İş buraya geldi

**gültenilik** · 18-12-2011, 22:57

SEVGİLİ okuyucularım, Türk ordusunun ve komuta kademesinin içine düşürüldüğü çaresiz ve üzücü durumu burada fırsat buldukça sizlere iletiyorum. Onların kişiliğinde her asker aşağılanıyor.

Önceki gün Meclis’te Milli Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülüyordu. Her yıl olduğu gibi o görüşmeleri askerler de izliyordu. İçlerinde Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarı olan Korgeneral de vardı.

Kürtçü parti BDP’nin milletvekili Sırrı Sakık söz alıp kürsüye çıktı…Ve görüşmeleri beş metre ötede dinleyici sıralarından izleyen subayların gözlerinin içine baka baka konuşmaya başladı:

“Siz haddinizi bileceksiniz, bize ters bakmayacaksınız. Siz halkın emrinde olacaksınız…”

Komutanlardan tık yoktu! Zaten Meclis’te yapılan konuşmalara müdahale etmeleri söz konusu olamazdı.

Bu sözleri hep birlikte yediler ve yuttular.

Kürtçü milletvekili sözlerini hükümet sıralarına bakarak sürdürdü:

“Kızı başıboş bırakırsan ya davulcuya, ya zurnacıya kaçar ya…Siz de generalleri boş bıraktınız, ya Balyoz’da, ya da Ergenekon’da, halkın iradesiyle seçilenleri devirmeye kalkıştılar. Generallerin durumu bu mu olmalıdır?”

Kürtçü BDP’nin milletvekili, bu sözleriyle bir kez daha AKP iktidarına stepne oluyor, askerlere ağır sözler söylüyordu.

Türk ordusu işte bu durumlara düşürüldü.

En ağır hakaretleri yiyorlar, sineye çekmek zorunda kalıyorlar.

Komutanların yarıya yakını hapiste, görev başında olanlardan ses yok, tepki yok!

PKK ile yıllar boyu vuruşmuş, binlercesi şehit düşmüş Mehmetçiklerin komutanları, şimdi PKK ağzıyla, hem de Meclis çatısı altında aşağılanıyor, alay ediliyor.

Onların yüzüne baka baka “Haddinizi bileceksiniz” deniliyor.

Hiç kuşkunuz olmasın, Sırrı Sakık bu sözleri sadece kendi partisi adına değil, aynı zamanda AKP adına söyledi.

İş buralara geldi. Yazıklar olsun.

***

TAYYİP BİRİNCİ GELMİŞ!

Time dergisi bir anket düzenlemiş, “Yılın kişisi” adı altında 2011 yılında dünyanın en popüler, en sevilen insanını seçiyor. Her yıl düzenlenen bu ankette bu yıl ilginç bir sonuç alındı:

Bizim Tayyip birinci çıktı!

O kadar ki, gönderilen okuyucu oylarıyla, dünyanın en tanınmış insanlarından biri olan Arjantinli futbolcu Messi’yi bile geride bıraktı.

Hemen belirteyim, bu gibi anketlerde pek çok dümen döner. Örneğin Türkiye’de hemen her konuda sıklıkla düzenlenen anketlerin çoğu düzmecedir. Oturup masa başında anket hazırlarlar, bunu da gerçekten anket yapmış gibi yuttururlar.
Time ciddi bir dergidir. Böyle bir üçkağıt yapacağını zannetmem.

Şimdi bu anketin nasıl yapıldığına, Tayyip’in okuyucu oylarıyla nasıl birinci seçildiğine bakalım.

Dergi bu anketi haftalar öncesinde açıklar. Oy vermek isteyenler özellikle e-posta yoluyla dergiye tercihlerini bildirir.
Bu anket açıklandığı anda, Türkiye’de özellikle AKP çevresinde hareketlenme başladı. Pek çok kişiye direktifler sözlü olarak, bazen de yine e-posta aracılığı ile iletildi:

“Time dergisinin anketine sayın başbakanımız için oy gönderiniz! E-posta adresi şudur…”

Böylece oylar gönderildi.

Tayyip için ankete 123 bin oy Türkiye’den ve bir bölümü de Arap ülkelerinden gönderilmiş!

İkinci sıradaki gariban futbolcu Messi sadece 74 bin oy alabilmiş!

İşin daha da ilginç yanı, Obama ancak 11. olabilmiş! Zavallı Obama için sadece 12 bin kişi oy vermiş!

Messi, Obama gibilerin kafası çalışsa, taraftarlarına, yandaşlarına veya partililerine el altından haber gönderip “Aman haa, bana oy gönderin” derlerdi!..

Ama adamlarda böyle uyanıklık ne arar!

Time dergisi bu anketi yapıyor ama ahaliden gelen oylar yılın adamını seçmeye yetmiyor. Onların bir de kurulları var. Ahaliden gelecek oylarda Türkiye’de olduğu gibi dümen döndüğünü bildikleri için, son kararı dergi yönetimi veriyor ve seçilen kişiyi kapak yapıyor.

Dergi dün açıkladı:

Time, Türkiye’den ayarlanarak göndertilen bu oyların içyüzünü bildiği için Tayyip’i seçmedi. Bizim yandaşların örgütlediği oylar güme gitti!

***

SAĞLIKTA REZALET

Önceki akşam bindiğim taksinin şoförü anında yakınmaya başladı: “Emin Bey, gelinim kanser. Piyasada kanser ilaçları yok. İşimi bıraktım, üç günden beri Ankara’daki bütün eczaneleri gezdim, bir tane bulamadım. Yazın bu rezaleti.”

Doğrusunu isterseniz bunu bilmiyordum. Dün yolumun üzerindeki birkaç eczaneye sordum, hepsi olayı doğruladı.

İşin bir başka acı tarafı, şeker hastalarının kullanmak zorunda olduğu İnsülin de yoktu.

Bu ilaçlar 15 günden beri piyasaya verilmiyor. Sağlık Bakanlığı ile üretici ve ithalatçı firmalar arasında anlaşmazlık çıktı.

Bakanlık ilaç firmalarına bastırıyor:
“Fiyatlarda büyük indirim yapın. Çoğu hastanın ilaç parasını biz ödüyoruz, devlet zarara giriyor.”

İlaç firmaları yanıt veriyor:

“Bu ilaçların çoğu ithal. İthal olmayanların da hammaddesi dışarıdan geliyor. Döviz kurlarını yükselttiniz, maliyetleri karşılamıyor. Biz elimizdeki stokları tükettik. İlaçları sizin istediğiniz fiyatlardan satamayız.”

X X X

Eczacı ile konuşurken duyan yaşlı bir hanım yanıma sokuldu. Ağlamaya başladı:

“Beyefendi, bizi bu duruma düşürenlerin Allah belasını versin. Kocam şeker hastası, ilaç bulamıyoruz. Kendi paramızla almak istiyoruz, yine yok. Devletin parası yoksa bu adam ölüp gitsin mi!”

Kimin için “Allah bunların belasını versin” dediğini artık sormadım!

Rastlantılar birbirini izliyordu…Bu kez gazeteye bir telefon geldi:

“İstanbul’da Çapa Tıp Fakültesi hastanesinde hemşireyim. Hem bizde, hem de Cerrahpaşa’da işler tam bir kargaşaya döndü. İki tıp fakültesinden bizim bilebildiğimiz kadarıyla 380 hoca ayrıldı. Kalanların çoğunun hasta bakması yasak. Hastalar tıkandı kaldı. Sağlık Bakanlığı üniversite hastanelerine para vermiyor. Bir sürü cihaz arızalı ve parasızlıktan yapılamıyor. Yeni cihazlar alınamıyor. Doktor değilim ama şu gördüklerimizden içimiz parçalanıyor. Doktorlarımız bizden çok daha fazla sıkıntı yaşıyor. Lütfen bunları yazın…”

Söyleyecek bir şeyim yoktu…

“Demek ki kısmetimizde bu günleri de görmek varmış. Allah hastaların yardımcısı olsun” diyebildim.

SÖZCÜ GAZETESİ
EMİN ÇÖLAŞAN