 1400 senelik Alevi-İslam geleneğini yok sayıp, Alevilik adı altında 2000 yıl öncesine dayanan Şamanizm adetlerini Alevilik adı altında içimize sokuşturup İslam'dan uzak bir Alisiz Alevilik hilkat garibesini aramıza salmaya çalışan Mustafa Karayünlü türü Gayri-alevi Şamanistler ! ( Radikal:13.11.2008)

BU DA ALEVİLİK DEĞİL, ALEVİCİLİKTİR!
Genelkurmay Hareket Eski Başkanı Cetin Doğan ile KKK'lığı Eğt ve Ok. D. Eski Bşk. Tuğg. Volkan Kaplama arasındaki gizli görüşme tutanaklarından: "Alevi dışında hiç kimseye ateist bile olsa güvenilmeyecek...PKK'ya karşı savaşanlara el altından şu mesaj gönderilecek:" Sakın ha ölmeyin, bırakın Atatürkçü olsa da Sunniler ölsün...Biz Türkiye'de İslam ile bağlantılı görülen ama bu dini tamamen değiştirecek bir Türkiye Aleviliği yaratmak zorundayız..." ( Ergenekon Tutanaklarından, 17.08.08)
BİZ ALEVİ-SUNNİ KARDEŞİZ! BİZİ KENDİ İDEOLOJİ VE DÜNYEVİ EMELLERİ İÇİN KULLANMAYA ÇALIŞANLARA BİRLİKTE KARŞI KOYACAĞIZ.DİNİMİZ BİR, KİTABIMIZ BİR, VATANIMIZ BİR!

[Resim: 255.jpg]

[Resim: 256.jpg]
[Resim: 257.jpg]

[Resim: 258.jpg]

[Resim: 259.jpg]

[Resim: 260.jpg]

[Resim: 261.jpg]

[Resim: 262.jpg]

"Alevi mitingi yapanların Alevilikle ilgisi yok"
[Resim: 263.jpg]

[Resim: 264.jpg] Alevi Bektaşi Federasyonu’nun öncülüğünde Ankara’da düzenlenen “eşit yurttaşlık” mitingine katılmak için Türkiye'nin dört bir yanından Ankara'ya gelen yurttaşlar, sabahın erken saatlerinden itibaren Ankara Tren Garı’nda toplandı... İzzettin Doğan mitinge ilişkin görüşünü Cem TV'de açıkladı: "Mitinge desteğim yok çünkü bu mitingin liderliğine soyunanların Avrupa'dan kaynaklı tipler olduğunu ve Alevilikle ilgisinin olmadıklarını biliyorum da onun için.Yani ismi Alevi ama cismen ne Cemevlerine giderler, ne Alevi ritüellerine katılırlar, ne peygamberi tanırlar ne Kuran'ı tanırlar ne de Muhammet’i (Habertürk ) . DTP'nin sahiplendiği 'Yurttaşlık Hakkı' mitingine Alevi kuruluşlar ve kanaat önderleri tepki gösterdi. Cem Vakfı Başkanı Doğan, 'Bugün bir Kürt hareketi var. Alevi bayrağı altında destek arıyorlar. Eyleme katılmayın' dedi (Yenişafak) . Devlet Bakanı Prof. Dr. Mustafa Sait Yazıcıoğlu, Alevi Bektaşi Federasyonunun uç fikirlerine itibar etmediklerini söyledi. (Milliyet: 08.11.2008 )
Anadolu İnanç Önderleri Derneği Başkanı Hıdır Bulut (Hıdır Dede), Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Genel Başkanı Fermani Altun, Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, Hasandede Alevi Bektaşi Kültür Derneği Başkanı Özdemir Özdemir ...Bu eylemi desteklemediklerini belirtirler...!
Almanya Alevi İslam Dernekleri Birliği Başkanı Alişan Hızlı: " Miting inançsızlar tarafından organize edildi, mitingin amacı Alevi sorunu çözmek değil, provokasyon, bunlar marjinal solcular, bunların Aleviliği İslam dışında her şeye yakındır.Bunlarda ne dil, ne el ne bel ,ne Muhammed ne Ali vardır....Allah'ımız bir, kitabımız bir, peygamberimiz bir devletimiz bir.Cami de bizim Cem evi de....Canımız Alevi-Sünni kardeşliği yolunda feda olsun..." ( 14.11.2008 )
Alişan kardeşimizin sözlerinden sonra BIR KEZ DAHA anladIm ki ben doğduğumda beri aleviymişim.Biz Kardeşiz, biriz, aynI gönülden çIkan IkI ayrI çIğlIğIz, sesiz, yoluz.Yol ki O'na ulaşa...!

İzzettin Doğan ezber bozdu Önceki gün Cem TV'de canlı yayına katılan Prof. Doğan, Sivas'taki Madımak provokasyonu için "siyasi çatışma" derken, Aleviliğin İslâm dışında olduğunu söyleyenlere "zır cahiller" diye tepki gösterdi. Doğan'ın dikkat çeken açıklamaları şöyle:

MARAŞ VE SİVAS OLAYLARI: SİYASİ ÇATIŞMA
"Alevi-Sünni çatışması yoktur tarihte, bu son yıllarda nifak soktular. Sivas'ta yaşananlar bir Alevi-Sünni çatışması değil. Bunlar siyasi çatışmalar. Yakılan 37 kişinin 24'ü Alevi, 13'ü Sünni'dir. Alevi Sünni'yi Yezid, Sünniler Alevi'yi Kızılbaş olarak görüyor. Bizim politikamız Sünniliğin Aleviliği, Aleviliğin Sünniliği tanıması esasına dayanır."
ALEVİLİĞİN İSLÂM DIŞINDA OLDUĞUNU SÖYLEMEK ZIR CAHİLLİK
"Aleviliğin İslâm dışında olmasını anlayamam. Sen bu pozisyonda kendini savunmaya kalkıyorsun. Ancak bunu zır cahiller söyler. Ya da bunu ideolojiye alet edenler Aleviliğin bayrağını almak istiyor."
9 KASIM'DAKİ MİTİNG İÇİN PARA ALDILAR
"9 Kasım'ı değerlendirirken, orada Alevilerin toplanması beni niye üzsün. Avrupa'dan birtakım kurumlardan 3-5 para almak uğruna, vatandaşları çatıştırmak isteyenlerin isteyerek ya da istemeyerek, bilerek ya da bilmeyerek buna iştirak etmeleridir. Onların da bir kısmı iştirak etmemiş. Alevilik ayrı bir dindir, Alevilik İslâm dışıdır diyenlerle Alevi olarak işim olmaz, insan olarak olur."
"KÜRT MÜSÜNÜZ" SORUSUNA CEVABI: İSLÂM'DA IRK HİÇBİR ANLAM İFADE ETMİYOR
"Hangi ırk, hangi milletten olursam olayım onur duyarım. Ben Tanrısal zerreden oluştuğumuza inanan bir insanım, Tanrı hepimizi bir yaratır ama, hepinizi ayrı ayrı yarattım diyor. Laz, Çerkez olmak bir marifet değil. Hâlâ ırklarından, cinslerinden, siyasi felsefelerinden insanlar kınanıyorsa, o kınayan çağların gerisinde kalmış demektir. O yüzden bizim İslâm anlayışımızda ırk hiçbir anlam ifade etmiyor. Mevlana'yı, Yunus'u, hümanist filozofu, insanı yetiştiren düşünce Orta Asya'dadır. Türk ve Arap kavimlerini en çok birbirinden ayıran nokta budur... Arap'ın Müslümanlık böyle olmalı demesi seni bağlamaz. İslâm'a göre bütün Müminler kardeştir. Kur'an insana gelmiştir, Adem'e gelmiştir, Arap'a gelmemiştir. Sizin için Kürt diyorlar, desinler ama ben Türk'üm. Ben soyumu sopumu ön plana çıkarmıyorum. Ben herkesin ayaklarının altında yer almayı tercih ederim, Alevi-Sünni önemli değil. Ben tasavvufun ilkelerine saygılıyım. Ben Yunus, Mevlana olmak istiyorum, niçin Muaviye olayım?"
'ALEVİLİK İSLÂM DIŞIDIR' DİYENLERLE İŞİM OLMAZ
"9 Kasım için bir çağrı almadım ama büyük ihtimalle gelmiştir. Ama desteklemedim. Bir defa 'Alevilik İslâm dışıdır' diyenlerle benim işim olmaz. Bunları saklamıyorlar. Belki onlara da saygı duyanlar vardır ama bir de tarihi gerçekler var. 'Alevilik İslâm dışıdır' derken hepimizi çocuk yerine koyuyorlar."
DTP'NİN MİTİNGİ DESTEKLEMESİ "
[FONT=Treb
Okudukça dehşete düşmemek elde değil...

Alevi olduğunu ifade eden bir sürü dedeleriyle, aydınlarıyla, siyasetçileriyle, iş adamlarıyla, medyasıyla, okumuş diplomalı cahilleriyle Aleviliği gerçek kimliğinden sıyırıp, yok edip, sünnilikle pekiştirip, sünniliğin himayesinde bir Alevilik yaratma çabaları...

[BNeden? Çünkü gerçek Alevilik ile ilgili hiç bir şey bilmiyorlar. Şimdiye kadar uydurdukları yalan yanlış bilgilerle halkı uyutuyorladı. Ancak Pir Zöhre Ana gelip de insanları bunlara karşı uyandırınca elleri kolları bağlandı. Zöhre Ana'nın bilgisi ve ilmi karşısında yetersiz kalacaklarını biliyorlar. [/B]

Onun için de ne yapmak gerek? sünni önderlere yalakalık yapıp onların himayesine girip, siyaseti kullanarak kirli ellerini Zöhre Ana'ya karşı güçlendirmek. Başka bir açıklaması var mı?
adgan yazdı:Okudukça dehşete düşmemek elde değil...

Alevi olduğunu ifade eden bir sürü dedeleriyle, aydınlarıyla, siyasetçileriyle, iş adamlarıyla, medyasıyla, okumuş diplomalı cahilleriyle Aleviliği gerçek kimliğinden sıyırıp, yok edip, sünnilikle pekiştirip, sünniliğin himayesinde bir Alevilik yaratma çabaları...

[BNeden? Çünkü gerçek Alevilik ile ilgili hiç bir şey bilmiyorlar. Şimdiye kadar uydurdukları yalan yanlış bilgilerle halkı uyutuyorladı. Ancak Pir Zöhre Ana gelip de insanları bunlara karşı uyandırınca elleri kolları bağlandı. Zöhre Ana'nın bilgisi ve ilmi karşısında yetersiz kalacaklarını biliyorlar. [/B]

Onun için de ne yapmak gerek? sünni önderlere yalakalık yapıp onların himayesine girip, siyaseti kullanarak kirli ellerini Zöhre Ana'ya karşı güçlendirmek. Başka bir açıklaması var mı?


Katılıyorum can..
Ama son zamanlarda ne hikmettir haberlerde kesinlikle bir alevilikle ilgili bir yazı muhakkak çıkmakta.Yukarıda yazılanları okudukça sinirlenmemek elde değil?Nedense bazı kesimler kendilerini çok iyi biliyorlar bir türlü aleviliği benimseyemediler ve kendilerini yırtıyorlar saçma sapan yazılarla.Yok neymiş Alevilik islam dışı mı?El adama güler vallahi.Böyle saçma bir konu başlığı olabilir mi?Artık ne yapacaklarını şaşırdılar
Son zamanlarda Alevilik revaçta arkadaşlar. Bilgi sahibi olan olmayan herkes televizyon karşısında Alevilik hakkında olur olmadık bilgiler -yani kendilerince bilgiler- veriyorlar. Kimi yorum yapıyor kimi bilgilendirme yapıyor ve bu farkında oluyor ya da olmuyorlar ama Aleviliğin özünü yok etmekten başka bir işe yaramıyor.
Bırakın yapsınlar.Anamın yoluna izine teker düşecekler.Bunlar yanlışı yapmadan doğruyu
bulamayacaklar.
Birtakım insanlar Alevi insanlarının artık eskisi gibi uyutamadıklarını görüp son çırpınışlarını sergilemektedirler.Çünkü Zöhre Ana sayesinde Alevilik gerçekleri bir bir ortaya çıkmış herkes artık daha bilinçli ve inançlı.

Aleviler üzerinde bu son dönemde oynanan oyunlar aleviliğin ciddi bir tehdit olarak algılandığının delilidir.Baktılar ki dıştan birşey yapamıyorlar birkaç Alevi kökenli itibar gören kişileri de maşa olarak kullanarak bölünmeyi içeriden gerçekleştirerek bir çözülme arayışındalar.

Bence bu dönemlerde susmayarak haykırarak yolumuza sahip çıkarak biz onları geri püskürtelim.
Sayfalar: 1 2